Gençlik ve Spor Bakanı Kılıç, muhalefeti şikayet etti..
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç da yaptığı konuşmasında Türkiye’nin önemli bir süreçten geçtiğini ifade ederek, “Önümüzde vereceğimiz önemli bir karar var. Biz bu kararın bu noktaya gelişiyle alakalı tarihi süreci içerisinde belirli şeyleri değerlendirerek bu noktaya geldik. Ülkelerin ve milletlerin tarihlerinde dönüm noktaları vardır. Milletler tarihlerinden ve medeniyetlerinden aldıkları güçle geleceğe yürüyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bizim milletimizin ilk devleti değildir ama Allahın izniyle son devleti olacaktır. Dolayısıyla bizim önümüzdeki on yıllar yüz yıllar içerisinde ülkemizi geleceğe taşıyacak, gelecekte de geçmişinden aldığı gücü yansıtacak şekilde hazırlamamız lazım. Sayın Başbakanımızın tabiriyle ‘torunlarımıza devretmemiz’ gerekiyor.”diye konuştu.
Muhalefetin yeni sistemle ilgili eleştirilerini de cevaplandıran Kılıç, “Şöyle şeyler deniliyor; ‘Parlamenter sistem, hayata geçirilmeye çalışılan sistemin çok fevkindedir. Parlamenter sistemde milletin iradesi bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sandıkta meclisi yasayacaktır’. Buradan ben de şunu soruyorum. Genç bir siyasetçi olarak; peki sandıkta milletin ortaya koymuş olduğu sonuçlar doğrultusunda ve mili iradenin yansıması doğrultusunda kurulmayan hükümetleri alt alta koyduğunuz zaman acaba Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinden kaç tanesi ortaya çıkmış olur? Millet sandıkta bir karar veriyor. Fakat bunun doğrultusunda hükümetler kurulmuyor. Hatta tam aksine transferler yapılarak, yeni milletvekilleri transfer edilerek farklı bir aritmetik oluşturuyorlar. Milli iradenin sanki ortaya yansımış olması gösterilerek bu yapılıyor. Örneğin 1977’de bir gazetenin manşeti; “hükümetin kaderi 10 bağımsızlığın elinde” şimdi düşünebiliyor musunuz sandığa gitmişsiniz, seçim sonucu çıkmış, sonra bir şeyler olmuş ve birileri bir araya gelmiş biz bu hükümeti indiririz. Dolayısıyla on tane milletvekilinin elinde hükümetin kaderi.” ifadelerini kullandı.
Kılıç, “Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı dönemini hatırlayalım. 2002 senesinde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin genel başkanı olarak seçime sokulmadı. Çok demokrat, çok gelişmiş ve çok hürriyet destekçisi olduğunu söyleyenler Sayın Cumhurbaşkanımızı o zaman seçime sokmadılar. Niye? 1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan sonra Siirt’te okuduğu bir şiir yüzünden siyasetten kendisini yasakladılar. Bu süreçleri buradan tanıyanlar var. Hatta ve hatta 1994’te adaylığı söz konusu olduğunda ve İstanbul Belediye Başkanlığına adaylığında, o yarışa girdiğinde neler neler söylenmişti. İstanbul’da otobüsler ikiye ayrılacaktı. Kadınlar ve erkekler olarak ayrılacaktı. Türkiye’de, İstanbul’da hatta ve hatta Boğaz’da alkol tüketimi yasaklanacaktı. Bunlar üzerine kurulmuştu bir takım algı operasyonları. Bir panelde Sayın Cumhurbaşkanımızın yabancı lisanlarla ilgili bir örnek vermeye çalışırken bir öğrenci ‘Yarın bir gün belediye başkanı seçildiğinizde yabancı misafirleriniz geldiğinde onlarla hangi lisanda konuşacaksınız?’ diye soruyor kendisine. O da çok basit bir cevap vererek ‘Türkçe konuşacağım ben onunla’ dedi. Eğer siz liderseniz söylediğiniz her şeyi tek lisanda söylerseniz bu zaten gerçekleşir. Bir de şunu görüyoruz. O zamanlar bu tip ithamlarda bulunanlar, şimdi baktığımız zaman Avrupa’da birçok gazetenin Türkçe manşet attığını görüyoruz. Yani biz onlara Türkçeyi öğrettik.” şeklinde konuştu.