İki paylaşım.. (Köşe yazısı 23.01.2020 Kayseri Star Haber Gazetesi)
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ
davutgulec@hotmail.com
Bugün sizlere bir avukatlık, bir de Hipokrat yemini etmiş bir doktorun sosyal sitelerdeki paylaşımlarını sizlere aktarmak için seçtim.
***
Önce Kayseri Barosu başkanı avukat Cavit Dursun’un ‘Sadece ‘avukat’ olmak’ başlıklı paylaşımı.
Avukatın şucusu, bucusu olmaz.
Zengini, fakiri, genci, yaşlısı, kıdemlisi, kıdemsizi olmaz.
Avukat (Advo Catus) ; güzel konuşmayı bilen, üstün, namuslu insandır.
Siyah ve tek tip cübbemiz, hepimizin yasalar önünde eşitliğini, cübbemizin yeşil kısmı hukuku davalarını, kırmızı kısmı ise ceza davalarını temsil eder. Kamu hizmeti olduğundan cübbemizin cebi, bağımsız olduğumuzdan düğmeleri yoktur. Siyah rengi ise yasaların otoritesini ve adalete hizmet eden mesleğin ağırlığını temsil eder. Adaletin rengi siyahtır. Zira tüm renkler siyahın içinde erirler. Yakamızdaki altın sarı yaldız ise idarenin temsilidir.
Avukatlığın ne kadar zor bir meslek olduğunu, mesleğin çilesini çekenlerden başka kimse bilmez.
Kimse bilmez o siyah cübbelerin içinde ne fırtınalar koptuğunu. Haksızlığı haykırmak isterken düzgün cümleler kurmaya çalışmanın, kelimeler boğazına düğümlenircesine bir hakkın sancısının çekmenin ne demek olduğunu avukatlardan başkası anlayamaz. Avukat, derdi satın alan insandır.
Cübbelerimizi giyip mahkeme huzuruna çıktığımızda unuturuz kadın ya da erkek, genç, orta ya da yaşlı, üzgün ya da mutlu olduğumuzu. Temsil ettiğimiz tarafta yer aldığımızda kişiliğimiz cübbenin içinde kalır ve mesleğimiz konuşmaya başlar. Her gün gördüğümüz arkadaşımız bile olsa karşımızdaki, mahkeme önünde hak kavgası verir, duruşma bittikten sonra arkadaşlığımıza devam ederiz. Ne de olsa aynıdır derdimiz; hakları sahiplerine ulaştırabilmek.
Adaletin tecellisi için savaş veririz.
Her davada bir taraf kaybetmeye mahkum olduğundan, bu avukatlığın başarısızlığı gibi görünür. Kimse hak yerini buldu demez.
Kazanan hakim adildi der, kaybeden avukat kötüydü der. Oysa adalet hakkı sahibine ulaştırmaktır, her hak iddia edeni hak sahibi yapmak değildir. Bu durumu kabullenmeyenler, mesleğimizi karalamak için avukatlara yalancı der, onlara verilecek en güzel cevabı Mevlana’dan seçtik. ‘Ne fark eder ki kör insan için elmas da bir, cam da… Sana bakan kör ise kendini camdan sanma’ Biz bu mesleği hayal ettik, bu mesleğe aşık olduk..
Aşk da davaya benzer, cefa şahididir… Şahit olmadan dava kazanılmaz. (Mevlana)
Avukatlar adaletin mimarıdırlar.
Adalet olmazsa zulüm meydana çıkar.
Zulmün karşısında hiçbir toplum hayat bulamaz.
Biz her şeye rağmen mesleğimizi sevdik ve sevmeye de devam edeceğiz…
Çünkü biz sadece avukatız…
***
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Savan Günay’ın ‘sonbilgi haber’e açıklama paylaşımı..
Bir çocuk doktoru olarak…
Size söylüyorum…
Ülkeye 4,5 milyon Suriyeli doğurgan çift almakla beraber 1 milyon 800 bin aşısız…
Bazı kaynaklarda 2 milyon Suriye uyruklu çocuk aldınız…
Ülkemin son 30 yılda emek emek, ilmik ilmik
Yapılan demografik aşı haritasını değiştirdiniz…
30 yıldır görülmeyen kızamık hastalığını hortlattınız…
Türk çocukları 30 sene sonra kızamık geçirir oldu…
İlk olarak batı Şeria ve Gazze’den kontrolsüz geçiş suretiyle…
El ayak ağız hastalığı hortladığında bakanlığı uyarmıştım…
O dönemim Sağlık Bakanı kısa bir çalışma başlatmıştı…
Sonra Suriye faciası ile olay kontrolsüz bir hale geldi ve Ülkenin aşı politikasının ruhuna el Fatiha okudunuz..
Yine 30 yılda sıklığı 1000 de 2 ye düşen suçiçeği hastalığını %100 de 4 e fırlattınız…
Eredike ettiğimiz (yani sıfırladığımız) el ayak ağız hastalığını 10000 (on binde 1 görülürken) %2 görülür hale getirdiniz…
Ölüyü hortlattınız…
Bunlar korkunç rakamlardır…
Bu sektörde çalışanlar iyi bilir…
Sınır kapılarında aşı yapmak 1,5 milyon çocuk geldikten sonra aklınıza geldi…
Önünüze geleni ülkeye aldınız..
Almayın demiyorum…
Ama kontrollü alınız…
Böylece aşılanmış çocuklar ve aşılanmamış çocuklarla, aşılanmış olanlarında immün (bağışıklık)sistemi bozuldu.
Size söylüyorum…
Sayın Sağlık bakanı…
Biz 50 yıl bu hastalıklarla tekrar mücadele edeceğiz…
Kim için?
Ne için?
Ne adına?
Benim çocuklarımın bahar yaşadığı bu iklime, kontrolsüz
2 milyon aşısız çocuk sokarak…
Ülkeyi 50 yıl öncesine götürdünüz…
Bunun acı faturasını Türk çocukları daha sonraki yıllarda ödeyecek…
Ya siz ne ödeyeceksiniz !!!
Ben ülkemin meftunu, aşığıyım…
Gerçek budur ve halkım bilmelidir…