İş Yaşamında Duygusal Zekâ (EQ) ne kar önemli?
Duygusal zekânın özellikle akademik başarı, iş performansı ve liderlik alanlarında bilişsel zekâdan (IQ) daha etkili olduğu sürekli tartışılıyor. Öyle ki bazı büyük şirketler çalışanlarının duygusal zekâlarını geliştirme konusunda çok ciddi yatırımlar yapıyor, işe alımlarda adayların duygusal zekâlarının ölçülmesi konusunda adımlar atıyor. Peki, bu tarz girişimler ne kadar gerekli? Yüksek duygusal zekâ gerçekten başarı getiriyor mu? Doç. Dr. Selda Koydemir bu konudaki araştırmaları ve görüşlerini aktardı.
Duygusal zekâ nedir?
Duygusal zekânın en temel özelliklerinden biri, kendi duygularımızı ve başkalarının duygularını anlama kapasitesidir. Duygusal zekâsı yüksek kişiler mutluluk, üzüntü, şaşkınlık, korku, öfke gibi duyguları ayırt etmekte başarılıdırlar. Ayrıca duyguların ne anlama geldiğini ve bizleri ne gibi davranışlara yönlendireceğini de bilirler. Örneğin korkunun, kendilerine yöneltilmiş bir tehdide, suçluluk duygusunun ise yaptıkları bir yanlışa işaret edebileceğini fark ederler. Mutluluk hissedenlerin o sırada sosyalleşmeyi isteyebileceğini, üzüntü hissedenlerinse yalnız kalmayı tercih edebileceğini anlarlar.
Duygusal zekâ ayrıca duyguları düzenleyebilmeyi, düşünce ve davranışlarımızı şekillendirmede duygularımızı kullanabilmeyi de içerir. Öfkelendiğimizde karşımızdakine bağırmak yerine biraz sakinleşmeyi bekledikten sonra konuşmaya ve sorunu çözmeye çalışmak, duygu düzenleme stratejilerine bir örnek olarak verilebilir. Dikkati dağıtmak veya duygumuzu görmezden gelmek de birer duygu düzenleme stratejisi; ancak sürekli kullanıldığında uzun vadede psikolojik sağlığımız için pek faydalı değil.
Kısacası duygusal zekâ duyguları fark etme, anlama, duyguların gösterdiği bilgileri kullanma ve duyguları düzenleme becerilerini içeren bir yetenektir.
Duygusal zekânın başarı ve performansa etkisi, yaptığımız işin doğasına göre değişiyor.
Pek çok uzman ve eğitimci, duygusal zekânın başarıya ve performansa bilişsel zekâdan (IQ) daha fazla etki ettiğini söylese de araştırmalara göre bu ilişki göründüğü gibi basit ve kesin değil. Evet, duygusal zekânın performans ve başarıyla bir ilişkisi var ama bilişsel zekâdan daha önemli olduğunu söylemek zor. En önemlisi de bu ilişki sadece bazı meslekler için geçerli…
Mesela pazarlama alanında çalışanlar için duygusal zekânın işe yarayabileceğini düşünebiliriz; ancak araştırmalara göre bu alanda çalışan kişilerin ne kadar satış yaptıklarını belirleyen en önemli faktör IQ; duygusal zekânın etkisi ise oldukça az. Buna karşın eğer her gün başkalarının duygularıyla ilgilenmeniz gereken bir işte çalışıyorsanız (örneğin satış, emlakçılık, çağrı merkezi çalışanları veya avukatlık gibi), o zaman duygusal zekânın size iş performansınızda epey katkısı olabilir. Öte yandan duyguları anlamayı ve duygularla ilgili bilgiyi kullanmamızı gerektirmeyen işlerde çalışanlar için duygusal zekâ başarının bir belirleyicisi değildir. Örneğin gününü istatistik analizi yaparak geçiren birisi için duygular gerekli olmadığı gibi dikkat dağıtıcı bile olabilir.
Bunun yanında duygusal zekâ, zor ve duygusal açıdan yük getiren işlerde, stres verici iş ortamlarında daha da önem kazanıyor. Çağrı merkezi çalışanları buna iyi bir örnek. Gün içinde arayan çok farklı kişilik özelliğine sahip, o anda sorununun çözülmesi beklentisiyle aramayı yapan, ısrarcı, bazense öfkeli müşterilerle ilgilenmek hiç kolay değil. Bu tarz işlerde duygusal zekâ becerileri, karşısındakini anlayarak tepkilerini ona göre düzenleme ve stresle başa çıkma konusunda önemli bir destek kaynağı.
Duygusal zekâ iş yerinde olumlu ilişkiler kurmamıza yardımcı oluyor.
Duygusal zekâ iş performansımıza doğrudan çok fazla katkıda bulunmasa da daha olumlu ilişkiler kurmamızı ve takım arkadaşlarımızla daha rahat iletişimde bulunmamızı sağlayarak performansımızın artmasına dolaylı olarak destek sağlıyor.
Duygusal zekâ ve liderlik
Araştırmalara baktığımızda yüksek duygusal zekâya sahip yöneticilerin (liderlerin) elemanları tarafından daha başarılı ve etkin olarak algılandığı biliniyor. Ayrıca duygusal zekâsı yüksek liderlerin çalışanları iş yaşamlarından daha fazla doyum alıyor ve iş yerinde daha mutlu oluyor. Liderler için duygusal farkındalık ve kendi duygularını farklı ortamlarda en iyi şekilde kullanma becerileri, geliştirmeleri gereken en önemli becerilerden. Ancak duygusal zekâ liderliğe katkı sağlasa da bazen liderleri aşırı hassas da yapabildiği için olumsuz etkileri de olabilir.
Kurumlar duygusal zekâyı geliştirmeye yatırım yapmalı mı?
Duygusal zekâsı gelişmiş çalışanların olduğu bir iş yerinde daha etkin, daha üretken ve iletişime daha açık bir çalışma ortamı olacağını söyleyebiliriz. Ancak duygusal zekâ becerilerinin faydaları kurumun ve yapılan işin özelliklerine göre değiştiği için bu kararı verirken bu faktörleri göz önüne almakta fayda var. Yani belki belli bazı rollerde çalışanların duygusal zekâ becerilerindense farklı becerilerini geliştirmesi hem kendi başarıları hem şirket için getireceği başarılar açısından daha faydalı olabilir. Şunu da unutmamak gerekir; çalışanların duygusal zekâsı ne kadar geliştirilirse geliştirilsin, kurum kültürü ve yönetim şekli bu becerilerle çelişiyorsa yapılan bu yatırım çok da anlamlı olmayacaktır.