Etkin iki Türk kadını (Köşe yazısı)

İlhan KARAÇAY

Bir zamanlar eğitim sorunları yaşayan, itilen, kakılan ve horlanan, ‘misafir işçi çocukları’nın, tüm zorlukları aşarak, aynı ülkede zirveye yükseleceklerini kim tahmin edebilirdi?
Gazetecilik yaşamımız boyunca hep ayrımcılıklar üzerinde durduğumuz Hollanda’da, sözünü ettiğim ‘zirve’ye ulaşan pek çok insanımız var. İş dünyasında, sanatta, sporda ve siyasette başarılı olan bu insanlarımızı sizlere sık sık sunmuşuzdur.
Ama bugün, gündemde olan bir konuyu da allandıra ballandıra sizlere aktarmadan edemeyeceğim.
Hollanda’nın en büyük gazetesi De Telegraaf’ta, tam sayfa olarak gördüğüm bir haber, beni bu yazıyı yazmaya zorladı.

Haber, misafir işçi kızı olan Elif Işıtman ile, yine misafir işçi kızı olan Günay Uslu’yu kapsıyor.

Elif Işıtman, ülkenin en büyük gazetesinin bir muhabiri olarak, Kültür ve Medya’dan Sorumlu Devlet Bakanı Günay Uslu ile benden önce bir röportaj yaptı. ‘Benden önce’ dedim, zira benim daha önceden yapmış olduğum görüşme isteğime Bakan Uslu, ‘Yaz tatili sonrası’ yanıtını vermişti. Eeeee, ne de olsa De Telegraaf gazetesi, acizane şahsımdan daha önemliydi. Alınganlığı bir kenara bırakarak söyleyebilirim ki, ikisinin de Lahey’de, belki de aynı çatı altında olmaları, Işıtman’a bu önceliği kazandırmıştı.

İtilip kakılmalardan ve horlanmalardan sonra, ezilerek ve bükülerek zirveye çıkan bu iki insanımızın mülakatına değinmeden önce, Elif Işıtman’ın kısa bir tanıtımını yapayım. Günay Uslu’yu daha önceleri sık sık sizlere tanıtmıştım.

ELİF IŞITMAN

Elif Işıtman’ın eğitiminden sonraki ilk işi, Kamu Düzeni Bakanlığı’na insan ticareti konusunda rapor sunan bir kuruluşta raportörlük ve psikologluk işi oldu.

Daha sonra hiyerarşik memurluktan bıktığı için gazeteciliği seçti.
2014-2018 yıllarında Elsevier dergisinde, bir yıl sonra da Financieele Dagblad’ta muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı. Daha çok, göçmenlik ve Türkiye’nin dış politikası hakkında yazıyordu.
2017-2019 yıllarında Business Radyosu BNR’de sık sık programlara katıldı.

Daha sonra WNL Televizyonu’nun politika redaksiyonunda çalıştı ve 2020 ağustosunda da Hollanda’nın en büyük gazetesi De Telegraaf’ın Lahey muhabiri oldu.

               …VE İŞTE O RÖPORTAJ

‘FANFARE DE BİR KÜLTÜRDÜR’

Günay Uslu: Bazı elit çevreler, kültür dendiği zaman, sadece opera, bale ve konser salonlarını düşünür.
Ama, kilise korosu, fanfare ve karnaval da kültürdür.
Kültürünüzü takdir edip sahiplenirseniz, daha çekici ve güçlü bir ülke yaratırsınız.

Elif Işıtman De Telegraaf’ta yazdı, İlhan Karaçay çevirdi:

Kültür ve Medya’dan Sorumlu Devlet Bakanı Günay Uslu, siyasi bir kaplan değil. Parlamentonun bulunduğu Binnenhof da, onun için yabancı. Ancak, devlet sekreterliği görevi için övgü dolu sözler söylüyor: ‘Başka bir portföy teklifini kabul etmezdim. Bunu siyasi hırstan değil kültür ve medya için kabul ettim. Bende bir siyasi heves yok.”

“Bazı elit çevreler, kültür dendiği zaman, sadece opera, bale ve konser salonlarını düşünür. Ama, kilise korosu, fanfare ve karnaval da kültürdür. İşte bu hikâyeyi anlatmak istiyorum” diye söze başlayan, Demokrat 66’nın çiçeği burnunda politikacısı Günay Uslu. “Hollandalılar’ın kendi kültürlerine verdiği değer biraz daha çok olabilir. Nedense bu ülkede gurur duymak, iftihar etmek biraz korkutucu geliyor. Ama tabii ki ülken ile gurur duyabilirsin ve iftihar edebilirsin. Kültürünüzü takdir edip sahiplenirseniz, daha çekici ve güçlü bir ülke yaratırsınız.” diye devam ediyor.Günay Uslu sık sık yaptığı müze gezilerinin sonuncusunu Leeuwarden kentinde yaptı. İki müzenin direktörleri Taco Dibbits ve Kris Callens’den bilgi alan Uslu, kültür işlerine destek olmaktan çok mutlu olduğunu söyledi. Foto:Jacob van Essen

Uslu, geçtiğimiz cuma günü Leeuwarden’de Rembrandt’ın De Vaandeldrager (Bayrak taşıyan) adlı tablosunun, 12 ilde tekrarlanacak olan ilk sergisini açtı. İlgi duyanlar bu sergileri bir günlüğüne bilet kesmeden izleyebilecekler.

Bu tablonun kabine tarafından, zengin Rothschild ailesinden satın alınışı, Lahey’de sıcak karşılanmamıştı. Muhalefet partileri, bu tablonun 150 miyon euroya satın alınışının, korona krizi sırasında işveren çevrelerince de hoş karşılanmadığını belirttiler.

Bunun talihsiz bir zamanlama olduğunu söyleyen Uslu, “Yine de tabloyu alışımız iyi oldu, zira 150 milyon euro zaten kültür işine harcanmayacak, genel ihtiyaçlar için kullanılacaktı” dedi.

Adeta doğuştan kültür tarihçisi olan Uslu, sözü edilen tablonun tura çıkacak olmasından çok memnun. Uslu bu konuda, “Müzelere girebilme serbestliğini çok hoş karşılıyorum. Zira çoğu kimse müzeleri ziyaret edemeyecek konumdadır. Böylece bu tablo turnesini çok beğendim” diyor.

Sözü edilen tablo, Günay Uslu’nun siyasi kariyerindeki başlangıç noktası oldu. Bugüne kadar, aile şirketi Corendon’un tatil toplantılarına ve Amsterdam Üniversitesi için araştırma toplantılarına aşinaydı Uslu. Ama bu defa, ocak ayında başladığı yeni görevi ile birlikte, henüz birinci haftada kendisini senato tartışmasında buldu. Zira o sırada bu tablonun satın alma konusu tartışılıyordu. Bu da Uslu için çetin bir deneyim oldu.

Bakanlığı portföyünde Kültür işlerinin yanında, Medya işlerinin de olması, Uslu için ikinci bir çetin deneyim oldu. Zira o günlerde ‘Sınırı aşan cinsel taciz’ olayları da patlak vermişti. Televizyondaki ‘O ses Hollanda’ programında, yaşananlar için devreye giren Uslu, daha sonra da D66 Partisi ve İşçi Partisi’nde ve Ajax kulübünde meydana gelen cinsel taciz olayları içinde buldu kendini…

Ünlü eski hakem Johan Derksen’in, günlük televizyon programlarının sonuncusunda, cinsel taciz olaylarını alaycı bir şekilde ele alırken yaptığı bir benzetme sonucundaki tepkiler üzerine, programdan ayrılması konusuna da değinen Uslu, bu konuda, “ Bu gibi konuşmalar, taciz kurbanları için, acı verici, aşağılayıcı, utandırıcıdır.” diye konuştu.
Eski hakem, tacizcilerin ve kurbanlarının ele alındığı programda, gençlik yıllarında yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyordu: “Bir akşam kızlı erkekli bir grup eğleniyorduk. Kızlar o kadar sarhoş olup devre dışı kaldılar ki, masada bulunan mumlardan birini aldım ve kızlardan birinin vaginasına soktum”.
Derksen’in bu sözlerine kahkahalarla gülen diğer katılımcılar, bu soğuk ve çirkin şakanın dozunu artırdılar.

Bu duruma çok kızmış olan Uslu, yine de tartışmanın devam etmesi gerektiğini, aşırılığa kaçmamak kaydıyla, ağız tıkamanın ve kaskatı kesilmenin gereksizliğini dile getirdi.

LAHEY’DEN DERS ÇIKARMA

Gülümsemeyi iyi bilen bu eski girişimcinin, Lahey’den ders çıkarmaya da alışması gerekecek. Siyasetin tabiatında bulunan kuşku, şüphe ve güvensizlik kafasını karıştırıyor.

Şöyle konuşuyor Uslu: “Olaylar karşısında, bir girişimci olarak, ‘Sen ne yapabilirsin, ben ne yapabilirim’ ve ‘bir şey elde etmek için nasıl kombine edebilirim’ diye düşünürsün. Kaldı ki, parlamento tartışmasındaki atmosfer çok değişiktir. Hemen, ‘Sen bu işi iyi yapmadın’ uyarısı alırsın. Tabii ki bu uyarı mantıklı. Zira parlamentonun kontrol edici bir fonksiyonu var. Ama bunlar benim için henüz yabancı.”

Genel anlamda kendisini gerçek siyasetçi olarak kabul etmiyor Uslu.
“Bazen güven bulamıyorum. Bazen de, söylediklerimin akıllıca olmadığını düşünüyorum. Başından beri bu böyle devam ediyor.” diyen ve gülümseyen Uslu, bazı konularda fazla konuştuğunu hissediyor ve şöyle diyor: “Aslında ben böyle kalmak istiyorum. Bir şey söylediğim zaman, bunun uyarıcı olduğunu biliyorum ve bundan korkmuyorum.”

Uslu, Lahey’deki ilk haftalarının çok hoş geçmediğini BEAU muhabiri Jair Ferwerda’ya ikrar etmişti. “O zaman öyle hissediyordum ama zamanla hoş olmaya başladı. Zira şimdi daha derin düşünmeye zamanım oldu. Sorunlar nelerdir ve bunları nasıl çözerim sorusuna, girişimci ruhumla cevap arıyorum.” diyen Uslu, portföyünü genişletmek istemiyor. Uslu, “Ben meslekten politikacı biri değilim. ‘Şimdi kültür işleri, daha sonra da başka bir Bakanlık’ diye düşünmüyorum. Bunları siyasi bir hırs için yapmıyorum.” diye devem ediyor.

KİTAP YAZACAK

‘Uslu’yu D66 Partisi’nin lideri olarak hiç görmeyecek miyiz’ şeklindeki soruma Uslu, gülerek ve yüz ekşisi bir eda ile şu yanıtı verdi: “Hayır, lider olmak istemiyorum. Benim başka planlarım var. 1930’lu yılların güçlü liderleri hakkında ve bir de günümüzdeki medya ve kültür politikası hakkında bir kitap yazmak istiyorum. Bu gerçekten tam bana göre bir görev. Kültür ve medya için yapıyorum bunları. Bunları içeren Bakanlığı da bu nedenle kabul ettim. Görevimi hakkıyla yapacağım”

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

Cumhuriyetin Temelinde Aydınlanmış, Bilinçli, İnsan Onuruna Dayalı Birlikte Yaşamı Benimsemiş Toplumsal Yapı Bulunmaktadır

İbrahim Ortaş, [email protected] İnsanın kültürel bir varlık olarak insanlaşması sürecinde, zorunlu olarak oluşturduğu toplumsal sözleşmeler …