Erciyes sevdası.. (Köşe yazısı 26.01.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com
Gazeteci olmak o kadar zor ki. Bir yanda vatan, devlet, millet, bayrak, bir yanda vatandaşın, ağzı, kulağı, sesi, diğer yanda anne, baba, dede, nine, Kayserili ve de Erciyes sevdalısı olmak.
Dünyanın en yakışıklı dağı, dağ ve kış turizm merkezlerinden Erciyes’te bugüne kadar kayakta görülmeyen acı bir olay.
Dağcılıkta çok ölüm, kayakta yaralanma-sakatlanma haberini yaptıkta, ölüm haberine ilk kez tanık olduk. Tatil için gel, sonra geldiğin çocuğunu tabutta götür. Allah böyle evlat acısını kimseye vermesin.
Ama bu olay ilk ve son olsun.
Erciyes’te ve de kayakta ilk kez hem de bir gencin ölümünü duydum. İstanbullu lise 2’nci sınıf öğrencisi 16 yaşındaki Yiğithan Selvi’nin. İlk duyduğumda ‘Umarım üst bölgelerde, kayalık alanlarda, dere bölgesinde değildir. Tipi ve sis yoktur’ dedim. Çünki Erciyes’in, gündüzü-gecesi, sabahı, ayazı, sisi, tipisi, karı, gökyüzü, yazı-kışı, yağmuru-karı, macerası-adrenali her dönemi bir başka güzel.
Oysa kimse bu sürprizi beklemese de, kabullenmese de Peygamberimiz Hz. Muhammed ne güzel söylemiş ‘Ölüm bir köprüdür, dostu dosta kavuşturur.’
Elbette, tabutunu eller üzerinde taşırken yürekler ağladı, isyan etti, gözyaşları, isyana dönüştü.
‘Bu tabutta sen mi varsın, oğlum, arkadaşım’ diye haykırdı dudaklar.
Seni tanıyan tanımayan herkese mezarlığa giderken o yollar dar geldi. Kabrine koyarken kimse ayrılmak istemedi. Sanki zaman durdu.
Yüreklerdeki feryadı anlatacak sözler tükendi, bitti.
Arkadaşları, sevenleri “Ölüm sana yakışmadı be kardeşim kalk artık” dediler ama olmadı.
Evet. Ölümü sana kim yakıştırabilir ki?
Kendine özgü özelliklerinle aramızdan ayrılmakla, bizleri anlatılmaz acılara bırakıp da çekip giden sen.
Eğer bu kadar sevildiğini bilseydin ölüme bu kadar kolay teslim olur muydun?
Sanmıyorum. Olmazdın. Bunca sevenim varken onları üzemem deyip Azrail’le savaşırdın değil mi?
Arkadaşların şimdi senin için öyle güzel şeyler yazacaklar ki ama sen yoksun, okuyamayacaksın, göremeyecek, duyamayacaksın.
“Artık bu yollardan, sokaklardan geçerken, cafe de otururken, okulda hep biri eksik.”
“Bizlerle kendi sesiyle güzel şarkı-türküler söyleyen biri eksik.”
”Kahkahalarımıza, acılarımıza, sevinçlerimize katılan, hayatımızda hep biri eksik!” diyecekler.
Peki, Yiğithan Selvi o gün nasıl son yolculuğuna çıktı.
Öğle saatlerinde kaymak üzere mekanik tesislere binerek, Tekirkapı’daki en üst istasyona ulaşmış. Buradan Hisarcık kapıya. Büyük bir olasılıkla pistler dışında bol karlı ezilmemiş alandan tek başına kayarken derin vadide kayalara çarpmış. Ailesi, haber alamayınca kayboldu ihbarı yapmış.
Erciyes A.Ş. Kurtarma ekipleri, AFAD, JAK, UMKE ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi itfaiye ekipleri, gönüllüler, hem kurtarma hem de zamana karşı, pistler ve çevresinde arama kurtarma çalışması başlattı. Yaklaşık 4 saat sonra, tüm zorluklara, yasal prosedürlere rağmen Yiğithan’ın cep telefonu sinyalline ulaşıldı. Uluslararası kayak pistindeki turuncu renkli fileleri aştığı, ezilmemiş karların olduğu bol karlı olarak nitelendirilen bölgeye geçtiği, Şeytanderesi girişindeki derin bir vadideki yüksek kayalıklı bölgenin dibinde hareketsiz kendisine ulaşıldı. İlk müdahalesi burada yapıldı. Vadiden güçlükle çıkartıldı, paletli kar ambulansına konularak, oteller bölgesine indirildi. Yapılacak bir şey yoktu ama ‘bir umut’ yine de hastaneye en kısa sürede götürüldü.
Çünkü hem kaza sonrası aleyhine çalışan zaman, ailesinin haber alamayınca geç yaptığı ihbar, sonrasında yasal prosedürler, ağır kış, doğa şartları Yiğithan’ı kurtarmaya yetmedi. Tüm çabalar ‘teknoloji-bürokrasi-prosedürlere’ yenildi.
Böyle acıyı ve kazayı elbette kimse istemez ama, demek ki ortada alınması gereken daha ciddi önlemler, eksikler olmalı. Bu olay, umarım bundan sonra; arama-kurtarma ve diğer ekiplerin hızlı teknolojilerden yararlanarak kişilere ulaşmadaki aksaklığın çözümüne yardımcı olur.
17 yaşında yaşamını kaybeden gencimize Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı ve sabır diliyorum. Benim önerim, bu genç kardeşimizin adını Erciyes’te bir yere verin, adına yarışma düzenleyin.
Bir süre önce Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik’e basın toplantısında, bu kadar yatırım sonrası Erciyes’in tanıtımının neden yetersiz olduğunu, bir kayak hakemi olarak neden Ulusal ve Uluslararası yarışların genellikle Erzurum ve başka bölgelere verildiğini, Federasyon yönetiminde Kayseri’nin neden etkisiz olduğunu, Kayserili kayak hakemlerine neden sahip çıkılmadığını, diğer bölgelere Kayseri’den giden kayak hakemlerine ‘bir daha gelmesinler’ diye zor görevlerin verildiğini, Kayseri’deki yarışlara bile dışarıdan hakemlerin yazıldığını, kimin kendisini hayali senaryolarla kandırdığını ve bunun neresinin başarı olduğunu ben sormuştum. Ama;
Erciyes’in kar’ı böyle ‘kar’, tanıtımı da ‘şov’ sonrası ‘hezimet’ olmasın. Böyle ölüm olacaksa bırakın Erciyes eskisi gibi kalsın.
Akrabam, arkadaşım, tanıdığım değiller ama yaşlanmışım kalbim dayanmıyor genç ölümlere.
Hele hele, Erciyes, dağ, kayak ve spor sevdalılarının ölümlerine. Hepimizin başı sağ olsun.
Kısaca, ne seni Yiğithan kardeşim ne de senden önce spor yaparken hakka yürüyenleri unutmayacağız, unutturmayacağız..
Hepimizin tek kötü alışkanlığı yeter ki spor olsun da ölüm, sakatlık olmasın..