EkonomiMagazin-YaşamSanayi-Teknoloji

Ekonomi-teknoloji-magazin-yaşam haberleri (22.10.2020)

EV TEKSTİLİ TASARIM YARIŞMASINDA DERECEYE GİRENLER ÖDÜLLERİNE KAVUŞTU

 GENÇ TASARIMCILAR BU YARIŞMA İLE GELECEĞE YÜRÜYOR

Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) tarafından bu yıl onuncusu düzenlenen Türkiye Ev Tekstili Tasarım Yarışması’nda finale kalan birbirinden değerli projeler arasında dereceye giren yarışmacılar düzenlenen törenle ödüllerini aldı.

Türkiye Ev Tekstili Tasarım Yarışması’nı Feel the Textures isimli proje ile Dilara Övet kazandı. Ecoprint Projesi ile Berna Acar ikinci,  Fungi Projesi ile Ayşe Katılmış ise üçüncü oldu.

UTİB tarafından bu yıl onuncusu düzenlenen Türkiye Ev Tekstili Tasarım Yarışması’nda ödüller sahiplerini buldu. Alanlarında uzman jüri üyeleri tarafından belirlenen on finalist arasından dereceye giren proje sahipleri, online olarak düzenlenen programla ödüllerini aldı. T.C. Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle’nin de konuk olduğu programda jüri üyelerinin değerlendirmeleri ile Feel the Textures Projesi ile Dilara Övet bu yılki yarışmada birinci, Ecoprint Projesi ile Berna Acar ikinci ve Fungi Projesi ile Ayşe Katılmış üçüncü oldu.

10 yıldır dereceye giren tasarımcıların yüzde 97’si sektörde çalışıyor

Programda açılış konuşmasını yapan UTİB Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin, yarışmanın düzenlendiği on yıl boyunca yarışmaya katılıp ödül alan gençlerin yüzde 97’sinin tekstil sektöründe, tasarım alanında çalışmaya başlamasının kendilerini mutlu ettiğini söyledi. Pınar Taşdelen Engin, “Biz her yıl komite olarak bir araya gelerek öğrencilerimize daha fazla nasıl katkı sağlayabileceğimizi konuşuyor ve üzerinde çalışıyoruz. Bizim hedefimiz bu yarışmayı gerçekleştirirken tekstil tasarımı okuyan arkadaşlarımızın kariyer planları içerisinde ev tekstilinin de düşünmelerini sağlamak. Sanırım bu konuda başarılı da olduk. Bu yarışma sürecinde her öğrencimizin kendilerini geliştirebilmeleri için vakit ve fırsatları oldu. Bugün de üç öğrencimiz ödüle layık görülecek ancak on finalistimizde çok şanslı, bu dönemi verdiğimiz eğitimlerle çok güzel değerlendirdiler ve yeni normale bir adım önde başlayacaklar. Biz zaten UTİB olarak da düzenlediğimiz eğitimlerimizi artık tamamen eğitim ödüllerine çevirdik. Öğrencilerin eğitimine yapılan yatırımın gerçekten en büyük ödül olduğunu düşünüyoruz” dedi.

“Dünyada artır sürdürülebilirlik ve sorumlu üretim-tüketim revaçta”

T.C. Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay, tasarım yarışmalarının tekstil ve hazır giyim sektörünün gelişimi açısından önemine vurgu yaparak, ev tekstil sektörünün ihracatımıza verdiği katkıyı değerlendirdi. Bakan Yardımcısı Turagay, Türkiye’nin 2019 yılında 2.4 milyar dolarlık ev tekstili ihracatı gerçekleştirdiğini belirterek “2020 yılın ilk on ayında 1,6 milyar dolarlık ihracatımız olmuş. Tamam yüzde 9.8’lik bir düşüş var ancak Mart, Nisan, Mayıs dönemi ile Haziran, Temmuz, Ağustos dönemini karşılaştırdığımızda ev tekstili ihracatımızda yüzde 75’lik artış var.2018 yılından bu yana gerçekleştirdiğimiz en yüksek aylık ihracatı, 241 milyon dolarla geçtiğimiz Eylül Ayı’nda gerçekleştirmişiz. Evet doğru yoldayız ama artık dünya sürdürülebilirlik ve sorumlu üretim-tüketime gidiyor. Hepimiz bu gerçeğin farkındayız. Tasarımı yapabilen, modasını ortaya koyabilen ve tasarımla bir şekilde ürünü birleştirebilenler bu dönemde başarılı olabiliyor. Ev tekstili bizim çok güçlü olduğumuz bir alan, dünya rakamlarına baktığımızda biz dünyada dördüncü sıradayız. Dünyadaki ihracat içindeki toplam 50.4 milyar dolarlık ihracat ile yüzde 4.1’lik paya sahibiz. En büyük ihracatçı yüzde 7.7’lik pay ile Çin ama yeni süreçle birlikte gelen yeni normlar küresel tedarik zincirlerini de değiştiriyor. Bu nedenle Uzakdoğu ve Çin tek başına bu bağımlı pazardan kurtulmak istiyorlar. Bu durum bizim için bir avantaj. Bugün Amerika dünyanın en büyük ithalatçısı ve 13 milyar dolarlık ithalatı var. Biz Amerika’ya 197 milyon dolar ithalat yapıyoruz. Bugün Amerika’nın toplam ithalatı içindeki oranımız yüzde 1.7 civarı. Bu oranı arttırmamız lazım. Bunu gerçekleştirmenin yolu da siz değerli gençlerimizin çabalarında geçiyor. Tasarımda Türkiye’yi daha da ilerilere taşımamız gerekiyor. Biz ev tekstilinde baktığımızda ürünlerimizi gelişmiş ülkelere rahatlıkla satabiliyoruz. Bu potansiyelimizi en iyi şekilde değerlendirmemiz lazım” dedi.

“Genç tasarımlarımızın hayalleri geleceğimizi oluşturacak”

TİM Başkanı İsmail Gülle ise pandeminin getirmiş olduğu olağanüstü koşullara rağmen bu yarışmanın devam ettirilip, düzenlemesinin gurur verici olduğunu söyledi. TİM Başkanı İsmail Gülle,  “Yarışmanın bu yıl ‘Sürdürülebilirlik ve Sorumlu Üretim-Tüketim’ temasıyla gerçekleştirilmesi de önemli bir konu. Artık tek başına üretmek yetmiyor, sürdürülebilir bir altyapının da oluşturulması gerekiyor. Önümüzdeki dönemde önemi daha da artacak bir şekilde sürdürülebilir bir üretim ve ihracat süreci yürütmemiz ve bizim bu sorumluluğumuzu daima yaşatmamız gerekiyor. Bu manada ev tekstili sektörünün de ciddi bir yol aldığını belirtiyorum. Aynı zamanda biz TİM olarak dış ticaret fazlası veren bir Türkiye sloganı ve hedefiyle çıktığımız bu yolda emin adımlarla yürümemizi sağlayan sektörümüzün başarılarını tebrik ediyoruz. Gençlerimizin düşüncelerini, hayallerini, tasarımlarını dikkate almayan sektörlerin geleceğinin sınırlı olduğunu biliyoruz. Bizler gençlerimizin katkıları ile dünyanın birçok bölgesindeki üreticilerle kolaylıkla rekabet edebiliyoruz. Sizlerin emekleri ile ürünlerimizin uluslararası pazarlardaki farkını göstermeye çalışıyoruz. Artık ‘Made in Turkiye’ logosunu ürünlerimize gururla koymak ve bu logoyla ürünlerimizi satmak en büyük hedefimizdir. 2019 yılı itibariyle küresel pazar kabiliyeti 100 milyar dolara ulaşan ev tekstili sektöründe ülkemiz de önemli ihracatçılar arasında yer alıyor. 2019 yılında tekstil sektörünün ihracatının 2 milyar doların üzerinde bir ihracat gerçekleştirdiğini görüyoruz. Pandemi sürecinin sıkıntılarının yaşandığı 2020 yılının 9 aylık sürecinde ev tekstili ihracatımız 1 milyar 257 milyon dolara ulaştı. Aynı dönemde birçok ürün grubundaki ihracatımızın da artış yaşadığını görüyoruz. Bugün siz genç tasarımcıların hayallerinin yarınlarının Türkiye’sinin oluşumunda önemli bir rol üstleneceğini biliyoruz” şeklinde konuştu.

Bugüne kadar 132 kişi ödül aldı, 10 kişi yurt dışında eğitim hakkı kazandı

UTİB Yönetim Kurulu Üyesi ve Yarışma Komitesi Başkanı Aslı Türkün Karaçor’da düzenlenen yarışmaya on yılda yaklaşık iki bin kişilik başvuru aldıklarını belirterek, şunları söyledi:

“132 kişiye ödül verdik ve bu öğrencilerimizden 10 tanesi yurt dışında eğitim görmeye hak kazandı. Yurtdışında eğitim gören arkadaşlarımızdan bazıları çok önemli başarılar elde etti. Örneğin 2012 yılında ödül alan Ozanhan Kayaoğlu Amerika’daki eğitiminin sonucunda Newyork Fashion Week’te çok başarılı bir defile gerçekleştirdi. 2017 yılında ödül kazanan Duygu Emel Semercioğlu’nun tasarımları Milano Design Week’te sergilendi. Ayrıca 2018 yılında ödül kazanan Ezgi Vural’ın tasarımları da Tabu Markası’nın düzenlediği Idesxport Yarışması’na katıldı ve bu yarışmada ödül almaya hak kazandı ve kendisi yurtdışındaki eğitimini de birincilikle bitirdi. Bu başarı hikayelerini duydukça bizler çok daha mutlu ve motive oluyoruz.”

Dereceye girenleri tekstil sektörü ve tasarım dünyasının ünlü isimleri belirledi

Türkiye Ev Tekstili Tasarım yarışmasına başvuran tasarımlar, alanlarında uzman isimlerden oluşan 14 kişilik jüri tarafından değerlendirildi. Jüride şu isimler yer aldı:

Aslı Türkün Karaçor – UTİB Yarışma Komitesi Başkanı, UTİB Yönetim Kurulu Üyesi

Ayça Kurtcan – UTİB Yönetim Kurulu Üyesi

Bahar Korçan – Tasarımcı

Canan Sönmez – Tekstil Tasarımcısı

Dilara Berat Bilgili – Persan Home Studio Yönetim Kurulu Üyesi

İhsan İpeker – UTİB Yönetim Kurulu Üyesi

Mehmet Taşlı – Hamm Design Kurucusu

Müge İkizler Gürel – İç Mimar

Nil Banu Yentur – Haremlique Kurucu Ortağı

Pınar Taşdelen Engin – UTİB Yönetim Kurulu Başkanı

Raşit Karaaslan – Mobi Mobilya Kurucusu ve Baş Tasarımcısı

Selma Turgan Durmuş – Zorlu Tekstil Perde Kategorisi Müdürü

Serhat Ünverdi – Mudo Concept Genel Müdürü

Yasemin Savcı – Home Art Genel Yayın Yönetmeni

Yeni kurulan Alpha Assistance “hızlı ve müşteri konforuna uygun çözüm” anlayışıyla asistans hizmetlerine farklı bir bakış açısı getirecek…

 ALPHA ASSISTANCE, ASİSTANS SEKTÖRÜNE İDDİALI GİRİYOR…

Sigortacılık sektörü için büyük öneme sahip olan asistans hizmetlerini sunan şirketler arasına Alpha Assistance da katıldı. Toplam kalite anlayışı çerçevesinde müşteri konforuna uygun hızlı çözümler geliştirme iddiasıyla sektörüne yeni bir bakış açısı getirmeyi amaçlayan Alpha Assistance, en ileri düzeydeki teknolojik altyapısıyla farkını ortaya koymaya hazırlanıyor.

Özellikle otomotiv sektöründe verilen asistans hizmetlerinde birtakım yeniliklere ihtiyaç olduğunu ve halen dijital çağın gereksinimlerinin yeterince karşılanamadığını belirten Alpha Assistance Genel Müdürü Özgür Tezer “Çalışmalarımız ile sektöre yenilikler getirecek ve hem sigorta şirketlerinin hem de tüketicinin iş yükünü azaltacağız. Dijital dünyanın sunduğu olanaklardan sonuna kadar yararlanıp tüketicilerin en çok önem verdiği konulardan biri olan hızlı çözümleri üreteceğiz. Böylelikle verdiğimiz hizmetlere kolayca sahip olan insanların hayatlarını kolaylaştıracağız” dedi.

Hız ve konfor önceliğimiz

Yeni kurulan Alpha Assistance’ın Türkiye’de her noktada haftanın 7 günü 24 saat hasar ve yardım ihbarlarını alarak hizmet vereceğini de söyleyen Tezer “Pandemi süreci birçok iş modelinde zorunlu değişikliklerin yaşanmasına neden oldu. Otomotiv ve sigortacılık sektörleri ise bu sürecin kazanan tarafları oldular. Otomotiv sektöründe yaşanan talep patlaması, sigortacılık sektöründe hasar oranlarının düşmesi ve yeni poliçe modellerinin eklenmesi ile karlılık tırmanışa geçti.  Bu gibi durumlar yeni yatırımların yapılmasına da olanak sağlıyor. İşte tam da bu zamanda, biz de hız ve müşteri konforu temalarımız ile iş ortaklarımıza en üst düzeyde yeni çözümler sunacağız” diye konuştu.

Dijital Altyapı ile Hızlı Çözüm

Günümüz insanlarının hizmet anlayışı çerçevesinde “hız” kavramının ilk sırayı aldığını da sözlerine ekleyen Alpha Assistance Genel Müdürü Özgür Tezer, araç kaza ihbarının en kısa sürede alınarak olay yerine gidecek çekicinin atanması ve varışının online takip edilebilmesi gibi tüm hizmetlerin dakikliğinin, müşteri memnuniyetine doğrudan etki ettiğini belirterek şunları söyledi;

“Kuruluşumuzda en önem verip üzerinde hassasiyetle durduğumuz konuların başında; günümüzün gerekliliği olan teknolojik imkanların tümünden yararlanmak geliyor. Bugün chatbot’lar, WhatsApp’ın sunduğu kolaylık, görüntülü görüşmeler, mikro yazılımlar ve bunlara benzer birçok uygulama müşterilerin kolayca ve severek kullanabilecekleri, kullanıcı dostu olanaklar sunmamıza imkan tanıyor. Biz de bu olanaklardan yararlanıp sigorta şirketlerinin iş yükünü azaltacağız. Müşterilerimizin hasar ihbarlarını aldığımız andan itibaren müşteri-çekici sürücüsü-servis ve sigorta şirketi olarak tüm hizmeti tek bir sistem üzerinden takip edebilecekleri bir yapı oluşturduk.

Müşterimiz tek bir link ile çekicinin konumunu harita üzerinden takip edebilecek, kendisine ulaşma süresini görebilecek, aracının hangi servise çekileceğini bilecek ve tüm bu taraflar da her an birbirlerinden haberdar olacak. Bu sistem, hasar yapmış ve o an ne yapacağını bilemeyen, heyecanlanıp telaşlanan müşterilerimiz için büyük kolaylık getirecek. Sigorta şirketlerinin hasar sorgulamalarını da insansız bir hale getirecek, müşteri şikayetlerini takip edip yönetebilecek dijital çözümleri üreterek iş ortaklarımızın kullanımına sunacağız. Amacımız tüm tarafların memnun olacağı, hızlı ve maliyeti düşük uygulamalar ile hizmet sağlamaktır.”

Gazella Turizm genç yetişkin profesyonellere özel yeni seyahat konsepti “Gezgin Yaka”yı tanıttı
27-39 yaş aralığındaki ileri seviye gezginler için tasarlanan Gezgin Yaka konsepti kapsamında Gazella Turizm misafirleri yoğun iş ve yaşam temposuna dünyanın dört bir yanındaki destinasyonları keşif ve sosyalleşme keyfiyle mola verecek.
1996 yılından bu yana özgün ve konforlu seyahat arayışındaki “İleri Seviye Gezgin”lerle dünyanın farklı noktalarını keşfeden Gazella Turizm, 27-39 yaş aralığındaki gezginlerin katılabileceği yeni seyahat konsepti “Gezgin Yaka”yı tanıttı. Özellikle genç-yetişkin profesyonellerin yoğun iş ve yaşam temposu karşılığında doğan seyahat ihtiyaçlarına yönelik olarak tasarlanan Gezgin Yaka konsepti kapsamında Gazella misafiri Gezgin Yakalar, dünyanın farklı destinasyonlarını birlikte keşfedecekler. Saklı maliyetlerin bulunmayacağı Gezgin Yaka konsepti dahilinde misafirler, hem Gazella tarafından tasarlanmış erişilebilir fiyatlı bir tatil deneyimini yaşayacak hem de sosyalleşip iş çevrelerini geliştirebilecek.
Dünyayla birlikte insanların seyahat ve gezi alışkanlıklarının da değiştiğini vurgulayan Gazella Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Velit Gazel, “Bu zamana kadar düzenlediğimiz binlerce turdan öğrendiklerimiz, yol arkadaşlığı yaptığımız on binlerce gezginden aldığımız yorumlar yepyeni bir konseptin tohumlarını attı ve Gezgin Yaka’yı ortaya çıkardı. Yoğun iş ve yaşam temposunun etkisiyle tatile yüklediğimiz anlam artık daha da yoğunlaşıyor. Oysa iş yaşamındaki üretkenliğimiz, sosyal hayatımızda yaşadığımız mutluluk gezmek ve keşfetme tutkusundan aldığımız ilhamla besleniyor. Gezgin Yaka’nın ortaya çıkışında bu ihtiyaca yanıt vermek yatıyor. Gazella Turizm farkıyla, bir yandan üretirken diğer yandan da dünyayı keşfeden ‘Gezgin Yakaları’ destinasyonlarımızı erişilebilir fiyatlarla keşfetmeye çağırıyoruz” diye konuştu.

Hasta ve aileye verilen eğitimle okulda da hemofili ilişkili sorunlar kontrol altına alınabilir
Hemofilinin, kanın pıhtılaşmasında önemli görev yapan faktör 8 veya 9’un eksikliğine bağlı kanama ataklarıyla seyreden bir hastalık olduğunu, ülkemizde ise yaklaşık 6000 hemofili hastası bulunduğunu belirten Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Pediatrik Hematolog Prof. Dr. Osman Alphan Küpesiz, Antalya Ahmet Ferda Kahraman İlkokulu’nda görev yapan hemofilik babası öğretmen Mehmet Çetin ve lise öğrencisi oğlu hemofili hastası Deniz Çetin öğrenciler için yeni eğitim- öğretim dönemi yaklaşırken hemofili konusunda önemli bilgiler paylaştı. Prof. Dr. Osman Alphan Küpesiz ayrıca Covid-19 dönemine ilişkin önemli açıklamalarda da bulundu.
Kalıtsal bir hastalık olan Hemofili A 5000-10000 erkek doğumda bir görülürken, Hemofili B 25000 erkek doğumda bir olarak görülüyor. Türkiye’deki yaklaşık 6000 hemofili hastasında 5000 olgu hemofili A ve 1000 olgu ise hemofili B’dir.
Hemofili hastalığının X genine bağlı resesif kalıtıldığını, annelerin genellikle taşıyıcı olup erkek çocuklarına hastalık taşıyan geni verdiklerini ifade eden Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Pediatrik Hematolog Prof. Dr. Osman Alphan Küpesiz, hastalığın sadece erkeklerde görüldüğünü, kız çocuklarının ise annelerinden hastalık genlerini alırlarsa sadece taşıyıcı olabileceklerinin altını çizdi.
Anne karnındaki üçüncü gebelik ayı döneminde hemofili tanısı konulabilir
Anne karnındaki fetal (üçüncü gebelik ayı) dönemde hastalık tanısı konulabildiğini söyleyen Prof. Dr. Alphan Küpesiz, şunları söyledi: “Özel yöntemlerle alınan örnek ile intrauterin dönemde fetüsün hasta olup olmadığı anlaşılabilir. Bunun yanında preimplantasyon genetik tanı ile hastalık geni taşımayan fetüs anne karnına yerleştirilerek gebelik sağlanabilir. Evlenmeden önce halka yapılan rutin bir test yoktur. Bu test çoğu kentimizde uygulanan talasemi taşıyıcılığı testidir. Hemofili için öncelikle bilinmesi gereken ailede bu hastalık var ise anne ve kız kardeşlerinin de bu hastalığı taşıma riskinin varlığını dikkate almak gerekir.”
Hasta ve aileye verilen eğitimle hastalık ilişkili sorunlar kontrol altına alınabilir
Hemofili hastasının ve bakım veren ekibin takibinin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Alphan Küpesiz, sözlerine şöyle devam etti: “Hasta ve aileye verilen eğitimle hastalık ilişkili sorunlar kontrol altına alınabilir. Hastanın sosyal hayata katılabilmesi için tedavi yönetimi kolaylıkla hastaya özel bireyselleştirilebilir. Dünyada aktif spor yaparak müsabakalara katılan ve akademik başarılara imza atmış birçok hemofili hastası var.
Okul hayatında hemofili hastalığının arkadaşları tarafından bilinmemesi nedeniyle bazı ön yargılar ile karşılaşabilmekte olduğunu ifade eden Prof. Dr. Alphan Küpesiz: “Okul hayatında öğretmen ile temasa geçerek bilgilendirme yapılması gerekmektedir. Okulda çocuğun koşuşturma içinde olmadan ve bazı sportif faaliyetlerden uzak kalarak eğitim hayatına devam etmesi önerilir. Sınıfa giriş çıkışlarda sakince davranması ve okul içi durumun iyi yönetilmesi gereklidir. İş hayatında da hemofili hastaları faktörlerinin kendilerine uygulanmasında zorluk yaşayabilmektedirler. Hastalıklarının iş ortamında yanlış bilinmesi farklı yargılara ve tepkilere yol açabilmektedir. İşlerinin hastalıklarına göre seçilmesi ve ortamın düzenlenmesi gerekmektedir.”
Hemofili hastalığını tamamen yok eden gen tedavisi umut vadediyor
Hemofili hastalığını tamamen yok eden gen tedavisi üzerinde klinik araştırmaların devam ettiğinin ve ilk gelen sonuçların umut vadettiğinin altını çizen Prof. Dr. Alphan Küpesiz şunları ekledi: “Ülkemizde de klinik araştırma kapsamında ilk gen tedavisi uygulamaları yapılmıştır. Sonuçlarının bugüne kadar olduğu gibi iyi gitmesi halinde tüm hastalara sunulacak tek küratif (hastalığı yok eden) tedavi yöntemi olacaktır. Maliyetinin yüksek olmasının da bir çözümü bulunursa umut vadetmektedir.”
Covid-19 döneminde hemofili hastalarının takip ve tedavisinde aksama yaşanmadı
Hastaların, pandemi başladığında birtakım kaygıları olduğunu ifade eden Prof. Dr. Alphan Küpesiz: “Biz hemofili hastalarımızla her zaman iç içeyiz. Gerek bizler, gerek poliklinikteki hemşirelerimiz hastalarımızla sürekli iletişim halindeler. İletişim açısından herhangi bir aksama olmadı. Akdeniz – Antalya bölgesinde Covid teşhisi alan hemofili hastamız da olmadı. Ancak şunu da biliyoruz ki bir hemofili hastası Covid teşhisi alırsa durumu daha kötü gidecek şeklinde bir kayıt yok. Dünya üzerinde korona olan hemofili hastaları ile ilgili verilerde bir farklılık olmadığını görüyoruz. Sağlıklı insanlarla aynı şiddette bu hastalığı geçiriyorlar.”
Sağlık Bakanlığının hastaların raporlarının geçerliliğini devam ettirmesinin bu dönemde yapılan çok iyi bir düzenleme olduğunu dile getiren Prof. Dr. Küpesiz: “Hastalarımız olası bir rapor yeniletmek için bize gelmeden tekrar faktörlerini kullanmaya devam ettiler. Bu süreçte bizim polikliniklerimizde çok daha sakin bir hasta portföyü gelişti. Dolayısıyla polikliniklerimiz çok sakindi, dezenfeksiyona ve sosyal mesafeye çok dikkat edildi. Hastalarımız geldiğinde de hiç endişelenmeden tedavilerini, planlamalarını yaptık ve hızlıca evlerine geri gönderdik.”
Öğrenciler okullardaki yeni kurallara ve düzenlemelere uymalılar
Çocuklarda sosyal mesafeyi korumanın bazen zor olabildiğinin altını çizen Prof. Dr. Alphan Küpesiz: “Yaş gruplarına göre farkındalık değişiyor dolayısıyla öğrencilere önerim okullardaki yeni kurallara yapılacak yeni düzenlemelere uymalılar. Böyle yapılmazsa bulaş riski doğrudan yükselecektir. Tekrar uzaktan eğitime dönme gibi bir durum bile oluşabilir. Bu süreçte sosyal mesafe korunmalı, maske takılmalı; kişisel yakın temastan, kişisel eşyaların paylaşılmasından uzak durmak gerekir. Sürekli havalandırılan sınıflarda yakın temasta olmadan maske takarak eğitime devam etmemiz gerekiyor yeni normalimiz bu, eski normale dönmemiz çok zaman alacağı için buna alışmamız gerekiyor.”
Hemofilik bir çocuğa sahip olmak sürekli hemofiliyi düşünmeyi gerektiriyor
Hemofilik bir çocuğa sahip olmanın sürekli hemofiliyi düşünmeyi gerektirdiğini söyleyen Antalya Ahmet Ferda Kahraman İlkokulu’nda görev yapan hemofilik babası öğretmen Mehmet Çetin, hemofili hastası oğlu ve hastalık süreciyle ilgili şunları söyledi: “Oğlumun vücudunun değişik yerlerinde küçük morluklar oluyordu. Bir hafta sonra geçiyor, başka bir yerinde tekrar oluyordu. Bir özel hastanede tetkikler yapıldı. Bizi Akdeniz Üniversitesi Hastanesine yönlendirdiler. Oğlum Deniz, dokuz aylıkken hemofili tanısı aldık. Alt tipi Hemofili A idi. Oğlum şu andaysa on beş yaşında. Hemofiliyi, oğlumda ortaya çıktıktan sonra duydum ve öğrenmeye başladım. Tanı konulduktan sonra hızla bilgi edinmeye çalıştım. Oğlumla ilgili her şeyi hemofili yönünden değerlendirmeye başladım. Küçükken de öyleydi, şimdi de aynı şekilde. Oğlumla ilgili bir şey yapılacaksa; ailecek bir etkinlik olacaksa hemen hemofili yönünden değerlendirip ona göre karar veriyorduk. Şimdi bile oğlum bir yere gitmek için izin isterse kendisine hemofili yönünden ne tür zarar gelebileceğini söyleyip o şekilde izin veriyorum. Kısacası hemofilik bir çocuğa sahip olmak sürekli hemofiliyi düşünmeyi gerektiriyor. Ondan uzakta olsam da hep onu düşünürüm. Sık sık arayarak ne yaptığını, nerde olduğunu sorarım. Çok fazla kısıtlayıcı olmamaya çalışırım.”
Hemofilik çocuğu olan anne ve babalara önce rahat olmalarını tavsiye eden öğretmen Mehmet Çetin, sözlerine şunları ekledi: “Aileler soğukkanlı olsunlar, hemofiliyi öğrensinler ve hocaların önerilerini harfiyen uygulasınlar. Çocuklarının vücutları ile ilgili her şikâyetlerini önemsesinler. Evlerindeki eşyaları hemofilik çocuklara uygun hale getirsinler. Aile, eş dost ve yakın çevrelerine hemofiliyi anlatsınlar. Çünkü onlar da hemofiliyi bilirlerse çocuğa ona göre davranırlar. Zarar görmesini engellemeye çalışırlar. Okulda okul idaresi ve öğretmenlere mutlaka bilgi versinler. Hemofili ile yaşamaya kendilerini alıştırsınlar. Gördüğüm kadarıyla hemofili ile yaşamaya çocuklar kolay alışırken, anneler ve babalar ise maalesef kolay alışamıyorlar.”
Hemofilik öğrencilerden çekinmeyin, aksine onları kazanmaya çalışın
Bazı meslektaşlarının ve idarecilerin okullarında hemofilik öğrenci olduğu zaman tedirgin olduğunu ve ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını tam olarak bilemediklerini ifade eden öğretmen Mehmet Çetin: “Çoğu zaman hemofilik öğrencilerin okullarında bulunmasını istemiyorlar. Bu konuda tüm idarecilerimiz ve öğretmen arkadaşlar rahat olsunlar. Bu öğrencilerin diğerlerinden çok fazla farkı yok. Hatta benim gözlemlediğim kadarıyla bu öğrenciler genel olarak zeki öğrenciler. Sadece bunların düşme ve çarpmalardan korunması gerekiyor. Zaten bizler böyle durumlarda bütün öğrencilerin yardımına hemen koşarız. Hemofilik öğrencilerde de aynı şeyi yapacağız. Onların vücutları ile ilgili şikâyetlerini ciddiye alıp hemen ailesine haber vereceğiz. Hepsi bu kadar. Onun için tedirgin olacak bir durum yok. Hemofilik öğrencilerden çekinmeyelim. Aksine onları kazanmaya çalışalım.”
Babamla aynı okulda olduğum için hastalığı düşünmüyordum
Hemofili hastalığıyla ilgili önemli bilgiler paylaşan 9. Sınıf öğrencisi Deniz Çetin şunları söyledi: “Hastalığımı beş yaşımda fark ettim. Hemofili A (Ağır Hemofili) hastasıyım. Hastalığımın sosyal anlamda bana herhangi bir olumsuz etkisi olmadı ancak spor alanında birçok spor dalını yapmamı engelledi. Okul yaşamımda kanama olduğu zamanlar hiçbir sıkıntı olmadı. İlkokulda babam ile aynı okuldaydık. Okulda daha küçük olduğum için hastalığı tam olarak bilmiyordum. Babamla aynı okulda olduğum için hastalığı düşünmüyordum. Bir şey olunca hemen babam müdahale ediyordu. Babam öğretmen olduğundan dolayı herhangi bir durumda daha bilinçli müdahale edebiliyordu. Okula başladığımda babamın da okulda olması bana güven veriyordu. O zamanlar zaten daha çocuk olduğum için vücutta daha küçük olduğu için çok dikkat etmem gerekiyordu. Biraz gergindim. Okulda herkes bana dikkat ettiği için çok sıkıntı yaşamadım.
Kendime dikkat ederek her istediğimi yapıyorum
Hemofili tedavisini evde uyguladığını ifade eden Deniz Çetin şunları ekledi: “Vücudumda eksik olan faktör 8’i haftada iki gün damardan uyguluyoruz. Haftada iki gün, pazartesi ve perşembe günleri genellikle evde uyguluyoruz. Gerekli malzemeler var zaten. Babam yapıyor bana, ben damarı gösteriyorum. Profilaksi tedavimi 5-6 yıldır haftada iki gün damardan uyguluyoruz. Damardan uyguladığımız bu tedaviyi kendim yavaş yavaş öğrenmeye başlasam da genel olarak babamdan yardım alıyorum. Böylelikle kanamam da olmadığı için hastaneye sadece ilaç almaya gidiyorum. 3 ayda bir ilaç alındığından hastaneyle de bağımın azalmış olması önceye göre beni mutlu ediyor. Tedavimi evde babam yaptığı için çok memnunum. Yoksa haftada iki gün hastaneye gitmek moral açısından da bozar ve hastane ortamını da pek sevmiyorum. O yüzden babamın evde yapması tedavi konusunda beni çok mutlu ediyor.”
Küçük yaşlarında kendisini zorlayan yanının dışarı çıkamamak, diğer çocuklar gibi sokakta oynayamamak, okulda teneffüse çıkamamak olduğunu söyleyen Deniz Çetin sözlerine şöyle devam etti: “Futbol oynamayı küçükken çok isterdim ama şimdi kendime dikkat ederek her istediğimi yapıyorum. Doktorlar, ailem en büyük moral kaynağı olduğu için birlikte çözerek üstesinden geldik.”
Hemofili yolculuğumda ailemle gurur duyuyorum
En başta hekimimim Prof. Dr. Alphan Hocam ve ekibi, Akdeniz Üniversitesi, hemşireler, doktorlar onlar sayesinde ailemle bilgiye ulaşıyoruz. Onlar sayesinde bu yaşlara geldim. Hemofili tedavim sayesinde 3-4 yıldır hiç kanamam olmadı. Ailemle gurur duyuyorum çünkü küçükken iyi dikkat ettiler bana. Yürümeyi öğrenirken, emeklemeye çalışırken evin her yerine battaniye sermişler, sırf dizim sert zemine gelmesin diye. Onlar sayesinde ağır bir travma geçirmeden bu yaşa kadar geldim. Asıl ailemle gurur duyuyorum.”

Egeli ihracatçılar sanal gerçeklikle yeni normalde ihracatını arttıracak

Pandemi sonrasında hız kazanan dijitalleşme çalışmalarında Türkiye’nin lider dış ticaret kurumu olan Ege İhracatçı Birlikleri, gerçekleştirdiği dijital projelerin daha başarılı olması için dünya devlerine gerçek zamanlı dijital içerik üretimi konusunda hizmet sunan Zero Density firmasıyla iş birliği zemini arıyor.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi ve Genel Sekreter İ. Cumhur İşbırakmaz, Ege Serbest Bölgesi’nde faaliyet gösteren, BBC, Eurosport, EA Sports, Fox, Canal+gibi dünya devlerine gerçek zamanlı görsel efekt teknolojisi sağlayan Zero Density firmasını ziyaret etti ve gelecekteki olası iş birliği olanaklarını görüştü.

Dijitalleşme adımlarının pandemi ile birlikte çok hızlandığını dile getiren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, dijitalleşmeye en hızlı uyum sağlayan ihracatçı birlikleri olduklarını, sanal fuarlar ve sanal ticaret heyetleri düzenleme başladıklarını, sanal dünyanın sunduğu olanakları etkin bir şekilde kullanmak istediklerini ifade etti.

Ege İhracatçı Birlikleri olarak dijitalleşmeye yatırım yaptıkları bilgisini de veren Eskinazi, “Türkiye’nin ilk sanal fuarı Shoedex2020 Fuarı’nı iki kez gerçekleştirdik. Yine Türkiye’nin ilk sanal gıda fuarı The Fource’u 23-27 Kasım 2020 tarihlerinde düzenleyeceğiz. Bu etkinliklere katılacak firmalarımızın ürünlerini daha etkin bir şekilde tanıtmaları için sanal gerçekliği yoğun bir şekilde kullanmak istiyoruz. İhracatçı firmalarımızın ihraç ürünlerini pazarlamalarında sanal dünyanın olanaklarından daha etkin yararlanması için teknolojik altyapımızı güçlendireceğiz” şeklinde konuştu.

EİB olarak yazılım ve bilişim sektöründe faaliyet gösteren firmalarımızın ihracatını arttırması ve ürettikleri teknolojinin üyelerimizce kullanılması amacıyla Yazılım ve Bilişim Sanayicileri Kümelenmesi Derneği’ne kurucu üye olduklarını ifade eden Eskinazi sözlerini şöyle tamamladı; Yazılım ve bilişim sektörümüzün dünyada hak ettiği yere gelmesi için bu sektöre özel dikilmiş destek mekanizmasına ihtiyaç var, bugün notlarımızı aldık konuyu Ticaret Bakanlığımıza aktaracağız.”

Özkan; “Sizi 3 boyutlu dünyanın içine yerleştiriyoruz”

Dünya’nın en gerçekçi sanal stüdyolarını yaratan bir teknoloji şirketi olduklarını belirten Zero Density Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özkan, artırılmış gerçeklik, yayıncılık, canlı etkinlikler, sanal pazarlama, sanal lansman, sanal konser ve e-spor gibi sektörler için yaratıcı çözümler sunduklarını dile getirdi.

Sanal stüdyonun, var olan bir alan olduğunu ancak kendilerinin oyun teknolojisini kullanarak yayıncılıkta 2016 yılında yeni bir soluk getirdiklerini anlatan Özkan, “36 ülkeye ihracat yapıyoruz ve her geçen gün müşteri sayımızı arttırıyoruz. Canlı sanal stüdyoya oyun motoru kullanımını ve kendi teknolojimizi ekleyerek rakibi olmayan Reality Engine® ürünümüzü ortaya çıkardık. Ürünümüzün fotogerçekçiliği ve gerçek zamanlı olarak sizi yeşilden ayırıp 3 boyutlu dünyanın içine kusursuz olarak yerleştirmesi canlı yayınlarda eşi benzeri olmayan grafiklerle programcılık yapılmasını sağlıyor. Yurtdışındaki prestijli fuarlara katıldığımızda ziyaretçileri Türk bir firma olduğumuza ikna etmekte zorlanıyoruz. Ülkemizin teknoloji konusunda ulaştığı noktayı dışarıya daha iyi anlatacak tanıtım mekanizmaları yaratmalıyız” şeklinde konuştu.

OİB’in düzenlediği Almanya’ya Dijital Sektörel Ticaret Heyeti programına yoğun ilgi…

 Ticaret Bakanı Pekcan:“Otomotiv ihracatındaki toparlanma pozitif sinyaller veriyor”

 Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB), Meksika ve İngiltere’nin ardından en büyük ihracat pazarı olan Almanya’ya Dijital Sektörel Ticaret Heyeti programı düzenledi. TİM ve Ticaret Bakanlığı desteği ile 19-23 Ekim tarihleri arasında düzenlenen programa, 25’i Türk, 50’si Alman olmak üzere toplam 75 firma katılıyor.

Açılışına, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle ve OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik’in katıldığı programda Almanya otomotiv pazarına ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu.

Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ’ın moderatörlüğünde gerçekleşen açılış oturumunda konuşan Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, “Otomotiv ihracatında toparlanmayı Eylül ayı ile birlikte gördük, bu bize pozitif sinyaller veriyor, önümüzdeki aylarda ciddi artışlar bekliyoruz” dedi.

Otomotiv sektörünün en önemli ihracat ürünlerimizin başında geldiğini, Almanya’nın da yine önemli ihracat pazarlarımızdan birisi olduğunu söyleyen Bakan Pekcan, “Küresel tedarik zincirleri desteklerinde otomotiv sektörü de yer alıyor. Küresel tedarik zincirleri desteklerinden faydalanan 84 firmadan 40’ı otomotiv sektöründe faaliyet gösteriyor” diye konuştu.

Pandemi sürecini en az hasarla atlatmak için yoğun çaba içinde olduklarını ifade eden Bakan Pekcan, “Dış ticaretimizde güçlü toparlanmalar görüyoruz. Türkiye her şeye rağmen belli bir direnç ve hedefleri doğrultusunda yoluna devam etmektedir ve bu yolda ihracatçılara önemli sorumluluklar düşmektedir. İhracatçılarımızın gayretleri son derece önemlidir” dedi.

Açılış Konuşmasını OİB Başkanı Çelik yaptı

Almanya’ya Dijital Sektörel Ticaret Heyeti programının açılış konuşmasını yapan Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, “Türk otomotiv sektörünün ihracattaki tek koordinatör kuruluşu olan Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB), pandemi sürecinde yavaşlayan ihracatı canlandırmak amacıyla mevcut ve alternatif pazarlara yönelik çalışmalarını sürdürüyor” dedi.

OİB’in haziran ayından itibaren başlattığı Dijital Sektörel Ticaret Heyeti etkinlikleriyle Türk firmalarını hedef pazarlardaki firmalarla buluşturmaya devam ettiğini söyleyen Çelik, “Meksika ve İngiltere’nin ardından son olarak en büyük ihracat pazarı olan Almanya’ya yönelik Dijital Sektörel Ticaret Heyeti programına imza attı. Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi desteği ile 19-23 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek programa, 25’i Türk, 50’si Alman olmak üzere toplam 75 firma katılıyor” şeklinde konuştu.

“Almanya Otomotiv Sektörümüz için önemli bir Pazar”

Sektör olarak 2019 yılında 30,6 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdiklerini ifade eden OİB Başkanı Baran Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:

“32 milyar dolar hedefiyle 2020 yılına çok iyi başlamıştık. Ancak pandemi hedefleri değiştirdi. Haziran ayı ile başlayan normalleşme dönemiyle birlikte Eylül ayında ihracatta geçen senenin düzeyine ulaşıldı. Almanya Otomotiv Sektörümüz için önemli bir pazar. Otomotiv sektöründe her 100 dolarlık ihracatın 15 dolarlık kısmı Almanya’ya yapılıyor.”

TİM Başkanı Gülle: Otomotivde salgın öncesi ihracat rakamlarına ulaşıldı

Online ortanda gerçekleşen toplantıda konuşan Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle de, “Pandemiyle birlikte mart ayında daralma yaşandı. Ancak Türk ihracatçısı olağanüstü koşullarda da neler yapabileceğini bir kez daha gösterdi. Ülke sanayinin dinamosu olan Otomotiv sektörü eylül ayı ile birlikte ihracatını pandemi öncesi rakamlara ulaştırdı ve yüzde 5 de arttırdı. Ülkemiz bu alandaki yeni yatırımlarla otomotiv sektöründeki yapısını güçlendirecek, dış pazar payını daha da arttıracaktır” dedi.

“Dünyada satılan her 5 araçtan birisi Almanya’da üretiliyor”

Toplantıya konuk olarak katılan Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın da Almanya’da pandeminin ikinci dalga korkusunun yaşandığını ifade ederken, Alman otomotiv endüstrisi hakkında açıklamalarda bulundu.

Almanya’da sanayi cirosunun yüzde 24’ünün otomotiv endüstrisinden kaynaklandığını, dünyada satılan her 5 araçtan birisinin Almanya’da üretildiğini söyleyen Büyükelçi Aydın, “Dünyada otomobil üretiminde dördüncü sırada bulunan Almanya yılda 16 milyondan fazla araç üretiyor ve yüzde 75’ini ihraç ediyor. Ancak pandemi yüzünden bu senenin ilk sekiz ayında Almanya’nın otomobil üretiminde yüzde 36 azalma oldu” dedi.

Yapılan konuşmaların ardından bilgilendirme sunumları ile devam eden ve 25’i Türk, 50’si Alman olmak üzere toplam 75 firma katıldığı Almanya’ya Dijital Sektörel Ticaret Heyeti programı 23 Ekim tarihine kadar firmalar arası görüşmelerle sürecek.

Türkiye İyilikte de Dünyanın Dört Bir Yanında Savaşıyor

Türkiye kendi bekası için Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ve Azerbaycan’ın Karabağ operasyonu gibi bir yığın uluslararası sorunla uğraşırken dünyaya da iyilik saçmaya devam ediyor.

Gerek devlet gerekse sivil toplum kuruluşları bu yardımlara yıl boyu aralıksız devam ediyor.

Bunun en son örneği Kamerun’da yaşayan Müslümanlar oldu.

Zor şartlara rağmen hayatta kalma mücadelesi veren Kamerun’lu müslümanlara yönelik bir dizi yardım projesi götüren Deniz Feneri Derneği “Katarakt, Su Kuyusu, 1001 Çocuk 1001 Dilek kapsamında yetim çocuklara bisiklet, Mescid, ve Gıda kolileri dağıtımı yaparak yüzleri güldürdü.

Sıcak hava, beslenme ve iklim koşulları nedeniyle birçok kişinin katarakt sorunu yaşayarak görme yetisini kaybettiği Afrika’da, “Katarakt Projesi” uzun zamandır devam ediyor.

Göz doktorlarının az olması ve tedavi imkanlarının yetersizliği nedeniyle özellikle kırsal kesimde yaşayan ve ameliyat olamayanlara ulaşmayı hedefleyen “Katarakt Projesi” kapsamında, Kamerun’da her gün 40 ameliyat hedefleniyor. Bu da her gün onlarca kişinin ışığa kavuşması demek.

1001 Çocuk 1001 Dilek projesi kapsamında ihtiyaç sahibi Afrika’lı çocuklar bir mektupla hayalindeki isteği yazarak belki de onun için imkansız olan bisiklet hayali de bu buluşmada gerçek oldu.

Kamerun’da yaşayan Müslümanlar zor şartlara rağmen Kur’an-ı Kerim ve hafızlık eğitimlerinden vazgeçmiyor.

Marua’da kuran kurslarına giden fakir ailelerin çocukları eğitimlerine devam edebilmek için okula gidemedikleri zamanlarda dilenmek zorunda kalıyorlar. Dernek bu çocuklara yardım çalışmasında bulunurken yeni okul açarak şartlarını da daha iyi seviyeye getirmek için çalışmalara başladı.

Afrika’da birçok ülkede uzun süredir su kuyuları projesi yürüten Deniz Feneri, Afrika kıtasında ciddi içme suyu sorunu yaşayan Kamerun’da bu yılın başından itibaren 25 su kuyusu açtı. Derneğin su kuyusu açtığı bölgelerde yaşayan halk daha önce içme su ihtiyacını yağmur sularından ya da sağlıksız göletlerden sağlıyordu. Daha kurak dönemlerde ise insanlar kilometrelerce yürüyerek temiz içme suyuna ulaşabiliyordu. Ve son olarak ihtiyaç sahibi ailelerde unutulmadı. Bölgenin fakir ailelerine 1 aylık erzak dağıtımı yapılarak bir nebze olsun yüzler gülerken Türkiye’ye ve bağışçılara dua edildi.

KOP KÖSİP Bölgeye Can Suyu Olmaya Devam Ediyor

Konya Ovası Projesi (KOP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, kısa adı KOP KÖSİP olan KOP Bölgesi’nde Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programı kapsamında 2021 Yılı için projeleri almaya başladı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı KOP İdaresi Başkanlığı Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Nevşehir, Niğde ve Yozgat’tan oluşan KOP Bölgesinde 2011 yılından bu yana sürdürdüğü Küçük Ölçekli Sulama İşleri desteklerine devam ediyor. KOP İdaresi, Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programı kapsamında bir taraftan kırsaldan kente olan göçün durdurulması ve tersine göçün özendirilmesi, diğer taraftan ise mevcut su kaynaklarının tasarruflu kullanılabilmesi ve yeni sulu tarım alanları oluşturarak ürün çeşitliliği ve rekolte artışı ile gelir seviyesinin yükseltilmesini sağlamak amacıyla modern sulama sistemleri yatırımlarını destekliyor.

“KOP KÖSİP Bölge için can suyu”

KOP İdaresi’nin Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programı kapsamında hayata geçirilen akıllı ve tasarruflu sulama sistemleriyle bölge tarımına can suyu olmaya devam ettiğini vurgulayan KOP İdaresi Başkan vekili Halil İbrahim Tongur, 2011 yılından bu yana uygulayıcı kuruluşlarla işbirliği içinde 826 adet sulama projesinin hayata geçirildiğini ifade etti.

Bölge tarımının sürdürülebilirliğini sağlayarak ülkenin gıda güvencesine ve çiftçilerimizin istihdama katkı sağlamak amacıyla yürütülen KOP KÖSİP hakkında bilgi veren Tongur şunları söyledi:

“Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programı ile kuraklığın olumsuz etkilerinin azaltılması, sulamada etkinliğin ve üretimde verimliliğin artırılması amacıyla, randımanı düşük açık kanal sulama sistemlerinin kapalı sisteme dönüştürülmesi, hassas sulama tekniklerinin yaygınlaştırılmasına yönelik yenilikçi projeler ve hayvan içme suyu projeleri desteklenerek yaygınlaştırılmasını amaçlıyoruz. KOP KÖSİP kapsamında 2011 yılından bugüne yaklaşık 793 milyon TL ödenekle 826 proje hayata geçirildi ve 127 bin hektar alanın modern sulama sistemlerine kavuşturuldu. Ayrıca program kapsamında bölgemizde 44 adet Hayvan İçme Suyu (HİS) tesisi ile toplam 107 bin küçük ve büyükbaş hayvanın içme suyu ihtiyacı karşılandı. Kalkınmanın hızlanması içi sadece KOP KÖSİP projeleri ile yeni sulama alanlarının sağlanması ve suyun tasarruflu kullanılmasıyla yetinilmedi, bu sulama alt yapısının üzerine çağın sunduğu imkânlar dâhilinde en yüksek katma değerin oluşturulması için bölgeyi kapsayan KOP TEYAP ve KOP Kırsal Kalkınma Programları uygulandı. Bu programlar doğrultusunda desteklenen projelerle özellikle arazinin parçalı olduğu dağlık-kırsal kesimde yaşayan insanımızın tasarruflu su kullanımına imkân sağlayan modern sulama sistemlerine kavuşması ve katma değeri yüksek ürünlere yönlendirilmesi ile birlikte bölgede ciddi bir tarımsal gelir ve istihdam artışı sağlandı. Bu vesile ile projelerin hazırlanmasından yürütülmesine emekleri bulunan tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızın ilgili personeline, proje fikirlerinin oluşmasındaki katkılarından dolayı bölge Valilerimize ve bizlere bu projeleri uygulama imkânı sağlayan Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Mustafa Varank’a teşekkürlerimi iletiyorum.”

“Proje Havuzu Sisteminden Başvurular Yapılacak”

2021 Yılı Mali Destek Programları kapsamında finansman desteği sağlanacak projeler için “KOP Proje Havuzu Sistemi” oluşturulduğuna dikkat çeken Başkan Vekili Tongur, “Kırsaldaki en ücra yerleşim yerlerine ulaşılarak, beşeri ve doğal sermayeden etkin faydanın sağlanmasıyla insanımızın refahı artırılarak korunmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda 2021 Yılı Mali Destek Programları kapsamında finansman desteği sağlanacak projeler için “KOP Proje Havuzu Sistemi” oluşturuldu. Sulama projeleri için Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Kırşehir, Niğde, Nevşehir, Yozgat İl Özel İdareleri ile Konya Büyükşehir Belediyesi ve Konya Tarım ve Orman Müdürlüğü başvurularını yapabilecek. Özellikle gölet ve kaplı sistem sulaması ile yeni modern sulama tesislerinin çoğaltılması, mevcut salma sulama yapılan açık kanal şebekelerin modern basınçlı sulama şebekelerine dönüştürülmesi ile mera hayvancılığının su ihtiyacının karşılanmasına yönelik projelere mali destek verilecek. 15 Ekim Perşembe günü başlayan başvurular, 31 Aralık Perşembe günü mesai bitimine kadar proje.kop.gov.tr adresinden online olarak yapılabilecek.” diye konuştu.

Toyota’nın geleneksel ‘Sonbahar Servis Günleri Kampanyası’ başlıyor…

 TOYOTA SERVİSLERİNE GELİN KIŞA BAKIMLI GÜVENLE GİRİN

Toyota sahipleri avantajlarla dolu geleneksel ‘Servis Günleri Kampanyası’ ile yaklaşmakta olan kış aylarına “bakımlı ve güvenle’ girecekler.

30 Kasım tarihine kadar sürecek ‘Sonbahar Servis Günleri Kampanyası’ndan’  yararlanmak için Toyota Plaza’lara gelenler, sahip oldukları tüm Toyota modelleri için ücretsiz check-up’tan yararlanırken, fren balata ve diskleri, silecekler ile amortisör değişimlerini yüzde 25 indirimli olarak gerçekleştirebilecekler. 3 yaş ve üstü Toyota modellerinde ise bakım işçiliği yüzde 30 indirimli olurken, Toyota Orijinal Motor Yağı ve Yağ Filtresi yüzde 20 oranında indirimli olarak değiştirilecek.

Servis randevusunu hızlı bir şekilde “online servis” uygulamasından alabilecek olan Toyota sahiplerinin indirim ve avantajlardan yararlanmak için yapmaları gereken tek şey, otomobillerini sonbahar bakımı için kendilerine en yakın Toyota Plaza’ya götürmek olacak.

ALİKEV’den gençlerin eğitimi için destek çağrısı
Ali İsmail Korkmaz Vakfı, Instagram hesabından düzenlediği bir canlı yayınla, Türkiye’nin ve dünyanın farklı şehirlerinden koşucu ve sanatçıları bir araya getirdi. Bu yıl İstanbul Maratonu’nda gençler okuyabilsin diye #AdımlarımızHerYerde sloganıyla yer alan ALİKEV, ülkenin geleceği olan gençler için herkesi harekete geçmeye çağırdı.
42’nci İstanbul Maratonu hazırlıkları devam ederken, pandemi koşulları yüzünden bir araya gelemeyen ALİKEV gönüllüleri ve destekçileri canlı yayında buluştu. Gönüllü koşucuların, Emel Anne ile bir araya geldiği yayına Fırat Tanış, Mert Fırat, Şebnem Sönmez ve Ozbi de bağlanarak, takipçilerine ALİKEV’e destek olma çağrısında bulundu.
2016 yılından bu yana gençlere burs imkanı yaratmak için İstanbul Maratonu’nda koşan Emel Anne, canlı yayında bu seneki kampanyasını duyurdu ve bu yılın öncekilerden farkı olduğunun altını çizdi. Pandemi sürecindeki koşulların özellikle gençlerin hayatında büyük değişimlere sebep olduğunu söyleyen Emel Anne, artan ekonomik ve sosyal adaletsizliğin önüne geçmek için dayanışma çağırısında bulundu.
Bu yıl, gençler okuyabilsin diye #AdımlarımızHerYerde sloganıyla yola çıkan ALİKEV, ülkenin geleceği olan gençler için herkesi harekete geçmeye çağırdı.
Emel Anne’nin kampanyasına destek olmak için:  alikev.org/emelanne  Gençlere umut olan ALİKEV koşucularından olmak için: kosu.alikev.org

Tüm yatırım araçları tek ekranda toplandı, tek dokunuşla yatırım devri başladı
VİOP, Hisse Senedi ve Foreks piyasasını tek hesaptan takip etme ve tek dokunuşla yatırım yapma kolaylığı sunan InvestAZ Yatırım Mobil Uygulaması 7 gün 24 saat etkin banka entegrasyonuyla kolay ve güvenli para transferi imkânı sağlıyor.
Bireysel yatırımcı pazarında lider olma vizyonuyla 2013 Mayıs ayından beri Türkiye’de faaliyetlerini sürdüren ve halihazırda 300 milyon TL’lik günlük hisse senedi işlem hacmine aracılık eden InvestAZ Yatırım, tek dokunuşla yatırım yapma kolaylığı sağlayan Mobil Uygulamasını yeni özellikler ve işlevlerle güçlendirdi.
Daha az fiziksel temas dünyasında daha fazla dijital temas
‘Daha az fiziksel temaslı bir dünyada daha fazla dijital temas’ vizyonu doğrultusunda InvestAZ Yatırım Mobil Uygulamasını tüm yatırım işlemlerinin uzaktan yapılabildiği bir mobil ofis niteliğine kavuşturduklarını vurgulayan InvestAZ Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Elshan Guliyev, şu açıklamayı yaptı: “Müşterilerimize tamamen dijital bir deneyim sunmak yatırım araçlarına erişimi artırma ve yatırımın demokratikleştirme misyonumuz için kritik önemde. Bu doğrultuda, mobil uygulamamızı yalnızca yatırım işlemlerinin yapıldığı bir araç değil, aynı zamanda müşterilerimizle etkileşim ve doğrudan temas açısından da katkı sağlayacak, uçtan uca bir platform haline getirdik. Sektörümüzün dijitalleşmesi boyutunda birçok ilki hayata geçirmiş bir firma olarak müşterilerimizin güvenle, tamamen online ortamda yatırım hesabı açıp işlem yapabilecekleri bir yatırım deneyimi sunmaktan gururluyuz.”

Tek ekrandan tek dokunuşta yatırım kolaylığı
Uygulamanın güncellenen versiyonunun kullanıcılara sunduğu avantajlar şöyle:

  • 7 gün 24 saat etkin banka entegrasyonuyla otomatik para transferi
  • VİOP, Hisse Senedi ve Foreks piyasasını tek hesaptan takip etme ve tek dokunuşla yatırım yapma imkânı
  • Hızlı Destek talebi oluşturarak, müşteri temsilcileriyle hızlıca iletişime geçme kolaylığı
  • Döviz çeviriciler, analizler, ekonomik takvim gibi yatırım yönlendirme araçlarına tek ekrandan kolayca erişme

“Temassız yatırım anlayışını hayata geçirmek istiyoruz”
Son birkaç yılda Türkiye’de farklı yatırım araçlarına olan ilginin arttığını gözlemlediklerini belirten InvestAZ Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Elshan Guliyev, “Artan dijitalleşme ve genç nüfusumuzun teknolojiye olan ilgisi bu hızlı artışta önemli bir pay sahibi. Türkiye’deki ilk günlerimizden bu yana finansal teknolojilere yatırım yapıyoruz. Elbette finansal okur-yazarlığın da teknoloji alanında yaşanan gelişmelere paralel şekilde yaygınlaşması gerekiyor. Bilinçli ve bireysel kararlar alabilen bir yatırımcı profilinin Türkiye’nin geleceğinde önemli roller oynayacağına inanıyoruz. Tüm dünyada temassız ekonomi anlayışı yaygınlaşırken biz de böyle bir dünya içerisinde ‘temassız yatırım’ anlayışını hayata geçirmek istiyoruz. Yatırımcılarımıza sunduğumuz tüm bu hizmetleri, mesafeli sözleşme, girişim sermayesi yatırım fonu gibi yenilikçi adımlarla buluşturuyoruz” ifadelerini kullandı.

Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Davut Güleç Panel Sağ Menü
Davut Güleç Logo Ana Sayfa Davut Güleç Kimdir? Galeri Köşe Yazıları Site Haritası