Ekonomi-teknoloji-magazin-yaşam haberleri (09.09.2020)
ASKON: “KARARDA BİRLİK TOPLUMDA MESAFE”
Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Kayseri başkanı Ali Özcan pandeminin kontrolü için tedbirlerin artması gerektiğini söyledi.
ASKON Kayseri başkanı Ali Özcan salgının son haftada en çok arttığı illerden birinin Kayseri olduğunu belirtti. Özcan, “İş dünyasına hâkim bir konumda olmamız dolayısıyla Covid-19 nedeniyle yaşanan sürecin etkilerini net olarak görüyoruz. Çok sayıda vatandaşımızda bu virüs görülüyor ve maalesef bu süreç azalmıyor. Bunun için uygulanacak tedbirler artırılmalı. İl hıfzıssıhha kurulumuzun almış olduğu kararlar toplum nezdinde yayılmalıdır. Şimdiki zaman diliminin herkesin dikkat etmesiyle atlatılabilecek hassas bir dönem olduğunu söylememiz lazım. Bunun için azami dikkat şart. Bu illetten toplum olarak kurtulmamız kararda birlik toplumda mesafe ile mümkündür.” dedi.
Ali Özcan, “Okulların açılmasına kısa bir süre kaldı. Bu gidişat hepimizi endişeye sevk ediyor. Bir an önce bu durumun kontrol altına alınması şart. Bizler iş adamları olarak çalıştırdığımız yerlerde özeni en üst safhaya çıkardık, daha da ötesine geçmeye çalışıyoruz. Önce sağlık diyerek pandemi döneminde alınan tüm kurallara uyuyoruz. Kayseri’de onlarca kamu kurum ve kuruluşuna ücretsiz maske takdim ettik. Bu duruma dikkat çekmek için faaliyetlerimize devam edeceğiz. Kayseri insanı 15 gün gerekmedikçe dışarı çıkmazsa bu artış engellenecektir. Bunun içinde tedbirler artırılmalıdır. Herkesi kurallara uymaya davet ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
VİRÜSÜ DEĞİL BİRLİKTELİĞİ YAYALIM
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Kayseri Yönetimi adına açıklama yapan Şube Başkanı Mehmet Kütahneci pandemi sürecini değerlendirdi.
Başkan Kütahneci açıklamasında şunları kaydetti:
Dünyayı etkisi altın alan küresel salgına karşı mücadelede, Valimiz Şehmus Günaydın’ın riyasetinde şehrimizde yürütülen çalışmalarda, Büyükşehir Belediye Başkanımız Dr. Memduh Büyükkılıç, İl Sağlık Müdürümüz Doç. Dr. Ali Ramazan Benli ve tüm sağlık çalışanlarımızın göstermiş olduğu çabayı takdir ediyor ve destekliyoruz.
Son yüzyılın en büyük felaketlerinden biri olarak tanımlanan Covid-19 salgınına karşı tüm dünya teyakkuzda.
Kayseri halkı olarak topyekûn verdiğimiz mücadelede başarıya ulaşmak için, salgının yayılım hızını önlemek, kişisel ve toplum sağlığımızı korumak için, devletimizin aldığı tedbirlere ve uyarılarına riayet edelim. Bu süreçte dayanışma içinde olarak, virüsü değil birlikteliği yayalım.Bu zor süreci birlik ve dayanışma içinde aşacağımıza inanıyoruz.
Yumurtada yeni pazarlar bulunmalı…
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yumurta sektörünün zor günler geçirdiğini bildirerek, “Yumurtada yeni pazarlar bulunmalı” diye konuştu.
Bayraktar, 7,4 milyar liralık üretim değerine sahip yumurta sektörünün zor günler yaşadığını bildirdi. Yumurta üreticilerinin acil çözüm beklediğine işaret eden Bayraktar, “Irak pazarının kapanması, pandemi nedeniyle yaşanan talep düşüşü, döviz kuruna bağlı artış gösteren yem fiyatları başta olmak üzere girdi maliyetlerindeki artışlar ve üretici fiyatlarının maliyetin altında seyretmesi sektörde küçülmeyi de beraberinde getirdi” diye konuştu.
2020 yılı ilk altı aylık dönemi ile bir önceki yılın aynı dönemi kıyaslandığında, yumurtacı tavuk civcivi üretimindeki azalmanın dikkat çektiğini bildiren Bayraktar şunları söyledi:
“Yumurtacı tavuk civcivi üretimi için kuluçkaya basılan yumurta sayısı yüzde 21,1 azalarak 108 milyon 799 bin adetten, 85 milyon 799 bin adete, üretilen yumurtacı tavuk civcivi sayısı ise yüzde 19,9 azalarak 40 milyon 523 bin adetten, 32 milyon 448 bin adete geriledi.
Üretilen civciv sayısındaki azalmanın nedeni üreticilerin para kazanamadığı için yeni civciv üretim maliyetine katlanmak istememeleri, ellerindeki tavuğu 80 haftalıkken elden çıkarmak yerine bu süreyi 110-150 haftaya kadar uzatmalarıdır. Bu bir miktar verim düşüşüne neden olacaktır ama birçok üretici zararına üretim yapmaktansa böyle davranmaya mecbur kalmaktadır.
Yumurtacı civciv üretiminde küçülmeye gidilmesi ilerleyen dönemde yumurta üretiminde bir miktar azalma yaşanmasına neden olacaktır.
Sektörün acilen maliyetleri, pazar taleplerini, iç dinamikleri dikkate alarak ‘referans fiyat’ belirleyebilecek; üretici örgütü, perakendeci, toptancı ve kamunun da içinde olduğu bir oluşuma ihtiyacı vardır. Böylece; hem üretici hem de tüketici korunabilir, iç ve dış pazar planlanabilir, sektöre rekabetçi yapı kazandırılabilir, üretimin sürdürülebilirliği sağlanabilir.”
-“Yumurta üreticisi zararına satış yapıyor”
Döviz kurundaki dalgalanmaların, yem maliyetlerini artırdığına işaret eden Bayraktar, “2020 yılı 8 aylık verilere göre yumurta yemi fiyatları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 18,42 oranında arttı” bilgisini paylaştı.
Yumurta Üreticileri Merkez Birliği verilerine göre; üretici için bir yumurtanın maliyetinin 40-42 kuruş civarında olduğunu ifade eden Bayraktar, “Yumurtanın maliyeti 40-42 kuruşken, üreticiden çıkış fiyatı 33-35 kuruştur. Üreticinin, yumurta başına yüzde 17 oranında zararı söz konusudur. Buna karşılık marketlerde yumurta, yaklaşık 56 kuruşa tüketiciye satılmaktadır. Yumurtanın üreticiden çıkış fiyatı 42 kuruşun üzerinde olmalı ki, üretim devam edebilsin, üretici para kazanabilsin” diye konuştu.
-“Üretici maliyetin altında satış yapmak zorunda kalıyor”
Sektörün en büyük sorununun plansız üretim ve arz fazlasına bağlı üretici fiyatında yaşanan düşüşler olduğunu belirten Bayraktar, üreticinin çoğu zaman maliyetin altında satış yapmak zorunda kaldığını ifade etti.
Arz fazlası üretim için Et ve Süt Kurumu (ESK) ya da üretici örgütlerinin devreye girmesi, ihtiyaç duyulan tesisi kurarak, gerektiğinde piyasadan yumurta çekmesinin önemine işaret eden Bayraktar şunları söyledi:
“Likit yumurta ve yumurta tozu üretim tesisine ihtiyaç vardır. Günde 750 bin yumurtayı piyasadan çekecek, pazarı rahatlatacak bir tesisin kurulumu sağlanmalıdır.
Bu tesisle arz fazlası yumurta, piyasa fiyatları referans fiyat seviyelerine gelene kadar çekilir, piyasadan çekilerek likit hale dönüştürülenler 45 güne kadar, toz haline dönüştürülenler ise 1,5 yıl saklanabilir. Likit ve toz haline getirilen ürünler gerektiğinde iç pazara veya uzak dış pazarlara satılabilir. Bunun yan sıra taze olarak tüketilmesi yasak olan ‘B Sınıfı’ yani kirli ve kırık yumurtalar da bu tesiste değerlendirilebilir.
Türkiye’de makarnacılar tamamı ithal olmak üzere yumurta tozu ithal ediyorlar. Üretilecek bu tozla, makarnacıların ithalatı da ortadan kaldırılabilir. Üretim, makarnacıların 1 yıllık ithalatını karşılamaya yeter.”
-“Yumurta ihracatında ülke bazlı stratejik adımlar şart”
Dış ticarette yaşanan sorunların da üreticileri fiyat konusunda sıkıntıya soktuğunu ifade eden Bayraktar şunları söyledi:
“Türkiye Ziraat Odaları Birliği Olarak, dış pazarda tek bir ülkeye bağımlı olmanın çok riskli olduğunu, dış pazar yelpazesini geliştirecek, ülke bazlı stratejilere ve adımlara ihtiyaç olduğunu, aksi takdirde yaşanacak herhangi bir olumsuzluk durumunda sektörün ciddi zarar göreceğini her platformda belirttik.
Düşündüğümüz şey başımıza geldi, büyük oranda bağımlı olduğumuz Irak pazarı 2019 yılının ortasından itibaren kapandı, yerine etkili alternatif pazarlar bulunamadı.
Irak’ın toplam ihracattaki payı 2016 yılında yüzde 86,8, 2017 yılında yüzde 90,2, 2018 yılında yüzde 81,7, 2019 yılında yüzde 44,6 iken 2020 yılında bu ülkenin ithalatı yasaklamasıyla birlikte sıfıra inmiştir. Irak kendi içinde büyük kümesler kuruyor, yaptıkları bu yatırımlarla da ithalata son vermeyi planlıyor. Bu pazarın yakın gelecekte eski haline gelmesi pek mümkün görünmüyor.
Sektör kapanan Irak pazarının yarasını körfez ülkeleri ile sarmaya çalışsa da karşılarına yüksek maliyet faktörü çıkıyor.
Şu aşamada sektörün bir araya gelip, yeni pazarlar için ülke bazı stratejik adımları belirlemesine ihtiyaç vardır.
Ülkenin dövize şiddetle ihtiyaç duyduğu bu dönemde en önemli ihraç kaleminin sekteye uğraması kabul edilebilir bir durum değildir.
Maliyeti düşürecek tedbirler alınmalı, ihracat destekleri üreticiyi pazarda kalıcı ve rekabet edici seviyeye getirecek düzeylere çıkarılmalıdır.”
TÜRKİYE’NİN EN GENÇ CEO’LARI MARKASANAT’TA!
İtibar yönetimi ve marka iletişimi konusunda Türkiye’nin sayılı ajanslarından biri olan Markasanat, Türkiye’nin önemli kurum ve kuruluşları tarafından belirlenen listelerinde yer alan markalarla çalışmaya devam ediyor. Markasanat, Ekonomist’in son 5 yıldır yayınlandığı “40 Yaş Altı En Güçlü 40 Genç CEO” listesinde 3 yıldır en çok markasıyla yer alan ajans olmaya devam ediyor.
Marka Yönetimi ve Kurumsal Danışmanlık alanında markalarına 11 yıldır hizmet veren Markasanat, Türkiye’nin önemli değerleriyle çalışıyor. Her sene Türkiye’nin önemli kurum ve kuruluşları tarafından hazırlanan listelerde yer alan markalarıyla başarılarını perçinleyen Markasanat, bu kez de en genç CEO’lara sahip ajans olarak adından söz ettirdi. Sadece referansla ve butik çalışan Markasanat, son 5 yıldır Ekonomist dergisi tarafından belirlenen Türkiye’nin “40 Yaş Altı En Güçlü 40 Genç CEO” listesinde en çok markalarının yer aldığı ajans oldu. 4 yıldır listede markaları bulunan Markasanat, bu kez de Ulusoy Un, Art Design ve Lens Yapı markalarıyla adından söz ettirdi. Ulusoy Un Yönetim Kurulu Başkanı Eren Günhan Ulusoy’un 5., Lens Yapı CEO’su Mert Kutlu’nun 27. ve Art Design Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Terzi’nin 36. sırada yer aldığı listede, aynı zamanda Turgay Terzi, listeye mobilya sektöründen giren tek isim olma unvanını da taşıyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Markasanat Ajans Başkanı Nevin Özcan, “25 yıldır iletişim sektörünün içerisinde yer alıyorum ve resmi kurumların stratejik planlamalarını yapıyorum. 2009 yılında sektördeki açığı görüp Markasanat Marka Yönetimi &Kurumsal Danışmanlık Ajansı’nı kurmaya karar verdim. O günden beri de sadece referansla çalışan yapımızı koruyor ve Türkiye’nin önemli değerlerini keşfedip onların markalaşmalarını sağlıyoruz. Uzun yıllardır bizimle çalışan markalarımızın her sene Türkiye’nin en önemli listelerinde yer almaları bizi ayrıca gururlandırırken ve ne kadar önemli bir yolda olduğumuzu gösterirken, son birkaç yıldır ’40 Yaş Altı En Güçlü 40 Genç CEO’ listesine en çok markasının giren ajans olmamız da bizi sektörden ayrıştırıyor. Tüm markalarımızı başarılarından dolayı bir kez daha tebrik ediyorum.” dedi.
SANAL FUARLA DÜZENLENEN İLK SOSYAL SORUMLULUK GİRİŞİMİ
İnsani Geliştirme Vakfı, 12-15 Eylül tarihleri arasında Suriyeli girişimci kobilere yönelik ‘Kadın Giyim ve Ayakkabı Sanal Fuarı’ gerçekleştiriyor. Yaklaşık 50 Kadın Giyim ve Ayakkabı KOBİ’si, İNGEV ve Endless Fairs sanal fuar sosyal girişimiyle Türkiye ve dünya pazarına açılacak.
‘d-FAIRs Kadın Giyim ve Ayakkabı Sanal Fuarı’, Türkiye’de ilk defa Kadın Giyim ve Ayakkabı sektörlerindeki Suriyeli girişimci KOBİ’leri buluşturan bir sanal fuar olma özelliği taşıyor. Pandemi dönemiyle pek çok KOBİ ve kooperatif kuruluşu ekonomik anlamda ağır hasar aldı. İNGEV de kırılgan grupların başında gelen Suriyelilerin Kobilerini kalkındırmak amacıyla Endless Fairs dijital çözüm ortaklığıyla sanal fuar organize ediyor. İNGEV, ülkemizdeki kırılgan grupların geçim kaynaklarını güçlendirmek, girişimcilerin iş potansiyellerini artırmak ve yeni döneme uyumları için sanal fuar sosyal girişimini başlattı.Pandeminin yarattığı sosyal etkilerin yanı sıra ekonomik değişimler de söz konusu olurken, yeni bir pazar modelleniyor. Online iş kolları Pandemi süresince artmaya başladı. İş dünyası yenilenme yaşıyor. Fuarcılık sektörü de artık online çözümler sunuyor. Türkiye’nin ilk ve yerli online fuarcılık yazılımı Endless Fairs yeni bir Pazar modelliyor. İNGEV de bu pazara kırılgan grupları entegre ederek onların ekonomik gelişmelerine katkı sağlamak, yeni dijital döneme uyumlanmasını amaçlayarak online fuarlara katılımlarını gerçekleştirecek. Online fuarda katılımcılar, Türkiye’den ve dünyadan satın almacılarla tanışmak, tedarikçilerle işbirliği yapmak, girişimci olarak markanızı tanıtmak, iş bağlantıları imkanı yakalamak, seminerlerle bilgilerinizi arttırmak gibi faaliyetlerde bulanabilecek. Sektör bağlantılarıyla uzun vadeli ilişkiler geliştirilip, sanal fuarlarda milyonlarca ziyaretçiye ulaşılabiliyor. Kadın Giyim ve Ayakkabı Sanal Fuarıyla da Suriyeli girişimciliği inovatif ve doğru bir biçimde destekleyen İNGEV, Endless Fairs’in güvenilir, deneyimli, milyonlarca ziyaretçiye ulaşan alt yapısıyla yüksek faydalı bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştiriyor. Endless Fairs CEO’su Gökmen Özdemir, “Türkiye’nin ihracatta ve ithalatta kalkınmasını desteklemenin yanı sıra Türkiye’deki kırılgan gruplara da girişimciliklerinde ve iş potansiyellerini arttırmalarında destek olmak bizim için onur verici. İNGEV ile böyle bir sosyal sorumluluk projesinde yer almak kurumum adına da bireysel olarak da çok güzel bir gelişme” açıklamasında bulundu. 3 günlük sergilemenin bulunmasının yanı sıra seminerler, iş buluşmaları, protokol ziyaretleri, sanal ticari gösteriler, STK ve dernek ziyaretleri ve sosyal aktiviteler fuarın programı arasında yer alıyor.
ART DESIGN YÖNETİM KURULU BAŞKANI TURGAY TERZİ, EKONOMİ DÜNYASININ EN GENÇ CEO’SU OLDU
Türkiye’de kişiye özel mobilya kavramını ilk başlatan firmalardan biri olan Art Design, önemli bir başarıya imza attı. Art Design Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Terzi, Türkiye’nin en güçlü ve en başarılı genç CEO’larının belirlendiği Ekonomist dergisinin “40 Yaş Altı En Güçlü 40 Genç CEO” araştırmasına göre Türkiye’nin en genç 36. CEO’su oldu. 2019 yılında gerçekleştirdiği 150 milyon TL’lik ciroyla ilk kez listeye giren Art Design Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Terzi, aynı zamanda mobilya sektöründen listeye giren tek isim oldu.
Türkiye ekonomisinin nabzını tutan Ekonomist dergisi, son 5 yıldır iş dünyasının genç liderlerini belirlemeye devam ediyor. Derginin “40 Yaş Altı En Güçlü 40 Genç CEO” araştırmasının sonuçları yayınlandı. Buna göre yönettiği 150 milyon TL’lik ciro ve yarattığı 140 kişilik istihdamla Art Design Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Terzi, iş dünyasının en genç 36. CEO’su oldu. Listeye ilk kez bu yıl giren Terzi, aynı zamanda mobilya sektöründen listeye giren tek isim de oldu. 2000’li yılların başında gıda işinden mobilya sektörüne giriş yaptıklarını, Türkiye’de ilk defa kişiye özel mobilya, mobilyada Art Deco gibi kavramları geliştirdiklerini belirten Turgay Terzi, “Üniversite yıllarımda mobilya sektörüne geçiş yapmıştık ve okurken, boş zamanlarımda her zaman şirkette vakit geçirirdim. Bu bana bir işletmenin yönetim sürecini, finans kısmını ve müşterilerle ilişki kısmını öğretti. Şirketin her aşamasında görev aldım. Mobilya sektörüne giriş yapmamızla birlikte de kısa bir süre sonra yönetici koltuğuna oturdum. Katma değerli, zanaatkar yönü yüksek ve tasarım odaklı mobilyalar üretiyoruz. Geçtiğimiz aylarda İstanbul Kalamış’ta yeni mağazamızı açarak, mobilya mağaza sayımızı 3’e çıkardık. Bu sene de geçen sene olduğu gibi Belçika, Hollanda gibi Avrupa pazarlarındaki ihracat çalışmalarımıza devam edeceğiz. Tüm ekonomiyi derinden etkileyen pandemi sürecinde böyle bir başarıyla taçlandırılmak, hem adım hem de firmamız adına büyük bir gurur.” dedi. Terzi, yönetici adaylarına ise şu tavsiyelerde bulundu: “Gündemdeki yenilikler daha hızlı takip edilip işe entegre edildiği ve çalışanlarla daha fazla empati kurulabiliyor. Ancak tecrübe eksikliği bazı hata paylarına daha açık hale getiriyor. Gençlere tavsiyem, okurken daha iş hayatlarına mutlaka adım atsınlar. Zamanlarını verimli kullansınlar. Dünyadaki yenilikleri yakından takip etsinler.”
Arvato CRM Türkiye Delta Invest liderliğinde satın alınd
Arvato CRM Türkiye, Almanya merkezli yatırım fonu Delta Invest’in liderliğinde kurulan konsorsiyum tarafından satın alındı. Yeni yapısıyla birlikte ismi de değişen şirket, bundan böyle Mayen ismiyle yoluna devam edecek.
Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen kurumları için 3 bini aşkın çalışanıyla çağrı merkezi ve katma değerli müşteri ilişkileri hizmetleri sunan Arvato CRM Türkiye, Almanya merkezli yatırım fonu Delta Invest’in liderliğini yaptığı ve Arvato CRM Türkiye CEO’su Soner Cesur ve grubun eski CEO’larından Oktay Erciyaz’ın da diğer yatırımcıları olduğu konsorsiyum tarafından satın alındı. Şirket, bundan böyle Mayen ismiyle yoluna devam edecek.
Mayen CEO’su Soner Cesur satın almayla ilgili olarak; “Mayen’de Business Process Outsourcing (BPO) alanında küresel tecrübeye sahip çok güçlü bir yatırımcı ve liderlik ekibini bir araya getirmiş olduk. Delta Invest’in Kurucusu ve Başkanı olan Dr. Gunter Thielen, aynı zamanda Arvato’nun dünyadaki kurucusu ve Arvato’nun isim babası. Kendisi 1985-2001 yıllarında Arvato’nun CEO’luğunu yaptığı dönemde, yalnızca Avrupa’da faaliyet gösteren ve 3 bin çalışanı olan Arvato’yu, tüm dünyada faaliyet gösteren ve 30 binden fazla çalışanı olan bir dünya devi haline getirdi. Dr. Gunter Thielen yeni yapımızda Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlendi; ben CEO’luk görevimin yani sıra Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı rolünü de üstlendim. Küresel boyutta önemli bir BPO deneyimine sahip Oktay Erciyaz ise Yönetim Kurulu Üyemiz oldu. Yeni yapıda, yeni bir de marka ile yolumuza devam ediyoruz. Şirketimizin bundan sonraki markası Mayen olacak. Mayen isminin anlamı bizi çok heyecanlandırıyor; çünkü yaptığımız iş ile oldukça örtüşen bir markaya sahip olduk. Mayen; neşeli, konuşması keyifli, sizi anlayan ve sizi düşünen kişi demek. Bu bizim müşterilerimizde yaratmak istediğimiz deneyim için çok doğru bir tarif” şeklinde konuştu.
“Türkiye’ye daha fazla ihracat geliri kazandıracağız”
Bu dönemde yapılan yatırımın Türkiye için de çok önemli olduğunun altını çizen Cesur, “Son beş yıldır her yıl ortalama yüzde 35’lik büyümemizle, sektörün büyüme hızından iki kat daha hızlı büyüdük. Mayen’de hedefimiz, dünyanın en yüksek müşteri memnuniyetini sağlayan çağrı merkezi platformunu oluşturmak olacak. Ayrıca yenilikçi ve dijital çözümlerimizle müşterilerimize beklentilerinin çok ötesinde bir deneyim yaşatmayı hedefliyoruz.
Çağrı Merkezi alanında verdiğimiz yüksek kaliteli hizmetlerle, alanlarının lideri dünya devi şirketlere, Türkiye dışındaki pazarları için de hizmet vermeye yıllar önce başlamıştık. Türkiye’den yurt dışına verdiğimiz hizmetlerin ölçeği itibariyle son üç yıldır sektörümüzde Türkiye’nin hizmet ihracatı şampiyonu konumundayız. Yeni dönemde oluşturacağımız dünyanın en yüksek müşteri memnuniyetini sağlayacak platform ile yabancı dillerde hizmet verdiğimiz dünya markalarının sayısı artacak ve Türkiye’ye daha fazla ihracat geliri kazandıracağımız bir dönem başlayacak. Önümüzdeki dönem de, Türkiye’de istihdam yaratmaya ve ülkeye daha fazla döviz kazandırmaya devam edeceğiz. Sağlayacağımız yüksek müşteri memnuniyeti ile sadece Türkiye’nin değil, Doğu Avrupa ve Orta Doğu Bölgesinin en büyük hizmet ihracatçısı olma hedefindeyiz” dedi.
“Türkiye’ye inancımız tam”
Delta Invest’in Kurucusu ve Başkanı Dr. Gunter Thielen, “Delta Invest olarak çok farklı iş kollarında yatırımlarımız var. Ancak yaptığımız yatırımlarda daima firmanın küresel ölçekte bir potansiyel taşıyıp taşımadığına ve dijitalleşebilme yetkinliğine bakıyoruz. Mayen’in 12 farklı dilde sağladığı yüksek kaliteli hizmetlerle küresel bir oyuncu olmasının önünde hiçbir engel yok, ayrıca dijital hizmetler üretebilme konusunda çok güçlü kasları var, şirketin özellikle son beş yıldaki büyüme rakamları da şirketin yüksek potansiyelini ortaya koyuyor. Mayen, Türkiye’deki ilk yatırımımız değil. Türkiye’nin ekonomik potansiyeline ve sahip olduğu genç nüfusa hep güvendik. Daha önce Türkiye’de turizm alanında faaliyet gösteren bir market place yatırımı, lüks segmentte perakende yatırımları yaptık. Tamamının performansından çok mutluyuz. Türkiye şimdiye dek bizi hiç yanıltmadı. Çok iyi bildiğimiz business process outsourcing alanında, sektörün en kıymetli şirketlerinden birine yatırım yapmış olduğumuz için çok mutluyuz. Mayen’in, Doğu Avrupa ve Orta Doğu Bölgesinin en büyük hizmet ihracatçısı konumuna gelmesini hedefliyoruz” dedi.
PEAKUP CEO’su Ahmet Toprakçı, çalışanı dijitalde mutlu etmenin önemini anlattı: “Mutlu çalışan, şirketini de mutlu ediyor!”
Pandemi nedeniyle dijital iş yeri kavramının hayatımızın merkezinde yer aldığı günümüzde, kurum içi iletişim süreçleri de dijitale taşındı. Evden çalışanlara kurum kültürü, motivasyon, ekip ve birliktelik gibi önemli duyguları aktarmak artık daha da kritik. Dijital platformların önemi bu kapsamda daha da arttı. Dijital iletişim ve bağlılık uygulamaları başarılı olursa çalışanların hem kendi aralarında hem kurumla olan etkileşimi artırılıyor hem de verimlilik seviyesi yükseliyor. Araştırmalar, bu dönemde dijital platformları etkin ve doğru kullanarak kurum içi iletişime yatırım yapan şirketlerin rakiplerine göre daha başarılı ve mutlu olduğunu gösteriyor.
Koronavirüs pandemisiyle birlikte uzaktan çalışmaya hızlı şekilde adapte olmamız gerekti. Kurumların, çalışanlarının sağlıklarını tehlikeye atmamak ama bir yandan da iş süreçlerini devam ettirmek zorunda kalması dijital platformlara olan ilgiyi artırdı. Yapılan araştırmalar, duygusal zekayı geliştirerek şirket başarısını artırmayı hedefleyen uygulamaları kullanan kurumların diğerlerine göre çalışanlarını çok daha mutlu ettiğini gösteriyor.
Araştırmalar kanıtlıyor
Gallup Group tarafından yapılan araştırmaya göre, işine ve kurumuna bağlılığı yüksek olan çalışanlar, çalışmaya hevesli ve iş ortamlarını seven kişilerden oluşuyor. Yöneticilerin etkisiyle ve yetenek yönetimi ile çalışan bağlılığını artıran şirketlerin kazançları da rakiplerine kıyasla ortalama %147 artış gösteriyor. Benzer şekilde, Aberdeen Group’un yaptığı araştırmada, çalışan bağlılığı yüksek şirketlerin müşteri sadakati oranında %233’lük, yıllık gelir artışı oranındaysa %26’lık bir yükselme olduğu raporlandı. Bu başarının ana nedeni, kurum içi iletişimin başarılı yürütülmesi ve bunun için dijital platformların etkin ve doğru kullanımı.
Etkili iletişim, çalışan bağlılığındaki en temel unsur. Çalışanların %70’inden fazlası şirket hedefleri, değerleri, amaçları ve işleyişinin açıkça aktarıldığı iş ortamlarında şirkete daha da bağlı hale geliyor. Newsweaver araştırmasına katılan iç iletişim uzmanlarının %64’ü, en çok zorlandıkları konunun kurum içerisindeki iletişimi yönetmek olduğunu söylüyor. İletişimi merkezileştirmek ve iç iletişimi sağlamlaştırmak için kurum içi iletişim platformlarını tercih eden şirketler etkili iletişim konusunda daha başarılı oluyor. Araştırma, çalışanların iş yerlerinde sadece para kazanma odağında olmadıklarını aynı zamanda çalıştıkları işten “mutlu” olma eğiliminde olduğunu da gözler önüne seriyor.
Toprakçı: “Dijitalde de mutlu etmek mümkün”
Teknoloji firması PEAKUP’ın CEO’su Ahmet Toprakçı, yeni dönemde iş dünyasında mutluluk kavramının çok daha fazla konuşulacağının altını çizdi. Toprakçı’ya göre pandemiyle mutsuz olan çalışanlar mutluluğu çalıştıkları kurumda aradılar. Toprakçı; “Pandemiyle birlikte dijitalleşme rutin hızından çıkarak her alanda yaygınlaştı ve etkinleşti. Bu alanlardan biri de salgın sebebiyle evinden çalışmak zorunda kalan şirket çalışanlarının işlerine ve kurumlarına olan bağlılıklarını, motivasyonlarını canlı tutmak yani kurum içi iletişim oldu. Bu dönemde İnsan Kaynakları Uzmanları ve Bilişim Teknolojileri profesyonelleri hiç olmadıkları kadar yakın çalıştılar. Ve kurum içi dijital iletişim platformları geliştirildi. Bu alana hızlı ve doğru yatırım yapan şirketlerin verimliliği önemli ölçüde yükselirken, araştırmacılar sebep olarak mutlu çalışan kavramını gösterdi” dedi.
“Mutluluk iş hayatında da bulaşıcıdır”
Bu da gösteriyor ki iş dünyasında gelecek dönemin en önemli konusu “dijital dünyada çalışan mutluluğu” olacak. Çalışanını mutlu etmek için yatırım yapan şirketler karşılığını fazlasıyla alırken, bu şirketlerden hizmet ya da ürün satın alan müşteriler de mutlu olacaklar” dedi.
Gardırobunuz yeni nesil nostaljiye hazır mı?
Giovane Gentile’nin 2020-2021 Sonbahar-Kış Koleksiyonu ile modern ve romantik bir stil
Giovane Gentile; fonksiyonel tasarımları, inovatif kumaşları, kusursuz dikimleri ve detay çizgileri ön plana çıkardığı 2020-2021 Sonbahar – Kış Koleksiyonu ile yeni nesil nostalji akımını gardıroplar ile tanıştırıyor. Sonbahar ve kış aylarında şehirli erkekler yalnızca ısınmakla kalmıyor, kalabalığın arasından modern romantik bir görünüm ve kişilikli bir stille sıyrılıyor.
Erkek giyiminin global markası Giovane Gentile, orijinal ve fonksiyonel tasarımları, inovatif kumaşları, zengin renk ve kombinasyon skalasıyla Sonbahar – Kış sezonunun kapılarını aralıyor. Her erkeği kişiliğine uygun yenilikçi, cesur ve zarif bir stille metropol hayatına dahil edecek olan koleksiyon, yeni sezona iddialı ve nostaljik bir giriş yapıyor.
Yeni nesil nostaljiye inanın
Giovane Gentile’nin ‘yeni nesil nostalji’ konseptiyle sunduğu koleksiyon; karamel, soft kahve, somon, petrol, indigo, lacivert, ağaç küfü yeşili, haki, koyu yeşil renklerin hakim olduğu geniş bir renk skalası içeriyor. Doğanın romantik detaylarını nostaljik çizgiler eşliğinde pantolonlara, kazaklara, montlara, ceket ve kabanlara ustalıklı bir biçimde yansıtan Giovane Gentile; modern retro ve saç örgüleri, jakar, başak ve ekose desenleri modern hayata uyarlıyor. Konsept, dokuma oyunları ile son derece dokusal bir derinliği erkek giyimiyle bütünleştiriyor.
Soğuk havaları stilinizle ısıtın
Giovane Gentile 2020-2021 Sonbahar-Kış Koleksiyonunda trikolar, yıkanabilir takım elbiseler, yıkanabilir yüzde 100 wool gömlekler, yağmurluklar, kürklü ya da kürksüz kabanlar, su itici deri montlar ile ipli ve pileli pantolonlar ön plana çıkıyor. Bu sezon gömlek, pantolon, ceket ve eşofman takımlarından oluşan kadife grubuna da ağırlık veren Giovane Gentile, kusursuz dikim teknikleriyle oluşturduğu koleksiyon ile şehirli erkekleri yeni nesil nostaljinin içine çekiyor.
Ayrıntıları önemseyin
Stil sahibi erkekler için Giovane Gentile tarafından tasarlanan kravat, atkı, bere, mendil, cüzdan, çorap, bileklik ve kemer koleksiyonu da yeni sezon kombinlerini detaylandırıyor. Gündelik yaşamdan özel davetlere kadar her yerde erkek modasına eşlik eden aksesuarlar, ister klasik ister casual olsun tüm giyim tarzlarının etkisini arttırıyor.
Giovane Gentile 2020-2021 Sonbahar – Kış Koleksiyonu, markanın tüm offline mağazalarından ve https://www.giovanegentile.com adresindeki online mağazadan temin edilebiliyor.
İleti Yönetim Sistemi (İYS)’ye geçiş, 1 Aralık 2020 tarihine uzatıldı. Hizmet sağlayıcıların verilerini, 30 Kasım 2020 tarihinden önce sisteme yüklemeleri gerektiği açıklandı.
31227 sayılı Resmi Gazete’de, 28 Ağustos tarihinde yayımlanan Ticari İletişim ve Ticari Elektronik İletiler Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik duyurusuyla, hizmet sağlayıcıların datalarını yükleme tarihinin 1 Aralık 2020’ye kadar ertelendiği belirtildi.
Müşterilerine tanıtım veya reklam amaçlı ileti gönderecek olan gerçek veya tüzel hizmet sağlayıcı kurum ve kuruluşların; ellerindeki izinli mail adresi, cep telefonu gibi datayı İYS sistemine 30 Kasım tarihinden önce aktarmış olmaları gerektiğinin altı çizildi. 1 Aralık 2020 tarihine kadar İYS’ye aktarılmamış olan izinlerin “geçersiz” sayılacağı kaydedildi ve hizmet sağlayıcı kurum ve kuruluşların, bu tarihten itibaren İYS sistemi üzerinde onayı olmayan alıcılara tanıtım ve reklam amaçlı ticari ileti gönderemeyeceğinin altı çizildi.
Bunun için hizmet sağlayıcıların biran önce ellerinde bulunan izinli alıcıların datasını İYS’ne yüklemeleri zaruridir. Onaylı izinler İYS’nin web sitesine tek tek veya toplu halde eklenebileceği gibi, İYS iş ortağı Uyumsoft AŞ tarafından hızlı ve güvenli bir şekilde eklenerek, tüm ileti yönetim süreci uçtan uca yönetiliyor. Hizmet sağlayıcı işletmeler, 7/24 Uyumsoft’tan hizmet alırken, birden fazla sayıdaki işletme ve markasını UyumİYS ile tek platform üzerinden takip edebiliyor.
Uyumsoft, İleti Yönetim Sistemi (İYS)’nin iş ortağıdır
Ülkemizin inovasyon lideri Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ, İYS (İleti Yönetim Sistemi)’nin iş ortağıdır. 24.’ncü yılında 30 binin üzerindeki müşterisinin uçtan uca dijital dönüşümünü sağlayan lider entegratör Uyumsoft AŞ ile, müşterilerinize göndereceğiniz tanıtım ve reklam amaçlı, e-posta, sesli arama, çağrı merkezi, sms gibi ticari iletileri hızlı ve güvenli bir şekilde yönetiyorsunuz.
Yerli ve yabancı binlerce müşterisinin uçtan uca dijital dönüşümünü yöneten Uyumsoft AŞ’nin ürün gamında, Kurumsal Kaynak Planlama uyumERP (Bulut, mobil), Müşteri İlişkileri Yönetimi uyumCRM (Bulut,mobil), İnsan Kaynakları Yönetimi uyumHRM (Bulut, Mobil), e-Belge e-uyum (e-Fatura, e-Arşiv Fatura, e-SMM, e-Defter, e-İrsaliye ve diğer tüm e-Belgeler) uygulamaları, Ticari Paket Yazılımlar, ekoTicari (Kobi’lerin ERP’si), ekoHR, ekoSMMM (Mali Müşavir Yazılımı), ekoCari (Ön Muhasebe Ticari Paket Programı), Banka Bakiyem dahil 30’u aşkın geniş bir ürün ailesi bulunuyor.
İYS (İleti Yönetim Sistemi) nedir?
İYS (İleti Yönetim Sistemi), alıcılara (vatandaşlara) gönderilen ticari elektronik ileti izinlerinin ve şikayet süreçlerinin yönetildiği web tabanlı ulusal bir platformdur. Ticaret Bakanlığı tarafından 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi hakkındaki kanun ve mevzuat kapsamında, İYS AŞ’nin kuruluşu için TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) görevlendirmiştir. Kanun ve yönetmelik kapsamında, hizmet sağlayıcı kurum-kuruluşlar, artık ticari tanıtım ve reklamlarını sadece izni bulunan alıcılara (vatandaşlara) gönderecektir ve ayrıca alıcıların istedikleri zaman iletileri ret imkanı vardır. Sadece borç, fatura gibi bilgilendirme amaçlı iletiler de, alıcının onayının olması şartı yoktur. Kısaca, hizmet sağlayıcı kurum-kuruluşlar; reklam, kampanya, indirim, promosyon, pazarlama gibi çeşitli içerikteki ticari iletilerini İYS’ye yükleyerek, onaylı alıcılarına sms, e-posta, sesli arama yaparak iletecektir. Alıcıların izinleri, gönderilenler, alıcılardan gelen onay ve red yanıtları dahil, tüm datalar İYS ortamında tutulurken, izinler zaman damgasıyla kayıp altına alınarak, güvenli bir şekilde ulusal veri tabanı olan İYS’de bulunacaktır. Alıcılar, kendilerine gönderilen ticari iletileri, istedikleri zaman reddetme hakkına sahiptir.
EİB, pandemi döneminde 26 ülkedeki ticaret müşavirleriyle ihracatçıları dijital ortamda buluşturdu
Covid-19 salgınının ihraç pazarlarındaki seyri, pandemiye dönüşmesiyle birlikte değişen tüketim alışkanlıkları, ihracatta yıldızı parlayan sektörler hakkında ihracatçı firmaların doğru bilgilenmesini amaçlayan Ege İhracatçı Birlikleri, pandemi döneminde 26 ülkede görev yapan Ticaret Müşavirleriyle, ihracatçıları “Koronavirüsün Hedef Pazarlarımızdaki Seyri” isimli webinar toplantıları serisinde bir araya getirdi.
Pandemi nedeniyle seyahatlerin yapılamadığı, fuarların ve ticaret heyetlerinin iptal olduğu bir dönemde Ege İhracatçı Birlikleri 12 webinar toplantısında 26 ülkede Türkiye’yi temsil eden ticaret müşavirleriyle yüzlerce ihracatçıyı bir araya getirdi. Toplantılarda, ticaret müşavirleri görev yaptıkları ülkelerde covid-19 salgını sonrasında alınan ekonomik, sosyal ve sağlık tedbirlerini, öne çıkan sektörleri ihracatçılarımızla paylaşıp; ihracatçıların sorularını cevaplandırdılar.
Türkiye’nin ve Ege Bölgesi’nin ihracatında ön sıralarda yer alan Almanya, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İspanya, İtalya gibi ülkelerin yanında, Çin, Güney Kore, Rusya, Japonya, Singapur, Filipinler gibi, Türk ihracatçılarının hedef pazar olarak gördükleri, ihracatlarını arttırmayı hedefledikleri 26 ülkedeki ticaret müşavirleriyle verimli toplantılar yaptıklarını dile getiren Ege İhracatçı Birlikeri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, önümüzdeki süreçte ticaret müşavirleriyle ihracatçıları bir araya getirmeye devam edeceklerini ifade etti.
26 ülkeye Türkiye’nin ihracatının yüzde 54’ü yapıldı
Türk ihracatçılarının Webinar düzenlenen 26 ülkeye 44 milyar 563 milyon dolarlık ihracat yaptığı bilgisini paylaşan Eskinazi, “2020 yılının Ocak – Temmuz döneminde Türkiye 82,8 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi. 26 ülkeye yaptığımız ihracat Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 54’ünü oluşturuyor. Almanya 7 milyar 753 milyon dolarlık ihracatla ilk sırada yer alırken, İngiltere 5 milyar 107 milyon dolarlık Türk ürünleri ithalatı ile ikinci basamağın sahibi oldu. 2020 yılının yedi aylık döneminde ABD’ye ihracatımız ise 4 milyar 621 milyon dolar şeklinde gerçekleşti. Webinar düzenlediğimiz 26 ülkenin 14 tanesine 1 milyar doların üzerinde ihracat yaptık. 2020 yılının 7 aylık döneminde Ege İhracatçı Birlikleri 7 milyar 69 milyon dolar dövizi Türkiye’ye kazandırırken, webinar düzenlediğimiz 26 ülkeye ihracatımız 4,2 milyar dolar oldu. Bu ülkeler EİB’nin ihracatından yüzde 58 pay ile temsil edildi” şeklinde konuştu.
Webinar serisinde ihracatçılara seslenen ticaret müşavirleri görev yaptıkları ülkelerin tüketici alışkanlıkları, pandemiyle birlikte yıldızı parlayan sektörler, gümrük uygulamaları, perakende zincirleri, o ülkelerdeki e-ticaret kanalları, dış ticarete yaklaşımlarıyla ilgili önemli tüyolar verdi. Ege İhracatçı Birlikleri’nin düzenlediği online bilgilendirme toplantılarında; “ABD, Almanya, Avustralya, Belçika, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Çin, Danimarka, Endonezya, Fransa, Filipinler, Güney Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, İspanya, Japonya, Kırgızistan, Malezya, Romanya, Rusya Federasyonu, Singapur, Suudi Arabistan ve Tacikistan”da görev yapan ticaret müşavirleri katılım gösterdi.
KAŞIBEYAZ LEZZET GRUBU, TÜRKİYE’NİN BAŞARILI RESTORAN ZİNCİRİ ÖDÜLÜNE SAHİP OLDU
İş, sanat ve cemiyet dünyasının önde gelen isimlerinin katıldığı “Türkiye Vizyon Ödülleri” sahiplerini buldu. Yeme içme sektörünün en büyük oyuncularından Kaşıbeyaz Lezzet Grubu, “Türkiye’nin Başarılı Restoran Zinciri” ödülüyle yeniden adından söz ettirdi.
İstanbul’da kebabın marka ismi haline gelen ve yıllar içerisinde sektörünün öncü markalarından biri olan Kaşıbeyaz Lezzet Grubu, pandemi döneminde de yatırımlarına hız kesmeden devam etti. Her şartta misafirlerine en üst düzeyde hizmet sunan Kaşıbeyaz Lezzet Grubu, bu zor günlerde adıyla bir kez daha sektörde adından söz ettirdi. İş, sanat ve cemiyet dünyasının önde gelen isimlerinin katıldığı “Türkiye Vizyon Ödülleri”, sahiplerini buldu. Esra Balamir’in ve Hüseyin Öğüt’ün sunuculuğunu yaptığı gecede Kaşıbeyaz Lezzet Grubu, “Türkiye’nin Başarılı Restoran Zinciri” ödülünü aldı. Kaşıbeyaz Lezzet Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Murat Kaşıbeyaz adına ödülü alan Kaşıbeyaz Lezzet Grubu Genel Müdürü İrfan Bilir, Kaşıbeyaz Lezzet Grubu’nun yatırımlara devam edeceğini belirterek bir kez daha ödülle taçlandırılmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirtti.
Veri ihlaline karşı hazırlıklı olmayan şirketler büyük cezalarla karşılaşıyor
BugBounter, veri ihlali yaşamaları durumunda karşı karşıya kalabilecekleri cezalara karşı şirketleri uyarıyor. Kişisel Verileri Koruma Kanunu kapsamında gereklilikleri karşılamayan ve verileri ele geçirilen şirketler, 1 milyon TL’ye varan cezalarla karşı karşıya kalabiliyor.
Şirketlerin güvenlik açıklarını bulma ihtiyacını platforma kayıtlı bağımsız araştırmacı topluluğuyla hızlı ve etkin bir şekilde gideren BugBounter, şirketlerin veri ihlalinin ardından gelebilecek cezalara karşı sistemlerini sürekli olarak denetletmesi ve savunmalarını güçlendirmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Türkiye’de 7 Nisan 2016’da yürürlüğe giren Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında faaliyet gösteren Kişisel Verilerin Korunması Kurulu, 2019 sonu itibarıyla “veri güvenliğine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmemek”, “ihlalleri belirlenen 72 saat içinde bildirmemek” gibi nedenlerden dolayı toplam 14 milyon 100 bin lira idari para cezası uyguladı.
İhlallerin ve cezaların tüm dünyada örneklerini görmek mümkün. 2019’da büyük bir veri ihlali yaşayan finansal kuruluş Capital One’a kritik BT sistemlerini genel buluta aktarmadan önce gerekli risk değerlendirme sistemlerini oluşturmadığı için yetkili kurum tarafından 80 milyon dolarlık ceza kesildi.
Konuyla ilgili görüşlerini belirten BugBounter Kurucu Ortağı Murat Lostar, şunları söyledi: “Yeni normalle birlikte artık şirketlerin sadece kendi ağlarını koruması değil, evlerinden bağlanan çalışanlarının da internetinin güvenliğinden emin olması gerekiyor. Aksi takdirde tüm şirketleri tehdit eden veri ihlalinin ardından yetkili kurumlar çok büyük cezalarla şirketlerin kapısını çalıyor. Büyük zararlar veren sebeplerin ve istenmeyen sonuçların önüne geçmek için şirketler sistemlerini etik hackerların hizmet verdiği denetlenen bir platformda test ettirerek zafiyetlerini görebiliyor ve bu sorunları gidermek için kötü niyetli hackerlardan önce davranarak kendisini koruma altına alabiliyor. Veri ihlali yaşanması olası alanları keşfetmekte etik hacker topluluğuyla yarışacak bir seçenek yakın vadede gözükmüyor.”
BugBounter platformunun sunduğu imkanlar arasında yer alan Açık Bildirim Programı (Vulnerability Disclosure Program), bu hizmeti almak için en uygun seçenek olarak öne çıkıyor.
TCL, dünyanın en iyi futbolcularından oluşan marka elçilerini tanıttı
Dünyanın en çok satan tüketici elektroniği markalarından ve öncü teknoloji şirketlerinden biri olan TCL, Avrupa’daki 2020/2021 futbol sezonu boyunca sürecek Avrupa’da uygulanacak marka elçiliği programı kapsamında dünyanın en iyi futbol oyuncularından altı tanesiyle işbirliği yaptığını duyurdu.
Görüntüleme teknolojileri alanında lider olan TCL, en iyi spor seyir deneyiminden birini sunuyor ve yıllardır spor işbirliklerine imza atıyor. Şirket, çeşitli iletişim çalışmalarıyla markanın görünürlüğünü artırmak ve TCL topluluğuna daha da yakın olmak için Avrupa’nın dört bir yanındaki yetenekli isimleri bir araya getirerek güçlü bir takım oluşturdu.
Fransız orta saha oyuncusu Paul Pogba, İtalyan kaleci Gianluigi Donnarumma, Polonyalı forvet oyuncusu Krzysztof Piatek, İngiliz milli takımının kaptanı Harry Kane, İspanyol orta saha oyuncusu Saúl Ñíguez, Alman forvet oyuncusu Marco Reus marka elçiliği programımıza katılıyor. Yetenekli futbolcular, güçlü ekip ruhunun ve hem saha içinde hem de dışında mükemmelliğe ulaşma çabalarının yanı sıra teknolojiye olan kişisel meraklarından dolayı güçlü bir TCL takımı oluşturma amacıyla bir araya getirildi. Alanında en iyiler arasında yer alan bu oyuncular, her detayın önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Bu kadar büyük yeteneğe sahip olan ve teknolojiye de merak duyan kişiler, TCL mühendislerinin mükemmel iş çıkarmasına ve teknolojinin neler sunabileceğini daha da ileriye taşımasına yardımcı oluyor.
Oluşturulan işbirliği kapsamında tüm kulüplerin ve milli takımların 2021 Avrupa futbol sezonunu kapsaması için Temmuz 2021’e kadar sürecek online ve offline reklam kampanyalarında bu futbolcular yer alacak.
TCL Industrial Holdings CEO’su Kevin Wang, konuyla ilgili şunları söyledi: “Paul Pogba, Gianluigi Donnarumma, Krzysztof Piatek, Harry Kane, Saul Ñíguez ve Marco Reus gibi dünyanın en yetenekli altı oyuncusunu TCL marka elçisi olduğunu duyurmaktan mutluluk duyuyoruz. Küresel TV sektörünün güçlü oyuncularından birisi ve öncü tüketici elektroniği şirketi olarak kullanıcılara inovatif teknolojilerle akıllı bir yaşam sunmaya devam ediyoruz. Tüm bu çalışmalarımızla tüketicilere birbirleriyle uyumlu çalışabilen ürünleri uygun fiyatlarla sunuyoruz. Birinci sınıf sporcuları da dahil ederek “Display Greatness” felsefemize verdiğimiz önemi spor üzerinden gösteriyoruz ve 2021’in hem kulüpler hem de milli takımlar için uluslararası karşılaşmalarla heyecanlı bir yıl olacağını düşünüyoruz.”
Mükemmel görüntü kalitesi ve TV’den TCL mobil cihazlarına tüm boyutlardaki ekran uzmanlığıyla üretilen TCL’in ürün portföyü, spor ve eğlence için ideal hale geliyor. TCL’in televizyon ve akıllı telefonlarının yanı sıra kulaklık, ses çubuğu (soundbar) ve ev cihazları gibi diğer ürün kategorileri de işbirliğinin kapsamında yer alıyor. Marka elçilerinin tamamı, sosyal medya kanallarından paylaşılacak şekilde markayla özel içerikler oluşturacak.
TCL Marka Elçilerinden Açıklamalar:
Paul Pogba, işbirliğiyle ilgili şunları söyledi: “TCL ile işbirliği yapma şansını elde etmekten mutluluk duyuyorum. Destekçilerine en iyi deneyimi sunmak için çalışan bir şirketle birlikte hareket etmek çok güzel.”
Gianluigi Donnaruma ise “TCL’in marka elçisi olarak spor hayranlarıyla bağ kurmak için güzel bir yol. Mükemmelliğe ve üstün kaliteye her şeyden çok önem veren bir markayla işbirliği yaptığım için çok mutluyum.”
Krzysztof Piatek de “TCL, yaptığı her şeyde ‘Display Greatness’ felsefesini yansıtıyor. Biz sporcular da mükemmelliği ararken aynı şeyi yapıyoruz. Spor üzerinden özel ilişkilere önem veren bir şirketle birlikte çalışmak mutluluk verici” dedi.
İşbirliği hakkında konuşan Harry Kane, “TCL Avrupa ekibiyle çalışmaktan heyecan duyuyorum. Bu belirsiz zamanlarda kaliteye, mükemmelliğe ve hayranlara iyi ve muhteşem deneyimler sunmaya odaklanan bir markayla çalışmak çok güzel” dedi.
TCL marka elçiliği hakkında konuşan Saul Ñíguez, “TCL ile işbirliği başladığı için çok mutluyum ve heyecanlıyım! Daha geniş kitlelere ulaştıracağımız spor tutkusunu tüketicilerin aile ve arkadaşlarıyla birlikte yaşaması heyecan verici bir deneyim haline getireceğiz” dedi.
Marco Reus da görüşlerini şu şekilde dile getiriyor: “TCL ile birlikte çalışmayı sabırsızlıkla bekliyorum. Özellikle içinde bulunduğumuz belirsiz zamanlarda TCL gibi güçlü bir şirketle yan yana olmak ve her şeye rağmen spor ruhunu ve pozitif enerjiyi birlikte yaymak benim için çok önemli.”
QNET, 50 ÜLKEDEN 200 BİN KATILIMCIYLA İLK SANAL V-CONVENTION’A EV SAHİPLİĞİ YAPTI
Yeni normali kucaklarken, doğrudan satış şirketi QNET, iki yılda bir düzenlenen amiral gemisi kongresini, büyük sanal bir etkinliğe dönüştürdü. Başlangıçta Malezya’da yapılması planlan üç günlük V-Convention, bu yıl 20’nci yıldönümünü kutladı. Pandemiyle mücadele için alınan güvenlik önlemleri ışığında kongre, 50’den fazla ülkeden 200 bin katılımcının ilgisini çeken sanal formatını başlattı. Sanal kongre, ONET’in en çok satış gerçekleştiren 3 bölgesinden biri olan ve Rusya ile Orta Asya’nın da bağlı olduğu Türkiye’den de büyük ilgi gördü.
V-Convention son birkaç yılda, dünyanın dört bir yanından 15 bin ila 20 bin arasında katılımcıyı, 2013 yılından bu yana konferansa ev sahipliği yapan Malezya’daki Penang adasına çekmişti. The V-Convention Connect olarak adlandırılan sanal format açılışında ise bu yıl katılımcılara, eğitim programları, ürün lansmanları, şirketten iş güncellemeleri, başarı hikayeleri ve iyi performans gösterenlerin tanıtıldığı çevrimiçi etkinliği içeren zengin bir deneyim sağlandı.
İlk V-Convention Connect veya #VCC2020 hakkında konuşan QNET CEO’su Malou Caluza, “Dünya çapındaki katılımcılarımıza, evlerinin rahatlığında bu benzeri görülmemiş erişimi başarıyla sağladığımız için çok heyecanlıyız. Bu yıl ayrıca QNET olarak 22’inci kuruluş yıldönümümüzü ‘Eskisinden daha da güçlüyüz’ sloganıyla kutluyoruz. 20’inci kez düzenlediğimiz V-Convention Connect etkinliğimiz ise bu yıl, 13 farklı dilde eş zamanlı çeviri sağlayan VTube + adlı kendi yayın platformumuz üzerinden düzenlendi. Kongremiz her zaman küresel topluluğumuz için tek bir çatı altında bir araya gelip, şirket, ürünlerimiz ve işimiz hakkında daha fazla bilgi edinmesi ve tanıştıkları insanlardan ilham alması için bir yer olmuştur” dedi.
Caluza sözlerine, “Fiziksel etkinliğin enerjisini yakalamak zor olsa da bu üç günlük kongreyi bağımsız temsilcilerimizi motive etmek, eğitmek ve onlara unutamayacakları zengin bir dijital deneyim sunmak için tasarladık. Bu V-Convention’da, her zamankinden daha geniş bir kitleye ulaşmayı başardığımızı söylemekten sevinç duyuyorum. Pandemide olağanüstü bir direnç sergileyen ve yeni normale çok çabuk uyum sağlayan bağımsız temsilci ağımıza minnettarız” diyerek devam etti. Sanal kongrenin öne çıkanları arasında, QNET ile Manchester City Futbol Kulübü arasındaki ilişki hatırasına yapılan, QNETCity Koleksiyonu altında eşsiz bir şaheser olan, yepyeni bir lüks İsviçre Saat modelinin lansmanı yer aldı. Manchester City’nin ikonik obsidyen mavisi renginin ve kadranında kulüp logosunun yer aldığı, 1894 olarak adlandırılan sınırlı sayıda üretilen saat, Manchester City’nin resmi kuruluş yılı olarak adlandırılıyor.
QNET ayrıca, şirketin Hindistan’daki müşterileri için özel olarak tasarlanmış, patentli bir “Carbonlokd” ayar teknolojisini kullanan, yüzen değerli taşlara sahip, birinci sınıf el yapımı mücevherlerden oluşan yeni bir seri olan Kinnari’yi de tanıttı.
Diğer önemli ürün lansmanları arasında, Belite markası altında bir dizi sağlıklı kilo yönetimi takviyesi ve Physio Radiance markası altında yeni bir sağlıklı yaşlanma cilt bakımı serisi yer aldı.
V-Convention Connect, 8 Eylül’de QNET’in 22. yıldönümü için düzenlenen sanal bir doğum günü partisiyle sona erdi.
İstanbul Yarı Maratonu’nda adımlar Koruncuk Kütüphanesi için atılıyor
Koruncuk Vakfı, İstanbul Yarı Maratonu’nda adımlarını “Koruncuk Kütüphanesi” için atacak gönüllülerini arıyor. 20 Eylül’de gerçekleşecek maraton için kayıtlar devam ederken, bağışlar yapılabiliyor.
Koruncuk Vakfı, 20 Eylül’de gerçekleşecek Vodafone İstanbul Yarı Maratonu’nda tüm gönüllülerini, Koruncuk Kütüphanesi’nin inşasına destek olmak için koşmaya çağırıyor.
Koruncukköy Bolluca’da yapım aşamasında olan Özel Koruncukköy Ortaokul Kız Yurdu içinde yer alacak olan Koruncuk Kütüphanesi, eğitime erişimleri risk altındaki 60 kız çocuğuna hizmet verecek. Maratonda beş bağışçıya ulaşan her Koruncuk Kahramanı’nın ismi de kütüphane girişine yazılacak.
Pandemi sürecinde yalnızca 21K koşusunun fiziki olarak gerçekleşeceği maratonda, 10K koşusu ise sanal ortamda yapılacak. Koşuya takım kurarak ya da bireysel olarak katılmak mümkün.
Tütün ihracatında hedef 1 milyar dolar
Türkiye’nin geleneksel ihraç ürünlerinden tütün, Türkiye’de farklı coğrafyalarda üretilen, yaklaşık 56 bin üretici ailenin geçim kaynağı olan bir tarım ürünü.
Gıda ürünleri dışında dünya genelinde üretimi en fazla yapılan tarım ürünü olan tütün, istihdam yanında, ihracat ve vergi gelirleri açısından geniş kitleleri ilgilendiren bir bitki.
Tütün mamülleri üzerinden alınan Özel Tüketim Vergisi ve Katma Değer Vergisi’nin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 7’ler civarında dolaştığını, tütün sektöründen elde edilen ÖTV tutarının 2018 yılında 42 milyar TL’yi aştığını, 2019 yılında ise 50,3 TL’ye ulaştığını dikkate aldığımızda tütün sektörünün ekonomimize katkısı daha net ortaya çıkıyor. ÖTV ve KDV toplamda yıllık 60 milyar TL’nin üzerinde vergi geliri tütün sektöründen elde ediliyor.
Türkiye’de tütün ihracatçılarımın tamamını bünyesinde barındıran Ege Tütün İhracatçıları Birliğimizin kayıtlarına göre Türkiye’nin tütün ve tütün mamulleri ihracatı yıllık 900 milyon dolar ile 1 milyar dolar bandında seyir izliyor.
2018 yılını 1 milyar 11 milyon dolarlık ihracat rakamıyla geride bırakan tütün sektörümüz, 2019 yılında 909 milyon dolarlık dövizi ülkemize kazandırdı.
2020 yılının ilk yarısındaki ihracatımız ise; 426 milyon 265 milyon dolar şeklinde gerçekleşti. 2019 yılının ilk yarısındaki ihracatımız ise 453 milyon 38 milyon dolardı.
2020 yılının ilk yarısında tütün mamulleri ihracatımız 213,5 milyon dolar olurken, tütün mamulleri ihracatında ilk sırayı 26 milyon dolarlık tutarla Suudi Arabistan aldı. Irak, 21.5 milyon dolarlık tutarla ikinci, Malta 19 milyon dolarlık tütün mamulleri talebiyle üçüncü sırada yer aldı. Tütün mamulleri ihraç ettiğimiz ülke sayısı 48 oldu.
Yaprak tütün ihracatından Türkiye 129 milyon dolar döviz geliri elde ederken ihracat yaptığımız ülkeler arasında ilk sıranın sahibi 33 milyon dolarlık tutarla ABD oldu. Endonezya’ya 13 milyon dolarlık, Polonya’ya 11,5 milyon dolarlık yaprak tütün ihraç ettik. 83,5 milyon dolarlık döviz geliri elde ettiğimiz kıyılmış, sarmalık tütün ve nargile tütün ihracatında İran 47 milyon dolarlık Türk tütünü tercih etti.
Pandemi döneminde dünya genelinde sokağa çıkma kısıtlamalarının yoğun yaşanması nedeniyle nargile salonlarının kapalı kalması nedeniyle nargile tütünü ihracatında bir daralma yaşanmakla birlikte, nargile tütünü ihracatı dışında sorun yaşamadık.
2020 yılının ikinci yarısında pandemide ikinci ve büyük bir dalga yaşanmadığı takdirde tütün ihracatında önemli bir daralma yaşanmasını beklemiyoruz. 2020 yılının ikinci yarısında ihracatta 1 milyar dolara ulaşacağımıza inanıyoruz.
Türkiye’de 7 coğrafi bölgemizin 6 tanesinde tütün üretimi yapılıyor. 2018 yılı verilerine göre 55 bin 871 üretici, 935 bin dönüm arazide, 75 bin 276 ton tütün üretimi gerçekleştirdi.
Türkiye, dünya genelinde 185 bin ton seviyesinde olan oryantal tip tütün üretiminde yüzde 32’lik payla dünya lideri konumunda yer alıyor.
Tütün üretiminde sürdürülebilirliği sağlayabilmenin yolunun sözleşmeli üretimden geçtiğine inanıyoruz. Hem üretici, hem de ihracatçılarımız için sözleşmeli üretim doğru model. Bu sadece üreticilerin üretimde kalacağına inanıyoruz. O nedenle, Türkiye’deki tütün üretiminin yüzde 87’si sözleşmeli üretimle elde ediyoruz.
Türkiye’de tütüncülük sektörü, son yıllarda sektörü tehdit eder boyutta büyüyen, kaçak tütün ticareti yapanlara karşı haksız rekabetle karşı karşıya kalmıştı.
Türk tütününün sürdürülebilirliği açısından 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda değişiklik yapılarak ticari amaçla makaron veya yaprak sigarı kağıdının doldurulmuş şekilde satışına 1 Temmuz itibariyle yasak getirildi.
Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan tütün ticareti yapanlar da aynı yasa kapsamında 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile yargılanacak. Ancak, yasadaki bu uygulama 2021 yılına ertelendi.
Ülke ekonomisini, ihracatını, çiftçinin gelirini ve sektörün yasal ticaretini korumak ve güçlendirmek adına izinsiz tütün ticareti yapanlara getirilecek bu yaptırım yasa dışı tütün ticaretini büyük ölçüde sonlandıracaktır. Önümüzdeki sene yasanın bu maddesi de yürürlüğe girdiğinde Türk tütün tarımı ve ihracatını korumak ve geliştirmek adına yapılmış bu düzenlemenin tam anlamıyla başarıya ulaşacağına eminim.
Kendi topraklarımızda kendi ürünümüze sahip çıkarak global tütün pazarında söz sahibi olmaya devam edeceğiz. Uluslararası piyasalarda markalaşmış Türk tütününü koruyabilmek için bu adımları atmamız gerekiyordu. Türkiye, bu sorunu 2017 yılında teşhis etti ama ceza uygulaması çeşitli nedenlerle ertelendi.
Bu yıl ise sarmalık tütünün, makaron içine doldurulmuş olarak veya yaprak sigara kağıdına sarılmış olarak satışına ceza uygulanmaya başlandı. Bu gelişme uluslararası piyasalarda markalaşmış Türk tütün tarımının sürdürülebilirliği için çok önemli bir adım oldu. Yetkililere buradan bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Türkiye’de tütün üretiminin ve ihracatının sürdürülebilirliği için Akhisar’da bulunan ve Manisa Celal Bayar Üniversitesi bünyesinde eğitim hayatını devam ettiren Tütün Eksperliği Yüksekokulu’nun Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bünyesine Alınmasının faydalı olacağına inanıyoruz. 2020 yılının ikinci yarısında da ihracatımızın artması için çalışmaya devam edeceğiz.
Türk işverenlerin 2020’nin son çeyreği için istihdam beklentileri cesaret verici seviyede
ManpowerGroup İstihdama Genel Bakış Araştırması’na göre araştırma kapsamında yer alan sekiz sektörün tamamında dördüncü çeyreğe yönelik istihdam artışı beklentisi hakim olurken, Üretim sektörü mevsimsel verilerden arındırılmış +%20 istihdam görünümüyle bu sektörler arasında en olumlu istihdam beklentisi gösteren sektör oldu. İstihdam beklentisi bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 13 puan, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla da yüzde 5 puan artış gösterdi. Türkiye bu sonuçlarla dünyada dördüncü çeyrek için en olumlu istihdam görünümüne sahip üçüncü ülke oldu.
ManpowerGroup İstihdama Genel Bakış Araştırması, Türk işverenlerin 2020’nin dördüncü çeyreğine yönelik olarak cesaret verici seviyede işe alım beklentilerine sahip olduğunu ortaya koydu. COVID-19 salgınının şartları altında 739 Türk işverenin görüşlerine dayanan verilere göre Türk işverenlerin yüzde 19’u 2020’nin dördüncü çeyreğinde istihdam artışı beklerken, yüzde 12’si azalma öngörüyor ve yüzde 66’sı ise değişiklik olmayacağını tahmin ediyor. Dördüncü çeyreğe yönelik net istihdam görünümü ise +%7’yi gösteriyor. Mevsimsel verilerden arındırılmış görünüm ise +%10 olarak ölçülüyor. Türkiye bu oranla, Tayvan (+%20) ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (+%14) ardından tüm dünyada en iyi istihdam görünümüne sahip üçüncü ülke oldu. Bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 13 puan artış gösteren işe alım planları geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 5 puan daha yüksek olarak ölçüldü.
Türk işverenler çalışanların sağlığı ve refahına odaklanıyor
ManpowerGroup İstihdama Genel Bakış Araştırması’nda, COVID-19’un çeşitli pazarlardaki istihdam ortamına yönelik etkisini ortaya koyma, salgının kurumsal faaliyetler üzerindeki etkisine dair işveren görüşlerini belirleme ve COVID-19 sonraki döneme dair işe alım beklentilerini anlama amacıyla işverenlere dört ek soru yöneltildi. Türk işverenlerin yüzde 58’i COVID-19 salgınının öncesindeki işe alım seviyelerine ulaşılamayabileceği görüşünü bildirirken, yüzde 11’i COVID-19 öncesi işe alım seviyelerine ulaşmanın dört ila dokuz ay sürebileceğini ifade etti. İşverenlere, iş koruma ya da izin planı kapsamına alınan mevcut işgücünün durumuna ilişkin bir soru da yöneltildi. İşverenlerin yüzde 28’i söz konusu işgücünü tam zamanlı olarak işe döndürmeyi planladıklarını belirtirken, yüzde 5’i söz konusu işgücünün azaltılmış çalışma saatleri ile çalışacağını belirtti. Türk işverenlerin yüzde 80’i önümüzdeki altı ay boyunca tam zamanlı işgücü seviyesinin aynı kalacağı beklentisini paylaştı. Türk işverenlerin yüzde 65’inden fazlası ise COVID-19 salgınının etkilerine karşı çalışanlarına farklı seçenekler sunacaklarını bildirdi. Söz konusu işverenlerin yüzde 39’u çalışanlarına sağlık ve refah içerikli çözümler sunulacağını kaydetti.
ManpowerGroup Türkiye Genel Müdürü Feyza Narlı, Türkiye’nin 2020 dördüncü çeyrek istihdam görünümü hakkında şunları söyledi: “Küresel ekonominin COVID-19 salgınının yıkıcı etkileri çerçevesinde bütünüyle durmasına tanık olduğumuz 2020 hem işverenler hem de iş arayanlar açısından oldukça zorlayıcı bir yıl oluyor. Bununla birlikte ülkemizde istihdam beklentisinin, hükümetin teşvikleriyle artan talep ışığında ciddi yükselişlerin yaşandığı Üretim ve İnşaat sektörleri başta olmak üzere araştırma kapsamındaki tüm sektörlerde toparlanma emareleri görülmesinden mutluluk duyuyoruz. 2021’in ilk çeyreğinde daha da güçlü bir istihdam görünümü görmeyi umut ediyoruz.”
Dördüncü çeyrek için en yüksek istihdam artışı beklentisi Üretim sektöründe
ManpowerGroup İstihdama Genel Bakış Araştırması verilerine göre, araştırma kapsamındaki sekiz sektörün tamamı işverenler önümüzdeki çeyrekte işe alım seviyelerinde artış beklentisine sahip. İşverenlerin en güçlü işe alım beklentileri bildirdiği sektör +%20 istihdam görünümüyle Üretim sektörü olurken, istihdam görünümünün +%13 olarak ölçüldüğü İnşaat ve Diğer Üretim sektörlerinde de istikrarlı işe alım beklentisi bulunuyor. Finans ve Kurumsal Hizmetler ile Restoran & Otelcilik sektörlerinde istihdam görünümü +%11 olarak ölçülürken, Toptan ve Perakende Ticaret Sektöründe görünüm +%9 oldu. İşe alım beklentilerinin ortalama düzeyde seyrettiği İlaç sektöründe işverenler +%8’lik istihdam görünümü sunarken, Diğer Hizmetler sektöründe bu oran +%1 olarak ölçüldü.
MVA[1] İstihdam Görünümü (%) | |
ÜRETİM | +%20 |
İNŞAAT | +%13 |
DİĞER ÜRETİM | +%13 |
FİNANS VE KURUMSAL HİZMETLER | +%11 |
RESTORAN & OTELCİLİK | +%11 |
TOPTAN VE PERAKENDE TİCARET | +%9 |
İLAÇ | +%8 |
DİĞER HİZMETLER | +%1 |
Yılın bir önceki çeyreğiyle kıyasla işe alım beklentilerinin sekiz sektörün tümünde güçlendiği görülüyor. En çok göze çarpan yükselişler yüzde 27 ve yüzde 22 puan artışla İnşaat ve Üretim sektörlerinde bildirilmiş bulunuyor. Restoran & Otelcilik sektöründeki işverenlerin bildirdiği artış yüzde 17 puan olurken Diğer Üretim sektörü işverenlerinin işe alım beklentileri yüzde 13 artmış bulunuyor. Bununla birlikte Toptan ve Perakende Ticaret ile İlaç sektörlerindeki istihdam görünümleri bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 8 ve 7 puan yükseliş gösteriyor.
Önceki yılın aynı dönemine kıyasla sekiz sektörün altısında daha yüksek işe alım beklentileri göze çarpıyor. En çarpıcı yükselişler yüzde 13 ve yüzde 10 puan artışla İnşaat ve Toptan ve Perakende Ticaret sektörlerinden bildiriliyor. Üretim ve Diğer Üretim sektörlerinde ise istihdam görünümleri bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 8 puan daha güçlü. Bir önceki yıla kıyasla daha düşük işe alım beklentisi sergileyen iki sektör ise yüzde 4 puan düşüşle İlaç ve yüzde 3 puan düşüşle Diğer Hizmetler sektörleri oldu.
Son çeyreğe yönelik en güçlü istihdam görünümü Marmara ve Karadeniz bölgelerinde
Araştırma kapsamındaki beş bölgenin tamamında işverenler, önümüzdeki çeyrek boyunca personel sayısının artmasını bekliyor. En güçlü istihdam piyasasının beklendiği bölgeler +%14 ile Marmara ve +%13 ile Karadeniz bölgeleri olurken, görünümün +%10 düzeyinde olduğu İç Anadolu ve +%9 olarak ölçüldüğü Ege bölgelerinde de orta düzeyde istihdam artış beklentisi bulunuyor. Belirli düzeyde istihdam artışı beklentisinin hakim olduğu Akdeniz Bölgesi’nde ise istihdam görünümü +%7 olarak ölçülüyor.
MVA İstihdam Görünümü (%) | |
MARMARA | +%14 |
KARADENİZ | +%13 |
İÇ ANADOLU | +%10 |
EGE | +%9 |
AKDENİZ | +%7 |
Bir önceki çeyreğe kıyasla tüm bölgelerde işe alım beklentileri güçlenmiş görünüyor. En kayda değer yükseliş yüzde 22 puan artışla Akdeniz’deki işverenler tarafından bildirilirken, görünümlerin sırasıyla yüzde 17 ve 12 puan arttığı Marmara ve İç Anadolu’daki olumlu beklentiler de göze çarpıyor. Ege Bölgesi istihdam beklentisi bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 4 puan güçlenirken Karadeniz Bölgesi de yüzde 2 puan artış bildiriyor.
Bir önceki yıl ile kıyaslandığında beş bölgenin dördünde işe alım planları güçlenmiş görünüyor. En çok göze çarpan artış yüzde 13 puanla Karadeniz Bölgesi’nde yaşanırken, Marmara Bölgesi’ndeki işverenler yüzde 7 puan, İç Anadolu Bölgesi’ndeki işverenlerse yüzde 6 puan artış bildiriyor. Ege Bölgesi işverenlerinin işe alım beklentileri ise bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 2 puan azalmış görünüyor.
Büyük, Orta ve Küçük ölçekli şirketlerdeki işverenler dördüncü çeyrekte istihdam artışı bekliyor
2020’nin dördüncü çeyreğinde dört organizasyon kategorisinin üçünde işe alım beklentisi bulunuyor. Veriler mevsimsel verilerden arındırıldığında büyük şirket işverenleri +%27 istihdam görünümü ile sağlıklı işe alım faaliyetleri bildirirken Orta ve Küçük ölçekli şirketlerdeki görünümler +%14 ile +%9 olarak sıralanıyor. Bununla birlikte Mikro ölçekli şirketlerdeki işverenler %0’lık görünümle sabit bir istihdam pazarı bekliyor.
Önceki çeyrekle karşılaştırıldığında Büyük ölçekli işverenlerde istihdam görünümü yüzde 27 puan yükselirken, Orta ve Küçük ölçekli işverenlerde de sırasıyla yüzde 19 ve yüzde 17 puan artış gözlemleniyor. Mikro ölçekli işverenlerse istikrarlı bir görünüm sunuyor.
Geçen yılın aynı dönemiyle kıyaslandığında tüm kurum ölçeklerinde işe alım beklentileri güçlenmiş bulunuyor. Orta ölçekli işverenler yüzde 7 puan yükseliş bildirirken, Küçük ölçekli şirket işverenlerinin görünümü yüzde 6 puan artmış bulunuyor. Bir önceki yıla kıyasla Büyük ölçekli şirketlerdeki işe alım planları yüzde 5 puan güçlenirken, Mikro ölçekli şirketlerde artış oranı yüzde 2 olarak ölçülüyor.
Europcar ve Turkcell Platinum’dan indirim ayrıcalığı
Avrupa’nın önde gelen araç kiralama şirketlerinden Europcar, iletişim devi Turkcell Platinum ile gerçekleştirdiği özel indirim kampanyasında 9 Ocak 2022’ye kadar araç kiralayanlara büyük fırsatlar sunuyor.
Turkcell Platinum müşterileri, Europcar’dan yapacağı araç kiralamasında kira bedelinden yurt içinde yüzde 30, yurt dışında yüzde 10 indirimden faydalanabilecek. İndirimin yanı sıra, Europcar ile yapılacak hizmet sözleşmesi sonrasında, hızlı check-in/check-out ile sadece ehliyet beyanında bulunarak kiralama yapabilmek mümkün olacak.
Kampanya kapsamında sunulan avantajların yanında Turkcell Platinum Black müşterilerine Europcar’dan yapacakları araç kiralamalarında kira bedelinden yurt içinde yüzde 35 indirim uygulanacak ve istenilen mesafeye uygunluk durumuna göre vale hizmeti sağlanacak. Kiralama ofisine 30 kilometre mesafedeki teslim noktalarına ve daha uzak noktalara yapılan teslimatlarda personel uygunluğuna bağlı olarak programda belirlenen oranda vale hizmetine indirim uygulanacak.
Kampanyaya katılmak için bir şifre yeterliEuropcar yüzde 30 indirim kampanyasına katılmak isteyen Turkcell Platinum müşterileri akıllı telefonlarındaki Turkcell Platinum uygulamasının seyahat sekmesinden kendilerine özel şifreler ile Europcar’ın internet sitesinden online rezervasyon yapabilecekler. Şifre alındıktan sonra, Europcar internet sitesi dışında +90 850 377 0 377 numaralı telefondan Europcar Çağrı Merkezi ile de iletişim kurularak, araç kiralama işlemi gerçekleştirilebilecek. Kampanya boyunca Turkcell Platinum müşterileri, ek sürücü indiriminden de yüzde 30 indirim fırsatıyla faydalanabilecekler.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, 2020 yılının ilk yarısını değerlendirdi;“Ambalajlı zeytin ve zeytinyağı ihracatını arttırmak için tarımsal ürünlerde ihracat iadesi desteklerinde yüzde 100 artış gerekli”
Nuh Tufanı sonrasında Hz. Nuh’un gemisine beyaz bir güvercinin canlılık belirtisi olarak, ağzında zeytin dalı ile dönmesi nedeniyle, zeytin yüzyıllardır barışın simgesi olarak kabul ediliyor.
Zeytin, tüm semavi din kitaplarında da kutsal meyve olarak tanımlanıyor. Zeytin ve zeytinyağından hiçbir kimyasal işleme tabi tutulmadan elde edilen zeytinyağı sağlık açısından pek çok faydayı bünyesinde barındırıyor.
Dünya genelinde, sağlıklı ürün tüketme yükselen bir trend. Bu süreçte zeytin ve zeytinyağına olan talepte sürekli bir artış var. Zeytinyağını en çok zeytin üreticisi olan Akdeniz çanağındaki ülkeler tüketirken, son yıllarda Uzakdoğu ve Amerika’da da zeytinyağı tüketiminde önemli artışlar kaydediliyor.
Dünya genelinde yıllık 3.2 milyon ton zeytinyağı üretimi olurken, tüketim de 3 milyon tonun üzerinde ve bu rakam sürekli artıyor. Türkiye ise; yıllara göre değişmekle birlikte sofralık zeytin üretiminde yıllık ortalama 450 bin tonluk üretimle dünyada ikinci ya da üçüncü sırada yer alırken, zeytinyağı üretiminde ise ortalama 200 bin tonluk üretimle dünya sıralamasında dördüncü ya da beşinci sıranın sahibi oluyor.
Türkiye, 2002 sonrasında zeytincilik sektörüne büyük bir yatırım yaptı. 2002 yılında 90 milyon civarı olan zeytin ağacı varlığımızı bugün 177 milyon seviyelerine çıkardık.
Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre yeni dikim ağaçlarımızın verimli hale gelmesiyle birlikte sofralık zeytin rekoltemiz 1 milyon 200 bin tona, zeytinyağı rekoltemiz ise 650 bin tona ulaşacak.
Bu rekoltelere ulaştığımız takdirde sofralık zeytinde dünya birinciliği Türkiye’nin olurken, zeytinyağında da dünyada ikinci sıraya Türkiye’nin adı yazılacak.
Türkiye, üretimde bu seviyelere ulaştığı takdirde ihracatta da dünya genelinde fiyat yapıcı konuma gelecek. Bugün en parlak sezonumuzda 400 milyon dolar seviyelerinde olan sofralık zeytin ve zeytinyağı ihracatımızın 1.5 milyar dolar seviyelerine çıkmasını bekliyoruz.
Gelecek ile ilgili projeksiyonu ortaya koyduktan sonra 2020 yılının ilk yarısındaki performansımızı ortaya koymak istiyorum.
2020 yılının Ocak – Haziran döneminde Türk zeytincilik sektörü olarak 141 milyon dolarlık ihracata imza attık.
Yılın ilk yarısındaki ihracatımız 2019 yılının aynı dönemine göre yüzde 10’luk düşüş gösterse de, Haziran ayında daha başarılı bir performans ortaya koyduk.
Haziran ayında yüzde 21’lik ihracat artış hızıyla 19 milyon 60 bin dolarlık döviz getirisi sağladık. Sektörümüzün ihracat rakamları pek çok sanayi sektörü ile karşılaştırıldığında küçük gibi görünse de tamamına yakını yerli girdi ile yapılan ihracatımızın katma değerinin yüksekliğini takdirinize bırakıyorum.
Zeytin ve zeytinyağı sektörünü domine eden bir oyuncu olabilmemiz için sürekliliğimizin olması gerekiyor. Bunun yolu da üretimde verimlilikten geçiyor. İspanya 330 milyon zeytin ağacı varlığı ile her yıl 1.5 milyon tonun üzerinde zeytinyağı üretirken, Türkiye’nin 177 milyon zeytin ağacından ortalama 200 bin ton zeytinyağı alması izaha muhtaç. Kamu ve özel sektör olarak zeytincilik sektöründe verimliliği arttıracak adımları hızla atmamız gerekiyor.
Bu adımları attığımız takdirde yıllık 21 bin ton seviyesinde olan kutulu zeytinyağı ihracatımızı da arttırmanın formülünü bulmuş oluruz. Aksi takdirde Türkiye’nin zeytinyağında var yıllarında dünyanın stokçusu olmaktan öte gitmemiz mümkün olmaz.
Mevcut durumda Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı ihracatında lider pazarlarına baktığımız zaman Sofralık zeytin ihracatımızda ilk 5 ülke, sırasıyla, Almanya, Irak, Romanya, ABD ve Bulgaristan şeklinde olurken, zeytinyağında ABD, Suudi Arabistan ve Japonya en önemli ihraç pazarlarımız arasında yer aldı.
Ülke olarak bizim dünya zeytin ve zeytinyağı ticaretinde daha fazla söz sahibi olmamız ve ihracatta sürekliliği sağlamamızın yolu üretim artışından geçiyor. 150 milyonu meyve veren, 30 milyonu henüz verime geçmemiş, toplamda 180 milyona ulaşan ağaç varlığımızın önümüzdeki yıllarda, küresel iklim değişikliğinin elverdiği ölçüde, kademeli olarak verime geçmesiyle birlikte, biz de inşallah dünya ticaretinde yavaş yavaş ağırlığımızı hissettireceğiz.
Diğer yandan, zeytin ağacı varlığımızı arttırırken, ihracat sektörümüzün ihtiyaçları da gözetilmeli, doğru çeşitlerin, en yüksek verimin ve kaliteli ürünün elde edildiği doğru yörelerde dikimi desteklenmelidir. Örneğin; Manisa-Uslu, Domat ve Çelebi, Aydın-Memecik ve Çelebi, Bursa-Gemlik, Nizip-Kilis yağlık gibi türlerine özellikle destek verilerek hem ihracatımızın iri taneli zeytin ihtiyacı, hem de yağlık zeytin ihtiyacımız doğru çeşitlerle karşılanmış olacaktır.
Ayrıca, Türkiye’de sayısı 80 milyon adet olduğu tahmin edilen ağırlıklı olarak Orman ve Hazine arazilerindeki delice zeytin ağaçlarından en az 20-25 milyon adedinin aşılatılarak üretime kazandırılması da sektörümüze çok büyük fayda sağlayacaktır.
Zeytin fakir toprakların meyvesidir ve ülkemizde kıraç topraklarda yetişen zeytin ağaçlarının büyük bir kısmı sulama altyapısından yoksundur. Bu bakımdan damla sulama sistemleri, derin kuyu açılması ve elektrik harcamaları konularında Bakanlıklarının acil desteğine ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca çiftçimize verilen mazot ve gübre desteğinin de artırılması büyük önem taşımaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığımızın vereceği 1 birim desteğin 10 yıl içerisinde ülke ekonomisine 10 birim olarak geri döneceğinden hiç şüphemiz yoktur.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği olarak öncelikli hedefimiz, yüksek katma değere sahip, ambalajlı zeytin ve zeytinyağı ihracatımızın payının artırılmasıdır. Bunun sağlanabilmesi için, Tarımsal Ürünlerde İhracat İadesi Desteğinin artırılması çok büyük önem arz ettiğinin altını çizmek istiyorum.
Ülkemizin hem sofralık zeytinde hem de zeytinyağı ihracatında İspanya, İtalya, Yunanistan gibi rakip ülkelerle rekabette zorlanmasının en büyük nedeni ülkemiz aleyhine oluşan maliyet farkıdır. Ülkemizde ihracatçıya sağlanan “Tarımsal Ürünlerde İhracat İadesi” desteği çok düşük düzeydedir. Zeytin ve zeytinyağına sağlanan ihracat desteklerinin en az yüzde 100 oranında artırılması durumunda, diğer üretici ülkelerle rekabet edebilir bir düzeye gelmiş olacağız.
Şu an ambalajlı zeytinyağı ihracatında ton başına 1600 TL’ye kadar, sofralık zeytinde ise 630 TL’ye kadar ihracat iadesi sağlanmaktadır.
Ülkemizde geniş bir coğrafyada tarımsal üretimi yapılan zeytin ve zeytinyağına ait rekolte tahmin çalışmaları maalesef diğer ülkelerde olduğu gibi uydu fotoları gibi yeni teknolojileri içeren bir sistem yerine üretim bölgelerinde yapılan gözlem ve incelemelere dayalı olarak yapılmaktadır.
Bunun sonucunda başta tespit edilen rekolte değerleri sezon içinde aşağı veya yukarı yönlü olarak revize edilmek durumunda kalmaktadır. Bu da iç piyasa satışlarında ve ihracatta sıkıntılara yol açabilmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığı eşgüdümünde yapılan çalışmalarda modern teknolojileri kullanarak daha gerçekçi rekolte tahmin değerlerine ulaşabilmeliyiz.
Türk zeytinyağının rekabetçiliğinin artması için Avrupa Birliği’nin Türk zeytinyağına tanımış olduğu yıllık 100 tonluk kotanın arttırılması şart.
AB ve Türkiye arasındaki Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi görüşmeleri çerçevesinde AB’nin ülkemize uygulamakta olduğu zeytinyağı gümrük vergisinin sıfırlanması ya da Avrupa Birliği’nden ülkemiz menşeli zeytinyağı için en az 30.000 tonluk vergiden muaf bir kota alınmasının Türk Zeytin ve zeytinyağı sektörü için çok faydalı olacağı görüşündeyiz.
Son değinmek istediğim husus ise; sağlık iksiri ve şifa kaynağı olan zeytinyağında olan KDV’nin yüzde 8’den yüzde 1’e indirilmesi iç tüketimi artıracak ve böylece orta ve uzun vadede kalp, damar ve kanser hasatlıkları için yapılan sağlık harcamaları azalacak ve Sağlık Bakanlığımızın ilaç harcama bütçesine azaltıcı yönde katkı da sağlanmış olacaktır.
Coface, Türk şirketlerine 4 milyar Euro Güvence Desteği Sağlıyor
Dünya genelinde şirketlerin yüzde 80’inin ödenmeyen alacaklarla karşı karşıya kalmasından yola çıkan EGİAD, üyelerinin ticari alacaklarını güvence altına alabilmeleri için bir yol haritası sunmak amacıyla “Uluslararası Alacak Risk Yönetimi” webinarı düzenledi.
EGİAD, IFM’nin, uluslararası finans kuruluşları arasında belirgin fark yaratan ve katma değer oluşturanları seçtiği elemelerde 4.kez ‘Türkiye’deki En İyi Alacak Sigortası Şirketi’ seçilen Coface Türkiye’yi üyeleriyle buluşturdu. Coface Sigorta Genel Müdürü Ali Gençtürk’ün konuk konuşmacı olarak yer aldığı webinarda, her ülkede değişen riskler ve ticari alacak sigortasının kapsamı ele alındı.
Dünya Ticaret Hacminde Yüzde 4.3’lük Daralma
Toplantının açılış konuşmasını yapan EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aslan, Alacak Sigortası’nın hem yurt içi hem de ihracat alacaklarını güvence altında tutarak şirketlerin nakit akışına destek olduğunu belirtti. Aslan, koronavirüs salgınının tekrar tepe noktaya ulaştığını ve ekonomide yarattığı tahribatın Türkiye’de onbinlerce KOBİ’yi derinden etkilediğini hatırlatarak, “Bu zorlu süreçte iş dünyasındaki KOBİ’ler için yol haritası çıkarmak çok önemli. Salgının küresel çapta yarattığı etki ile birlikte felce uğrayan arz-talep dengesi, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de on binlerce şirketin iş modelinde devrimsel değişimlere yol açacak. Bu süreci en az zararla atlatmak için ise başta çalışan sağlığını garanti altına almak olmak üzere nakit akışını sağlama almak, kredi ve desteklerden azami ölçüde yararlanmak büyük önem taşıyor. Dünya genelinde ortalama şirket iflaslarında artış bekleniyor. Özellikle pandemi şoku yükselen ekonomilerde daha da sert yaşanabilir. 2020 yılında dünya ticaret hacminde yüzde 4.3’lük daralma yaşanacağı tahminini de göz önüne aldığımızda ciddi stratejiler geliştirmek elzem” dedi. Bu doğrultuda risk yönetimi bakımından bir şirketin alacakları ile ilgili adımlar atmasının oldukça önemli olduğunu kaydeden Aslan, “Alacaklar aslında nakit akışın da sağlıklı olması bakımından doğrudan etkisi olan bir unsur. Bilançoyu elimize aldığımızda alacaklarla ilgili birçok farklı sınıflandırmayı görüyoruz. Sınıflandırmanın temelinde odaklandığımız husus ödemelerin gecikmesi ve faturaların ödenmeme riski. Ticari alacak sigortası, şirketleri hem yurt içinde hem de yurt dışında ödenmeyen faturalara karşı korumaktadır. Ticari alacak sigortası teklifi KOBİ’lerden çok uluslu şirketlere kadar tüm ölçekteki şirketlere sunulmaktadır. Özellikle bu hizmetle daha önce tanışmamış üyelerimizin dikkatle incelemelerini tavsiye ederim. Yeniden yapılanma, finans ve insan kaynakları gibi departmanları oluşturmak ve gerçek anlamda kurumsal bir yönetim sağlamak, ticari alacak sigortası gibi güvenli ticaret araçlarını kullanmak, stok ve maliyet yönetimine daha fazla özen göstermek, dijital ortamda var olabilmek gibi adımları atmak için de en doğru zamanda olduğumuzu düşünüyorum’ diye konuştu.
Coface Sigorta Genel Müdürü Ali Gençtürk ise, konuşmasına özellikle global anlamda güvenli ticaretin ve risk kavramlarının daha fazla önem kazandığı bir dönemden geçildiğini belirterek başladı. Ticari alacak riski yöneten bir firma olarak, Türk firmalarına gerek ihracat gerek yurt içi alacakları ile ilgili verilen hizmetin çözüm üretici olduğunu kaydetti.
Coface Olarak Türk Alıcılara 4 milyar Euro Güvence
Coface olarak doğrudan veya iş ortakları aracılığıyla 100 ülkede mevcudiyetini sürdürmekte olduklarını ve 200’den fazla ülkede müşteriler için destek sağlarını vurgulayan Gençtürk, pirim üretiminde Türkiye’nin 11. sırada yer alarak iyi bir noktada olduğuna vurgu yaptı. Coface olarak Türk alıcılara 4 milyar Euro güvence verdiklerini vurgulayan Gençtürk, büyük bir finanse desteğin gerçekleştiğine işaret etti.
Covid Sürecini Türkiye İyi Yönetti
Türkiye’nin Covid sürecinde erken önlemler ve desteklerle Avrupa’ya göre iyi bir süreç yönettiğini ifade eden Coface Sigorta Genel Müdürü Ali Gençtürk, 2021’de de benzer desteklerin mutlaka devam etmesi gerektiğini vurguladı. Türk ihracatçılarının mutlaka bir destek almasının önemine de dikkat çene Gençtürk, şirket yönetimlerini ihtiyatlı olmaya davet etti.
Amerika Şirketlerinde İflas Oranları Yüksek
Covid sürecinde 2. dalga olmayacak senaryosu dahilinde Asya Pasifik ülkelerin daha çabuk bir toparlanma sürecine gireceğini belirten Coface Türkiye Genel Müdürü Ali Gençtürk, Dünya geneline bakıldığında ise bazı şirketlerin bu geçişi iyi yönetemeyerek iflas noktasına geldiğini kaydederek, “2021’de bu iflaslar artarak yüzde 25-30 oranında seyredecektir. Haftalık iflas oranlarına baktığımızda Amerika yüksek oranda gidiyor. İngiltere, Portekiz ve İtalya’da da ciddi bozulmalar bulunmakta” dedi.
Küçük Şirketlerin Riski, Tahsil Edilemeyen Alacaklar
Coface Türkiye Genel Müdürü Ali Gençtürk, Pandemi sürecinde, özellikle küçük şirketler için tüm dünyada en büyük riskin tahsil edilemeyen alacaklar olduğunu vurguladı. Vade uzatımları ve ardından gelen iflas oranlarındaki artışın firmaların alacaklarını korumak için ticari alacak sigortasını daha da vazgeçilmez hale getirdiğini dile getiren Gençtürk, “Peşin çalışmayı talep etmek ise hem iç pazarda hem de ihracatta alıcıyı her zamankinden daha fazla kaybetme riski taşıyor” dedi.
Tüm dünyada Coface’ın en iyi senaryosunda bile şirketlerin kredi risklerinin yükseleceğini kaydeden Gençtürk, “Özellikle pandemi şoku, yükselen ekonomilerde daha da sert yaşanabilir. 2020 yılında dünya ticaret hacminde yüzde 4.3’lük daralma yaşanacağı tahminini de göz önüne aldığımızda, dikkat çekilecek bir diğer konunun da tek alıcı bağımlılığı olduğunu belirtmek istiyorum. Bu firmalar için en önemli strateji değişikliği, olası tedarik zinciri kesintilerini öngörerek güvenli alıcı sayısını artırmak olmalıdır.”
Doğru ve Hızlı Karar Vermelisiniz
Gençtürk sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Tüm dünyadaki gelişmeleri dikkate alarak KOBİ’lerin doğru ve hızlı karar verme yeteneklerini geliştirmelerini öneriyoruz. Şirket yapısının günümüz dünyasında teknolojik dönüşüme uyumlu ve gerekliliklerini sağlamış olması bir başka önemli nokta. Yeniden yapılanma, finans ve insan kaynakları gibi departmanları oluşturmak ve gerçek anlamda kurumsal bir yönetim sağlamak, ticari alacak sigortası gibi güvenli ticaret araçlarını kullanmak, stok ve maliyet yönetimine daha fazla özen göstermek, dijital ortamda var olabilmek gibi adımları atmak için de en doğru zamanda olduğumuzu söyleyebiliriz.”
Toyota, Türkiye Rallisi Öncesi Podyum Başarısıyla Liderliğini Devam Ettiriyor
TOYOTA GAZOO Racing Dünya Ralli Şampiyonası takımı, 2020 WRC sezonunun yeniden başlamasıyla birlikte şampiyonaya hızlı geri döndü. Estonya Rallisi’nde, özellikle pazar günü kusursuz bir performans ortaya koyan Toyota, Kalle Rovanperä ile Güç Etabı’nı kazanarak son gün 6 etabın tamamını birincilikle bitirmeyi başardı ve poyumda da kendine yer bulmayı başardı.
Estonya Rallisi’ nde Sébastien Ogier ile üçüncülüğü elde eden Toyota, genel klasmanda diğer pilotları Elfyn Evans dördüncü ve Kalle Rovanperä ile beşinci oldu. Estonya Rallisi’ndeki bu sonuçlarla birlikte TOYOTA GAZOO Racing, 18-20 Eylül tarihlerinde Marmaris’te gerçekleştirilecek Türkiye Rallisi öncesinde Markalar Şampiyonası ve Pilotlar Şampiyonası’nda liderliğini korudu.
Estonya Rallisi’nde toplam 17 etabın 11’inde Toyota Yaris WRC ilk sırayı almayı başardı. Sébastien Ogier 5, Kalle Rovanperä 5 ve Elfyn Evans 1 etapta üstünlüklerini ortaya koyarak sıra dışı performanslar sergilediler.
Estonya Rallisi’nin ardından değerlendirmeler yapan takım kaptanı Tommi Mäkinen, yarış sonucunun tüm takım için oldukça iyi olduğunu ifade ederek, “Bu sonuçlar bizi Pilotlar ve Markalar Şampiyonası’nda zirvede tuttu. Testlerde karşılaştıklarımıza göre hafta sonu daha farklı şartlar vardı. Yine de son gün tüm pilotlarımızın en hızlı zamanlara imza attığını gördük. Özellikle genç bir sürücü için Kalle’nin hızı etkileyiciydi. Güç Etabı’nda olduğu gibi büyük baskı altındayken en iyi performansını ortaya koyuyor. Cumartesi günü lastik problemimiz olmasaydı, muhtemelen genel klasmanda çok daha iyi yerlerde olabilirdik” dedi.
Yarışı üçüncü sırada tamamlayan TOYOTA GAZOO Racing pilotu Sébastien Ogier ise ralliyi podyumda tamamlamanın olumlu bir sonuç olduğunu ifade ederek, aynı zamanda daha fazla potansiyele sahip olduklarının altını çizdi.
2020 Dünya Ralli Şampiyonası’nda takımlar, 4 yarışın ardından rotasını 18-20 Eylül’de gerçekleştirilecek Türkiye Rallisi’ne çevirdi. Sezonun en zorlu yarışlarından biri olması beklenen Türkiye Rallisi’nde, sıcak hava şartları ve toprak etaplardaki kayalar, hem pilotlar hem de otomobiller için heyecan verici bir mücadelenin yaşanmasını sağlayacak.
Dijitalleşme ticarette ana akıma dönüşüyor
Dijital araç ve hizmetlerle beraber dünya köklü bir değişim yaşıyor. 6. Uluslararası İzmir İş Günleri toplantısının ikinci oturumunda, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi’nin moderatörlüğünde Serdar Kuzuloğlu’nun katılımıyla müşterisinden şirketine dijitalleşen iş yapış şekilleri, reklam, pazarlama ve iletişim modelleri konuşuldu.
Son dönemde dijitalleşme ve e-ticaretin artış gösterdiğinden bahseden Jak Eskinazi, pandemi sürecinin e-ticaretin gelişimini 5 yıl öne çektiğini söyledi.
“Bu dönemde, ülkemizde 5 milyon kart ilk defa internet alışverişinde kullanıldı. Yani milyonlarca vatandaşımız ilk defa e-ticaret ile tanıştı. Yaş bazında bir çalışma yapıldığında, eminim, e-ticaret yoluyla ilk defa alışveriş yapan vatandaşlarımız arasında 65 yaş ve üzeri olanlar önemli bir yer kaplayacaktır. Gelecekte perakende satışın yerini almaya aday olan e-ticaret her yıl yüzde 30 büyüyen bir sektör. 2021’de global e-ticaret pazarının 5 trilyon dolar olması öngörülüyor. Dijitalleşme, üretim süreçlerini ve dolayısıyla tüm dünya ekonomisini ciddi şekilde dönüştürmeye başladı. 2022 yılına kadar dünya ekonomisinin en az yüzde 60’ının dijitalleşmesi bekleniyor.”
Eskinazi’ye göre kendini dijitale taşıyamayan her şirket, her kurum rekabette bir adım geride kalacak ve yeni normale adapte olmak için sanal ortamda hizmet verebilmek, bunu güvenli ve hızlı kılmak elzem.
“İhracatçılar olarak biz de bu durumdan müstesna değiliz. Bütün pazarlama ve satış kanallarımızı dijital hala getirmemiz gerekiyor. Ege İhracatçı Birlikleri olarak, Haziran ayında Türkiye’de ilk olarak gerçekleştirdiğimiz Shoedex Sanal Fuarı ve Dubai Sanal Heyeti ile bu dönüşümün ilk adımlarını attık. Önümüzdeki günlerde gıda sektörüne yönelik düzenleyeceğimiz Sanal Fuar ve sektörün yoğun ilgisi nedeniyle yenisini düzenleyeceğimiz Shoedex ve Hollanda’ya yönelik hazır giyim sanal ticaret heyetiyle bu adımlarımızı büyütüyoruz. Bünyemizde oluşturduğumuz dijital dönüşüm ekibi, ihracatçılarımızın tüm hizmetleri sanal ortamda alması, pazarlama ve satışlarını çevirimiçi gerçekleştirebilmeleri için yoğun mesai harcıyor. Dolayısıyla; biz üyelerimiz için, dijital dönüşümle küresel rekabette öne çıkmaları için çalışıyoruz.”
Serdar Kuzuloğlu ise dijitalleşmenin bölgesel olmaktan çıkıp dünyanın her yerine yayılan eylemler dizisi olduğunu ve inovasyonla beraber lojistiğin de yeniden inşa edildiğini anlattı.
“Pandemi bize yapay zeka, yeni nesil lojistik hizmetleri, yenilikçi ürünler, yeni iş yapış şekilleri ve uzaktan çalışmanın mümkün olduğunu gösterdi. Önümüzdeki dönemde daha hibrit ve esnek modeller göreceğiz. Değişim bitmedi. Temel ihtiyaç kavramının değiştiğini gördük. Ürünlerde küresel bir rekabet başladı. İthalat ve ihracatta ticari duvarlar, ticaret sınırlamaları ve engellemeler, yüksek vergiler yaşandı. Ürünlerden beklentilerimiz ve önceliklerimiz değişti. Hijyen hepimizin temel beklentisi haline geldi. Marka iletişiminde dijitale mecbur kaldık geleneksele ihtiyaç kalmadı. Satın almada sosyal mecralardaki fenomenlerin söyledikleri belirleyici oldu. Büyük marka ve zincirlere güven tazelendi. Yerli ve milli kavramı dünya ölçeğinde gündemde yer edindi. Birçok ülke kapılarını kapattı.”
Kuzuloğlu araştırmaların Türk tüketicisinin yüzde 67’sinin Batı’daki tüketicilerin ise yüzde 85’inin yeni bir şeyler denemeye hazır olduğunu söylüyor.
“Endüstri 4.0’ın bu yüzden önemli olduğunu gösterdi. Bugünkü küresel düzeni kuran temel yapı taşı lojistik. Dünyanın her noktasına 1,5 günde erişebildiğimiz bir çağ, her fikri her şirkete ortak bir rekabet düzeni getirdi. En hassas ürünler bile günler bazında akşamüstünü bulmadan satışa gelebiliyorsa eski argümanları savunamayız. Raflarda ortalama 9 bin ürün vardı şu an 40 bin var. Ortalama bir aile 150 kalem ürün tüketiyor. İnsanlar artık AVM’lere alışveriş yapmak için gitmiyor, internetten alıyorlar. Lojistik optimizasyonda artık algoritmalar ve yapay zeka söz konusu. Marka yaratmak zorundayız. Markalar ayakta kalır, ürünler değil. Marka satın alınır, bağlılık yaratır. Marka hatırlanır, ürün unutulur. Fiyatla rekabet etmek yerine fayda ile rekabet etmeliyiz.”
Akdeniz havzasında büyümenin anahtarı “lojistik”
89’uncu kez kapılarını açan İzmir Enternasyonal Fuarı (İEF) kapsamında online düzenlenen 6. Uluslararası İzmir İş Günleri toplantısının “Akdeniz Havzasında Ticaretin Geleceği” konulu ilk oturumunda, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi konuşmacı oldu.
Panelde Tunus Ticaret Müşaviri Emre Semiz, Kahire Ticaret Müşaviri Mehmet Güneş, Roma Ticaret Müşaviri Malik Belhan, Barselona Ticaret Ataşesi Elif Berrak Taşyürek, Marsilya Ticaret Ataşesi Serdar Alper’in katılımıyla Tunus, Mısır, İtalya, İspanya ve Fransa’da lojistikte yeni fırsatlar değerlendirildi.
Jak Eskinazi, 2020’nin ilk 7 ayında İtalya’ya 4 milyar dolar, İspanya ve Fransa’ya 3 milyar dolar, Mısır’a 2 milyar dolar ve Tunus’a 471 milyon dolar ihracat gerçekleştirildiğini söyledi.
“İkili ticaretimizde demir çelik, taşıt araçları, tekstil, hazırgiyim ve konfeksiyon, kimyevi maddeler sektörleri öne çıkıyor. Pandemiden diğer ülkelere oranla daha ağır etkilenen en büyük ticaret partnerlerimiz İtalya, İspanya ve Fransa ile Ocak-Temmuz döneminde ihracatımızda yüzde 20 yüzde 30 seviyelerinde düşüşler yaşadık. Avrupa Birliği Komisyonu, salgın nedeniyle yaşanan ekonomik krizin sene sonu itibariyle tarihi bir düşüşe yol açacağını ve Birlik ülkelerinde yüzde 8,3’lük ekonomik küçülme yaşanacağını öngörüyor. Komisyon’a göre, Fransa, İtalya ve İspanya’da Gayri Safi Yurtiçi Hasıla en az yüzde 10 azalacak. Çin uzak olduğu Avrupa pazarına daha hızlı erişmek için kuşak-yol inisiyatifi ile yeni yatırımlar yapıyor. AB, Akdeniz’de yer alan ülkelerin karşılıklı serbest ticaret anlaşmaları imzalayarak birbirlerine ve AB’ye yönelik ticaret ve yatırım engellerini kaldırmalarını sağladı.”
Anlaşmalar sayesinde, bir nevi, Avrupa-Akdeniz Serbest Ticaret Bölgesi’nin yaratılmış olduğundan bahseden Eskinazi, “2019 sonu itibariyle AB ve Akdeniz havzasındaki ülkelerin karşılıklı ticaret hacmi 320 milyar euroyu aştı. Akdeniz havzasında AB ile Gümrük Birliği anlaşmasına sahip olan tek ülke biziz. Yıllardır bizim için büyük bir avantaj olan bu durum, Brexit sürecinde maalesef bizim için aleyhte işlemeye başladı. Akdeniz havzasındaki ticari partnerlerimiz olan Tunus, Fas, İsrail, Ürdün ve Lübnan; halihazırda Birleşik Krallık ile olan Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın Brexit sonrasında aynı şekilde devamı için, 2019 yılında gerekli anlaşmaları imzalamış durumda. AB ile olan Gümrük Birliği anlaşmamız gereği, bizim Birleşik Krallık ile STA imzalayabilmemiz için, AB’nin kendi anlaşma sürecini tamamlamasını beklememiz gerekiyor. Umarım, bizim sürecimiz de yıl sonuna kadar tamamlanır.” dedi.
Türkiye’nin Mısır üzerinden Afrika ihracatı;
-Ülkemizin Orta ve Doğu Afrika ile ticaret yapmak için kullandığı yol halihazırda konteynır gemileri vasıtasıyla Mısır’ın Süveyş kanalı üzerinden geçiyor.
-Şu anda ülkemiz için direkt olarak Doğu Afrika limanlarına giden tek yol Messina hattından gelen İtalya başlangıçlı ve Mersin limanında durarak dolum yapan, devamında Süveyş kanalından geçerek yükünü Doğu Afrika limanlarında boşaltan konteynır gemileri. İtalya’dan Mersin’e 15 günde bir uğruyorlar. Ayrıca kısmen yüklü gelen bu gemilerde değişmekle birlikte ülkemiz için kısıtlı yer olabileceği değerlendiriliyor.
-İkinci alternatif olarak ise Mısır’dan transit kara taşımacılığıyla Afrika ülkelerine inilip inilemeyeceği araştırıldı. Hacim sebebiyle maliyet bakımından büyük yük oluşturulabileceği öngörülüyor.
-Son alternatif ise Süveyş kanalını kullanmadan İskenderiye veya Port Said’de indirilecek yükün Mısır üzerinden karayolundan Afrika’nın içlerine ulaştırılması olabileceğiydi. Sudan geçişlerinde TIR değişimi zorunluluğu ve Sudan tarafındaki yakıt teminindeki zorluklar nedeniyle Sudan TIR’larının sınıra gelişleri pek mümkün değil. Mısır gümrüğünün de TIR takibi konusunda uyguladığı sıkı tedbirler maliyetleri artırıyor. Ayrıca Kuzey Sudan’dan Güney Sudan’a geçişlerde de zorluklar yaşanıyor ve güvenlik problemleri var.
-2018’de Ürdün’ün Ankara Büyükelçiliği ile yapılan görüşmeler temelinde Mısır’ın Süveyş Kanalı’ndan geçip Akabe limanına varacak gemiler için uygulanan teşvik anlaşmasını yenilediği, bu kapsamda Akabe limanına gidecek kuru yük gemileri, cruise gemileri ile konteynır gemilerinin Süveyş Kanalı geçiş ücretlerinde yüzde 50 indirim sağlanacağı bu indirimin ise sadece Ürdün bandıralı gemilere mahsus olmayacağı öğrenilmiştir.
Tunus ve Akdeniz ticareti;
-Başlıca limanlar ve sevkiyat noktaları; Rades Limanı, Sfax Limanı, Bizerte Limanı, Sousse Limanı.
-Üretim kanallarında ve üretim hatlarında/üretim yapısında dijitalleşme ve modernizasyonun yanı sıra gümrük işlemleri ve lojistik sektörünün de dijitalleşmesinin önemi büyük. Akdeniz’deki denizyolu ve konteynır taşımacılığı pandemiden olumsuz etkilendi. Avrupa, Afrika ve Ortadoğu bölgeleriyle diğer uluslararası pazarlara erişim açısından bölgede vazgeçilmez bir öneme sahip. Akdeniz havzasında birçok önemli liman ve ihraç ürünleri için sevkiyat noktaları mevcut. 87 adet limanı var.
-Sicilya, Cebelitarık, Süveyş, Türk boğazları gibi önemli bağlantı noktaları var. Küresel trafiğin yüzde 25’i yaşanıyor. Petrol ürünleri, kimyasal ürünler, taşıtlar ve tahıllar diğer ihraç ürünlerinin yanı sıra bölgedeki taşımacılıkta ön plana çıkıyor. Afrika Kalkınma Bankası (BAD) ile Afrika işbirliği teşkilatlarının desteğiyle bölge ülkeleri 2040’a kadar lojistik bağlantılarını güçlendirmeyi amaçlıyor.
-Güçlü olduğumuz ürün ve hizmet sektörlerinde, Afrika’nın kapısı olduğu göz önüne alınarak Tunus üzerinden Akdeniz ve tüm Afrika bölgesini de göz önünde bulundurarak ihraç pazarlarımıza erişimimizi artırmamız önem taşıyor.
İtalya ve Akdeniz ticareti;
-İtalya’da lojistik köyler genelde Milano çevresinde kurulmuştur.
–Bologna lojistik köyü: Konteynır terminali ve intermodal terminal bulunan Bologna lojistik lojistik köyünün toplam alanı 20.000.000m2, genişleme alanı ise 2.500.000m2’dir.
–Quandrante Europe lojistik köyü: 2.500.000m2 toplam alana ve 4.200.000m2 genişleme alanına sahip. Lojistik köyden yılda, demiryolu üzerinden 6 milyon tondan fazla, kara yolu üzerinden 20 milyon tondan fazla ürün geçmektedir. 110 uluslararası lojistik firmasına hizmet verilmekte ve 10 bin kişiye istihdam imkanı sağlamaktadır.
-Parma lojistik köyü: 2.542.000m2 alana sahiptir. 80 lojistik firmasına hizmet veren lojistik köy, 2006 yılında 1.600.000 tonu demiryolundan taşınmak üzere 5 milyon ton yük taşımıştır.
-Verona lojistik köyü: 2.500.000m2’lik alanda faaliyet göstermektedir. İtalya’nın kuzeyinde ana karayollarının ve demiryollarının bağlantı noktasında kurulmuştur. 800.000 m2’lik demiryolu intermodal terminaline sahiptir. Yılda 6 milyon ton demiryolu, 20 milyon ton karayolu ile yük transferi gerçekleşmektedir. 120 firmaya hizmet veren lojistik köyde 4 bin kişi çalışmaktadır.
-İtalya’daki lojistik köylerin başarısı; yüksek nitelikli organizasyon yapısına ve kombine taşımacılık miktarının yüksekliğine bağlanmaktadır. Özellikle AB ülkeleriyle kurulmuş ağlar ve intermodal taşımacılık yapısı söz konusu.
-Türkiye’nin Trieste’ye temsilci atama, lojistik merkez kurma planı var. Türkiye’den İtalya’ya sevkiyatlarda ağırlıkla Pendik, Yalova, Çeşme ve Mersin Limanları (ortalama 2,5-3 gün) kullanılıyor. AB içi teslimat süresi ortalama 1 hafta sürüyor.
-İtalya lojistik üs açısından avantajlı ve Avrupa’nın merkezinde stratejik bir lojistik üs konumunda. Akdeniz Bölgesi’ndeki ülkelere, Afrika’ya açılma imkanı sunuyor. Bir Hub olarak kullanılma imkanı söz konusu. Türkler nüfusu fazla. İtalya’da Türk Ro-Ro işletmeleri ve nakliye firmalarının yoğun faaliyetleri var. Özel statülü Serbest Liman konumu nedeniyle AB içi işlemlerde KDV ertelenmesi olanağı sunuyor. Geçiçi depo satın alma ve kiralama da yapılabiliyor.
Fransa’da lojistik hatları;
-Güney Fransa ve Lojistik önemi: Bölge bir liman merkezi özelliği taşımakta. Bölgedeki önemli ticari limanlar; Marsilya-Fos, Sete, Toulon, Arles Limanı.
-Marsilya Fos Limanı: Denizcilik lojistiği ve endüstriyel faaliyetlere ev sahipliği yapan Marsilya Fos Limanı yılda 79 milyon ton mal ve 3 milyon yolcu trafiğini sağlayarak Fransa’nın 1’inci, Akdeniz’in 2’inci limanı. Tren ve nehir bağlantısı da vardır. Ülkemizde konteynır taşımacılığı yapılmaktadır. (Kimyevi maddeler, beyaz eşya, doğal taş, mermer, inşaat malzemeleri)
-Sete Limanı: 2019’da 115 bin yolcu ve 4,3 milyon ton mal trafiğini sağlamıştır. Gemlik-Sete Ro-Ro hattı yaklaşık 1,5 yıldır faal. Hat şu an itibariyle haftada üç frekans şeklinde işliyor. Gemiler yaklaşık 250-300 dorse kapasitelidir. Kuzeye tren yolu bağlantısı var. Henüz aktif olmayan bu hattın çalışmaya başlaması öngörülüyor.
-Arles Limanı: Rhone nehri üzerinde bulunan Arles Limanı Avrupa’nın kuzey-güney ekseni ve Akdeniz havzasının kesiştiği noktada bulunmaktadır. Avrupa-Akdeniz bağlantısını sağlayabilen bir liman. Daha çok dökme yük (bulk) ürünlerinin taşımacılığında öne çıkıyor.
-Sete Limanı: Multimodel lojistik destekleniyor. Castex’in 27 Temmuz tarihindeki duyurusuna göre; Sete-Calais arasındaki tren yolu bağlantısı çalışmaya başlayacak. Alman Cargobeamer firması deneme seferlerine başlıyor. Anvers (Belçika)- Rungis (Paris yakını)- Perpignan (Güney Fransa)- Barselona hattı nakliye için aktive edilecek.
-Lojistik-ticaret birbirini besleyen bir ilişki. Talebin olması durumunda Fransa’da faal lojistik firmalarımız yeni hat açma, gemi işletme, frekans sıklığını artırma vb. konularda istekli ve atik davranıyor. Ancak lojistik ağların gelişmişliği de pazara girişi cazip hale getiren bir unsur. Diğer taraftan, lojistik maliyetlerinde etkinlik için dengeli ticaret istenir.
Barselona’da lojistik merkezleri;
-8000 km kıyı şeridi ile Güney Avrupa lojistik merkezi. Avrupa, Kuzey Afrika ve Latin Amerika pazarı için lojistik merkez. Toplam 46 limanı var (Algeciras, Valencia, Barcelona, Bilbao, Cartagane limanları..) Deniz yoluyla, hızlı tren taşımacılığında da Avrupa’da 1’inci dünyada 2’inci. Dış ticarette liman trafiği ihracatın yüzde 60’ı, ithalatın ise yüzde 85’ini karşılıyor. AB dışı üçüncü ülkelerle yapılan ticaretin yüzde 96’sı deniz yoluyla yapılıyor.
-Akdeniz koridoru projesi önemli. Lojjstik merkezleri; Madrid (merkezi konum), Barselona (karayolu bağlantısı-sanayii-çok uluslu firma sayısı), Valensiya (konteynır limanı), Zaragoza (lojistik projesi PLAZA). İhracatımızın yüzde 53’ü deniz yoluyla, yüzde 44’ü kara yoluyla. İspanya’daki Türk lojistik yatırımları 26,1 milyon euro.
-Lojistik geliştiği için e ticaretle bağlantılı. Lojistikte yapılacak yatırımların dijitalleşme, otomasyon odaklı olması gerekiyor. E-ticaret 2019’da yüzde 25 artarak 48,8 milyar euroya ulaştı. Lojistik sözleşmelerinin yüzde 41’ini e-ticaret oluşturuyor. 2020 lojistik yatırımları 520 milyon euro tutarında gerçekleşti. Yüzde 17 artış söz konusu.
Garanti BBVA Yatırım’a Toplumsal Değer Ödülü
Garanti BBVA Yatırım, Tohum Otizm Vakfı işbirliğiyle hayata geçirerek dijital ortamda bir ilke imza attığı ‘Farklı Bir Koşu’ projesiyle, TSPB Sermaye Piyasaları Ödülleri’nde Toplumsal Değer kategorisinde özel ödülün sahibi oldu.
Garanti BBVA Yatırım, Tohum Otizm Vakfı işbirliğiyle hayata geçirdiği Farklı Bir Koşu projesiyle bu yıl 3 Eylül 2020 tarihinde Four Seasons Hotel Bosphorus’ta gerçekleşen TSPB Sermaye Piyasaları Ödülleri’nde Toplumsal Değer kategorisinde özel ödüle layık görüldü.
Bir ilke imza attıkları bu projeyle özel ödülü almaktan dolayı mutluluk duyduklarını belirten Garanti BBVA Yatırım Genel Müdürü Utku Ergüder, “Koşu takımımız hem parkurda hem de Minecraft oyununun içinde adımlarını otizmli çocuklar için atarak senkronize bir koşuyu gerçekleştirdi. Garanti BBVA Yatırım olarak, Tohum Otizm Vakfı ile olan işbirliğimizi çok önemsiyoruz. 2019 yılından bu yana otizmli çocukların eğitimden en verimli şekilde yararlanmaları için özel eğitim materyali ihtiyacı olan devlet okullarına özel eğitim sınıfları açıyoruz. 2019 yılında Batman, Artvin, İstanbul (Gaziosmanpaşa), Mardin, Muş, Van ve Ardahan illerinde toplam 10 özel eğitim sınıfı açarak otizmli çocukları tek tedavileri olan eğitime katkıda bulunmayı hedefledik. Bu yıl ise Zonguldak, Şanlıurfa, Elazığ, Gaziantep, Manisa, Balıkesir, Mersin, Burdur, Ağrı, Yalova, Çanakkale ve Bartın/Iğdır illerinde açmayı planladığımız 12 özel eğitim sınıfı var. Ancak pandemi nedeniyle okulların açılış tarihlerini bekliyoruz” dedi.
Farklı Bir Koşu projesi nedir?
Minecraft içinde özel bir server’a Tohum Otizm Okulu’nun birebir modelini kuran ve otizmli çocukların eğitimini teknolojiyle destekleyen Tohum Otizm Vakfı, İstanbul Maratonu’nun başlangıç noktası olan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve devamındaki koşu parkurunu oyun içinde inşa etti. Garanti BBVA Yatırım koşu takımı için bu koşuya özel tişörtler tasarlandı ve fotoğraf çekimi yapıldı. Bu fotoğraflara sadık kalınarak Garanti BBVA Yatırım koşu takımı avatarları hazırlandı ve dijital ortama aktarıldı. Avatarlar, hazırlanan parkurda adımlarını otizmli çocuklar için atarak bir ilki gerçekleştirdi.
Panasonic güvenlik çözümleri, i-PRO logosunu Avrupa’da tanıttı
Kısa süre önce lansmanı yapılan i-PRO logosu, daha güvenli bir dünya için müşterilerin gereksinimlerine özel olarak esnek biçimde geliştirilebilen Panasonic mirasını yansıtan CCTV ürünlerinde yeni bir dönemin başladığını gösteriyor.
Panasonic, yeni i-PRO logosunu lansmanı kısa süre önce yapılan ve dahili Yapay Zeka özelliklerine sahip X Serisi ağ güvenlik kameraları başta olmak üzere Avrupa pazarına sunduğu güvenlik kameralarında kullanmaya başlıyor.
i-PRO konsepti, esnek güvenlik ürünlerinde girilen yeni dönemi ve benimsenen yeni stratejiyi ortaya koymanın yanında Panasonic’in sağlamlaşmış inovasyon, görüntü ve ürün kalitesi ile birlikte CCTV kurulumları için düşük toplam satın alma maliyeti sunma konusunda kritik öneme sahip güvenilirlik gibi marka değerlerinin önemini de vurguluyor.
Markalaşmanın en önemli unsuru olan Nexus da i-PRO’nun ihtiyaç duydukları bilgileri müşterilere sunarak karar alma süreçlerini destekleme konusunda oynadığı merkezi rolü simgeliyor.
Bu ürün, bir dizi nodlardan oluşuyor ve bu nodlar, i-PRO çözümleri tarafından kayıt altına alınan ve önemli anlarda müşterilerin eylemlerine yön veren kritik bilgilere temel oluşturan ham verileri temsil ediyor.
Panasonic i-PRO Sensing Solutions Co., Ltd. Yönetim Kurulu Üyesi ve Küresel Güvenlik Sistemleri Direktörü Norio Hitsuishi konu ile ilgili düşüncelerini şöyle açıklıyor: “Teknolojileri yenilikçi bir biçimde kullanarak becerilerimizi insan yaşamını koruyan ve kurtaran profesyonelleri destekleyen hayati bilgiler sunabilecek şekilde geliştirecek ve böylelikle daha güvenli ve huzurlu bir dünya yaratacağız.”
Yeni i-PRO X Serisi ağ güvenlik kameraları, bu çözüm yaklaşımının ilk örneği olarak hem iş dünyasında hem de toplumsal hayatta kullanılan yeni nesil akıllı uygulamalar için ideal hale geliyor.
Dahili Yapay Zeka özelliklerine ve Yazılım Geliştirme Kiti’ne sahip bu kamera serisi, kurumsal müşterilerin ihtiyaçlarına göre uyarlanabilecek üçüncü taraf uygulamaları geliştirmek için tasarlandı.
Avrupa Panasonic Güvenlik İş Birimi Başkanı Gerard Figols da düşüncelerini şöyle ifade ediyor: “Hızla değişen günümüz dünyasında güvenlik teknolojisi konusunda proaktif bir yaklaşım benimsemeli ve bir olay olduktan sonra kaydedilen videoları kanıt olarak kullanmak yerine, o olayın meydana gelmesini önlemeye odaklanmalıyız. Müşterilerimizi dikkatle dinleyip ihtiyaçlarını tahmin eden ve karşılayan güvenlik çözümleri geliştirmek üzere iş ortaklarımızla işbirliği yaparak güvenilir yeni nesil güvenlik çözümlerinin sağlayıcısı olmayı hedefliyoruz.”
Kısa süre önce lansmanı yapılan i-PRO logosu, daha güvenli bir dünya yaratma hedefini gösteriyor.