İbrahim Bahçecioğlu: “İş Dünyası ve Medyaya Baskılar Kabul Edilemez”
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kayseri 2. Sıra Milletvekili Adayı İbrahim Bahçecioğlu, Koza İpek Grubu bünyesindeki şirketlere kayyum atanması, Gruba ait Kanaltürk ve Bugün televizyonlarının yayınlarının kesilmesinin ardından çarpıcı açıklamalar yaptı. İbrahim Bahçecioğlu, “İş dünyası ve medyaya baskılar kabul edilemez boyutlara geldi” dedi. Cumhuriyetin kuruluşunun 92. yıldönümünde, seçimlere 3 gün kala ülkede yaşananlarının çok üzücü olduğuna dikkat çeken Bahçecioğlu, “Basına olduğu gibi iş adamlarına “bitaraf olan bertaraf olur” yaklaşımı ile geçtiğimiz aylarda benzer uygulamalar Kayseri’de binlerce kişiye istihdam sağlayan ticaret hayatının önemli oyuncularına vergi ve SGK denetimleri ile yoğun baskı yapılıyor. İş camiasının saygın temsilcilerinin başının üzerinde ‘Demoklesin Kılıcı’nın sallanması mazur görülemez. ‘Bizden olmayan yok olsun’ yaklaşımı kabul edilemez. Bu baskı ve yıldırma devam ederse tüm ülkede olduğu gibi Kayseri’de durma noktasında olan ekonomi sıfırlanır. Çarklar dönmez, insanlarımız işsiz kalır. Kurtuluş Savaşımız ve ardından kurduğumuz Cumhuriyet ile dünyaya hatta Batılı toplumlara bile örnek olmuş ülkemiz, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi gibi medeniyet değerleri konularında maalesef kötü sınavlar veriyor” diye konuştu.
“Devlete ve demokratik rejime güvenin asli unsuru olan adalet duygusunun teminatı hukuk sistemidir. Hukuk sistemine güven duygusunun zedelenmemesi gerekir. Can güvenliği, mal güvenliği, yatırım – girişim güvenliği yoksa kalkınma yolunda önemli engeller var demektir. Kaygılar iş dünyasını sararsa, yatırım, girişim, üretim, istihdam, vergi geliri, kalkınma olmaz” diyen Bahçecioğlu, siyaset kurumunun da müteşebbislerin yolunu açması ve onların saygınlığını koruyup gözetmesi gerektiğine vurgu yaptı. Basın özgürlüğü açısından da endişe verici gelişmelerin yaşandığına dikkat çeken Bahçecioğlu, şöyle devam etti: “Medyanın özgürlüğünün kısıtlanması, vatandaşın haber alma özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Muhalif olan basına ve iş adamlarına yönelik bu baskı ve sindirme politikalarının devam etme endişesi hakim. Bu endişe özellikle Kayseri’de hat safhada ve zaten durgun olan iş hayatının, ticaretin bu baskılar nedeniyle daha sıfırlanacağından endişe ediyorum”
CHP Milletvekili Adayı Bahçecioğlu, “Millet ve devletimizin tüm kurumları olarak, akıl tutulması yaşamayalım, aklıselimle davranalım, Vicdan tutulması yaşamayalım, elimizi vicdanımıza koyup vicdanımızın sesini dinleyelim. Düşüncelerimiz ve inancımızın yanı sıra, fiiliyatta da ‘çağdaş medeni dünyanın mı, yoksa uygarlık yolunda geri kalmış dünyanın mı bir parçası olacağımıza’ karar verdiğimizi, siyaset ve hukuk sistemimizin uygulamalarıyla gösterelim” şeklinde konuştu.
Bahçecioğlu, gündeme dair yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
“Ülkemiz zor bir dönemeçten geçiyor. Vatandaşlarımızın bir yandan terör ve şiddet nedeniyle içi kan ağlıyor, diğer taraftan siyasi ve ekonomik istikrarsızlık dolayısıyla yarınlara ilişkin umutları giderek azalıyor. Kurtuluş savaşımız ve ardından kurduğumuz Cumhuriyet ile sadece kalkınmakta olan dünyaya değil, Batılı toplumlara bile örnek olmuş ülkemiz, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi gibi medeniyet değerleri konularında maalesef kötü sınavlar veriyor. Ulu önder Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolunda mesafe kat edebilmek için, önce çağdaş uygarlığa giden yolu hep birlikte inşa etmemiz gerektiğini unutmuş gözüküyoruz.
Demokrasi, tüm vatandaşların, devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu yönetim biçimidir. Bu nedenle demokrasi, farklı görüş, düşünce ve inançların bir arada barış içinde yaşayabildikleri en uygun uzlaşma rejimidir. Dayatma, ötekileştirme, “bitaraf olan bertaraf olur” gibi zorlama yaklaşımlar, demokrasinin tanımına ve ruhuna aykırıdır. Bu tür yaklaşımlar, insanların vicdan hürriyetini, tercih yapma veya tarafsız kalma hakkını yok saymak anlamına gelir. Çağdaş demokrasilerde kuvvetler ayrılığı ilkesi bulunur. Devlet organları olan yasama, yürütme ve yargı güçleri, birbirinden ayrılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel görevlerini yerine getirmesi için de bu üç temel organ oluşturulmuştur ve görevleri birbirinden ayrılmıştır.
ÜLKEMİZİN SAYGINLIĞINA ZARAR VERİR
Çağdaş dünyada ekonomik ve sosyal kalkınmanın en ideal platformunun demokrasi olduğunun en somut kanıtları, kalkınmış dünya ülkeleridir. Demokrasilerde, erk sahiplerinin olduğu kadar, muhalif görüşlerin de yer aldığı çok seslilik mevcuttur. Bunun teminatı da hukukun üstünlüğüdür. Hukuk karşısında herkes eşittir. Aynı zamanda hukuk hiçbir kimse ya da zümrenin bakış açısına göre de yönlendirilemez, hukuk herkese eşit mesafededir, herkese adil davranır. Hukuk herkese lazımdır. İnsanı insan yapan değerlerin başında gelen, devlete ve demokratik rejime güvenin asli unsuru olan adalet duygusunun teminatı da hukuk sistemidir. Hukuk sistemine güven duygusunun zedelenmemesi gerekir. Ancak, nihayetinde hukukun verdiği kararlara hepimiz saygı duymalıyız.
Bir ülkede hukuk kurallarına ve medeni toplumlarda kabul görmüş demokratik teamüllere aykırı uygulamalar varsa, o ülkede demokrasi ve hukukun işleyişinde ciddi sorunlar var demektir. Demokratik sisteme ve demokratik kurumlara güvenin sarsılması ise vatandaşın, kendi kendini yönetmek adına kurduğu devlet sistemine olan güveninin sarsılmasını ve toplumda huzursuzluğu beraberinde getirir. Bu durum, uluslararası camiada da ülkemizin saygınlığına zarar verir, dışarıdan ülkeye bakışı ve yatırım imkânlarını zayıflatır ve nihayetinde kalkınmaya sekte vurur.
SİYASET, MÜTEŞEBBİSİN SAYGINLIĞINI KORUMALIDIR
Siyaset, vatandaşların refahı ve kalkınması yolunda hizmet vermek için bir araçtır. Siyaset kurumu, ülkenin ve vatandaşların refahı ve kalkınması için çaba gösteren müteşebbislerin önüne engel koymamalı, onların yolunu açmalı, onların saygınlığını koruyup gözetmelidir.
Demokrasilerde her vatandaşın olduğu gibi, iş camiasının üyelerinin de can ve mal güvenliği, girişim özgürlüğü en temel haklarıdır. Bir ülkede can güvenliği, mal güvenliği, yatırım-girişim güvenliği yoksa, kalkınma yolunda önemli engeller var demektir. Çünkü serbest piyasa ekonomisine sahip demokrasilerde olmazsa olmaz koşullar özgürlüklerdir. ‘Bizden olmayan yok olsun’ yaklaşımı kabul edilemez.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ, HALKIN HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜDÜR
Ayrıca, demokratik toplumlarda, ifade özgürlüğünün yanı sıra, halkın haber alma özgürlüğü de bireysel temel hak ve özgürlüklerdendir. Vatandaşların sağlıklı bilgi edinebilmesi için de “basın özgürlüğü” esastır. Bu nedenle medya, çağdaş demokrasilerde “dördüncü kuvvet” olarak anılır. Medyanın haber alma ve aktarma özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar, vatandaşın haber alma konusundaki temel hak ve özgürlüğünün engellenmesi anlamı taşır.
Maalesef bugünlerde, kalkınma ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma hedefini düstur edinmiş ülkemizde bile, elbirliğiyle bu yönde çaba sarf etme gayreti yerine, “akıl ve vicdan tutulması” yaşandığı kaygısı yaratan örneklere şahit olmaktayız. Özgürlüklerden korkmamamız gerektiğini unutmaktayız. Uzlaşma kültürünü oluşturarak, gerginliği, kutuplaşmayı, ayrışmayı ve ötekileştirmeyi engellememiz gerektiğini fark etmemekteyiz. Farklı görüş ve inançlara tahammül göstermeyi, farklı bakış açılarını ve eleştirileri içimize sindirmeyi başarmamız gerektiğini hatırlamamaktayız.
Bu nedenle, millet ve devletimizin tüm kurumları olarak, akıl tutulması yaşamayalım, aklıselimle davranalım, Vicdan tutulması yaşamayalım, elimizi vicdanımıza koyup, vicdanımızın sesini dinleyelim. Düşüncelerimiz ve inancımızın yanı sıra, fiiliyatta da ‘çağdaş medeni dünyanın mı, yoksa uygarlık yolunda geri kalmış dünyanın mı bir parçası olacağımıza’ karar verdiğimizi, siyaset ve hukuk sistemimizin uygulamalarıyla gösterelim.”