Hazır giyim, süt, ihracat ve diğer ekonomi-teknoloji haberleri
Hazırgiyim ihracatı zirveye abone oldu
Pandemi döneminde Mart-Nisan ve Mayıs aylarında zincir mağazaların kapanması ve sipariş iptalleri sonrasında zor günler geçiren Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği, Haziran ayından itibaren yeni normalle birlikte her ay ihracat rekorları kırıyor.
Pandemi döneminde talep patlaması yaşanan medikal ürünler ihracatında yüzde 4558’lik artışla 73 milyon dolara ulaşan Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Ekim ayında ihracatını yüzde 31’lik artışla 137 milyon 115 bin dolara taşıdı. EHKİB, Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarından sonra Ekim ayında da Ege İhracatçı Birlikleri bünyesindeki 12 ihracatçı birliği arasında en fazla ihracat yapan birlik oldu.
Türkiye genelinde otomotiv sektöründen sonra ikinci sektör konumuna yükselen Hazırgiyim ve konfeksiyon sektörünün Ege İhracatçı Birlikleri bünyesinde 5 aydır ihracat lideri olmasının gururunu ve mutluluğunu yaşadıklarını dile getiren Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, pandemi nedeniyle zincir mağazalarda kapanma yaşanmadığı takdirde 2020 yılının son iki ayını zirvede kapatmayı hedeflediklerini kaydetti.
Mart-Nisan ve Mayıs aylarının kabus gibi geçtiğini, 2019 yılının aynı dönemine göre EHKİB’in ihracatının yüzde 33 kan kaybettiğini ifade eden Sertbaş, “2019 yılının Mart-Nisan-Mayıs döneminde 445 milyon dolar olan ihracatımız, 2020 yılının aynı döneminde 297 milyon dolara düştü. Bu süreçte Hükümetimizin Kısa Çalışma Ödeneği sayesinde istihdamımızı koruduk. Haziran ayı sonrasında yaralarımızı sarmaya başladık. Haziran-Ekim arasında 5 aylık dönemde yüzde 22’lik artışla 662 milyon dolar ihracat yaptık. Ocak – Ekim dönemindeki ihracatımız ise; 1 milyar 82 milyon dolara ulaştı. 2019 yılının Ocak – Ekim dönemine göre ihracatımızdaki düşüş 15 milyon dolara kadar düştü. En büyük ihraç pazarımız Avrupa’da vaka sayılarının artıyor olması hazırgiyim perakende zincirlerini olumsuz etkileyeceği bir gerçektir. Bu durum Mart ayında olduğu gibi sipariş iptalleri ve siapariş azalmaları olarak sektörü etkiliyecek olmasına rağmen 2020 yılını, 2019 yılı seviyelerine yakın kapatmayı hedefliyoruz” diye konuştu.
Hazırgiyim ihracatında İspanya lider, İngiltere ihracatın en çok arttığı ülke
Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin en fazla ihracat yaptığı ülkenin İspanya olduğu bilgisini veren Başkan Sertbaş sözlerini şöyle sürdürdü; “Ekim ayında İspanya’ya 41 milyon 272 bin dolar ihracat yaptık. Almanya 25 milyon 99 bin dolarla ikinci sırada yer aldı. İngiltere ise; Ege’den 17 milyon 390 bin dolarlık konfeksiyon ürünleri aldı. İngiltere yüzde 84’lük artışla ihracatımızı en çok arttırdığımız ülke oldu. İngiltere’yi, yüzde 75’lik artışla İsveç ve yüzde 57’lik artışla İtalya takip etti.”
EHKİB üyelerinin Ekim ayı hazırgiyim ihracatında dokuma, örme ve medikal ürünlerde geçen yıla göre artışlar olduğunu anlatan Sertbaş, “Pandemiyle birlikte talep patlaması yaşanan medikal ürünler ihracatımız yüzde 4558’lik artışla 73 milyon dolara yükseldi. Türkiye genelindeki medikal ürünler ihracatımız ise; 1 milyar 84 milyon dolara ulaştı. Ekim ayında EHKİB’in
Dünya lojistik pazarı, 2020 başı itibariyle 5 trilyon doların üzerine çıktı. 2030 yılında ise 20 trilyon doları geçmesi bekleniyor. Asya ve Avrupa’nın geçiş güzergahında olan Türkiye, coğrafi konumunun yanı sıra, Çin’in Bir Kuşak bir Yol Projesi’nin de en kritik köprülerinden birisinin üzerinde otuyor. Türkiye’den 67 ülkeye sadece 4 saatlik uçuşla ulaşılabiliyor. Türkiye, aynı zamanda dünyanın en büyük ithalatçısı pozisyonunda olan nitelikli Avrupa pazarının da yanı başında yer alıyor.
Türkiye’nin, bulunduğu coğrafyanın uçtan uca lojistik ve üretim üssü olabileceğini kaydeden Tırport Pazarlamadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Burcu Kale, şunları söyledi: “Türkiye’nin önünü açabilecek çıkış noktalarından birisi de “lojistik sektörü” olacaktır. Lojistik sektörü, doğru yatırımla desteklenirse, Türk lojistik pazarı 2030 yılında 1 trilyon dolara koşabilir. Yine, gelecek 10 yıl içinde sektör, 2.5 milyon doğrudan yeni istihdam yaratma potansiyeline sahiptir” dedi.
Tırport, 7 ayda iş hacmini %300 artırdı
Lojistik yönetimini uçtan uca dijitalleştiren Tırport, akıllı algoritmalarla desteklenen uygulamalarıyla, geçtiğimiz 7 aylık dönemde iş hacmini %300’ün üzerinde artırdı. Hacmin bu kadar hızlı artmasında, Türk nakliye pazarında yollardaki kamyonların %95’nin şahıslara ait olması ve kontratlı taşıma yapan lojistik firmalarının da spot pazardan güvenilir kamyoncu aramasının etkisi büyük oldu.
Tırport olarak, nakliye operasyonlarının uçtan uca mobil telefonla yönetilmesinin ve güvenilir kamyonculara ulaşmanın dijital dönüşüm noktası olduklarını ifade eden Tırport Pazarlamadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Burcu Kale, konuşmasına şöyle devam etti:
“Türkiye’nin en büyük lojistik firmalarının bile günde maksimum 2.500-3.000 kamyon FTL (tam kamyon yükü) taşıma yapabildiği bugünlerde, özellikle KOBİ’lerden gelen yoğun taleple, Tırport olarak günlük taşımayı 2.800 FTL kamyona çıkardık ve 2020 yılının sonunda günlük 4 bin FTL taşımaya ulaşmayı planlıyoruz. Nitekim, KOBİ’ler coronavirüs nedeniyle alışık oldukları klasik yöntemlerle uygun kamyonlara ulaşamayınca, dijital platform olan Tırport’u keşfettiler. Aynı şekilde, kamyoncular da hızla Tırport üyesi olmayı tercih ediyorlar. Geldiğimiz noktada sistemimizdeki aktif üye sayısı, son birkaç ayda 20 binden 55 bine çıktı. Tırport olarak, 2023 sonunda, pazardan %7’lik bir pazar payı almayı ve günde 30 binin üzerinde FTL taşımayı yönetmeyi planlıyoruz. Türkiye’deki 250 bin kamyoncunun bulunduğu yerden yük bulmak ve daha yolda giderken dönüş yükü yakalamak için 1 numaralı tercihi olmayı istiyoruz. Aynı zamanda, Avrupa, Afrika ve Türki Cumhuriyetlerde lojistik ekosistemine liderlik eden teknolojilerden birisi olacağız” diye konuştu.
Türkiye’nin 100 milyar dolarlık lojistik sektörü, Tırport ile dijitalleşecek
Geliştirdikleri yapay zeka algoritmalarıyla desteklenen iş modeliyle lojistik yönetimini uçtan uca dijitalleştirdiklerinin altını çizen Tırport Pazarlamadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Burcu Kale, şunları anlattı:
“Dünyada iş yapma ve yönetme tarzları, pandemi nedeniyle, kalıcı olarak değiştirmeye devam ediyor. Eğitim, lojistik, sağlık gibi birçok sektör uçtan uca dijitalleşmesini hızla sürdürüyor. Artık, günlük hayatta ihtiyaç duyduğumuz birçok hizmet, akıllı algoritmalarla desteklenen yeni nesil dijital platformlar sayesinde, konum tabanlı ve gerçek zamanlı olarak yönetilmeye başladı. Bu değişim ve dönüşümde Tırport, lojistiğin cepten yönetilerek, yükün de cepten bulunmasını sağlayan uçtan uca dijitalleşmeye imkan sağlıyor” şeklinde konuştu.
ihracatına ameliyat önlüğü ihracatımız 5 milyon dolarlık katkı sağladı.” diyerek sözlerini noktaladı.
TWINT- Uluslararası Şehir Eşleştirme Zirvesi Avrupa Birliği ve Türkiye’den Kilit Paydaşlar ve Yerel Yönetimleri Bir Araya Getirdi
“Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki Şehir Eşleştirme Programı”nın kapanış etkinliği olarak çevirimiçi olarak düzenlenen ve iki gün sürecek olan “TWINT-Uluslararası Şehir Eşleştirme Zirvesi” 12 Kasım 2020 tarihinde Ankara’da düzenlendi. Zirvenin açılış konuşmalarını Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükleçi Faruk Kaymakçı, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkanı Fatma Şahin, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Başkanı Anders Knape ve Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Karatepe yaptı. Etkinlik, Dışişleri Bakanlığı, Belediyeler Birliği, Vilayetler Birliği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, hibe projeleri faydalanıcısı olan yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri, Avrupa Belediyeler Konseyi üyesi bırlikler ve bunların üyeleri diğer paydaşlar ve uluslararası örgütlere ev sahipliği yaptı.
Türkiye ve AB Şehir Eşleştirme programı kapsamında neler yer almaktadır?
Şehir Eşleştirme programı bir hizmet (teknik yardım) bileşeni ve bir hibe programından oluşmuştur. Hizmet bileşeni, yerel yönetimlerle ilgili olarak kilit öneme sahip olan kurumlar (Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı, Belediyeler Birliği, Vilayetler Birliği ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı) için kapasite geliştirme faaliyetlerini ve hibe programının uygulanması için teknik yardım vasıtasıyla AB Katılım sürecinde yerel düzeyde idari kapasitenin geliştirilmesini amaçlamıştır. Hibe programı ise, AB’ye katılım sürecine ilişkin olarak Türkiye’deki yerel yönetimler ile AB üyesi yerel yönetimler arasında AB’ye katılım alanlarında diyalog platformları oluşturmak ve şehir eşleştirme faaliyetleriyle sürdürülebilir yapılar kurmak suretiyle, Türkiye’deki yerel yönetimlerin idari ve pratik kapasitelerinin geliştirilmesini amaçlamış ve teknik yardım bileşenini tamamlamıştır.
Sonuçları nelerdir?
Hizmet bileşeni kapsamında 1,65 milyon Avro, Hibe Programı kapsamında ise toplamda 2,4 milyon Avro Avrupa Birliği katkısıyla desteklenen projeler, Türkiye’deki 19 ilden ve 12 Avrupa Birliği üyesi ülkeden yaklaşık 60 yerel yönetimve STK’lar arasında eğitim, çevre, sağlık, kültür, turizm, enerji, inovasyon, kamu yönetimi gibi geniş bir çerçevede arasında işbirliği imkanı sağlıyor. Avrupa Birliği’nin hibe projelerine toplam 2,4 milyon Avro, hizmet bileşenine ise 1,65 milyon Avro katkısı ile proje, şehir eşleştirme eylemleriyle sürdürülebilir işbirliği yapıları kurmayı hedefliyor.
Projenin bir parçası olarak hazırlanan ve ileride düzenlenecek şehir eşleştirme faaliyetlerine dair mevcut yasal ve mali durumun analizini içeren Türkiye’de Etkin Bir Şehir Eşleştirme Yöntemi İçin Yol Haritası’na aşağıdaki adresten ulaşılabilir:
https://www.yereldeab.org.tr/sehireslestirme/AnalizveYolHaritas%C4%B1.aspx
Konferans münasebetiyle AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, yerel otoritelerin ulusal düzeyde karar alma sürecini etkileme kapasitesini ve vatandaşları ve toplumları birbirine yaklaştırarak ortak bir Avrupa kimliğini geliştirme kapasitesini vurguladı ve şunları söyledi: “Kendi alanında başarılı bir örnek olan Şehir Eşleştirme Projemiz, yerel yönetimlerin vatandaşlarının katılımcılığını artırmalarına ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde yeni, yüksek kaliteli projeler sunmaları için kendilerine olan güvenlerini güçlendirmelerine yardımcı olmuştur. Desteklediğimiz hibe projelerinin ortak teması, kültürel çeşitliliğiyle zenginleştirilmiş, demokratik, birleşik, küresel odaklı bir Birlik olan Avrupa olmuştur. Bu projeyle, kültürlerarası ve sivil toplum diyaloğuna katkıda bulunurken, kültürel ve dilsel çeşitliliğe saygı duyarak ve teşvik ederek, Avrupa Birliği ve Türk vatandaşları arasında hoşgörüyü ve karşılıklı anlayışı geliştirmek için yenilikçi fikirleri ve iyi uygulamaları finanse ettik. Bu iki günlük etkinliğin, katılımcılarına, şehirlerimizde hem sağlık alanında hem de sosyo-ekonomik alanda sorunlara sebep olan Covid-19 pandemisi gibi güncel zorluklara ortak bir yanıt olarak kullanılabilecek şehir eşleştirme faaliyetlerinin potansiyelini keşfetme olanağı tanıyacağını umuyorum.”
Lexus Güvenilirlik ve Sorunsuzluk Ödüllerine Bir Yenisini Daha Ekledi
Premium otomobil üreticisi Lexus, farklı kullanıcı ödülleriyle birlikte her geçen gün yeni unvanlar kazanmaya devam ediyor. Lexus, gerçek kullanıcıların değerlendirmeleri ve bağımsız araştırmalar neticesinde, “En Güvenilir Otomobil Markası” ve “En Sorunsuz Otomobil Üreticisi” gibi ödüllerle takdir topluyor.
Hollandalı tüketici derneği Consumentenbond’un 2020 araştırması da, Lexus’u ülkedeki “En Güvenilir Otomobil Markası” olarak öne çıkardı.
Lexus, 10 yaşına kadar olan otomobillerin güvenilirliklerinin araştırıldığı çalışmada birinci olmayı başardı. 8 binden fazla kullanıcının yer aldığı ve 27 farklı markanın değerlendirildiği araştırmada, araçların sorunsuzluğu ve yaşanan problemler değerlendirildi. Bu araştırma sonucunda Lexus modelleri sorunsuzluk konusunda ilk sırada yer aldı.
Lexus’un dünyaca bilinen sağlamlığı
Bu başarıyla birlikte bir kez daha “En Güvenilir Marka” unvanını alan Lexus birçok farklı araştırmadan dayanıklılık ve sağlamlık konusunda ödüller almaya devam ediyor. Global bağımsız araştırma şirketleri tarafından Amerika’da 21 yılın 20 yılında “Kalite Ödülü” alan Lexus 8 yıl üst üste “En Sorunsuz Marka” Seçildi. İngiltere’deki bir diğer araştırmada ise hibrit modellerin güvenilirliğini öne çıkaracak şekilde Lexus, “En Sorunsuz Otomobil Ödülü”nü kazandı. Çeşitli bağımsız araştırmalar Lexus’u “En İyi Üretici”, “Dünyanın En Sorunsuz Otomobil Markası” ve “İkinci Elde En İyi Marka” gibi unvanlarla da taçlandırdı.
Kalite garantili Lexus’lar
Lexus, kullanıcıların büyük beğenisini toplayan kalite ve dayanıklılığını aynı zamanda resmi garantisi altına da alıyor. Her yeni modelinde 3 yıl/100 bin kilometre üretici garantisi sunan Lexus, aynı zamanda ilk yüzde 100 elektrikli modeli UX 300e için de 15 yıl/1 milyon kilometre garantisi sunarak standartları belirlemeye devam ediyor.
Araştırmaların da ortaya koyduğu gibi Lexus kullanıcıları sorunsuz ve güvenli sürüşün keyfini çıkarırken, aynı zamanda Lexus modellerinin daha yüksek ikinci el değerinin avantajlarını yaşıyorlar.
Örnek gösterilen hizmetleriyle de ödüllü
Lexus dünya çapında üne sahip üretim kalitesini ve güvenilirliğini, segmentinde fark yaratan hizmetleriyle de destekliyor. Dünyanın en büyük müşteri memnuniyeti araştırmalarında ödüller elde eden Lexus, “Satış”, “Yeni Araç Kalitesi” ve “Genel Müşteri Memnuniyeti” gibi kategorilerde birçok unvana sahip.
Japon misafirperverliği, Omotenashi felsefesiyle şekillenen Lexus hizmetleri; ihtiyaçları önceden anlamak ve müşterileri evinde hissettirmeyi amaçlıyor. Lexus Türkiye’de de fark yaratan hizmetleriyle segmentinde birçok ilke imza attı. Markanın öne çıkan hizmetleri arasında her müşterinin özel bir danışmanının olması, ihtiyaç olması halinde müşterilerinin olduğu yere helikopter ile teknisyen de göndermek, müşterilerine özel TIR’lar ile araç transferi hizmeti sunmak gibi hizmetler yer alıyor.
TOYOTA’NIN SPORTİF RUHU C-HR’A YANSIDI
Toyota, C-SUV segmentinde kısa sürede sembolleşen C-HR modeline GR Sport versiyonunu da ekledi. Türkiye’de üretilen ve ilk kez 2016 yılında tanıtılan C-HR, etkileyici görüntüsünün yanı sıra yol tutuş yetenekleriyle C-SUV segmentinde iddiasını şimdi daha da artırıyor. Toyota’nın performans odaklı GR modellerinden esinlenen ve TOYOTA GAZOO Racing yarış takımı temasını taşıyan yeni GR SPORT versiyonu, çarpıcı görünüme sahip olan C-HR’ın iç ve dış tasarımını çok daha etkileyici hale getiriyor.
Üretildiği ilk yıl Avrupa’da 120 bin adet satış adedine ulaşarak tüm dikkatleri üzerinde toplayan C-HR, büyük bir başarıya imza atarak yüzde 10’luk bir pazar payı elde etti. 1.8 litre 122 HP ve 2.0 lt 184 HP hibrit motorlarıyla donatılan C-HR, bugüne kadar 400 binin üzerinde Avrupalı kullanıcının tercihi oldu.
C-HR GR SPORT “Sporcu Kimlik”
Toyota’nın yarışlardan ilham alarak geliştirdiği GR SPORT donanımı, siyah zeminli logo ve ön farları, piyano black tampon detayları ve sis farı çerçeveleri, koyu krom ön panjuru, daha agresif tasarımlı yeni ön spoyler, modele özgü 19 inç alaşım jantlar ve GR Sport logolarıyla yeni tarzını ortaya koyuyor.
Toyota C-HR GR SPORT versiyonu, bu modele özgü dinamik gri gövde rengi ve siyah tavan dahil olmak üzere dokuz özel bi-tone renk temasıyla birlikte sunulacak. GR SPORT’un kabininde yeni Cool Silver döşemelerin yanı sıra Alcantara deri koltuk veya tamamen kumaş koltuk tercih edilebilecek. Her iki seçenek de, GR’den ilham alan kırmızı ve gri dikişlerle aracın sportif tasarımının altını çiziyor.
Versiyona özel olarak tasarlanan detaylar arasında modele özgü kırmızı dikişlere sahip deri direksiyon ve vites kolu, modele özgü basamak kaplaması, GR SPORT logosu, GR çalıştırma düğmesi ve sürücü gösterge ekranında GR’ye özgü araç çalıştırma animasyonu da yer alıyor.
GR SPORT’un kapsamlı donanımları arasında karartılmış camlar, akıllı giriş özelliği, LED uzun huzmeli farlar, elektrikli ve ısıtmalı ön koltuklar ve JBL ses sistemi de bulunuyor.
GR SPORT versiyonu sürüş dinamikleriyle de öne çıkacak. Modele özgü lastiklerin yanı sıra C-HR GR SPORT’un süspansiyon sistemi ve direksiyon ayarları, konforu seviyesini korurken daha dinamik bir sürüş sağlayacak şekilde tasarlandı. GR SPORT’un yeni 19 inç lastikleri ön taraftaki yol tutuş ve viraj performansını artırırken, aynı G-kuvvetine göre daha az önden kayma yaşanmasını ve daha iyi yalpalama direnci elde edilmesini sağladı.
Geliştirilmiş güvenlik sistemleri
2021 model C-HR’ın tüm versiyonlarında, Toyota Safety Sense güvenlik sistemlerinin güncellenmiş versiyonu da yer alacak. Bir dizi yeni aktif güvenlik özellikleri Toyota Safety Sense, sürüş keyfi yüksek olan C-HR’ı aynı zamanda her açıdan güvenli hale getiriyor. 2021 C-HR ürün gamı, kazaları önlemek veya şiddetini azaltmak üzere tasarlanan bir dizi aktif güvenlik teknolojilerini içeren Toyota Safety Sense sisteminin son versiyonuyla donatılacak.
Segmentine farklı bir soluk getirecek olan Yeni Toyota C-HR GR SPORT, Avrupa’da Ocak 2021’den itibaren satışa sunulacak.
Toyota’nın Yeni Bayi Yönetimi Direktörü Caner Yüksel
Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş.’de Bayi Yönetimi Direktörlüğü görevine Caner Yüksel getirildi.
Otomotiv sektöründeki mesleki kariyerine, 2006 yılında Bölge Yöneticisi olarak başlayan Yüksel, bayi yönetimi, “0” ve 2. el araç perakende ve filo satış alanında 15 yıldan fazla tecrübeye sahip. Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş.’de yaklaşık 9 yıl boyunca Bayi Satış Saha Yönetimi, Filo ve Özel Satışlar operasyonlarında tecrübe kazanan Caner Yüksel, son olarak 2017 yılında Bayi Satış Operasyonları Müdürü olarak atanmıştı.
Mimar Sinan Üniversitesi İstatistik Bölümü’nden mezun olan, Toyota’nın yeni Bayi Yönetimi Direktörü Yüksel, evli ve iki çocuk babası.
İŞ VE İK SÜREÇLERİ ARTIK CEP TELEFONUNDA
İnsan kaynakları süreçlerini hızlandıran ve herkes için erişilebilir kılan OrchestraHR ile tüm süreçler; artık yöneticiler ve çalışanların cebinde.
HRSP Danışmanlık tarafından geliştirilen OrchestraHR İş ve İK Yönetimi Mobil Uygulaması ile iş akışları mobile taşınıyor ve tek bir platformdan kolayca yönetilebiliyor.
Bordro, puantaj, performans yönetimi, vardiya planlaması, personel yönetimi ve şirket gereksinimlerine göre özelleştirilebilen farklı modüller ile tüm süreçler, mobil uygulama üzerinden yönetilebiliyor.
Çalışanlar, kendi bilgilerini uygulama üzerinden görüp akıllı telefon, tablet gibi mobil cihazlarından gerekli durumlarda değişiklik ve güncelleme gerçekleştirebilirken, yöneticiler ise tüm süreçler üzerinde tek yerden kolayca kontrol sağlıyor.
İzin, performans yönetimi, iş akışları, işe yerleştirme, vardiya planlama, kişisel servisler ve yönetici servisleri gibi süreçler uygulama üzerinden hızlı bir şekilde yönetiliyor.
Pratik iş ve İK süreçleri sağlayarak hem mutlu çalışanlar hem de verimli şirketler oluşturmayı hedefleyen OrchestraHR İş ve İK Yönetimi Mobil Uygulaması, böylece karmaşık süreçlere son veriyor ve zaman tasarrufuna imkan veriyor.
PROJE, DANIŞMANLIK, KURULUM MALİYETİ YOK
Şirketler, proje, danışmanlık ve kurulum maliyeti olmadan ücretsiz demo denemesiyle uygulamayı kullanmaya başlayabiliyor. “Herkesin, her şeyi, her yerden yapabileceği” uygulama, pandemi sürecinde de tüm yönetimin uzaktan da sorunsuz yapılabilmesini sağlıyor.
2001’den bu yana global şirketlerin SAP HR danışmanlığını yapan HRSP’nin yerli yazılımı olan OrchestraHR ile tanışmak için; https://www.hrsp.com.tr/orchestra/ web sitesini ziyaret edip detaylı bilgi alabilirsiniz.
Merkez Bankasından Gelecek Yeni Karar ile Faiz Artışı Bekleniyor!
Merkez Bankası, 22 Ekim’de gerçekleşen son PPK toplantısında politika faizini sabit bırakma kararı almıştı. Bu karardan sonra bankalar, artan fonlama maliyetleri nedeniyle kredi faiz oranlarını yükseltmeye başladı. Kredi faiz oranlarına paralel olarak vadeli mevduat faiz oranları da arttı.
Vadeli mevduat faiz oranları enflasyonun üzerine çıkmasıyla birlikte tekrar cazip hale gelmeye başladı. Konuyla ilgili açıklama yapan HangiKredi CEO’su Oray Durmazoğlu, Merkez Bankasının 19 Kasım’da gerçekleştireceği PPK toplantısında alınacak olası bir faiz artırımı kararıyla mevduat faizlerinin daha da artabileceğini söyledi.
“Merkez Bankasının 19 Kasım’da gerçekleştireceği Para Politikaları Kurulu toplantısında beklenen faiz artış kararı, yılın son çeyreğinde piyasa faizlerinin de artmasına neden olacak. Koronavirüs’e karşı ekonomik önlemler kapsamında kamu bankalarının öncülüğünde haziran ayından beri faiz indirimleri söz konusuydu. Ağustos itibari ile tüm kredi türlerinde faiz oranlarının artmaya başladığını gözlemliyoruz. Merkez Bankasının alacağı yeni bir olası faiz artırımı kararı bankaların faiz oranlarını da etkileyecek. Alınan mevcut kararların ardından mevduatta %15’e varan vadeler söz konusu. İlerleyen günlerde bu oranın daha da yükselmesini bekliyoruz. Mevduat faiz oranlarındaki artış tüketiciler için döviz yatırımına alternatif bir yatırım fırsatı sunuyor. Faiz artışı ile ilgili mevduat birikimi olan tüketiciler için bir fırsattan söz ederken kredi çekmeyi düşünen tüketiciler için de hızlı bir karar verme sürecinden bahsedebiliriz. Bu noktada yine tüketicilere HangiKredi’nin Akılcı Kredi mottosunu hatırlatarak ihtiyacınız yoksa kredi çekmeyin, bütçenize uygun aylık vade belirleyerek kredinizi kısa bir zamana yayın diyoruz.”
San Deco’nun Sedef Efektli Su Bazlı Boyaları Yeni Yıl Ruhunu İç Mekanlara Taşıyor…
San Deco efekt boya grubu ve çeşitli uygulama stilleri ile yılbaşı ruhuna farklı bir yaklaşım sunuyor. Yeni yıl ile beraber yaşam alanlarında değişim yaratmak isteyen ev sahipleri için su bazlı Atracto, San Deco Art, Arista, Vivaldi, Effect Wind ve Decopia boyaları sedef görünümleriyle ideal çözümler sunuyor.
San Deco, yeni yılla beraber eskinin enerjisini üzerinden atmak ve pozitif enerji veren, dinamik mekanlar yaratmak isteyen ev sahipleri için yılbaşı ruhunu elegan bir şekilde sunan sedef efektli ürünlerle ışığı yansıtan, şık bir dekorasyon vadediyor.
Su bazlı ve çevre dostu özelliğiyle ev, kafe, otel, ofis gibi pek çok alanda kullanılan Atracto, içerisindeki metalik pigmentler sayesinde ışıltılı ve ipeksi bir görünüm sunarken altın ve gümüş sedefli bir bitiş sağlıyor. Baz halinde satışa sunulan ürün, ürün renk kartelasından müşterinin seçtiği tonlara göre renklendiriliyor.
Metal sedef efektli kuvars kumlu dekoratif kaplama San Deco Art ise içeriğindeki organik ve inorganik pigmentlerle yüzeyde canlı, parlak ve grenli bir doku görüntüsü sağlıyor. Baz olarak satışa sunulan ürün renk kartelasından seçilen bir ton ile renklendirilebiliyor.
Arista içerdiği sedef pigmentler sayesinde ışığa göre değişkenlik gösteren, parlak bitişli, dekoratif amaçlı bir iç cephe boyası. İçerdiği sedef pigmentler, parlaklık ve ışıltı efekti verirken aynı zamanda ışık açısına göre renk değiştiriyor. Silinebilme özelliğine sahip olan ürün, grubun diğer üyeleri gibi renklendirilebiliyor.
Silinmeye dayanıklı olan Vivaldi, akrilik emülsiyon esaslı, uygulandığı yüzeylere kadife görünümü kazandırmak üzere tasarlanan, çeşitli katkı malzemeleri, dolgular ve sedef görünümlü pigmentler içeren dekoratif bir iç cephe kaplama malzemesi olarak karşımıza çıkıyor.
İç mekanlar için kullanılan dekoratif su bazlı boya Effect Wind ise uygulandığı yüzeylerde özel gren dokusu ve iki boyutlu sedefleri sayesinde farklılıklar yaratıyor; özel uygulama fırçası ile yüzeylere görsel olarak deniz dalgası efekti verebiliyor.
Üç boyutlu prizmatik sedef içeren Decopia, akrilik emülsiyon esaslı, ışığa göre farklı renk efektleri veren özel simlerin karışımından oluşan dekoratif koruyucu bir iç cephe son kat boyası. Uygulandığı alanlarda ışığa ve bakış açısına göre üç farklı renk gözlemlenebiliyor.
Panasonic geleceğin bağlantılı varlık yönetimini sunmak için YOTTA ile işbirliği yapıyor
Panasonic, öncü bağlantılı varlık yönetimi yazılım ve hizmet sağlayıcısı YOTTA ile oluşturduğu iş ortaklığını duyurdu. Bu yeni iş ortaklığıyla iki şirket kurumların altyapılarını yönetebilmeleri için çevresel hizmetlere yönelik yeni ve devrimsel bir uçtan uca çözüm sunabilecek. YOTTA’nın Alloy uygulaması ve Panasonic’in dayanıklı TOUGHBOOK cihazları, hizmet sunuş şekillerini veri, en yeni Nesnelerin İnterneti (IoT) sensörleri ve kontrol teknolojilerini kullanarak dönüştürmek isteyen kurumlara ideal bir çözüm sunuyor. Dönüştürülmesinde rol oynanan hizmetler arasında atık ve geri dönüşüm, yeşil alan yönetimi, sokak temizleme, ana yol, filo ve varlık yönetimi ve çevre sağlığı denetimi ve lisanslaması yer alıyor.
YOTTA’nın Alloy platformu, operasyonel performansı ve verimliliği artırmak için sokak lambalarından çöp kutularına, bireysel alanlardan parklardaki ağaçlara kadar tüm varlıkları sisteme ve insanlara bağlayarak süreçleri sorunsuz bir şekilde entegre edebiliyor. Alloy hizmet isteklerini alabiliyor, onay ve değerlendirme süreçlerini otomatik olarak başlatabiliyor ve ekipmanların, araçların, insanların durumuna ve işin konumuna göre iş taleplerini oluşturabiliyor.
Dayanıklı Panasonic TOUGHBOOK cihazlarıyla donatılan mobil çalışanlar, yoğun bir günün fiziksel yüküne dayanabilecek şekilde tasarlanmış cihazlar sayesinde otonomlaştırılmış iş takvimlerine iyileştirilmiş rotalarla, raporlama ve geri bildirim özellikleriyle birlikte sahip olabiliyor. Panasonic TOUGHBOOK cihazları, dayanıklı korumayla, gün ışığında okunabilen ekranlarıyla ve mobil çalışanların hayatlarını daha kolaylaştıracak şekilde tasarlanan çeşitli fonksiyon ve aksesuarlarıyla bu ihtiyacı gideren ideal bir cihaz haline geliyor.
YOTTA İşbirliği Yöneticisi Anique Bravenboer, konuyla ilgili şunları söyledi: “Bağlantılı varlık yönetimi, modern akıllı toplulukları yönetmek için bir temel oluşturuyor ve hizmetlerini verimli ve etkili bir şekilde sunma yönetimini geliştirmek isteyen yerel otoriteler ve diğer kurumlar için bir başlangıç noktası sunuyor. Alloy uygulaması, çöp toplama sürecinin gerçek zamanlı yönetimi, sokak lambalarının veya ağaçların korunması gibi görevlerde karmaşık veri setlerini kullanmak ve hem kontrol odalarındaki hem de sahadaki çalışanların yönetimini kolaylaştırmak için mükemmel bir şekilde tasarlandı.”
Panasonic Kurumsal Mobil Çözümler Avrupa Kanal Yöneticisi Stefan Pettersson da şunları söyledi: “Dayanıklı Panasonic TOUGHBOOK cihazları, mobil çalışanlar ve Alloy çözümü için ideal bir ortam sunuyor. Dayanıklı ve ergonomik tasarımıyla, gün ışığında mükemmel çalışan ekranıyla ve bağlantı, araç içi montaj ve yapılandırma seçenekleriyle tanınan cihazlarımız, tüm hizmet ihtiyaçlarına göre özelleştirilebiliyor.”
Alloy ve Panasonic TOUGHBOOK, aşağıdaki gibi birçok çevresel hizmet sağlayıcılarına fayda sunacak şekilde tasarlanıyor:
Atık ve Geri Dönüşüm: Araç içi yazılım, toplama ekiplerinin takip edilmesi ve güncellemelerin alınması için kullanılıyor. Program otomatik olarak hizmet isteklerine cevap veriyor ve hizmet kullanıcılarını uyarıyor. Planlı yol çalışmaları veya toplu taşıma hizmet takvimleri gibi atık yönetim sürecini etkileyebilecek diğer hizmet alanlarından da veri setlerini ve bilgileri alıyor.
Yeşil Alanlar: Kullanıcıların standartlaştırılmış işler ve denetimler oluşturmasını sağlıyor. Belirli görevlere zaman ve kaynak ayırıyor. Bakım yönetim bütçelerinin kolay bir şekilde takip edilmesini ve yönetilmesini de sağlıyor.
Filo Yönetimi: Mobil ekiplerin gerçek zamanlı veriye ve merkezle bağlantıya sahip olmasını sağlıyor. İş akışı yöneticilerinin en yakın araca veya çalışana görev atayabilmesi için onları güçlendiriyor. Düzenli bakımlar, filo bakım aktiviteleri, tüm araçlarla ve hizmet alanlarıyla bağlantılı bütçeleri planlayabiliyor. Kiralanmış araçları da yöneterek her varlığın ilgili belgelerinin olduğundan emin oluyor.
Otoyol Yönetimi: İş takvimi hakkında bilgiye erişim ve gerçek zamanlı ilerleme raporlarına erişim sunuyor. Faturalandırma sistemleriyle harcanan zamanı ve onarım maliyetini entegre ediyor. Kayıtların tutulması için varlıkların durumuna kanıt niteliğinde görüntüleri ve videoları depoluyor.
Çevresel Sağlık ve Lisanslama: Ziyaretler ve temizlik işleri için takvimlerin kayıt edilmesini ve yönetilmesini sağlıyor. Aksiyon alınabilir istekler gibi müşterilerle olan iletişimi kayıt altına alıyor. Raporlamaları ve resmi gelirleri tamamlıyor. Mobil kullanıcıların planlanmış ve anlık denetlemeleri tamamlamasını sağlıyor. Gıda hijyeni, gürültü ve yasal rahatsızlıklar, yerel otoritelerin kirlilik kontrolü ve lisanslama gibi çevresel hizmetler için iş akışlarını yönetiyor.
Çin’e süt ürünleri ihracatında hızlı giriş yaptık
Türk süt ürünleri sektörü 2020 yılı Mayıs ayında ihracat vizesi aldığı Çin’e hızlı giriş yaptı. Türkiye, 5 aylık dönemde Çin’e 7 milyon doların üzerinde süt ürünleri ihraç etme başarısı gösterdi.
Çin’in yıllık 6 milyar doların üzerinde süt ürünleri ithalatı yapıyor olması Türk su ürünleri sektörünün iştahını kabartıyor. Sektör, Çin’e 100 milyon dolar ihracat hedefliyor.
Ege İhracatçı Birlikleri’nden yapılan yazılı açıklamaya göre, Türkiye’de süt üreticilerinin süt fiyatlarının seviyesinden dolayı ciddi bir darboğazdan geçtiğinin altını çizen Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan, bu süreçte Çin’e ihracat vizesinin çıkmasının ve ihracatın başlamasının ilerleyen dönemde sektöre nefes aldıracağını kaydetti.
Türk süt ürünleri sektöründe dünya standartlarında üretim yapan 54 firmanın Çin’e ihracat izni aldığı bilgisini paylaşan Kızıltan, “Çin’e ihracat izni alan firmalarımız pandemi döneminde dijital ortamda Çinli ithalatçılarla bağlantıya geçtiler. 17 firmamız geçen 5 aylık dönemde 6 bin 590 ton süt ürünleri ihraç etme başarısı gösterdi. Önümüzdeki süreçte ihracat izni olan diğer firmalarımızın da, Çin’e ihracata başlayacağına inanıyoruz. 2020 yılı sonunda Çin’e süt ürünleri ihracatımızın 25-30 milyon dolar bandına gelmesini, sonraki yıllarda 100 milyon dolara ulaşmasını bekliyoruz” dedi.
Çin, beş ayda altıncı sıraya yükseldi
Süt ürünleri sektörünün 2020 yılının geride kalan sürecinde 254 milyon dolarlık ihracata imza attığını dile getiren Başkan Kızıltan, Irak’ın 52,5 milyon dolarlık ihracatla ilk sırada yer aldığını, Suudi Arabistan’ın ise; 42 milyon dolarlık Türk süt ürünleri tercih ettiğini belirtti. Kızıltan, Birleşik Arap Emirlikleri’ne 16,8 milyon dolar, Kuveyt’e 13,6 milyon dolar, Mısır’a ise; 12,1 milyon dolarlık süt ürünleri ihracatı yaptığımızı, Çin’in kısa sürede en çok ihracat yaptığımız 6. ülke konumuna yükseldiğini sözlerine ekledi.
Küresel tedarik zincirleri yeniden yapılanıyor
Tedarik zincirleri çocuk işçiliğin önlenmesi, insan hakları, çevre ve doğayı korumaya yönelik bir dizi yeni yasayı içeren şekilde değişiyor.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi’ye göre küresel tedarik zincirinde adil yapılacak ticaret, toplumun refahı, sürdürülebilir kalkınma, ülkenin gelişimi ve iklim kriziyle mücadelede belirleyici olacak.
“Dünya Ekonomik Forumu öncesinde sunulan Küresel Riskler Raporu’na göre dünyayı gelecek 10 yılda tehdit edecek en büyük 10 riskin beşini iklim krizi ve çevresel riskler oluşturuyor. Çevre ve iklim krizi, sürdürülebilir kalkınma, insan hakları gibi başlıklar Davos’ta dört gün boyunca konuşuldu. Artık düzeni değiştirmenin, koşulları iyileştirmenin vakti geldi. Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu Klaus Schwab’ın da dediği gibi; “Daha iyi bir ekonomi mümkün. Ancak kapitalizmi hayalimizde yeniden canlandırmalıyız.” Dolayısıyla sorunun bir parçasıysak çözümün de bir parçası olmalıyız. Özellikle en fazla karbon emisyonuna neden olan sektörlerde gerekli önlemler acilen alınmalı. Birçok ülke sürdürülebilir kalkınma stratejileri doğrultusunda tedarik zincirleriyle ilgili somut adımlar atmaya başladı. Bu düzenlemelere göre şirketler, artık önümüzdeki dönemde insan hakları ve ekolojik standartlara bağlı kalmak zorunda olacak.”
Düşük karbon ekonomisine geçiş
Eskinazi, “Hollanda’da 2022’de yürürlüğe girecek ‘Çocuk İşçiliğine Karşı Önlem’ yasasına göre tedarik zincirinin herhangi bir noktasında çocuk işçi çalıştırılan hiçbir ürün ülkeye giremeyecek. Fransa, İngiltere ve Avustralya’da da benzer önlemler mevcut. İsveç de hazır giyimde geri dönüşümlü materyal yerine kimyasal kullanımına önümüzdeki yıldan itibaren ek vergi getirecek. En önemli ticaret partnerimiz Almanya’da da yeni tedarik zinciri yasası gündemde. Bunun yanı sıra ABD’nin yeni başkanı Joe Biden da ülkenin elektrik üretim sistemini 15 yıl içinde karbondan arındırmayı, 2050’ye kadar net sıfır emisyonlu bir ekonominin temelini atmayı amaçlıyor. Yenilenebilir enerjiye geçiş için 2 trilyon dolarlık dev bir bütçe vaat ediyor. Dünyanın en büyük karbondioksit üreticisi ve küresel karbon salınımının yüzde 28’inden sorumlu olan Çin de 2060’a kadar karbon salınımını sıfıra indirmeyi hedefliyor. Neredeyse 1 yıldır mücadele ettiğimiz pandeminin bu kadar hızlı yayılmasının altında bile düzensiz iklim koşulları yatıyor.” dedi.
Yeni dünya düzeni: “Toplum 5.0”
“Küresel ekonomi, insan ve doğanın sömürülmesi, çocuk işçiliği temeline dayanmamalı. Üretimden ürün teslimine kadar her aşamada büyük bir sorumluluk içinde hareket etmeliyiz.” diyen Jak Eskinazi Birleşmiş Milletler’in (BM) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilk maddesine işaret ediyor:
“Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.” Adil rekabet için adil üretim koşullarını destekliyoruz. Her atığın bir girdi olarak tekrar değerlendirildiği sürdürülebilirlik, verimlilik, tasarruf, sıfır karbon ayak izi ve inovasyon tabanlı bir modele geçiş, yeni dünya düzenindeki üretim ekonomisinin en önemli ayağını oluşturacaktır. Bu yüzden Birliğimizce süreçleri iyileştirmek adına evrensel bir sözleşme olan BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne (UN Global Compact) imza attık. Sürdürülebilirlik çalışma grubumuzu kurduk. Toplum 5.0, kaynakların akılcı yöntemlerle kullanıldığı, gelecek nesillerin hak ve yararlarını gözeten faydacı etik ilkelerine uygun bir yaşam kalitesini odağına alır. Toplum 5.0’ı üretimde ve tüketimde bilinçli bir davranış sergileyerek inşa edebiliriz. Journal Science dergisinde yayınlanan araştırmaya göre; şu anki yöntemlerle üretilen gıdalar 80 yılda 1,4 metrik trilyon ton sera gazı emisyonuna neden olacak. Karbon emisyonlarının takibi, tedarik zincirinin şeffaflığı ve doğru kaynak kullanımı için blockchain teknolojisini tedarik zinciri sürecine dahil etmeliyiz.”