Ekonomi-teknoloji-sağlık haberleri (07.03.2019)
Devlet Eski Bakanı Kürşat Tüzmen, “Turquality alan işletmeler, kilogram başına ihracatını 3 kat artırdı”
Devlet Eski Bakanı Kürşat Tüzmen, “Şirketlerin kilogram başına ihracatı 1,38 – 1,5 dolar civarında iken, Turquality alan işletmelerde kilogram başına ihracat 4 – 4.5 dolar arasında değişiyor. Turquality alan işletmeler, kilogram başına ihracatını 3 kat artırdı. Bizim, ihracat rakamlarını yükseltmekten başta, ihracattan başka sansımız yok. Başka çıkış yok” dedi.
Progroup Uluslararası Danışmanlık, MÜSİAD Milli Markalar Çalışma Grubu, Turquality Patronlar Platformu ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Sürekli Eğitim Merkezi işbirliği ile “Uçtan Uca Marka ve Turquality Uzmanlık ve Vizyon Programı” başladı.
Programın açılışı, Devlet Eski Bakanı Kürşat Tüzmen, İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca, Progroup Başkanı Dr. Salim Çam’ın katılımı ile 2 Mart 2019 Cumartesi günü İTÜ Maçka Kampüsü’nde yapıldı. Ülkemizin ilk ve kapsamlı “Uçtan Uca Marka ve Turquality Uzmanlık ve Vizyon Programı” ile Türk şirketleri için üst düzey uzman ve yöneticilerin yetiştirilmesi hedefleniyor. Programın sonunda katılımcılar, İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından verilecek olan “Turquality ve Marka Uzmanlık ve Vizyon Sertifikası”nı alacaktır.
Turquality’de, rota yazılım sektörüne çevrilmeli
Kurucusu olduğu ve patentini aldığı Turquality programının geçen 15 yılda önemli başarılara imza attığını kaydeden Devlet Eski Bakanı Kürşat Tüzmen, şunları söyledi:
“Patentini aldığım ve kurucusu olduğum Turquality, devlet destekli ilk marka destek programıdır. 2004 yılında başlattığımız programın, 15 yılda önemli başarılara imza attığını görmekten mutluyum. Bundan sonra, Turquality’nin yazılım firmalarına ağırlık verilecek şekilde yapılanmasının önemli olacağını düşünüyorum. Kilogram başına ihracat rakamını artırmak ve sürdürülebilirliği sağlamada, rotamızı ileri teknoloji ürünlerine çevirmeliyiz” diye konuştu.
İTÜ Arı Teknokent’teki firmaları, Turquality’nin bir parçası olmasına yönlendirecek
Dördüncü nesil bir üniversite olarak “kuluçkadan unicorn”a uzanan girişimci firmalar çıkartmayı hedeflediklerini belirten İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca, şunları kaydetti:
“İTÜ Arı Teknokent’te 280 firma mevcut; bu firmalar ar-ge ve inovasyonda başarılı çalışmalar yürütüyor. Teknokent’teki firmaları, Turquality’nin bir parçası olmaya yönlendireceğiz. Üniversitemiz aracılığıyla her yıl yaklaşık 15 firmamızı, Amerika, İngiltere, Berlin, Singapur, Dubai gibi ülkelere götürerek, yeni pazarlara açılmasına öncülük ediyoruz” dedi.
Turquality’de firmalar, 15 yılda 2.5 milyar TL destek aldı
Turquality’de 250 firmanın bulunduğu kaydeden Progroup Başkanı Dr. Salim Çam, son 15 yılda marka destek programından yararlanan firmalara, devletin yaklaşık 2.5 milyar TL destek sağladığını kaydetti.
Son dönemlerde firmaların Turquality programına girmeye yoğun ilgi gösterdiğini ifade eden Dr. Salim Çam, şunları söyledi: “İç piyasadaki daralmayla birlikte ihracata yönelen şirketler, Turquality marka destek programından yararlanmayı istiyorlar. Özellikle, endüstriyel anlamda yarı mamül ve hammadde üreticileri, otomotiv yedek parça, lojistik, yazılım, sağlık, turizm, demir ve çelik sektörlerinden yoğun ilgi mevcut. Şunu bilmek gerekiyor ki, Turquality bir teşvik programından öte, işletmeler için bir iş ve değer modelidir” şeklinde konuştu.
GittiGidiyor’da her 10 alışverişin 6’sı mobilden yapıldı
2018’i yüzde 40 büyümeyle kapatan Türkiye’nin öncü e-ticaret sitesi GittiGidiyor’da kullanıcılar her 10 alışverişten 6’sını mobilden gerçekleştirdi. Toplam satış hacminde mobilin payının yüzde 50 seviyesine ulaştığını kaydeden GittiGidiyor Pazarlama Direktörü Feyza Dereli Fedar, akıllı telefon kullanımındaki artışın alışverişte kullanıcı alışkanlıklarına yön verdiğini belirtti.
23 milyon kayıtlı kullanıcısı bulunan Türkiye’nin öncü e-ticaret sitesi GittiGidiyor, 2018 yılının öne çıkan verilerini paylaştı. Buna göre, kullanıcılar her 10 alışverişten 6’sını mobilden yaparken, toplam satış hacminde mobilin payı yüzde 50’ye ulaştı. Mobil kanallardan yapılan satışlar 2018’de önceki yıla kıyasla yüzde 45 oranında artarken, GittiGidiyor mobil uygulamasının toplam indirilme sayısı 9 milyona çıktı.
GittiGidiyor Pazarlama Direktörü Feyza Dereli Fedar, akıllı telefon kullanımındaki artışın alışverişte kullanıcı alışkanlıklarına yön verdiğine dikkat çekti. Kullanıcıların geçmişe kıyasla mobilden çok daha fazla alışveriş yaptıklarını belirten Fedar, 2018’de GittiGidiyor’un mobil satış hacminin bir önceki yıla göre yüzde 45 arttığını kaydetti.
Mobilde alışveriş sıklığını en çok Samsun artırdı
Mobilden yapılan alışverişlere ilişkin ayrıntıları aktaran Feyza Dereli Fedar, şöyle devam etti: “İşlem sayısı olarak incelediğimizde 2018’de kullanıcıların 10 alışverişten 6’sını mobilden gerçekleştirdiğini gördük. Mobil kanallardan en çok 25-31 yaş aralığındaki kullanıcılarımız alışveriş yaparken, mobilden en fazla satılan ürünler bebek bezi, cep telefonu ve kedi maması oldu. Mobil alışveriş sıklığını en çok artıran şehirler ise sırasıyla Samsun, Denizli, Hatay, Mersin ve Manisa şeklinde sıralandı.”
En çok cep telefonu arandı
2018 yılını yüzde 40 büyümeyle kapattıklarını ve yeni üyelerle birlikte 23 milyon kullanıcıya ulaştıklarını hatırlatan Fedar, yıl içinde GittiGidiyor sayfalarının toplam 4.8 milyar kez görüntülendiğini belirtti. Feyza Dereli Fedar, platformdaki milyonlarca ürün arasında 2018 yılında en çok aranan ürünlerin sırasıyla cep telefonu, avize, TV ünitesi, spor ayakkabı ve bluetooth kulaklık olduğunu ifade ederken; “GittiGidiyor’da geçen yıl bir önceki yıla göre en çok büyüyen ilk 5 kategori ise yapı market, otomobil-motosiklet aksesuarı, ofis-kırtasiye, evcil hayvan ürünleri ve kitap oldu” diye konuştu.
Dakikada bir bebek bezi satıldı
Fedar, GittiGidiyor’da saniyede 1 ürün satıldığını vurgularken; 2018’de dakikada 1 bebek bezi, 2 dakikada bir kedi-köpek maması, 3 dakikada 1 elektrikli süpürge, 4 dakikada 1 tişört ve 5 dakikada 1 parfüm satıldığını aktardı. Alışveriş sepetini en çok büyüten şehirlerin başında yüzde 70 oranla Bolu’nun geldiğini belirten Fedar, Bolu’yu yüzde 50’yle Van, yüzde 40’la Düzce, yüzde 39’la Isparta ve yüzde 36’yla Bingöl’ün izlediğini söyledi.
En çok pazartesi günleri alışveriş yapıldı
Geçen yıl GittiGidiyor’da gerçekleşen alışverişlere ilişkin öne çıkan verileri paylaşan Feyza Dereli Fedar, “Kullanıcılar 2017’de olduğu gibi 2018’de de en çok pazartesi günleri alışveriş yaptı. Platformumuzda en fazla satışın gerçekleştiği gün ise 23 Kasım Süper Cuma günü oldu. Yılın son siparişi ise 31 Aralık 2018 günü saat 23.59.59’da oyuncak bebek oldu” dedi.
MİMARLAR, YAPI ÜRÜNLERİ ÜRETİCİLERİ, TASARIMCILAR VE MİMARLIK ÖĞRENCİLERİ “RENKLİ DYOLOGLAR”DA BİR ARAYA GELDİ
Moderatörlüğünü Mimar Yılmaz Değer’in üstlendiği, Mimar Sibel Ertez Ural, Ressam Serhat Kiraz ve Mimar Nevzat Sayın’ın konuşmacı olarak katıldığı “AURA Focus: Renkli DYOloglar” konulu panel 1 Mart 2019 Cuma günü İzmir Yaşar Üniversitesi’nde gerçekleşti.
DYO Boya ve AURA-İstanbul iş birliğiyle gerçekleşen “AURA Focus: Renkli DYOloglar” panelinde “bilimde, sanatta ve mimaride renk” ele alındı. Açılış konuşmasını Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemali Dinçer’in yaptığı panelde, DYO Boya Fabrikaları Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Serdar Oran da DYO’nun yalıtımda 4.0 devrimini başlatan markası Dyotherm’i tanıtan bir sunum gerçekleştirdi.
Moderatörlüğünü Mimar Yılmaz Değer’in üstlendiği, Mimar Sibel Ertez Ural, Ressam Serhat Kiraz ve Mimar Nevzat Sayın’ın konuşmacı olduğu panele, sektör temsilcisi mimarlar, tasarımcılar, yapı sektörü profesyonelleri, akademisyenler ve öğrenciler yoğun ilgi gösterdi.
Mimar, yapı ürünleri üreticileri ve tasarımcıları ortak bir platformda buluşturan Aura Focus Serisi, DYO Boya iş birliğiyle “renk” temasını ele aldı.
RENK: IŞIKTIR, SANATTIR, İLLÜZYONDUR, EVRİMSELDİR
İlk panelist Mimar Sibel Ertez Ural ‘’Renk Bilimi’’ temalı sunumunda rengin doğasının, felsefesinin, yeni teknolojilerin ve bilimin mimarlıkla ilişkisini “Mimarlıkta Renk: Bilim, Kuram, Uygulama” başlıkları çerçevesinde anlattı.
Sibel Ertez Ural, konuşmasını felsefe, bilim ve psikoloji disiplinlerinin renk üzerine ürettiği çalışmaları ile temellendirdi. Mimarlık disiplininin renkle kurduğu ilişkiyi, bu bağlamda üretilmiş modern dönem öncesi ve modern döneme ilişkin yapı örneklerini irdeleyerek, mimarlığın kendi renk literatürüne olan ihtiyacını vurguladı. Konuşmasını, tasarımda renk kurgusuna yaptığı vurgu ile Jean Phillipe Lanclous’un “Mimari rengin; biçim mekan, strüktür ve ışık arasında yeni bir kuramatik diyalektik yaratmakta olduğu çok önemli bir dönemi yaşıyoruz.” sözleriyle sonlandırdı.
RENGİN BİNBİR TONUYLA DOĞAYA KATTIĞI GÜZELLİK HER AN GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE
İkinci panelist Sanatçı Serhat Kiraz ‘’Sanatta Renk’’ konulu anlatımında sanat yaşamı boyunca renk üzerine gerçekleştirdiği üretimlerini ve rengi eserlerinde hangi yöntem ve bakış açıları ile ele aldığını paylaştı.
Rengi sanatsal çalışmalarının temel bir öğesi olarak özümseyen Serhat Kiraz, konuşmalarına rengin üretim koşullarının empresyonizm sonrası gelişimine dikkat çekerek başladı. Rengin ışık ve yüzey gerektiren koşullarda üretim tarihçesine değinerek, kendi sanatsal çalışmalarında rengi nasıl kullandığına ilişkin örnekler ile devam etti. Bir çalışmasında, bir şantiyenin devam eden inşaatında baharın geçiş renklerini yıkım ve yapım boyutunda irdeleyen bir paravan olarak kurgularken, diğer bir çalışmasında sayıların renk, mekan ve zaman boyutuyla iç içe geçişlerinin algı ve yanılsama boyutlarını sorgulattı.
Konuşmasını bir alıntı ile sonlandırdı: “Rengin güzelliği hakkında uzun uzun söz etmeye gerek yok, çünkü bin bir tonuyla doğanın görkemine nasıl güzellik kattığı her an gözlerimizin önünde. Kendi rengi olmadığı halde aksettiği her şeyi aydınlığıyla renklendiren ışıktan daha güzel ne olabilir? Huzurlu ve duru olduğunda bir safir gibi parlayan ve hayat veren berraklığıyla gözü okşayan gökyüzünden daha mutluluk verici ne olabilir?”
RENK: PARÇA-BÜTÜN İLİŞKİSİNİ KURMAKTA OLAĞANÜSTÜ BİR İMKAN SAĞLAR
Üçüncü panelist Mimar Nevzat Sayın ise, ‘Mimaride Renk’’ konulu sunumunda, rengin dikkat çekmek, biçimi belirgin kılmak, işlevi okunaklı hale getirmek, görünmeyeni görünür kılmak ve parça-bütün ilişkisini kurmak için olağanüstü bir imkan sağladığını belirtti.
Nevzat Sayın, sunumunu, mimari tasarım süreçlerinde rengi nasıl kullandığını mevcut Lapishan, Narcity & Narlife, Umur Matbaa Yapısı, The Seed Konser Salonu, Boşlukta Beyaz Ev gibi yapıları üzerinden aktardı. Rengin bazen mimari çeşitliliğin aktarımını içeren, zengin bir kombinasyonun tasarım problematiği içinden çözülmesi gereken bir öğe iken, bazen endüstri yapıları gibi mevcut algısı ağır ve
Herkesin katılımına açık ve ücretsiz olan etkinlik, Yaşar Üniversitesi, Dyo Boya ve Aura-İstanbul’un sosyal medya hesaplarından da canlı olarak yayınlandı. Panele sektör temsilcisi mimarlar, yapı sektörü profesyonelleri, akademisyenler ve mimarlık, iç mimarlık, şehir ve bölge planlama ve endüstri ürünleri tasarımı bölümleri öğrencileri yoğun ilgi gösterdi. Panelin ardından düzenlenen kokteyle katılanlar, konuşmacılar ile bir araya gelme fırsatı buldu.
AKAMİB Çin’e ihracatını 5’e katladı
Akdeniz Mobilya, Kâğıt ve Orman Ürünleri Birliği (AKAMİB), 2019 yılı Şubat ayında geçtiğimiz yılın aynı ayına göre %26 artışla 60 milyon 337 bin dolar ihracat gerçekleştirdi. AKAMİB ihracatında en önemli pazar Irak olurken, onu İsrail ve Almanya takip etti. İhracatta en büyük artış %542 ile Çin Halk Cumhuriyeti’ne yaşandı.
– İhracattaki artışımız, ihracatçılarımızın canla başla çalıştığının kanıtıdır.
Şubat ayı AKAMİB ihracat rakamlarını değerlendiren Akdeniz Mobilya, Kâğıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı R.Onur Kılıçer; “Görünen o ki, 2018 yılında koyduğumuz hedefleri gerçekleştirme yolunda 2019’a başarılı ve emin şekilde başladık. 2018 yılı şubat ayına göre %26’lık ihracat artışımız, sektör ihracatçılarımızın canla başla çalıştığının bir göstergesidir” dedi.
İhracat rakamlarının iller bazında incelendiğinde sektörün en fazla ihracat yapan 10 ilinden 3’ünün AKAMİB bölgesinde olduğunun altını çizen Kılıçer, “İhracatımızı arttırdığımız ülkelerden özellikle Çin Halk Cumhuriyeti’nin altını çizmek gerekiyor. Bilindiği üzere Çin, dünya ekonomisinde her pazara en çok mal tedarikinde bulunan en büyük ihracatçı ülke konumundadır. Aynı zamanda Mobilya, Kâğıt ve Orman Ürünlerinde de dünyadaki en büyük ihracatçı konumundadır. Hal böyleyken AKAMİB’in Çin’e gerçekleştirdiği ihracattaki %542’lik artış göğsümüzü kabartıyor” dedi.
Çin’e gerçekleştirilen ihracatta yaşanan artışın detayına inildiğinde ise Kâğıt – Karton ürün grubu ihracatında görülen artışın dikkat çektiğini belirten Kılıçer sözlerini şöyle sürdürdü: “Çin Halk Cumhuriyeti’nden sonra en büyük artış gerçekleştirdiğimiz Libya’ya da dikkat çekmekte fayda var. Her ay ihracatımızı katlayarak arttırdığımız Libya, potansiyeli yüksek olan bir pazar. Savaşın yaralarını sardıktan sonra normalleşme sürecine giren Libya’da kalıcı ticari ilişkiler kurmaya başladığımızı ihracat rakamlarımız da destekliyor.”
– AKAMİB 2019 yılına hızlı başladı
AKAMİB olarak 2019 yılına hızlı başladıklarını söyleyen Kılıçer, “Birliğimiz projelerinden Kereste Palet URGE ile 10 -12 Şubat’ta KKTC’ye heyet programı gerçekleştirdik. Program kapsamında kereste palet firmalarımız, ikili iş görüşmeleri organizasyonuyla Kıbrıslı firmalarla bir araya gelerek yeni iş bağlantıları kurdular. Faaliyet kapsamında Müşavirliğimize, Kıbrıs Ticaret ve Sanayi Odası’na ziyaretler gerçekleştirildi. Bunun yanında 18-22 Şubat tarihleri arasında Las Vegas/ABD’de gerçekleşen KBIS Mutfak, Banyo Fuarı ile eş zamanlı sektörel ticaret heyeti faaliyeti gerçekleştirdik. Heyet programında Las Vegas Metro Ticaret Odası ziyaretlerinde bulunarak birliğimizce uluslararası ticari ilişkiler kurulması sağlandı” şeklinde konuştu.
Gerçekleştirdikleri ve planladıkları faaliyetler doğrultusunda; Mobilya, Kâğıt ve Orman Ürünleri Sektöründe Türkiye’nin ihracat merkezi olma yolunda kararlılıkla ilerlediklerini belirten Kılıçer, “Ülkemizin ihracatının arttırılması konusunda verdiğimiz sözleri yerine getirmeye devam edeceğiz. Umuyorum ki ihracatımızdaki artış bütün bir sene boyunca devam edecektir” diye konuştu.
Bitcoin Ortadoğu’da en fazla Türkiye’den arandı
Kripto para birimlerine ilgi küresel seviyede devam ederken, ödüllü dijital pazarlama platformu SEMrush, Türkiye’nin kripto para birimleri konusundaki tercihlerini ortaya koyan önemli bir analize imza attı. Analiz kapsamında bölgesel internet aramalarını da mercek altına alan SEMrush, Türkiye’nin Bitcoin internet aramalarında bölgesinde açık ara ön planda olduğunu ortaya koydu.
Analizin sonuçlarını değerlendiren SEMrush Türkiye ve Ortadoğu Bölgesi Kurumsal İletişim Direktörü Adam Zeidan, “Pazarlamanın son derece rekabetçi hale geldiği günümüzde, doğru bilgiye odaklı veriler ışığında erişmek ve bunlar üzerinden strateji kurgulamak kritik hale geldi. SEMrush herhangi bir konuda yapılan internet aramalarını sizin için analiz ederek kritik pazar bilgilerine erişiyor ve detaylı analizleri karar vericilerle paylaşıyor. Bu da teknolojinin karar mekanizmalarını hızlandırdığı günümüzde rakiplerin bir adım ilerisine geçmenin anahtarı olarak görülüyor” dedi. Kripto para piyasası hacmi fiyatı ile doğru orantılı azalsa da hız kesmeden alternatif para yöntemi olarak kalmaya devam ediyor.Ödüllü dijital pazarlama platformu SEMrush, Türkiye’de internette yapılan kripto para ile ilgili aramalar üzerinde hacim araştırması gerçekleştirdi. Son yıllara damgasını vuran kripto para birimlerine Türkiye’den yatırımcı ilgisi yükselişe geçerken, SEMrush Türkiye’nin de içinde bulunduğu Ortadoğu bölge ülkelerinde yapılan internet aramalarını kıyasladı. Analize göre Türkiye 500 binden fazla internet aramasıyla bölge ülkeleri arasında ilk sıraya yerleşti.
En gözde kripto paralar: Bitcoin ve Ripple
Mayıs 2015 ile Ocak 2019 arasında internette yapılan kripto para araştırmalarını mercek altına alan SEMrush, özellikle Eylül 2017’den bu yana kripto para aramalarının yaklaşık 100’e katlandığı görüldü. Küresel olarak kripto paralara ilginin ortaya konduğu araştırmaya göre, Rusya ve Latin Amerika’da Etherum (ETH), Bitcoin’in ardından en fazla aranan para birimi olurken, Türkiye’de ise Bitcoin’den sonra kendinden en çok söz ettiren kripto para ise Ripple (XRP) oldu.
Araştırmada Twitter duygu analizine de yer veren SEMrush, kripto paralar ile ilgili atılan Türkçe tweetlerin 44’ünün negatif olduğunu ortaya koydu. Pozitif sonuç yüzde 33’e yakın çıkarken, nötr görüşler yüzde 23 oldu. Türkçe Twitter üzerinde anahtar kelimelerin geçtiği tweetlerdeki duyguları analiz eden çalışma kripto paraların düşüşüne paralel olarak negatif sonuç verdi. Son 3 ayın incelendiği çalışmada Bitcoin’in ardından kendinden en çok bahsettiren kripto para Etherium (ETH) oldu. Arama hacimleri sıralamasında Ripple ise üçüncü oldu. Uzmanlar tarafından gelecekte daha fazla kullanılacağı öngörülen Bitcoin teknolojisi blockchain aramalarında ise sektörel bazda önceliği sigorta sektörü aldı. Onu sırayla; sağlık, bankacılık, güvenlik ve emlak takip etti.
60 ERKEK CEO İŞ YAŞAMINDA EŞİTLİK İÇİN ELÇİ OLDU
İş hayatında cinsiyet dengesini sağlamak amacıyla faaliyetlerini yürüten PWN İstanbul’un başlattığı Eşitlik Elçisi CEO’lar Hareketi’ne yerli ve yabancı kurumlar, STK’lar ve kamudan yaklaşık 60 CEO ve C – Level yöneticiden destek geldi. Eşitlik elçileri kurumlarında ve çevrelerinde değişim yaratmak için çalışmalara başladı.
İş ve toplumsal yaşamda cinsiyet eşitliği sağlanması adına başlatılan Eşitlik Elçisi CEO’lar Hareketi’ne 60 erkek CEO katıldı.
Toplum ve iş hayatında cinsiyet dengesine ulaşmayı hızlandırmak amacıyla faaliyetlerini sürdüren, çeşitlilik ve cinsiyet eşitliği konularında kadın ve erkekler için güvenilir, ulaşılabilir, samimi bir gelişim platformu, profesyonel bir network ağı olan PWN Global’in Türkiye oluşumu PWN İstanbul’un projesi Eşitlik Elçisi CEO’lar Hareketi kısa sürede büyük destek gördü.
Farkındalığı artırmak amacıyla başlatılan projenin ilk adımlarının iki yıl önce atıldığını anlatan PWN İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Aylin Satun Olsun; “Hareketin çıkış noktası yaklaşık iki yıl öncesine dayanıyor. 2016 yılında, PWN İstanbul tarafından 40 CEO’nun katılımı ile bir toplantı gerçekleştirdik. Toplantıya katılan CEO’lar kişisel, sosyal ve kurumsal yaşamdaki cinsiyet eşitliğini ve önündeki engelleri tartıştı. Bu çalışmanın sonunda Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekleyen CEO’lar Manifestosuoluşturuldu. Ardından kamuoyunda, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kapsayıcılık konusunda farkındalık yaratmak, örnek CEO’ları kamuoyuna tanıtmak ve fırsat eşitliği hareketine ivme kazandırmak amacıyla PWN Eşitlik Elçisi CEO’lar Hareketi hayata konuldu” dedi.
“İlk önce kendilerini sorguluyorlar”
Manifesto çalışmasına destek veren CEO’lardan başlayarak, akabinde tüm CEO’lara ulaşmayı hedeflediklerini anlatan Olsun, “CEO’lar ve C-Level yöneticilerin farkındalığını arttırmak için onlara ‘Elçi’ olma önerisi getirdik. Cinsiyet Eşitliği Elçilik Sözleşmesi ile CEO’larımız Eşitlik Elçisi olmayı kabul ediyor ve kamuoyunda farkındalık yaratmak için gönüllü olacaklarını teyit ediyorlar. Bu konuda kurumlarında ve çevrelerinde değişim yaratmak için çalışmalara başlıyorlar. Manifestomuz ise aslında CEO’lar ve C-Level yöneticiler için bir öz değerlendirme, kendileri ve kurumları için gelişim yol haritası hazırlamak için bir destek niteliğinde. “Cinsiyet ayrımcılığı yapmadan doğru insanları işe atıyor muyum?” sorusu da, “’Tatlı kızıma’ karşı ‘aslan oğlum’ gibi ifadelerden kaçınmak için cinsiyet eşitsizliği yapmayan bir dil kullanıyor muyum?” sorusu da bu manifestoda mevcut” dedi.
Şu ana kadar yerli ve yabancı kurumlar, STK’lar ve kamudan yaklaşık 60 CEO ve C – Level Yönetici PWN Eşitlik Elçileri arasına katıldığını anlatan Olsun, “Amacımız; bu sayıyı daha çok artırmak, sesimizi daha geniş kitlelere duyurmak. Mümkün olduğunca her sektörden temsilciyi elçimiz olarak görmek istiyoruz” dedi.
Destek elçileri arasında; Ahmet Pura – Reklamverenler Derneği (RDV) Başkanı, Aytekinhan Yıldırıcı – Derindere Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı, Burç Cankat Colgate – Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Türkiye Genel Müdürü, Cem Şanlımeşhur – Delta Vana CEO, Cihangir Kavuncu – Unicredita Milano CHRO, Cüneyt Devrim – HAVAS İstanbul CEO, Cüneyt Yavuz – Mavi Jeans CEO, Deniz Yurtseven – Metlife CEO, Dr. Hakan Çınar – Unsped CEO, Emre Kaşıkçı – Danone Dairy CEO, Göktuğ Gür – Signify (Philips Aydınlatma ) Bölge CEO, Hasan Kılıç – Deloitte CEO, Hasan Önder – Daikin CEO, Hayri İnönü – Şişli Belediye Başkanı, Hüseyin Geliş – Siemens CEO, Kaan Terzioğlu – Turkcell CEO, Levent Kömür – Mey İçki / Diageo Türkiye CEO, Mehmet Nane – Pegasus CEO, Murat Kolbaşı – Arzum Yönetim Kurulu Başkanı, Murat Yeşildere – Egon Zehnder CEO, Niyazi Bekiroğlu – SanalUzman Kurucusu ve CEO, Onur Dizdaroglu- Loreal CFO, Ömer Burhanoğlu – Farplas CEO, Özgür Altuntaş – Nurolbank CEO, Sabri Sözen – Volvo Cars CEO, Serhat Akyıldız – HAVAS/Project House Creative Grup CEO, Serkan Barış – Astra Zeneca CEO, Servet Akkaynak Candy/Hoover CEO, Soner Cesur Arvato Telekomünikasyon CEO, Tankut Turnaoğlu P & G Turkey/ Caucasus Vice President & CEO ve Yalım Güner – Danone ELN Genel Müdür gibi isimler yer alıyor.
Bir çalışan yılda ortalama 7 kez parola sıfırlıyor!
Teknoloji firması PEAKUP tarafından geliştirilen ve Türkiye’de bir ilk olan PassGate ile parola sıfırlama işlemi, çalışanın kendisinin yapabileceği hızlı, kolay ve güvenilir bir işlem haline geliyor. Böylece, parola sıfırlama ile ilgili boşa harcanan zaman azaltılarak, her bir çalışandan yılda yaklaşık 200 TL tasarruf sağlanıyor. İETT çalışanlarının sıkça yaşadığı parola unutma, kaybetme veya güvenlik nedeniyle değiştirme problemine çözüm getirmek üzere geliştirilen ürün artık onlarca kurum ve 50 binden fazla çalışan tarafından kullanılıyor. Böylece şirketler PassGate ile yılda yaklaşık 10 milyon TL’nin üzerinde tasarruf sağlıyor.
Son zamanların en popüler konularından biri hiç kuşkusuz “Dijital Dönüşüm ve Siber Güvenlik”. Günümüzde teknolojinin çok hızlı değişmesi ve gelişmesi, iş dünyası için birçok kolaylığı da beraberinde getiriyor. Örneğin, bugün birçoğumuz için çok basit gibi görünen parola sıfırlama işlemleri, her kademeden şirket ve çalışanları için gereksiz zaman kaybı, motivasyon düşüklüğü ve hatta verimlilik azalması gibi sorunlara yol açabiliyor.
Türkiye’de bir ilk olan ve PEAKUP tarafından geliştirilen PassGate, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerden, büyük çaplı organizasyonlara ve kamu kurumlarına varıncaya kadar birçok firma ve kullanıcı profiline uygun, hiçbir adaptasyon gerektirmeden SMS ile çalışanların parolalarını kolayca sıfırlamasını sağlayabilen inovatif bir ürün. Diğer bir tanımıyla şirket çalışanlarına özel geliştirilmiş, hızlı, kolay, güvenli ve SMS tabanlı bir parola sıfırlama platformu.
İlk olarak İETT çalışanları kullandı
Türkiye’de ilk kez İETT tarafından kullanılan PassGate, çalışanların parola unutmalarından, kaybetmelerinden veya güvenlik nedeniyle değiştirmelerinden kaynaklanan problemleri üzerine PEAKUP Ar-Ge’sinde Türk mühendis ve yazılım uzmanlarınca geliştirildi. Bugün farklı sektör ve kurumlardan 50 bine yakın çalışan parola problemleri içinPassGate çözümlerini kullanıyor.
Çalışanlarınız parolalarını unuttuğunda, kaybettiğinde ya da değiştirmek zorunda kaldığında IT departmanını aramasın!
Yardım masası ekiplerinin en sık karşılaştığı taleplerin başında gelen parola sıfırlama, mevcut altyapı ne kadar otomatize edilse de talebin alınması, işlemlerin yapılması ve kullanıcıya geri dönülmesi gibi adımlar sebebiyle her iki taraf için de gereksiz zaman kaybına yol açıyor. Bu durum teknik çalışanlar için angarya bir iş olurken, şirket için de ciddi verimlilik kaybına yol açabiliyor. PassGate sayesinde çalışanlar, IT departmanına başvurmalarına gerek kalmadan kendileri sıfırlama işlemini gerçekleştirebiliyor. Bütün çalışan profillerinin kolayca erişebileceği ve uygulayabileceği en hızlı yöntem olan PassGate, aynı zamanda güvenli bir çözüm sunuyor.
PassGate Call Center’larda ya da IT departmanlarında geçirilen zamanı minimuma indiriyor
PassGate kolaylıkla parola sıfırlama işlemini otomize ederek şirketlerin parola düzenleme politikalarına katkıda bulunarak veri güvenliğini arttırıyor. Kurumların veri merkezlerinde çalışacak donanım ile veri güvenliğini birinci elden sağlayan PassGate, siber güvenlik alanında önemli gelişmelere de olanak sağlıyor.
PassGate ile her bir çalışandan yılda yaklaşık 200 TL tasarruf ediliyor
Şirketlerde ortalama bir çalışan yılda 7 kez basit bir parola sıfırlama işlemi için IT birimiyle iletişime geçiyor. Bu durum hem çalışan hem de IT çalışanı için boşa harcanan zaman anlamına geliyor. PassGate ile bu zamanı azaltarak her bir çalışandan yılda yaklaşık 200 TL tasarruf sağlanması mümkün. PEAKUP; PassGate ile bugüne kadar İETT, Koton, Arzum, Medical Park, MNG, Öztiryakiler gibi farklı sektörlerden onlarca firmaya yılda yaklaşık 10 milyon TL’lik bir tasarruf imkanı sunmuş oldu.
- ATHİB DOKUMA KUMAŞ TASARIM YARIŞMASI ÜNİVERSİTE TANITIM BULUŞMALARI BAŞLADI
Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği tarafından 2012 yılından bu yana düzenlenen “ATHİB Dokuma Kumaş Tasarım Yarışması” kapsamında Üniversite Tanıtım Seminerleri başladı. Bölgemizde faaliyet gösteren firmaların tasarım kapasitelerinin arttırılması ve yarattıkları katma değeri arttırmaları amacıyla Türkiye genelindeki tüm üniversitelerin, tekstil ve tasarım ile ilgili fakültelerinde eğitim alan öğrencilerin sahip oldukları kabiliyet ve yaratıcılıklarını sektöre kazandırmak ve tasarım kültürünün bölgemizde yerleşmesi için yarışmanın bu sene sekizincisi düzenlenmektedir.
Bugüne kadar 500’ün üzerinde genç tasarımcı ile yolları kesişen ATHİB Dokuma Kumaş Tasarım Yarışması sayesinde onlarca yetenekli genç Türk tekstil sektörüne kazandırılmış ve yarışmada dereceye giren 4 öğrenci Ticaret Bakanlığı desteği ile İtalya’da öğrenim görmüş ve 1 öğrenci de İtalya’da öğrenimini sürdürmektedir.
Bu yıl sekizincisi düzenlenen ATHİB Dokuma Kumaş Tasarım Yarışması’nın 21 il ve 43 bölüm için planlanan Üniversite Tanıtım Seminerleri başladı. “Üniversitelerle Buluşuyoruz” sloganı ile yola çıkan ATHİB Dokuma Kumaş Tasarım Yarışması ekibi yedinci yarışmanın finalistlerinin dokunmuş ürünlerinden oluşan özel koleksiyon ile üniversite tanıtım seminerlerine 25 Şubat 2019 günü Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi ile start verdi.
Ankara’da başlayan Üniversite Tanıtım Seminerleri kapsamında, Çankırı Karatekin Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Eskişehir Teknik Üniversitesi programın ilk haftasında ziyaret edildi.
Programın ikinci haftasına ise Mersin Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesi ile başlayan ATHİB Dokuma Kumaş Tasarım Yarışması ekibi, aynı hafta Gaziantep Üniversitesi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi ve Selçuk Üniversitesi’ni ziyaret edecek.
Akdeniz Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Pamukkale Üniversitesi, Uşak Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Namık Kemal Üniversitesi, Gelişim Üniversitesi, Nişantaşı Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Okan Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi, Arel Üniversitesi, Aydın Üniversitesi, Altınbaş Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Atılım Üniversitesi, Başkent Üniversitesi, Bartın Üniversitesi ve Atatürk Üniversitesi’ni programına alan ATHİB Dokuma Kumaş Tasarım Yarışması ekibi Üniversitelerin Tekstil Tasarımı, Moda Tasarımı, Moda ve Tekstil Tasarımı ve Tekstil Mühendisliği öğrencileri ile buluşarak Tanıtım Seminerleri programını Mart ayı içinde tamamlayacak.
Oldukça yoğun katılımlı geçen ilk haftanın ardından devam eden program sayesinde 33 üniversitenin ziyaret edileceği ve yarışmamızın başvuru koşulları, geçen sene dokunan endüstriyel ürünlerin sergilenmesi ve yarışmamız geçmiş yıllarının finalistlerinin yarışma süreçleri hakkında sunum yaptığı Üniversite Tanıtım Seminerleri kapsamında 21 il ziyaret edilecektir.
Yarışma ile ilgili açıklama yapan ATHİB ve TİM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Zeki Kıvanç, “Dokuma Kumaş Tasarım Yarışması sektörümüzün gözbebeğidir, her yıl geleceğin tasarımcıları olacak öğrencilerimize yeni imkanlar sunarak onlardan sektörümüzü ve ihracatımızı yukarıya taşıyacak, dünya klasmanına taşıyacak tasarımcılar yaratmaya, yaptığımız yenilikler ile sunduğumuz imkanlar ile yüreklendirmeye, sektörün vazgeçilmezi tasarımcılar olmalarına çalışıyoruz. Bunun için ilk adım onları bu yarışmadan ve yarışmanın onlara kazandıracaklarından haberdar etmek, biz bunun için bir road-show düzenledik tüm Türkiye’yi dolaşacağız, üniversitelerimizden, basınımızdan da bu konuda destek bekliyoruz” şeklinde açıklamada bulundu.
Yeni Nobo tahtalar lazerli sunum kalemi hediyeli
Yazı tahtalarının dünya markası Nobo’nun Widescreen Serisi tahtaları alana Nobo P2 Page & Point lazer kalemi hediye. 31 Aralık 2019 tarihine kadar geçerli olan kampanyadan faydalanmak için tek gereken ürünün faturasını Nobo’ya göndermek.
Nobo, 2019’da 32”, 40”, 55”, 70” ve 85” büyüklüğündeki Widescreen serisi tahta alan herkese bilgisayara dokunmadan profesyonel sunum yapma imkanı sunan Nobo P2 Page & Point lazer kalemi hediye ediyor. Kampanyaya katılmak için seçili tahtaların faturasını Nobo web sitesine yüklemek yeterli.
Eşsiz Nobo Widescreen Serisi, geniş ekran şekli, üst ve alt kısımlardaki alanların kullanılamadığı geleneksel yazı tahtalarına kıyasla daha geniş bir yazma yüzeyi sunuyor.
İnce, kalem yapısında ve kırmızı noktalı lazer kalemin kullanıcılarını, sunumlarda önceki ve sonraki sayfaya geçiş yapılmasını sağlayan tuşlar karşılıyor. Arka tarafındaki ayrılabilir USB alıcısının da 8 metre menzili bulunuyor. Kolay bir kullanım sunan lazer kalem, USB alıcısı bilgisayara takıldığında kullanıma hazır hale geliyor.
NHBC yapı denetim görevlilerini dayanıklı Panasonic tabletleriyle donatıyor
Cihazların her yıl 1 milyondan fazla denetimde nasıl rol aldığını buradan izleyebilirsiniz.
İngiltere’nin öncü konut sigortası sağlayıcısı NHBC, yapı denetim görevlilerini dayanıklı Panasonic TOUGHBOOK M1 tabletlerle donattı. Çalışanlar tabletleri inşaat alanlarını ziyaret ederken ve evden çalışırken kullanıyor.
Uzun zamandır NHBC’nin 375 yapı denetim görevlisi ziyaret ettikleri inşaat alanlarına dair bulgularını kağıt ve kalemle not alırken, bu bulgularını laptoplarına kaydetmeden önce kamerayla fotoğraf çekiyordu. NHBC, yapı denetim görevlilerine sunduğu mobil teknolojiyi güncellemek istedi ve onları hem alan ziyaretlerinde kullanabilecekleri hem de evden çalışırken masaüstü bilgisayar olarak yardımcı olabilecek tek ve dayanıklı bir cihazla donattı.
NHBC Program / Proje Yöneticisi Chris Borah, konuyla ilgili şunları söyledi: “Yeni cihazlarımızın bir inşaat alanının sert koşullarında bile kullanılacak kadar dayanıklı, dışarıda taşınabilecek kadar hafif ve gün ışığında bile okunabilecek bir ekrana sahip olması gerekiyordu. Aynı zamanda cihazın sistem ve uygulamalarımızla uyumlu olması için işletim sistemi olarak Android yerine Microsoft Windows’u kullanmasını istiyorduk.”
Oluşturulan kısa bir listenin ardından yapı denetim görevlileri iki cihazı saha koşullarında ve ofis ortamında test etti. NHBC, yapılan testlerin ardından tercihini Panasonic’ten yana kullandı. Chris sözlerine şu şekilde devam etti: “Panasonic tabletleri daha küçük, daha hafif ve taşınması daha kolay. Tüm bunların yanında performansı ve klavyeyle kullanım için özel girişinin olması da bir masaüstü bilgisayar gibi çalışmasını sağlıyor ve evden çalışıldığı zamanlarda kolaylık sağlıyor. Hepsi göz önünde bulundurulduğunda, Panasonic tabletleri görevlilerimiz için en uygun cihaz.”
Artık NHBC yapı denetim görevlileri, tüm gün boyunca Panasonic TOUGHBOOK M1 tabletlerini kullanıyor. Aynı zamanda tabletleriyle tüm yıl boyunca bir milyondan fazla inşaatın önemli yapım aşamalarını denetliyor ve yüksek kaliteli ve yeni evlerin piyasada yer almasını sağlayarak sektörü destekliyor. Görevliler her gün işlerini cihazları üzerinden alıyor ve edindikleri bilgileri kaydetmek için tabletlerini kullanıyor. NHBC, önümüzdeki aylarda Panasonic cihazlarına yeni eklenen esnek fotoğraf ve video özelliklerinden güç alacak yeni fonksiyonlarını tanıtacak.
Görevliler, evden çalışırken NHBC markalı cihazlarını Panasonic’in özel girişinin yanı sıra klavye, fare ve ekranla bir araya getirdiğinde masaüstü bilgisayar gibi kullanabiliyor. Ofisle hep iletişim halinde kalmak için ideal olan bu kurulum sayesinde görevliler verilen en son eğitimlerden ve sektörün en iyi uygulamalarını öğrenmekten geri kalmıyor.
Ertesi gün yeni cihaz veriliyor
Panasonic, NHBC’ye verdiği tüm cihazları önceden yapılandırarak iletiyor ve böylece yapı denetim görevlileri, yeni cihazlarını kutusundan çıkardığı anda kullanmaya başlayabiliyor. 5 yıllık hizmet anlaşmasının bir parçası olarak hasar almış ya da çalınmış cihazların yerine bir sonraki gün sabah 9’da yeni cihazlar görevlilere ulaştırılıyor. Böylece görevliler işleri için en uygun cihazlarından hiçbir zaman mahrum kalmıyor.
NHBC Kıdemli Program Yöneticisi Taz Johal ise “Panasonic, yapı denetim görevlilerimizin ihtiyaçlarını karşılayan ve ilerleyen dönemlerde şirketimiz büyüdüğünde bile kullanmaya devam edecekleri bir cihaz sundu” dedi.
Tekstilde gelecek var
Türkiye’nin 2018 yılında yaptığı 168 milyar dolar ihracatın, 26 milyar dolarlık kısmının Hazırgiyim ve Tekstil sektörleri tarafından yapıldığı bilgisini veren Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Burak Sertbaş, “Tekstilde gelecek var” mesajı verdi ve gençleri üniversite tercihlerinde Tekstil Mühendisliği’ni seçmeye davet etti.
Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği ve Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği işbirliğinde; yürütülen “Tekstil Mühendisliğinin Algısının Geliştirilmesi Projesi”nin lansmanı İzmir İl Milli Eğitim İl Müdürlüğü işbirliğinde Eğitimci-Yazar Ahmet Şerif İzgören’in, İzmir’deki rehber öğretmenlere “Değer Katmak” konulu sunumu ile gerçekleştirdi.
Türkiye’nin 2018 yılı Tekstil ve konfeksiyon ihracatının 26 milyar dolar olduğunu, ithalatının ise; 9,2 milyar dolarda kaldığını anlatan Sertbaş, “Dış ticaret dengesinde 17 milyar dolar fazla veriyoruz. Otomotiv sektörünün ihracat birim fiyatı 7 dolar/kg iken, tekstil ve konfeksiyon sektörümüzün ihracat birim fiyatı 14,4 dolar/kg oldu. Sektörümüzün “yüksek katma değerli” bir sektör olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz, ihracat birim fiyatımız Türkiye ortalamasının çok çok üzerinde seyrediyor. Sektörümüzde tüm değer zincirlerini dahil ettiğimizde yaklaşık 2 Milyon kişiyi istihdam ediyoruz” dedi.
Hazırgiyim ve konfeksiyon firmalarının önümüzdeki yıllarda nitelikli tekstil mühendisi ihtiyacına cevap vermek amacıyla lise öğrencisi gençlere “Tekstil Mühendisliği”ni tanıtmak amacıyla “Tekstil Mühendisliği Algısının Yükseltilmesi” isimli projeyi hayata geçirdiklerini dile getiren Sertbaş şöyle konuştu: “Türkiye’de mühendislik algısı kötüye gidiyor. Gençler mühendislikleri tercih etmiyor. Tekstil mühendisliğinde de durum farklı değil. Tekstil ve hazırgiyim sektörlerimizde ciddi bir arz-talep sıkıntısı yaşanıyor. Bu sebeple sektörden gelen talepler doğrultusunda, önümüzdeki yıllarda Mühendislik Fakültelerinin “Tekstil Mühendisliği” bölümlerinin öğrenciler tarafından daha fazla tercih edilmesini sağlamak istiyoruz. Yabancı dil temeli olan öğrencileri “Tekstil Mühendisliği”ne kazandırmayı hedefliyoruz.”
İzmir Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi ise yaptığı konuşmada, Ege İhracatçı Birliği’nin kendilerine bu projeyle geldiklerinde, o bölümü seçenlerin için ne kadar avantajlı ne kadar geleceğe dair güzel sonuçların çıkacağını gördüğünü ve ortak çalışmaya karar verdiğini belirterek, “İzmir’imizin, ülkemizin çocukları için güzel bir çalışma olacak. Öğretmenlerimiz, yöneticilerimiz, öğrencilerimiz bu çalışma ile eğitim adına atılan önemli bir adım atacak. İzmir’de 850 bin öğrencinin kaç tanesi güzel bir meslek sahibi olursa, gelecek adına güzel hayallerimiz olacak. Öğretmenlik, meslek itibarı olarak itibarı en yüksek sayılan mesleklerden biridir. Öğrencilerin anne babasının neredeyse üzerine çıkarttığı bir mesleği icra ediyoruz. Tüm öğrencilerimizi çok önemsiyoruz. Çocuklarımız israf edilmesin aklı selim kalbi selim dünya çapında iyi bireyler olsunlar diye uğraşıyoruz. Öğretmenler, şefkati merhameti veren çocuğun başını okşayan çocuklara bakarken ışık saçan kişilerdir. Öğretmenlerimizin kendilerini sürekli geliştirmeleri için mesleki gelişim akademisi çalışmalarımı yapıyoruz. Şimdiye kadar 40 bin öğretmenimiz gönüllü olarak çalışmalara katıldılar” dedi.
“Çok moda tercihle tanışın” diyerek sözlerine başlayan EHKİB Eğitim Kurumları ve Sanayi İşbirliği Komite Başkanı Elvan Ünlütürk, tekstil mühendislerinin tekstil sektöründe hayalleri kıyafete dönüştürdüğünü, tasarım ve üretim arasında köprü görevi gördüğünü kaydetti.
“Tekstil mühendisleri terzilik yapmaz, tasarım odaklı ürünlerle son ürünün oluşumuna katkı sağlar” diyen Ünlütürk, “Hammaddeleri alıp iplik yapıyoruz, sonra kumaş geliştiriyoruz, sonra bu kumaşlardan giysi üretiyoruz ve zincir mağazalara satıyoruz. Mars’a gidecek astronotun giysilerinden, itfaiyecilerin kıyafetlerine, kayak yapanların giydiği montlara kadar; koltuktan arabaya, uçağa her yerde tekstil var. Konfeksiyon sektörünün ihracatı sürekli artarak 17.5 milyar dolara ulaştı. Türkiye’nin yabancı dil bilen donanımlı Tekstil mühendislerine ihtiyacı var. Tekstil mühendislerinin işsiz kalma riski çok düşük. Çalışma şartları yüksek, evrensel bir değere sahip. Katma değer sağlayan, istihdam sağlayan bir sektör. Tekstilde gelecek var” şeklinde konuştu.
Eğitimci-Yazar Ahmet Şerif İzgören ise; İzmir’deki rehber öğretmenlere ve eğitim yöneticilerine “Değer Katmak” konulu eğitim verdi. İzgören sunumunu işhayatında başarılı olmak için, “Emek, bilgi ve iş ahlakı gerekiyor. Çocukların rüyasında bile yapmak istediği işleri yapması için çaba gösterin, çocuklara fırsat verin” diye özetledi.
Çocuklarda ağzı açık uyumak diş çapraşıklığının belirtisi olabilir
Çocukların çiğneme ve beslenme ihtiyacını 6 yaşına kadar karşılayan süt dişlerinin yerini bu yaştan itibaren kalıcı dişler almaya başlıyor ve bu dönemden itibaren çocukların diş sağlığı konusunda ailelere daha fazla görev düşüyor. Çocuklarda diş fırçalama alışkanlığının çok önemli olduğunu belirten Ortodontist Dr. Ferdi Allaf, sağlıksız hazır gıdaların ve asitli-şekerli içeceklerin diş sağlığına son derece zararlı olduğunu vurguladı. Diş çapraşıklığı gibi sorunların da temelinin bu yaşlara kadar uzandığını ekleyen Allaf; çocuklardaki ağzı açık uyuma, parmak ve dil emme gibi alışkanlıklara ve süt dişlerinin düşme sürecine özellikle dikkat edilmesi gerektiğini belirtti. 6 yaşından itibaren diş hekimi kontrollerine başlamanın gerekli olduğunu vurgulayan Allaf, “Günümüzde gelişmiş şeffaf plak sistemleri ve üç boyutlu ağız içi tarama teknolojileri sayesinde çocukların düzgün dişlere kavuşması da artık çok kolay” dedi.
Çocuklarda ilk diş çıktığı andan itibaren, anne ve babanın onlara diş fırçalama alışkanlığı kazandırılmak için harekete geçmesi ve gerekirse çocuk alışkanlık kazanana kadar çocuğun dişlerini kendilerinin fırçalaması gerektiğini belirtenOrtodontist Dr. Ferdi Allaf şu tavsiyeleri verdi: “Bu fırçalama esnasında çocukların dişleri takip edilmeli ve çocuklar altı yaşından itibaren diş hekimine kontrole götürülmeli. Diş hekimi yönlendirilmesiyle en azından altı ayda bir diş hekimi ziyaretinde bulunulmalı. İlk ziyaretlerde bir işlem yapılmadan sadece genel kontrol yapılması, çocukların diş hekimiyle bir yakınlık kurulabilmesi açısından önemlidir. Çünkü çocukların dişlerinde bir sorun oluşana kadar diş hekimleriyle karşılaşmaması, diş hekimleriyle kuracakları ilişkiyi olumsuz etkileyebilir. Hiçbir sorun olmadan diş hekimine gidildiğinde çocuk, diş hekimiyle daha kolay yakınlık kurabilir. Bu önemli, çünkü günümüzde birçok insanın diş hekimi fobisi var. Bunun temelinde de genelde çocukluk çağındaki ilk karşılaşma yatıyor.”
Hazır gıdalar ve asitli içecekler çürük riskini artırıyor
Yeme alışkanlığının diş sağlığı için çok önemli olduğunun altını çizen Ortodontist Dr. Ferdi Allaf şöyle devam etti: “Çocuklar hazır gıdalardan uzak tutulmalı çünkü bunlar çürük riskini artırır. Asitli içecekler de aynı şekilde, çocukların genel sağlığı kadar diş sağlığı için de zararlıdır. Örneğin asitle birlikte şeker de içeren kola ve gazoz gibi içeceklerden kesinlikle kaçınılmalıdır.” Ortodontist Dr. Ferdi Allaf geniz eti veya bademcik sorunu olan herkesin diş hekimine başvurması gerektiğini vurgulayarak şöyle devam etti: “Çocuklarımız bazen yaşlarıyla bağlantılı, bazen korku kaynaklı, bazen de hepsinden bağımsız olarak parmak emme, dil emme, kalem ısırma, emzik ve biberon bağımlılığı gibi kötü alışkanlıklar edinebiliyor. Bu alışkanlıklar altı yaşına kadar sürüyorsa, bir hekim kontrolünde alışkanlık kırıcı uygulamalar yapmak lazım ki ileride çocuğumuzda bir ortodonti problemi oluşmasın.”
Süt dişlerinin sağlıklı bir şekilde düşmemesi çapraşıklıklara neden olabilir
Ağızdaki her süt dişinin belirli bir yaşta çıktığını ve düştüğünü ve kalıcı dişlerin de belirli bir yaşta çıktığını belirten Ortodontist Dr. Ferdi Allaf, süt dişlerin kalıcı dişlerin sağlığı ve düzeni üzerindeki etkisini şöyle anlattı: “Bazen alttan gelen daimi diş, süt dişin kökünü eritmekte zorlanıyor. Bu durumda değişme vakti gelen ancak düşmesi geciken süt dişi alttan gelen kalıcı dişin zorlanmasına neden olabiliyor. Bu durumda süt dişlerinin hekim kontrolünde çekilmesi gerekebilir. Ayrıca bu yaşta süt dişlerinde oluşan çürüklerden dolayı arkadaki dişler öne kayarak alttan gelecek daimi dişlerde çapraşıklık olmasına yol açabilir. Süt dişi döneminde oluşan çürükler, daimi dişlenme dönemindeki çapraşıklığın en önemli etkenlerinden biridir. Süt dişleri sorunsuz olarak kendiliğinden düşse bile çocuğu yine de sonrasında bir diş hekiminin muayene etmesinde fayda vardır. Böylece süt dişinin altında kalmış olabilecek kök parçalarının sürecek dişte çapraşıklığa neden olmasının önüne geçilebilir.”
Ortodontik sorunların kökeni 6 yaşa kadar uzanıyor
Ortodontist Dr. Ferdi Allaf ortodontik sorunlara çocukluk çağında müdahalenin önemine değindi ve şöyle konuştu: “Çocuklarda altı yaş civarında çene yapısı şekillenmeye başlar. Bazı çocuklarımızda görülen dil emme, parmak emme gibi alışkanlıklar ise bu gelişimi olumsuz etkileyebiliyor. Eğer aile çocuğu ilk daimi dişin çıkmasıyla birlikte diş hekimine götürmeye başlarsa, hekimin çene yapısını gözlemleme ve erken müdahale şansı olabilir. Böylece çocuğun çenesinde oluşabilecek iskelet veya diş problemlerini başlamadan çözme, ya da ileride oluşabilecek bir problemi, o yaşlarda uygulayacağımız ufak bir tedaviyle minimalize etme şansımız olur. Ortodontik bozukluklar yüzde 80 oranında genetik kökenli olduğu için, ailede veya üst nesilde bu tip sorunları bulunan çocukların ortodontik muayenelerine özellikle önem verilmelidir.”
Ağzı açık uyuma ortodontik sorunlara işaret edebilir
Ortodontist Dr. Ferdi Allaf, ailelerin çocukların diş sağlığı konusunda dikkat etmesi gereken hususları şöyle özetledi: “Ailelerin dikkat etmesi gereken bir diğer konu da çocuğun ağzı açık uyuyup uyumadığıdır. Çünkü ağız solunumu yapan bir çocuk ileride tipik bir ortodonti hastası olma potansiyeli taşır. Çocuk ağız solunumu yapıyorsa, bunun nedeni araştırılmalıdır çünkü ağız solunumu üst çenede darlığa neden olabilir. Aile ayrıca 6-12 aylıkken çıkan ilk dişleri de hekime gelmeden kontrol edebilir. Ancak altı yaş civarında ilk daimi dişlerin çıkmaya başlamasıyla daha dikkatli hareket etmek gerekir çünkü bu dişler hayatı boyunca çocuğunuzun ağzında kalacak. Bu noktada da diş fırçalama alışkanlığı önem kazanır. Bazı çocuklarda diş fırçalama alışkanlığı bilinci henüz oturmamış oluyor. Bu durumda diş hızlı bir şekilde çürümeye doğru gidiyor. Düzenli diş hekimi muayeneleriyle bu çocukların dişlerine, çürükten koruyucu ajanlar sürülebilir ve böylece o ilk çıkan daimi dişimizi koruma altına almış oluruz. Ortodontik tedavi teknolojileri bugünkü halini alana kadar, çocuklarda da tek tedavi seçeneğimiz diş telleriydi. Diş telleri ne yazık ki gerek görüntü gerekse kullanım zorlukları açısından çocukların ortodontik tedavi görmesini zorlaştırıyor ve isteksizlik yaratıyordu. Ancak günümüzde özel malzemelerden üretilen gelişmiş şeffaf plak sistemleri ve üç boyutlu ağız içi tarama teknolojileri sayesinde çocukların düzgün dişlere kavuşması da artık çok kolay.”