Ekonomi, teknoloji, magazin haberleri (16.05.2020)
LEXUS’UN TAKUMİ BELGESELİ TÜRKÇE ALTYAZI İLE YAYINA GİRDİ
Lexus’un sıra dışı lüks özelliklerinin yaratıcılarından olan Takumi Ustaları’nın sırları, Türkçe altyazı ile yayına giren ‘Takumi Living’ belgeselinde açıklanıyor. Bu özel belgeseli, bugünden itibaren ücretsiz olarak ve kayıt gerektirmeden Lexus Türkiye’nin Youtube kanalından izlemek mümkün olacak. Lexus, salgın döneminde evde iyi vakit geçirmek isteyenleri bu özel yapım belgeseli izlemeye davet ediyor.
Lexus modellerinin tüm üretim aşamasından sorumlu olan ve özel yetenekleriyle herkesi kendine hayran bırakan Takumi Ustaları, otomotiv üretimini adeta sanata dönüştüren kişiler olarak anılıyorlar.
Genel olarak bir işte uzman unvanı almak için 10 bin saatlik çalışma yeterli olurken Lexus’un Takumi Ustaları, 60 bin saatlik deneyimle bu mertebeye ulaşıyorlar. Bu, 8 saatten 250 günde yapılacak çalışmayla 30 yıla denk geliyor.
Lexus’un ustalara özel olarak hazırladığı belgeselde, hayatlarını el işçiliğine adayan dört Japon zanaatkara yer veriliyor. Otomotiv işçiliğinde uzmanlaşan bir zanaatkarın yanı sıra, iki Michelin yıldızlı bir şefin, geleneksel kağıt kesme zanaatkarının, dünyanın en eski yapı firmalarından birinde çalışan bir marangozun hikayesi izlenebilecek.
Bilgisayar sistemleri otomobil üretiminin ve tasarımının temelini oluştursa da, Lexus’da el işçiliği, en yüksek kaliteyi sağlamak adına en önemli unsur olmaya devam ediyor. Lexus, sahip olduğu bu üstün kaliteyi çok üstün yeteneklere sahip olan usta zanaatkarlarına, Takumi Ustaları’na borçlu.
Lexus tasarımının vazgeçilmez parçası olan Takumi Ustaları, boyanın hatasız olmasından elle yapılan deri döşemenin dikişlerinin kusursuz olmasına kadar birçok detayı gözden geçiriyor. Takumi Ustaları’nın yetenekleri o kadar üst seviyededir ki, hareketleri dijitalleştirilip, aracın dış yüzeyini boyayan robot programlarına uygulanmıştır. Hatta Takumi Ustaları öyle önemlidir ki aynı anda iki Takumi Ustası’nın uçağa binmelerine bile izin verilmez.
2050 yılında, makinelerin, neredeyse her alanda insan performansını aşabilecek kapasiteye erişeceği tahmin edilse de, Lexus, el işçiliğinin her zamankinden daha kıymetli olacağını düşünüyor. 54 dakikalık ‘Takumi Living’ belgeseli de, mükemmelin peşinde olanların yaşamını anlatıyor.
BJK KABATAŞ VAKFI ÖĞRENCİLERİ’NDEN BEŞİKTAŞ JİMNASTİK KULÜBÜ’NE ‘GEÇMİŞ OLSUN’ MESAJI
BJK KABATAŞ VAKFI öğrencileri, koronavirüs testleri pozitif çıkan Beşiktaş Jimnastik Kulübü için çektikleri moral videosunu paylaştı. Başta Beşiktaş JK Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nur Çebi olmak üzere bütün kulübe mesaj gönderen öğrenciler, ‘geçmiş olsun’ dileklerini kulüp yönetimine iletti.
Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınında Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nde futbolcular, teknik heyet ve tesis çalışanlarına yapılan koronavirüs testleri neticesinde toplam 8 kişinin testi pozitif çıktı. Siyah Beyazlı kulüpten geçtiğimiz gün yapılan açıklamada ” Yapılan testler neticesinde, sekiz kişide pozitif Covid-19 test sonucu tespit edilmiştir” ifadelerine yer verildi. Aralarında Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanı, BJK-Kabataş Vakfı Kurucu Mütevellisi ve Başkan Vekili Ahmet Nur Çebi’nin de olduğu 8 kişi, testlerin pozitif çıkmasının ardından karantinaya alındı.
BJK Kabataş Eğitim Vakfı Okulları öğrencileri, öğretmenleri, yöneticileri ve personeli, BJK’nın mücadeleci ruhunu ve bu camianın her zaman tek yürek olarak attığını Başkanlarına bir video hazırlayarak hatırlattı ve Ahmet Nur Çebi ile iyi dileklerini paylaştı. Tüm Beşiktaş Camiası’nı da böylesi bir günde birlik olmaya çağırdı. Çektikleri videoyu Beşiktaş JK Yöneticileri ile paylaşan BJK Kabataş Eğitim Vakfı öğrencileri, başta Kulüp Başkanı Ahmet Nur Çebi olmak üzere camiaya ‘güçlü ol’ mesajı verdi. ‘Vur pençeni kartalım, seni seviyoruz Başkanım’ diyen BJK Kabataş Eğitim Vakfı öğrencileri çektikleri video mesajında, siz bize ‘Çocuklar inanın’ dediniz, ‘Daha çok şampiyonluklar göreceğiz Başkanım’ diyerek moral verdi.
BJK Nevzat Demir Tesisleri’nde, tüm futbolcular, teknik heyet ve tesis çalışanlarına ikinci kez yapılan Covid-19 testi neticesinde, testi pozitif sonuçlanan kişilerin takip ve tedavi süreci, ilgili prosedürler doğrultusunda devam ediyor.
Perakende ve teknoloji sektörünün geleceği re:retail’da ele alınıyor
17 ülkede hizmet veren Türk teknoloji şirketi Vispera, CCO Gökhan Arıksoy ve konuklarıyla COVID-19’un teknoloji ve perakende sektöründe yarattığı etkileri ve sektörlerin geleceğini tartıştığı re:retail’ın bölümlerini YouTube kanalından paylaşıyor.
Görüntü tanıma teknolojisi sayesinde perakende sektöründe faaliyet gösteren üretici firmalara ürünlerine yönelik önemli veri ve analiz hizmeti sunan Vispera, tüketicilerin yolculuğunu ve perakendenin dijital dönüşümünü incelediği re:retail programını YouTube kanalından yayınlamaya başladı.
Vispera CCO’su Gökhan Arıksoy, teknoloji ve perakende sektörlerinin öncü markalarının üst düzey yöneticilerini ağırlayarak sektörlerle ilgili birçok soruya yanıt ararken, sektörlerin geleceğine dair öngörülere de yer veriyor.
Mehmet Günak’tan , Şanlıurfa’ya yatırım çağrısı
Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Üyesi Mehmet Günak, şehrin ticari potansiyeli ile ilgili açıklamalarda bulunarak “Şanlıurfa tarımda, turizmde, sanayide ve birçok alanda yatırımcıya fırsatlar sunuyor. Kazançlı yatırımlar için iş dünyamızı Şanlıurfa’ya bekliyoruz” dedi.
Şanlıurfa’nın ticari potansiyeli ve yatırımcıya sunduğu olanaklar ile ilgili açıklamalarda bulunan Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi odası Meclis Üyesi Mehmet Günak, Türkiye’nin her ilinin ticari olarak ayrı bir potansiyeli olduğunu ifade ederek Şanlıurfa için ise yatırımcı için fırsatlar şehri olduğunu belirtti.
Şanlıurfa’nın yatırımcı için kazançlı bir şehir olduğundan bahseden Günak, “Şanlıurfa’nın tarımda, turizmde, sanayide ve daha birçok alanda potansiyelinin ekonomiye kazandırılması gerekiyor. Buradan tüm iş dünyamıza seslenerek diyorum ki, kazançlı yatırımın adresi Şanlıurfa’dır. Şanlıurfa çok büyük bir genç nüfusa sahip bir şehir, gelin bu genç nüfusu yatırımlar ile iş sahibi yapalım hem gençlerimiz, hem de yatırımcımız kazansın, kalkınan Şanlıurfa olsun, büyüyen Türkiye ekonomisi olsun” diye konuştu.
TÜİK’in bölgelere göre açıkladığı iş gücü durumu verilerine göre Şanlıurfa’da işsizliğin arttığını belirten Günak, “2018’de yüzde 18,6 olan işsizlik oranları 2019 yılında yüzde 23,4’e yükseldiği. Tarım dışı işsizlik oranları ise yüzde 24,8’den yüzde 30,4’e çıktığı. İstihdam yüzde 38,9’dan yüzde 35,7’ye düştüğü. Tarım dışı işsizlik oranları 5,6 puanlık bir artışla yüzde 30,4 olarak gerçekleştiğini görmekteyiz” dedi.
“Şanlıurfa’da meslek edindirme kurslarının kapsamı artırılması gerekmektedir”
Günak, ‘’TUİK verilerine göre toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu il 2017 yılında 4,29 çocuk ile Şanlıurfa olduğu düşünüldüğünde Şanlıurfa’nın potansiyelini yatırımlar ile değerlendirilmesi hem gelecek acısından hem de şuan işsiz olan gençlerimiz için yapılması mecburi bir duruma dönüşmüştür. Şanlıurfa’da işsiz olanların yüzde 53’ü ilköğretim mezunu olduğu düşünüldüğünde, Şanlıurfa gençliği için harekete geçilerek meslek edindirme kurslarının kapsamı artırılması gerekmektedir.” şeklinde konuştu.
“Şanlıurfa, organik tarım ve tarım sanayisi yatırımı için en ideal il”
Şanlıurfa’nın organik tarım ve tarım sanayisi yatırımı için de en uygun il olduğunu belirten Günak, “Şanlıurfa, Türkiye’de pamuk ile mercimek üretiminde birinci, Antep fıstığı ile mısır üretiminde ikinci sırada yer alıyor. Şanlıurfa; jeotermal kaynakları ve sulanan verimli arazileri sayesinde meyvecilik, sebzecilik, seracılık, hayvancılık ve tarıma dayalı sanayi yatırımları için en ideal il konumunda. GAP sulama projesi ile ürün çeşidi ve miktarında hızlı bir yükselişin var. Şanlıurfa; yatırımcıların ham madde talebine hızlı, kolay ve yerinde ulaşma imkanı sağlamasından dolayı, yatırımların getirisi daha yüksek olan bir ilimiz”.
Şanlıurfa’nın, Türkiye’nin Ortadoğu pazarına açılan güney kapısı olduğunu belirten Günak, Şanlıurfa’nın aynı zamanda Güneydoğu ve Doğu Anadolu’ya geçiş noktasında olması ve bu pazarlara ulaşmak isteyen yatırımcılara büyük imkanları sunmasının yanında doğal bir cazibe merkezi konumunda bulunduğunu söyledi.
“12 ay getirisi olan Turizm yatırımının adresi Şanlıurfa’dır”
Güneydoğu’nun turizm potansiyeli en yüksek illeri arasında Şanlıurfa’nın ayrı bir öneme sahip olduğunu belirten Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi odası Meclis Üyesi Mehmet Günak, “Sayısız uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Şanlıurfa, bu medeniyetlerden miras kalan tarih ve kültürel dokunun oluşturduğu 2500 civarındaki tescilli kültür varlığa ev sahipliği yapıyor. Balıklıgöl ve Harran Kümbet Evlerinin yanı sıra tarihin sıfır noktası Göbeklitepe ve dünyaca ünlü Haleplibahçe Mozaikleri her kesimden yerli ve yabancı turistin ilgi duyduğu yapılar olarak göze çarpıyor” şeklinde konuştu.
Günak, “Şanlıurfa yalnızca kültür ve turizmi ile değil, üç semavi din için önemli merkezlere ev sahipliği yapmasından dolayı İnanç Turizmi açısından önemli bir merkez. Bozova ve Halfeti bölgesi ile su sporları, Siverek’te bulunan Takoran Vadisi, Karacadağ Kayak Merkezi ile Kış Turizmi, Karaali Kaplıcaları ve yeni kurulan hastaneleri ile termal ve sağlık turizmi, Şanlıurfa’ya özgü damak tadı ile gastronomi turizmi, Harran Kümbet Evleri ve tarihi Halfeti evleri ile ekoturizm için büyük bir yatırım potansiyeli içermektedir. Şanlıurfa’nın bu potansiyelini en iyi şekilde değerlendirecek, ekonomiye kazandıracak yatırımlara ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.
“Şanlıurfa, Yenilenebilir enerji yatırımı için en uygun il”
Güneş enerjisi üretim merkezi olma potansiyeline sahip en uygun ilin Şanlıurfa olduğunu belirten Günak, “Şanlıurfa’nın yılda yaklaşık 3000 saatlik güneşlenme süresi potansiyeline sahip olmasının yanında yoğun olarak yapılan tarım ve hayvancılık faaliyetleri sonucunda atıkların değerlendirilmesiyle Biogaz tesislerinin kurulması için yatırımcılara yeterli hammadde imkânı sunmaktadır. Şanlıurfa, yenilenebilir enerji sistemlerinin üretilmesi, bölge ve komşu ülkelere satılması ve satış sonrası teknik servis hizmetlerinin verilmesi için yatırım yapılacak en uygun şehir konumunda. Şanlıurfa’daki bu ticari potansiyelin daha fazla yatırımla desteklenip ekonomiye kazandırılması gerekiyor” dedi.
TOYOTA’DAN NORMALLEŞME YÖNÜNDE İLK ADIM
Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş. normalleşme yolunda ilk adımların atılmasıyla birlikte bu yöndeki yol haritasını belirledi. Toyota’nın Türkiye’deki fabrikasının üretime başlamasının ardından, Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş. Genel Müdürlüğü çalışanları ile tüm Türkiye’ye yayılmış Toyota Plazalar hijyen önlemlerini en üst düzeyde alarak bayramdan sonraki süreçte kademeli olarak normalleşmeye geçiş için çalışmalara başladı. Salgının seyri ile ilgili farklı gelişmelere göre alternatif senaryolar hazırlayan Toyota, normalleşme sürecinde ilk etapta dönüşümlü gruplar halinde olmak üzere haftanın belli günlerinde blok çalışarak ofisten mesai yapacak.
COVID-19 sürecinin başında “evden çalışma” sistemine geçen Toyota, geri dönüş ve normalleşme yolunda bir dizi önlemi de hayata geçirecek. Genel Müdürlük binasında çalışırken sosyal mesafenin korunmasına yönelik her türlü hijyen önlemini alacak olan Toyota, bu alanları hergün detaylı temizliğe tutup dezenfekte edecek. Tüm alanlarda yapılacak bilgilendirme ve uyarı tabelaları ile de çalışanların bu konudaki farkındalığı artırılacak.
Seyahatler ve Toplantılar Sınırlandırılacak
Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş.’nin pandemi süreciyle birlikte normalleşmeye dönük çalışmaları kapsamında aldığı önlemler arasında seyahat ve toplantı sınırlaması da yer alıyor. Yurt içinde zorunlu seyahatlerde uçak yerine şirket araçları kullanılacak ve ilk etapta otel konaklaması yapılmayacak. Dış ve iç toplantılar da dahil olmak üzere tüm toplantılar, videokonferans şeklinde yapılmaya devam edecek.
Bayilerde de Sıkı Önlemler
Pandemi önlemleri çerçevesinde sıkı hijyenik kurallar ile birlikte esnek çalışma ve randevulu müşteri ağırlama sistemine geçen Toyota yetkili satıcıları da normalleşme sürecine hazırlanıyor. Bu amaçla pandeminin başlangıcından itibaren Toyota Plazalar’da alınan önlemlere ek olarak çalışan ve müşteri sağlığı ile ilgili bir dizi yeni aksiyon uygulamaya alınacak. Üretimin başlamasıyla birlikte müşterilerin yeni araç satın alma taleplerine de cevap vermeye devam edecek olan plazalarda temas ve sosyal mesafe ile ilgili tedbirler elden bırakılmadan uygulanmaya devam edilecek. Plazalarda sosyal mesafenin korunmasına yönelik bilgilendirme ve yönlendirme uyarıları yer alacak ve sergilenen otomobiller her temas sonrasında dezenfekte edilecek. Müşterilerle yapılacak görüşmeler esnasında da bulaş riskini minimuma indirecek çözümler üzerine çalışmalar yapılıyor.
Lexus’un Nanoe Klima Teknolojisi Virüsleri Etkisiz Hale Getiriyor
Premium otomobil üreticisi Lexus’un segmentinde fark yaratan patentli nanoe™ teknolojisine sahip kliması, yaşlandırma karşıtı özelliğinin yanı sıra virüsleri bağımsız laboratuvarlar tarafından yapılan test sonuçlarına göre %99’a kadar etkisiz hale getirebilmesiyle de öne çıkıyor.
Suyun, kokuları yok etme konusundaki doğal özelliklerini kullanmak üzere 1997’de geliştirilmeye başlanan nanoe™ klima, her geçen dönemde daha da etkili hale getirildi. Lexus bu teknolojiyi ilk kez 2012 yılında GS 450h modelinde kullanmıştı ve Yılın İnovasyonu Ödülü’ne layık görülmüştü.
LS, LC, ES ve RX gibi birçok Lexus modelinde standart olarak sunulan ve tıpkı deniz kenarı veya ormanda soluduğumuz havayı simule etme amacıyla tasarlanan nanoe™ klimalar, otomobil içerisinde ideal sıcaklık, ideal nem dengesini sağlamanın ve kötü kokuları engellemenin yanı sıra, havada uçan, yüzeylere tutunan virüs, bakteri ve alerjenleri etkisiz hale getirebiliyor.
Bağımsız laboratuvarlar tarafından yapılan testlerde, nanoe™ teknolojisinin havada bulunan veya yüzeylere tutunan virüsleri %99’a kadar etkisiz hale getirdiği raporlanmıştır.
Sistemin çalışmasıyla birlikte nanoe™ klimadan püskürtülen 20-90 mikron çapındaki su partikülleri virüse tutunuyor ve OH radikalleri virüs proteinleri ile etkileşime giriyor. Bu birleşme sonucunda ise virüs aktivitesi etkisiz hale getiriliyor.
Lexus’un nanoe™ kliması aynı zamanda hayvan kaynaklı alerjenlerin etkisiz hale getirilmesinde de önemli bir rol oynuyor ve alerjen bünyelerin araç içerisinde daha rahat yolculuk etmesini sağlıyor.
Lexus, nanoe™ kliması ile virüsleri %99’a kadar etkisiz hale getirme özelliği sunsa da, virüslerin bulaşmasını engelleme iddiasında bulunmuyor ve kullanıcıların tedbiri elden bırakmamasını tavsiye ediyor.
Petkim’in üretimi, Kovid-19’a rağmen arttı
Tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını sırasında da Türk sanayicisinin güvenilir tedarikçisi olmayı sürdüren Petkim, yılın ilk çeyreğinde STAR Rafineri’nin sağladığı sinerjiyle toplam üretimini bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 2 artırarak 802 bin tona yükseltti. Global piyasalardaki daralma, kurdaki yüksek volatilite ve ürün fiyatlarındaki düşüşe rağmen Petkim, satış hasılatında ise 2,8 milyar TL’ye ulaştı.
Türkiye’nin en büyük doğrudan dış yatırımcısı SOCAR Türkiye’nin iştiraki Petkim, Kovid-19 pandemisine bağlı olarak global çapta yaşanan talep daralmasına karşın, yılın ilk çeyreğinde başarılı finansal sonuçlara imza attı. Petkim; STAR Rafineri ile sağlanan sinerji sayesinde yeni tip koronavirüs salgınının en yaygın olduğu süreçte dahi üretimini geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 2 artırarak 788 bin tondan, 802 bin tona çıkardı. Türk sanayicisinin güvenilir tedarikçisi Petkim’in toplam satış hasılatı ise geçen yılın aynı dönemine yakın bir seyir izleyerek 2,8 milyar TL olarak gerçekleşti.
ESAS FAALİYET KÂRI 132,8 MİLYON TL
Ekonomilerde ağır tahribat yaratan Kovid-19 salgını sürecinde dünya genelinde pek çok petrokimya ve rafineri tesisi üretime ara verirken Petkim, üretim ve ticari faaliyetlerine hız kesmeden yüksek kapasiteyle devam ediyor. Petkim, bu dönemde Kovid-19 salgınıyla mücadelede Türkiye’nin ihtiyacı olan tıbbi malzeme ve ambalaj hammaddeleri üretimine yoğunlaşarak talepleri karşılamak için 7 gün 24 saat kesintisiz üretimi sürdürüyor. Petkim, petrokimya sektöründeki bazı ürün türlerinde yaşanan talep daralması, kurdaki hareketlilik ve ürün fiyatlarındaki düşüş gibi olumsuz gelişmelere karşın esas faaliyet kârında 132,8 milyon TL’yi yakaladı.
‘GÜÇLÜ NAKİT POZİSYONUMUZU KORUDUK’
Petkim’in ilk çeyrek sonuçlarını değerlendiren SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Başkanı ve Petkim Genel Müdürü Anar Mammadov, Kovid-19 pandemisi döneminde likiditeyi sağlamanın büyük önem taşıdığına işaret ederek, “Yılın ilk çeyreğinde toplam satışlarımız 2,8 milyar TL’ye ulaştı. Bu rakam geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2 düşüş gösterse de tüm sektörlerin içinde bulunduğu zorlu süreç düşünüldüğünde aslında önemli bir başarı. Kurdaki volatiliteye, piyasalardaki daralmaya ve Kovid-19 etkisine rağmen satış hasılatında geçen yıla çok yakın bir rakamı yakalamak bu açıdan önemli. İlk çeyrekte bilançomuzda toplam varlıklarımızı artırırken kısa vadeli yükümlülüklerimizi 682 milyon TL azaltarak uzun vadeli yükümlülüklere dönüştürdük ve güçlü nakit pozisyonumuzu korumayı başardık” diye konuştu.
STAR RAFİNERİ, PETKİM’E GÜÇ KATTI
Petkim’in finansal sonuçlarında, STAR Rafineri ile olan entegresyonun önemli bir rol oynadığını da ifade eden Mammadov, “Dünya genelinde yaşanan kısıtlamalar ile pek çok şirket hammadde sıkıntısı yaşarken biz ihtiyacımız olan naftayı STAR Rafineri’den, sorunsuz ve yüksek kalitede temin ediyoruz. Türkiye’nin iki büyük devinin birbirine entegre bir yapıda faaliyet göstermesinin ne kadar etkili olduğunu Kovid-19 salgını sırasında daha iyi gördük ve bunun avantajını yakaladık. Türkiye’nin ilk ve tek entegre petrokimya tesisi Petkim, her zaman olduğu gibi bu süreçte de güçlü yapısını korudu” değerlendirmesinde bulundu.
Kuru üzüm üreticilerinin imdadına TMO yetişti
Türkiye’nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu ülkenin geleneksel ihraç ürünlerinden çekirdeksiz kuru üzümün daha katma değerli ihracatı için Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği bünyesinde faaliyet gösteren Kuru Üzüm Kurulu, ihracatçı firma temsilcileri ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Prof. Dr. Ahmet Altındişli’nin katılımıyla video konferans toplantısıyla bir araya geldi.
Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, toplantıda pandemi sürecinin dış ticarete yansımalarının, ihracatı arttırmaya yönelik başlıkların ele alındığını, ihracat istatistikleri görüşüldükten sonra önümüzdeki 2020-2021 sezonunun değerlendirildiğini söyledi.
“Tarım ve gıda gibi sektörlerin stratejik bir öneme sahip olduğu Covid-19 salgınından önce de zaten biliniyordu küresel ölçekte yaşanan bu salgın ile iyice anlaşılmış oldu. Hastalıklara karşı sağlıklı kalmanın sırrı doğal gıda tüketmek. Pandemiyle birlikle insanlar sağlıklı beslenmeye yöneldi ve buna paralel olarak sağlıklı gıdaya talep yükselişe geçti. Türkiye’nin ihracatı Nisan ayında yüzde 41 düşerken, kuru meyve sektöründe düşüş çok sınırlı kaldı. Kuru meyve ihracatı Nisan ayında miktar bazında yüzde 1 arttı, değer bazında yüzde 12’lik azalış gösterdi.”
Sürdürülebilir tarım ve ihracat modelinin çok önemli olduğunu vurgulayan Celep, üretilen ürünlerin yurt dışındaki alıcıların istediği kriterlere uygun şekilde üretilmesi gerektiğinin altını çizdi.
“Üreticilerimiz üretim aşamasında gereken özeni ve ilgiyi gösterirlerse ihracatçılarda ürünümüzün hak ettiği değeri kazanmasına imkan sağlar. Dünya ekonomisinin zor günler geçirdiği pandemi sürecinde ihracatın büyük çoğunluğu tarım ürünlerinden sağlandı. Her geçen gün daha da artan tüketici bilinciyle birlikte gıda güvenliği ön plana çıkıyor. Üreticilerimizin yetiştiricilik aşamalarında kimyasal mücadeleyi en son tercih etmeleri çok önemli.”
Birol Celep, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) tarım piyasalarını yakından izlediğini ve gerekli tedbirleri aldığını açıklayarak, “TMO’nun önümüzdeki sezonda da çekirdeksiz kuru üzüm alımı yapacağını açıklaması sektör ve ekonomi açısından hayati önem arz ediyor. İncir ve kayısı destek alımlarını da sürdürmesi ülke ekonomisi ve üreticilere ciddi bir katma değer sağlayacak. TMO’nun piyasaya müdahalesi Türk üzümünün düşük fiyata satılmasına ve ekonomimizin güç kaybına uğramasına engel oldu. Son 5 yılda kuru üzüm ihracatı yüzde 22 artarak 524 milyon dolara ulaştı. İlk 4 ayda ise kuru üzüm ihracatından elde edilen gelir 158 milyon dolar. Nisan’da miktarda yüzde 10 değerde ise yüzde 2’lik gelişimle 41 milyon dolarlık kuru üzüm ihracatı gerçekleştirildi.” dedi.
Kuru üzümde ihracat sezonunun başladığı 1 Eylül 2019-9 Mayıs 2020 tarihleri arasında 186 bin ton üzüm ihraç ederek ülkeye 386 milyon dolar döviz kazandırıldığını söyleyen Celep sözlerine şöyle devam etti:
“Kuru üzüm ihracatının yüzde 85’ini oluşturan 308 milyon dolarlık kısım Avrupa Birliği ülkelerine gerçekleşti. İlk sırayı 108 milyon dolarlık satışla İngiltere alırken, bu ülkeyi 48 milyon dolarla Almanya, 38 milyon dolarla Hollanda izledi. İtalya’ya 29 milyon dolar, Fransa’ya da 24 milyon dolarlık kuru üzüm satışı yapıldı. 2019’da çekirdeksiz kuru üzüm ihracatında güzel bir seviye yakaladık. İhraç fiyatını ortalama tonda 2 bin 150 dolar seviyesine ulaştırıp, 524 milyon dolar döviz girdisi sağladık. Bu değer 2018’de tonda bin 760 dolar, 2017’de ise bin 560 dolar seviyelerindeydi. Ortalama ihraç fiyatımızdaki yüzde 22’lik artış, hem bölgemiz hem de ülkemiz açısından çok önemli bir başarı.”
Üreticilere dijital platformlarda güncel gelişmeleri aktarmak ve bilgilendirmek için Ege Üniversitesi, Enstitüler ve Bakanlık ile birlikte çalışmalar yapılacağını açıklayan Birol Celep, hazırlanan bilgilendirme broşürlerinin üretim bölgelerinde üreticilere, bitki koruma ürünü bayilerine ve ilgili paydaşlara ulaştırılacağını da sözlerine ekledi.
“Tarım Bakanlığı’nın salkım güvesiyle mücadelede başarılı şekilde kullanılan şaşırtma tekniği gibi biyoteknik mücadele yöntemlerine verdiği maddi desteğin devam edeceğini açıklaması bu yöntemin kullanımının artması ve yaygınlaştırılması açısından çok büyük önem taşıyor. Tarım ve Orman Bakanlığımız ve Ticaret Bakanlığımızın hayata geçirdiği yeni proje ve girişimler sayesinde hem bu süreçte hem de sonrasında üretim ve ihracatında dünya lideri olduğumuz çekirdeksiz kuru üzümün tüketimini artırmak için çalışmalarımız devam edecek.”
Uyumsoft Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Önder, “Krizleri ar-ge yaparak fırsata çeviriyoruz, Uyumsoft’u bir dünya markası yapacağız”
Türkiye’nin inovasyon lideri Uyumsoft, yazılımda bir dünya markası olmak için kolları sıvadı. Geçmişte yaşamış olduğu ve bugünlerde yaşanan koronavirüs krizi sırasında, ekip olarak yüksek motivasyon ve performansla çalışmalarını sürdüren Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ, koronavirüs krizi sonrasında, global pazarlarda atılım yaparak bir dünya markası olmayı hedefliyor.
Krizler sırasında ileriye bakanlar, kriz bitiminde iş hacimlerinin arttığı görmüşlerdir
İş hayatı boyunca birçok krizi yaşadığını anlatan Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Önder, şunları söyledi: “1994, 2001, 2008 dahil tüm krizleri gördüm ve psikolojisini gayet iyi biliyorum. Son aylarda da dünyamızda koronavirüs krizini yaşıyoruz. Yaşadığım krizlerden edindiğim ana fikir şudur. Krizler sırasında moraller asla bozulmamalıdır ve hep ileriye bakmak gereklidir. Çünkü, sonunda işlerin önü hep açılıyor. Uyumsoft olarak, 24 yıldır yaşadığımız tüm krizlerden büyüyerek çıktık. Zor zamanlarda, işimize ve ar-ge’ye odaklandık, web ve bulut tabanlı yeni ürünlerimizi çıkardık ve krizler bittiğinde de pazarda rakiplerimizin bir adım önünde olduk. Geçmiş krizlerden de büyüyerek çıkmamız, Uyumsoft’u Türkiye’nin inovasyon liderleri arasında yer alan bir firma yaptı. Bugünlerde yaşadığımız koronavirüs krizinde de, ülke genelindeki ekiplerimiz ile yüksek motivasyon ve performansla evlerimizden çalışıyoruz ve bu krizi de büyüyerek atlatmayı planlıyoruz. Koronavirüs krizi sonrasında, global pazarlarda atağa geçerek, bir dünya markası olmayı hedefliyoruz” dedi.
Koronavirüsü, eko-sistemimiz ile birlikte atlatacağız
Koronavirüs ile ilgili haberler çıkmaya başladığı tarihten itibaren anında evden çalışmaya geçtiklerini ifade eden Mehmet Önder, şunları kaydetti: “Ülkemizin dijital dönüşümüne değer katan firmalarından birisiyiz. Pandemiyle birlikte anında evden çalışmaya geçerek, çalışanlarımızın, iş ve çözüm ortaklarımızın, müşterilerimizin sağlığını koruduk. Firma olarak kullandığımız uzaktan çalışma teknolojik altyapısını, iş- çözüm ortaklarımız ve müşterilerimize açarak evden çalışmalarını rahatlıkla gerçekleştirmelerine katkı sağladık. Aynı zamanda, işletmeler evinden çalışırken işleri durmasın ve ticari faaliyetleri aksamasın diye, EkoTicari, EkoHR, UyumCRM, e-Uyum, Banka Bakiyem, EkoCari dahil temassız ticaret ürünlerimizi 3 ay ücretsiz kullanma imkanı sağlıyoruz. Uyumsoft olarak, her zaman işletmelerimizin yanında yer alarak, ülkemiz ekonomisine katkı sağlamaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Aile olmayı çok değerli buluyor
Aile olmanın çok değerli olduğunu anlatan Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, konuşmasına söyle devam etti: “Uyumsoft olarak, Devletimize, çalışanlarımıza, iş- çözüm ortaklarımıza, müşterilerimize ve eko-sistemimizde yer alan tüm paydaşlarımıza karşı sorumluluklarımız bulunuyor ve içinde bulunduğumuz bu dönemde sorumluluklarımızı yerine getirebilme gayreti içindeyiz. Uyumsoft olarak, çalışanlarımız, iş-çözüm ortaklarımız, müşterilerimiz ile aile olmayı, iyi günde-kötü günde birlikte olabilmeyi çok değerli ve anlamlı buluyoruz. Dijitalleşmeyle birlikte büyüyen genç bir nüfusumuz var, onlarla birlikte yapabileceğimiz daha çok işimiz var, daha çok çalışacağız ve birlikte hedeflerimize ulaşacağız” şeklinde konuştu.
Ford, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Yarışı ile Motor Sporlarını Evlerimize Taşıyor!
Dünyayı saran koronavirüs salgını nedeniyle tüm spor branşlarında olduğu gibi motor sporlarında da faaliyetlere bir süre ara verildi. Profesyonel yarışçılar sosyal mesafeyi korumak için evde kalırken, motor sporlarıyla ilgilenenlerin yarışlar için duyduğu özlem gittikçe artıyor.
Yıllardır destekçisi olduğu Castrol Ford Team Türkiye ralli takımı ile Avrupa Şampiyonluğu da dâhil birçok başarıya imza atan Ford ise her yaştan motor sporu tutkununun yarış hasretini dindirmek için planladığı özel bir etkinliği duyurdu. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nda, tamamen sanal ortamda düzenlenen “19 Mayıs Gençlik ve Spor Yarışı” adlı etkinlik, Türkiye’nin en yüksek kalitede gerçekleştirilecek dijital motor sporları canlı yayını olacak.
Ford ile “19 Mayıs Gençlik ve Spor Yarışı”, 2005’ten bu yana Türkiye’de Formula 1 yarışlarını anlatan ve “Formula 1’in Sesi” olarak da bilinen Serhan Acar’ın muhteşem anlatımıyla herkesi adeta ekranlara kilitleyecek.
Gerçek hayattaki sürüş deneyimini neredeyse birebir simüle edebilen sim racing (sanal yarış) oyunlarının yer aldığı iRacing platformunda gerçekleşecek yarış, Ford Fiesta’lar ile Rallycross yarış tipinde start verecek. Yarışta Castrol Ford Team Türkiye’nin ralli pilotları Murat Bostancı, Ali Türkkan, Ümit Can Özdemir, Emre Hasbay ve Can Sarıhan; E-Spor oyuncuları Mervan Tepelioğlu, Buğra Akpınar, Atakan Tarkan, Ozan Ülkügil ve Emir Aşarı ile mücadele edecek.
Spor ve gençliğe armağan edilen milli bayramımız 19 Mayıs’ı da kutlayacak olan etkinlik kapsamında özel bir sanal kortej de gerçekleştirilecek. Hem özel kortej yayınını hem de bu heyecanlı motor sporu yarışını Ford Türkiye YouTube kanalından 19 Mayıs günü saat 16.00’da canlı izleyebilirsiniz.
Bedenimi Bul uygulamasıyla Morhipo.com’da alışveriş artık daha da kolay
Yeniliklerin Öncüsü Morhipo.com, Bedenimi Bul uygulamasıyla müşterilerin doğru bedeni seçmesine yardımcı oluyor.
Online alışverişin kolaylığı, konforu ve güvenliğinin git gide önem kazandığı bu günlerde Morhipo.com, kullanıcı deneyimi ve müşteri mutluluğunu daha da ileri taşımak için yeni bir adım attı. Müşterilerinin kendileri için doğru bedeni bulmalarına yardımcı olan Bedenimi Bul aracı şimdi Morhipo.com’da.
Müşterilerine evlerinin konforunda alışveriş kolaylığı ve konforu sunmasıyla Türkiye’de ve dünyada milyonlarca kişinin hayatını kolaylaştıran online alışveriş, mağaza deneyiminin müşteriye sunduğu yeni özelliklerle kullanıcı deneyimini her geçen gün daha keyifli hale getiriyor. Online alışverişe mesafeli duran bazı müşterilerin en büyük endişesi olan doğru bedeni belirleme, modanın e-ticaretteki adresi Morhipo.com’un yeni özelliği Bedenimi Bul ile kolay hale geliyor.
Morhipo.com’da alışveriş yaparken belirli giyim ve ayakkabı ürünlerinde ziyaretçilerin karşısına çıkan Bedenimi Bul uygulaması, beden seçimi konusunda kullanıcıyı yönlendirerek en uygun bedeni seçmesine yardımcı oluyor. Kullanıcıdan önce boyu kilosu ve vücut şeklini, sonra da kıyafetin kalıbıyla ilgili tercihini soran uygulama, kullanıcının cevaplarına göre en uygun bedeni tavsiye ediyor. Şu anda belirli markalar için kullanıcıların deneyimine sunulan Bedenimi Bul özelliğinin önümüzdeki günlerde Morhipo.com çatısı altında müşterilerin talep ettiği markalara yaygınlaştırılması hedefleniyor.
Digital Commerce360’ın yürüttüğü araştırmaya göre, Amerika’da online alışverişçilerin yarısı, bedeni uymayan ürünü iade etmek niyetiyle tek seferde bir ürünün birden fazla bedenini alıyor. Yine aynı araştırmaya göre, müşterilerin belirttiği iade sebepleri arasında beden uyumsuzluğu ilk sırada geliyor. Stil sahibi olmanın yolu doğru kalıpları ve bedene kusursuz oturan kıyafetleri seçmekten geçiyor. Morhipo.com, müşterilerine denemedikleri kıyafetlerde de doğru bedeni seçme kolaylığını sunarak alışveriş deneyimini mükemmelleştiriyor.
“Sektörümüzün karbon ayak izini küçültmek adına önemli bir adım atıyoruz”
Alışveriş deneyimini iyileştirerek müşteri mutluluğunu sağlamanın yanı sıra Morhipo.com, Bedenimi Bul uygulamasıyla iade oranlarını azaltarak çevre dostu bir marka olmanın sorumluluğunu da yerine getiriyor. İade oranlarının azaltarak e-ticaret ve lojistik sektörlerinin karbon salınımını düşürme yolunda katkısını da gözeten Morhipo.com Genel Müdürü Barış Akyürek, projenin önemini şöyle belirtiyor: “Online alışverişte iade güvencesi sunmak, deneyimi iyileştirmek adına bizim müşteriye sunduğumuz bir rahatlık. Ancak yine de müşteri için bir zahmet olduğu gözardı edilemez bir gerçek. Müşterinin iade etme ihtiyacını azaltırken sektörümüzün karbon ayak izini küçültmek adına da önemli bir adım atmanın mutluluğunu yaşıyoruz.“
Modanın e-ticaretteki adresi Morhipo.com, müşterilerine konforlu alışveriş deneyimini sunmak için yeniliklerin öncüsü olmaya devam edecek.
Panasonic AW-UE100 kamerasını tanıttı
Panasonic AW-UE100 kamera; yayın, sahne, spor etkinlikleri ve kurumsal etkinliklerde yüksek kaliteli ve canlı uzaktan prodüksiyonlar ile stüdyo prodüksiyonları için ideal bir seçenek haline geliyor.
Panasonic, aralarında yüksek bant genişliğinde NDI, yüksek verimli NDI|HX ve Güvenli Güvenilir Aktarım (SRT) da bulunan çok çeşitli IP iletim protokollerini destekleyen AW-UE100 entegre yatay-dikey kaydırma/eğme/yakınlaştırma özellikli kamerasını tanıttı. Sorunsuz yatay-dikey kaydırma ve eğme hareketi sağlayan yeni tasarlanmış bir doğrudan tahrikli motora sahip olan bu yeni PTZ kamera, kurulum esnekliği, düşük gürültü ve yüksek çözünürlüklü görüntü yakalama özellikleri sunuyor. Kamera; yayın, sahne, spor etkinlikleri ve kurumsal etkinliklerde yüksek kaliteli ve canlı uzaktan prodüksiyonlar ile stüdyo prodüksiyonları için ideal bir seçenek haline geliyor.
UE100 UHD 4K/60p video üreten 1/2,5 tipi bir 4K MOS sensörü barındırıyor ve 12G-SDI, 3G-SDI, HDMI ile IP’yi de içeren çok çeşitli arayüzler sunuyor. Gerek en dar alanlarda gerekse en geniş mekanlarda görüntü yakalamaya uygun olan UE100, olağanüstü özelliklerle donatılıyor. 74,1 derece yatay görüntüleme açısına sahip geniş açılı lens, geniş alanların kısıtlı kurulum alanlarından çekilmesine olanak tanırken, 24x optik yakınlaştırma özelliği sayesinde yüksek yakınlaştırma oranlarında bile yüksek görüntü kalitesini koruyarak geniş kapalı mekanlarda çekim yapılmasını mümkün kılıyor.
UE100, düşük gecikmeli canlı video iletimlerine yönelik 4K/60p videoların yaklaşık 250 Mbps’lik, full HD videoların da yaklaşık 100 Mbps’lik hızlarda tek bir LAN kablosu üzerinden iletimi için yüksek bant genişliğine sahip NDI özelliğini sunuyor. Ayrıca daha düşük bit hızlarında video iletimine olanak tanıyan yüksek verimli ve düşük bant genişliğine sahip NDI®|HX özelliği de sunuyor. Güvenli Güvenilir Aktarım (SRT), en dengesiz ortamlarda bile yüksek kaliteli video iletiminde dengeyi korurken, RTMP/RTMPS fonksiyonu sayesinde YouTube Live ve Facebook Live gibi canlı yayın hizmetlerine tek bir kablo üzerinden doğrudan akış sunuyor.
FreeD çıkışı AR/VR sistemleri aracılığıyla bağlantıyı mümkün kılıyor ve kamera izleme bilgilerinin (yatay-dikey kaydırma/eğme/yakınlaştırma/odak/iris) sistemleri kodlayıcı olmadan kolaylıkla oluşturmasına olanak tanıyor. Devrilme telafisi özellikli Doğrudan Tahrik mekanizmasının kullanılmasıyla, yatay-dikey kaydırma/eğme işlemleri sırasında kamera daha sabit ve daha sessiz çalışıyor.
Kameranın yatay-dikey kaydırma aralığı ±175° eğme aralığı -30° ile 210° arasında değişiyor. Diğer temel özellikleri arasında dört konumlu ND filtresi (Net, ¼, 1/16, 1/64), kızılötesi çekim için Gece Modu ve PoE++ güç kaynağı desteği yer alıyor.
2020’nin üçüncü çeyreğinde siyah ve beyaz versiyonlarıyla piyasaya sunulacak olan AW-UE100’ün fiyatı ilerleyen günlerde açıklanacak.
Toyota Çalışanları için “Evde Yeni Bir Gün Başlıyor”
COVID-19 salgını nedeniyle 17 Mart tarihinden itibaren “evden çalışma” sistemine geçen Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş., yönetici ve çalışanların motivasyonunu artırmak ve sürece adaptasyonunu sağlamak amacıyla ilk günden bu yana çalışmalarına aralıksız devam ediyor. Evden çalışmayı verimli hale getirmenin yanı sıra, salgın süresince sağlıklı kalmak ve motivasyonu artırmak için bir dizi proje geliştirilirken, çalışanların morallerini en üst düzeyde tutmaları hedefleniyor. Çeviklik anlayışının büyük önem taşıdığı ve öne çıktığı bu süreçte, şartlara uyum sağlayarak birçok iyileştirme çalışması da çok kısa bir sürede devreye alındı.
Toyota Türkiye İnsan Kaynakları Direktörlüğü, öncelikli olarak tüm yönetici ve çalışanlara “home ofis modun nasıl?” başlıklı bir anket gönderdi. Anket ile evden çalışmaya geçildiği günden bu yana tüm çalışanların kendilerini iyi hissetmelerini sağlamak ve motivasyon konusunda farkındalık yaratmak amaçlandı. Tüm toplantı ve görüşmelerin görüntülü olarak yapıldığı bu dönemde “Görüntülü Görüşme Adab-ı Muaşeret” adı altında eğlenceli bir doküman da tüm çalışanlara gönderilerek bu görüşmelerde nelere dikkat edilmesi gerektiğinin altı çizildi. Bunun yanında iş hayatının ve çalışanların gelişim programlarının kesintiye uğramadan devam ettiğini hissetmeleri için çevirimiçi mentorluk çalışmaları ve kişisel gelişim eğitimleri de düzenlendi. Evden çalışmayı hem eğlenceli hale getirmek hem de çalışanların fiziksel ve ruhsal zindeliğini sağlamak amacıyla birçok önerinin yer aldığı “Evde Yeni Bir Gün Başlıyor” broşürü yayınlandı. Ayrıca İnsan Kaynakları Instagram (@toyotaturkiyeik) hesabı üzerinden çalışanların aktif olarak yer aldığı atölyeler düzenleyen Toyota Türkiye İnsan Kaynakları Direktörlüğü, hem bilgi paylaşımını hem de bu süreçte takipçilerine de destek olmayı amaçlıyor. Bu kapsamda İnsan Kaynakları Instagram (@toyotaturkiyeik) hesabı üzerinden yapılan canlı yayınlarla bir Toyota çalışanı tarafından yoga dersleri verilerek mental ve fiziksel sağlıkla ilgili yönlendirmeler yapılıyor. Bu tür atölyelerle kendi çalışanlarının yetkinliklerini de değerlendiren İnsan Kaynakları Direktörlüğü, yoga ile birlikte farklı alanlarda da bu tür eğitimleri sürdürecek. Eğlenceli bir çalışma ortamı için şarkı listelerini bizzat Toyota çalışanlarının oluşturduğu 7 farklı kategorideki Spotify Listeleri de @toyotaturkiyeik Instagram hesabı üzerinden çalışanlar ve takipçiler ile paylaşıldı.
Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş. İnsan Kaynakları Direktörlüğü, bu süreçte Performans Gelişim Sistemine de devam ediyor. Her ay, çalışanlar ve yöneticilerin birebir yaptığı görüşmelerin ilk konusu gündeme uygun olarak “Yeni Normal’leri Keşfet!” teması olarak belirlendi. Yönetici ve çalışanların; alışkanlıkları ve normallerinin yeni boyutlar kazanacağı bu döneme hızlı bir şekilde adapte olabilmenin yolları konuşulurken, yöneticilere de “Yeni Dönem Liderin Başucu Notları” adı altında değişen liderlik anlayışı ile ilgili kullanabilecekleri öneriler sunuldu. Bu süreçte çeviklik ilkesi doğrultusunda birçok faaliyeti hızlıca devreye alan Toyota Türkiye İnsan Kaynakları Direktörlüğü, evden çalışma kültürünü desteklemek amacıyla yönetici ve çalışanların evde vakitlerini nasıl geçirdikleri ve daha önce denemedikleri yeni neleri denedikleri şeklindeki soruların yer aldığı mini bir anket çalışması da yapacak. Alınan yanıtlar @toyotaturkiyeik Instagram hesabından yayınlanacak.
Yeni normalleşme döneminde kullan at yerine sürdürülebilir tekstil öne çıkacak
Dünya, Türk maskeleriyle korunacak
UTİB Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin, “Çok kullanımlık maske ihracatının serbest bırakılmasının, dünya genelindeki yoğun talebe cevap vereceği gibi, tekstil sektörüne de hareket getireceğini söyledi.
Pınar Taşdelen Engin, “Kullan at maskelere güçlü bir alternatif olarak anti bakteriyel özellikleri olan, yıkanabilen, tasarımı hatta modası olan fonksiyonel maskelere geçiş, katma değeri 3-4 kat artıracaktır.”
Tekstil sektöründen gelen yoğun istek üzerine çok kullanımlık yıkanabilir bez maskelerin standartlarının belirlenmesi ve ardından bu ürünlerin ihracatının serbest bırakılması sektörde memnuniyetle karşılandı.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin, alınan bu kararın sektöre hareket getireceğini belirterek, “COVİD-19 salgının ortaya çıkmasıyla birlikte dünya üzerinde tıbbı maske ve koruyucu kıyafet açısından büyük bir talep meydana geldi. Birçok ülke bu talebe hazırlıksız yakalandı ve sıkıntı yaşadı. Firmalarımızın hızlı hareket ederek üretimlerini bu yöne kaydırması Türkiye açısından önemli bir avantaj oluşturdu. Cumhurbaşkanlığımızın ABD ve AB ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkeye tıbbi maske ve koruyucu kıyafet yardımında bulunması da dikkatleri Türkiye’nin üzerine çekti” dedi.
İhracatın serbest bırakılması sektöre hareket getirecek
Pandemi ile birlikte tıbbi maske ve hatta koruyucu kıyafetlerin günlük hayatın bir parçası haline geldiğine değinen UTİB Başkanı Pınar Taşdelen Engin, “Görünen o ki maskeler artık günlük kıyafetlerimizin tamamlayıcı bir parçası olmaya başladı. Yeni normalleşme döneminde tek kullanımlık maskeler artık çözüm olmaktan çıktı. Eğilim sürdürülebilir ürünlere yöneldi. Sektörde bir süredir yıkanabilen ve çok kullanımlık maskelerin üretilmesi ve ihracatı konusunda istek vardı. Hükümetimiz öncelikle çok kullanımlık maskelerin standartlarını belirlemesi ve ardından kısıtlı olan ihracatını serbest bırakması hem sektör hem de ülkemiz için önemli bir adımdır. Çünkü bu konuda yurtdışından ciddi talepler geliyordu. Birçok ülkede normalleşmenin başlaması, okulların yeniden açılması öğrencilerin korunmasına yönelik talepleri artırdı. Öte yandan havaların ısınmasıyla birlikte turizm sektöründe meydana gelebilecek hareketlilik de iç piyasada da talebi artıracak.” diye konuştu.
Katma değeri yüksek ürünler, yaratıcı tasarımlar devreye giriyor
Türk tekstil sektörünün dinamik yapısı ve hızlı hareket etme refleksinin bir kez daha kendisini gösterdiğini ifade eden Pınar Taşdelen Engin, çok kısa sürede maske ve koruyucu elbise konusunda yaratıcı tasarımların ve bakteri tutmayan, farklı özellikler taşıyan fonksiyonel ürünlerin piyasaya görüleceğini ileri sürdü. Pınar Taşdelen Engin, “Analistler tarafından yapılan değerlendirmeye göre, global yıkanabilir ve tekrar kullanılabilir maske pazarının, yüzde 8’lik istikrarlı bir yıllık bileşik büyüme oranı ile 2020-2030 döneminde en az 4 milyar dolarlık bir toplam pazar değerine ulaşması öngörülüyor. Kullan at maskelere alternatif olarak antibakteriyel özellikleri olan, yıkanabilen, tasarımı hatta modası olan fonksiyonel maskelere geçiş, üretim ve ihracatta katma değeri 3-4 kat artıracaktır. Pandeminin daha uzun bir süre dünya gündeminde kalacağını düşünürsek, sektörümüz için önemli bir ihracat potansiyeli oluşturacaktır. UTİB olarak, bu yoldan hareketle; tekstil ihracatında katma değerin artırılması, yeni teknoloji ve metotların üretim süreçlerine kazandırılması, yenilikçi ürünler tasarlanması amacıyla düzenlediğimiz Techxtile Start-Up Challenge programı içinde yer alan ödül kategorilerine bu yıl Medikal Tekstiller konusunu da ekledik” dedi.
Loca Oturma Grubu ile bahçeler yenileniyor
Yaz yaklaşıyorken, ailelerle ve arkadaşlarla keyifli saatler geçirilen bahçeleri planlamanın tam zamanı! Masa, sandalye, oturma üniteleri ve tamamlayıcı aksesuar alanlarındaki lokal ve global bazlı yatırımlarıyla mobilya sektörünün önemli oyuncularından olan Papatya, dış mekan çözümlerine bir yenisini daha ekliyor.
Papatya Mobilya, fonksiyonel, yenilikçi ve üstün tasarımlı ürünü Loca Oturma Grubu ile bahçelerinize çiçek tazeliği getiriyor.
Yoğun geçen bir günün ardından tatildeymiş gibi hissettiren bu ambiyansı yaratmanın belki de en iyi yolu ideal bir bahçe konsepti oluşturmak. Tasarıma odaklanan bakış açısı, eşsiz ve zengin koleksiyonuyla hayatın her alanında olmayı başaran Papatya Mobilya, bahçeleri küçük bir dokunuşla estetik ve kullanışlı hale getirmeyi yeni ürünü Loca Oturma Grubu ile mümkün kılıyor.
15 dakikada kuruma garantili ve kir tutmaz yüzey
Loca Oturma Grubu, açık hava koşullarına dayanıklı olan ve 15 dakikada kuruma garantisiyle sadece yaz aylarında değil, 4 mevsim dış mekanlarda kullanılabiliyor. Metal üzerine kataforez uygulamalı elektrostatik toz boya kaplamalı gövdeye sahip olan grup, kir tutmaz yüzeyiyle ultra hijyen sağlıyor. Loca Oturma Grubu, nefes alma özelliğine sahip bileşenleri ve ergonomik puf minderleri sayesinde hem sağlıklı hem de vazgeçilmez bir rahatlığı bahçelere taşıyor. Özenle seçilmiş kumaşların kullanışlı ebatlarda bir araya getirildiği koleksiyonda ustalıkla işlenen sadeliğin minimal etkileri göze çarpıyor. Loca serisi; özgün tasarımı, çoklu renk seçeneği, kullanım kolaylığı ve dayanıklılığıyla bir bahçe mobilyasında aranabilecek tüm nitelikleri tek bir koleksiyonda sunuyor.
Yalın, dingin ve keyifli mekanlar yaratmak için başrol adayı olan Loca Oturma Grubu bahçelerde yerini alırken, konforun keyfini çıkarmak da kullanıcılarına kalıyor.
Türk kirazından sonra Türk elmasına Uzakdoğu vizesi
Çin’e geçen sene Haziran ayı itibariyle kiraz ihracatı yolunun açılmasından sonra şimdi de Türk elması Tayland pazarına giriyor.
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Uzakdoğu’nun genel olarak Türk meyveleri için potansiyel arz eden bir pazar olduğunu söyledi.
“Yakın zamanda Çin’den sonra Tayvan ve Güney Kore’ye kiraz ihracatı açıldı. Tayland için de başta kiraz olmak üzere girişimler devam ediyor. Tayland Tarım ve Kooperatifler Bakanlığı bitki karantina yetkilileri tarafından Türkiye’de elma üretimi, ihracat, depolama gibi süreçler incelendi. Türkiye’den Tayland’a taze elma ihraç edilmesiyle ilgili bildirimin 22 Nisan’da Tayland Resmi Gazetesinde yayımlanmasıyla yaş meyve ihracatıyla ilgili ilk izni almış olduk. Konuyla ilgili nakliye metodu, bahçe gereksinimleri, kontrol ve paketleme sistemlerine ilişkin bildirim Tayland Tarım ve Kooperatifler Bakanlığı tarafından ayrıca iletilecek. Bizde bunları ihracatçılarımızla paylaşacağız. Tayland’ın ithal ettiği elma birim fiyatı yüksek olduğu için tercih edilebilir bir pazar. Aynı zamanda yıllık 150 bin ton elma ithal ediyor.”
256 bin ton ihraç edildi
Elma ihracatında en büyük pazarın Hindistan olduğunu açıklayan Uçak, Ortadoğu, Asya, Avrupa ve Rusya pazarının ardından Türk elmasının Uzakdoğu pazarında da alıcı bulduğunu sözlerine ekledi.
“Türkiye elma üretiminde 3 milyon ton ile dünyada üçüncü sırada yer alıyor. 2019’da Türkiye’den dünyanın birçok noktasına 256 bin ton elma gönderildi ve 90 milyon dolarlık dış satım yapıldı. Elma aynı zamanda dayanıklı bir ürün olduğu için hava yolu yanında deniz yoluyla da gönderilebiliyor. Uzakdoğu ülkeleri ve deniz aşırı ülkelere ihracat gerçekleştirmek için pazar arayışlarımız sürüyor. Çin, Güney Kore, Malezya, Singapur başta olmak üzere Uzakdoğu ve Güney Doğu Asya’ya yönelik iki tane Ur-Ge projemiz vardı. Koronavirüs nedeniyle planlarımızı beklemeye aldık. Normalleşme süreci sonrasında hedef pazarlara ulaşıp çalışmaları sürdüreceğiz.”
Meyve sebze ihracatı virüse takılmadı
Pandemi döneminde Ege bölgesinde meyve ve sebze ürünlerine talebin yükseldiğini anlatan Hayrettin Uçak, “Ege’de yaş meyve sebze yüzde 57,4 artış ile 68,7 milyon dolar, meyve sebze mamulleri ise yüzde 10,1’lik artış ile 215,4 milyon dolar oldu. İki sektör toplamda yüzde 19’luk artış ile 284 milyon dolara ulaştı. Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan’ın da yönlendirmeleri doğrultusunda Avrupa toparlanana kadar Uzakdoğu ve Asya ülkelerine odaklanarak ihracatımızı nasıl arttırabiliriz, neler yapabiliriz bunun üzerinde çalışıyoruz. İhracatçılar için bütün imkanlarını seferber eden Ticaret Bakanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı yetkililerine ve çalışanlarına teşekkür ediyorum. Bu yıl genel olarak hasadı yaklaşan ürünlerin rekolteleri ve kaliteleri yüksek. Herhangi bir sorun olmazsa sezon bereketli geçecek. Yakın zamanda bütün ürünlerimiz hedeflediğimiz ülkelerin pazar tezgahlarında boy göstermeye başlayacak.” dedi.
Ramazan coşkusu Dijital Feshane’de devam ediyor
Domain, hosting, sunucu, SSL, marka tescil ve online platformda marka koruma hizmetleri sunan Türkiye’nin domain lideri İsimtescil.net, geleneksel Feshane etkinliklerini dijital platforma taşıdı. Ramazan ayı ve bayramı boyunca eğlenceli oyunların, sürpriz hediyelerin, kampanyaların ve indirimlerin ziyaretçilerle buluşacağı etkinlikler, 27 Mayıs’a kadar feshane.isimtescil.net üzerinden devam edecek.
İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinde “Nerede o eski Ramazanlar” cümlesini daha sık tekrar eder olduk. Ramazan ayının bereketinin hissedildiği meydan sofralarında, şenliklerin içinde, iftar buluşmalarında bulunamasak da dijital platformların avantajları ile Ramazan coşkusunu sevdiklerimizle bir arada yaşayabiliyoruz. Domain, hosting, sunucu, SSL, marka tescil ve online marka koruma hizmetleri sunan Türkiye’nin domain lideri İsimtescil.net, evlerimizde kaldığımız pandemiyle mücadele döneminde geleneksel Feshane etkinliklerini feshane.isimtescil.net’e taşıyarak eğlenceli oyunları ziyaretçilerle buluşturuyor. Ramazan Bayramı’nın bitimi 27 Mayıs’a kadar devam edecek olan dijital etkinlikler, çok çeşitli kampanyalar, indirimler ve sürpriz hediyeler içeriyor.
Covid-19 virüsü tarım sektörünün yıldızını parlattı
Dünya genelinde pandemiye dönüşen Covid-19 virüsü tarım ve gıda sektörüne iade-i itibar kazandırdı.
Türkiye’de Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonominin omurgasını tarım sektörü oluştururken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Köylü Milletin Efendisidir” sözüyle çiftçilerin toplum içindeki konumunu perçinlemişti.
Cumhuriyetin ilan edildiği 1923 yılında Tarım Sektörü, Gayri Safi Milli Hasıladan yüzde 43 pay alırken, 1926 yılında yüzde 49.6’lık payla GSMH içindeki en yüksek seviyesine ulaştı. Türkiye’nin 1923 yılında Gayri Safi Milli Hasılası yaklaşık 3 milyar TL iken, tarım sektörü 1 milyar 263 milyon TL’lik payla temsil ediliyordu. Tarım sektörünün GSMH’dan aldığı pay sonraki yıllarda gerileyerek 2018 yılı sonunda yüzde 5.8’e kadar düştü.
Cumhuriyetin ilan edildiği tarihte Türkiye nüfusunun yüzde 76’sı kırsalda yaşarken, tarım sektöründen geçimini sağlayan kesim toplumun yüzde 80’ini geçiyordu.
2018 yılı sonunda istihdamda tarım sektörünün payı yüzde 17,3’e gerilemiş durumda. Bu yıl 14 Mayıs Çiftçiler Günü Covid-19 günlerinde kutlanıyor.
Türkiye’de tarım ürünleri ihracatında lider konumda olan Ege İhracatçı Birlikleri başkanları 14 Mayıs Çiftçiler Günü nedeniyle verdikleri mesajlarda, Covid-19 virüsünün tarım sektörünün önemini tekrar ortaya koyduğu görüşünde birleştiler.
Eskinazi: “Tarım sektöründe sürdürülebilirlik ana gayemiz olmalı”
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Covid-19 salgın sürecinin tarım ülkesi olmanın kıymetini anlamamızı sağladığına işaret etti.
“Bu süreçte, tarımsal ihtiyaçların her zaman başka ülkelerden tedarik edilemeyeceğini de öğrendik” değerlendirmesinde bulunan Eskinazi, ” Toplum sağlığı için salgın dönemlerinde başka ülkelerden ithalat yapmak mümkün olamayabiliyor. Üretim politikamızı, tarımda mümkün olduğu kadar dışa bağımlı olmamak üzerine kurmalıyız. Gelecekte var olabilecek her koşula karşı kendi kendimize yetecek şekilde, kimsede yokken biz onlara satabilecek şekilde tarım politikamızı oluşturmalıyız. Tarımsal üretim planlarımız, teşvik sistemimiz; mevsime, yıla göre değil daha uzun vadeli projeksiyonlar yapılarak tasarlanmalıdır. Ana gayemiz, tarım sektöründe sürdürülebilirlik olmalıdır” diye konuştu.
Türk çiftçisinin ürettiği ve 220 milyar TL’lik ekonomik büyüklüğe ulaşan tarım ürünlerinin Türkiye’nin coğrafi yakınlığı sayesinde mal tesliminde rekabet avantajı bulunan Avrupa pazarının gıda tüketimini rahatlıkla karşılayabilecek durumda olduğumuza değinen Eskinazi, verimliliği arttırmak için israfı önleyecek şekilde tesislerimizi güncellememiz gerektiğini dile getirdi.
Birol Celep; “Gıda güvenliği her zamankinden daha önemli hale geldi”
Covid-19 salgınının sağlıklı gıdaya erişimin ne kadar önemli olduğu konusunda insanları bilinçlendirdiğine vurgu yapan Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, bundan sonra insanların tüketim ve satın alma tercihlerini, çoğunlukla sağlıklı gıda ürünlerinden yana kullanacaklarını ifade etti.
Celep, ‘’Ülke olarak organik üretimdeki 35 yıllık birikimimizi avantaja çevirebilir, yeni dönemde organik üretime ağırlık vererek hedef pazarlarımızdaki rakiplerimize karşı rekabette bir adım öne geçebiliriz. İtalya ve İspanya’nın salgın sonrası yaşadığı güçlüklerin ticari açıdan baktığımızda Türkiye’ye bir fırsat doğurabileceği de göz ardı edilemez. İşimizdeki potansiyeli ortaya çıkaracak hedefler belirleyerek, Türkiye’nin adının sağlıklı ve kaliteli ürünlerle anılması için çalışmalıyız Ayrıca, Salgın sonrası tarım işçiliği alanındaki istihdam taleplerinde sıkıntılar olabilecektir. Kırsal kesimden büyükşehirlere geçmişten günümüze süregelen dengesiz göç de bu sıkıntıda kuşkusuz rol oynuyor.‘’ diye konuştu.
Tarım sektörünün insanlık tarihi boyunca önemini koruyan stratejik bir sektör olduğunun altını çizen Celep, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tarım sektörünün gerekliliği ve stratejik değeri gün geçtikçe daha da iyi anlaşılmakta ve görünen o ki değişen dünya, toprağa çok daha fazla önem vermemiz gerektiğini bize öğretti. Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Köylü Milletin Efendisidir’ sözünde vurgu yaptığı gibi çalışkanlığın ve üretkenliğin zirvesinde oturan çiftçilerimizin sosyo-ekonomik olarak güçlenmesi, hayat standartlarının yükselmesi ve ürettikleri ürünlerin dünya pazarlarına ulaşabilmesi için her türlü desteğin verilmesi gerektiğine inanıyorum.Şahsım ve temsil ettiğim kurumum adına, alın terini toprağa ekerek geçimini sağlayan, tarımsal üretimin her kademesinde emeği geçen çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler gününü kutluyorum.”
Uçak; “14 Mayıs’ta Çiftçilerimizi alkışlamaya davet ediyorum”
Dünya nüfusunun hızla arttığı, insanları besleyecek tarım topraklarının hızla tükendiği gerçeği ile yüz yüze kaldığımız bir dönemde, tüm dünyanın Coronavirüs’le tanıştığını dile getiren Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Pandemi ile birlikte dünyanın; toprağın, tarımın, tarım üreticisinin önemini çok acı ve yıkıcı bir deneyim ile bir kez daha gördüğüne dikkati çekti.
“Pandemi sürecinin ilk gününden itibaren büyük bir özveri ile çalışan sağlık mensuplarını alkışladığımız gibi, 14 Mayıs çiftçiler gününde; Büyük bir özveri ile toprağı işleyen, bahçesinde-tarlasında çalışan, alın teri döken çiftçilerimizi, ürünleri toplayan tarım işçilerimizi alkışlıyorum. Herkesi ‘de 14 Mayıs günü çiftçilerimizi alkışlamaya davet ediyorum” çağrısında bulunan Uçak, “Covid-19 sürecinde genel ihracatımızda önemli kayıplar vermemize karşın, gıda sektörlerimizin çoğu ihracatını arttırmayı sürdürdü. Gıda ihracatında hava kargonun önemi büyük. O yüzden mevcut sistemimiz elden geçirilmeli, kargo kapasitemizin arttırılması için herkes elini taşın altına sokmalı. Bu sürecin Türk ihracatçısının lehine olması için Ege İhracatçı Birlikleri olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız” diyerek sözlerini noktaladı.
Mustafa Terci: “Tarımsal üretim tavizsiz desteklenmeli”
14 Mayıs Çiftçiler Günü’nü Covid-19 nedeniyle dünyanın çaresiz kaldığı bir süreçte kutladıklarını kaydeden Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mustafa Terci, Covid-19 virüsü tarımsal üretimin ne kadar vazgeçilmez olduğunu, ülkelerin tarımsal üretimlerini tavizsiz desteklemesinin önemini çok çarpıcı bir şekilde ortaya çıkardığına işaret etti.
“Tarım üretimimizi yeterli, verimli, katma değerli ve sürdürülebilir kılmamız İçin çiftçilerimize hak ettikleri destekler vazgeçilmezdir” diyen Terci sözlerini şöyle tamamladı:
“Çiftçilerimizin üretimleri sadece girdi maliyetlerinin uygunluğu ve sağlanan desteklerinin miktarları yanında ayrıca doğanın sunduğu üretim sürecindeki iklim koşullarının da büyük etkisi altındadır. 24 milyon hektar tarım arazisine sahip olan ülkemizin ithalat yerine, yerli üretimi destekleyici politikalara yoğunlaşması Türk çiftçisine verilecek en büyük destek olacaktır. Bu vesileyle çiftçilerimize bol kazançlı ve bereketli üretim dileklerimle Dünya çiftçiler gününü kutluyorum.”
Davut Er; “Üretmeyen toplumlar yok olmaya mahkumdur”
Tarım sektörünü dünyanın mihenk taşı olarak nitelendiren Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, “Üretmeyen toplumların yok olmaya mahkum olduğu bir gerçektir ve bizi var eden çiftçilerimize müteşekkiriz. Tarihte rastladığımız belki de ilk meslek olan çiftçiliğin hak ettiği değeri görmesi ve ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız ve herkesi de görev almaya davet ediyoruz” diye konuştu.
Genç, dinamik çiftçiler yetiştirmeliyiz
Çiftçiliğin basit bir meslek olmadığını ifade eden EZZİB Başkanı Er, “Türkiye’de çiftçilik yapan bugün ülkemizde olduğu gibi sadece ihtiyarların işi olmadığını ve genç, dinamik çiftçiler yetiştirmemiz gerektiğini bugünlerde daha iyi anlamış bulunuyoruz. Türkiye’de çiftçilikte yaş ortalaması neredeyse 60 civarıdır, genç nüfusu çiftçilik yapmaya özendirecek şartların ve üretim politikalarının mutlaka oluşturulması gerekmektedir” şeklinde konuştu.
“Tarım ürünlerini yetiştiren çiftçilere daha fazla destek vererek kendi kendisine yeten bir ülke olmalıyız” diyen Er sözlerini şöyle tamamladı: “Tarım ürünleri ithalatına harcayacağımız paranın bir kısmını çiftçilerimize destek olarak ayırabilirsek üretimi çok daha yukarı taşıyacağımıza olan inancımız tamdır. Bu vesile ile 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününü en içten dileklerimle kutluyorum.”
Yağcı: “Hasat dönemi ithalat izinleri çiftçilerimizi zor durumda bırakıyor”
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını ile tarımın ne kadar stratejik bir sektör olduğunun gözler önüne serildiğine vurgu yapan Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Cahit Doğan Yağcı, özellikle hasat dönemlerinde verilen ithalat izinleri ile çiftçilerin zor durumda kaldığına dikkati çekti.
Covid-19 sürecinde, tarımsal üretimde sürdürülebilirlik ve gıda arz güvenliği kavramlarının öneminin bir kez daha anlaşıldığını anlatan Yağcı; “Tarımsal üretimde dünya genelinde 7. Avrupa’dailk sırada yer alan Ülkemizde tarım sektörünün geleceği için teknoloji ile entegre sürdürülebilir bir tarım anlayışı ile ilerlenmesi gerektiği açıktır. Topraklarını yoğun bir emek ve fedakarlıkla işleyen veemeğinin karşılığını sonuna kadar hak eden çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününü en içten duygularımla kutlarım” dedi.
Girit; “Çiftçi ve üreticileri dünya mutfağının aşçı başı”
Dünya mutfaklarına su ürünleri, kanatlı eti, yumurta, süt ve süt ürünleri ve bal ulaştıran Ege Bölgesi’nden yapılan 5 milyar dolarlık gıda ürünleri ihracatının 1 milyar dolarlık dilimini gerçekleştirerek gıda ürünleri ihracatında lider konumda olan Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Bedri Girit, çiftçi ve üreticileri dünya mutfağının aşçı başı olarak tanımladı.
“Çiftçi ve üreticiler kendilerine ne kadar destek verilirse fazlasıyla insanlığın hizmetine sunacaktır” değerlendirmesinde bulunan Girit, “Onlara her yatırım, varlık/yokluk riskini azaltacak, sağlıklı ve sürdürebilir gıdaya erişim kolaylaşacaktır” diye konuştu.
Türkiye ihracatı düşerken, tarım ürünleri ihracatı arttı
Türkiye’nin ihracatı 2020 yılının Ocak – Nisan döneminde yüzde 13,3’lük düşüşle 54 milyar 975 milyon dolardan, 47 milyar 640 milyon dolara gerilerken, tarım ihracatı yüzde 3’lük artışla 7,5 milyar dolardan 7,8 milyar dolara yükseldi.
Fındık ihracatı yüzde 32,6’lık artışla 568 milyon dolardan, 754 milyon dolara çıkarken, Yaş meyve sebze ihracatı yüzde 21,6’lık artışla 621 milyon dolardan, 756 milyon dolara çıktı. Meyve sebze mamulleri ihracatı yüzde 13’lük yükselişle 500 milyon dolardan, 565 milyon dolara ilerledi. Hububat bakliyat yağlı tohumlar ihracatı ise; yüzde 4’lük gelişimle 2 milyar 404 milyon dolara çıktı.
Fortinet, 2020 yılı birinci çeyreğine ait finansal sonuçlarını açıkladı
Kapsamlı, entegre ve otomatik siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri Fortinet, 31 Mart 2020 itibariyle biten 2020’nin birinci çeyreğine ait finansal sonuçları açıkladı.
2020’nin birinci çeyreğine ait önemli finansal rakamlar
• Toplam gelir, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 22 artarak 576,9 milyon dolara ulaştı.
• Ürün geliri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18 artarak 192,3 milyon dolara ulaştı.
• Faturalandırmalar, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21 artarak 667,8 milyon dolara ulaştı.
• Ertelenmiş gelir, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 26 artarak 2,23 milyar dolara ulaştı.
• GAAP faaliyet kârı, geçen yılın aynı dönemine göre 940 baz puan artışıyla yüzde 20,1’e ulaştı.
• GAAP dışı faaliyet kârı, geçen yılın aynı dönemine göre 190 baz puan artışıyla yüzde 22,3’e ulaştı.
• GAAP’ye göre seyreltilmiş hisse başına net kâr 0,60 dolar.
• GAAP dışı seyreltilmiş hisse başına net kâr 0,60 dolar.
• İşletme faaliyetlerinden kaynaklanan nakit akışı 319,4 milyon dolar.
• Serbest nakit akışı, geçen yılın aynı dönemine göre 50,7 milyon dolar artarak 241,8 milyon dolar değerine ulaştı.
• Hisselerin tekrar satın alımı için 889,9 milyon dolar nakit olarak ödendi.
Fortinet Kurucusu, Yönetim Kurulu Başkanı ve Kıdemli Baş Yönetici Ken Xie konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “İlk çeyrekte elde ettiğimiz yüksek rakamlar, sektör öncüsü ürün ve hizmetleri sunmak, yakın olan ve erişilebilir pazarlara ulaşmak, küresel satış ekibimizi büyütmek ve kanalı güçlendirmek için yaptığımız stratejik iç yatırımların bir sonucu. Fortinet olarak müşterilerimizin önemli ve stratejik bir iş ortağı oluyoruz. Lisanslı FortiASIC güvenlik işleme ünitesi (SPU), uzaktan çalışma yöntemini desteklemek için rakiplerine kıyasla 10 kata kadar daha fazla VPN kapasitesi sunabiliyor. Elde ettiğimiz büyük rekabet avantajı sayesinde ekonomik koşulların zorlaştığı bu dönemde pazar payımızı artırmaya devam edeceğiz. Sektörlerin onayladığı uzaktan çalışma ve güvenli SD-WAN ürünlerimizin yanı sıra SPU’dan güç alan FortiGates Security Fabric platformu ile hibrit ve çoklu bulut hizmetlerimiz, şirketlere tüm dijital altyapılarında daha uygun maliyetli çözümler sunacak.”
Çok kullanımlı bez maskeye ihracat vizesi çıktı
Covid-19 salgınının dünya genelinde pandemiye dönüşmesi sonrasında 4 Mart 2020 tarihinde yayınlanan İhracat 2020/4 sayılı Tebliğ çerçevesinde cerrahi maske, koruyucu maske ile birlikte ihracatı ön izne tabi hale gelen bez maskeye ihracat vizesi çıktı.
Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü 12 Mayıs 2020 tarihli kararıyla çok kullanımlı bez maske (dokuma ve örme) ihracatında ön izin şartı aranmayacağını duyurdu.
Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Burak Sertbaş, çok kullanımlık bez maskelerin cerrahi maske ve koruyucu maske ile aynı statüde değerlendirilmemesi gerektiğini 2 aydır dile getirdiklerini, İhracatçı Birliklerine ve CİMER’e bu anlamda çok sayıda başvuru olduğunu, girişimlerinin sonuç verdiğini ve çok kullanımlık bez maske ihracatının yolunun İhracat Genel Müdürlüğü tarafından açıldığını kaydetti.
Sertbaş, “Hazırgiyim ihracatı yaptığımız müşterilerimiz çok kullanımlık maske talebinde de bulundu. Bugüne kadar müşterilerimize olumlu cevap veremiyorduk. Bez maske pazarının dünya genelinde 2 milyar dolarlık bir büyüklüğü olduğu hesaplanıyor. Bu pastadan gecikmeli de olsa pay alabileceğimiz gibi, müşterilerimizin taleplerine yetire getirebileceğimiz için müşteri memnuniyetini de sağlamış olacağız. Çok kullanımlı maske ihracatının yolunu açan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan ve Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanımız İsmail Gülle’ye teşekkür ediyoruz” diye konuştu.
Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, Türk konfeksiyon sektörünün Covid-19 sürecinde cerrahi maske ve koruyucu maske üretimine yoğunlaştığını ve Türk halkını ithalata gerek kalmadan maskeyle buluşturduğunu, maske dağıtımında kurulan son sistemde Türk halkının neredeyse maliyetine maskeye kavuştuğunu kaydetti.
Knauf, pandemi sürecinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini artırdı
Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization – WHO) tarafından pandemi olarak ilan edilen, gündelik yaşam ve ekonomi üzerindeki sarsıcı etkileri tüm dünyada hissedilen Kovid-19, iş sağlığı ve güvenliği noktasındaki olağanüstü önlemleri de gündeme getirdi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından her yıl 4-10 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen ‘İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’ bu yıl bambaşka bir bilinç ve hassasiyetle kutlanırken, Knauf, ileri iş güvenliği standartlarını geliştirerek uygulamaya devam ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization – WHO) tarafından pandemi olarak ilan edilen, gündelik yaşam ve ekonomi üzerindeki sarsıcı etkileri tüm dünyada hissedilen Kovid-19, iş sağlığı ve güvenliği noktasındaki olağanüstü önlemleri de gündeme getirdi. İşveren ve çalışanların işyerindeki güvenliğinin ve sağlığının korunmasına yönelik 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun önemini duyurmak amacıyla her yıl 4-10 Mayıs tarihlerinde ‘İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’ düzenleniyor. Herhangi bir sektörde çalışan herkes için geçerli olan kanun maddeleri pandeminin hasar verdiği tüm firmalar tarafından harfiyen uygulanırken, insan kaynağına tüm yönleriyle yatırımın önceliği bir kez daha öne çıkarıyor. Pandemi sürecinde global iş güvenliği standartlarını geliştirerek uygulayan Knauf, ileri acil durum planlarını kriz yönetim ekipleriyle devreye sokarak ve geliştirilmiş protokollerini pandemi sonrasına da uyarlayarak çıtayı yükseltiyor.
Tam zamanlı iş güvenliği uzmanlarıyla sistematik denetim
Knauf’un iş sağlığı ve güvenliği kapsamında uluslararası bir standart olan OHSAS 18001:2007’ye uygun şekilde çalıştığını dile getiren Knauf Türkiye Genel Müdürü Ali Türker, firma olarak her yıl Bureau Veritas markası tarafından denetime tabii tutulduklarını, standartın şartlarını Knauf Global iş güvenliği protokolleriyle geliştirerek sahalarında uyguladıklarını ifade ediyor. Türker, iş güvenliği protokollerinin detayları hakkında şu bilgileri veriyor: “Sahalarımızda tam zamanlı iş güvenliği uzmanları istihdam ediyoruz. Sahalarımıza hakim bir durumdayız. Örneğin taşeron firma sahamıza bir çalışma için gelmeden önce tüm yasal belgelerini çalışma planlanmadan önce e-mail ortamında, çalışma günü ise bir kopyalarını elden iletiyor. İş güvenliği uzmanlarımızın kontrollerinden sonra fabrikalarımızda bulunan iş güvenliği odalarımızda bilgilendirme videolarımızı izleterek ve gerekli kişisel koruyucu donanımlarını imza karşılığı teslim ederek iş ortaklarımızı fabrikalarımıza kabul ediyoruz. Tüm protokollerimiz, talimatlarımız, prosedürlerimiz entegre yönetim sistemimiz QDMS programı üzerinden yürütülüyor. Hergün yaptığımız 3 seviyeli günlük yönetim sistemleri toplantılarıyla da sahalarımızdaki uygunsuzlukları çalışanlarımızla birlikte tespit ederek hızlıca aksiyon alıyoruz. Düzeltici faaliyetlerin süreçleri bu sistem üzerinden sürüyor. Yasal eğitimlerin haricinde fabrikalarımızda sağlık kuruluşlarından sektörümüze özgü çeşitli eğitimler alıyoruz.”
Geçmiş tecrübeler geleceğin teminatı
İş sağlığı ve güvenliği konusunun pandemi öncesinde de Knauf’un taşıyıcı değerlerinin arasında bulunduğunun altını çizen ve 2019’da bu anlamda çok başarılı bir yıl geçirdiklerini kaydeden Türker, ekliyor: “2019’da Bölge CEO’muz Sayın Isabel Knauf iş güvenliği konusunda çalışanlarımıza hitaben bir video yayınladı. Fabrikalarımızda, ziyaretçileri karşıladığımız iş güvenliği odalarımızda İSG protokollerini içeren aminasyonlu videolar hazırlandı. Ekim ayında fabrikalarımızda iş sağlığı ve güvenliği konseptli Knauf Aile günü organize ettik; tiyatro gösterisi, araç simulasyonları ve bilgilendirme etkinlikleri ile eğlenceli vakit geçirerek iş güvenliğinin önemine vurgu yaptık.”
Kovid-19 ile acil durum eylem planı devrede
“Birikim sonucu elde edilen insan kaynağına gösterilen özen Knauf’un öncelikli değerleri arasındadır” diyen Türker, Kovid-19 salgını ile Knauf değerlerinin daha da derinleştiğini ve acil durum planlarının devreye sokularak kapsamlı çalışmalara başladıklarını söylüyor. “Bu olumsuz süreci en az hasarla atlatabilmek için Kovid-19 salgını özelinde kriz yönetimi ekipleri oluşturduk. Vardiyalarımızı birbirlerinden izole ettik. Her vardiyanın servis araçlarını birbirinden ayırarak çalışanların ayrı servis araçları kullanmalarını sağladık. Servis araçlarımızda kişisel mesafe kuralına uygun olarak çalışmalarımız devam ediyor. Sahalarımızda pek çok noktaya el dezenfektanları koyuldu. Tüm çalışma alanlarımız düzenli olarak dezenfekte ediliyor. Evden çalışması uygun olan personellerimizi bu modele geçirdik. Çalışanlarımıza Kovid-19 hakkında iş güvenliği uzmanlarımız ve iş yeri hekimimiz ile birlikte eğitimler verilmesini sağlayarak, bilgilendirme duyuruları dağıttık. Sahamızın pek çok bölümüne koronavirüs hakkında afişler asarak görsellerle bilinci arttırdık. Fabrkalarımıza giren herkesin ateşi ölçülüyor, maske ve eldiven gibi ekipmanlarla sahaya giriş yapılıyor. Kişisel mesafeleri koruyarak çalışmalarımıza devam ediyoruz.” diyen Ali Türker, Almanya merkeziyle birlikte maske sayılarını arttırmak üzere girişimde bulunduklarını ve bulaşı azaltmak için tüm lokasyonlarda ziyaretçi girişleri ile alt yüklenici çalışmalarını erteledikleri açıklamasında bulunuyor. Türker, salgının başlamasıyla birlikte her hafta birden fazla toplantı yaparak yaşanan gelişmelere göre alınan aksiyonları revize ettiklerini ya da yeni aksiyonlar aldıklarını belirtiyor. Pandemi sürecinin tamamlanması ile ‘yeni normal’ sürece hızla adapte olacaklarını söyleyen Türker ayrıca kişisel mesafeyi koruyarak en yüksek hijyen tedbirlerinin alındığı planlara göre çalışmalarına devam edeceklerini vurguluyor.
Arkitera Seyahat Bursu 2020 teması
Arkitera Mimarlık Merkezi tarafından 2010 yılında başlatılan ve 2017’den itibaren Geberit sponsorluğunda düzenlenen Türkiye’nin mimarlık alanındaki ilk seyahat bursu “Arkitera Seyahat Bursu”bu yıl dijital formatta gerçekleşiyor. Yaşadığımız olağanüstü koşullar nedeniyle 2020 yılında fiziksel değil dijital seyahate odaklanan bursta“Dönüşüm/Değişim” teması kapsamında, yaşamakta olduğumuz pandemi sürecinin insanlığa, mimarlığa, kentsel alanlara, kamusal mekânlara ve yapılara yansımaları sorgulanacak. Mimarlık, Şehir ve Bölge Planlama, İç Mimarlık, Peyzaj Mimarlığı ve Endüstri Ürünleri Tasarımı öğrencileri ve mezunlarına ilham verecek Arkitera Seyahat Bursu başvuruları 12 Haziran 2020’de son bulacak.
İsviçreli sıhhi tesisat devi Geberit ,Arkitera Seyahat Bursu programıyla bu yıl 4. kez Mimarlık, Şehir ve Bölge Planlama, İç Mimarlık, Peyzaj Mimarlığı ve Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümü öğrencileri ve mezunlarının gelişimine destek veriyor. İçinde bulunduğumuz olağanüstü koşullar nedeniyle fiziksel değil dijital yolculuğa odaklanacak olan Arkitera Seyahat Bursu, “Dönüşüm/Değişim” teması ile yine genç beyinlere ilham oluyor. “Fiziksel olarak evlerimizde kalsak da fikirlerimiz hala dünyanın her bir köşesinde dolaşma özgürlüğüne sahip” düşüncesinden yola çıkılarak belirlenen tema ile katılımcılardan dijital dünyanın sınırsız imkân ve kaynaklarından yararlanarak hazırlayacakları, canlı yayın ve röportajlarla destekleyecekleri çalışmalar bekleniyor.
TUSAF BAŞKANI EREN GÜNHAN ULUSOY: “ÇİFTÇİLERİMİZİN BUĞDAYDAN ELDE ETTİĞİ GELİR ARTTI”
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla buğdayın anavatanı Türkiye’de buğday ekim alanlarının arttırılmasının önemine dikkat çeken Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Başkanı (TUSAF) ve Uluslararası Un Sanayicileri ve Hububatçılar Birliği (IAOM) Avrasya Başkanı Eren Günhan Ulusoy, hammadde üretimindeki gücün un sanayicilerini dış piyasada da daha güçlü hale getireceğini belirtiyor.
Türkiye’nin 7 yıldır dünya ihracat şampiyonu olmasını sağlayan un sanayisinin tarihi, Anadolu’da yazıldı. İnsanlık tarihini değiştiren Şanlıurfa’daki Göbeklitepe, ilk buğdayın, ilk çiftçinin, ilk unun ve ilk ekmeğin ortaya çıkmasına sahne olmuştur. Ülkemiz, dünyada buğdayın ilk yetiştirildiği topraklardır ve tahıl üretimimizin yüzde 60’ını buğday oluşturmaktadır. “Toprağın hediyesi buğday, çiftçinin emeğiyle hayat bulurken, sanayicilerin de ihracatla Türkiye bayrağını dünyaya taşımasını sağlamaktadır. Bugün tam 164 ülkeye un ihracatı gerçekleştiren ve ülkenin kasasına 1 milyar doların üzerinde gelir girmesini sağlayan sektörümüz, bir başka deyişle dünyayı beslemektedir. Ne de olsa dünya nüfusunun yüzde 90’ı, Türk unu tüketmektedir. Başarımız bizi; ABD içinde 10 ve global ölçekte 4 direktörlük olmak üzere toplam 14 bölgeden oluşan, 123 yıllık Uluslararası Un Sanayicileri ve Hububatçılar Birliği Avrasya Bölge Başkanlığı’na taşıdı. Toplam nüfusları 2 milyarı aşan ve toplam 7,1 trilyon Dolar ekonomik büyüklüğü bulunan, 32 ülkeden oluşan dünya buğday üretiminin yüzde 30’unu ve dünya un ihracatının yüzde 55’ini temsil eden Avrasya Bölgesinin başkanlığını üstleniyoruz. Bu da Türkiye’nin buğday ve un piyasaları açısından ne kadar önemli olduğunu vurguluyor.” açıklamalarında bulunan TUSAF Başkanı Eren Günhan Ulusoy, dünya un piyasasındaki güçlü payımızı lehimize kullanabilmemiz için buğday ekim alanlarının arttırılması gerektiğini vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti: “Kendi buğdayımızdan daha fazla üretip toplam tüketimimizde yerli buğdayımızın payını maksimum düzeye çıkarmaktır. Bu sayede çiftçilerimiz daha fazla kazanırken, hammaddede un sanayimiz tamamen iç pazarla çalışmalarını yürütecek ve milli ekonomimize maksimum desteği sağlıyor olacağız.”
Buğday üretimi arttırılmalı
2019 yılında buğday ithalatında 8,4 milyon ton ile rekor düzeyde buğday ithalatının gerçekleştiğini belirten Ulusoy, buna karşılık un ihracatının ise 3,3 milyon ton olduğunu vurguluyor. “Olumlu hava şartları sayesinde bu sene 20 milyon ton rekolte bekliyoruz. 2019 yılında ise 19,5 milyon ton buğday hasadı gerçekleştirmiştik. Son 2 senedir, buğdaya enflasyonun neredeyse 2 katı oranında artış verilmesi, buğday ekim alanlarındaki daralmayı durduracaktır. Çiftçimizin buğdaydan elde ettiği geliri artırarak, ekim alanlarının genişlemesini sağlayacaktır. Buğday ülkemiz için un ve ekmeğin hammaddesi olduğundan stratejik öneme sahiptir.” diyen Ulusoy, fiyat artışıyla stratejik ürün olan buğdayın üretiminde sürdürülebilirliğin sağlanabileceğini ifade etti. Verilen fiyat artışıyla Türkiye’deki buğday fiyatlarının dünya fiyatlarının üstüne çıktığını belirten Ulusoy, buğdaya verilen fiyat artışının buğday üretimini artırıp ithalatı düşüreceğini de sözlerine ekledi. Buğday üretiminin artmasının un sanayicisi açısından da olumlu bir gelişme olduğunun altını çizen Ulusoy, “Hammadde üretimindeki güç, sanayicimizi dış piyasalarda daha güçlü hale getirecektir.” dedi.
Lisanslı depoculuk çiftçiyi koruyor
Gerek işletmeci tarafında gerekse kullanıcılar yani çiftçiler tarafında teşviklerin sağlanması, sistemin sağlam temellere oturması ve uzun vadede ülke ekonomisi ve tarımına büyük avantajlar sunması açısından hayati önem arz eden lisanslı depoculuk hakkında da bilgi veren Eren Günhan Ulusoy, “Lisanslı depoculuk, dünyanın birçok ülkesinde oldukça gelişmiş sistem örneklerinin bulunduğu ve hem faaliyette bulunduğu bölgeye hem de ülke ekonomisine oldukça fayda sağlayan, “hububat barajı” tabiriyle çok güzel anlatılan önemli bir sektördür. Türkiye için sistemin temellerinin geç atıldığını gözlemlesek de şu anki gelişim hızı tatmin edici düzeydedir. Lisanslı depoculuk, ürünlerin fiyat volatiletisini kontrol altına almada önemli bir rol oynamaktadır. Lisanslı depoculuk, üretimi ve depolamayı izlenebilir bir kayıt içine alıyor. Lisanslı depolar kurmak için yapılan başvurular 16 milyon tona ulaşırken, lisans alan kapasite yaklaşık 5 milyon ton olmuştur.” açıklamalarında bulundu.
Alcatel 1S (2020) Türkiye’de satışa sunuldu
TCL Communication, Alcatel 1S (2020)’nin satışının başladığını duyurdu. Şirket, akıllı üç kamerayı uygun fiyatla sunan en yeni cihazıyla, en iyi temel akıllı telefon deneyimini herkese ulaştırma hedefinde büyük bir adım atıyor.
AKILLI ÜÇ KAMERA
Alcatel 1S (2020), kullanıcıların fotoğraf deneyimini akıllı 13MP+5MP+2MP üç kamerayla yeni bir seviyeye taşıyor. Mükemmel fotoğraflar çekerken 22 farklı ortamı tespit ederek kamera ayarlarını otomatik olarak belirleyebilen Alcatel 1S (2020), makro lens ile yakından çekim yapabiliyor, bokeh efekti sunan süper geniş açılı kamerayla tüm görüntüyü yakalayabiliyor ve her ortama otomatik olarak ayak uyduran AI özelliklerinden güç alıyor.
GÜÇLÜ PERFORMANS
Alcatel 1S (2020), sekiz çekirdekli işlemci, güçlü 32GB + 3GB hafıza ve 4000mAh bataryasıyla performanstan ödün vermeden bütün gün kullanılabiliyor. Yüksek kaliteli medya özelliklerine de sahip olan cihaz, en sevilen müzikleri ve videoları görüntülemenin yanı sıra saatlerce oyun keyfi de sunuyor. Cihazda bulunan özel Google asistan tuşuyla tüm işlemler çok daha hızlı yapılıyor.
HARİKA GÖRÜNTÜLEME DENEYİMİ
Alcatel 1S (2020), 6.22 inç HD+ Geniş ekranı ve yüzde 87,5 ekran/gövde oranıyla kullanıcılara canlı renkler ve rahat bir görüntüleme deneyimi sunuyor. Cihaz aynı zamanda 2.5D camla, şık ve parlak bir arka tasarımla üretiliyor.
Alcatel 1S (2020), Akik Taşı Yeşili (Agate Green) ve Gri (Power Gray) seçenekleri ve 1.299 TL önerilen satış fiyatıyla piyasada yer alıyor.
İş dünyasında dijital dönüşüm“Sanal ofislere talep 7 kat arttı”
Koronavirüs nedeniyle temel ihtiyaçlara hizmet veren sektörlerin dışında tüm sektörler faaliyetlerini durdu. Yaşanan salgın ülke ekonomisine olan etkileri ilerleyen aylarda daha çok kendini belli edecek olsada şirketlerin çoğu ofislerini kapatıp sanal ofis sistemlerinin kapısını çalmaya başladı. Endless Offices Genel Müdürü Gökmen Özdemir, “Koronavirüs salgını nedeniyle mecburi olarak dijitalleşen toplantılar Home Ofis sistemi sanal ofislere olan talebi 7 katına çıkardı. Bu veri Mayıs ayının başına ait ilerleyen haftalarda Sanal Ofis’e geçiş yapan firma sayısının 10 kat artacağını düşünüyoruz.” diyerek dijitalleşen iş dünyasının ofis sistemlerindede yeniliğe gittiğinin altını çizdi.
Koronavirüs nedeniyle dünya ekonomisi neredeyse durma noktasına gelirken Türkiye’de de etkileri yavaş yavaş görülmeye başlıyor. Özellikle Home Ofis çalışma sistemiyle şirket faaliyetlerini yürütmeye çalışan firmalar dijital çağa mecburen adapte olmuş durumda. Online toplantılar, yayınlar, sunumlar derken yaşanan kriz ortamında, iş akışına devam eden şirketlerin tüm işleri online ortama kaydı. Kira, aidat, ofis masrafları derken ofis maliyetleri bu dönemde şirkeleri işin içinden çıkılamaz hale getirdi. Bu durumda markalar Sanal ofis sistemine geçerek şirket faaliyetlerini Home Ofis olarak devam etme kararı aldı. Global şirketler bazı ülkelerde operasyonlarını sanal ofis olarak devam etme kararı aldı.Dolayısı ile Sanal Ofis sektörü 2020 yılını krizi fırsata çeviren sektörler arasında yerini aldı
Teknoloji devleri yıl sonuna kadar Home Ofis çalışıyor
Dünyanın en büyük sosyal medya platformlarından biri olan Facebook 2020 yılı sonuna kadar çalışanlarının Home Ofis devam edeceğini açıkladı.Yurtdışı menşeili, birçok marka ofisini geçici bir süreyle kapatarak sanal ofis sisteminden faliyetlerini sürdürmeye başladı. Endless Offices Genel müdürü Gökmen Özdemir, koronavirüs sebebiyle Home ofis çalışma sistemi firmaların sanal ofis sistemine sıcak bakmalarına neden olduğunu söyleyerek “ Tüm sektörlerde yaşanan durağanlık ve ofislere gidilmemesi sanal ofislere olan talebi 7 katına çıkardı. Yaşanan bu dijital dönüşüm, 2020’de çalışma şekillerinin değiştiğini gösteren büyük bir adım. Ofis sistemlerine bakış açısı hem sosyolojik açıdan hem de ekonomik açıdan değişim sürecinde ilerleyen aylarda bu talebin 10 katına çıkacağını düşünüyoruz.” Açıklamalarında bulundu.
Sanal ofis nedir?
Resmi olarak kurulum, prestijli bir adres, vergi levhasının bulunduğu, posta hizmeti takibi aylık fatura masrafları, ofis çalışan maliyeti, stopaj, kira, mutfak masrafları gibi giderlerler olmadan bir çalışma şekli. Fatura adresinizin lüks bir plazada kargolarınızı, telefonlarınızın cevaplandığı, fiziki bir ofis varmışcasına karşılayan bir resepsiyon hizmeti veren sistem. Aynı zamanda paketinize toplantı salonlarını saatlik olarak ekleyerek toplantılarınızı plaza yaparak kurumsal bir görünüm imkanı veriyor. Sanal ofislerdaha çok e-ticaret siteleri, sigorta şirketleri, emlak sektörü, sağlık sektörü ve avukatlar kullanıyor.
TARIMSAL ÜRETİM SÜRMELİ, GENÇLER SAHAYA İNMELİ
Koronavirüs pandemisinin ardından tarım ve gıda alanında önemli değişimlerin yaşanacağını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Merve Hamzaoğlu, tarımda dijitalleşmenin önemine vurgu yaptı ve gençlerin tarımsal üretime teşvik edilmesi gerektiğini dile getirdi.
Pandemi süreciyle birlikte tüm dünyada tarım ve gıda, ülkelerin en önemli gündem maddelerinden biri olarak yerini aldı. Pek çok ülke sınırlarını kapattı ve kendi gıda güvenliğini sağlayabilmek amacıyla gıda ihracatını durdurdu. Koronavirüs salgını sonrasında birçok alanda olduğu gibi gıda ve tarım alanında da bazı değişimlerin yaşanacağını ifade eden İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ) İktisat Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Merve Hamzaoğlu, Koronavirüs salgını koşullarında Türkiye ve dünyada, gıda ve tarımın durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Üretimin sürmesi için önlemler alınmalı
Üretimin devam edebilmesi için çiftçilerin motivasyona ihtiyacı olduğunu belirten Hamzaoğlu, “Türkiye’de kısa vadede kıtlık olacağını düşünmüyorum. Ancak üretimin sürmesi şart. Bu noktada yeni normalde kişisel önlemlerin alınması, 65 yaşın üstünde olan çiftçilerin tarlalarına gitmesinde problem yaşamaması ve mevsimlik işçilerin şehirlerarası seyahatinin sağlanması gerekiyor. Ekin ve bazı ürünlerde hasat dönemindeyiz, bunları da devam ettirmeliyiz. Yoksa ürün tarlada kalır, israf olur.” dedi.
Dijitalleşmeye uyum sağlanmalı
Tarımsal alanda atılan dijitalleşme adımlarının önemine vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Hamzaoğlu, “Yeni yeni atılan bu dijitalleşme adımlarının sonuçlarını uzun vadede alacağımızı düşünüyoruz. Türkiye’de yaşlanan bir tarım nüfusu var ve çiftçinin dijitalleşmeye uyum sağlaması için de birtakım uygulamalara ihtiyaç var. Bu noktada gençlerin sahaya inmesi ve tarımsal üretimde bulunabilmeleri için teşvik edilmeleri gerekiyor. Gençlerin üretimde yer alması, Türkiye’nin kalkınmasında da önemli rol oynayacaktır.” İfadelerinde bulundu.
Üretimi artırmak için sürdürülebilir tarım politikalarına yönelmek gerek
Bu dönemde üretimi artırmak için sürdürülebilir tarım politikalarının da ele alınması gerektiğine dikkat çeken Hamzaoğlu, “Çiftçilerimiz geleneksel tarımdan kopamıyor. Gençler, tarımda yeni teknolojilere daha meraklı. Salgın sonrası Türkiye tekrar, Avrupa Birliği (AB) ülkelerine ihracat yapmaya başlayacaktır. Tam da bu noktada tarımda teknolojinin kullanılması için gençleri teşvik edip, bu şekilde daha fazla kar elde edeceklerini görmelerini sağlamalıyız.” diye konuştu.
Küçük aile işletmeleri desteklenmeli
Küçük aile işletmelerine verilecek desteğin de önemli olduğunu hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Hamzaoğlu, “Üreticilerin gelirlerinin artması lazım ki üretimin devamı gelsin. Devlet, özellikle salgın sürecinde tarımda, üretimden tüketime kadar her alanda daha fazla destek sağlamalı, üreticileri daha fazla desteklemeli.” dedi.
Dünyada açlık krizi görülebilir
Pandeminin ardından dünyada açlık krizinin görülebileceğini dile getiren Hamzaoğlu, “Bu krizden en fazla Afrika ülkeleri gibi geliri az ve yoksul ülkeler etkilenecek. Türkiye, kendi kendine yeten bir ülke olduğu için bu konuda şanslı. Ama üretimin sürmesi şart. Sebze ve meyve üretiminde sorun yok fakat yemde yüzde 60’a yakın dışa bağımlıyız. O yüzden acilen daha fazla önlem alınmalı.” diye konuştu.
İsfanbul AVM maksimum önlemlerle kapılarını açtı
ü İsfanbul AVM Yönetim Direktörü Kemal Baştürk, “Açık alan alışveriş caddelerine sahip bir alışveriş merkezi olmamız çok büyük bir avantaj. Misafirlerimize, caddelerimizde temiz havayla temas halinde daha güvenli alışveriş konforu yaratacağız.”
Ülke olarak Kovid-19 pandemisinin ikinci dönemine adım atarak normalleşme dönemine girdik. Cumhurbaşkanlığı ve ilgili bakanlıklarca yapılan açıklamalar doğrultusunda, tedbirler nedeniyle kapılarını geçici olarak kapatmış olan alışveriş merkezleri de faaliyetlerine devam etme kararı aldı. Normalleşme sürecinin hem gündelik hem de profesyonel yaşantılar açısından farklı olacağı kesinken, bu süreçte alışveriş merkezlerinde oluşacak yeni standartlar herkes tarafından merak ediliyor. 11 Mayıs itibariyle misafirlerini caddelerinde yeniden ağırlamaya başladıklarını belirten İsfanbul AVM Yönetim Direktörü Kemal Baştürk, yeni operasyonel süreçler hakkında aydınlatan bilgiler verdi.
İsfanbul AVM Yönetim Direktörü Kemal Baştürk, İsfanbul AVM olarak yeni normalleşen süreç için hazırlıklarını eksiksiz olarak tamamladıklarını, 11 Mayıs itibariyle hafta içi 11:00-19:00 saatleri arasında hizmet vermek üzere kademeli olarak faaliyetlerine başladıklarını açıkladı. Pandemiden en çok etkilenen sektörlerin başında gelen AVM’lerin ülke ekonomisini taşıyıcı bir rol üstlendiğini ifade eden Kemal Baştürk, faaliyet sürecinin hem ekonomik akışı sağlayıcı hem de ileri hijyen tedbirlerini içererek toplum sağlığını tehdit etmeyecek bir uyumla yürütülmesi gerektiğini vurguladı.
Covid-19 nedeniyle tahsili geciken ihracat alacakları için ihracatçılara alacaklarınızı sigorta ettirin çağrısı
Türk ihracatçısının kara gün dostu Türk Eximbank’tan Covid-19 salgınının pandemiye dönüştüğü, ihracatta tahsilatlarda gecikmelerin yaşandığı bugünlerde, Türk Eximbank tarafından sunulan hizmetlerden biri olan alacak sigortası hatırlatması geldi.
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği tarafından düzenlenen video konferans toplantısında konuşan Türk Eximbank Ege Bölge Müdürü Gülom Timurhan, ihracatçıların Eximbank’ın uygun fonlamalarının yanı sıra; alacak sigortasını da kullanmalarını tavsiye etti.
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak’ın moderatörlüğünde düzenlenen video konferansa Birlik üyesi 30’dan fazla ihracatçı firma yetkilisi katılırken, Türk Eximbank Ege Bölge Müdürü Gülom Timurhan ve Türk Eximbank İzmir Şube Müdürü Hüseyin Egemen Kılıç, Eximbank’ın ihracatçılara sağladığı krediler ve alacak sigortası hakkında bilgi verdiler.
Uçak: “Covid-19 sürecinde tarım sektöründe işçi, üretici, ihracatçı herkese teşekkür borçluyuz”
Toplantının açılış konuşmasını yapan Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak, Covid-19 sürecinde; Tarım sektöründe ihracatçı ve üreticilerin sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu günler dahil, gece – gündüz işletme ve bahçelerde özveriyle işlerini devam ettirdiklerini, hem vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşıladıklarını, hem de yaş meyve sebze ve mamulleri ihracatının kesintisiz artarak devamını sağladıklarını dile getirerek, tarım sektöründe çalışan üreticilere, işçilere, ihracatçılara teşekkür etti.
Tarım sektörü ihracatçılarının son dönemde işleri sürdürmek için çok büyük emekler sarf ettiğinin altını çizen Uçak, “İhracatçılarımızın en önemli sorunu ve ihtiyacı olan finansmana erişim son dönemde çok daha fazla önem kazandı. Pandeminin ilk gününden itibaren Türk Eximbank Ege Bölge Müdürümüz Gülom Timurhan ile hep istişare içinde olduk. Üyelerimizin pek çok sorununu çözüme kavuşturduk. Bu toplantı Eximbank ile üyelerimizi doğrudan görüştürmeyi, sorunlara çözümleri en yetkin ağızdan mercilere aktarmayı amaçladık” diye konuştu.
Timurhan; “Ege Bölgesi’nde İzmir, Denizli ve Manisa şubelerimizle ihracatçılarımızın hizmetindeyiz”
Türk Eximbank’ın Türkiye’de 20, Ege Bölgesi’nde İzmir, Manisa ve Denizli’de olmak üzere 3 şubeyle ihracatçılara hizmet verdiğini dile getiren Türk Eximbank Ege Bölge Müdürü Gülom Timurhan, ihracatçılarımız kendilerine en yakın Eximbank şubesine başvurarak ihracat kredileri ile ilgili bilgi almaya davet etti.
Eximbank olarak kredi limitlerini belirlerken öncelikli olarak firmaların yapmış olduğu ihracat rakamlarını dikkate aldıkları bilgisini veren Timurhan, “Tabii ihracata geçmiş yıllara bağlı olarak bakabildiğimiz için eğer firmalarımızın ellerinde yapmış olduğu sözleşmeler var ve hacimlerinde bir artış olacak ise o siparişleri de ilave olarak alıp o siparişleri de limit belirlemede esas alabiliyoruz. Bizim limit tesis ederken ana kriter ihracat hacmi. Akabinde bilançolara bakıyoruz değişik kredilerle ilgili olarak” diye konuştu.
Kadın girişimci kredisi veriyoruz
Kadın ihracatçılara özel kadın girişimci kredisi verdiklerine de değinen Timurhan, bununla ilgili olarak İş Bankası, Denizbank, Finansbank, Garanti BBVA ve TEB ile protokol imzaladıklarını, kadın ihracatçıların bu bankalarla iletişime geçerek, bu bankaların kendilerine oluşturacağı limitler çerçevesinde Eximbank’tan kadın girişimci kredisi kullanabileceklerini kaydetti.
Covid-19 nedeniyle ihracatçı firmaların alacaklarını vadesinden geç aldıklarına işaret eden Timurhan, sigortalı ihracatçılara vadesi geçmiş alacaklarıyla ilgili bildirimde bulunmalarını istedi.
Timurhan sözlerini şöyle sürdürdü; “Bizim alacak sigortası ürünümüz var. Alacak sigortası yapıyoruz ve bunu tüm firmalarımıza tavsiye ediyoruz. Eximbank’ın yaptığı işlemleri sadece kredi olarak düşünmeyin. Sigorta da sizin gelecekte alacaklarınızda yaşayacağınız sorunları size önceden garanti altına almak olarak düşünebilirsiniz. Sigorta yaptığımız firmalarımızın bazılarında sevk sonrası reeskont kredisi dediğimiz Merkez Bankası ile birlikte yürüttüğümüz bir programımız var. Bunları belirli koşullar çerçevesinde ihracatçı firmalarımıza belirlenen limitler kapsamında iskonto edebiliyoruz. İçinde bulunduğumuz dönem itibariyle pek çok firmamızın alacaklarında gecikme olduğunu biliyoruz. Özellikle sadece bizden sigorta yapmış firmalarımızın 60 günün sonunda mutlaka bize gecikmeyi bildirmesi gerekiyor. Sigorta ile birlikte sevk sonrası reeskont kredisi kullanan firmalarımızın da gecikmeden sonra 30 gün sonra bunu bize bildirmesi gerekiyor. Bu süreçte her aşamada bizi bilgilendirirseniz inşallah önümüzdeki dönemlerde alacaklarla ilgili sorunsuz bir dönem geçiririz diye umut ediyoruz. Farkındayız sıkıntılı bir süreç o nedenle özellikle bizden sigorta yapan firmalardan rica ediyoruz her aşamada her sorunda lütfen bizi bilgilendirin.”
Studio Loft: Çok Fonksiyonlu Kurgusu ile Farklı Bir Dönüşüm Hikayesi
Pandemi süresince sosyal yaşantımız kısıtlanırken iç mekanlarda geçirdiğimiz süre de oldukça arttı. Daha ferah, gün ışığını maksimum düzeyde içeriye alan, iyi kurgulanmış yaşam alanlarının yaşam kalitesi üzerindeki etkisi de herkes tarafından görülebilir bir hale geldi.
Bu anlayışın bir örneği olarak Y.Mimar Nail Egemen Yerce ve Mimar Ayça Taylan tarafından tasarlanan Studio Loft, standart bir dairenin bir fotoğraf sanatçısının yaşam alanı, stüdyosu ve sanat galerisine dönüşüm projesi. Yerce ve Taylan, 2017 Dünya Mimarlık Festivali’nin “INSIDE” bölümünde “Yaratıcı Yeniden Kullanım” kategorisinde finalist olarak yarışan Studio Loft ile son olarak Güneydoğu Avrupa ülkeleri arasında düzenlenen BIG SEE Interior Design Awards’ta “Yılın En İyi Konut İç Mekan Tasarımı” ödülünü kazandı.
Yerce Mimarlık Kurucusu Y. Mimar Nail Egemen Yerce ve ZAAS Kurucu Ortağı Mimar Ayça Taylan tarafından tasarlanan ve son olarak da BIG SEE Interior Design Awards’ta “Yılın En İyi Konut İç Mekan Tasarımı” ödülüne layık görülen proje, İzmir’in Alsancak semtinde, ağırlıklı olarak konutların bulunduğu, her iki tarafında portakal ve çam ağaçları sıralanan sakin bir sokakta gerçekleştirildi. Seksenli yıllarda yapılmış, bir mimari kimliği ya da iddiası bulunmayan apartman bloklarından birinde, dubleks konut olarak değerlendirilmiş olan zemin kattaki dairenin bir fotoğraf sanatçısının yaşam alanı ve stüdyosu olarak tasarlanması fikri projenin başlangıç noktasını oluşturdu. Bu bağlamda, dairenin iç tasarımı sil baştan ele alınırken, mekanda aynı zamanda sergileme işlevi kurgulanması amaçlandı. 2 katlı hacmin alt katının fotoğraf stüdyosu ve sergi alanına ayrıldığı, üst katının ise ofis ve yaşam alanı olarak ele alındığı planlamada kullanıcı alışkanlıkları büyük rol oynadı.
Girişte bulunan geniş hacim, fotoğraf stüdyosu olarak planlandı. Bu kısımda, yeniden tasarlanan merdiven ile birlikte, sanatçıya fotoğraf çekimleri sırasında farklı kotlardan azami görüş açısı sağlanabilmesi hedeflendi. Aynı zamanda sergileme alanı olarak kullanılması planlanan stüdyo hacminin, apartmanın önünde bulunan kente ait geniş kaldırımla bütünleşmesi hedeflendi. Kaldırımda kullanılan kaplama malzemesinin içeride de devam ettirilmesi ve sokağa bakan cephede kayar katlanır doğramalar tasarlanması, iç-dış mekan sürekliliğine olanak sundu. Bunun sonucunda, çoğunlukla araba park yeri olarak kullanılan geniş kaldırım için alternatif bir kullanım önerisi getirilmiş oldu. Sergi açılışlarında katılımcıların birbirleri ile sokak rahatlığında iletişim kurabilecekleri sosyal bir platforma dönüşen bu ara bölümde insanlar, iç ve dış arasındaki filtre algısını hissetmeden sergi alanına sokaktan direkt dahil olabilme şansı yakaladı. Sergileme işlevinin dışarıya açılması ile mekan, kent yaşamının interaktif bir parçası haline geldi.
İki yönden ışık alan hacimde, mümkün olduğunca kesintiye uğramayan, ferah bir iç kurgu hedeflendi. Böylelikle proje, fotoğraf stüdyosu çatısı altında, çalışma, sergileme, yaşama işlevlerinin iç içe geçtiği “loft” tipi bir mekan projesi olarak hayat geçti.
Avukat, doktor, veteriner, mühendis, gümrük müşaviri, diyetisyen, mali müşavirler gibi serbest meslek mensupları, 1 Haziran 2020 itibariyle kağıt makbuz yerine, e-SMM (e-Serbest Meslek Makbuzu) düzenlemeye başlıyor.
e-SMM’nin yeni bir belge türü olmayıp, kağıt ortamdaki serbest meslek makbuzu ile aynı hukuki geçerliğe sahip olduğunu ifade eden Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ e-Dönüşüm Satış Koordinatörü Arif Erhun Öçal, 1 Haziran 2020 tarihi itibariyle yaklaşık 160 bin serbest meslek mensubunun, e-SMM (e-serbest meslek makbuzu)’na geçmek zorunda olduğunu kaydetti.
e-SMM’de, hız ve tasarruf sağlanacak
e-SMM geçiş süreci hakkında bilgiler veren Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ e-Dönüşüm Satış Koordinatörü Arif Erhun Öçal, şunları söyledi:
“Son yıllarda, e-Fatura, e-Arşiv, e-İrsaliye, e-Defter gibi kağıt ortamındaki evraklar, elektronik ortama geçmeye devam ediyor. 1 Haziran 2020 tarihinden itibaren de, serbest meslek mensupları makbuzlarını, e-SMM olarak düzenlemeye başlayacaktır. e-SMM yeni bir belge türü olmayıp, kağıt ortamdaki serbest meslek makbuzu ile aynı hukuki geçerliliğe sahiptir. Burada, serbest meslek makbuzlarının, elektronik ortamda düzenlenerek, elektronik ortamda iletilmesi ve yine elektronik ortamda saklanması gerçekleşecektir. Serbest meslek mensuplarının, meslek makbuzunu elektronik ortamda keserek, müşterilerine mail ortamında iletmesi, hem hız, hem tasarruf sağlayacaktır ve arşivleme yükü de olmayacaktır” dedi.
Son güne kalmadan başvurmak gerekiyor
Serbest meslek sahibi olanların, e-SMM’ye hızlı ve kolay bir şekilde geçebileceğini anlatan Arif Erhun Öçal, konuşmasına şöyle devam etti:
“Serbest meslek mensuplarına tavsiyem, hızlı ve kolay kullanım avantajı sağlayan e-SMM’ye, 1 Haziran’dan önce başvurmalarıdır, çünkü 1 Haziran’dan itibaren kağıt evrak düzenlenmeyecektir. Bu süreçte, mali müşavirlerinden destek alabilecekleri gibi, Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ’nin Dijital Dönüşüm Uzmanlarından da hizmet alabilirler. Uyumsoft’un mobil uygulaması üzerinden kolay ve hızlı bir şekilde, e-SMM makbuzlarını düzenleyip, keserek müşterilerine gönderebilirler ve arşivlemesini yapacaklardır. Bir diğer konu da, e-SMM’ye geçiş için herhangi bir yazılım veya program satın alınmasına gerek yoktur. Serbest meslek mensupları, bilgisayarlarından veya cep telefonlarından e-SMM sürecini kolayca yöneteceklerdir” şeklinde konuştu.
EN EKONOMİK VE ÇEVRECİ SEÇENEK LPG
Koronavirüs pandemisi sonrası dünyada ve ülkemizde başlatılması planlanan normalleşme süreci toplumlara yeni alışkanlıklar kazandırıyor. Sosyal mesafe ve hijyen kuralları normalleşme sürecinde de önemini korurken karantinanın sonra ermesiyle toplu taşıma araçlarının kullanımının azaldığı gözlemleniyor. Uzmanlar bu süreçte araç sahiplerinin toplu taşıma yerine otomobillerini tercih edeceklerini belirtirken, döviz kuru nedeniyle artan akaryakıt fiyatları tüketiciyi düşündürüyor. Dünyanın en büyük alternatif yakıt sistemleri üreticisi BRC’nin Türkiye CEO’su Kadir Örücü, “LPG ekonomik ve çevreci olmasıyla öne çıkan bir yakıt türü. Ayrıca LPG’li araçlar, benzinli otomobillere kıyasla yüzde 40 tasarruf sağlıyor” ifadelerini kullandı.
Koronavirüs pandemisi, alışkanlıklarımızı değiştirmeye başladı. Normalleşme sürecinin gündeme gelmesiyle kapalı alanlarda sosyal mesafenin nasıl sağlanabileceği tartışılmaya başlandı. Normalleşme sürecini başlatan ülkelerde toplu taşıma araçları boş kalırken, ülkemizde de trafik oranları koronavirüs öncesi seviyelere gelmeye başladı.
Uzmanlar, araç sahiplerinin toplu taşıma araçları yerine kendi araçlarını tercih edeceklerini belirtirken, döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar nedeniyle yükselen akaryakıt fiyatları tüketiciyi düşündürüyor.
Dünyanın en büyük alternatif yakıt sistemleri üreticisi BRC’nin Türkiye CEO’su Kadir Örücü LPG’nin hem ekonomik hem de çevreci olduğunu vurgulayarak, “LPG diğer fosil yakıtlara göre daha az katı parçacık (PM) ve karbon salınımı gerçekleştiriyor. LPG’li araçlar, benzinli otomobillere kıyasla yüzde 40 tasarruf sağlıyor. Yani bir araç 100 TL’lik benzinle ortalama 250 kilometre yol yaparken, aynı araç 60 TL’lik LPG ile aynı yolu alabiliyor” ifadelerini kullandı.
‘KATI PARÇACIKLAR KORONAVİRÜSÜN ETKİSİNİ ARTIRIYOR’
Tüm dünyayı etkileyen koronavirüs pandemisiyle, hava kirliliği yeniden gündeme geldi. Hava kirliliğine neden olan katı parçacıklar ile koronavirüs arasındaki bağlantıyı araştıran bilim insanları, virüsün katı parçacıklara tutunarak havada asılı kalabildiğini ortaya çıkardı. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Dilay Yılmaz Demiryontar, “Koronavirüs pandemisiyle ilgili yapılan çalışmalarda hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde yaşayan ve kirliliğe maruz kalan insanların COVID 19’dan daha fazla etkilendiği ve ölüm riskinin yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca bugüne kadar yapılmış birçok çalışmada virüslerin katı parçacıklara tutunarak enfekte etme gücünde ve yayılım hızında önemli bir artış olduğu ortaya konmuştur” diye konuştu.
‘ŞEHİRLERDE KATI PARÇACIK KİRLİLİĞİNİN SEBEBİ DİZEL YAKIT’
Hava kirliliğiyle mücadele eden dünyanın en büyük alternatif yakıt üreticisi BRC’nin Türkiye CEO’su Kadir Örücü, “Katı parçacıkların en temel kaynağı kömür ve kömürün olmadığı yerlerdeyse dizel yakıttır. LPG’nin ürettiği katı parçacık miktarı kömürden 35 kat, dizelden 10 kat ve benzinden yüzde 30 daha azdır. Bu nedenle Avrupa Birliği üyesi ülkeler yeşil bölge dedikleri dizel araçların yasaklandığı bölgeler oluşturdu. Almanya’nın Köln kentinde başlayan yasaklar geçtiğimiz yıl İtalya ve İspanya’ya taşındı. Ülkemizdeyse 3 ay içerisinde başlaması beklenen zorunlu emisyon testiyle katı parçacıkların atmosfere salınımı kontrol altında tutulmaya çalışılacak” ifadelerini kullandı.
‘EN EKONOMİK SEÇENEK OLMAYI SÜRDÜRÜYOR’
LPG’nin çevreci olduğu kadar ekonomik olduğunun da altını çizen Kadir Örücü, “Akaryakıt giderinin aile ekonomisinde önemli bir yer tuttuğu günümüzde gerek ilk satın alma maliyeti, gerekse periyodik bakım masrafları çok yüksek olan dizel otomobil kullanmak artık akılcı bir tercih değil. Otomobiliniz ister 15 bin km, isterse 45 bin km ya da daha fazla yol yapsın, her halükârda LPG’li araç, dizel araca kıyasla çok daha ekonomik. Hesap ortada. Bu noktadan sonra ekonomi arayanlar için en akıllı çözüm LPG kullanmaktır. Araç sürücüleri LPG dönüşümünü tamamlar, tamamlamaz aynı yolu yüzde 40 daha ucuza gidebiliyor” dedi.
Toyota’nın En Büyük Hibrit SUV’u HIGHLANDER Avrupa’ya Geliyor
Toyota’nın en büyük ve en geniş hibrit SUV’u Highlander, ilk kez Avrupa pazarında satışa sunulacak. Özel olarak geliştirilen tam hibrit güç ünitesiyle üretilen Highlander, D segmentinde RAV4, C segmentinde C-HR ve önümüzdeki yıl üretimine başlanacak olan B segmentindeki Yaris Cross ile birlikte Toyota’nın Avrupa’daki ürün gamını daha da genişleten yeni bir SUV modeli olacak. Toyota Highlander Hybrid’in 2021’in ilk aylarında Avrupa yollarındaki yerini alması planlanıyor.
23 yıllık hibrit deneyimi ve 15 milyonu aşan hibrit müşterisi ile birçok farklı segmentte hibrit modellerini kullanıcılarıyla buluşturan Toyota, 4. nesil kendi kendini şarj eden hibrit teknolojisiyle Highlander Hybrid SUV’u üretti. Efsanevi dayanıklılığı ve SUV pazarındaki kapsamlı deneyimini de Highlander Hybrid SUV’a aktaran Toyota, hibrit teknolojisindeki öncülüğünü ve liderliğini de bir kez daha gözler önüne serdi.
Toyota’nın GA-K platformu üzerinde yapılan Highlander’da, SUV konforu, geniş iç hacmi ve yüksek güvenlik standartları, hibrit motorun düşük emisyonları, yüksek yakıt verimliliği ve akıllı dört çeker sürüş sistemi bir araya getirildi.
Etkileyici tasarım ve geniş iç hacmi
Highlander Hybrid, 4,950 mm uzunluğu ve çarpıcı 20 inç alaşım jantlarıyla akıcı, dinamik ve sofistike tasarımıyla premium bir şehirli SUV görüntüsü çiziyor. Aynı zamanda her türlü yol koşulunda mükemmel performans için geliştirilen çok yönlü dört çeker sürüş sistemiyle de güçlü yanlar ortaya konuyor.
Highlander Hybrid, 7 kişilik kapasiteye sahip bir SUV olarak pratikliği ve geniş iç hacmiyle tüm yolcular için rahat bir ortam sağlıyor. Gerçek bir 7 koltuklu SUV olarak, ikinci sıra koltukların 180 mm öne kaydırılmasıyla, üçüncü sırada oturacak yetişkinler için yeterli alanın sunulması sağlanırken, en arka koltuklardan araca binmeyi ve araçtan inmeyi de kolaylaştırıyor. Ayak sensörü yardımıyla otomatik olarak açılabilen elektrikli bagaj kapağının ardında yer alan 658 litrelik bagaj hacmi, ikinci sıra koltuklar katlandığında 1,909 litreye çıkıyor.
Üst düzey donanım seviyesine sahip olan Highlander Hybrid’de, orta konsolda 12.3 inç multimedya ekranı, ön cama yansıtmalı gösterge ekranı, Apple CarPlay ve Android Auto bağlantı özellikleri, kablosuz şarj sistemi, koltuk havalandırması ve arka görüşün yolcular ya da kafalıklarla engellenemediği açılıp kapatılabilen dijital kameralı iç dikiz aynası gibi özellikler yer alıyor.
Üstün sürüş dinamikleri
Highlander’ın 4. nesil tam hibrit güç ünitesi, 2.5 litre Atkinson çevrimi benzinli motoru, önde ve arkada konumlandırılan elektrikli motorlarla birleştiriyor. Arkada yer alan elektrik motoruyla birlikte, her türlü yol şartında yüksek çekiş ve yüksek verimlilik sağlayan akıllı dört çeker sürüş özelliği AWD-i özelliği sunuluyor. Güçlü Nikel-Metal Hidrit sistem bataryası ise, ikinci sıradaki koltukların altına konumlandırıldı.
Toplam sistem gücü 244 HP olan Highlander Hybrid, sadece 146g/km ortalama emisyonu, 6.6 lt/100 km tüketimi (WLTP çevrimi) ve 5.2 lt/100km tüketimi (NEDC) ile sınıfının en iyi CO2 salımı oranını sunuyor.
Sürüş Modu seçme düğmeleriyle birlikte sürücüler, ECO, NORMAL, SPORT ve TRAIL arazi sürüş modları olmak üzere farklı seçenekler arasında kolayca geçişler yapabiliyorlar. Hibrit motorun getirdiği sessiz ve akıcı sürüş, Highlander’da kullanılan akustik ön cam, tavan, kabin ve tabana adapte edilen yalıtım malzemeleriyle, aracın daha da sessiz olması sağlanıyor.
Highlander’ın GA-K platformunun getirdiği hafif ve yüksek sertliğe sahip gövdesiyle birlikte alçak ağırlık merkezi, yeni SUV modelinin çevik bir yol tutuş ve konforlu otoyol sürüş karakteristiğini de gözler önüne seriyor.
İleri seviyede güvenlik
Yeni Highlander Hybrid, geniş çaplı birçok farklı senaryoda kazaları önlemek veya şiddetini azaltmak üzere tasarlanan bir dizi aktif güvenlik teknolojilerini içeren son ‘Toyota Safety Sense’ güvenlik sistemi ile donatılmış bulunuyor.
Highlander’ın Toyota Safety Sense paketi, kazadan kaçınmak için aktif direksiyon desteği de sağlayan, yayaları ve bisikletlileri algılayan Ön Çarpışma Önleyici Sistem (PCS), Adaptif Hız Sabitleme Sistemi (ACC), Akıllı Şerit Takip Sistemi (LTA) ve Otomatik Yanan Uzun Farlar (AHB) gibi birçok ileri seviye güvenlik özelliklerini içeriyor.
Panasonic AK-HC3900 HD HDR stüdyo kamera sistemini tanıttı
Panasonic; yayın, eğitim ve kurumsal pazarlar için ideal ve gelecekteki olası yeniliklere uyumlu bir profesyonel kamera sistemi sunuyor.
AK serisi stüdyo ve saha kamerası ürün grubunu genişleten Panasonic, gerçek 4K 60p/50p’ye yükseltilebilen uygun maliyetli AK-HC3900 1080p HDR stüdyo kamerası sistemini duyurdu. Yeni AK-HC3900; yayın, eğitim ve kurumsal pazarlar için ideal bir seçenek haline geliyor. Bu yeni kamera, şirketin yaklaşık on yıl boyunca yüksek kaliteli profesyonel sistemler ve uygun maliyetli üretim alanlarında öne çıkan modeli AK-HC3800’ün devamı niteliğinde.
AK-HC3900’ü öne çıkaran iyileştirmeler arasında tam eşzamanlı HDR/SDR özellik seti, genişletilmiş çoklu format özelliği (1080: 59,94p, 50p, 59,94i, 50i, 29,97PsF, 25PsF, 23,98PsF; 720: 59,94p/50p) ile gelecekte gerçek 4K ve 2.000TV yatay çözünürlüğe sahip 4K 60p/50p prodüksiyona yükseltme seçeneği yer alıyor.
Panasonic Broadcast & ProAV Satış Mühendisliği Yöneticisi Yüksek Mühendis Stefan Hofmann konuyla ilgili şunları söyledi: “AK-HC3900; yayın, eğitim ve kurumsal pazarlar için uzun vadede gelecekteki olası yeniliklerle uyumlu, uygun maliyetli ve birçok özelliğe sahip profesyonel kamera sistemi. Ham görüntüyü dahili bir 4K görüntüleme sisteminden alan AK-HC3900GJ/GSJ, HD HDR görüntülerini ITU-R BT.2020 geniş renk alanı ile üretiyor.”
AK-HC3900, 59,94Hz’de (2,000 lx) F10 düzeyinde yüksek hassasiyete ve 62 dB’lik S/N oranına (sinyal/gürültü oranı) ulaşıyor. Kamerada tümleşik bir motorlu ND filtresi bulunuyor.
Yeni uygun maliyetli AK-HCU250 kamera kontrol ünitesi (CCU), yeni AK-HRP250 uzaktan çalıştırma paneli (ROP) ile birlikte yüksek kaliteli sıkıştırılmamış video ve kontrolü optik fiber aracılığıyla kamera başlığına bağlayarak veya SMPTE Hibrit kablosunu kullanarak kameraya güç veriyor.
Yeni CCU, eş zamanlı HDR/SDR çıkışı, HC3900’ün genişletilmiş çoklu format özelliği ve 4K yükseltme yolu ile birlikte HC3800’ün tüm sistem özelliklerini barındırıyor. Yeni özellikler arasında 3G ana yolu ve 3G prompter özellikleri de yer alıyor. Yeni ROP, kolay kurulum için artık PoE gücünü (güç kaynağına ihtiyaç yok) içeriyor.
Hem CCU hem de ROP, çeşitli ayarları depolamak veya aygıt yazılımını yükseltmek amacıyla kullanılabilecek SD kart yuvaları barındırıyor. Kamera operatörleri, AK-HVF100GJ dokuz tipi ve AK-HVF75G yedi tipi LCD renkli modeller olmak üzere iki elektronik vizör seçeneğine sahip.
AK-HC3900, AK-HCU250 ve AK-HRP250, 2020 takvim yılının dördüncü çeyreğinde piyasada olacak ve fiyatları ilerleyen günlerde açıklanacak.
Temel Özellikler
1. Sahip olduğu büyük görüntü sensörü sayesinde yüksek çözünürlük, yüksek hassasiyet ve düşük gürültü sağlar.
2. Lensinde Renk Sapması Telafisi (CAC) donanımı bulunur ve odaklama yardımı fonksiyonu ile Dinamik Aralık Genişletme (DRS) fonksiyonuna sahiptir.
3. Yüksek Dinamik Aralığı (HDR) ve ITU-R BT.2020 geniş renk alanını destekler.
4. 4K yükseltmesini destekler (isteğe bağlı).
TAİDER üyeleri yeni dönemde kurumsal sürdürülebilirliği konuştu
TAİDER Aile İşletmeleri Derneği, “Sürdürülebilirlik ile Yeni Döneme Uyum” konulu çevrimiçi etkinliğini Mazars Denge CEO’su ve Sürdürülebilirlik Elçisi Dr. İzel Levi Coşkun’un katılımı ve Sun Tekstil Kurucu Ortağı Günseli Ünlütürk’ün oturum yöneticiliğiyle gerçekleştirdi.
Kovid-19 sürecinde öne çıkan dört konu olduğunu söyleyen Dr. İzel Levi Coşkun, bunları şöyle sıraladı: “Önce insan, iyi iletişim, güven sağlama ve paylaşım”.
Türkiye’deki aile şirketlerinin kurumsallaşmasını ve kârlı sürdürülebilir büyümesini destekleyerek, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla faaliyetlerini sürdüren TAİDER Aile İşletmeleri Derneği, “Sürdürülebilirlik ile Yeni Döneme Uyum” konulu çevrimiçi etkinliğinde, “Yaşadığımız süreç yok edilmesi gereken bir düşmanla savaşmamızı gerektiren bir tehdit mi? Yoksa kolektif bir dönüşüm yaratmamız için bir fırsat mı? Kurumsal sürdürülebilirlik bakış açısıyla şirketlerimizi nasıl dönüştürebiliriz? Şirket yöneticileri olarak nereden başlamalıyız ve nasıl bir yol izlemeliyiz?” sorularının cevabını aradı.
Kriz ortamlarında bazı kararların çok hızlı alınabildiğini söyleyen Mazars Denge CEO’su ve Sürdürülebilirlik Elçisi Dr. İzel Levi Coşkun, “Sadece dijital dönüşüm değil, bir sistem dönüşümü yaşanıyor. Bunun neresindeyiz? Bu tip bir dönüşüm için siyasal, vergisel, hukuki ve eğitimsel altyapının yanı sıra düşünce altyapısı acaba yeterli mi? İşletmeyi dönüştürmek için başlangıç noktası biz yöneticiler olmalıyız. Kendimizde değişim yapmadan, biz kendimiz örnek olmadan, şirketlerimizde dönüşüm sağlayamayız” dedi.
“Büyüme yerine dikkate alınması gereken kavram gelişimdir.”
“Kurumsal sürdürülebilirlik” dendiğinde firmaların konuyu “süreklilik” kavramıyla karıştırdıklarını, bu yüzden de yönetim kademesinde bulunanların sürdürülebilirlik konusunu çok iyi özümsemeleri gerektiğini vurgulayan Dr. İzel Levi Coşkun şöyle devam etti: “sürdürülebilirliğin tanımında gelecek kuşaklardan bahsediyorsak işletmelerin de gerçekten uzun vadeli planlar yapması gerekiyor. Tüketime dayalı büyüme yaklaşımı dünyayı ciddi bir krizle karşı karşıya bırakmıştır. Şirketler sınırlı bir dünya içinde sınırsız bir büyümeden bahsediyor. Büyüme yerine dikkate alınması gereken kavram gelişimdir. Gelişim deyince kadına yapılacak yatırımdan, kaliteden, etikten, hukuktan, inovasyondan, adaletten, eğitimden, girişimcilikten bahsediyoruz. Bu konularda yatırım yapmadan gelişim mümkün değil. Biz büyümeyi para ile ölçüyoruz. Halbuki gelişimi ölçmek için başka parametrelere ihtiyacımız var. İşletmelerin sahibi olmak diye bir kavrama inanmıyorum. Ana hissedar olabiliriz, şirketi yönetiyor ya da liderlik ediyor olabiliriz. Ancak sahip değil biz de paydaşız. Benzer bir durum rakipler için de geçerli. Onlar da aslında bizim paydaşlarımız. Kurumsal sürdürülebilirlik elde edilen gelirin sosyal ve çevresel etki ile dengelenmesini öngörür. Amaç kar maksimizasyonu yolu ile birtakım maliyetleri topluma ve doğaya yüklemek değil, merkeze paydaşlar adına yaratılan faydayı koyarak karı optimize etmektir. Bu dönemde çalışanlarımız bizden güven sağlamamızı bekliyorlar. Bu güveni sağlayabilmek ve yapılan işe anlam katabilmek için kurumsal sürdürülebilirlik yaklaşımı çok önemli. Güveni sağlamak için de öncelikle birbirimizi anlamamız, aramızda yıkıcı bir dil yerine duyguların altındaki gerçek ihtiyaçları tespit etmeye yönelik barış dilini kullanmalıyız.”
Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin kendisine göre en önemlisinin 17. Madde olan Hedefler İçin Ortaklıklar olduğunu belirten Coşkun, “TAİDER Kuzey Yıldızı şu anda yaşadığımız dönemle birebir uyuşan bir yapıya sahip. Bu süreçten daha önce geçenler, yeni gelenleri yetiştiriyor ve böylece döngüsel bir model oluşuyor. TAİDER Kuzey Yıldızı; paylaşım, kolektif öğrenme ve tecrübe aktarımına dayalı bir sistem öngörüyor. Dolayısıyla kurumsal sürdürülebilirlik kavramının özümsenmesi adına çok kıymetli bir proje” dedi.
“Dünyada bir dönüşüm olacaksa kadınlar mutlaka bunun merkezinde olmalıdır”
Coşkun, Günseli Ünlütürk’ün kadın liderler ilgili sorusu üzerine “Tayvan, Yeni Zelanda, Almanya ve Danimarka gibi ülkelerin kadın liderleri Kovid19 krizini çok iyi yönettiler. Keşke daha birçok ülkede başta kadın yöneticiler olsaydı bu kriz çok daha rahat atlatılırdı. Bu ülkelerdeki kadın yöneticilerin toplumla empati kurmayı başardıklarını, duygularını son derece samimi bir şekilde topluma aktardıklarını ve doğru seçimlerle yol gösterdiklerini düşünüyorum. Bu sayede yarattıkları güven ortamı içinde pandemi ile baş edebilmek ülkelerinde kolektif bir bilinç yaratabildiklerini görüyorum. Dünyada bir dönüşüm olacaksa kadınlar mutlaka bunun merkezinde olmalıdır.” dedi.
“Tükettiğimden daha fazlasını çevre ve toplum dahil olmak üzere, tüm paydaşlarımıza değer olarak katamıyorsam iş yapmanın ne anlamı var?”
Coşkun, Dünya Ekonomik Forumu 2019 verilerine göre Türkiye’nin çevresel sürdürülebilirlikte 126’ncı sırada, çevre sözleşmelerinin imzalanmasında 124’üncü sırada, tehdit altındaki türler bakımından 105’inci sırada, su stresinde 114’üncü sırada ve partiküler madde konsantrasyonunda ise 87’nci sırada olduğunu ifade etti. Ben sadece işimi yapar paramı kazanırım. Geri kalan konular beni ilgilendirmez gibi bir yaklaşımla iş yapmanın ve sadece kendi çıkarını ön planda tutmanın günümüzün gereklilikleri ile uyuşmadığını ve Kovid 19’un bizim için bir uyarı niteliğinde olduğunu belirtti. Coşkun, Tükettiğimden daha fazlasını çevre ve toplum dahil olmak üzere, tüm paydaşlarımıza değer olarak katamıyorsam iş yapmanın ne anlamı var? sorusuyla sözünü bitirdi.
Sun Tekstil Kurucu Ortağı Günseli Ünlütürk ise şunları dile getirdi: “Bu süreçte, konfor alanlarımızı terk etmeyi, uzaktan sosyalleşme ve dijitalleşmeyi, aile olmayı, daha önce sorgulayamadıklarımızı sorgulamayı öğrendik.”
Covid-19’un hızını kesmek için dünyada milyarlarca insanın ev izolasyonuna geçtiğini ve milyonlarca işletmenin de kepenk indirdiğini kaydeden Lidya Grup Yönetim Kurulu Danışmanı Rıza Başoğlu, son birkaç aylık süreçte dünyada, online eğitimler, online toplantılar, online sipariş alma, online sağlık hizmeti, online konserler, online sohbetler gibi birçok alanda, dijital dönüşümün hızla hayatımıza girdiğini anlattı.
Bu noktada sektörlerin ve işletmelerin teknolojideki bu gelişmeleri takip ederek, dijital dönüşüm yatırımlarını yapmalarının önemini ifade eden Lidya Grup Yönetim Kurulu Danışmanı Rıza Başoğlu, şunları söyledi:
“Lidya Grup olarak, temsil ettiğimiz Xerox, Epson, EFI ve SUTEC dijital baskı makineleri ile sektör lideriyiz ve şartlar ne olursa olsun müşterilerimize en üst düzeyde hizmet vermeye devam ediyoruz. Nitekim, pazarımıza baktığımızda, nitelikli baskı yapacak makine parkuru, güçlü bir teknolojik altyapı ve yazılımlar sayesinde birbiriyle entegre; konuşabilen makineler bulunuyor. Covid-19 süreci bizlere, bazı işlerin evden de yapılabileceğini ve buna bağlı olarak organizasyon yapılarının yeniden düzenlenmesinin doğru ve faydalı olacağını gösterdi. Tüm işletmelerde, daha doğru ifadeyle her alanda ortaya çıkan maliyet artışlarının kısmen önüne geçilebilmesi açısından, bunun araçlardan biri olabileceğini ortaya koyması adına önemlidir. Her alanda dijitalleşme düne kadar ilave bir arayış çizgisinde seyrederken, bugün yayıncılıktan sanata, denetimden performans ölçmeye, sağlık hizmetlerinden eğitim çalışmalarına ve kişisel veri yaratmaya kadar birçok alanda online olabilmenin mümkün olduğu ve bu kapsamda yürütülen faaliyetlerin eksiklik yaratmadığı görülmüştür” dedi.
Djjitalleşme, zaman kayıplarının azalmasına ve maliyetlerin düşmesine katkı sağlanacak
Dijital dönüşümün eğitimden iş süreçlerine kadar birçok faydası olacağını belirten Rıza Başoğlu, şunları kaydetti:
“Dijitalleşmenin en önemli faydalarından birisi de, nitelikli ve yüksek standartlarda bilginin veya hizmetin, aynı anda ülkenin en uç noktasına kadar, aynı zaman diliminde ulaştırılabilmesi ve bunun sonucu toplumda kalite normlarının ve standartların yükseltilmesine katkı sağlanmasıdır. Örnek olarak, çok önem verdiğimiz eğitimi ele alırsak, konusunda önemli eğitmenlerin vizyon ve teorik eğitimleri, her bölge ve her noktadaki bireylere ulaştırabilmesinin konforu ve fırsatının yaratacağı faydaları düşünmemiz lazımdır. Bu şirketlerin departman yapılanmalarını, üniversitelerin kadrolaşma ve eğitim programlarında yaratacağı değişikliklerin, yüksek fayda esasına göre oluşturmaları esasını getirecektir. Bu nedenle, bazı iş planları daha aktif ve hızlı şekillenebilecektir. Zaman kayıplarının azalmasına ve maliyet düşürme çabalarına olumlu katkı sağlayacaktır. Online toplantı yapma, online satış yapma, online müşteri ziyareti gibi bir çok kavramı zihinlerimize oturtmamız gerekiyor. Covid-19 dijital dönüşüm sürecini hızlandırmıştır. Özetle, uzun süredir üzerinde durulan yapay zeka ürünü çalışmalar hayatımıza daha fazla girecektir ve her sektörü o sektörün amaçları ve imkanları nispetinde etkileyecektir. Burada en önemli konu, standart prosedürlerin oluşturulması, değerlendirilebilmesi ve ölçümleme alt yapısının oluşturulmasıdır” diye konuştu.
Toparlanma başlamıştı Covid-19 geldi, risk azalınca sektör yeniden atağa geçecek
Geçtiğimiz son birkaç yıldır ekonomideki daralmayı hatırlatan Rıza Başoğlu, dijital baskı makineleri sektörünün 2019’un son çeyreğinde atağa geçmesine rağmen, bu yılın ilk çeyreğinde Covid-19 salgınıyla karşı karşıya kaldığını söyledi.
Dünyada tüm ülkelerin salgına hazırlıksız yakalandığının altını çizen Rıza Başoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Salgın, tüm dünyayı etkisi altına aldı ve kabus dolu ayları yaşamaktayız. Milyonlarca insana virüs bulaşırken, yüzbinlerce can kaybı yaşandı, salgın riski devam ediyor ve daha da uzun süreceği öngörülüyor. Havayolu uçuşları iptal edilip sınırlar kapatılırken, milyonlarca işletme de kapılarına kilit vurdu. Özetle, pandemiyle geçen 3 ay gibi bir sürede, dünyada dağıtım kanalları zinciri kırıldı ve tedarik zincirinde sıkıntılar yaşanıyor. Salgının kısa sürede geçmeyecek olması nedeniyle, belirsizlikler kaygıları artıyor ve ekonomik endişeler sürüyor. Özellikle, borcu olan ülkeler, şirketler veya bireyler için önümüzdeki günler çok daha sıkıntılı geçebilecektir. Ancak, diğer bir taraftan da, tüketim talepleri devam ediyor. Burada özellikle, gıda- ilaç gibi zorunlu ihtiyaçlar için üretim ve tedarik zincirinin kırılmadan sürdürülebiliyor olması noktasında önlemler alınıyor. Salgın sırasında, e-Ticaret şirketleri, gıda şirketleri, temizlik ve hijyen şirketleri, ciddi büyümeler elde ettiler, ediyorlar ve gelen taleplere cevap verebilmek için teknolojik altyapılarını yeniden kurguluyorlar. Kısaca işletmeler, salgın krizinin ardından, gerek makine yatırımları alanında, gerek yazılım yatırımları alanında, teknolojiyi en iyi şekilde işletmelerine uyarlayarak, dijital dönüşüme adapte olmaya devam edeceklerdir. Az öncede belirttiğim gibi, içinde bulunduğumuz dijital baskı makineleri sektöründe de, bundan sonra işletmeler, global çapta başarısını ispat eden markalar ve satış sonrası kesintisiz hizmet alabilecekleri distribütörler ile çalışmayı tercih edeceklerdir. Salgın riski azalınca da, sektörümüz kaldığı yerden yeniden atağa geçerek, yatırımlarını yapmaya devam edecektir” dedi.
Ülkeler, stratejik sektörlerini belirleyerek, uzmanlaşma sağlamalıdır
Önümüzdeki dönemde yapay zekanın iş süreçlerine girmesiyle istihdam daralmasının yaşanacağına işaret eden Rıza Başoğlu, şunları anlattı:
“Yaşadığımız pandemi, yapay zeka ve robotların iş hayatına daha yoğun girmesini hızlandıracaktır. Teknolojinin sanayiye yoğun olarak girmesiyle, karanlık fabrikalarda (insansız fabrikalar) üretim yapılması, mavi yakalı çalışanların işsiz kalmasına neden olabilecektir. Aynı risk, masa başında çalışan beyaz yakalılar için de mevcuttur. Çok yakın zamanda, yan masanızdaki arkadaşınız bir robot olabilir. Bir işletme düşünelim. Yapay zekalı bir robot, x konulu bir araştırmaya dair, birkaç dakikada dünya genelinde o konuya ilişkin yapılan çalışmaları tarayarak, binlerce sayfadan elde ettiği analize bir sonuç raporu yazabilecektir. Böylesine bir hıza ve analize, insanoğlunun yetişmesi mümkün değildir. Nitekim geçtiğimiz yıl, ünlü girişimci Elon Musk yaptığı bir değerlendirmede, iki yıldan uzun süredir üzerinde çalıştıkları “Neuralink” projesiyle, insan beyninin bilgisayar ile iletişim kurmasını hedeflediklerini açıklamıştı. Elon Musk, varoluşsal tehdit olarak tanımladığı yapay zekanın, insan zekası karşısında üstün gelmesini önlemek amacıyla “Neuralink” projesini başlattıklarını söylemişti. Özetle, global çapta uzmanların açıkladığı gibi, ben de yapay zekanın birçok alana girmesiyle, gelecekte ciddi bir işsizlik olacağının endişesini taşıyorum. Peki, bugünden itibaren ne yapmalıyız. Hepimiz, değişime açık olmalıyız, yeni yeni bilgiler öğrenmeliyiz, daha nitelikli ve üretken bir iş gücüne dönüşmeliyiz. Aynı zamanda, ülkeler stratejik sektörlerini belirleyerek, o alanlarda toplumda uzmanlaşma sağlamalıdırlar. Örneğin, ülkemiz, tarım, bilgi teknolojileri, yarı mamul, turizm gibi alanlarda uzmanlaşmayı hedefliyorsa, buna dair eğitim, yatırım gibi stratejilerini belirleyerek, projeleri uygulamaya almaya devam etmelidir. Her platformda söylediğim gibi, işletmeler olarak bisikletin pedalını çevirmeyi asla bırakmamalıyız. Çünkü, üretim olmadan tüketim, tüketim olmadan üretim olmaz ve bu bir döngüdür. Daha çok çalışacağız, doğru yatırım kararları alacağız, sektörümüze dair dünyadaki gelişmeleri yakından takip edeceğiz ve sonuçta hedeflerimize ulaşıp başarılı olacağız” şeklinde konuştu.
UİB ve Eximbank’tan ihracatçıya “kolay” finansman için online seminer
Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) ve Türk Eximbank iş birliği ile ihracatçıların finansmana erişiminin kolaylaştırılması için sunulan tedbirlere yönelik online seminer düzenlendi. “Türk Eximbank Sigorta ve Kredi Uygulamaları / Covid-19 kapsamında alınan tedbirler” başlığı altında gerçekleşen eğitim seminerine, Türk Eximbank Bursa Şube Müdürü Yasin Okur konuşmacı olarak katılarak ihracatçılara sundukları tedbirler hakkında detaylı bilgi verdi.
UİB üyelerinin büyük ilgi gösterdiği seminerde, Türk Eximbank ve KGF arasında yapılan protokol ile devreye alınan Stok Finansman Destek Paketi gibi yeni uygulamalar başta olmak üzere tedbirler detaylı bir şekilde aktarıldı. Seminerde, Türk Eximbank’ın yurt içi kredi programları ve uygulamaya alınan yeni ürünler, alacak sigortası ürünleri ve alıcı kredileri gibi başlıklarda ihracatçılara kapsamlı bir sunum da yapıldı.
Stok Finansman ihtiyacı için 1 yıl vadeli TL reeskont kredisi
Seminerde verilen bilgilere göre, Türk Eximbank ve KGF arasında yapılan protokol kapsamında devreye alınan Stok Finansman Destek Paketi’nde, mevcut koşullarda sipariş iptalleri ve talep düşüşü nedeniyle stoklarını satamayarak taşımak zorunda kalan ihracatçılara, stok finansman ihtiyaçlarına yönelik olarak 1 yıl vadeli TL reeskont kredisi kullandırılacak. Stok finansmanına yönelik kredilerde faiz oranı yıllık yüzde 7.75, KGF komisyonu ise yüzde 0.50 olarak uygulanacak.
İhracatçıların finansmana erişimini kolaylaştırmak üzere alınan tedbirler kapsamında; TL reeskont kredisi, KGF ile yeni iş birliği, reeskont kredilerinde 2 yıl vade imkanı, uzatılan kredi geri ödeme vadeleri, taahhüt kapatmaya ilave 1 yıl ve ücretsiz uzatılan sigorta limitlerindeki vadeler konularında da üyelere detaylı bilgi aktarımında bulunuldu.
TL reeskont kredisine KGF teminatı
Buna göre, istihdam sürekliliğini desteklemek amacıyla kullandırılmaya başlanan TCMB kaynaklı TL reeskont kredisinde, azami kredi tutarları KOBİ’ler için 25 milyon TL, diğer firmalar için 50 milyon TL olurken, krediler ise azami 360 gün vadeli olarak ihracat veya döviz kazandırıcı hizmet taahhüdü karşılığında kullandırılacak.
Seminerde Türk Eximbank’ın KGF ile yeni iş birliği kapsamında TL reeskont kredilerinin KGF teminatı ile kullandırılmaya başlandığı, döviz reeskont kredilerinin vadesinin ise bu zor dönemde ihracatçıların finansman yükünü azaltmak için azami 1 yıldan azami 2 yıla çıkarıldığı da belirtildi.
Yine 30.06.2020 tarihine kadar olan kredi geri ödeme vadeleri, TCMB kaynaklarından kullandırılan krediler için 3 ay, Eximbank kaynaklarından kullandırılan krediler için 6 ay ve Sevk Öncesi İhracat Kredileri için 6 ay uzatılabilecek.
Ayrıca taahhüt riski açık olan reeskont kredilerine 12 ay ek taahhüt kapatma süresi tanınırken, sigorta ürünlerinden faydalanan ihracatçıya kolaylık açısından da sigorta limitlerinde alıcıya tanınan vadeler ücretsiz uzatıldı.
GONCA, “HEP Bİ’ ŞEY EKSİK”LE KARŞIMIZDA…
Başarılı oyuncu Gonca Vuslateri ilk single çalışması, söz ve müziği Sezen Aksu’ya ait “Hep bi’ şey eksik” ile 8 Mayıs’ta müzik severler ile buluşuyor.
Gonca Vuslateri, oyunculuktan sonra şarkıcılıkta da emin adımlarla ilerliyor. Minik Serçe Sezen Aksu tarafından hediye edilen Redd Grubu’nun kurucusu ve solisti Doğan Duru’nun düzenlenmesini yaptığı “Hep bi’ şey eksik” şarkısı ile yeni bir hikaye anlatacak. Gonca, 2017 yılında “Tuna Kiremitçi ve Arkadaşları”nda Tuna Kiremitçi ile “Sana Dair” şarkısında düet yapmış, müzik otoritelerinden güzel yorumlar almıştı.
Oyuncunun ilk single’nda, gitarlarda Doğan Duru ve Levent Özer, bas gitarda Okan Kaya, davulda Berke Özgümüş, kemanda Özge Metin eşlik ederken, Arzu Alsan mix, Aykut Gürel ise Mastering yaptılar.
Gonca Vuslateri; “İlk single çalışmam olan “Hep bi’şey eksik” gerçek hayatı şairene bir şekilde anlatıyor. İlk olarak 2019’da yaptığımız kaydı, Hayyam Stüdyolarında son haline getirdik. Ayrıca bu şarkı yakın dostum Doğan Duru ile ilk müzikal ürünümüz olacak.” diye konuştu.
Sanal ticaret heyetinde rota Birleşik Arap Emirlikleri Gıdada sanal ticaret heyeti atağı
Birleşik Arap Emirlikleri ekonomisinin salgın sonrasındaki durumu, pandemi sürecinde alınan tedbirler, iki ülkenin dış ticaretindeki gelişmeler, önümüzdeki döneme dair fırsatlar ve ihracat imkanları Ege İhracatçı Birlikleri’nin düzenlediği “Koronavirüs Salgınının Hedef Pazarlarımızdaki Seyri” webinarında Dubai Ticaret Ataşeleri Hasan Önal ve Ahmet Canlı’nın katılımıyla değerlendirildi.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, pandemide zirveyi geride bırakan birçok ülkenin salgının yayılmasını önlemek için uygulanan kısıtlamaları gevşetmeye başladığını söyledi.
“Birleşik Arap Emirlikleri koronavirüs salgını karşısında iyi bir sınav verdi. En çok test yapılan ülkelerden biri ve şu an kademeli olarak normalleşme süreci içine girdi. Dünyanın önemli bir re-export merkezi olan Birleşik Arap Emirlikleri tüm sektörler için potansiyel bir pazar. Dubai ticaret, lojistik, turizm ve finans alanlarında dünyada ilk 5’te yer alıyor. Politik problemlerimiz olmasına rağmen stratejik konumuyla önemli bir lojistik merkezi. Bu yüzden tedarik zincirinin en önemli halkalarından biri. BAE’nin ithalatının üçte biri re-eksport olarak Dubai üzerinden farklı ülkelere gönderiliyor. Aynı zamanda Ortadoğu’nun güvenli limanı. Bu yüzden bölgenin ticaret akışında önemli bir rol oynuyor ve finans merkezi.”
Hedef Ortadoğu, Afrika, Güney Asya
Koronavirüs öncesinde BAE’nin Orta Doğu’da ilk kez düzenlenecek dünyanın en büyük etkinliklerinden biri olan Expo 2020’ye ev sahipliği yapmaya hazırlandığını anlatan Eskinazi şöyle devam etti:
“Her 5 yılda bir yapılan ve 6 ay sürecek Expo 2020, 24 milyon ziyaretçiyle ülke ekonomisine yüksek katkı sağlayacaktı. Ancak pandemi önlemleri kapsamında 2021’e ertelendi. Kovid-19’un ticaretteki etkilerini azaltmak amacıyla çalışmalar hummalı bir şekilde devam ediyor. Dijital dönüşüm içinde olduğumuz bu süreçte sanal ticaret heyetleriyle ihracatçılarımıza yeni fırsatlar sağlıyoruz. Sanal ticaret heyetleri kapsamında yakın zamanda gıda alanında sanal iş görüşmelerine başlıyoruz. Böylelikle Ortadoğu ve Afrika’dan başlayan Güney Asya’ya uzanan bir hinterlantta firmalarımızı yeni alıcılarla buluşturacağız.”
Yaş meyve sebze ve kimyevi maddelerde rekor artış
Eskinazi, Türkiye’den Birleşik Arap Emirlikleri’ne savunma sanayii, hijyen ürünlerinde kullanılan kimyevi maddeler, yaş meyve sebze, hayvancılık, soğuk dondurucu ve buzdolabı, hayvan yemi, gıda, oyuncak, modüler mobilya, spor ürünleri ihracatında artış olduğunu sözlerine ekledi.
“Birleşik Arap Emirlikleri, tavukçuluğa ve yumurtacılığa ciddi yatırım yapıyor. Bizde Türk firmaları olarak organik yumurtada ilk üçteyiz. Ancak tedarikte bir takım sıkıntılarımız var. Türk yumurta ihracatçıları, ürünlerini veterinerlik departmanı olmadığı için El Mektum Havalimanına indirmek istemiyor. Bu yüzden Dubai Airport’a götürüyorlar. Buda ayrı bir maliyet olarak çıkıyor. El Maktum Havalimanına Veterinerlik Departmanı kurulması için Tarım ve Orman Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı’ndan desteklerini bekliyoruz.”
Gıda ihracatında sanal sefer
Dubai Ticaret Ateşeleri Ahmet Canlı ve Hasan Önal, Birleşik Arap Emirlikleri’nde Mayıs’ın ilk haftasından itibaren normalleşme konusunda kademeli açılmanın başladığını, Haziran’a kadar kademeli olarak devam edeceğini söyledi.
“Pandemi süresince tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi dijitalleşme, akıllı çözümler, siber güvenlik, e-ticaret, sağlık ve gıda sektörleri önem kazandı. Sanal heyetlere ağırlık vermiş durumdayız. Gıda konusunda Ege İhracatçı Birlikleri ile sanal ticaret heyeti yapacağız. E-ticaret konusunda da sanal ticaret heyeti yapmak istiyoruz. Normalleşmenin ardından fuarlar devam edecek ama şu anki sürecin el verdiği doğrultuda fuarlar yerine sektör toplantıları gerçekleştirilebilir. Türkiye’de öne çıktığımız sektörlerde sektör toplantıları yapılacak platformlar ön plana çıkabilir.”
BAE’nin kendi içerisinde 2,5 milyon nüfusluk bir pazar olduğunu söyleyen Önal, ülkenin bir pazardan ziyade Ortadoğu’ya açılan için bir kapı konumunda olduğunu söyledi.
“Bölgede yeterli tarım arazileri yok. 6 aylık gıda depoluyorlar. Soğuk hava depolarındaki doluluk oranı yüzde 97. Son dönemde canlı taze balık yerine dondurulmuş balık talep edilmesinin nedeni de gıdada, hayvancılık ürünlerinde stoklama yapılması. Türkiye’den yapılan organik yumurta ihracatı iyi durumda. İnşaat yatırımları ise petrol fiyatlarıyla beraber düştü. Sektör için önümüzdeki dönem zorlu olacak, yenilikçi ürünlere önem verilmesi şart. Dolandırıcılık vakaları yaşanıyor. Firmalarla irtibata geçmeden önce mutlaka müşavirliklere danışılması gerekiyor.”
Lexus Elektrikli Modeline 1 Milyon Kilometre Garanti Veriyor
Premium otomobil üreticisi Lexus, 15 yıllık eşsiz elektrikli araç deneyimini UX modelinde bir adım daha ileriye taşıdı. 2005 yılından bu yana 1.7 milyon adedin üzerinde elektrik motorlu hibrit araç satışı gerçekleştiren Lexus, yüzde 100 elektrikli ilk modeli UX’de, üst düzey kalite ve güvenilirliğinin altını verdiği 1 milyon kilometre/10 yıl garanti ile bir kez daha çiziyor.
Yolda üstün performans sağlamak üzerine tasarlanan UX 300e, Lexus markasının eşsiz özelliklerini yüzde 100 elektrikli tasarımla kombine ediyor. Üzerinde yer alan 54.3 kWh yüksek kapasiteli bataryasıyla UX, tek şarjla 400 kilometre yol alabiliyor. UX’in kabininin altına yerleştirilen bataryalar sayesinde yer tasarrufu sağlanırken aynı zamanda ağırlık merkezini de aşağıya çekerek çevik bir sürüş karakteri elde ediliyor.
Öncelikle Avrupa ve Çin pazarında satışa sunulacak UX 300e’nin elektrikli motoru 204 HP güç üretiyor ve böylece bu SUV modeli 0-100 km/s hızlanmasını sadece 7.5 saniyede tamamlıyor. UX aynı zamanda gelişmiş bağlantı teknolojileriyle birlikte aracın şarj durumu, menzil bilgileri ve sıcaklık ayarları gibi özelliklere akıllı telefondan erişim imkanı da sağlıyor.
ART DESIGN’DAN KALAMIŞ’A YENİ SHOWROOM
Kişiye ve mekana özel tasarım mobilya deyince akla ilk gelen marka olan Art Design, Kalamış’ta yeni showroom’unu açtı.
Koronavirüs süreci nedeniyle zor günlerden geçen mobilya sektöründe toparlanma sinyalinin ilk işaretini Art Design verdi. “Tasarım ötesi” sloganıyla 2000’lerin başında kişiye ve mekana özel mobilyalar üretmeye başlayarak sektöre yeni bir soluk kazandıran Art Design, Kalamış’ta yeni showroom’u açtı. Art Design Kalamış showroom’da, korona süreci boyunca üzerinde çalışılan yeni tasarımlar da ilk kez görücüye çıktı. Konuyla ilgili açıklama yapan Art Design Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Terzi, “Son 20 yıldır büyük bir atak sergileyen ve ihracatını 200 milyon Dolardan 3,5 milyar Dolara çıkaran mobilya sektörü, diğer birçok sektör gibi zor bir 2020 yılı geçiriyor. Yılın ilk 2 ayına hem KDV indirimi hem de ihracattaki başarılarla iyi başlamıştık. Ancak akabinde ülkelerde ardı ardına ve ülkemizde de mart ayı itibariyle görünmeye başlayan koronavirüs nedeniyle iç pazarda ve ihracatta küçülme yaşadık. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Kalamış’ta yeni showroom’umuzu açarak ülke ekonomisine güvenimize tam olduğunu gösteriyoruz.” derken, bu sene iç pazara odaklanacaklarının altını çizdi. Özellikle yazlık evlere, home office çalışma düzenine özel tasarımlara odaklandıklarını söyleyen Turgay Terzi, profesyonel iç mimar ekibi ve zanaatkarların ellerinde şekillenen tasarım mobilyalarıyla ülke ekonomisine katkı sunmaya devam ettiklerini de sözlerine ekledi. Yeni tasarımlarını ilk kez Kalamış showroom’da sergilediklerini belirten Terzi, “İleri teknolojinin her geçen gün hayatımızın akışına daha fazla dahil olduğu günümüzde Art Design olarak Ar-Ge çalışmalarımıza hız kattık. Tasarımlarımıza bazı yenilikler katmaya karar verdik. Örneğin; yemek masanızın altına gizlenen aydınlatma ve priz seçenekleriyle masanızı ofis masası olarak da kullanabileceksiniz.” dedi. Mobilyaların göz alıcı şıklığından bir şey kaybetmeden tasarlandığını belirten Terzi, yeni tasarımlarla evlerin home office çalışmaya uygun hale geldiğini de söyledi.
Fortinet Tehditleri Bir Saniyeden Kısa Sürede Tespit Edebilen Yeni Yapay Zeka Çözümünü Tanıttı
FortiAI tehditleri otomatik bir şekilde tespit edebilmek ve ortadan kaldırabilmek için derin sinir ağlarını kullanarak Fortinet’in yapay zekadan güç alan güvenlik çözümlerini büyütüyor
Kapsamlı, entegre ve otomatik siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri Fortinet® (NASDAQ: FTNT), tehditleri daha hızlı ortadan kaldırmak ve zaman tüketen manuel güvenlik analiz görevlerini yönetmek için kendi kendine öğrenen Derin Sinir Ağı’ndan (Deep Neural Networks, DNN) faydalanan türünün tek örneği şirket içi çözümü FortiAI’yı tanıttı. FortiAI’ın Virtual Security Analyst™ ürünü, FortiGuard Labs tarafından geliştirilen çözüm, siber güvenlik tehdit istihbaratını doğrudan kurumun ağına ekleyerek gelişmiş tehditleri bir saniyeden kısa sürede tespit edebiliyor.
Kurumlar Gün Geçtikçe Büyüyen Bir Savaşın İçinde
Güvenlik mimarları, tehditleri keşfederken ve ortadan kaldırırken aşağıdaki gibi birçok sorunla karşı karşıya kalıyor:
- Siber suçlular daha da akıllı hale geliyor. Geleneksel siber tehditler devam ederken, gelişmiş tehditler, çoğunlukla yapay zeka, öğrenen makineler ve açık kaynak toplulukları üzerinden daha akıllı hale geliyor. Bu yüzden kurumlar ve savunma mekanizmaları, tehditlerin bu dönüşümü karşısında güçlük çekiyor.
- Saldırı zemini genişliyor. Milyonlarca yeni uygulamalar, bulutun daha fazla benimsenmesi ve bağlı cihazlarının sayısının artması, güvenlik ekiplerinin düzgün bir şekilde korumasını ve yönetmesini gerektiren milyarlarca sınır/uç nokta oluşturuyor. Birçok potansiyel giriş noktasından ötürü şirketler tehditlere karşı zorluk yaşıyor.
- Şirketler siber beceri eksikliğinden dolayı kısıtlanıyor. Siber güvenlik sektörünün karşılaştığı beceri eksikliği, kurumlar için en önemli sorunlardan biri olarak öne çıkıyor. Potansiyel ve aktif tehditler arasında düzgün bir şekilde öncelik belirleyecek, araştıracak ve karşılık verecek yeterli beceriye sahip profesyonel sayısı gerekenden az. Böylece siber suçlular geleneksel güvenlik süreçlerinin ve araçlarının önüne kolayca geçebiliyorlar.
Kendi Kendine Öğrenen Yapay Zeka Kurumların Tehdit Korumasına Uyum Sağlıyor
FortiAI, hizmete alındığı kuruma özel olarak tehditlerin bilimsel analizinden yola çıkarak karmaşık kararlar verebilmek için insan beynindeki nöronları taklit eden ve Derin Sinir Ağları olarak da bilinen Derin Öğrenim teknolojisinden avantaj kazanıyor. FortiAI’ın yapay zekası gelişmeye devam ederken, şirketler de tehdit korumasını etkili bir şekilde dönüştürmek ve benimsemek için FortiAI’ın Virtual Security Analyst™ ürününden faydalanıyor.
FortiAI Şartları Eşitliyor
Fortinet’in DNN yaklaşımı, FortiAI’ın aşağıdaki özellikleriyle tehdit korumasında önemli gelişmeler yaratıyor:
- Tehditleri gerçek zamanlı olarak tespit etmek ve sınıflandırmak için zaman tüketen manuel araştırmaları otomatikleştiriyor: Geleneksel güvenlik işlemleriyle birlikte sınırlı güvenlik çalışanlarına sahip kurumlar, genelde her tehdit alarmına karşı manuel araştırma gerçekleştiremiyor. Bu durum, yavaş tepki süresinden ötürü veri ihlali veya güvenlik olayı gibi fazladan risk yaratıyor. FortiAI, bu sorunun önüne geçebilmek, tüm tehdit hareketini tanımlamak, ilk defa ortaya çıkan tehditleri ve devamındaki olayları bir saniyeden kısa sürede tespit etmek için DNN’yi kullanarak araştırmaları otomatikleştiriyor.
- Saldırıları anında tespit etmek ve ortadan kaldırmak için güvenlik süreçlerini dönüştürüyor: FortiAI’ın Virtual Security Analyst™ ürünü, tehditlerin karakteristik özelliklerini bilimsel bir şekilde analiz ederek ve tehdide karşılık verme süresini hızlandırmak için doğru kararlar oluşturarak kurumların tehdide maruz kaldığı süreyi büyük ölçüde azaltıyor.
- Yanlış alarmları büyük ölçüde azaltmak için özelleştirilmiş tehdit istihbaratı sunuyor: Yanlış alarmlar, araştırılması gerektiği ve tehdit ile tehdit olmayan ögeleri ayırt etmek zaman aldığı için güvenlik analistlerine zaman kaybettiriyor. Özelleştirilmiş tehdit istihbaratı sayesinde FortiAI yeni kötü amaçlı yazılım özelliklerini öğrenerek anında yeni saldırılara uyum sağlıyor ve yanlış alarm sayısını azaltıyor.
Hava Boşluğu Olan Ağlar için Şirket İçi Koruma
Hava boşluğu olan ağlara sahip kurumlar için uyumlu şirket içi yapay zeka sunan FortiAI, bu alanda da öne çıkıyor. Operasyonel teknoloji ortamlarının, devlet kurumlarının ve bazı büyük şirketlerin sıkı uyumluluk yasalarıyla ve/veya internetle olan bağlantıyı sınırlayan güvenlik ilkeleriyle uyumlu olması gerekiyor. Kendi kendine öğrenen yapay zeka modeliyle FortiAI, internet bağlantısına ihtiyaç duymayarak kapalı ortamları veya sıkı güvenlik ilkeleri olan kurumların tehditlerin bir adım önünde olmasını sağıyor.
Fortinet’in Yapay Zekadan Güç Alan Teknolojileri Tehdit Korumasını Otomatikleştiriyor
Fortinet uzun zamandır yapay zekayı kullanarak müşterilerinin güvenliklerini güçlendirmelerine yardımcı oluyor. Yeni FortiAI ile tamamlanan aşağıdaki Fortinet ürün ve hizmetlerinin bazıları, en küçük kareler yöntemi ve Bayes olasılık metrikleri gibi yapay zekanın çeşitli formlarından avantaj kazanıyor:
- FortiGuard Labs Tehdit İstihbaratı: FortiGuard Labs, her gün yaklaşık 100 milyar güvenlik olayını toplamak ve analiz etmek için ispatlanmış ve gelişmiş yapay zeka ve öğrenen makineler teknolojilerinden faydalanıyor. FortiGuard Labs’ın geliştirdiği tehdit istihbaratı, amiral gemisi FortiGate Yeni Nesil Güvenlik Duvarları gibi Fortinet’in çeşitli ürünleri için oluşturulan abonelik hizmeti aracılığıyla müşterilere ulaşıyor. Böylece müşteriler tehditlerin önüne daha hızlı geçebilmek için küresel laboratuvarlarda hizmete alınan yapay zekadan faydalanıyor.
- FortiSandbox: Fortinet, ihlal korumasını otomatikleştirmek için kum havuzu (sandboxing) alanında yapay zeka sunan ilk güvenlik sağlayıcısı olarak öne çıkıyor. Sıfırıncı gün tehditlerini statik ve dinamik olarak analiz edebilmek için iki öğrenen makine modeli bulunan FortiSandbox, fidye yazılımları ve kripto-gasp gibi sürekli gelişen kötü amaçlı yazılımları daha iyi bir şekilde tespit edebiliyor. Kötü amaçlı yazılımları kategorilere ayırmak için evrensel bir güvenlik dili kullanan FortiSandbox, ağ ve güvenlik ekiplerini birbirine bağlayarak güvenlik operasyonlarının daha da gelişmesini ve entegre olmasını sağlıyor.
- FortiEDR: Gelişmiş tehditlere karşı uç nokta korumasını otomatikleştiren FortiEDR, gerçek zamanlı ve dikkatlice organize edilmiş olaya müdahale özelliklerine sahip öğrenen makineleri kullanıyor.
- FortiInsight: FortiInsight, alışılmışın dışında, kötü amaçlı davranışları ve iç riske karşı ilke ihlallerini tespit etmek amacıyla uç noktaları, veri hareketini ve kullanıcı aktivitelerini etkili bir şekilde gözlemleyebilmek için öğrenen makineleri kullanıyor.
- FortiWeb: FortiWeb, web uygulamalarını ve API’ları daha iyi korumak amacıyla her uygulamaya farklı savunmalar geliştirmek için öğrenen makineleri kullanıyor. Böylece FortiWeb, son kullanıcı deneyimini etkileyebilecek yanlış alarmları en aza indirirken tehditleri de hızlıca engelleyebiliyor.
- FortiSIEM: FortiSIEM konum, saat, kullanılan cihaz ve erişilen belirli sunucular gibi tipik kullanıcı davranışlarındaki benzerlikleri tanımak için öğrenen makineleri kullanıyor. FortiSIEM, devamında farklı konumlardan sürekli çevrimiçi olmak gibi normalin dışındaki aktiviteler gerçekleştiğinde otomatik olarak güvenlik operasyonları ekibine haber veriyor.
Siber suçlular, gelişmiş saldırılarla genişleyen dijital saldırı zeminini istismar etmek için yollar arıyor. Fortinet Security Fabric’teki yapay zekadan güç alan gelişmiş teknoloji, müşterilere benzeri olmayan, anında gerçekleşen ve otomatik bir tehdit koruması, tespit etme ve karşılık verme imkanı sunuyor.
Fortinet Güvenlik Yaklaşımları ve Global Tehdit Ortaklığı Başkanı Derek Manky konuyla ilgili şunları söyledi: “Fortinet olarak FortiGuard Labs’ın bulut tabanlı yapay zekadan güç alan tehdit istihbaratına büyük yatırımlar yaparak daha fazla tehdidi daha hızlı ve doğru şekilde tespit edebiliyoruz. FortiAI, FortiGuard Labs’ın yapay zeka bilgisini alıyor ve özellikle şirket içinde hizmete alımlar için paket haline getiriyor. Böylece müşteriler, doğrudan ortamlarında gelişmiş tehditleri bir saniyeden kısa sürede tespit edebilme, tanımlama ve araştırma özelliklerine sahip FortiGuard Labs’ın gücünden faydalanabiliyor.”
Anneler Günü’nde Dell, Oggusto ve Bir Dilek Tut Derneği’nden anlamlı kampanya
Anneler Günü’nde Bir Dilek Tut Derneği (Make-A-Wish® Türkiye), lükse sektörün ilk dijital platformu olan OGGUSTO öncülüğünde dünyanın öncü kişisel bilgisayar üreticilerinden Dell markası ile anlamlı bir kampanyaya imza atıyor. OGGUSTO’nun daveti ile İsmet Saz, Sedef Orman, Murat Kolbaşı, Deniz Ülke Arıboğan, Sinem Güven gibi ünlü isimler anneleri için video çekecekler. Çekilen videolar için de Dell Bir Dilek Tut Derneği’ne zorlu hastalıklarla mücadele eden çocuklar için bağışta bulunacak.
Hayati tehlikesi olan hastalıklarla mücadele eden çocuklara yönelik uluslararası bir oluşum olan Bir Dilek Tut Derneği (Make-A-Wish® Türkiye) Anneler Günü’nde üç anlamlı kampanyaya birden imza atıyor. Bu kampanyalar sayesinde hem annelerinizi hem de kanser gibi zorlu hastalıklarla mücadele eden çocukları sevindirmek mümkün olacak.
OGGUSTO ve Dell’den anlamlı destek
OGGUSTO’nun daveti ile İsmet Saz, Sedef Orman, Murat Kolbaşı, Deniz Ülke Arıboğan, Sinem Güven gibi ünlü isimler anneleri için bir dakika civarında bir video paylaşacak. Tüm bu videolar OGGUSTO.com’da yayınlanacak. Dell de video paylaşan ünlü isimler için Bir Dilek Tut Derneği’ne (Make-A-Wish® Türkiye) bağış yapacak. Toplam bağış ile de zorlu hastalıklarla mücadele eden çocukların dilekleri gerçekleştirilecek.
Annelere alınan seçili ürünlerin tüm gelirleri hasta çocuklar için bağışlanacak
Anneler günü kapsamında Dilek Tut Derneği (Make-A-Wish® Türkiye) kadın giyim markası Joinus ile anlamlı bir kampanyayı hayata geçirdiler. Bu kampanya kapsamında mağazanın “Make A Wish” kategorisindeki ürünler yüzde 50 indirimle satılacak. İndirim, ödeme esnasında oluşacak. (Kampanyalı fiyatlar 50-75 TL fiyat aralığında, kargo ücrete dahil) Bu yüzde 50 indirimli yıldızlı ürünlerden yapılacak alışverişte tüm ödeme Joinus markası tarafından Bir Dilek Tut Derneği’ne bağışlanacak. Üstelik de annelerin hediyeleri kargo ücreti alınmadan evlerine teslim edilecek. Kampanya boyunca geliri bağışlanacak ürünlere https://www.joinus.com.tr/make-a-wish?ps=3 linkinden ulaşılabilecek.
Anneler Günü Sertifikası ile annelere bir çocuğun mutluluğunu hediye etme fırsatı
Ayrıca “Anneler için en özel hediye çocukların mutluluğudur” mottosundan yola çıkarak Bir Dilek Tut Derneği Anneler Günü sertifikasını da hayata geçirdi. Anneler Günü sertifikası ile annelere riskli hastalıklarla mücadele eden bir çocuğun mutluluğunu hediye etmek mümkün olacak. Anneler Günü Sertifikası https://fonzip.com/birdilektut/sertifikalinkinden hediye edilebilecek.
Araştırmalara göre, dileği yerine gelen çocukların yüzde 42’si arkadaşlarıyla daha sağlıklı ilişkiler kuruyor yüzde 72’sinin enerji seviyesi ve canlılığı artıyor, yüzde 64’sinin hayata tutunma arzusu artıyor ve yüzde 39’unun tedavi sebebiyle yaşadıkları fiziksel sıkıntılar azalıyor. Bu yüzden tedavi altındaki tüm çocukların dileklerinin yerine gelmesi çok kritik bir öneme sahip.
İFTARDAN SAHURA KESİNTİSİZ ÇÖZÜM
Yeni nesil finans kavramını Türkiye’ye kazandıran Çözüm Tasarruf, ramazana özel kurguladığı “İftardan Sahura Kesintisiz Çözüm” hizmetini başlattı.
Türkiye’de ilk uygulaması 1867 yılında kurulan Memleket Sandıkları’na dayanan, tasarruf odaklı finansal ürünleri ön planda tutan; hem altyapısı hem de ürün çeşitliliği hem de sektöre getirdiği yeniliklerle yeni nesil finans anlayışını ön plana çıkaran Çözüm Tasarruf; KOBİ’den çiftçiye öğrenciden sanayiciye kadar birçok kişiye uygun koşullarda finansman desteği sağlıyor. Ocak 2020’de faaliyetlerine başlayan ve 4 ay gibi kısa bir sürede şube sayısını 32’ye çıkaran Çözüm Tasarruf, finansmana ihtiyaç duyan müşterilerine, evden çıkmadan ulaşabilecekleri çözümlerle cevap veriyor. Geçtiğimiz ay çalışmalarına başlayan Online Çözüm Merkezi sayesinde müşteriler istediği yerden ister görüntülü ister sesli iletişim tercihleriyle Çözüm Tasarruf yetkilileriyle irtibata geçebiliyorlar. Çözüm Tasarruf, ramazan ayında da Türkiye’de ilk defa “İftardan Sahura Kesintisiz Çözüm” hizmetini başlattı. Buna göre Online Çözüm Merkezi, ramazan ayı boyunca 20.30-02.30 saatleri arasında da hizmet veriyor. Herkesin kolayca ihtiyaçları doğrultusunda finansmana erişimini sağlayan Çözüm Tasarruf, konvansiyonel bankacılık sisteminde olduğu gibi faiz, masraf gibi ek kalemlerle yormadan herkesin kendi bütçesine uygun şekilde oluşturabileceği tasarruf planlarından faydalanmasını sağlıyor. Taksitler kişinin tasarruf tutarına, teslim tarihine, peşinat ya da ara ödemelerine göre belirleniyor.
Dijital Tarım Pazarı herkesi üretime teşvik edecek
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Nisan ayı ihracat rakamlarını, Dijital Tarım Pazarı’nı, pandemi süresince çözüme ulaştırılan konuları, alınan önlemleri, Uzakdoğu’ya yapılan kiraz ihracatını, 2020 sezonunu Ekonomi Muhabirleri Derneği İzmir Şubesi’nin düzenlediği basın toplantısında değerlendirdi.
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, pandeminin dünyada tüm sektörlerin ekonomik olarak sıkıntılı bir sürece girmesine yol açtığını söyledi.
“Bu süreçte, durmak yerine tam tersine kapasitesini arttırarak üretime devam eden tek sektör gıda ve gıda üretiminin ilk halkası olan tarım sektörüdür. Tarımın önemini tüm dünyanın anlamış oldu.
Bizlerin bu dönemde tarım adına yeni şeyler ortaya koymamız ve salgın sonrasına da hazırlanmamız gerekiyor. Çünkü dünya artık farklı bir dünya olacak ve farklı bir çizgide ilerleyecektir. Bu zorlu süreçten güçlü bir şekilde çıkarsak, ülkemizin dünyadaki yerinin ve konumunun çok daha farklı olacağına inanıyorum. Bu dönemde, geleceğimiz için etkin tarım politikaları üretmemiz ve uygulamamız gerekmektedir.”
Dijital Tarım Pazarı ile herkes tarıma odaklanacak
Uçak, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin Nisan ayı sonunda lansmanını kendisinin yapmış olduğu Dijital Tarım Pazarı’nın (DİTAP) gelecek için atılan önemli bir adım olduğunu açıkladı.
“Üretici, ihracatçı, işletmeci ve tüketiciyi aynı platformda buluşturan proje için Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum. Sözleşmeli tarım şeklinde ilerleyecek. Dijitalleşmeyle beraber tarımda çok yol almış olacağız. İyi tarım üretmiş olacağız. Üreticinin ürünümü nasıl satacağım diye kaygısı olmayacak. Dijital tarımda halcisi, üreticisi, ihracatçısı, devletin kurumları herkes bir arada olacak. Dijitale geçiş herkesi üretime teşvik edecek. Bu sayede genç nüfusla beraber herkes tarıma odaklanacak ve kırsal hayata dönüş gerçekleşecek. Bu projeyle herkes kendi bölgesinde, memleketinde çalışacak, ticaret yapacak. Gençlerimize yeni projeler oluşturacak. Türkiye için ciddi bir fırsata dönüşecek. Türkiye’nin dört bir yanında herkes toprağını işliyor. Tarımda hummalı bir çalışma var. Herkes işine sarılmış, elini taşın altına koymuş vaziyette. Tarımda ciddi bir artış olacak.”
Büyük yatırımcılar tarım yapıyor
Sektörde yeni fırsatların doğabileceğine değinen Uçak, tarımın çok önemsendiğini, yatırımcıların ibreyi tarıma çevirdiğini söyledi.
“Tarım yapmak için geniş çaplı bir çalışmaya ve araştırmaya girdiler. Büyük yatırımcı tarım sektöründe yer almaya başladı. Durumun böyle devam etmesi ihracatımıza olumlu bir şekilde yansıyacak. Önümüzdeki süreçte hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Taşlar ister istemez yerinden oynayacak. Yenilik gelecek. Eskisinden çok daha iyi olacak.”
Hava kargo fiyatları aşağı çekildi, geçiş belgeleri verildi
Hayrettin Uçak, pandemi sürecinde Tarım Bakanı Pakdemirli ve diğer ilgili Bakanlıklar ile direkt iletişimle çözüme ulaştırılan konuları şöyle sıraladı:
“Mamul ihracatçılarımızın, turşuda kullanılan etil alkol sirkesi bulmakta zorluk çektiklerini Ticaret Bakanlığımıza ilettik. Gerekli tedbirler en kısa sürede alınarak sorunun çözümü sağlanacaktır. Karayolu ulaşımının zorlaşması nedeniyle hava kargoya yönelen ihracatçılarımız için yüksek kargo fiyatları sorunu iletilmiş ve Tarım Bakanımızın girişimleri ile hava kargo fiyatları mümkün olan ölçülerde ihracatçılarımız için, aşağılara çekilmiştir. Sokağa çıkma yasağında tarımın çalışması adına mülki idareler ile birebir iletişim kurulmuş, işin durmaması sağlanmıştır. Şehirlerarası izin belgesinin EİB’in, ihracatçı birliklerinin üyelerine verebilmesi imkânı sağlanmış, bu sayede bahçe, işletme, üretici ziyaretlerinin kesintisiz devam etmesi sağlanmıştır Mevsimlik işçilerimizin güvenle ve sosyal mesafe kurallarında çalışabilmesi için Manisa İl Tarım Md. 50.000 Ad, İzmir İl Tarım Md. 70.000 Ad. maske temin edilmiştir.”
İhracatçının en önemli sorunu olan finansman desteği için Eximbank ile sürekli görüşüldüğünü birçok ihracatçının önünün açıldığından bahseden Uçak, “9 Mayıs cumartesi günü, Eximbank Ege Bölge Müdürü Gülom Timurhan ve İzmir Şube Müdürü Hüseyin Egemen Kılıç‘ı video konferans ile üyelerimizle buluşturuyoruz.” diye konuştu.
Yaş meyve sebze mamulleri 1 milyar 321 milyon dolara ulaştı
Hayrettin Uçak, Türkiye genelinde 1 Ocak -30 Nisan döneminde yaş meyve ve sebzenin yüzde 21,6 artış ile 756 milyon dolar, meyve sebze mamullerinin yüzde 12,9 artış ile 565 milyon dolar, iki sektörün toplamda yüzde 17’lik artış ile 1 milyar 321 milyon dolara ulaştığını söyledi.
Uçak, Ege’de ise yaş meyve sebze sektörünün yüzde 57,4 artış ile 68,7 milyon dolar, meyve sebze mamullerinin yüzde 10,1 lik artış ile 215,4 milyon dolar, iki sektörün toplamda yüzde 19’luk artış ile 284 milyon dolar olduğunu sözlerine ekledi.
“Pandeminin ihracata vurduğu ağır darbeye rağmen, Ege ihracatını tarım sektörünün ayakta tuttuğunu ve Egeli ihracatçıların her 100 dolarlık ihracatının 45 dolarının tarımdan geldiğini söyleyebiliriz. Ocak-Nisan 2020 döneminde, ihracat pazarlarımızda; Rusya, Polonya, Romanya, Ukrayna ve İsrail meyve sebze ihracatında, Almanya, Amerika, İngiltere, Hollanda ve İtalya ise meyve sebze mamulleri ihracatında ön plana çıkmıştır. Ürün olarak, Domates, domates salçası, kurutulmuş domates, mandalina, meyve suları, nar, çilek ve turşular, en önemli ihraç ürünlerimiz olmuştur.”
Uzakdoğu’dan Türk kirazına yoğun talep
Tele konferans-video konferans yöntemleriyle dünya ülkelerinde bulunan ticari ataşelerle sürekli olarak görüştüklerini anlatan Uçak sözlerine şöyle devam etti:
“Özellikle Çin ile hemen hemen haftada bir video toplantı yapmaktayız. Pekin Ticaret Müşaviri Hakan Kızartıcı’nın Pekin’den, Çin Guanco Türkiye Ticaret Ataşesi Serdar Afşar’ın Goanco’dan katıldığı telekonferans‘da, EİB YK Üyelerimiz ile birlikte, ürün çeşitliliği ve kapasiteyi nasıl arttırabiliriz üzerine konuştuk. Özellikle kiraz için önemli ölçüde yol kat etmiş olduğumuzun müjdesini verebilirim. Çin ve Uzakdoğu pazarında, kiraz, sert çekirdekli meyveler, diğer meyveler ve meyve sebze mamulleri üzerine çalışmalarımız aralıksız devam etmektedir. Bu konuda Tarım Bakanlığımız ve Ticaret bakanlığımız ile sürekli iletişim halindeyiz. “
“Her şeye rağmen iyi bir yıl olacak”
Uçak, bu yıl kiraz rekoltesi ve kalitesinin son derece iyi olduğunu açıklayarak, “Çin, Tayvan, Güney Kore gibi pazarlarının açılması kiraz ihracatçılarını heyecanlandırıyor. Bu sezon Uzakdoğu, Kiraz için önemli pazarlarımızdan biri olacak. Aynı şekilde hasadı başlamakta olan şeftalinin de rekolte ve kalitesi geçen yıldan iyi. Yine Ege Bölgesinde önemli meyve sebze mamulleri ihraç ürünlerinden, kornişon, salatalık, közlemelik biberler ve çeşitleri, salçalık domateste kalite ve rekolte bakımından oldukça iyi durumda. 2020 yılı meyve sebze üretimi anlamında çok verimli bir yıl. Salgın tehlikesi de ortadan kalktığında ilk 4 ayda yakaladığımız olumlu hava devam edecek ve her şeye rağmen 2020 yılı sektörlerimiz açısından iyi bir yıl olacak. Salgın süresince de gıda ve tarım ürünlerine kısıtlama olacağını düşünmüyorum.” dedi.
İhracat aksamadan devam ediyor
Hayrettin Uçak, mevsimlik tarım işçileri için gerekli tedbirlerin alındığını hiçbir sıkıntının olmadığını da sözlerine ekledi.
“Yeni çıkmış ürünlerin fiyatları yüksek. Masraflar, ambalaj, işçilik, komisyon ücretiyle ister istemez fiyatlar yükseliyor. Mevsimi olmayan üründe ister istemez piyasa değerinden yüksek fiyata satılıyor ancak mevsiminde fiyatlar normale dönüyor. Karayolunda şoför bulma sorununu ilk günlerde yaşadık. 14 gün süreci kalkınca çözüme kavuştu. Ticaret Bakanlığı tampon bölgeleri oluşturdu ve o süreci atlattık. Sıkıntı yaşamıyoruz. Şu an hızlı tanı kitleriyle teşhis konuluyor.”
Uçak, “Künyesini almadığımızın hiçbir aracın yola çıkması mümkün değil. Hal yasasına göre künyesini aldıktan sonra hale girmeden markete götürebiliyor. Her şey kayıt altında. Aksi halde araçlar takip edilir ve cezası da kesilir.” dedi.
“Krizden güçlenerek çıkacağız”
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cengiz Balık ise şu anda yaş meyve sebze sektörünün pandemiden en az etkilenecek sektörlerden biri olduğunu anlatarak, “Karantina önlemleri nedeniyle insanlar evde. Bu yüzden meyve sebze tüketimi geçen yıllara göre artış gösterdi. Bu sektörümüzün bir şansı. Rakip ülkelerden avantajlıyız. Hasatta, işçi bulmada İtalya ve İspanya gibi sıkıntıyla karşılaşmayacağız. Girdi maliyetlerinde artış söz konusu. Ambalaj malzemeleri, lojistik gibi konularda fiyatlar arttı. Her şeye rağmen bu krizden güçlenerek çıkacağız.” dedi.
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Emin Demirci ise “Herhangi bir şekilde bir ürünün azlığı olduğu zaman hemen ithalat yapmamak lazım. Çiftçiler sıkıntı yaşıyor. Üreticiyi ithalatla terbiye etmeye gerek yok.” diye konuştu.
Ford’dan kuş pisliklerine karşı sıra dışı boya koruma yöntemi
Covid-19 salgını nedeniyle herkesin evlere kapandığı bu dönemde araçlar da uzun süre park halinde bulundukları yerde kaldı. Bu durum, araçların kuş pisliklerine daha fazla ve uzun süre maruz kalmasına sebep oldu. Ford, araç boyalarının koruyuculuğunu daha uzun süre sürdürmek için yapay kuş pisliklerine dayalı geliştirdikleri testler ile araç sahiplerine yardımcı oluyor.
Pek çoğumuz üzerimize kuş pislemesinin şans getireceğine inansak da boyaya ciddi zarar verebileceği için arabamızdaki kuş pisliklerinden hoşlanmayız.
Neyse ki, Ford araçları sadece bu olasılık için test ediliyor, hem de laboratuvarda geliştirilen yapay kuş pisliği yardımıyla…
Bunun için tüm Avrupa’da kuşların farklı beslenmelerini gözeterek farklı asitlik düzeylerini yansıtacak şekilde sentetik kuş pislikleri oluşturuluyor. Numune parçaları, müşterilerin aşırı sıcaklarda araç kullanımlarını yansıtmak için bir fırında 40°C, 50°C ve 60°C’de ısıtılıyor ve kuş pislikleri test panellerine sprey şeklinde uygulanıyor, böylece boya korozyon korumasının sınırları zorlanıyor.
“Kuş pisliği testi”, boya örneklerinin maruz kaldığı zorlu testlerden sadece biri. Paneller, 60°C ve 80°C’de 30 dakika boyunca yaşlandırılmadan önce üzerlerine fosforik asitle karıştırılmış deterjan ve sentetik polen de püskürtülüyor. Bu test, polen ve yapışkan ağaç özsuyu gibi havadaki partiküllere karşı koruma sağlıyor.
Bahar temizliği:İlkbahar ve yaz ayları araçların boyası için özellikle tehlikeli olabilir. Bu sadece etrafta daha fazla kuş bulunmasından kaynaklanmaz. Yoğun güneş ışığı altında yumuşayıp genleşen boya soğuduğunda sıkılaşır ve kuş pisliği gibi kirler yüzeye iyice yapışır. Pisliğin araç üzerinde bırakılması durumunda kalıcı bir hasar oluşabilir ve temizlenmesi için özel işlem gerekebilir.
Araçların parlak koruyucu boyası için kullanılan pigmentleri, reçineleri ve katkı maddelerini incelikle ayarlayan uzmanlar, Ford araçlarına uygulanan kaplamanın bütün hava koşullarında bu tür kirleticilerin etkisine karşı koymak için optimum makyaja sahip olmasını sağlar.
Kuş pisliği bilimi:Kuş pisliği genellikle siyah ve beyaz renktedir ve tamamı dışkıdan oluşmaz. Beyaz kısım ürik asittir ve idrar yolunda üretilir. Dışkı ise sindirim sisteminde üretilir. İkisi aynı anda salgılanabilir ancak bu o kadar hızlı gerçekleşir ki ikisinin birbirine karışması için yeterli vakit olmaz.
Ford’da uygulanan diğer boya testleri:Boya örnekleri için yapılan diğer testler arasında, açık hava koşullarını değerlendirmek amacıyla ışık laboratuvarında 6.000 saate (250 gün) kadar kesintisiz ultraviyole ışık uygulaması; sıfırın altındaki sıcaklıklarda dondurma; yüksek nem ve tuz içeren bir haznede zorlu kış yollarına maruz bırakma ve araç servis istasyonunda aşırı yakıt ikmalinden kaynaklı yakıt lekesine tabi tutma gösterilebilir.
Aracınızdaki kuş pisliği nasıl temizlenmeli:Kuş pisliğini arabada öylece bırakmak hiç iyi bir fikir değil. Bunun için araç sahiplerine tavsiye edilen, aracı düzenli olarak sünger, ılık su ve pH nötr bir şampuan ile yıkamak ve zararsız görünümlü maddeleri boyadan hemen çıkarmaktır. Boyalı yüzeyleri yılda bir veya iki kez cilalamak da yeni son boya katının en zorlu saldırılara dayanmasına ve daha uzun süre parlak kalmasına yardımcı olur.
Gürültüyü kontrol altına alan akustik çözümler
Pozitif, konsantrasyonu ve verimliliği artıran mekanlar yaratmak için yalnızca ne duyduğumuz değil, ne hissettiğimiz de son derece önemli. Profesyonel, inovatif ve fonksiyonel bakış açısı ile üstün performanslı çözümleri bir araya getiren Knauf, akustik sistemleri ile rahatsız edici tüm arka plan seslerini azaltırken, çevreye ve sağlığa duyarlı sistemlerini tüm yaşam alanlarına ulaştırarak “Güvende kalın” mesajı veriyor.
Bireyin yaşam alanında kendini konforda ve güvende hissetmesi, gürültünün planlı bir biçimde denetim altına alınmasıyla gerçekleşiyor. Bu doğrultuda pozitif, konsantrasyonu ve verimliliği artıran mekanlar yaratmak için yalnızca ne duyduğumuz değil, ne hissettiğimiz de son derece önem arz ediyor. Profesyonel, inovatif ve fonksiyonel bakış açısı ile üstün performanslı çözümleri bir araya getiren Knauf, akustik sistemleri ile rahatsız edici tüm arka plan seslerini azaltırken, çevreye ve sağlığa duyarlı sistemlerini tüm yaşam alanlarına ulaştırarak “Güvende kalın” mesajı veriyor.
Panasonic canlı video prodüksiyonunun geleceği olarak tanımladığı KAIROS’u tanıttı
Panasonic, üstün verimlilik sunan yeni nesil bir canlı prodüksiyon platformu KAIROS’u duyurdu. Bu yeni IT/IP video işleme platformu, canlı video değiştirme için tam giriş ve çıkış esnekliği, çözünürlük ve format bağımsızlığı, maksimum CPU/GPU işlemci kullanımı ve neredeyse sınırsız ME ölçeklenebilirliği özelliklerine sahip açık bir mimari sistemi sunuyor.
Yerel IP özellikli bir ST 2110 sistemi olan KAIROS, canlı IP iş akışlarına geçişleri destekliyor ve özel donanım sınırlamalarını ortadan kaldırabiliyor. Bu COTS tabanlı sistem, birkaç sektörden çeşitli satıcı bileşenlerine sahip bir BT ekosistemlerini bir araya getiren yeni prodüksiyon fırsatları yaratıyor.
Panasonic’in MEBD ve DSC İş Birimlerinin Yeni İş ve Pazar Geliştirme Müdürü Guilhem Krier konuyla ilgili şunları söyledi: “KAIROS, içerik üretme sektörünün canlı IP iş akışlarına geçiş yapması nedeniyle yayın ve etkinlik yapımcılarının prodüksiyonlarını ve tesislerini gelecekteki değişikliklerden etkilenmeyecek hale nasıl getirecekleri konusunda düşünmek zorunda kaldığı bir dönemde piyasaya sunuluyor. Sürekli gelişen bir alet ve donanım yelpazesine sahip olan yapımcılar, geleneksel donanımların sınırlarından kurtulmak için çoklu uygulamalara yönelik kapsamlı bir çözüme ihtiyaç duyuyor. Açık yazılım mimarisini temel alan bir IT/IP platformu olan KAIROS, bir yayın programının çeşitli bileşenlerini alıp onları sanallaştırarak prodüksiyonların esnek, dinamik ve güçlü olmasını sağlıyor.”
KAIROS, televizyon stüdyolarının ST 2110 altyapısına ilave IP ağ geçitlerine gerek olmadan sorunsuz biçimde entegre oluyor. KAIROS aynı zamanda güncel ekran yönetimi sunuyor, doğrusal yayın ihtiyaçlarını karşılıyor, yeni cihazları veya geleneksel olmayan ekranları da başarıyla idare ediyor. Spor ve eğlence mekanları ya da etkinlik prodüksiyonlarında ise geniş altyapıya sahip çalışanlar, kullanıcı dostu arayüzü sayesinde ilgi çekici içerikler sunabiliyor veya alıştırma sürelerinin kısıtlı olduğu durumlarda karmaşık sistemlerin kurulumunu tamamlayabiliyor.
KAIROS, etkileyici canlı video prodüksiyonlarının verimli bir biçimde gerçekleştirilmesi için yaratıcılık ve işletim alanlarında özgürlük sağlıyor. Platform, bire bir video girişleri ve çıkışlarının yerine standardize edilmiş IP bağlantısı özelliği barındıryor. Bu özellik, KAIROS’un ana bant ve IP sinyallerini her kombinasyonda desteklemesini sağlıyor. KAIROS aynı zamanda SDI, ST 2110 ve NDI akışlarının HD ve UHD gibi her çözünürlükte ve 16:9 formatı ya da LED perde arkası ekranlarda olduğu gibi geleneksel olmayan 32:9 formatı gibi tüm formatlarda sıkıştırılmamış halde işlenmesine olanak tanıyor.
GPU tabanlı işleme platformu, kullanıcıların işleme gücünü yüzde 100 verimlilikle dağıtarak çok daha büyük ölçekte donanıma sahip bir sisteminkine eşdeğer bir performansa ulaşmasını mümkün kılıyor. KAIROS’un işleme gecikmesi bir kare seviyesine kadar yaklaşabiliyor ve PTP (Hassas Zaman Protokolü) senkronizasyonunu da destekliyor.
KAIROS, kullanıcıların sınırsız sayıda katmanı ve efekti kolaylıkla yönetmesine imkan veren tamamen özelleştirilebilen sezgisel bir grafik kullanıcı arayüzü sunuyor. Platform, “Photoshop tarzı” sezgisel canlı birleştirme arayüzü sayesinde kullanılabilirlik ve özelleştirme alanlarında yeni bir standart belirliyor. Video karıştırma işlemesi de GUI tabanlı olduğu için ME veya anahtar sayısını geleneksel değiştiricilerde olduğu gibi sınırlandırmıyor. Anahtarlar, efektler ve ölçeklendirme her sahne dahilinde kısıtlama olmadan belirleniyor ve video katmanlarının toplam sayısı sadece GPU kapasitesine bağlı oluyor.
KAIROS sisteminin merkezinde tüm video işleme işlemlerini gerçekleştiren ana çerçeve olan Kairos Core yer alıyor. Versiyon 1 ana çerçeve, video giriş ve çıkış işlemlerini bir Deltacast ağ geçidi kartı ve/veya COTS IP cihazları ile SDI ve HDMI ağ geçitlerindeki bir Mellanox 100 GbE NIC (Ağ Arayüzü Kartı) bağlantısı üzerinden yönetiyor. Tüm kontrol işlemleri, kurulum ve yazılım tabanlı kontrol panelinin arayüz yazılımı olan Kairos Creator ile Panasonic’in üstün kaliteli 2ME stili donanım kontrol paneli olan Kairos Control dahil olmak üzere ayrı bir Gbit Ethernet üzerinden çalışan cihazlardan yönetiliyor.
Herhangi bir operatör, mühendis veya TD gerek duyduğunda ağa daha fazla sayıda Kairos Creator veya Kairos Control sitesi eklenebiliyor. İlave ağ donanımı ve bir giriş ve çıkış genişletme lisansı ile kaynak ve ekran sayısı da artırılabiliyor. İlave lisans anahtarlarıyla ilave uyumluluk ve özellikler de temin edilebiliyor. İlave ana çerçeve, sistemin çoğu kurumun gereksinimlerini karşılayacak şekilde ölçeklenmesini sağlıyor. KAIROS’un satışa 2020’nin üçüncü çeyreğinde sunulacak olup en düşük konfigürasyonunun fiyatı yaklaşık 30.000 € olacak. Panasonic, bu düşük fiyatla canlı prodüksiyonun geleceğini bugüne getiriyor.
Panasonic, IP COTS donanım üreticileri ve lider grafik, otomasyon ve medya sunucu satıcılarını da içeren KAIROS Alliance Partners programını da duyurdu.
Daha fazla bilgi, https://business.panasonic.co.uk/professional-camera/itip-centric-video-platform adresinde yer alıyor.
stonya, e-Oturum sahiplerini de kapsayan ‘acil ekonomik yardım paketi’ni devreye aldı
Estonya hükümeti, tüm dünyayı etkisi altına Covid-19 pandemisi sebebiyle işleri ekonomik olarak etkilenen şirketler için 2 milyar Euro tutarında bir acil ekonomik yardım paketi açıkladı. Açıklanan paket, Türk girişimcilerin de yer aldığı, Estonya merkezli, global bir AB şirketi kurmasına olanak tanınan e-Residency (e-Oturum) programında yer alan şirketleri de kapsıyor.
Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs salgının ekonomik boyutları her geçen gün ağırlaşırken, Estonya hükümeti, e-Oturum (e-Residency) kullanıcılarını da kapsayan yeni bir ekonomik acil yardım paketini devreye aldığını duyurdu.
Açıklanan bu paketten Estonya’nın dünyada ilk kez uygulamaya geçirdiği, dünyanın herhangi bir ülkesinin vatandaşlarına resmi dijital kimlik elde etme hakkı sunan e-Residency (e-Oturum) programındaki şirketler de yararlanabiliyor. Acil yardım paketi, tüm Eston şirketlerine çalışanlarının maaşlarının bir kısmı için destek sunarken; kredi garantileri ve finansmanı destekleyecek yeni krediler ile bazı kısa vadeli vergi indirimlerini içeriyor. Açıklanan ilk paketle, Estonya hükümeti mevcut iş sözleşmelerini korumayı, iş sürekliliğine katkıda bulunmayı amaçlıyor.
Bu doğrultuda paketin, istihdam sağlayan, vergi borcu olmayan, finansman ve kredilerini yeniden yapılandırmak için devlet desteğine ihtiyaç duyan orta ve büyük şirketler için önemli bir katkı sunması öngörülüyor. Açıklanan pakete göre; uygunluk şartlarına sahip yaklaşık 12 bin civarında e-Oturum sahibi, paketten yararlanabiliyor ve Estonya İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yardım alabiliyor.
Estonya İşsizlik Sigortası Fonu’nun açıkladığı uygunluk şartlarına göre ‘nitelikli bir işverenin aşağıdaki üç kriterden ikisini karşılaması gerekiyor;
-Şirket cirosunun 2019’un aynı ayına göre %30 veya üzerinde düşmüş olması,
-Şirket çalışanlarının en az %30’u için iş sağlanamayacak durumda olunması,
-Çalışanların maaşlarının en az %30 oranında dürülmüş olması,
Estonya hükümetinin oluşturduğu işsizlik fonuyla ilgili tüm bilgiler ve yararlanmak için; https://www.tootukassa.ee/eng/content/subsidies-and-benefits/temporary-subsidy-program adresinden bilgi alınabiliyor.
E-Oturum sahiplerini de kapsayan Estonya hükümetinin açıkladığı acil ekonomik yardım paketinin detaylarına https://www.valitsus.ee/en/news/emergency-situation-government-supports-estonian-workers-and-economy-least-eur-2-billion adresinden ulaşılabiliyor.
İlgili kriterleri karşılayan e-Oturum sahiplerinin acil ekonomik yardım paketinden ve Estonya İşsizlik Fonu’ndan yararlanabiliyor. Zira Estonya e-Oturum kartı ile kurulan bir şirket, tüm diğer Estonya şirketleri ile aynı yasal haklara sahip oluyor. Estonya Ticaret kaydında onlarla aynı şekilde kayıt ediliyor.
e-Oturum sahiplerini kapsayan 35 milyon avroluk 2 paket daha devrede
Estonya hükümeti bu 2 milyar avroluk acil yardım paketine ek olarak, KOBİ’ler ve serbest meslek sahiplerine (FIE) yönelik olarak 10 milyon avroluk, turizm sektörüne yönelik olarak da 25 milyon avroluk ek yardım paketlerini de devreye aldı. Covid-19 pandemisinden doğan ekonomik zararları azaltmak için devreye alınan ek paketten e-Oturum sahipleri de Estonya’da kurulmuş şirketlerle aynı haklara sahip olarak yararlanabilecek. Mikro ölçekteki küçük işletmeleri ve girişimleri de kapsayan ek paket, bu açıdan e-Oturum sahiplerine ve girişimleri önemli bir yardım olacak.
Toplam 35 milyon avro tutarındaki kriz önlem paketi, Estonya Ekonomik ve İletişim Bakanlığı (EAS) tarafından sunulmakta olup, destekler başvuru sırasına göre karşılanıyor. Paket kriterlerini karşılayan işletmeler, pandemiden kaynaklanan zararlarını 3 bin ve 5 bin avroluk tutarlar halinde geri ödemesiz şekilde alabilecek. Ek paketle ilgili başvuru yapmak ve diğer tüm detaylar ile ilgili bilgilere ulaşmak için https://medium.com/e-residency-blog/e-residency-update-5-on-the-coronavirus-covid-19-pandemic-270632f8bc71 adresinden ziyaret edilebilir.
Bugüne kadar 2500’ü aşkın T.C. vatandaşı ‘e-Oturum’ aldı
AB ortak pazarında iş yapmak isteyen ve diğer şirketlerle rekabet ederken geride kalmamak isteyen Türk girişimciler Estonya’nın e-Residency (e-Oturum) programı yoğun ilgi gösteriyor. e-Residency (e-Oturum) programı ile girişimciler, Türkiye’den çalışırken global bir AB şirketi kurabilmelerini sağlayan resmi dijital kimlik elde etme hakkını kazanıyor.
2500’ü aşkın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ‘e-Oturum’ aldığı program, dünya çapında 70 binin üzerinde kişiye ulaşırken, şimdiye kadar Türkiye’den e-Oturum (e-Residency) yoluyla kurulan şirketlerin sayısı ise 650’yi aştı. Program, e-Residency ile kurulan bir AB şirketinin, sadece Avrupa’da faaliyet göstermesini kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda dünya çapında iş yaparken AB’nin hukuki çerçevesinden de yararlanmasına olanak sağlıyor. Programla ilgili detaylı bilgilere https://e-resident.gov.ee/ adresinden ulaşılabiliyor.
Web kameraları yeterince güvenli mi?
Tüm dünyayı etkileyen COVID-19 salgınıyla birlikte video konferans hizmetlerinin, dolayısıyla web kameralarının da kullanımı önemli derecede arttı. Ancak web kameraları da siber suçluların hedefinde yer alıyor. Web kamerasının hala kullanıcının kontrolünde olduğuna altı yöntemle emin olmak mümkün.
Şirketlerin güvenlik açıklarını bulma ihtiyacını kitle kaynak kullanımıyla hızlı ve şeffaf bir şekilde gideren BugBounter, içinde bulunduğumuz salgın döneminde sıkça kullanılan web kamerasının siber suçlular tarafından ele geçirildiğini gösteren 6 bulguyu paylaştı.
1. Web kamerasının ışığı alakasız zamanlarda açılabilir
Cihazların büyük çoğunluğunda web kameralarının yanında küçük bir ışık yer alıyor. Web konferansları ya da toplantıları gibi durumlarda web kamerası açıldığı zaman ışık da yanmaya başlar. Ancak özellikle kullanıcı kamerayı kullanmadığı zaman ışık yanıyorsa başka birisinin uzaktan kamerayı kontrol ediyor olabilir.
Öte yandan arkada çalışan uygulamalardan birisi de kamerayı çalıştırıyor olabilir. Bu yüzden kullanıcıların bu uygulamalara bakması ve çalışan uygulamaların izinlerini kontrol etmesi de önemli.
2.Tarayıcı eklentileri kamerayı açıyor olabilir
Tarayıcılara yüklenen eklentiler de kullanıcıların bilgisi dışında kamerayı açabilir. Eğer belirli bir tarayıcı çalıştırıldığında kamera sürekli çalışıyorsa, bu tarayıcıya yüklenen bir eklentinin kamerayı açtığı anlamına gelebilir. Hangisi olduğunu anlamak için kullanıcılar tüm eklentileri kapatıp tek tek açarak kontrol edebilir.
3.Bilgisayarda web kamerasıyla çekilmiş video dosyaları oluşabilir
Her ne kadar siber saldırganlar gelişmiş yazılımlarla web kamerasını ele geçirmiş olsa da kamerayla kaydedilen görüntüler bilgisayara kaydedilebilir. Bu yüzden bilgisayar içinde kullanıcının kaydetmediği görüntülere bakmak, web kamerasının siber saldırganlar tarafından ele geçirilip geçirilmediğini anlamanın en kolay yollarından birisi olarak öne çıkıyor.
4.Güvenlik ayarları değişmiş olabilir
Kötü amaçlı yazılımlar, web kamerasının kontrolünü daha kolay bir şekilde ele geçirmek için güvenlik ayarlarında değişiklik yapabilir. Kullanıcılar web kamerasının uygulaması üzerinden güvenlik ayarlarına bakarak detaylı bilgilere ulaşabilir. Ayrıca Windows 10’da uygulamaların web kamerasını kullanmasını engelleme özelliği de yer alıyor.
5.Anti virüs programları şüpheli bir uygulama bulabilir
Kullanıcılar, yüklü olması tavsiye edilen anti virüs programlarıyla manuel bir tarama yaparak cihazlarında kötü amaçlı bir yazılım olup olmadığını veya şüpheli hareketlerin gerçekleşip gerçekleşmediğini öğrenebilir. Ek olarak detaylara bakarak web kamerasının açığa çıkıp çıkmadığını da görebilir ve anti virüs programının şüpheli tüm içerikleri kaldırdığından emin olabilir.
6.Kötü amaçlı hacker, kullanıcının cihazına mesaj gönderebilir
Bilgisayara sızan hackerlar, cihaza bir mesaj göndererek web kamerasından elde edilen görüntülerle şantaj yapabiliyor. Bu mesajlara bir phishing (oltalama) gibi yaklaşmak gerekiyor. Bu mesajların neredeyse tamamı hackerın yaptığıyla veya eriştiği dosyalarla ilgili yalan bilgiler içeriyor. Dolayısıyla web kamerası görüntülerini görmeden kullanıcıların bu bağlantıya tıklamamaları çok önemli.
BugBounter Kurucu Ortağı Murat Lostar, konuyla ilgili şunları söyledi: “Web kameralarının güvenliği sadece COVID-19’la ortaya çıkan bir durum değil. Web kamerasını bantla kapatmak veya özel bir web kamerası kapağı kullanmak bireysel kullanıcılar için alışıldık bir durum. Ancak kurumlarda kullanılan kameralar 7/24 açık kalıyor. Etik bir hacker olan Avishai Efrat, az bir gayretle 15.000’den fazla potansiyel olarak erişebileceği kamera bulduğunu söylüyor. Bu noktada kameraların güvenliğinden emin olmak için donanım, yazılım ve ağ kontrollerinin yanı sıra kameralara sızma konusunda uzman bağımsız güvenlik araştırmacılarından da hizmet alarak doğrulama yapmak ve açıkları kapatmak mümkün.”
Kaliteli bir uyku için ideal yatağınızı seçin
Her mevsimde ideal sıcaklıkta uyku konforunu yaşatmak üzere Bambi tarafından geliştirilen Thermo Control yatak, thermo kontrol kumaşıyla vücut sıcaklığı yükseldiğinde vücuttan ısıyı alarak serinlik etkisi oluşturuyor ve ısıyı gerektiği seviyede tutarak rahat bir uyku ortamı sunuyor. Vücut sıcaklığı düştüğünde ise üzerinde tuttuğu ısıyı tekrar ortama yayan Thermo Control yatak, ısı dengesini yine koruyor ve kullanıcısını kusursuz bir uykuya hazırlıyor. Bambi Yatak uyku sağlığı uzmanları tarafından geliştirilen thermo control kumaş, çift yönlü sıcaklık ayarlama fonksiyonuyla ısı dalgalanmasını düzenleyerek uyku kalitesini artırıyor.
Uyku gereksinimleri kişiden kişiye farklılık gösterse de, uzmanlar çoğu insanın güne dinamik bir şekilde başlayabilmesi için 7 ila 9 saat kaliteli uykuya ihtiyacı olduğunu söylüyor. Uykunun kalitesi; duygusal denge, üretkenlik, beyin ve kalp sağlığı, bağışıklık sistemi, yaratıcılık ve hatta kilo kontrolü dahil olmak üzere zihinsel ve fiziksel yaşantının ideal hale getirilmesini doğrudan etkiliyor. Uyku süreleri kadar, ortam, ışık, yatağın odadaki konumu, ısı dengesi ve yatak seçimi gibi faktörler de uyku kalitesini etkiliyor. Bambi’nin uyku sağlığı uzmanları tarafından geliştirilen Thermo Control yatak, HyperSoft süngeri ve packet yay sistemi ile üstün bir yatak konforu sunarken, çift yönlü sıcaklık ayarlama fonksiyonuyla da ısı dalgalanmasını düzenleyerek uyku kalitesini artırıyor.