Ekonomi-teknoloji, kültür-sanat, magazin-yaşam haberleri (11.09.2021)
Kültür Zirvesi İzmir Deklarasyonu yayımlandı
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in “Başka Bir Kültür Mümkün” vizyonuyla dördüncüsüne İzmir’in ev sahipliği yaptığı Dünya Belediyeler Birliği (UCLG) Kültür Zirvesi’nin sonunda İzmir Deklarasyonu açıklandı. “Kültür İnsanlığın Geleceğini Kuruyor” başlığıyla yayımlanan deklarasyon yerel yönetimler ve kültürle ilgili tüm küresel aktörlere yeni hedefler için açık çağrı yapıyor.
Dördüncüsü İzmir’in ev sahipliğinde düzenlenen Dünya Belediyeler Birliği (UCLG) Kültür Zirvesi’nin sonunda “Kültür İnsanlığın Geleceğini Kuruyor” başlığıyla İzmir Deklarasyonu yayımlandı. 65 ülkeden kültür üreticilerini ağırlayan, 346’sı çevrim içi olmak üzere toplam 864 konuşmacı ve katılımcının yer aldığı zirvenin sonunda ortaya çıkan İzmir Deklarasyonu’nda kültürel yaşama erişimi ve katılımı artırmak, farkındalık ve hoşgörüyü teşvik etmek, yeni ifadeler yaratmak üzere çalışmaların arttırılması öne çıktı. Kalkınma için tüm toplulukların kamusal tartışmalara etkin katılımının altının çizildiği deklarasyonda kültür ve eğitim politikaları arasında daha sıkı bir bağ kurulması, miras ve kültürün kentsel planlamayla bütünleşmesi ve kültür politikalarının hiçbir yeri ihmal etmeden oluşturulması gerektiği vurgulandı. Deklarasyonda ayrıca yerel düzeyde katılımcı kültür politikalarının oluşturulması, uluslararası düzeyde yeni hedeflerle ilgili daha iddialı gündemler belirlemek üzere tüm ilgili aktörlerin tartışmalara katılımının sağlanması önerildi.
Küresel önderler cesur olmaya davet ediliyor
İzmir Deklarasyonu küresel önderleri cesur davranmaya ve kültürün sürdürülebilir kalkınmadaki yeri üzerine gerçek bir tartışmaya katılmaya davet etti. Acilen yeni işbirliği ve dayanışma biçimlerinin geliştirilmesine ihtiyaç olduğunun belirtildiği deklarasyonda tüm kentler ve yerel yönetimler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni uygulamaya, UCLG Kültür Komitesi tarafından oluşturulan bildirileri ve uygulama önerilerini dikkate almaya çağrıldı.
İzmir Deklarasyonu’nda doğayla uyum, geçmişle uyum, birbirimizle uyum ve değişimle uyumdan oluşan yeni bir kavram olarak “döngüsel kültür” üzerine temellenen yeni bir kültürü tarifi de ortaya çıktı.
İzmir Deklarasyonu ile Kasım ayında İskoçya’da yapılacak 26. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nın (COP26) gündem başlıklarının altlığı da oluşturulmuş oldu.
“Kültür İnsanlığın Geleceğini Kuruyor” başlığıyla yayımlanan İzmir Deklarasyonu’nun tam metni şöyle:
4. UCLG Kültür Zirvesi, kültürel toplulukların pandemiye verdiği dikkate değer ve cömert yanıtı gözler önüne serdi: Aramızdan ayrılanların yasını tutmak, kültürel yaşama erişimi ve katılımı artırmak, farkındalık ve hoşgörüyü teşvik etmek, yeni ifadeler yaratmak, yeni bir geleceği hayal etmek amacıyla yeni enerjiler tanımlamak ve kapasite geliştirmek üzere, binlerce girişim ortaya çıktı. UCLG Kültür Zirvesi katılımcıları kültürün, hak ve özgürlüklerin herkes için genişletilmesi, refahın arttırılmasıyla, hiç kimseyi ve hiçbir yeri ihmal etmeden daha sağlıklı ve dayanıklı topluluklar inşa etmede etkileyici gücünün altını çizdi.
Zirve, UCLG’nin Kuruluş Kongresi’nden (Paris, 2004) ve Kültür için Gündem 21’in (2004) kabul edilmesinden bu yana UCLG’nin kültür ve sürdürülebilir kentler çerçevesinde yürüttüğü çalışmalara dayanmaktadır. O zamandan bu yana UCLG, kültürü sürdürülebilir kalkınmanın temel bir boyutu olarak gören anlatının küresel bir öncüsü olmuştur. “Sürdürülebilir Kalkınmanın Dördüncü Ayağı Olarak Kültür” (2010) başlığıyla hazırladığı politika bu çalışmanın temelini oluşturur. Uygulamaya yönelik araçsal bir rehber olan Kültür 21 Eylemleri’nde (2015), kültürel hakları temel alan bir kültür politikasının, yerel yönetimler tarafından nasıl tasarlanıp uygulanabileceğini ayrıntılı olarak açıklar. “Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde Kültür” (2018) kılavuzu ve “Yedi Anahtar” (2020) programı, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini (SKH) kültürelbir perspektifle yerelleştirmenin uygulanabilir ve elverişli yollarını gösterir. Mexico City’de (2018) onaylanan “Kültür ve Barış Deklarasyonu” ile Durban’da (2019) “Kültürün Geleceği Manifestosu” ve 2020 Roma Şartı, kültürel alandaki tehditlerin insanlığın karşı karşıya olduğu diğer tehditlerle bağlantı içinde olduğu güçlü kavşaklar yaratmıştır.
4. UCLG İzmir Kültür Zirvesi, kültürün, neden ve nasıl küresel tartışmaların merkezinde olması gerektiğini tartışmak üzere mükemmel bir yer oldu.
• Hepimiz aynı fikirdeyiz. 21. yüzyılda kalkınma, tüm toplulukların kamusal tartışmalara etkin katılımını gerektirir. Bu aynı zamanda, bir bilgi kaynağı, vatandaşlığın hayati bir unsuru ve anlaşmazlıkların barışçıl çözümü için bir bileşen olarak kültürel çeşitliliğe saygıyı gerekli kılar.
• Birlikte evriliyoruz. Kalkınma aynı zamanda ortak vicdan demektir. Doğayla olan ilişkimiz, ataerkillik, üretim ve tüketim modelleri, geçmişle olan ilişkimiz gibi pek çok varsayımın evrilmesi gereklidir. İklim kriziyle başa çıkmak, sömürgeciliğin yarattığı olumsuz etkileri iyi etmek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak üzere daha güçlü taahhütlere ihtiyaç vardır. Kültür, yaşlıları, azınlıkları, kadınları ve kız çocuklarını, yerli halkları, sağlık ve diğer temel kamu hizmetleri ile ekonomik kaynaklara erişimi kısıtlı bireyleri küresel ve ulusal düzeyde etkilemekte olan eşitsizlikleri azaltmada önemli bir rol oynar.
• Kültür özgürlüktür. Kültürel bilgi, yeterlilik ve becerilerin kazanımını desteklemek üzere kültür ve eğitim politikaları arasında daha sıkı bir bağ kurulmalıdır. Kültürel katılım bir haktır. Kültür ideolojik endoktrinasyon ya da siyasal kontrol için bir araç değil, özgürlük için, eleştirel düşünce için ve hatta karşıt görüşlere sahip bireylerin buluşması için vazgeçilmez bir alan olmalıdır.
• Yer önemlidir. Kültür politikaları, hiçbir yeri ihmal etmeden yer, kimlik ve aidiyet hissiyatını pekiştirmede esastır. Miras ve kültürün kentsel planlamayla bütünleşmesi uygun kültürel etki değerlendirme yöntemlerini içermelidir.
• Hepimiz tarafız ve açık yönetişim gereklidir. Yerel düzeyde, katılımcı kültür politikaları geleceği tahayyül etmemize ve kurmamıza katkıda bulunur. Zira, yaratıcılık ve kültürel çeşitlilik, insan deneyiminin hayati unsurları, ilerleme ile yeniliğin kaynağıdır. Uluslararası düzeyde, kültürün kalkınmadaki yerine dair araçlar ve hedeflerle daha iddialı küresel gündemler belirlemek üzere, tüm ilgili aktörler tartışmalara katılmalıdır.
İzmir UCLG Kültür Zirvesi, yerel yönetimler, kentler ve toplulukların kültürü sürdürülebilir kalkınmanın bir parçası olarak kabul ettiklerinde tüm insanlığı güçlendirebileceğini gösterdi. BM 2030 Gündemi’ni hayata geçirmenin yolu budur. Aksi takdirde, küresel tercihlerin insanları ve yerleri bir kez daha ihmal ettiğini kabullenmek zorunda kalırız.
Biz, “Şimdi tam zamanı!” diyoruz, çünkü:
• Pandemi ve kriz, kültürü hak ettiği konuma yerleştirmek için fırsattır.
• BM’nin 2020-2030 Eylem On Yılı başladı.
• Uluslararası Yaratıcı Ekonomi Yılı 2021’de gerçekleşiyor.
• Mondiacult Konferansı UNESCO tarafından 2022 yılında düzenlenecek.
• UCLG, 2022’de yeni “İnsanlar, Gezegen ve Yönetim için İnsanlığın Geleceği Paktı”nı kabul edecek. Pakt, dayanışma, eşitlik ve kültürün yanı sıra, hiç kimseyi ve hiçbir yeri ihmal etmeyen, hesap verebilir kurumlardan güç alacak.
Bizler bu bağlamda:
• Küresel önderleri cesur davranmaya ve uluslararası kültürel işbirliği ve kültürel diplomasi programlarıyla desteklenecek, kültürün sürdürülebilir kalkınmadaki yeri üzerine gerçek bir küresel tartışmaya katılmaya davet ediyoruz. İnsanlık olarak, gezegenimiz, hepimizin uzay gemisi olan toprak ananın dünya vatandaşları olarak, acilen yeni işbirliği ve dayanışma biçimleri geliştirmeye ihtiyaç duyuyoruz.
• Tüm kentleri ve yerel yönetimleri, Sürüdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin yerel düzeyde gerçekleşmesi, dayanıklılık stratejileri ile iklim aciliyeti ve hakkaniyet planları dahil kültürü yerel kalkınmanın merkezine koymaya, UCLG Kültür Komitesi tarafından oluşturulan bildirileri ve uygulama önerilerini dikkate almaya davet ediyoruz.
• UNESCO’yu, Mondiacult 2022’yi tasarlarken ilgili tüm aktörlerin tartışmaya ve geliştirmeye etkin biçimde katılmasını özendirerek diyaloğa çağırmaya, ulusal ve uluslararası çerçevede kültür politikalarının 21. yüzyılın tehditlerine uyarlanmasını gözetmeye davet ediyoruz. Bu politikalar, kültürel haklar ve sürdürülebilir kalkınma arasında sıkı bağ kurabilmeli, kültürün sürdürülebilir kalkınmanın ekonomik, sosyal ve çevre boyutlarıyla eşit düzeyde dördüncü boyut olarak yerini güçlendirmelidir.Ayrıca, Mondiacult 2022, kültür alanında çalışanlar ve sanatçılar için yeni ve elverişli koruma standartları belirlemelidir.
BM Yüksek Düzey Sürdürülebilir Kalkınma Siyasi Forumu’nu (HLPF) istikrarlı bir Kültür Hedefi’nin en kısa sürede hayata geçirilmesi ve elbette 2030 Sonrası Kalkınma Gündemi’nde yer alması için küresel kültür aktörleriyle diyalog kurmaya davet ediyoruz.
Sorumluluk almak ve kültür aktörlerini güçlendirmek üzere en iyi yol, bir Kültür Hedefi belirlemektir. Yerel ve Bölgesel Yönetimler Küresel Görev Gücü’nün bir yıl önce BM75 Vizyon Raporu’nda belirttiği üzere, bu “bellek, miras, yaratıcılık, çeşitlilik ve bilgiye ilişkin çok sayıda amaç içeren, kültürü, yerel ve bölgesel kimliğin temel bir bileşeni, küresel dayanışmanın bir kolu, barış ve insan hakları için bir taşıyıcı olarak açıkça tanımlayan bir anlatı tarafından desteklenen” bir Hedef olmalıdır. Başlı başına bir Hedef’in, kültürün diğer SKH’lerle kesişen bir unsur olarak değerlendirilmesini engellemediği gibi, SKH’lerin birbiriyle bağlantılı niteliğiyle de uyumlu olduğunu hatırlatırız.
• Kültürle ilgili tüm aktörleri, Gündem 2030’u ve SKH’lerini uygulamaya yönelik ulusal ve yerel planlarda daha etkin rol almaya davet ediyoruz. Bu küresel taahhüdün başarısı, sürdürülebilir kalkınmanın kültürel boyutunun açık ve işleyebilir olmasına bağlıdır. Bunun için de kültürel sektörler, kurumlar ve örgütlerin, insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, eşitsizlikler ve iklim değişikliği konularını gündeme getirme konusunda daha cesur ve daha net taahhütlerle ileri adımlar atmaları gerekir.
4. UCLG Kültür Zirvesi, İzmir’de, İzmirlilerin ve kültür çevrelerinin etkin katılımıyla ve büyük bir başarıyla gerçekleşti. Zirve, doğayla uyum, geçmişle uyum, birbirimizle uyum ve değişimle uyumdan oluşan yeni bir kavram olarak “döngüsel kültür” aracılığıyla “başka bir kültürün mümkün olduğunu” gösterdi. İklim krizi, insanlığın doğa ile sürekli bir çatışma içinde olduğu varsayımının sonucudur. Gerçekte, doğa yalnızca bir kaynak değildir. Doğa ve tüm türlerle uyum içinde yaşamayı çok hızlı bir biçimde öğrenmeliyiz. Geçmişle uyum vazgeçilmezdir: bizden önce yaşamış kültürleri anlamadan kültürün geleceğini tasarlamak mümkün değildir. Birbirimizle uyumumuz hayata geçmelidir: Bu, doğanın haklarına saygımızla güçlenen, hayatın her anında temel bir ilke olarak demokrasiyi ve eşit vatandaşlığı garanti altına alacak olan içermeyi dikkate almak demektir. Değişimin hakkını vermeyi gerektirir: kültürel evrimin hem genç nesillerin yaratıcılığıyla, hem de doğadan aldığımız ilhamla beslendiği kuşkusuzdur olmalıyız. İzmir UCLG Kültür Zirve’sinde ortaya konan bu öneri metni, kültürün hayatlarımızı daha anlamlı kılarak dayanışma oluşturarak kentleri daha dirençli kıldığını kanıtlıyor.
4. UCLG Kültür Zirvesi’nin ev sahibi olarak İzmir, Akdeniz havzasında düşünceleri, sanatı ve kültürü, şimdi de tüm küresel kent aktörlerini birbirine bağlayan kolaylaştırıcı rolünü kanıtladı. İzmir dünyanın her köşesinde çoğaltılabilecek bir örnektir.
Dünya Kültür Zirvesi’nin kapanış oturumunda Başkan Soyer: “İzmir’de yeni bir şehir kültürü tarif ediyoruz”
Uluslararası İzmir Kültür Zirvesi sona erdi. Zirvenin kapanış oturumunda konuşan Başkan Soyer, ortak küresel sorunlara karşı “döngüsel kültür programı” uygulanmasının gerektiğini söyleyerek “Bu program, doğamızla geçmişle, birbirimizle ve değişimle uyum olmak üzere dört bileşenden oluşuyor. İzmir’de bu dört başlığı içinde barındıran yeni bir şehir kültürü tarif ediyoruz. Adına Cittaslow Metropol dediğimiz ve İzmir’in öncülük ettiği bu program, kent yaşamında döngüsel kültürü yeniden geliştirmeyi hedefliyor” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer Dünya Belediyeler Birliği (UCLG) Kültür Zirvesi’nin kapanış oturumunda konuştu. Pandemiden dolayı toplantı hibrit olarak yapıldı. Başkan Soyer yoksulluk, salgın ve iklim krizi gibi ortak küresel sorunlara karşı hem yerel hem de küresel düzeyde bir ‘döngüsel kültür programı’ uygulanması gerektiğini vurgulayarak “Döngüsel kültür programının dört ana bileşeni doğayla, geçmişle, birbirimizle ve değişimle uyumdur. İnsanlık çok uzun bir süre kendi aklının evrenin zekâsından daha üstün olduğuna inandı. Ancak artık gezegenimizin ekosistemini ciddi boyutlarda tahrip ettiğimiz bir noktaya ulaştık. Bu nedenle bu buluşmada tarif ettiğimiz döngüsel kültür programı öncelikle doğamızla uyumu esas alıyor” dedi.
Binlerce yıllık miras ve demokrasi
Döngüsel kültürün ikinci ve üçüncü ayağında ise geçmişle ve birbirimizle uyum olduğunu belirten Soyer “Yaşadığımız toprakların kadim kültürünü yeniden keşfetmemiz gerekiyor. Geçmişi keşfetmeden gelecek kurmak mümkün değil. Dünyanın ihtiyaç duyduğu değişimin başlangıç noktalarından biri de döngüsel kültürün üçüncü başlığı, yani ‘birbirimizle uyum’ oluşturuyor. Bir arada yaşam ve birbirimizle uyum belki de insanlık tarihinin en önemli toplumsal inovasyonunun altını çiziyor: Demokrasi. Bugün her şeyden çok insan haklarının evrensel değerlerine saygılı, yaşamın her anına sirayet etmiş, yeterince dijitalize edilmiş demokrasiye ihtiyacımız var” şeklinde konuştu.
Değişim, kültürün mayasında
Soyer, sözlerini tamamlarken döngüsel kültürün dördüncü bileşeni olan değişimle uyuma değinerek “İzmirli düşünür Herakleitos’un değerli bir sözü var: Değişmeyen tek şey değişimdir. Bu söz, değişimin de kültürün mayasında olduğunu tarif ediyor. Döngüsel kültürü tarif ederken değişimle uyumu dördüncü bir başlık olarak ele almamın nedeni bu: Kültür üretiminin genç ruhların yaratıcılığı ve doğanın sonsuz ilham kaynaklarından beslenmesini sağlamak” dedi. Soyer, Kültür Zirvesi öncesinde Gençlik Çalıştayı yaptıklarını söyleyerek gençlerin beklenti ve taleplerini aldıklarını da sözlerine ekledi.
Yeni bir şehir kültürü: Cittaslow Metropol
İzmir’de bu dört başlığın tümünü içinde barındıran yeni bir şehir kültürü tarif ettiklerini vurgulayan Soyer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Adına Cittaslow Metropol dediğimiz ve İzmir’in öncülük ettiği bu program, kent yaşamında döngüsel kültürü yeniden geliştirmeyi hedefliyor. Cittaslow, şehirleri popülizm ve otokrasiyi değil, sakinliği ve uyumu besleyen bir ekosistem olarak görüyor. Cittaslow Metropol, yerel ve evrensel değerleri birleştiren yenilikçi bir kent yaşamı modeli.”
Başka bir kültür tarif etmeden yeni bir gelecek inşa edemeyeceğimizi belirten Soyer sözlerini “Dün başlayan Dünya Belediyeler Birliği’nin İzmir’deki Kültür Zirvesi’nin tüm insanlık ve gezegenimiz için doğru zamanda ve doğru konuyla gerçekleştiğinin farkındayım. Zirvenin en önemli çıktısı olacak İzmir Deklarasyonu’nun gezegenimizin geleceğini şekillendirmede muazzam bir rolü olacağını şimdiden görebiliyorum” şeklinde tamamladı.
Eşitsizlikleri aşmak için kültür
UNESCO Kültür Sektörü Genel Müdür Yardımcısı Ernesto Ottone, “Covid-19 şehirlerde gerçekten zorlukları hızlandırdı. Pandemi ciddi bir sıkıntı yarattı. Temel eşitsizlikleri derinleştirdi. Şehirlerin pandemiye cevabı da derin bir şekilde kültürel üretimle oldu. Şehirler, kültürü pandemiye cevap olarak araç olarak kullandı. Kültür ve şehirler arasında eşitsizlikleri aşmak için de kullanılabilir. Umuyoruz ki bu zirve bütün bu tartıştığımız büyük zorlukların çözümüne dair yol açar” dedi.
“İzmir’in güçlü bir kültürel vizyonu var”
BM Kentsel Çözümler Dairesi Kentsel Uygulamalar Birim Başkanı Shipra Narang Suri “İzmir’in çok güçlü bir kültürel vizyonu olduğunu gördüm. Kültürel miras ve kültürel haklar, 2030 gündemi için önemli rol oynuyor. Bu toplantı çok önemli bir kilometre taşı. Yeni gündem kültürün ve kültürün çeşitliliğinin, hakların, insanlığımızın zenginleşmesini ve kapsayıcılığı sağlayacak” diye konuştu.
UCLG-MEWA Başkanı Mohamed Saadieh, “Bu zirveyle şehir ve yerel yönetim olarak bütün krizlerle baş edebileceğinizi, dayanışmanızı ve dirençli toplum olduğunuzu gösterdiniz. Salgın döneminde kültürün önemi anlaşıldı. Aslında toplumları kendi özüne döndüren bir dönem oldu. Kültür ile daha iyi bir gelecek inşa edebiliriz” şeklinde konuştu.
“İzmir Büyükşehir önemli bir işe imza attı”
Kazan Belediye Başkanı ve BM Yerel Yönetimler Danışma Komitesi Başkanı Ilsur Metshin, “Karantinalarda evde kalma sürecinde kültür bir şekilde zihnimizin bir başka yönü olmaya başladı. Kültür, kimliğimizin elzem bir parçası haline geldi. UCLG Kültür Zirvesi’nin herkesin kendini bulabileceği bir sonuç yaratmasını diliyorum” diye konuştu.
Meksiko Belediye Başkanı Özel Kalem Müdürü Jose Alfonso Suarez del Real y Aguilera ise “İzmir Büyükşehir Belediyesi önemli bir işe imza attı. Bu zirveyle İzmir’in kültürel hakların önemsendiği bir yer olduğunu gösterdi. Büyük bir UCLG ailesi olarak İzmir’e ev sahipliği için teşekkür ediyoruz. Kültür lüks değil, insani gerekliliktir. Mutlaka 2030 gündemine odaklanmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
“Zirve başarılı bir şekilde yapıldı”
Lizbon Kültürden Sorumlu Belediye Başkan Vekili Catarina Vaz-Pinto, “Zirve çok zor koşullar altında başarılı bir şekilde yapıldı. Kültürün sürdürülebilir kalkınmanın odağına konulması çok önemli. İzmir Kültür Zirvesi’nin sonuçlarının gelecekteki uygulamalarda göz önünde bulundurulacağını düşünüyoruz” dedi.
Buenos Aires Özerk Şehri Kültür Bakanı Enrique Avogadro, “İçinden geçtiğimiz bütün zorluklardan pandemi sonrası dönemde bahsedeceğiz. Umuyorum o dönem yakındır. Kültür şu anda her zamankinden daha önemli. Daha dirençli bir kültürel sektöre gerçekten ihtiyacımız var. Pandemi sanatçıları etkiledi. Bu nedenle şehirlerin eskisinden daha güçlü bir şekilde öne çıkması gerekiyor. Kamusal alan denilen şeyin ne kadar önemli olduğunu gördük” dedi.
Pandemi yeni dayanışma biçimleri ortaya çıkardı
UCLG Başkanı, Al-Hoceima Belediye Başkanı Dr. Mohamed Boudra, “İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, bu zirveyi başarıyla organize etti. Zirve çok zor şartlarda yapıldığı için gerçekten tebrik ediyorum. Pandemi sürüyor ve bu bir değişim de getirdi. Toplumlar kültüre yöneldi, kendi aidiyet hislerini güçlendirmek için yeni katılım ve dayanışma biçimleri ortaya çıkardı. Kültürel hakların yerel ve ulusal yönetimlere yön vermesi gerektiğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
“Bu gerçekten bir kültür zirvesiydi”
UCLG Genel Sekreteri Emilia Saiz, “Gelen ülkelere ve katılım oranına baktığımda bunun gerçekten bir kültür zirvesi olduğunu görüyorum. Bunu içtenlikle söylüyorum ve bundan gurur duyuyoruz. İzmir deklarasyonu bizim için önemli” diye konuştu.
İzmir Kültür Zirvesi’nin sonuçları bir deklarasyon metni olarak yayımlanacak.
Başkan Soyer: Kimsenin arkada bırakılmadığı bir düzen inşa edeceğiz
İzmir’in dördüncüsüne ev sahipliği yaptığı Dünya Belediyeler Birliği Kültür Zirvesi’nin toplantıları CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katıldığı gala gecesiyle sona erdi. 65 ülkeden gelen kültür üreticilerine ev sahipliği yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Hiç kimsenin arkada bırakılmadığı; eşit vatandaşlığı ve doğanın haklarını güvence altına alan bir geleceği, hep birlikte tarif ve inşa edeceğiz” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in “Başka Bir Kültür Mümkün” vizyonu doğrultusunda dördüncüsüne İzmir’in ev sahipliği yaptığı Dünya Belediyeler Birliği (UCLG) Kültür Zirvesi’nin gala yemeği İzmir (Smyrna) Agorası’nda düzenlendi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile eşi Neptün Soyer’in ev sahipliğinde yapılan yemeğe 65 ülkenin delegasyon üyelerinin yanı sıra Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Avrupa Birliği Büyükelçisi Nikolaus Meyer Landrut da katıldı.
Soyer: “Yeni yaklaşımın adı: Döngüsel Kültür”
İzmir’in dünyanın geleceğine yön verecek buluşmaya ev sahipliği yapmasının onur verdiğini belirten İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “İnsanlığın pandemi gerçeğiyle yüzleştiği 18 ayın ardından, yolumuza hiçbir şey olmamış gibi devam edemiyoruz. İnsanlığın bu büyük dönemecinde; bilimin, siyasetin, sporun ve yaşamın tüm alanlarının yeni bir kültürel temele ihtiyacı var. Kültürün sadece sanatla ilişkili bir sözcük olarak tüketilmesi, yaşamdaki her şeyin ve elbette bizatihi sanatın gelişiminde de, büyük bir engel teşkil ediyor. Bu nedenle, cesur adımlar atarak yerelde ve evrensel ölçekte uygulanabilecek yepyeni bir kültür yaklaşımını oluşturmak zorundayız. Bu zirvede tarifini yaptığımız ve resmi deklarasyonda da yer verdiğimiz bu yeni yaklaşımın adı: ‘Döngüsel Kültür’. Döngüsel kültür, kültürün dört ana bileşenini birbirine bağlıyor. Doğamızla uyum. Geçmişimizle uyum. Birbirimizle uyum. Ve son olarak, değişimle uyum. Kültür için böyle kapsamlı bir tarif yapmamızın nedeni, iklim krizi ve pandemi; yoksulluk, kuraklık ve açlık gibi küresel sorunlarla mücadele güç kazanabilmek. İnsanlığın, tüm gezegenimizle birlikte içinden geçtiği bu zorlu süreç; bilimin sanattan, sanatın siyasetten ve siyasetin gerçek yaşamdan ayrı düşmediği bir kültür çağının kapılarını aralamalı. Hiç kimsenin arkada bırakılmadığı; eşit vatandaşlığı ve doğanın haklarını güvence altına alan bir geleceği, hep birlikte tarif ve inşa edeceğiz. Bu zirvede gerçekleştirdiğim diğer iki konuşmada da ifade etmiştim. Kültürsüz bilim olmaz. Olursa, atom bombası olur. Kültürsüz ekonomi olmaz. Olursa açlık olur, iklim krizi olur. Kültürsüz siyaset olmaz. Olursa, savaş olur, yıkım olur. Kültürsüz şehircilik olmaz. Olursa, sel olur, felaket olur” diye konuştu.
Saiz: “Bütün şehirler İzmir kadar güzel değil”
İzmir’in kültür açısından çok önemli bir kent olduğunu ifade eden UCLG Genel Sekreteri Emilia Saiz, “Her şeyi daha iyi doğrultuda değiştirmemiz gerekiyor. Zorluklarımız endişelerimiz hakkında konuştuk. Her şeyin ötesinde umutlarımız hayallerimiz ve olasılıklar üzerinde konuştuk. Sayın belediye başkanımız kültürü çok iyi biliyor, hayatın tüm yönleriyle ilişkisini çok iyi biliyor. Sizin bilmediğiniz bir şeyi biliyorum. UCLG’nin asıl süper gücü Soyer’in kişiliğinde vücut bulan temsil. Bizim asıl gücümüz liderler, insanlar ama dünyada bütün şehirler İzmir kadar güzel değil. Bütün liderler Tunç Soyer kadar vizyoner değil. UCLG bizi bir araya getiren harç” dedi.
Konuşmaların ardından özel gece Arpanatolia, Ziya Azazi, Anatolian Steps, Maya Eryüce ve Cem Adrian’ın performanslarıyla devam etti.
Adrian: Türkiye’nin gülümseyen siyasete ihtiyacı var
Cem Adrian’ın daveti üzerine İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer de sahneye çıktı. Başkan Tunç Soyer, “Cem Adrian dünyanın eşsiz bir sesi. Aynı zamanda dünyanın güzel insanı. Böyle bir güzel yürek, çok şanlıyız. Cem Adrian bizimle beraber” dedi. Adrian ise Başkan Soyer’e şöyle karşılık verdi: “Tunç Başkan’ı o kadar çok seviyorum ki, burada olmak gerçekten çok güzel. Keşke her başkan Tunç Başkan gibi olsa. Türkiye’nin gerçekten gülümseyen insanlara ihtiyacı var, gülümsemeye ihtiyacı var. Böyle siyasete, gülümseyen siyasete ihtiyacı var.”
UCLG Kültür Zirvesi yarın katılımcıların İzmir gezilerinin ardından son bulacak.
İzmir Kültür Zirvesi’nde diplomasi trafiği Başkan Soyer uluslararası temsilcilerle görüştü
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer 65 ülkeden kültür üreticilerini “Kültür: Geleceğimizi Kurarken” temasıyla buluşturan Kültür Zirvesi kapsamında uluslararası temsilcilerle görüştü. Uluslararası heyetler, kendi kentlerine ait deneyimlerini, bilgi birikimlerini, yeni çözüm önerilerini ve planlarını Başkan Soyer’le paylaştı. Başkan Soyer, “Biz münferit çalışmalardan değil, uyum içerisinde ortak çalışmalardan yanayız. Fark yaratmak için uyum en önemli esas” dedi.
İzmir’in ev sahipliği yaptığı Dünya Belediyeler Birliği (UCLG) Kültür Zirvesi için kente gelen yabancı heyetler, zirvenin ikinci gününde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i Kültürpark’ta bulunan Başkanlık Makamı’nda ziyaret etti. İlk ziyaret BM Kentsel Çözümler Dairesi Kentsel Uygulamalar Birim Başkanı Shipra Norong Suri tarafından yapıldı.
UCLG Kültür Zirvesi’nin açılış konuşmasında Başkan Soyer’in ilham verici cümlelerine şahitlik ettiklerini dile getiren Suri, “2022’de Polonya’da düzenlenecek Dünya Forumu’na sizleri davet etmek isteriz. ‘Kentleri Daha İyi Bir Gelecek için Dönüştürmek’ konulu forumda bizlerle bilgi ve vizyonunuzu paylaşmanızı isteriz. Deneyimleriniz bizler için değerli” şeklinde konuştu. Başkan Soyer ise, “Yapılacak işbirlikleri için çok hevesliyiz. Diğer yerel yönetimlerle birlikte iletişim halinde olmalıyız. Birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var” dedi.
Yeni bağlantılar kurmak adına hevesliyiz
Letonya Büyükelçisi Peteris Valvas da Başkan Soyer’i ziyaret edenler arasındaydı. Ziyarette Letonya’nın İzmir Fahri Konsolosu Olgu Hikmet Korkmaz ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Onur Eryüce de yer aldı. Büyükelçi Valvas, kente ilk defa geldiğini ve büyülendiğini söylerken İzmir’i Berlin’e benzetti. Büyükelçi Valvas, “Belediyeler çok önemli. Halka yakın olan, halkla iç içe olan kurumlar. Yakın temas çok önemli” şeklinde konuştu.
Başkan Soyer ise “Gelecek kentlerin ve yerel yönetimlerin elinde. Kültür Zirvesi’yle birlikte kurulan ilişkiler sayesinde bölgeler kendi ölçeklerine uygun kentlerle tanışma fırsatı buldu. Tüm kentsel krizler açlık, yoksulluk, iklim krizi ancak hep birlikte aşılabilir. Bu amaçla kentlerimiz ve halklarımız arası yeni platformlar kurmalıyız” dedi.
Heyetlerden İzmir’e övgü
Kültür Zirvesi ziyaretleri Kültürpark 4 Nolu Hol’de devam etti. İzmir’e ilk kez Kültür Zirvesi sayesinde geldiğini söyleyen Marsilya Tarih Müzesi Müdürü Fabrice Denise, “Geleceğin dünyası kentlerin olacak. Her şey ile yerelde mücadele edebiliriz. Kendimizi duyurabilmemizin yolu sesimizi yükseltmek. Bu, müzik, sanat her yolla olabilir. İnsanlar bu şekilde daha iyi iletişim kurabilir. Politika daha sonra gelir. 2024’de Olympic Games Marsilya’ya geliyor. Bu projeleri sergilemek için iyi bir yıl olabilir” dedi.
İklim Değişikliği ve Kültürel Miras Koordinatörü Andrew Potts, “İklim eylemi ile ilgili planlarımızı bir araya getirmek istiyoruz” şeklinde konuştu.
Grand Paris Araştırma Şirketi Başkanı Nicolas Buchoud ziyaretinde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kriz belediyeciliğiyle ilgili çok büyük bir işleyişi olduğunu belirterek, “Sizinle Kriz Belediyeciliği dalında çalıştık. Sürdürülebilir Kentler Birliği (ICLEI) ile çok büyük bir bağınız var. Bazı belediyelerin bu kuruluşlardan haberi bile yok” şeklinde konuştu.
“Medellin İzmir ile benzer ile özelliklere sahip”
Medellin Belediye Başkan Yardımcısı Alvaro Narvaez de Türkiye’ye gelmenin kendisi için bir hayal olduğunu dile getirerek şöyle devam etti: “İzmir’e tek kelimeyle bayıldım. İzmir Büyükşehir Belediyesi sayesinde kent yaratıcılık ve inovasyon alanında çok gelişmiş. Şehir endüstriyel inovasyon şehri oluyor. Medellin uluslararası işbirlikleri için kültürel, sosyal, altyapı alanlarında kentinizle benzer özelliklere sahip. Önümüzdeki günlerde uluslararası bağlantılar kurup sanatçıları ve sizleri Medellin’de ağırlayabiliriz.”
İzmir’den ve İzmirlilerden çok güzel etki aldığını dile getiren Inforelais Direktörü Sylvia Amann, “AB ile yakın çalışıyoruz. Kültürel politikaları geliştirmek adına pek çok işbirliği kurabiliriz” dedi.
Lizbon Kültür ve Uluslararası İlişkiler Başkan Yardımcısı Catherina vaz Pinto İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile daha önce Güney Afrika’nın Durban şehrinde tanıştıklarını söyledi. Moskova Kültür Miras Daire Başkan Vekili Baş Arkeolog Dr. Leonid Kondrashev ise “Çok eski medeniyetlere ev sahipliği yapmış, birçok antik kente sahip bir şehir İzmir” dedi. Asya Belediye Başkanları Forumu Genel Sekreteri Goshtasb Mozaffari de “Türkiye ile çok ortak yönümüz var. Sizinle işbirliği yapmaya, tecrübelerinizi edinmeye ihtiyacımız var” diye konuştu.
Doğa ile geçmiş ile uyum içerisinde olmalıyız
Başkan Tunç Soyer ise, “Ekonomi, ekolojiyle savaşmamalı. Doğa ve geçmişimiz ile uyum içinde olmalıyız. Biz münferit çalışmalardan değil, uyum içerisinde ortak çalışmalardan yanayız. Fark yaratmak için uyum en önemli esas. Kültür, çevre ve sağlık politikaları, kültürel haklar, yaratıcı ekonomi ve kültürel çeşitlilik, kültürel miras ve turizm, kültürel diplomasiyi birlikte geliştireceğiz” diye konuştu.
Başkan Soyer uluslararası Kültür Zirvesi’nin konuklarıyla bir araya geldi “İlişkilerimizi geliştirmek için en doğru zaman”
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Dünya Belediyeler Birliği (UCLG) Kültür Zirvesi için yurt dışından gelen konuklarla bir ikili görüşmeler yaptı. Görüşmelerde kentler arasındaki işbirliğini geliştirme kararı alındı.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Dünya Belediyeler Birliği (UCLG) Kültür Zirvesi için kente gelen konuklarla bir araya geldi. Kültürpark’ta 1 Nolu Hol’de bulunan başkanlık makamında konuklarını ağırlayan Başkan Soyer, UCLG Eurasia Heyeti ile de bir araya geldi.
Başkan Soyer ilk olarak Kazan Belediye Başkan Yardımcısı Evgeniya Lodvigova ile görüştü. Ziyarette söz alan Lodvigova, kente ilk kez geldiğini, Agora ve Kadifekale’yi gördüğünü söyleyerek “Kazan ve İzmir birbirine çok benziyor” dedi. Başkan Soyer de “Pandemi sonrasında birlikte çalışacak çok alan olacak. İlişkilerimizi geliştirmek için en doğru zaman” şeklinde konuştu.
Soyer görüşmenin ardından bu kez Dannieh Belediyeler Birliği Başkanı ve UCLG-MEWA Başkanı Mohamad Saadie ile Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Orta Doğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı (UCLG-MEWA) Genel Sekreteri Mehmet Duman’ı ağırladı. Ziyarette konuşan Saadie, “Sizi tanıdığım için çok mutluyum, çok aktifsiniz. ‘İzmir Akdeniz’in incisi’ sloganını bugün ispatladınız. İzmir’de yapılan organizasyonlar herkesin başaracağı işler değil, bunu İzmir Büyükşehir Belediyesi yaptı. Aslında yaptıklarınızdan dolayı İzmir’i bir şehirden imparatorluğa çevirdiniz” ifadelerini kullandı. Başkan Soyer de “Başkanın takdiri benim için büyük ödül. Şehirlerimiz arasında güçlü bir ilişki kurmak için bu yakınlığın iyi bir zemin olduğunu düşünüyorum” dedi.
Soyer, ziyaretler sonrasında Roma Belediye Başkanı Diplomatik Danışmanı Luca Trifone’yi de ağırladı. Görüşmelerde ilişkilerin güçlendirilmesi için fikir birliğine varılırken karşılıklı hediyeler verildi.
Başkan Soyer yabancı heyetlerle toplantılarına bugün de devam ediyor.
Başkan Soyer Uluslararası İzmir Kültür Zirvesi’nde konuştu: “İzmir’den tüm dünyaya kültür tohumları serpeceğiz”
Dördüncüsüne İzmir’in ev sahipliği yaptığı Dünya Belediyeler Birliği (UCLG) Kültür Zirvesi Kültürpark’ta 65 ülkeden gelen kültür üreticilerinin katılımıyla başladı. Açılış konuşmasını yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Dünya Kültür Zirvesi’nin Türkiye’de ve özellikle de İzmir’de yapılmasının özel bir anlama sahip olduğunu vurgulayarak “Türkçede çok sevdiğim bir söz vardır: Her şey aslına rücu eder. Bu buluşmamızın Akdeniz’in kıyısından, İzmir’den tüm dünyaya bir kere daha kültür tohumları serpeceğine tüm kalbimle inanıyorum” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in “Başka Bir Kültür Mümkün” vizyonu ve çalışmaları sonucunda dördüncüsüne İzmir’in ev sahipliği yaptığı Dünya Belediyeler Birliği (UCLG) Kültür Zirvesi başladı. 346’sı çevrim içi olmak üzere toplam 864 konuşmacı ve katılımcının yer aldığı ve üç gün sürecek zirvenin açılışında konuşan Başkan Tunç Soyer, “İki yılda bir gerçekleşen, ilk defa hibrit olarak düzenlenen 4. UCLG Kültür Zirvesi’ne ve İzmir’e hoş geldiniz. Sizi sağlık anlamında zorlu bir zamandan geçtiğimiz bu dönemde şehrimizde ağırlama ayrıcalığına eriştiğimiz için çok mutluyum. Önümüzdeki günlerde, dünyanın dört bir yanından politikacılar, iş dünyasının karar vericileri, entelektüeller ve önde gelen uzmanlar zirve için bu yıl seçtiğimiz ‘Kültür: Geleceğimizi Kurarken’ teması üzerine görüş alışverişinde bulunacaklar” dedi.
Açılışa Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz, İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, CHP İzmir Milletvekili Bedri Serter, CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Dr. Buğra Gökçe, UCLG temsilcileri, ilçe belediye başkanları ve Büyükşehir bürokratları katıldı.
“Başka bir kültür tarif etmeden yeni bir gelecek inşa edemeyiz”
Moderatörlüğünü UCLG Genel Sekreteri Emilia Saiz’in yaptığı “Covid-19 Sonrası Kültür, Bakım, Çevre ve Sağlık” başlıklı açılış oturumda konuşan Başkan Soyer “Ben kültürü, bir binayı bir araya getiren harç veya bir ağacın kökleriyle dallarını birleştiren su damlaları gibi görüyorum. Yaşamlarımızda her ne yapıyorsak, bilim, sanat, spor, bilim veya siyaset. Hiç fark etmez… Kültür bunların tümünün içinde var. Kültür, tüm bunları bir arada tutan harç, yaşamın öz suyu. Biraz bile eksilse, yaşamın içindeki uyum da bozuluyor. Hayat bir bütün olmaktan çıkıyor. Tek tek parçalarına ayrılıyor. Dolayısıyla yalnızca sanat değil, bilim, siyaset, spor ve yaşamın tüm alanları kültürün omuzlarında yükseliyor. Kültürü yalnızca sanata indirgemek ve onu sınırlamak yaşamdaki her şeyin ve elbette bizatihi sanatın gelişimine de bir engel teşkil ediyor. Kültürün olmadığı yerde ilerleme sanatı bilimden, bilimi siyasetten ve siyaseti gerçek hayattan ayırıyor. Hatta daha kötüsü, kültürsüz bir ilerleme bencil ve maskülen aklı güçlendiriyor ve yüceltiyor. Kültürsüz bilim olmaz. Olursa, atom bombası olur. Kültürsüz şehircilik olmaz. Olursa, sel olur, afet olur. Kültürsüz ekonomi olmaz. Olursa açlık olur, iklim krizi olur. Kültürsüz siyaset olmaz. Olursa, savaş olur, yıkım olur. Bu nedenle, başka bir kültür tarif etmeden, yeni bir gelecek inşa edemeyiz” dedi.
“Gurur duyuyorum”
Dünya Belediyeler Birliği’nin İzmir’deki Kültür Zirvesi’nde yaşama tam bu noktadan baktıklarını belirten Soyer, “İzmir’de gerçekleşen bu tarihi zirvenin insanlık için tam doğru zamanda ve doğru konuyla gerçekleştiğinin farkındayım. Zirve boyunca dünyanın farklı şehirleri, ortak akıldan doğan kentsel dirençlilik kavramını tartışma şansı bulacaklar. Şehrimizin böylesine değerli bir buluşmaya ev sahipliği yapmasından büyük gurur duyuyorum” şeklinde konuştu.
Dünya Kültür Zirvesi’nin Türkiye’de ve özellikle de İzmir’de yapılmasının özel bir anlama sahip olduğunu vurgulayan Soyer sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkçede çok sevdiğim bir başka söz vardır: Her şey aslına rücu eder. Bu buluşmamızın, Akdeniz’in kıyısından, İzmir’den tüm dünyaya bir kere daha kültür tohumları serpeceğine tüm kalbimle inanıyorum.”
“Kültür geleceğimizi kuruyor”
Başkan Soyer’e teşekkürlerini sunarak konuşmasına başlayan oturum başkanı UCLG Genel Sekreteri Emilia Saiz, “Burada olduğum için kendimi ayrıcalıklı hissediyorum. Uzun zaman sonra ilk defa bir araya geldik. Özellikle yaşadığımız şu günlerde kültür bizim için son derece önemli. Kültür geleceğimizi kuruyor. Biz kültürü bütün politikalarımıza entegre ediyoruz. Kültürel farklılık bizi ayırıyor gibi görünebilir ama istediğimiz şey kültürün bizi bir araya getirmesidir. Kültürün geçmişle gelecek arasında köprü olmasını istiyoruz” dedi.
Ersoy: “Kültürün güçlü bir etkisi var”
Kültür ve Turizm Bakan Mehmet Nuri Ersoy, “Kültür bir ayrışma noktası ve farklılık olmanın çok ötesine uzanan bir kavram. Kültürün ülkelerin ekonomik kalkınmasında, bilimden teknolojiye, sosyal hayattan eğitime kadar toplumların yükselmesinde güçlü bir etkisi var. Kültür alanında geliştirilecek uluslararası işbirlikleri öğrenme, deneyimleme anlama ve kabullenmeyi de beraberinde getirecek. Bu yönüyle kültür, küreselleşmenin negatif etkilerini azaltmada en önemli etken olma potansiyelini taşıyor” diye konuştu.
İmamoğlu: “Kültürün birleştirici gücünden faydalanmalıyız”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu İzmir’de Kültür Zirvesi’nde bulunmaktan gurur duyduğunu söyleyerek “9 Eylül gibi çok güzel bir günde buradayım. İzmir’in dağlarında yeniden çiçeklerin açmaya başladığı bir günün yıl dönümündeyiz. 9 Eylül, bu güzel Cumhuriyet’in, özgürlüğün ve demokrasinin bu topraklarda varoluşunun yıl dönümüdür” dedi. Nüfusun yarısının kentlerde yaşadığına dikkat çeken İmamoğlu, iklim krizi başta olmak üzere yerelden başlayacak çözüm önerilerinin önemine değindi. İmamoğlu, “Şehirlerimizi çağın gereklerine uygun bir vizyonla planlama vakti geldi. Artık yaratıcı sektörleri ön plana almalı, kültürün birleştirici ve iyileştirici gücünden faydalanmalıyız. Yerel demokrasinin geliştirilmesinde, ekonomik kalkınmada kültürün önemini fark ederek gelecek vizyonumuzu bu potansiyel üzerine kurmak durumundayız” dedi.
“Kimseyi arkada bırakmamalıyız”
9 Eylül kutlamaları sırasında gördüğü manzara karşısında etkilendiğini ifade eden Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, “Sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle çalışıyoruz. Kültürde de aklımıza olması gereken şey, kültürün her şeyde ve yerde var olması gerektiğidir. Kimseyi arkada bırakmamalıyız” dedi.
İtalya Kültür Bakanlığı Dış İlişkiler Direktörü, G-20 Temsilcisi Rosanna Binacchi, “İzmir’i bu önemli zirveyi organize ettiği için tebrik ediyorum. Kültürün etkisi şehirlerin gelişimi için gözden çıkarılamaz” dedi.
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı ve UCLG Eş-Başkanı Uğur İbrahim Altay, “Bugüne kadar bir araya geldiğimiz tüm toplantılarda kültürü bir panzehir olarak kullanmamız gerektiğini konuştuk. Yaşamak için de kalkınmak için de kültürden mahrum kalamayız. Kültürü ve onu korumayı gündemin en üst sıralarında tutmalıyız” şeklinde konuştu.
Shiva: “Kültüre ruhunu verdiniz”
21 yıl önce İzmir’i ziyaret ettiğini belirten Bilim, Teknoloji ve Doğal Kaynaklar Politikaları Araştırma Vakfı (RFSTN) Direktörü Vandana Shiva, “Bu zirveyle kültüre ruhunu verdiniz. Bu güzel gezegenin bizim için yaşanabilir olması lazım. 200 yılda tüm bu sistemi bozduk. Bütün gezegenin bizim için, yani insan için olmadığını görmemiz lazım. Biz dünyaya ne kadar zarar verirsek kendimize zarar veriyoruz. Pandemi de bunun sonucu” diye konuştu.
Ada: “Kültür ve doğa birbirine zıt şeyler olarak görüldü”
Bilgi Üniversitesi Sanat ve Kültür Yönetimi Bölümü Başkanı ve Kültür Politikaları ve Yönetimi Araştırma Merkezi Başkanı Doç. Dr. Serhan Ada ise “Kültür ve doğa her zaman birbirine zıt şeyler olarak görüldü. İnsanlar doğanın dışında kalan her şeyi kültürü tanımlarken kullandı. Kültürün sürdürülebilir kalkınmanın bileşenlerinden biri olduğunu kabul ettirmek ve 2030 sürdürülebilir kalkınma hedefleri arasında yer almasını sağlamak için iyi kaynaklar oluşturmak üzere araştırmalar yaptık. UCLG başta olmak üzere hepimiz çok çaba gösterdik” dedi.
Oturumlar devam edecek
“Kültür: Geleceğimizi Kurarken” temasıyla düzenlenen zirvede delegeler Kültürpark 4. Hol’de hazırlanan özel toplantı salonlarında bir araya geliyor. Zirve sabah UCLG-MEWA Genel Sekreteri Mehmet Duman’ın moderatörlüğünde “Yerel Yönetimler ve Kültürel Miras” başlıklı oturumla başladı. Zirvede kültürün iklim kriziyle, toplumsal cinsiyetle, erişilebilirlikle, engeller ve eşitsizliklerle ilişkisi ele alınırken, pandemi sonrası kültür, çevre ve sağlık politikaları, kültürel haklar, yaratıcı ekonomi ve kültürel çeşitlilik, kültürel miras ve turizm, kültürel diplomasi gibi temalarda oturumlar yapılacak.
350 AİLEYE CANSUYU OLDU
Cansuyu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ihtiyacı olan ailelere yönelik çalışmalar yaptı. İldem bölgesinde 350 ailenin temel ihtiyaçları karşılandı.
Derneğin Kayseri Başkanı Ahmet Karagöz yaptığı açıklamada gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmanın önemini vurguladı. Karagöz, “Birbirinden kıymetli okul müdürlerimiz, öğretmenlerimiz ve muhtarlarımız ile bir çalışma içerisine girdik. Gerçek ihtiyaç sahiplerine bu vesilelerle ulaştık. Gittiğimizde derneğimiz adına kart verdik ve açtığımız yardım stantlarından yararlanmalarını sağladık. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Hanım kardeşlerimiz stantları boş bırakmayıp her gelen aileye özel ihtimam gösterdiler. Derneğimizde herkes elini taşın altına koyuyor ve güzel çalışmalar ortaya çıkıyor. Düzenli olarak yardımları ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaya devam ediyoruz.” dedi. Cansuyu Kayseri Başkanı Ahmet Karagöz, “İnsanlarımız oldukça hayırsever. Hayırseverlere biz bunları yapıyoruz dediğimizde hemen derneğimizin resmi sitesinden bağışlarını yapıyorlar. Bizlerde dara düşen kim varsa onu bulup ihtiyaçlarını gideriyoruz. Son yaptığımız yardım programında da 350 aileye dokunduk. Onlara cansuyu olduk. Bunun haklı mutluluk ve gururunu yaşıyoruz.” ifadelerini kullandı.
TOYOTA AUTOSHOW’DA “ÇEVRECİ TEKNOLOJİLERE VE MOBİLİTE’YE” ODAKLANIYOR
Toyota, dört yıl aradan sonra dijital olarak düzenlenen Autoshow 2021 Mobility Fuarı’nda “Herkes için bir Toyota Hybrid var” temasıyla yerini alırken, dikkat çeken mobilite çözümlerini de sergiliyor. Fuarda Yaris, Corolla HB, C-HR, Corolla Sedan, RAV4 ve Camry olmak üzere farklı segmentlere ait 6 hibrit modeli beğenilere sunan Toyota ayrıca; TOYOTA GAZOO Racing standında şampiyon otomobil GR Yaris’i de tanıtıyor. Hafif ticari segmente efsanevi pick-up Hilux ile birlikte, hem iş performansı hem de binek otomobil konforuyla beğeni toplayan Proace City de dijital fuardaki diğer Toyota modelleri arasında bulunuyor.
Toyota mobilite ürünleriyle yeni döneme hazırlanıyor
Toyota’nın Autoshow’daki dijital standında otonom elektrikli araçlardan insansı robotlara kadar birçok prototip mobilite ürününe de yer veriliyor. “Herkesin özgürce hareket ettiği bir dünyayı gerçekleştirmek” mottosuyla yeni bir çağın başlangıcını yapan Toyota, artık yalnızca bir otomobil markası değil, bir ‘mobilite’ şirketine dönüşümünü fuarda gözler önüne seriyor.
Engellilerin, hastalıklarından dolayı hareketleri kısıtlı kişilerin, yaşlıların, 7’den 70’e herkesin dünya üzerinde zahmetsizce ve keyifle hareket etmelerini sağlayacak ileri teknolojiye sahip mobilite ürünleri bu yıl seyircisiz olarak düzenlenen Tokyo Olimpiyat Oyunlarında ve Paralimpik Oyunlar da ülkelerin sporcu, teknik kadro ve idarecilerden oluşan kafilelerine hizmet vermişti.
Şampiyon “GR Yaris” TOYOTA GAZOO RACING Standında
Autoshow fuarında ayrıca, Toyota’nın son dönemde ürettiği sıra dışı modellerden biri olan GR Yaris de markanın yarış takımı TOYOTA GAZOO Racing’in stantında sergileniyor. Dünya Ralli Şampiyonası’ndaki deneyimle geliştirilen GR Yaris, hem tasarımı hem de performansıyla büyük ses getirmiş durumda. Toyota, motorsporlarını yol otomobilleri için bir geliştirme laboratuvarı olarak değerlendirmeye devam ederken yeni teknolojileri keşfetmek ve yarışlardaki sıra dışı şartlara bakarak yeni çözümler üretmeyi de sürdürüyor.
FEZA dsgn’dan Ezber Bozan Ürün Tasarımları
Elips Tasarım Mimarlık kurucusu Y.Mimar Feza Ökten Koca tarafından kurulan FEZA dsgn, koleksiyonuna katılan yeni ürünleri tasarım tutkunlarıyla buluşturdu. Yalın ancak farklı çizgisel özellikleriyle alışılagelmiş kalıpların dışına çıkan markanın yeni ürünleri, yuvarlatılmış hatları, dinamik duruşları ve şeffaf görünümleri ile yeni nesil iç mekan tasarımları için ideal.
2012 yılından beri çeşitli fuarlarda sergilediği ürün tasarımlarını FEZA dsgn markası altında toplayan Yüksek Mimar Feza Ökten Koca koleksiyonuna katılan yeni ürün tasarımlarını tanıttı. Şeffaf pleksi ile ahşabın bir araya getirilerek ezberlerin bozulduğu bu yeni ürünler, tasarımları ile kendi özgün hikayelerini anlatırken bir yandan da estetik ve konforu bir arada sunuyor.
İlhamını havada süzülüşünü tamamlayıp her defasında geri dönen Bumerang aletinden alan Boomerang, şeffaf oturum alanı ve bumerangı anımsatan kıvrımlara sahip masif kol ve ayakları ile havada süzülme hissini uyandıran, hafif ancak bir o kadar da dinamik görünümlü bir koltuk. Uçma eyleminin yarattığı özgürlük hissinden ilhamını alan bir diğer ürün ise masif gövdesini şeffaf ayakları sayesinde yerden kaldırırken havada duruyor hissi uyandıran Fly. Altındaki deri gazeteliği kedilerin de yatak olarak kullanabileceği Fly koltuk; ahşap, pleksi ve derinin bir arada bulunduğu eklektik bir tarza sahip.
Kızağın dinamik yapısından esinlenilerek tasarlanan Sled, şeffaf ayak ve sırtı ile kızağın kar üzerindeki süzülüş hikayesini anlatan bir koltuk. Elips şeklindeki şeffaf ayakları ile havalanmış hissi yaratan Round da Sled koltuk ile beraber kullanıldığında kimi zaman ayak uzatmak için bir puf kimi zaman da tek başına kullanılabilecek fonksiyonel bir puf. Ayın evrelerinden biri olan dolunaydan ilhamla tasarlanan Moon puflar ise sırtlarında kullanılan şeffaf ve masif malzeme seçenekleriyle ayın iki yüzünü de yaşam alanlarına yansıtıyor.
Serinin en dikkat çekici ürünlerinden biri olan Father, neredeyse her evde bulunan baba koltuğu konseptine yeni bir soluk getiriyor. Şeffaf yan yüzeyleri ile sıra dışı bir görüntü sunan bu berjere, sırtındaki deri kemerler ile daha ağır ve karizmatik bir hava kazandırılırken aynı zamanda bu alanın dergilik olarak kullanılmasına da olanak sağlanmış.
Dingin tasarımı ile serinin dinamizmini dengeleyen Rest ise günün herhangi bir saatinde uzanabileceğiniz bir daybed. Uçan halıdan fikir alınan tasarımı ile kendinizi gökyüzünde hissetmeniz pek ala mümkün. Aynı ilhamla yola çıkılan Wait bank ise masif gövdesinin sehpa olarak da kullanıldığı çok işlevli bir ürün.
TCL MOVETIME MT42 Akıllı Çocuk Saati Türkiye’de Satışa Çıktı
Görüntüleme teknolojilerinin ve uygun fiyatlı premium akıllı deneyimlerin öncüsü TCL, TCL MOVETIME MT42 Akıllı Çocuk Saati’nin satışa çıktığını duyurdu. Akıllı saati lansmana özel olarak 10 – 20 Eylül 2021 tarihleri arasında sadece tclshoptr.com’dan alan herkese TCL MTR 200 kulaklık hediye ediliyor.
TCL MOVETIME MT42 Akıllı Çocuk Saati ile çocukların güvenliği her şeyden önemli
TCL MOVETIME MT42 Akıllı Çocuk Saati’nde çocukları dünyayı keşfederken ebeveynlerinin endişelerini ortadan kaldıran hassas konum takibi, geliştirilmiş kamera, daha büyük ekran ve yüzde 40 oranında artırılmış yüksek pil gibi birçok özellik var.
TCL MOVETIME MT42 Akıllı Çocuk Saati, çocukların her zaman nerede olduğunu gösteren gerçek zamanlı konum belirleme özelliğini kullanıyor ve konum geçmişini kaydediyor. Güvenli bölge coğrafi sınırlaması sayesinde ebeveynlerin belirlediği alanın dışına çıkmaları durumunda cihaz ebeveynlerin telefonlarına bir uyarı gönderiyor.
4.5G sesli ve video aramalar ile metin mesajları Nano SIM kartıyla kullanılabiliyor. Böylece ebeveynler çocuklarıyla anında iletişim kurabiliyor. Tek dokunuşla çalışan acil durum çağrı düğmesiyle çocukların acil durum için belirlenen kişilere herhangi bir gecikme olmadan ulaşması sağlanıyor.
TCL MOVETIME MT42 Akıllı Çocuk Saati’nde kullanımı çocuklar için daha ideal hale getirmek amacıyla 1,54″ ekranda görüntülenen özel Kids UI bulunuyor. Kullanımı kolay Kids UI, renkli duvar kağıtları ile ana ekranların kişiselleştirilmesine olanak tanıyor.
TCL Communication Ülke Müdürü Serhan Tunca, “Akıllı çocuk saati TCL markası olarak çok önem verdiğimiz bir kategori. Özellikle okulların yeniden açıldığı bu dönemde ebeveynlerin çocuklarını hassas konum takibi ve gelişmiş güvenli bölge oluşturma özellikleri ile takip edebilmeleri, endişelerin ortadan kalkmasını sağlıyor. Uzun süredir akıllı çocuk saati kategorisinde farklı modelleri tüketicilerimizle buluşturuyoruz. Yaptığımız yatırımların ve teknolojik yeniliklerimizin devam edeceği bu kategorideki ürünlere ebeveynler büyük ilgi gösteriyor” dedi.
TCL MOVETIME MT42 Akıllı Çocuk Saati ile ilgili görüşlerini paylaşan TCL Communication Pazarlama Direktörü Arzu Topuz ise “Uzun bir aradan sonra okula dönüş döneminde ebeveynleri ve çocukları TCL MOVETIME MT42 Akıllı Çocuk Saatimiz ile buluşturuyoruz. TCL MOVETIME MT42 Akıllı Çocuk Saatimizin güvenli bölge oluşturma, konum takibi, görüntülü görüşme ve tek dokunuşla çalışan SOS acil durum çağrı düğmesi özellikleri ile ebeveynler her an çocuklarından haber alıp, iletişimde kalabiliyor. Akıllı çocuk saati kategorisindeki yatırımlarımız ve yenilikçi stratejilerimiz önümüzdeki dönemlerde de devam edecek” dedi.
TCL MOVETIME MT42 Akıllı Çocuk Saati, 1.599 TL önerilen satış fiyatıyla piyasada yer alıyor. Akıllı çocuk saatini 10 – 20 Eylül 2021 tarihleri arasında tclshoptr.com’dan alan herkese TCL MTR 200 kulaklık hediye ediliyor.
Son 6 ayda ABD’deki hastanelerin yarısı siber saldırılardan ötürü ağlarını dışarıya kapatmak zorunda kaldı
Pandemiyle birlikte her gelişmenin dikkatle takip edildiği sağlık sektörünün en önemli paydaşlarından hastaneler uzun süredir siber saldırganların hedefinde yer alıyor. Yakın zamanda gerçekleştirilen bir araştırmaya göre son 6 ayda ABD’deki hastanelerin yüzde 48’i siber saldırılardan ötürü ağlarını düzgün kullanamadı. Her hastanede on binlerce dolarlık maliyet kaybına neden olan bu saldırıların en büyük sebepleri arasında siber güvenliğe yeterince yatırım yapılmaması ve güvenliğin doğru denetlenmemesi yer alıyor. BugBounter.com, sağlık sektöründeki siber güvenlik yetkililerini siber saldırılara ve bu saldırıların yıkıcı sonuçlarına karşı uyarıyor.
Şirketlerin güvenlik açıklarını denetleme, bulma ve doğrulama ihtiyacını bünyesindeki 1000’in üzerinde bağımsız araştırmacıyla hızlı ve güvenilir bir şekilde karşılayan BugBounter.com, sağlık sektöründeki bilişim güvenliği uzmanlarını ve yöneticilerini siber saldırılara karşı uyarıyor. Yakın zamanda gerçekleştirilen bir araştırmaya göre ABD’deki hastanelerin neredeyse yarısı (yüzde 48) siber saldırıdan ötürü ağlarını dış dünyaya kapatmak zorunda kaldı. Büyük hastaneler sistemlerini ortalama 6,2 saat boyunca kapattı ve her saati 21.500 dolar kayba neden oldu. Orta büyüklükteki hastanelerde ağların kapalı kalma süresi 10 saate, her saatte yaşanan kayıp da 45.700 dolara yükseliyor.
Siber güvenliğin yeterince ve doğru denetlenmemesi en önemli sebepler arasında
Araştırmaya katılanların sadece yüzde 11’i siber güvenlik harcamalarının yüksek önem düzeyinde olduğunu belirtiyor. Hastanede görev alan BT ekiplerinin yüzde 60’ı siber güvenlik dışındaki alanlara harcama yaptığını paylaşıyor.
Cevaplayanların büyük çoğunluğu hastanelerin BlueKeep, WannaCry ve NotPetya gibi bilinen açıklara karşı yeterli korumaya sahip olmadığını söylüyor. Katılımcıların yüzde 52’si çalıştığı hastanelerin BlueKeep açığına karşı korumaya sahip olmadığını kabul ederken bu rakam WannaCry’da yüzde 64’e, NotPetya’da ise yüzde 75’e çıkıyor.
Hastane ağlarının kapalı kalması sadece maddi kayıplara sebep olmakla kalmayıp hastaların güvenliğini de tehlikeye atıyor. 2020’de Almanya’da yaşanan olay bu durumun en üzücü örneğiydi. Düsseldorf Üniversite Kliniği’ne yapılan siber saldırının hizmetleri aksatması, acil serviste tedavi görmesi gereken bir hastanın ölümüne neden olmuştu.
BugBounter.com Kurucu Ortağı Murat Lostar, konuyla ilgili şunları söyledi: “Söz konusu insan sağlığı olduğundan hastanelerin sunduğu hizmetlerini aksatmamak için özellikle dikkatli olması gerekiyor. Güvenlik yapılarını doğru şekilde denetleyerek güçlendirmek isteyen hastaneler, siber saldırganların sömürebileceği potansiyel ve mevcut açıklara karşı en etkili yöntemlerden birisi olan bug bounty (ödül avcılığı) programları tercih ederek sistemlerini olası bir siber saldırıya karşı en uygun maliyetle, en yetenekli kişilere sürekli denetletebiliyor. BugBounter.com’un ülkemizde öncülük ettiği bu sistem sayesinde sadece varlığı deneyimli ekipler tarafından kanıtlanmış güvenlik açıkları için ücret ödeniyor ve bu sayede ayrılan bütçe verimli bir şekilde yönetiliyor. Çünkü güvenlik testleri için ayrılan zaman ve bütçe, yanlış bilgilerle (false positive/false negative) ve hipotez raporlarla boşa gitmiyor. Hastaneler vereceği ödülü, programın takvimini ve kapsamını kendi her an belirleyebildiği için sistemlerinin güvenliğini o anki bütçelerine ve iş planlarına uygun olarak kontrol ettirebiliyor. Platformun güvenlik araştırmacıları, buldukları zafiyetleri raporladıktan sonra yetkili ekiplerimiz kısa sürede doğrulama süreçlerini tamamlıyor, önemine göre derecelendiriyor ve şirketin belirlediği güvenlik ekiplerine iletiyor. Giderilen açıkların kontrolü de yine aynı uzmanlarca gerçekleştiriliyor.”
Digital Planet iletişim çalışmalarını Marjinal Porter Novelli ile yürütecek
Yeni nesil özel entegratör Digital Planet, PURPOSE ajansı Marjinal Porter Novelli ile anlaştı.
e-Dönüşüm sektöründe Türkiye’nin lider ve öncü şirketi Digital Planet, kendi dönüşüm sürecinin iletişim çalışmalarını Marjinal Porter Novelli’ye emanet etti.
Sürdürülebilir bir gezegenin gelecek nesiller için öneminin farkında olan şirket, “Sürdürülebilir Dijital Dünya” anlayışıyla kurumların çevresel etkilerini azaltmak amacıyla çözümler üretiyor.
2000 yılında İstanbul’da kurulan Digital Planet; 400’ün üzerinde ERP, muhasebe ve insan kaynakları uygulamaları ile tam entegre olarak sektörel çözümlerini KOBİlerden holdinglere uzanan farklı ölçekteki 30 bini aşkın müşterisine sunuyor.
Yıllık 1.4 milyar e-Belge işleyen Digital Planet, bugüne kadar sakladığı 7.9 milyar e-Belge ile Türkiye’nin en büyük ve Avrupa’nın ilk 3’ünde yer alan e-Fatura platformu konumunda yer alıyor.
İlk yüksek sıkıştırmalı dijital doküman arşiv teknolojisini Türkiye’ye getiren, e-Fatura konseptini Türkiye’de ilk kez Türk Telekom ile birlikte uygulamaya geçiren, e-Fatura, e-Arşiv, e-Defter, e-İrsaliye, e-Makbuz ve e-Mutabakat gibi rutin evrakların yanı sıra çeşitli sektörel ihtiyaçlara çözüm geliştiren Digital Planet, Müşteri İletişim Yönetimi (CCM) uygulamalarıyla firmalara kişiselleştirilmiş ürün ve hizmetleri teknolojik kanallar üzerinden sunma imkânı sağlıyor.
Simge’nin kep heyecanı…
Şarkıcı Simge, geçen yıl pandemiden dolayı konserlerin olmaması fırsat bilerek, İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Ses Eğitimi Bölümü kaldığı yerden devam etme kararı almıştı. Güzel şarkıcı önceki gece yapılan mezuniyet töreninde kep kattı…
İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Ses Eğitimi Bölümü’nde okuyan ve kalan iki dersini verdikten sonra mezun olan Simge uzaktan eğitimini tamamlamış oldu.
Yıllar sonra ara verdiği üniversitesinden mezun olan Simge, “kendimi o kadar şanslı ve mutlu hissediyorum. Şimdi diplomalı ve konservatuar mezunuyum diyerek duygularını dile getirdi.
Pandemi döneminin kendisi için faydalı geçtiğini ve 15 sene önce bitirmediği konservatuara dönen Simge, “Tekrardan öğrenci olmanın onu nasıl yenilediğini anlatırken, mezun olmak için çok sıkı çalıştığını da belirtti.
Önceki gece düzenlenen törende kep giyen ve diplomalarını aldıktan sonra geleneksel kep fırlatma törenine katılan Simge birçok öğrenciye de örnek oldu.
Simge’yi mezuniyet töreninde sevgilisi aranjör sevgilisi Aytaç Özgümüş ve iletişim danışmanı aynı zamanda menajeri Özgür Aras yalnız bırakmadı.
Simge kep töreni sonrası bir konser vererek öğrenci arkadaşlarına unutulmaz dakikalar yaşattı.
Yaş meyve sebze ihracatçılarından Akdeniz Meyve Sineği ile mücadelede üreticiye destek
Narenciye, kayısı, ayva, şeftali, incir, nar başta olmak üzere 200’den fazla ürüne büyük zarar veren, ihracatta toleransı sıfır olan Akdeniz Meyve Sineği (AMS) ile mücadelede üretici, kamu ve ihracatçı ortak hareket ediyor.
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilecek Akdeniz Meyve Sineği İzleme Projesine destek amaçlı 500 adet Akdeniz Meyve Sineği mücadele tuzaklarını teslim etti.
Narenciye sezonuna sayılı günler kaldığını hatırlatan Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak, “Ege Bölgesi’nde İzmir, Muğla, Aydın ve Balıkesir illerinde yapılan narenciye rekolte çalışmasına göre; geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 2021 yılında da Ege Bölgesi narenciye rekoltesinde 228 bin 827 tonla Muğla başı çekiyor. İklim değişikliği nedeniyle diğer illerde olduğu gibi Muğla’da da yüzde 12 rekolte kaybımız var. İklim krizi hem rekolte kaybına yol açıyor hem de zararlılarla mücadeleyi zorlaştırıyor o nedenle Tarım ve Orman Bakanlığı, üretici, ihracatçı birlikte mücadele etmemiz gerekiyor” dedi.
Eylül ayının ilk haftasının Akdeniz Meyve Sineği zararlısının görülmeye başladığı günler olduğunu açıklayan Uçak, bir yandan iklim değişikliğinin etkilerine karşı diğer yandan Akdeniz Meyve Sineği ile mücadele için gerekli önlemlerin alındığını söyledi.
“Çok hassas bir süreçten geçiyoruz. İlk günden önlem almaya başlamamız hayati önemde. Bir üreticimiz kendi bahçesinde ne kadar önlem alırsa alsın komşu bahçesi önlem almadıysa bu zararlıya karşı mücadelede yapabileceği fazla bir şey yok. Bu nedenle topyekûn, bölgesel bir mücadele gerekiyor. Eylül ayının ilk iki haftasında, çevre ve insan sağlığı bakımından en etkili ve en yaygın mücadele yöntemi olan biyoteknik mücadele tuzaklarını asmaya başlamalıyız. Bu yüzden Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen ‘Akdeniz Meyve Sineği İzleme Projesi’ne de destek olarak, 500 adet Akdeniz Meyve Sineği mücadele tuzağını teslim ettik.”
Hayrettin Uçak, “Geçmiş yıllarda başarısını gördüğümüz tuzakları bu yıl daha etkin kullanmamız gerekiyor. İki yıl önce Birliğimiz ve Muğla İl ve İlçe Tarım Müdürlükleri ile beraber, Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ve ilgili personelleri tarafından üretici ve ihracatçılara Akdeniz Meyve Sineği’nin zararları ve alınabilecek önlemlerle ilgili bilgilendirme toplantısı yaptık. ‘Akdeniz Meyve Sineği Mücadelesi (AMS) Ulusal Eylem Planı’ sürecine dahil olan kurumlardan biri olarak bu kapsamda gerçekleştirilen toplantılara katılım sağlıyoruz.” dedi.
Üreticilerle görüşmelerde AMS mücadelesi hakkında bilgilendirmelerde bulunulduğundan bahseden Uçak, “Üye firmaların teknik personellerine AMS zararının öneminden bahsedildi. AMS ile ilgili ve zararı konusunda afiş ve broşürler hazırlanarak, ilgili İl/İlçe Tarım ve Orman Müdürlükleri ile üreticilerin bulunduğu mahallelere bu görseller asıldı ve dağıtıldı. İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Manisa İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü tarafından yürütülen ‘Ari Alan Projesi’ süresince AMS tuzakları verilerek destek olundu.” diye konuştu.
Rusya’nın Türk domatesi ve biberine güveni tam
Antalya ve İzmir’den Rusya’ya taze domates ve biber ihracatında domates kahverengi meyve buruşukluk virüsü, domates lekeli solgunluk virüsü ve pepino mozaik virüsü nedeniyle 2020 yılı Aralık ayında konulan ihracat yasağı kaldırıldı. Sektör, Rusya’ya domates ihracatındaki kotanın da kaldırılmasını istiyor.
Rusya Tarım Ürünleri Denetim Ajansı (Rosselhoznadzor), Aralık 2020’de Antalya ve İzmir’den Rusya’ya domates ile biber ihracatında domates kahverengi meyve buruşukluk virüsü, domates lekeli solgunluk virüsü ve pepino mozaik virüsü görülmesi nedeniyle yasak kararı almıştı.
Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün Türk ihracatçılarıyla ilgili verdiği garanti sonrasında yasak kararının kaldırıldığını ifade eden Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, analiz şartıyla Rusya Federasyonu’na İzmir ve Antalya’dan domates ve biber ihracatının kaldığı yerden devam edeceğini kaydetti.
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği olarak, “Kullandığımız Pestisitleri Biliyoruz” isimli projeyi bu yıl hayata geçirdiklerini hatırlatan Uçak, “Taze domates ve biberin içinde bulunduğu pek çok üründe üretim alanlarından numuneler alarak analizler yapıyoruz. Pestisit ve kalıntılarla ilgili yol haritamızı belirliyoruz, tedbirlerimizi alıyoruz. Başka bir ifadeyle kendi ev ödevimizi yapıyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığımıza Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Bekir Pakdemirli nezdinde Türk ihracatçısına duyduğu güven nedeniyle teşekkür ediyoruz. İzmir ve Antalya domates ve biber üretimin merkezi konumunda. Türkiye’den 2020 yılında Rusya’ya 62 milyon doları taze domates ve 23 milyon doları biber olmak üzere 85 milyon dolarlık ihracat yaptık. Bu karar sonrasında Türkiye’den Rusya’ya domates ve biber ihracatında 100 milyon doları yakalayacağımaz inanıyoruz” diye konuştu.
Rusya’ya domates ihracatındaki kotanın kaldırılmasını bekliyoruz
İzmir ve Antalya’dan Rusya Federasyonu’na domates ve biber ihracatındaki yasağın kalkmasında son dönemde ihraç edilen ürünlerimizde herhangi bir virüse rastlanmamasının da etkili olduğuna temas eden Uçak sözlerini şöyle tamamladı: “Bu yasağın tamamen kalkmasıyla birlikte bu illerdeki üreticilerimizin de rahat bir nefes aldığını söyleyebiliriz. Dilerim bu gelişme domates ihracatımızda Rusya tarafından uygulanmakta olan kotaya da yansır ve en yakın zamanda şu anda 300 bin ton olan domates kotası da tamamen kalkar.”