DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ İL TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com
Türkiye son yıllarda ‘hastalıklı ülke’ haline geldi.
Bir önceki yıl hafif geçirilen kış hastalıkları bir sonraki yıl adeta süründürüyor.
Yetersiz ve dengesiz beslenme, bilinçsizlik, ‘Nasıl olsa geçer’ anlayışı hastalıkların salgın ve yaygın haline gelmesini körüklüyor.
Özellikle gelişmiş ülkelerde spordaki devamlılık, hastalıklara karşı bağışıklık ve direnci artırırken, Türkiye’de insanlar, spordan uzaklaşıyor.
Spor yapanlar, kışın sporu bırakıyor.
Yapmayanlar dört duvar arasına tıkanıp kalıyor.
Bilinçli olanlar sağlıklı olmak için korunmalı ve tedbirli giyinip daha çok kış aylarında, hava sıcaklığının eksilerde olduğu dönemlerde spora ağırlık veriyor.
Tabi salgın ve yaygın hastalıklar onlara bir türlü ulaşamıyor.
Bu arada komplo teorileri bitmek bilmiyor.
Türkiye üzerinde ilaç firmalarının geçmişte aldıkları kan örnekleri ile DNA’mız üzerinde oyunlar oynadığı, bulutlar, yağışlar, tozlarla ülkeye istedikleri mikrobu getirdikleri gibi olmadık teoriler öne sürülüyor gündeme getiriliyor.
Türkiye’de acı ama gerçek olan bir şey var ise, insanların kitap okumadıkları gibi okutmadıkları, spor yapmadıkları gibi yapanları eleştirip güldükleri bilinen bir gerçek.
Okumayan insanın bilinçli olması mümkün değil.
Spor yapmayanında sağlıklı olması.
Tabi bunlar içinde dengeli, düzenli, sağlıklı beslenme şart.
Zaten Türk toplumu milli yiyecekleri, kelle, paça, işkembe, sakatat tüketimi, bulgur, sabahları un ve tarhana çorbası, yoğurt-ayran tüketimi, meyve-sebzeden yeterince yararlanmadan uzaklaşıyor.
Belki uzaklaşmasının ana nedenleri, pahalılık, birde eskisi gibi kadınlarında çalışması olabilir.
Ama çağın hastalığı aşırı stres, sinir, yetersiz, düzensiz beslenme, birşeyleri kaybetme korkusu, komplo teorileri, siyasilerin rahatlatmaması, bilinçsiz ilaç tüketimi ‘hasta toplum’ olma yolunda hızla ilerlediğimizin göstergesi.
Yapılan araştırmalarda, içeriğindeki yararlı birçok biyoaktif bileşen sayesinde ‘en güçlü’ antioksidanlar arasında sayılan nar veya üzüm suyunu sofralardan eksik etmemek gerekiyor.
Uzmanlar, havaların soğumasıyla gribal hastalıklarda artış olduğunu belirtirken, hastalıktan korunmak için nar veya üzüm suyu içilmesini öneriyor.
Kış ayları boyunca hastalıklardan korunmak ve sağlıklı bir hayat sürmek için güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmak gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, nar ve üzüm suyunu kış günlerinde küçük büyük herkesin tüketmesi gerektiğini söylüyor. İçeriğinde yer alan birçok yararlı biyoaktif bileşen sayesinde kırmızı meyvelerin çok güçlü antioksidan özelliği olduğunu belirten uzmanlar, nar ve üzüm suyunun mutlaka tüketilmesi gerektiğini vurguluyor.
Yapılan çalışmalarla narın mucizevî bir meyve olduğunu belirten Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, 100 ml., yarım bardak nar suyunun yetişkin bir insanın günlük C vitamini gereksiniminin yüzde 16’sını karşıladığını söyledi. Nar suyunda yoğun olarak B vitamini ve potasyum olduğuna da işaret eden İnanç, “Nar suyu özellikle içerdiği antioksidanlar sayesinde bağışıklık sistemini güçlendiriyor. ” dedi.
Üzüm suyunun ise A, B ve C vitaminleri, potasyum ve demir açısından oldukça zengin olduğunu belirten İnanç, “Halk arasında bitkisel süt olarak da bilinen üzüm suyunun faydaları saymakla bitmiyor. Kanda oksijen taşıyan hemoglobin hücrelerinin oluşumunda gerekli olan demir ve potasyum açısından zengin olan üzüm suyu, toksit maddelerin atılmasına yardımcı olur. Ayrıca bu özellikleri vücudu enfeksiyonlara karşı korur ve bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar” dedi.
Hastalıkları önleme konusunda bağışıklık sisteminin vücudun en önemli sistemi olduğunu ifade eden İnanç, kış aylarında günde bir bardak nar ya da üzüm suyu içmenin bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesinde faydalı olacağını bildirdi.
Kısaca, kış aylarına karşı spor ve kırmızı meyvelerin gücü ortada.
Belki yararı olur diye bugün bu konuyu köşeme aldım.
Hayatı dolu ve doyarak yaşamak için harekete geçin spor yapın.
