EŞİK: Laik Eğitimi ve Kız Çocuklarının Eğitim Hakkını Baltalama Girişimleri Hız Kesmiyor
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) , Laik Eğitimi ve Kız Çocuklarının Eğitim Hakkını Baltalama Girişimlerinin Hız Kesmediğine dikkat çekerek, bazı Müdürlerin Pervasızca Konurken, Yönetmeliklerin Değiştirildiğini tekrarladı, şu açıklamayı yaptı.
Bursa Mahmut Celalettin Ökten İmam Hatip Ortaokulu Müdürü’nün, bu okulda “Namaz, başörtüsü, Kuran, oruç tartışılamaz”; “Usul erkan öğretmek için uğraşıyoruz. Sokakta da yapıyoruz bunu. Öğrencinin her haline karışıyoruz”; “Çocuğunun çabuk psikolojisi bozulan veliler de bu okula gelmemeli (…) kesinlikle bu okulda olmamalı”; “Karışırız (…) gerektiğinde bağırırız, çağırırız, sert davranırız çocuğun iyiliği için”; “Şort giyen öğrenciye de karışırız, başını örtmeyen öğrenciye de karışırız” sözleri kabul edilemez. Bu sözler çocuklara baskı yaptığının, şiddeti ve istismarı normal kabul ettiğinin ve velileri de buna razı olmaya zorladığının açık beyanıdır. Ayrıca sadece kendisinin değil okuldaki diğer öğretmenlerin de benzer şekilde davrandığını söyleyerek, “gevşeklik” gösterilmemesini istemekte ve bunu Gazze’de Filistinlilere yapılan saldırılara bağlamaktadır. İsrail’in insanlığa ve hukuka aykırı saldırıları nedeniyle insan hakkı ihlallerinin en ağır şekilde yaşandığı Gazze’yi, öğrencilere yaptıklarını haklı göstermek için hoyratça araçsallaştırmaktan çekinmemekte, velilere bu yolla baskı yapmayı sürdürmektedir.
Türkiye’nin uymakla yükümlüğü olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuklara yönelik her türlü bedensel veya zihinsel saldırıyı, şiddet veya suistimali, ihmal ya da ihmalkâr muameleyi yasaklar. Anayasa da çocukları her türlü istismara ve şiddete karşı koruma görevini devlete yüklemektedir. Çocuklara karşı şiddet, ihmal ve istismarın herhangi bir haklı gerekçesi olamaz ve gene Anayasa’ya göre eğitim ve öğretim, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre ve laiklik ilkesine uygun şekilde devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre de imam hatip liseleri dahil eğitim veren tüm kurumların amacı, “insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak” yetiştirmektir. Eğitimin içeriğini canınızın istediği gibi değiştiremezsiniz. Ayrıca kız öğrencilerini başörtüsü kullanmaya zorlayamazsınız. Bu konuda bir baskı yapılamayacağı Milli Eğitim Bakanlığı’nın Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmeliği’nde de açıkça düzenlenmektedir.
Kendini, tüm uluslararası ve ulusal mevzuatın, temel hak ve özgürlüklerin üzerinde görerek bu sözleri sarf eden Müdür derhal görevden alınmalıdır. Kız çocuklarının ve kadınların tüm hayatlarını, kararlarını, tercihlerini, yaşam biçimlerini kontrol altına almaya ve laik eğitimi bitirmeye çalışan bir zihniyete dayanarak pervasızca “Karışırız” diyebilen herkese hatırlatıyoruz: KARIŞAMAZSINIZ!
Kız Çocuklarını Eğitimden Koparmak İçin Bir Yönetmelik Daha Değiştirildi
Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile “Ortaokul veya imam-hatip ortaokulu mezunu olup tercih yapmadığı için herhangi bir örgün ortaöğretim kurumuna yerleşmemiş olan” ve “Dokuzuncu sınıfta özürsüz devamsızlık hakkını dolduran” öğrencilerin, “veli talebi doğrultusunda Açık Öğretim Lisesi, Mesleki Açık Öğretim Lisesi veya Açık Öğretim İmam Hatip Lisesine gerekli şartları taşımaları hâlinde nakil ve geçiş” yapabilmelerine dair bir değişiklik getirdi. Böylece açık öğretim liselerine geçişler yeniden düzenlendi. Özellikle kız çocuklarının lisede açık öğretime yönlendirilmesinin ve eğitimden koparılmasının önünü açan bu değişiklik, 12 yıllık zorunlu eğitimi 8 yıla indirmek anlamına gelmektedir. Değişiklik, kız çocuklarının zorla evlendirilmelerini, büyüdüklerinde çalışma hayatına dahil olamamalarını, şiddet ve ayrımcılığa daha da açık hale gelmelerini, eğitimsiz ve yoksul kalmalarını kolaylaştıracaktır. Bu, Bakanlık eliyle kız çocuklarının eğitim hakkı başta olmak üzere birçok temel haklarının ihlali anlamına gelmektedir.
Kadınlara ve kız çocuklarına eğitimi ve tüm toplumsal hayatı yasaklayan Taliban rejimine özenenler, kadın erkek eşitliği ve laiklik ilkesine dayanan toplumsal hayatı yok etme niyetini bir siyasi program olarak sürdürüyorlar. Bu zihniyete dur demek, laik demokratik bir ülkede huzurla yaşamak isteyen, kadın erkek fark etmeksizin, her toplumsal kesimden herkesin öncelikli sorumluluğudur.
Çocuk, kadın, çevre, hayvan haklarına yönelik sonu gelmez saldırılarla herkese, her şeye hükmetmek isteyenlere boyun eğmeyeceğiz. Hayatlarımıza, haklarımıza, hayallerimize sahip çıkmaktan vazgeçmeyeceğiz!
Dünya Afganistan’da 3 Yıldır Taliban Zulmü Altında Yaşayan Kadınları ve Çocukları Unuttu…
Bilinen en katı kadın düşmanı siyasal İslamcı oluşumlardan biri olan Taliban’ın Afganistan’da kadınlara ve çocuklara zulmü artarak devam ederken, dünya devletleri yaşananları görmezden geliyor. 20 yıllık ABD kontrolünden sonra, 15 Ağustos 2021 itibariyle yeniden egemen olmasına izin verilen Taliban’ı resmi olarak tanıdığını açıklayan devlet yok. Ancak başta Türkiye olmak üzere pek çok devlet Taliban yetkilileri ile gayriresmi görüşmeler yaparak Taliban rejimine fiili bir meşruiyet kazandırıyor.
Geçtiğimiz yıl EŞİK olarak yayınladığımız, uluslararası insani yardım ve insan hakları örgütlerinin raporlarına dayanarak hazırladığımız bilgi notunda altını çizdiğimiz cinsiyetçi zulmün, çeşitlenerek ve dozu artarak devam ettiğini yıl boyunca yine aynı kaynaklardan izledik. Bir zamanlar terörist gruplar listesinde yer verdikleri Taliban rejimini, “kontrol altında tutmak”, “uluslararası topluma angaje etmek”, “bölgede istikrarı sağlamak” gibi kılıflar altında fiilen “tanıyan” devletlerin, “kadın hakları konusunda tavsiyede bulunmaktan” öteye gitmeyen tutumu kirli ve ikiyüzlü bir ataerkil işbirliğidir.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Özel Raportörleri dün (14 Ağustos 2024) yaptıkları açıklamada bu cümleyi desteklercesine, sert bir uyarıda bulunarak uluslararası toplumu Taliban’ın Afganistan’daki fiili yönetimini normalleştirmemeye çağırdı. Raportörler Taliban yönetiminde insan haklarının giderek kötüleştiğine, özellikle kadınlara ve kız çocuklarına karşı gerçekleştirilen sistematik baskıya ve insanlık suçlarına dikkat çektiler. “Durum kötüleşmeye devam ediyor ve derhal daha güçlü ve daha etkili uluslararası eyleme ihtiyaç var” denilen açıklamada, Taliban’ın kadınları ve kız çocuklarını hedef alan 85’ten fazla fermanla kadınları kamusal alandan tamamen silen cinsiyet temelli ayrımı (gender apartheid) kurumsallaştırdığı, uluslararası kamuoyunun ise bu durumu ‘iç mesele’ olarak nitelendirip görmezden geldiği belirtildi.
BM’nin İnsan Hakları Özel Raportörleri ayrıca Afganistan’daki dini ve etnik azınlıklara, LGBTQ+ bireylere, insan hakları savunucularına ve ötekileştirilen gruplara yönelik keyfi tutuklamalar, cinayetler, zorla kaybetmeler ve işkencelerden bahsederek; Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni Afganistan’da işlenen suçlarla ilgili devam eden soruşturmayı hızlandırmaya çağırdılar. Taliban’a karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda yasal işlem başlatılması gerektiğini belirttiler.
Yüzyılın en ağır cinsiyetçi zulmüne rağmen Afganistan’da kadınlar direniyor
Afganistan’da üç yıldan bu yana yaşanan ve son bir yılda tırmanan uygulamalardan uluslararası basına ve insan hakları gözlemcilerinin raporlarına yansıyabilenler tüm dünyanın dikkat kesilmesini ve acil, etkin önlemler almasını gerektiriyor: Taliban’ın yönetimi ele geçirmeden önce mahkemelerde verilmiş olan boşanma kararlarını bozarak boşanmış kadınları eski eşleri ile yeniden evlenmeye zorlaması; doğum kontrolü ilacı satın alan kadınların, gösteri yapan kadınların aileleri ile birlikte tutuklanması ve işkenceye maruz bırakılması; 9 yaşından başlayarak kız çocuklarının zorla evlendirilmesi ve toplu tecavüzler gözümüze çarpan cinsiyetçi zulmün sadece birkaç örneği.
Bugün Afganistan derin bir yoksullukla mücadele ederken, bu yoksulluğun en ağır bedelini kız çocukları ve kadınlar ödüyor. Eğitimden ve çalışma hayatından mahrum bırakılan kız çocukları, bu yoksulluk ortamında erkenden evlendiriliyor, bir bakıma “satılıyorlar.” Depresyon ve intihar vakaları çok ciddi boyutta. Sağlık hizmetlerinin yetersizliği nedeniyle her iki saatte bir anne veya bebek ölüyor. Ancak hayatları pahasına direnen kadınlar okula gönderemedikleri kızlarının eğitimlerini sürdürüyor.
Afganistan’da direnen kadın gruplardan biri 1000’e yakın üyesi olan Mor Cumartesi Hareketi. Mor Cumartesi Hareketi aktivistleri yaptıkları bir açıklamada, Afganistan’a gönderilen insani yardıma Taliban yönetiminin el koyduğunu, ABD’nin sağladığı haftalık 40 milyon dolarlık yardımla nüfusun yüzde 85’inden fazlasını etkileyen açlık ve yoksulluğu gidermek yerine Taliban kadrolarına ikramiye, ev ve araba alınması için harcandığını belirtiyorlar. Açıklamada ayrıca, Taliban’ın uluslararası yardımları, radikal İslamcı terörist gruplara harcadığı, intihar timlerini güçlendirmek ve sınır ötesi operasyonlarını genişletmek için çok sayıda cihat okulu açtığı dile getiriliyor.
Afganistan ışık yüzü görmemiş bir zihniyetin nasıl bir insanlık dramı ve cinsiyetçi kıyım yaratabileceğinin en can yakıcı örneği. Bir insana, bir canlıya zulüm hiçbir mazeretin arkasında meşrulaştırılamaz. Yeryüzünün neresinde yaşarsak yaşayalım eşitsizlikten kaynaklanan şiddetin acısı da direnmenin ve dayanışmanın gücü de değişmez.
Filistin’den Ukrayna’ya, Türkiye’den Afganistan’a; Yaşasın Kadın Dayanışması!