Köşe Yazıları

Hayra alamet değil(Köşe yazısı)

TARİHE NOT DÜŞMEK

HAYRA ALȂMET DEĞİL!…

MİLLETİMİZ  BU ÜSLUPLARI KALDIRAMAZ

TARİHTEN DERSLER ALINMIYOR

Süleyman KOCABAŞ

Tarihçi  Yazar

Bizde bir söz var, “Bindik bir alâmete, gidiyoruz kıyamete” denilir. Ne acıdır ki, günümüz Türk siyasi hayatı, iktidarı ve muhalefetinin iyice sertleşen üslupları ile bu sözün anlamına tam tamına uyuyor. Tarihten dersler alınabilse ve demokrasi kültürümüz tam olarak yerleşebilse idi bu noktaya gelmezdik.

Osmanlı’yı yıkan sebeplerden birisi de tarihçilerin genel hükmü olarak “Osmanlıyı Taçlı Demokrasi Meşrutiyet yıkmıştır” olmuştur.  Bu doğrudur. Çünkü Osmanlı, ne toplum – coğrafya dokusu  ve ne de  kültür yapısı olarak “Demokrasi kültürüne tam sahip olmadan”  “kurtuluş için” denilerek  “Batıdan taklitçilik” eseri Meşrutiyet’e “balıklaması” na atlamıştı.

Osmanlı Devleti,   1908 – 1918 zaman diliminde, iktidar partisi  İttihat ve Terakki  Partisi ile  ana muhalefet partisi Hürriyet ve İtilaf Partisinin birbirlerine karşı “en kötü muhalefet örnekleri” ve “iyice sertleşen üslupları” sonucu yıkılmıştır. Adı geçen partililer, en kötü muhalefet örneği  ortak ana üslup  tavırları olarak birbirlerini hep  “hainlik” le suçlamışlar, “yıkılası hedef” olarak göstermişlerdir.   Öyle ki bu partiler, iktidar olabilmek için ülkeyi bir harbin içine atacak kadar çılgınlaşmışlar, bunun  getireceği buhrandan faydalanarak  iktidar olmaya çalışmışlardır.

İttihatçılar, muhalifleri İtilafçıları  iktidardan düşürmek için Tarihçi Hikmet Bayur’un  da kitabında yazdığı üzere,  Balkan Harbi kışkırtıcılığı  yapmak için liderlerinden Talat Bey’in (sona Paşa) başı çekmesiyle  Sultanahmet meydanında  büyük bir miting yapmışlar,  başarmışlar, 23 Ocak 1913 “Babıali Baskını” hükümet darbesi  ile iktidar olmuşlardır. İtilafçı liderlerden  Rıza Nur da  hatıralarında,  İttihatçı iktidarı   yıkmak için Arnavutları kışkırtıp isyana sebep olarak “Arnavutluk Harbi” sonucu İttihatçı iktidar Sadrazam   Hafız Hakkı Paşa’yı “Halaskârân Zâbitân Grubu Darbesi” ile yıkıp  Said Paşa’yı iktidara getirdiklerini açık açık yazmıştır. İttihatçılar, en sonunda muhalifleri İtilafçıları  tamamen tasfiye ettikleri  ve yöneticilerini yurt dışına kaçırttıkları  bir ortamda,  tam anlamıyla “diktatörlükleri” ni kurarak, Osmanlı’yı I. Dünya Harbine sokup onun yıkılışına son noktayı koymuşlardır.

İktidarı ve muhalefetiyle, günümüz  Türkiyesi de Osmanlı’nın yıkılışı günlerine benzemektedir. “1945’de Demokrasiye geçtik” demekle, iktidarların  ve ana muhalefetlerin  kötü muhalefet örnekleri sebebiyle, işin esasına bakılırsa buna geçilememiştir.

İktidar partisi DP lideri  Başbakan Menderes ile ana muhalefet partisi CHP lideri İnönü arasında  “en kötü muhalefet örnekleri” veya “inatçı  iki keçi hikayesi” ne benzer tepişme, Türkiye’yi 27 Mayıs 1960 Darbesi ve Rejimi yangınının içine atmış, atmakla kalmamış, diğer yangın örnekleri  darbeler  1971, 1980, 28 Şubat darbelerine de  öncülük ve kötü örnek teşkil  etmiştir.

Üst üste üç seçim kaybeden İnönü, 1959’da  “en kötü ana  muhalefet örnekleri” ni iyice sergilemeye başlamış, 1959 mayısı başlarında  DP iktidarına  karşı “Ege Taarruzuna  çıkıyoruz” yollu, 40 milletvekili ve bir o kadar da  yandaşı gazeteci ile “taarruzun  başlangıç noktası” denilen Uşak’a hareket etmesi   (İnönü’nün Ege mitingleri, Uşak’ta esir aldığı Yunan başkomutanı Trikopis’in evini ziyaretle başlayacaktı)  Başbakan Menderes’i iyice çileden çıkarmış, “Bizler Yunan sürüleri miyiz  ki, taarruza  çıkılıyor” karşı atağı kendisini gösterince işler iyice karışmış,  İnönü  her gittiği şehirde durdurup Ankara’ya geri dönmesi için  yolu kesilmişti. İnönü, bin bir güçlükle  İzmir üzerinden İstanbul’a geldiğinde, damadı Metin Toker’in yazdıklarına göre, bir grup subay onu  ziyaret ederek, “Paşam bunların defterlerini dürelim mi?” deyince ondan, “biraz daha sabredin” yollu cevabını almışlardı ama,  1960’da daha da radikalleşen, kırıcı ve yıkıcı   kötü muhalefet örneklerinin meyvelerini iyice vermeye başlaması üzerine  Nisan 1960’da İnönü, “Şartlar uygun olursa ihtilal olur” fetvası sonucu 27 Mayıs 1960 Darbesi gelmişti.

Kronolojik sıralamaya  göre, İnönü –Menderes ikilisinden sonra, Süleyman Demirel – Bülent Ecevit ikilisinin de tepişmesi,  iki keçi inatçılığı, kötü muhalefet örnekleri ile Türkiye’yi nereye götürdüklerinden  olarak 1971 ve 1980 darbelerine  sebep oldukları herkesin malumudur. Tek anlaştıkları konu, biri cumhurbaşkanı diğeri başbakan olarak, günümüz itibariyle  yargının mahkum ettiği 28 Şubat Postmodern Darbesine destekleri  olmuştur. Demirel’in bu darbe günlerinde, darbecilere yaranarak ömrünün son yıllarında Makam –ı Ȃlisi’nde rahat etmek için  sarf ettiği şu eksantrik sözleri, milletimiz nezdinde 40 yıllık siyasi hayatını sıfırlamıştır: “Türbanlı kızlar okumak için Suudi Arabistan’a gitsinler.”

Günümüzde   ise, iktidardaki  AK Parti lideri ve Cumhurbaşkanı  Erdoğan sanki Menderes,  ana muhalefet partisi CHP’nin lideri  Kılıçdaroğlu  ise “ikinci bir İnönü rolü” nü, tarihten dersler almaksızın oynuyorlar görünümündedirler.  Kötü İttihatçı – İtilafçı ve kötü  Menderes – İnönü muhalefet örneklerinin günümüzde  Erdoğan – Kılıçdaroğlu ikilisi nezdinde  yeniden ortaya çıkmasını  Türkiye zor kaldırır. Hayra alâmet değildir; çıkmaz sokmaktır.

Günümüzün siyasileri tarihimizden dersler çıkararak akıllarını başlarına almak zorundadırlar. Üsluplar yumuşatılmalı, toplum gerilmelidir.  CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Firavunları iktidardan indireceğiz”, “Tek Adam rejimini yıkacağız”, “Erken seçime git”, “Sen sözde cumhurbaşkanısın, benim cumhurbaşkanım değilsin, seni devireceğim”,   “Erdoğan’dan kaymakamlara kadar bunların  hepsi militandır” vb. demesi yanında,  CHP Mersin eski milletvekili, Aytuğ Atıcı’nın “Erdoğan yarın devrilmeli, net olarak söylüyorum, bu uğrunda canımı veririm” demesinin ardından,   Erdoğan’ın da bunlara iyice  sertleşerek, “Kılıçdaroğlu partisinin başına kasetle gelmiş tek lider”, “CHP’de Tek Adam siyaseti var, Kılıçdaroğlu diktatör oldu, Tek Adam herkesi harcadı”, “Tek parti faşizmine hâlâ özlem duyuyorlar,  milli irade  düşmanlıkları bu sebeptendir”,  “Bunlar DHP-C’lidirler”,  “Erken seçim yok, seçim 2023’de” “Bunların defterlerini dürene kadar mücadeleye devam edeceğiz” vb.  üslupları çok sert ve iyi işleyen demokrasilerde sarf edilemeyecek yeni sorunlar doğurucu  üsluplardır.

Mecliste grubu  bulunan diğer partilerden İyi Parti ve  MHP’nin liderlerinin ise,  radikalleşen üsluplarının  “sertleşmesi” kendisini iyice  gösterdi.  HDP  ise, zaten bilinen bir gerçektir. Türkiye’nin hiçbir “ulusal çıkarı” nda müspet imzası yoktur.

İktidarı ve muhalefetiyle en kötü muhalefet örneklerinin sergilendiği böyle bir ortamda,  yandaş medyaların da ortamı sakinleştirecekleri  yerde “yangına körükle” gitmeleri, hayra alâmet olmayışları büsbütün takviye etmektedir.

Herkes aklını başına toplayarak  yoluna devam etmelidir. 28 Ocak 2021

Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, Kayseri ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile Küresel Gazeteciler Konseyi, TSYD, TİMEF, AVKON, ADD üyesi, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği, Tüm Mücadele Sporları Derneği, Kayseri Spor Adamları Derneği, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Android Uygulama Popup
Logo

📲 Davut Güleç Haberler

Android cihazınızdan kolayca haberleri takip edin!

📥 Uygulamayı İndir
Android Uygulama Popup
Logo

📲 Davut Güleç Haberler

Android cihazınızdan kolayca haberleri takip edin!

📥 Uygulamayı İndir
Davut Güleç Panel İletişim Davut Güleç – Sağ Menü