Ekonomi, teknoloji, kültür-sanat, eğitim, magazin-yaşam haberleri
Sabancı Vakfı Fark Yaratanlar Programı Başvuruları Bugün Sona Eriyor!
Sabancı Vakfı olarak, 2009 yılından bu yana, yaşadıkları çevrede karşılaştıkları sorunları çözmek için uğraşan ve topluma cesaret veren Fark Yaratanların hikâyelerini Türkiye ile paylaşıyoruz. 30 Kasım 2021 Salı gününe kadar devam edecek olan başvuruların en geç 17:30’a kadar tamamlanmış olması gerekmektedir. 13. Sezon Fark Yaratanları’nı ise 2022 yılında düzenlenecek olan “Fark Yaratanlar Programı Lansmanı”nda Türkiye ile paylaşacağız.
Başvuru ve Değerlendirme Süreci:
1 Kasım – 30 Kasım 2021 tarihleri arasında web sitesi üzerinden alınan başvurular aşamalı olarak değerlendirilir. Sistem başvuru alımına kapandıktan sonra Sabancı Vakfı tarafından yapılan ön eleme sonrasında en yüksek puanı alan adaylar bir sonraki aşamaya geçer. Danışma Kurulu değerlendirmesi sonrasında en yüksek puanı alan adaylar, pandemi koşullarının uygun olması durumunda yüz yüze ya da çevrimiçi görüşmelerin gerçekleştirileceği aşamaya geçmeye hak kazanır. Çevrim içi ya da yüz yüze görüşmeler, hem adayları yakından tanımayı hem de varsa Danışma Kurulu’nun sorularına yanıtlar almayı hedefler. Görüşmeler sonrasında gerçekleşen son Danışma Kurulu ile en yüksek puanı alan adaylar Fark Yaratan olarak seçilir.
Değerlendirme Kriterleri:
Adaylar aşağıdaki kriterler üzerinden değerlendiriliyor:
• Çalışmalarıyla somut değişim yaratması,
• Yaratıcı ve ilham verici olması,
• Çalışmalarının sürdürülebilir ve yaygınlaştırılabilir olması,
• Şeffaf ve güvenilir olması.
İklim krizine sürdürülebilir ve yenilikçi çözümler ClimateXTurkey’de hayat bulacak!
Türkiye Girişimcilik Vakfı; Amerikan Büyükelçiliği ve 212’nin destekleri, Leaders for Climate Action, Impact Hub İstanbul, Hello Tomorrow Türkiye ve imece ortaklığıyla gençlerin inovatif fikirlerini girişime dönüştürmeyi ve bu sayede iklim krizine sürdürülebilir ve yenilikçi çözümler üretmeyi hedeflediği ClimateXTurkey programını hayata geçirdi. Küresel iklim kriziyle mücadelede gençlerin kilit bir öneme sahip olduğuna inanan Türkiye Girişimcilik Vakfı (GİRVAK), gençleri her anlamda destekleyerek çözüm odaklı yenilikçi fikirlerini hayata geçirmeleri için gerekli ortamı sağlamak üzere Amerikan Büyükelçiliği ve 212’nin destekleri, Leaders for Climate Action, Impact Hub İstanbul, Hello Tomorrow Türkiye ve imece ortaklığıyla ClimateXTurkey projesini başlattı. 15-29 yaş arası gençlerin inovatif fikirlerini girişime dönüştürmeyi ve bu sayede iklim krizine sürdürülebilir ve yenilikçi çözümler üretmeyi hedefleyen proje kapsamında iklim krizi konusunda toplumsal farkındalığı artırmak için herkese açık farkındalık aktiviteleri de düzenlenecek. ClimateXTurkey topluluğuna katılarak konu hakkında farkındalığını artırmak veya girişimcilik programında yer almak isteyenler climatexturkey.com adresi üzerinden başvuruda bulunabilir. Türkiye’nin dört bir yanına ulaşması hedeflenen proje kapsamında herkese açık olarak gerçekleştirilecek farkındalık aktiviteleri ve yenilikçi fikri olan üniversite öğrencisi ve mezunları için tasarlanan Çözümün Parçası Ol: Girişimcilik Programı‘yla iklim krizi konusunda kamuoyunda, özellikle de gençler arasında farkındalık oluşturmak ve onları çözümün aktörleri olma yolunda desteklemek amaçlanıyor. Projenin lansmanı, 25 Kasım perşembe günü 16.00’da proje destekçileri, işbirlikçileri ve UNDP Türkiye İklim Değişikliği ve Portföy Yöneticisi Nuri Özbağdatlı’nın katılımıyla Girişimcilik Vakfı YouTube kanalında gerçekleştirildi. “Gençler fikirlerini iş modeline dönüştürecek” İklim krizinin herkes için olması gerektiği gibi Girişimcilik Vakfı’nın da önceliklendirdiği konulardan olduğunu belirten Girişimcilik Vakfı Genel Müdürü Mehru Aygül, lansman etkinliğinde projeyi; “Yakın gelecekte hayatımızın her noktasında etkilerini hissedeceğimiz iklim krizi sorununu çözmek üzere ClimateXTurkey projesi kapsamında gençlerin yenilikçi fikirlerini ve girişimlerini destekleyeceğiz. ClimateXTurkey ile küresel iklim kriziyle mücadele adına kamuoyunda farkındalık yaratmanın yanı sıra gençlere girişimci bakış açısı kazandırarak karbon emisyonunun dengelenmesi, gıda atığı, plastik tüketimi, yeşil enerji, geri dönüşüm, sürdürülebilir tekstil, su kaynaklarının maksimize edilmesi konularında etkin ve sürdürülebilir çözümler üretmelerini desteklemeyi hedefliyoruz. Gençler bu programa başvurarak, fikirlerini iş modeline dönüştürme ve finansal destek alma şansını yakalayacak” şeklinde özetledi. “Sürdürülebilir iş modelleri bizi gelecek 10 yıla taşıyacak” ClimateXTurkey destekçisi ABD Büyükelçiliği’nin Program Müdürü Deniz Gürsan ise proje hakkında; “Öncelikle ABD Büyükelçiliği olarak bu projede yer almaktan çok mutluyuz. Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen iklim zirvesinde ABD Başkanı Joe Biden ve hükümetinin belirttiği üzere 2030’a kadar küresel ısınmayı ve sera gazı salınımını azaltmamız şart. İklim kriziyle ilişkili olarak tarım ve gıda konusunda da ciddi problemler yaşamaktayız. Bu anlamda, ClimateXTurkey projesi kapsamında Çözümün Parçası Ol: Girişimcilik Programı‘na katılacak olan gençlerin fikirlerini çok önemsiyoruz. Onların üretecekleri sürdürülebilir iş modelleri bizi gelecek 10 yıla taşıyacaktır” ifadelerini kullandı. “Gençlere destek olmayı sabırsızlıkla bekliyoruz” Projenin destekçilerinden 212’nin kurucu ortağı Ali Karabey, “İklim kriziyle mücadele konusunda çözümler üreten girişimler ve takımları finansal olarak destekleyeceğiz. Ülkemizin ve dünyanın doğal güzelliklerinin korunmasını, doğayla beraber üretilen modellerin çoğalmasını diliyoruz. Teknoloji yardımıyla iklim sorunlarına eğilen takımlarla tanışıp onlara destek olmayı sabırsızlıkla bekliyoruz” dedi. “Gençlerin üretecekleri çözümler çok değerli olacak” Proje lansmanında gerçekleştirdiği ilham konuşmasında; “BM olarak, iklim krizinin bir eşitsizlikler krizi olduğuna ve krizle mücadelede kimseyi geride bırakmamak gerektiğine inanıyoruz. Toplumsal ve ekonomik olarak sürdürülebilir bir yapı kurmak için doğayla kurduğumuz ilişkiyi tekrar gözden geçirmemiz gerekiyor. Buradaki kritik nokta ise değişimin ölçeği ve etkisi. Zaman, mekan ve ilişki ağındaki değişimi görerek eşitsizlikleri ortadan kaldıran çözümler üretmeliyiz. Son bir yılda yaşadığımız ani yağışlar ve seller, müsilaj, orman yangınları, kuraklık gibi felaketler sosyal ve ekonomik sistemlerin doğal sistemler üzerindeki baskısının iklim kriziyle baş edilemez boyutlara geldiğini gösteriyor.” diyerek iklim krizinin ciddiyetine dikkat çeken UNDP Türkiye İklim Değişikliği ve Portföy Yöneticisi Nuri Özbağdatlı, gençlerin iklim krizi konusunda yapacaklarının önemine dikkat çekti: “Türkiye eşsiz ve zengin bir biyocoğrafyaya sahip olduğu için iklim kriziyle mücadelede farklı uyum seçeneklerine sahip. Gençlerin bu seçenekleri göz önüne alarak üretecekleri çözümler ise çok değerli olacaktır.”Kapadokya Üniversitesinden GastroAntalya 2021’de 10 madalya 1 kupa!
Uluslararası düzeyde gastronomi ve mutfak yıldızları buluşması olan “GASTRO Antalya 2021 Uluslararası Gastronomi Festivali”, 25 – 27 Kasım 2021 tarihleri arasında Antalya’da yapıldı.
34 ülkeden katılımla Türkiye’nin en prestijli gastronomi festivallerinden biri olan etkinlikte Kapadokya Üniversitesi, toplamda 10 madalya ve “Yılın En İyi Üniversitesi” kategori birinciliğiyle festivale damgasını vurdu. Toplamda 23 kategoriden oluşan festivalde Kapadokya Üniversitesi, 7 altın, 3 gümüş madalya ve büyük bir rekabete sahne olan “Yılın En İyi Üniversitesi” şampiyonluğu ile Altın Kupa’nın sahibi oldu.
İçigen: Başarı tesadüf değil
Kapadokya Üniversitesi Aşçılık Programı Öğr. Üyesi Şef Melih İçigen, Antalya’daki başarının tesadüf olmadığının altını çizerek, “Gastronomi ve aşçılık son yılların en popüler meslek dalları arasında. Kuruluşumuzdan bugüne eğitimini verdiğimiz Aşçılık programı ile bu alana ne kadar önem verdiğimiz ortada. Birikimimizi derslerimizde, eğitimlerimizde öğrencilere aktarıyoruz; bu da onların sektöre bilgi ve tecrübe anlamında hazır bir hale gelmelerini sağlıyor. Bugünkü başarının ardında yatan da bu altyapıdır.” diye konuştu.
Kapadokya Üniversitesi Aşçılık Programı Öğr. Üyesi Dorukan Boyacı ise festival sonucunda elde edilen başarıdan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Kapadokya Üniversitesinin bundan sonra da yerel ve ulusal çaptaki en prestijli organizasyonlarda var olarak başarılarını sürdüreceğini ifade etti.
Madalya kazananlar:
*Modern Turta Yarışması Altın Madalya – Fatma Gül Çelebi
*Yılın En İyi Üniversitesi Ekip Yarışması Altın Madalya ve Kategori Birinciliği Altın Kupa – Fatma Gül Çelebi – Ayşe Safalı – Mustafa Güneş
*Üniversite Düzeyi Modern Türk Mutfağı Ekip Yarışması Gümüş Madalya – Pelin Yılmaz – Dilara Topal -Şevval Taştanberk
*Üniversite Düzeyi Okullar İçin Öğrenci, Aşçı, Restoran Tatlı Yarışması Altın Madalya – Beyza Çiftçi
*Üniversite Düzeyi Okulları İçin Aşçı Balık Yarışması Altın Madalya – Şevval Taştanberk
*Üniversite Düzeyi Öğrenci, Aşçı Makarna Yarışması Altın Madalya – Pelin Yılmaz
*Üniversite Düzeyi Okullar İçin Öğrenci Aşçı Ana Yemek Yarışması Altın Madalya – Dilara Topal
*Ustalar Kategorisi Balık Yarışması Altın Madalya – Ayşe Safalı
*Ustalar Kategorisi Balık Yarışması Gümüş Madalya – Sefa Birinci
*Ustalar Kategorisi Makarna Yarışması Gümüş Madalya – Sefa Birinci
Türk Eğitim Derneği’nden #PaylaşmaGünü’nde Eğitimde Fırsat Eşitliği Çağrısı
Tüm dünyada #GivingTuesday olarak bilinen #PaylaşmaGünü’nde TED “1000 Turna 1 Umut” Kampanyasıyla herkesi sürdürülebilir bir gelecek için harekete geçmeye çağırıyor. 30 Kasım’da bağış toplama rekorunu kırmak isteyen TED, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanabilmesi hedefine doğru tüm kurum ve şirketleri “Biz de Varız!” demeye çağırıyor. “24 saat içinde hayır kurumları için çevrimiçi olarak en yüksek tutar” dünya rekoruna sahip olan uluslararası kampanya #GivingTuesday’in Türkiye ayağı olarak bilinen ve bu yıl 30 Kasım 2021’e denk gelen #PaylaşmaGünü, hayırseverliği teşvik etmek, cömertliği kutlamak ve paylaşım kültürünü çoğaltmak amacıyla Türkiye’de bu yıl ikinci kez düzenleniyor. Türkiye’nin eğitim alanında hizmet veren en köklü sivil toplum kuruluşlarından Türk Eğitim Derneği (TED), Türkiye’de eğitimde fırsat eşitliğine katkı sunarak sürdürülebilir bir geleceği hep birlikte inşa etme vizyonuyla “1000 Turna 1 Umut Kampanyası” kapsamında #PaylaşmaGünü’nde rekor tutarda bağış toplamayı hedefliyor. 30 Kasım 2021 #PaylaşmaGünü’nde, 1000 Turna 1 Umut Kampanyası kapsamında sanatçı ve heykeltıraşların eserlerinden satın alarak, TED Tam Destek Bursu hesabına bağış yaparak ya da Trendyol’dan satışa sunulan turna defterleri, origami setleri ve turna tişörtlerinden satın alarak TED’in çağrısına destek olabilirsiniz. Binlerce turna kuşu eğitimde fırsat eşitliği için kanatlanıyor Kurulduğu ilk günden beri başarılı ancak imkânları kısıtlı çocukların eğitimini destekleyen ve Türk eğitim sistemine bilimsel katkılar sunma vizyonuyla çalışmalarını yürüten TED 1000 Turna 1 Umut Kampanyası’nı Canon, Doğkar Tekstil, Arkadaş Kitabevi ve eserleriyle destek veren gönüllü ressam ve heykeltıraşların desteğiyle yürütüyor. Kampanya kapsamında pek çok platformda antik çağlardan beri uğur, bereket, mutluluk, vefa, sadakat ve sevginin sembolü haline gelmiş Turna kuşu origamileri yapılıyor ve bu yolla bağış toplanıyor. Katlanan her 1000 turna için “Tam Destek Burslu” bir öğrencinin eğitim masrafı karşılanıyor. Tam Destek Bursu ile devlet okullarında okuyan başarılı lise öğrencileri, maddi desteğin yanı sıra akademik eğitimler ve sanatsal-sportif faaliyetlerle de destekleniyor. TED, üniversite sonuna kadar burs vermeye devam ettiği burslu öğrencilerinin gelişimini sürekli takip ediyor, onlara ihtiyaçlarına göre çeşitli destekler sağlamaya devam ediyor.Karantina Günlerinde Gürültü Rahatsızlığı
KHAS İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölüm Başkanımız Doç. Dr. Konca Şaher’in eşyazarlarından biri olduğu “COVID-19 Karantinasında Gürültü Rahatsızlığı: Pandemi Öncesi ve Esnasına Dair Bir Kamuoyu Araştırması” başlıklı makale, çevremizle ve yaşadığımız mekan ile kurduğumuz ilişkinin pandemi sürecindeki değişimini ve yaşam koşullarımız sebebiyle yeniden şekillenen gürültü algımızı ele alıyor.
Uluslararası Ses Yılı olarak belirlenen 2020 yılı küresel pandemiyle beraber ironik bir şekilde ‘sessiz’ ve ‘izole’ geçen bir yıl oldu. Pandemi sürecinde değişen yaşam ve çalışma alışkanlıkları, pandeminin yaratmış olduğu stres ve kaygı koşulları bireyin çevresi ve yaşadığı mekan ile kurduğu ilişkileri yeniden biçimlendirmeye başladı.
Kadir Has Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölüm Başkanı Doç Dr. Konca Şaher, Bilgi Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Ayça Şentop Dümen ile kaleme aldığı “COVID-19 Karantinasında Gürültü Rahatsızlığı: Pandemi Öncesi ve Esnasına Dair Bir Kamuoyu Araştırması” (Noise annoyance during COVID-19 lockdown: A Research of public opinion before and during the pandemic) başlıklı makalede (*) bu olağanüstü koşullar altında değişen gürültü ve yaşam koşulları ile konut kullanıcılarının yeniden şekillenen gürültü algısını inceliyor.
İki ana eksende ilerleyen makalenin ilk bölümünde, İstanbul’da bulunup çevresel faktörleri farklı olan iki konutun (biri, çevresel gürültü seviyesi ‘yüksek’ ve ana caddeye yakın; diğeri çevresel gürültü seviyesi ‘ortalama’ olup daha yeşillik bir alanda) pandemi dönemindeki ölçümleri karşılaştırılıyor. İkinci bölümde ise Dr. Şaher’in yönetim kurulu başkanlığını, Dr. Dümen’in genel sekreterliğini yürüttüğü Türk Akustik Derneği’nin web sitesi üzerinden paylaşılan ve 1053 kişinin katıldığı anketin sonuçları değerlendiriliyor.
İKİ FARKLI KONUT, İKİ FARKLI ÇEVRE
Çalışmanın ilk kısmında birisi ana cadde kenarında yer alan ‘yüksek gürültülü’, diğeriyse bir site içerisinde yer alan ‘orta derecede gürültülü’ iki yerleşim alanında, 24 saatlik çevresel gürültü düzeyi ölçümleri gerçekleştirildi. Aynı konumlarda başka bir çalışma kapsamında ölçülen 2017 yılına ait çevresel gürültü düzeyi verileri ile pandemi dönemi değerleri karşılaştırılarak pandemi süreci boyunca çevresel gürültü düzeylerinin nasıl değiştiği hakkında objektif bulgular elde edildi.
Ölçümlerin, haftaiçi günlerde uygulanan yarı kapanma halinde ve sokağa çıkma yasaklarının olduğu haftasonu ve tatil dönemlerinde tekrarlanması ise COVID-19 ile mücadele önlemlerine bağlı yaşanan akustik kontrastı ortaya koyuyor.
Haftaiçi ölçüm sonuçlarında her iki konutta da gürültü düzeylerinde pandemi öncesi döneme kıyasla yaklaşık 2 dB düşüş görülmekte. Bu gözlem için Dr. Şaher, “balkon kullanma sıklığının ve konutlarda geçen sürenin artmasıyla beraber çevresel gürültü düzeylerindeki azalmanın beklenenden az olduğunu söylemek mümkün. Bu sonuçlar trafik yoğunluğundaki azalma sebebi ile beklenen düşüşün bina çevresindeki insan gürültülerindeki artış nedeniyle çok yüksek olmadığını gösteriyor” yorumunu yapıyor.
Bu durum sokağa çıkma yasağının etkin olduğu haftasonu ölçüm sonuçlarında kendini daha net belli ediyor. Sokağa çıkma yasağı esnasında yapılan ölçümlerde ‘yüksek gürültülü’ konutta gürültü düzeyi pandemi öncesine göre yaklaşık 8 dB düşüş gösterirken, ‘orta derecede gürültülü’ konutta gürültü düzeyi dış ortam insan aktiviteleri sebebiyle pandemi öncesine oranla 5 dB artmakta. Başka bir deyişle ulaşım gürültülerinde düşüş yaşanırken insan aktivitelerinden kaynaklanan gürültü düzeylerinde artış yaşanmakta.
ŞİKAYETÇİ VEYA MEMNUN OLDUĞUMUZ GÜRÜLTÜLER
Makalenin ikinci bölümü, pandeminin ilk dalgası esnasında konutlarda gürültü algısını araştırmak üzere başlatılan çevrimiçi anket çalışmasının sonuçlarını yansıtıyor. Bu ankette katılımcılardan pandemi başladıktan sonraki bir aylık süreçte ve pandemi öncesi dönemde konutlarında işittikleri trafik gürültüsü, komşuluk gürültüleri ve evdeki diğer odalardan gelen gürültülere bağlı rahatsızlıklarını değerlendirmeleri istendi.
Ankette ayrıca konut memnuniyeti, gürültüye hassasiyet, evde geçirilen süre, hissedilen stres ve kaygı düzeyini ölçmeye yönelik birtakım sorular da yer aldı. 29 Nisan-1 Haziran 2020 arasında sürdürülen ankete çoğunluğu İstanbul, Ankara ve İzmir’den olmak üzere 46 ilden katılım oldu ve 1053 kişiden gelen yanıtlar değerlendirmeye alındı.
Sonuçlar pandemi öncesinde de pandemi esnasında da ‘komşuluk gürültüleri’nin trafik gürültüsü ve konut içi gürültülere göre daha rahatsız edici bulunduğunu gösteriyor. Ancak trafik gürültüsüne bağlı rahatsızlıkta beklendiği gibi önemli bir düşüş görülürken, pandemi esnasında ‘komşuluk gürültüsü’nde önceki döneme göre anlamlı bir değişim gözlemlenmiyor.
Diğer bir deyişle pandemi sırasında en çok ‘komşuluk gürültüsü’nden şikayetçi olduk ama anket sonuçlarına göre, zaten yüksek olan ‘komşuluk gürültüsü’ rahatsızlığımız pandemi nedeniyle eskisine oranla artmış gözükmüyor. Öte yandan pandemi döneminde ayrıca kişilerin kendi konutları içindeki gürültülerden memnuniyetsizliğinin de önceki döneme göre önemli oranda arttığı gözlemleniyor.
Dr. Şaher, bu çalışma bağlamında katılımcıların sözel yorumlarına bakıldığında konuşma, çocuk ağlaması, müzik, temizlik, sifon ve balkon aktivitelerinin “rahatsız edici” ses olarak tanımlandığını; kuş sesleri ve konuşma seslerinin ise “rahatlatan ses” olan tanımlandığını söylüyor ve ekliyor: “Burada komşulardan gelen konuşma seslerinin hem ‘rahatsız edici’ hem de ‘rahatlatan (yalnız olmadığını hissettiren)’ ses olarak betimlenmesi, sesin bağlam ve kişilerin psikolojisiyle olan ilişkisini gösteren güzel bir örnek.”
Literatürde ‘rahatsız edici’ sesi düzey ya da sesin spektrum özellikleriyle tanımlamaya çalışan araştırmalar olmasına rağmen sesin hangi ortamda duyulduğu, kişinin o andaki fiziksel – ruhsal sağlık durumu ile söz konusu sesin kişi için ifade ettikleri algı üzerindeki önemli etkenlerdir.
SES YALITIMI DAHA FAZLA ÖNEM KAZANIYOR
Bu anket çalışması dolaylı olarak “ev” algımıza ve evi kullanımımızda yaşanan dönüşüme dair bulgular da sunuyor. Katılanların %61’i karantina sürecinde evden hiç çıkmadıklarını ifade ederken, %67’si de gündelik olarak yüksek konsantrasyon gerektiren işler yaptıklarını ifade ediyor. Konutlar sadece bir yaşam alanı olmaktan çıkıp aynı zamanda bir iş, spor ve sosyalleşme alanına dönüşürken, evde geçirilen sürenin uzaması, pek çok insanın aynı anda konutlarda bulunması ve konutların çok farklı işlevleri aynı anda barındırır hale gelmesi, bir yandan gürültünün nicelik ve niteliğini değiştirirken diğer yandan da bu mekanlardan akustik beklentilerimizi yeniden şekillendiriyor.
Konutların üstlendiği bu yeni işlevlerin deneyimlendiği pandemi döneminde insanlarda “ses” ve “ses yalıtımı” konularında olumlu anlamda bir farkındalık oluştuğunu söyleyen Dr. Şaher, “Konutların sunduğu fiziksel koşulların arasında ‘ses yalıtımı’ çok kolay gözlemlenen bir parametre olmadığı için ileride gayrimenkul seçimlerinde kullanıcılar ‘ses yalıtımı’ performansının belgelenmesine yönelik daha çok talepte bulunacak,” diyor.
Ulaşım gürültülerinin daha az olması nedeniyle “orta derecede gürültülü” ya da “düşük gürültülü” olacağı öngörülen ve sessizlikle özdeşleşen site ve konut alanlarında ise insan kaynaklı gürültü nedeniyle oluşabilecek artan gürültü düzeyleri nedeniyle mimarların bina cephelerinin performansını değerlendirmek durumunda kalacaklarını belirten Dr. Şaher; her iki durumda da ses yalıtımına yönelik tasarım kriterlerinin ön plana çıkacağını söylüyor.
Yetenek açığı son 15 yılın en yüksek seviyesine ulaştı
ManpowerGroup Yetenek Açığı Raporu’na göre yetenek açığı tüm dünyada artarak yüzde 69 seviyesine ulaştı. Dünya genelinde her 10 işverenden neredeyse 7’si yetenekli işgücü bulmakta zorlandığını belirtiyor. Yetenek açığının yüzde 83 olarak ölçüldüğü Türkiye, işverenlerin aradıkları pozisyonu doldurmakta en çok zorlandığı ülkeler arasında yer alıyor. ManpowerGroup tarafından 15 yıldır küresel çapta hazırlanan Yetenek Açığı Raporu’nun bu yılki sonuçları her 10 şirketten neredeyse 7’sinin yetenek açığı yaşadığını ya da işe alım yapmakta zorlandığını ortaya koydu. 42 ülkeden 19 binin üzerinde işverenin katılımıyla yapılan araştırmanın sonuçlarına göre küresel çapta yetenek açığı yüzde 69 seviyesine ulaşırken, yetenek açığının yüzde 83 olarak ölçüldüğü Türkiye, Fransa (yüzde 88), Romanya, (yüzde 86) İtalya (yüzde 85) ve İsviçre (yüzde 83) ile birlikte araştırmaya dahil olan 42 ülke arasında işverenleri boş pozisyonları doldurmakta en çok zorlandığı ilk altı ülke arasında yer aldı. Personel alımında en az zorlanan ülkeler ise Çin (yüzde 28) ve ABD (yüzde 32) olarak sıralandı. Araştırmada teknoloji ile ilintili rollere yönelik yüksek talep çıkarken, çevrimiçi perakende trendinin kalıcı olma belirtileri göstermesiyle birlikte lojistik sektörü pandemi öncesindeki pozisyon doldurma seviyelerine geri dönme belirtilerini şimdilik göstermiyor. Pandemiden en çok etkilenen sektörler çalışanlarını geri getirmeye başladıkça üretim, konaklama, eğlence ve seyahat sektörlerinde talebin güçlendiği gözleniyor. Türkiye’de talebin en çok arttığı roller şöyle sıralanıyor:- İmalat/Üretim
- Operasyon/Lojistik
- Satış/Pazarlama
- BT/Veri
- Yönetim/Ofis Desteği
- İnsan Kaynakları
- Ön Büro
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan ManpowerGroup Türkiye Genel Müdürü Feyza Narlı, şunları söylüyor: “Salgının küresel işsizlik üzerindeki etkisine rağmen, birçok ülkede şimdiden çok daha sıkı bir işgücü piyasasının işaretlerini görüyoruz. Ülkemizde ise kalifiye yeteneklerin kariyer imkânlarını yurtdışında genişletme eğiliminin etkilerine tanık olduğumuz bir gerçek. Pandemi döneminde duraksayan sektörler açıldıkça artan özel beceri talepleri, çocuk bakımı zorlukları ve artan rekabet, dünyanın dört bir yanındaki şirketlerin vasıflı yetenekleri çekmek ve elde tutmak için her zamankinden daha fazla zorlukla karşı karşıya kalmasına neden oluyor.”
Küresel çapta talebin en çok arttığı roller şöyle sıralanıyor:- Veri Analistleri & Bilim İnsanları
- Yapay Zeka & Makine Öğrenme Uzmanları
- Büyük Veri Uzmanları
- Dijital Pazarlama & Strateji Uzmanları
- Proses Otomasyon Uzmanları
- İş Geliştirme Profesyonelleri
- Dijital Dönüşüm Uzmanları
- Bilgi Güvenliği Analistleri
- Yazılım & Uygulama Geliştiricileri
- Nesnelerin İnterneti Uzmanları
Küresel çapta talebin azaldığı roller şöyle sıralanıyor:
- Veri Giriş Elemanları
- İdari & Yönetici Sekreterleri
- Hesap, Defter Tutma & Bordro Elemanları
- Muhasebeciler & Denetçiler
- Montaj & Fabrika Çalışanları
- İşletme Hizmetleri & İdari Yöneticiler
- Müşteri Hizmetleri Çalışanları
- Genel & Operasyon Müdürü
- Mekanik & Makine Tamircileri
- Malzeme Kaydı & Stok Tutma Elemanları
İşverenler en çok Lojistik/Operasyon, Üretim, BT/Veri Analistleri, Satış/Pazarlama ve Yönetim/Ofis Desteği rollerinde niteliğe ihtiyaç duyarken, işverenler tarafından en çok talep edilen yetenekler iş takibi, güvenilirlik, dayanıklılık, stres toleransı & adaptasyon, inisiyatif alma, problemi fark etme ve çözüme ulaştırma, liderlik ve sosyal etki olarak sıralanıyor.
ManpowerGroup Yetenek Açığı Araştırmasında pandemi sonrasında işverenleri muhtemel yeni çalışma modelleri üzerine görüşleri de yer alıyor. Araştırma bulgularına göre işverenlerin yüzde 69’u tam zamanlı iş yerine dönüşün daha verimli olduğu görüşünü belirtirken, yüzde 11’i ağırlıklı iş yerinde olmak üzere karma çalışma modelinin daha verimli olduğu görüşünü bildiriyor.ALİKEV sanatçı gençleri destekliyor
Ali İsmail Korkmaz Vakfı’nın, genç sanatçıların proje fikirlerini ve hayallerini desteklemek, sanata ve gençlere daha çok alan açabilmek için hayata geçirdiği Genç Sanatçı Fonu Sergisi’nin açılışı 27 Kasım’da GaleriBu’da gerçekleşti. Bu yıl “Kentle Barışmak” temasıyla düzenlenen sergide 11 genç sanatçının eseri yer alıyor. Toplumsal barış ve eşitliğin var olduğu, insan-doğa ilişkileri de dâhil olmak üzere her türlü eşitsiz ilişkiden arınmış bir dünyayı, gençliğin katılımıyla kurarak Ali İsmail’in düşlerindeki özgür dünyayı hayata geçirmek misyonuyla kurulan ALİKEV’in, genç sanatçılara destek olmak üzere hayata geçirdiği Genç Sanatçı Fonu (GSF) projesi bu yıl “Kentle Barışmak” temasıyla düzenlendi. Sergi açılışında konuşan Genç Sanatçı Fonu Yürütücüsü Şeyma Keskin, “Vakfın ortaya çıkışı, bir kent ve gençlik hareketinde ifade özgürlüğü hakkını kullanırken yaşam hakkının elinden alınmasıyla aramızdan ayrılan Ali İsmail Korkmaz’ın hikayesidir. Biz de buradan yola çıkarak hem Ali İsmail’in anısını yaşatmak hem de pandemiyle birlikte giderek artan bir hızla değişip, dönüşen yaşam alanlarımızla sanat aracılığıyla tekrar bağ kurmak için bu senenin temasını “Kentle Barışmak” olarak belirledik. Bu temayı seçerken başta gençler olmak üzere tüm insanların yaşadıkları alanlarda söz sahibi olmasının önemini anlatmak ve sanat aracılığıyla gençlere ifade alanı açmak istedik. Sanatın, insanların kentle ve birbirileriyle barışmasının önemli bir aracı olduğuna inanıyoruz” dedi. ALİKEV Yönetim Kurulu Başkanı ve Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz ise şunları söyledi: “Ali İsmail’in anısını yaşatmak, Ali İsmail’in düşlerindeki özgür dünyayı gençlerle birlikte kurmak için çıktığımız yolda, bu serginin önemi bizim için çok büyük. Bugün bir kere daha gördük ki gençlere fırsat verilir ve alan açılırsa çok güzel işler başaracaklar ve hepimiz için daha güzel bir hayat kuracaklar. Herkesi Genç Sanatçı Fonu Sergisi’ni ziyaret etmeye ve gençlere fırsat verdiğimizde neler yapabildiklerini kendi gözleriyle görmeye davet ediyorum.” Fon kapsamında 11 genç sanatçının heykel, fotoğraf, yağlı boya, kısa film, belgesel gibi farklı sanat dallarından eserlerinin yer aldığı sergi, Galata’da yer alan GaleriBu’da 11 Aralık tarihine kadar ziyaretçilerini bekliyor. TÜRKİYE TURİZMDE BİR KEZ DAHA LİDER! |
Rusya Federasyonu FSB Sınır Servisi, 2021 yılının dörtte üçü için (Ocak-Eylül dahil) Rus vatandaşlarının yabancı ülkelere gidişine ilişkin istatistiksel veriler yayınladı. Yayınlanan verilere göre Ocak-Eylül 2021’de Ruslar, Rusya Federasyonu ile ortak kara sınırı olmayan ülkelere 6.713.133 çıkış yaptı. Türkiye, 3.600.759 olan giriş sayısı ile 2021 yılının dörtte üçünün sonuçlarında, Rusya’dan giden turist akışında tartışmasız lider oldu. İkinci sırada, Rusya Federasyonu vatandaşlarının 448.736 seyahati ile Güney Kıbrıs yer alıyor. Üçüncü sırada 374.018 seyahat ile Birleşik Arap Emirlikleri yer alıyor. ANTALYA TURİZMDE AKDENİZ’E KIYISI OLAN RAKİPLERİNİ GERİDE BIRAKTI Antalya, yeni tip koronavirüse rağmen seyahat kısıtlamalarının kaldırılmasıyla Rusya başta olmak üzere Ukrayna, Almanya, Polonya, Kazakistan, Romanya, Hollanda, İngiltere gibi 60’dan fazla ülkeden turist çekti. Güvenli Turizm Sertifika Programı ile “sağlıklı turizmin” adresi olan Antalya, bu yıl Akdeniz çanağındaki yabancı rakiplerine göre en fazla turisti misafir eden şehir oldu. Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği Başkanı Erkan Yağcı, turizm sektörünün kamu ve özel iş birliğinde yürütülen çalışmalar neticesinde dünyaya salgın koşullarında güvenli turizmin yapılabileceğini gösterdiğini söyledi. Antalya Dünya Lideri Olma Yolunda Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği Başkanı Ülkay Atmaca da kente turist gelmeye devam ettiğini söyledi. Geçen yıldan daha iyi bir kış sezonu geçirmeyi planladıklarını vurgulayan Atmaca, 2022 rezervasyonlarının da şu anda iyi gittiğini bildirdi. TURİZM SEKTÖRÜ 2022’YE ANFAŞ’TA HAZIRLANIYOR 18 – 21 Ocak 2022 tarihleri arasında eş zamanlı olarak gerçekleştirilecek olan 32. Anfaş Hotel Equipment ve 28. Anfaş Food Product Fuarları turizm sektörünün tüm profesyonellerini bir kez daha ANFAŞ çatısı altında buluşturacak. Konaklama ekipmanlarından, yiyecek ve içecek tedariğine kadar tüm taleplerin karşılık bulduğu Türkiye’nin en büyük HORECA fuarı, bu yıl 70’in üzerinde ülkeden 50.000’den ziyaretçiyi ağırlamayı bekliyor. |
KOP Bölge Kalkınma Programı Kırıkkale’de Tanıtıldı
KOP Bölgesinin 2021-2023 yılları arasını kapsayan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanarak yürürlüğe giren KOP Bölge Kalkınma Programı; valilik, kamu kurum kuruluşları ile koordineli şekilde düzenlenen toplantıyla Kırıkkale’de tanıtıldı.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı Konya Ovası Projesi (KOP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığını oluşturan; Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Nevşehir, Niğde ve Yozgat illerinin 2021-2023 yılları arasını kapsayacak KOP Bölge Kalkınma Programı, Kırıkkale Üniversitesi Kongre Merkezi’nde düzenlenen tanıtım toplantısı ve KOP Destekleri Bilgilendirme Çalıştayı ile duyuruldu.
Kırıkkale Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu, KOP İdaresi Başkanı Mahmut Sami Şahin, Kırıkkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ersan Aslan ile ilçe kaymakamları, belediye başkanları, kurum müdürleri ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerin yer aldığı programda, katılımcılara 2014-2018 yılları arasında yürütülen KOP Eylem Planı hakkında genel değerlendirmeler aktarılırken, 2021-2023 yılları arasını kapsayacak olan KOP Bölge Kalkınma Programı hakkında da bilgiler verildi.
“Kızılırmak’ın yanında sulanamayan Tarım Alanı Bulunmasını Kabul Edemem”
İnsanlığın yer yüzünde var olduğu tarihten 1900’lü yılların başına kadar yüzbinlerce yılda biriktirdiği bilgi birikiminin son 100 yılda elde ettiği bilgi birikimle mukayese edildiği zaman aradaki farkın son yüzyıl lehine kat kat ilerde olduğunu belirten Vali Bülent Tekbıyıkoğlu,; “Her şey çok geometrik büyüyor, bilim çok hızlı gelişiyor. Her şeyin hızı oldukça arttı, dünya çok hızlı küreselleşiyor. Dünün bilgisi eski olmaya başladı. Dün çok eskide kaldı. Yarını ise kendimize çok yakın görüyoruz. Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Ülkeler bu yarıştan düşmemek için kendi imkanlarını, fırsat ve olanaklarını, potansiyellerini her sektörde kullanmaya ve açığa çıkarmaya çalışıyorlar. Çok büyük devletler GSMH’si çok gelişmiş olan ülkeler bile sektörel yayılmayı gelişmeyi ihmal etmiyor. Çok sektörlü gelişmeyi milli bir mesele olarak görüyorlar ve bu doğrultuda çalışmalarına devam ediyorlar. Türkiye’de de sektörler arası bir kaybolmanın yaşanmaması aynı zamanda bölgesel bir kalkınmanın gerçekleşmesi münasebetiyle Bölge Kalkınma İdareleri faaliyetlerini yürütmektedir. Buradaki amaçta bölgeler arası gelişmişlik farklarının olmamasıdır. Kırıkkale’de makine ve kimya yani silah sanayi çok önemli ancak her şeyi değil ve herşeyi de olmamalı. İlimizin çok önemli potansiyelleri var, bunu da hep birlikte açığa çıkaracağız. Bir defa çok geniş tarım arazilerimiz var ve sulanamıyor. Kızılırmak’ın yanında bulunup da bu arazilerin sulanamıyor olmasını kabul edemiyorum. Bu konuda paydaşı olduğumuz bütün işlerde, il özel idaremiz, milli eğitim müdürlüğümüz ve tarım müdürlüğümüz başta olmak üzere sahip olduğumuz potansiyel enerjimizi kinetik enerjiye çevireceğiz ve proje kapasitemizi artıracağız. Çok yakın bir zamanda KOP Bölge Kalkınma İdaremizde uzmanlarını ilimize göndererek yapılabilecek proje ve çalışmalar hakkında sektör bazında bilgi paylaşımında bulunacaklar. Bende bu işin takipçisi olacağım.” dedi.
“Kırıkkale Bölgemizin En Önemli Sanayi Şehridir”
Odağına insanı alan KOP İdaresinin, Bölgenin kalkınma sürecine model üreten bir yaklaşımla KOP illerinin gelecek perspektifine bir taraftan katkıda bulunduğunu diğer taraftan ise bölgenin kendi potansiyel ve dinamiklerini daha etkin bir şekilde kullanmasına yönelik süreçlere destek verdiğini belirten KOP İdaresi Başkanı Mahmut Sami Şahin, “Bölgesel kalkınmanın yerelden başlatılması hedefi doğrultusunda KOP idaresi olarak gerek yatırımcıları bölgeye çekmek, gerekse mevcut ekonomik ve sosyal sermayenin güçlendirilmesi için şehir ölçeğinde yapılacak planlara proje bazlı destek sağlamayı önemsiyoruz. KOP bölgesindeki şehirlerimiz de bu anlamda sahip oldukları potansiyel ile ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasının büyük bir parçası olabilecek niteliğe sahiptir. Kırıkkale, başta savunma sanayi olmak üzere, tarım ve hayvancılık ürünleri, mobilya imalatı, makine ve aksamları imalatı, petrokimya, gıda, madencilik ve giyim eşyası imalatı ile bölgemizin en önemli sanayi şehridir. Yerli ve milli bir anlayışla kurulan MKEK Fabrikaları, TÜPRAŞ Orta Anadolu Rafinerisi, organize sanayi bölgeleri ve Kırıkkale Üniversitesi şehrin ekonomik ve ticari hayatında önemli bir rol üstlenmektedir. Bölge halkının hayatlarına dokunarak bölge içi ve bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmayı amaçlayan KOP İdaresi Başkanlığı, bölgemizin rekabet gücünü geliştirerek ekonomik ve sosyal yapıyı güçlendirmek ve vatandaşlarımızın refah düzeyini yükseltmeyi temel öncelikleri arasında görmektedir. Tanıtımını gerçekleştirdiğimiz Bölge Kalkınma Programının temel amacı, model projelerin desteklenmesi vasıtasıyla bölgemizde yenilikçi uygulamalara öncülük etmektir. KOP İdaremiz, başta tarım ve sulama olmak üzere; kültür, sosyal içerme, turizm, kırsal kalkınma ve enerji alanlarında destek vermekte; bu destekler yerinden kalkınma anlayışıyla, katılımcı bir şekilde tasarlanmakta ve uygulanmaktadır. Ekonomik ve sosyal kalkınmayı desteklemek üzere rekabetçi ürün türlerine geçiş, pazarlama imkânlarının genişletilmesi, organik tarım, yenilenebilir enerji ve inovasyon çalışmaları, insan kaynakları ve kurumsal kapasitenin geliştirilmesi, doğal varlıkların ve kültürel mirasın korunması ve değerlendirilmesi, bölgelerin rekabet gündemini desteklemede yeni dönemin önemli unsurları olacaktır. KOP Bölge Kalkınma Programımız, İdaremiz tarafından bölgedeki kamu kurum ve kuruluşları aracılığıyla iş birliği içinde uygulanacaktır. Bu kapsamda bölgemizdeki kamu kurum ve kuruluşlarımızın yöneticilerinden her zaman olduğu gibi iş birliğini ve katkılarını bekliyor; destekleri için şimdiden teşekkür ediyorum” diye konuştu.
“Kırıkkale Üniversitesi Elini Taşın Altına Koymaya Hazır”
Kırıkkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ersan Aslan ise üniversite olarak kentin gelişmesi ve kalkınmasında üzerlerine düşen her türlü görevi eksiksiz ve layıkı ile yerine getireceklerini ifade ettiği konuşmasını şöyle sürdürdü; “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız Kalkınma İdarelerimize çok iyi bir bütçe ayırmış ve bu bütçeden Kırıkkale’deki tüm paydaşlar olarak bir araya gelerek çok iyi bir pay almamız gerekiyor. 2018 yılında üniversitede tüm yönetici arkadaşlarıma şehirdeki kendi paydaşlarıyla birlikte en az bir proje yapacak dememiz, ilimizin KOP idaresinden alacağı payın artmasına yönelikti. Hem il olarak hem de üniversite olarak KOP İdaresine ayrılan bütçeden daha iyi pay alabilmesinin yolu daha iyi projeler sunmaktır. 2021-2023 yıllarını kapsayan KOP Bölge Kalkınma Programı bizim için önemli ve bu alanlarda üniversite olarak üzerimize düşen her türlü desteği vermeye hazırız. Tarım-Su alanında organik tarım bölümümüz var. Turizm alanında Turizm Otel İşletmeciliği bölümümüz var, Sanayi ve enerji derseniz mühendislik ve sosyal bilimler alanlarında katkıya hazırız. Beşeri sermaye alanında ise zaten konuşmaya lüzum yok, üniversitemizin varlığı beşeri sermayeyi artırmaktır. Ama bunu yaparken mutlaka bütün paydaşlarımızın ortak hareket etmesi lazım bizlerde her türlü desteğe açığız. KOP İdaresine daha önce sunulan projelerde şöyle bir kurumsal eksiklik olduğunu gördüm ve bununda üzerine gitmemiz gerekiyor. Hazırladığımız projelerde AR-GE ve ÜR-GE bir arada olmalı. En azından AR-GE’nin içinde olması lazım. Örneğin tarımsal bir proje hazırlanırken içerisinde ÜR-GE’nin de olması projenin kabul edilmesinde önemli bir dayanak olacaktır. Diğer taraftan ihracat yönü güçlü olan projeler sunmalıyız. Yani hazırladığınız projede bir veya birden çok ülkeye ihraç edebileceğimiz projeler hazırlamalıyız. Ülkenin gelişmişliğinin temel motoru teknolojik ürün üretmektir. Sadece mühendislik alanında değil, her alanda geçerli. Bu çerçevede önümüzdeki 3 yılı kapsayan KOP Bölge Kalkınma Programı döneminde güzel çalışmalar yapalım ve Kırıkkale özelinde ülkemize güzel kazanımlar sağlayalım.”
Açılış programının ardından ‘Tarım’, ‘Sulama’, ‘Enerji-Sanayi’, ‘Kültür-Turizm-Sosyal’ konu başlıklarında oturumlar düzenlendi. STK ve Sektör Temsilcilerinin yer aldığı çalıştayda kent için yapılabilecekler masaya yatırıldı.
Ödeme sistemleri alanında dünyanın önde gelen isimlerinden Mehmet Sezgin, PayTR Yönetim Kuruluna katıldı
Türkiye’nin en büyük özel sermaye fonu Actera’dan yatırım alan Türkiye’nin en köklü ödeme kuruluşu PayTR, ödeme sistemlerinde farklı pazarlarda 30 yılı aşkın deneyime sahip olan ve Türkiye’de pek çok ilki gerçekleştiren Mehmet Sezgin’i yönetim kuruluna katarak yönetim kadrosunu da kuvvvetlendiriyor. Sektörde 12 yıldır başarılara imza atan ve aldığı yatırımla daha da güçlenen PayTR’ın yönetim kuruluna, ödeme sistemleri denince akla ilk gelen isimlerden Mehmet Sezgin katıldı. Sezgin, bundan böyle PayTR’ın stratejik kararlarının alınması ve yeni ürün/hizmetlerinin hayata geçirilmesi konularında tecrübesiyle PayTR üst yönetimine katkı sağlayacak. Zyxel uçtan uca çözümleri ile konaklama sektöründe müşteri memnuniyetini üst seviyeye çıkarıyorAğ teknolojileri alanında dünya liderlerinden biri olan Zyxel, tecrübesi ve üstün kalite ürünleri ile konaklama sektöründeki işletmelerin ağ iletişimini dünya standartlarında, yüksek hız, gelişmiş güvenlik ve esnek yönetilebilirlikle gerçekleştirmelerine olanak tanıyor. Kolay kurulum ve yönetim imkânı sunan Nebula ürün ailesi kapsamında; access point, switch ve güvenlik çözümleriyle uçtan uca geniş bir ürün yelpazesi sunan şirket, ihtiyaca yönelik geliştirdiği özel projeler ile otellere anahtar teslim çözümler sunuyor.
Konaklama sektörü pandemi ile tüm dünyada ciddi bir dönüşüme girdi. Salgın sonrası oteller ve diğer konaklama işletmeleri, uzun süredir beklemede olan bazı aksiyon maddelerini tekrar gündeme alarak tesislerinin eksik ve geliştirilmesi gereken yanlarına yatırım yaptılar. Özellikle müşteri deneyiminin iyileştirilmesi tarafında birçok otel bu dönemde teknoloji yatırımları yaparak ağ altyapılarını güncellediler. Bunun en önemli nedeni dijitalleşmenin daha fazla hayatın merkezine oturması ile internet erişiminin giderek önem kazanması ve internete bağlı cihaz sayısının hızla artması. Bu durum özellikle otel gibi kullanıcı sayısının yüksek olduğu mekanlardaki ağ altyapıları ve internet erişim teknolojileri üzerinde ciddi bir kapasite ve bant genişliği sorunu ortaya çıkmış durumda. Ayrıca, hızla gelişen konaklama sektöründe hem işletmelerin kendi bilgi sistemlerinin çalışması hem de müşterilerine kaliteli hizmet verebilmek için ağ altyapılarının güçlü olması gerekiyor.
Günümüz otel misafirleri bu doğrultuda konfor ve rahatlığın yanı sıra konaklayacağı otelin Wi-Fi internet erişimi hizmet kalitesini de göz önünde bulundurarak seçim yapıyor. Yapılan pazar araştırmalarına göre otel misafirleri, gürültüden sonra en çok zayıf Wi-Fi sinyalinden şikâyetçi oluyorlar. Ağ altyapılarını tüketicilerin artan internet taleplerine göre güncelleyemeyen işletmeler ise rekabette bir adım geriye düşme riskiyle karşı karşıya kalıyorlar.
Otellerin ihtiyaçlarına yönelik anahtar teslim çözümler
Son dönemde teknoloji yatırımlarına hız veren birçok otel, hem WiFi bağlantı kalitesini artırmak hem de bağlantı temelli hizmetler konusunda deneyimi iyileştirmek adına dünyanın önde gelen ağ ve internet teknolojileri sağlayıcısı Zyxel Networks’ün çözümlerini tercih etti. Zyxel, kolay kurulum ve yönetim imkânı sunan Nebula ürün ailesi kapsamında; access point, switch ve güvenlik çözümleriyle uçtan uca geniş ürün seçenekleri ile dikkat çekiyor. Zyxel’in yenilikçi çözümleri, otel ve konaklama sektöründeki firmaların ağ iletişimini dünya standartlarında, yüksek hız, gelişmiş güvenlik ve esnek yönetilebilirlikle gerçekleştirmelerine olanak tanıyor. Son bir yıl içinde çözüm ortaklarıyla birlikte Adalya Elit Lara Otel, Adrina Termal Health & Spa Hotel gibi otellere özel projeler geliştiren Zyxel, konaklama sektöründeki projeleriyle adından sıkça söz ettiriyor. Zyxel tarafından sunulan ürün ve çözümler sektörde birçok farklı amaçla kullanılabiliyor.
Nebula platformu ile otellerin bilişim yöneticileri ağ performansını uzaktan izleyebiliyor
Otellerde ağ kullanımına yönelik ihtiyaç, bulut tabanlı bir yönetim platformuyla anlaşılabiliyor ve bu sayede bant genişliği en çok ihtiyaç duyulan yerlere yönlendirilebiliyor. Bulut tabanlı ağ yönetimi sayesinde, otellerin bilişim yöneticileri ağ performansını uzaktan izleyebiliyor ve sorunları daha misafirleri etkilenmeden çözebiliyor. Zyxel’in bulut tabanlı ağ yönetimi çözümü Nebula bu noktada, otellere basit kurulum, gerçek zamanlı yapılandırma ve zahmetsizce bütün Nebula cihazlarına her zaman ve her yerden erişim gibi imkânlar sağlıyor. Ürünün kullanıcı dostu web tabanlı yönetim arayüzü sayesinde karmaşık komutlar kullanmaya gerek kalmadan bilgi işlem ağ altyapıları kolayca yönetebiliyor.
En iyi sinyal gücü Zyxel’in WiFi 6 destekli access point ve switch’leri ile mümkün
Otellerde en iyi WiFi sinyal gücünü elde etmek için erişim noktalarının ideal konumlara yerleştirilmesi gerekiyor. Zyxel’in access point çözümleri yüksek çekim gücü ve dayanıklı yapısı ile iç ortamda olduğu gibi dış ortamda da üst düzey performans sağlıyor.
Otellere en iyi WiFi sinyal gücünü elde etme konusunda geniş bir access point çözüm yelpazesi sunan şirketin bu kategorideki yenilikçi ürünlerinden Zyxel NWA1123ACv3 access point, 1.2Gbps’ye kadar birleşik bir veri hızını destekliyor. Bu sayede tüm kullanıcılar için artırılmış kapsam ve geliştirilmiş bağlantı hızı ile işletmeler için sorunsuz ve üstün WiFi deneyimi sunuyor.
Bina estetiğinin öncelikli olduğu gösterişli otellerde tavana bir access point monte etmek her zaman mümkün değildir. Zyxel’in estetik görüntüsü ve Wi-Fi 6 teknolojisiyle öne çıkan ürünü WAX510D, seçilebilen, performans ve kapsama alanından ödün vermeden access point’in duvara veya tavana monte edilmesini sağlayan, optimize edilmiş bir çift anten ile donatılmıştır. Çeşitli uygulama türleri için kullanıcılara gerçek WiFi 6 deneyimi sunmak üzere tasarlanan WAX610D ise, otellerin en son WiFi 6 teknolojisine, gelir kaybı yaşamadan kolayca yükseltmelerini sağlıyor.
Zyxel switch çözümleri, artan iş taleplerine göre otel ağlarının genişletebilmesine olanak tanıyor. XGS1930 serisi standalone modu ve lisans olmaksızın kullanabileceğiniz Nebula bulut yönetim platformu arasında kolaylıkla geçiş yapmanızı sağlayacak Zyxel NebulaFlex özellikleriyle birlikte geliyor. Sektörün ilk üç modlu switch çözümü olan GS2220 serisi gelişmiş trafik kontrol özellikleri ile, günümüzün birleşik uygulamaları için otellere daha fazla çeviklik ve daha etkili trafik yönetimi sağlıyor. Zyxel’in XS3800-28 switch’i ise, ağlarınıza en esnek şekilde adapte edilmesi için maksimum 24 adet 10G fiber bağlantı noktası veya 12 adet 10G bakır bağlantı noktası sunuyor.
Zyxel’in gelişmiş güvenlik çözümleri ile otellerin ağları koruma altında
Otel misafirlerinden ağa gelen yeni bağlantılar, bant genişliğinin ve kullanılabilirliğin yanı sıra, güvenliği de etkiliyor.Yetersiz WiFi güvenliği nedeniyle yaşanabilecek herhangi bir veri ihlali, otel işletmecileri için itibar ve güven kaybının ötesinde, ciddi para cezalarına da sebep olabiliyor. Otel işletmecilerinin, ağlarını korumaya almak ve dışarıdan erişimi engellemek için güvenlik duvarları, Gelişmiş Tehdit Koruması (ATP), erişim kontrolü, kullanıcı profilleme ve çok katmanlı güvenlik gibi çözümleri tercih etmeleri güvenlik risklerini en aza indiriyor. Bu noktada Zyxel ATP Serisinin yeni ürünlerinden ATP800, içerden ve dışarıdan gelen tehditlere karşı konvansiyonel güvenlik çözümlerinden farklı olarak çok katmanlı koruma sağlıyor. Çözümün yapay zekaya dayalı algoritması, kuruma yapılan her siber tehdidi önem derecesine göre sınıflandırıyor. Böylece işletmelerin en aktif tehditleri tanımlaması ve ona uygun önlem alması sağlanıyor.Zyxel ATP500 Serisi ise, İşbirliğine Dayalı Tespit ve Müdahale (CDR) özelliği ile daha karmaşık organizasyon iş gücü, iş yükü ve işyerinde ortaya çıkan tehditleri ve riskleri belirlemek için kullanılıyor.
Zyxel’in daha fazla güvenlik duvarı performans iyileştirmesi ve imza tabanlı Birleşik Tehdit Yönetimi (UTM) performans kazancı kapasitesine sahip platformu yeni USG FLEX Serisi otel işletmelerinin güvenlik konusunda işini kolaylaştıran çözümlerle geliyor. Bu serinin öne çıkan ürünlerinden USG FLEX 500 Güvenlik Duvarı, hem iki faktörlü kimlik doğrulama hem de güvenlik tüneli ile üretkenliği artırıyor güvenliği üst seviyeye taşırken BT desteğini kolaylaştırıyor. Çözüm, yalnızca ağı korumakla kalmayıp, aynı zamanda Hotspot, AP yönetimi ve eşzamanlı cihaz güncellemesi de dahil olmak üzere ağırlama özelliklerini destekliyor.
Bağlantıda olmanın her zamankinden daha önemli hale geldiği günümüzde Zyxel sunduğu ürün ve çözümlerle otel gibi insan ve veri trafiğinin yüksek olduğu tesislerde, iş sürekliği ve 7/24 kesintisiz internet iletişimi kesintisiz bir hale getirerek, hem verimliliği hem de müşteri memnuniyetini üst seviyeye çıkartıyor.
Yepyeni tatil deneyimlerini keşfetmek isteyenler Club & Hotel Letoonia’daki yerini erkenden ayırtıyor
Türkiye’de “her şey dahil” konseptindeki ilk 5 yıldızlı otel ve tatil köyleri arasında yer alan Club & Hotel Letoonia’nın 2022 yılı erken rezervasyon fırsatları tatil severleri bekliyor. Club & Hotel Letoonia’nın 165 bin m2’lik, doğayla iç içe tesisinde misafirler hem birbirinden farklı deneyimler hem de güzel anılar biriktirecekler. 1989 yılında adını Fethiye yakınlarındaki Letoon antik kentinden alarak kurulan ve misafirlerine 165 bin m2’lik bir yarımada üzerinde, doğayla iç içe tatil deneyimi yaşatan Club Hotel & Letoonia, 2022 sezonunda da misafirlerine deneyim odaklı tatil sunmaya devam edecek. Erken rezervasyon dönemiyle misafirler Club & Hotel Letoonia’nın birbirinden farklı deneyimlerle dolu tatil konseptinden yararlanabilmek için şimdiden yerini ayırtmış olacak. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Club & Hotel Letoonia’nın Genel Müdürü Bozkurt Atilla şunları söyledi: “2021 yılında hayata geçirdiğimiz deneyim odaklı tatil konseptiyle misafirlerimizin unutulmaz anılar biriktirmesini sağladık. Bu konsepti 2022 yılında geliştirilerek sürdüreceğiz ve Club & Hotel Letoonia’nın 165 bin m2’lik doğayla iç içe huzurlu ortamında mutlu zaman geçirmesini sağlayacağız. Erken rezervasyon sürecinde Club & Hotel Letoonia deneyimini yaşamak isteyen misafirlere birçok avantaj sunuyoruz.” Club & Hotel Letoonia’da deniz, kum ve güneşten fazlası var Misafirlerin bu yıl da güzel anıların yanında farklı deneyimlerle ayrılmaları için planlama yaptıklarını belirten Bozkurt “Misafirlerimiz Club & Hotel Letoonia’da sadece denizin en berrağını, sıcacık kumları, benzersiz bir doğadan oluşan ortamı değil bu ortamda keşfedecekleri deneyimlerle benzersiz bir deneyim yaşayacaklar. Seramik atölyesinden boksa, yogadan su sporlarına kadar onlarca farklı deneyimi bulabilecekleri Club & Hotel Letoonia olarak misafirlerimizi heyecanla bekliyoruz” dedi.TECHXTILE START-UP CHALLENGE’DA SON DOKUNUŞLAR
UTİB’in TechXtile Start-Up Challenge organizasyonunda finale kalan girişimciler, Sunum Geliştirme Eğitimi ile fark yaratmanın püf noktalarını öğrendi.
Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB), Uludağ Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (UHKİB), Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA), Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO), Bursa Teknoloji Koordinasyon ve AR-GE Merkezi (BUTEKOM) iş birliğinde girişimcilik platformuna dönüşen TechXtile Start-Up Challenge’da final için geri sayım sürerken girişimciler, jüri karşında yapacakları sunumu iyileştirmek için ipuçları aldı.
HEDEF, 4 GİRİŞİMCİYE YATIRIM İMKÂNI
Girişimcilerin yapacakları sunumların kritik önemde olduğunu kaydeden Start-Up Challange Proje Koordinatörü Ufuk Batum, sunumlar en iyi hale gelene kadar verilen eğitimlerin girişimcilere çok şey katacağını belirterek “Jüri karşısında yapacağınız sunumu en iyi hale getirmek, başarıya giden en önemli yol. Projenizi kısa sürede etkili biçimde anlatmak, oldukça zor. Dolayısıyla hataları burada yapıp, sunumunuzu hatasız hale getirmeniz çok önemli. Bu programlar sizi daha da parlatmak için yapılıyor. Geçen yıl, 2 finalistimiz girişimlerine yatırım aldı. Bu yıl ki hedefimiz ise 4 girişimci. Projenizi güzel anlatırsanız dereceye kalıp kalmamanızın ötesinde yatırım bulabilir, sunum yaptığınız kişileri etkileyip genişlettiğiniz network ile kendinize ciddi faydalar sağlayabilirsiniz” dedi. Batum eğitimde, finale kalan girişimcilerin sunumlarını dikkatle dinledikten sonra düzenleme yapılması gereken noktalara dikkati çekerek finalistlere çeşitli ipuçları verdi.
Pfizer Türkiye yeni nesil mentorluk programını başlattı
Farklı iş yapış şekillerini öğrenmek, geleceğin iş modellerine ve kolektif çalışmaya daha iyi adapte olmak amacıyla Pfizer Türkiye DUO Mentorluk programının bir alt kolu olan DUO Exchange’i AmCham Türkiye işbirliğiyle hayata geçirdi. Pfizer Türkiye’nin AmCham Türkiye işbirliğiyle devam eden ve sektörde bir ilk olan DUO Exchange’le amaç hem Pfizer çalışanlarının hem de farklı sektör çalışanlarının bulundukları alanın dışına çıkarak yeni nesil mentorluk programıyla buluşmasını sağlamak. Kısa sürede sektör dışında bilgi paylaşımı modülüne dönüşen programa katılan farklı sektörlerde görev yapan profesyoneller, mentor ve mentee olabiliyor. Pfizer Türkiye İK Direktörü Seda Tamur Oğralı, DUO Exchange Mentorluk programıyla ilgili şunları söyledi: “Birçok şirket çalışanları arasında bilgi ve deneyim paylaşımı amacıyla mentorluk programları yürütüyor. Biz de DUO gibi birçok programımızla bunu yapıyoruz. DUO Exchange Mentorluk programımız ise farklı şirketler ve sektörlerde çalışan profesyonelleri mentor ve mentee olarak bir araya getiriyor. Bu ilk ve ezberleri bozan mentorluk programıyla sektörler arası farklı iş yapış şekillerini öğrenmeyi, geleceğin iş modellerine ve kolektif çalışmaya daha iyi adapte olmayı hedefliyoruz. Şimdiden çok olumlu geri bildirimler aldığımız programda katılımcılar deneyimlerini paylaştıkları keyifli bir öğrenme yolculuğuna çıktılar. Pfizer’de gelişimin sınırı yok diyerek attığımız bu yenilikçi adımda tüm mentor ve menteelere, aynı zamanda bu fikri paylaştığımız andan itibaren projeyi sahiplenen ve gerçekleşmesi için ellerinden geleni yapan paydaşlarımız AmCham Türkiye’ye, Korn Ferry’ye ve EMCC’ye teşekkür ediyorum.”Aon Türkiye Trete Bölümü yeni Genel Müdür Yardımcısı Emir Ergüner oldu
Sigorta ve reasürans brokerliği ile risk yönetimi danışmanlığı konularında faaliyet gösteren Aon Türkiye’nin Trete Bölümü Genel Müdür Yardımcılığı görevine Emir Ergüner getirildi. Risk, emeklilik ve sağlık konularında veri ve analizlerden faydalanarak profesyonel hizmetler sunan Aon Türkiye’nin Trete Bölümü Genel Müdür Yardımcılığı görevine Emir Ergüner getirildi. Aon ailesine yabancı olmayan Ergüner, sigorta ve reasürans şirketlerinin, sigorta havuzlarının trete teklifleri, aktüeryal analizleri ile kotasyonları ve süreçlerinde liderlik yapacak.Roche 125. yılını kutluyor!
Bu yıl 125’inci yaşını dolduran Roche, dünyada az sayıda aile şirketinin ulaşabildiği bu başarıyı, kökenlerinde yer alan cesaret ve tutkuyla, “Hayatı Kutlamak” teması altında kutluyor. Tüm çalışmalarının odağında insan hayatı olduğunu vurgulayan Roche, çığır açan tedavileri ve yenilikçi tanı çözümleri ile dünya çapında sayısız insanın hayatını iyileştiriyor. Dünyanın önde gelen biyoteknoloji şirketi Roche, bu yıl kuruluşunun 125. yılını kutluyor. Dünyada sağlık alanında bir numaralı Ar-Ge yatırımcısı konumundaki şirket, yaşamları değiştiren tıbbi ilerlemelerin yanı sıra sürdürülebilirlik alanında “hayatı” destekleyen faaliyetler yürütüyor. Vitamin sentezinden kanser önleyici ajanlara ve COVID-19 testlerine kadar bilimde birçok ilke imza atan Roche, insanlığın sağlık yolculuğuna bir asırdan uzun süredir eşlik ediyor. DSÖ’nün Temel İlaçlar Listesinde 32 ilacı ile yer alan Roche, ilaç çözümleriyle 63, diagnostik çözümleriyle de 30 yıldır Türkiye sağlık ekosisteminin önemli bir iş ortağı olarak hastaların hayatlarında fark yaratıyor. Şirket, 125. kuruluş yıldönümüne özel, yaşamın hem özü hem de amacı olan bilimle, sanatla ve insanla örülü bir kampanya başlatarak, 125 yıl boyunca imza attığı başarıları, sahip olduğu değerleri ve önümüzdeki 125 yıla bağlılığını tüm dünyadaki paydaşları ile birlikte kutluyor. Roche’un 5 kuşağa yayılan tarihi Roche, tıbbi ürünlerin endüstriyel üretimi ile sağlık çözümlerini daha fazla sayıda insana ulaştırmayı hedefleyen Fritz Hoffmann-La Roche tarafından 1 Ekim 1896’da kuruldu. Hoffmann ailesinin her nesliyle birlikte daha da büyüyen ve sunduğu çözümler ile yeni çığırlar açan şirket, sağlık alanındaki önemli dönüm noktalarında öncü roller üstlendi. Roche, temellerindeki girişimci ruhu, bilimsel çalışmalara yön veren inovatif yaklaşımı ve toplumlara katkıda bulunma kararlılığıyla her daim insanlığın yanında yer aldı. Roche Diagnostik Türkiye Genel Müdürü, Türkiye & Orta Asya ve Kafkas Ülkeleri Yönetim Merkezi Başkanı Burçak Çelik, şunları söyledi: “Dijital teknolojilerin gelişimiyle birlikte sağlık hizmetlerinde yepyeni bir döneme giriyoruz. Klinik araştırmaların çalışmalara yön verdiği hastalık biyolojisi alanında daha önce görülmemiş gelişmelerin eşiğindeyiz. Roche olarak tanı ve tedavi alanlarında öncelikli olarak kansere yönelik hedefli tedavi imkanını güçlendirmek ve tanı sürecini hızlandırmak istiyoruz.” İnsan hayatının Roche’taki tüm çalışmaların odağında yer aldığını ifade eden Çelik, sözlerine şöyle devam etti: “Her gün yenilikçi tanı ve tedavi çözümlerimizle dünya çapında milyonlarca insanın yaşamını iyileştiriyoruz. Bu sorumluluk hem geleneğimizin hem de geleceğimizin anahtarı. 125. yılımızda bizi biz yapan değerlerimizi, bilimi, Roche’un güçlü kültürünü, tarihini ve gelecek yıllarını kutluyoruz. Kısaca bu yıl hayatı kutluyoruz. 125 yıl boyunca insanların yaşamlarını iyileştirmek için çözümler üreten bir organizasyonun üyeleri olarak, hastalara, sağlık sistemlerine ve topluma sağladığımız katkıyı en üst seviyede tutmak için çalışmaya kararlılıkla devam edeceğiz.” Roche İlaç Türkiye Genel Müdürü Dr. Natasa Klicko, Roche olarak tüm endüstriler içinde Ar-Ge’de ilk 9 yatırımcı arasında, sağlık Ar-Ge’sinde ise 1 numaralı yatırımcı olduklarına dikkati çekti(1). Klicko açıklamasına şöyle devam etti: “Roche olarak 2020 yılında Ar-Ge çalışmalarına yaptığımız 12,2 milyar İsviçre Frangı değerindeki yatırımlarımızla, hizmet verdiğimiz insanların hayatlarını değiştiren tıbbi gelişmeler sunmaya odaklanıyoruz. Tüm bunları yaparken de toplum üzerindeki sağlık yükünü azaltarak daha fazla fayda yaratmayı hedefliyoruz.” Sağlık hizmetlerini daha sürdürülebilir hale getirmenin yanı sıra, hastaların ihtiyaçlarına en doğru çözümleri bulmak için farklı paydaşlarla işbirlikleri geliştirmenin önemine dikkat çeken Klicko açıklamasını şöyle sürdürdü: “Vizyonumuz çerçevesinde sadece belirli çözümlerin sağlayıcısı olmanın ötesinde yeni ekosistemler yaratan ve sağlık hizmetlerine katma değer sunan bir şirket olma hedefiyle hareket ediyoruz. Öte yandan geleceğin ihtiyaçlarına bugünden yanıt verme amacını benimseyen bir şirket olarak sürdürülebilirliği, tüm faaliyetlerimizin odağında tutuyoruz. 125. yılımızı kutlarken 13 yıl arka arkaya Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi’nde (DJSI) İlaç Endüstrisinde en sürdürülebilir ilk üç şirketten biri olarak yer almaktan gurur duyuyoruz.” Roche, önümüzdeki 10 yıllık süreçte sağlık hizmeti karar destek çözümleri aracılığıyla lider ve kârlı içgörülerin oluşturulmasına katkıda bulunmayı ve gelişen yeni nesil teknolojilerle, sağlık sistemlerinin geleceğini belirleyecek olan kişiye özel sağlık hizmetlerine daha fazla destek sunmayı önemli hedefleri arasında görüyor. Hastaların yarınki ihtiyaçları için bugünden çözüm üretmek adına çalışmalarına hız kesmeden devam eden Roche, toplumlara ve sağlık hizmetlerine daha fazla katkı sağlamanın yollarına odaklanıyor.Şantiyede hassas işlerHilti’nin yazılımına emanet
İnşaat sektörü dijital dinamiklere kolay ve hızlı adapte olabilen esnek bir endüstri olarak dijital dönüşümün nominal faydalarından yararlanmaya başladı. Tehlikeli iş kolları arasında gösterilen inşaat sahalarında güvenliği maksimize edecek, karmaşık iş süreçlerini kolaylaştıracak, insan iş gücüne destek olacak ve prosesleri hızlandıracak dijital alt yapılar, inşaat ekosisteminde giderek daha fazla öne çıkıyor. Rekabetçi kalma, pazar payını koruma ve artırma, maliyeti düşürürken verimliliği maksimize etme, kaliteli hizmet, bütçe planlamasına uygun ve zamanında proje teslimi ile maksimum güvenlik gibi konularda dijital dönüşüme büyük iş düşüyor. Bütünleşik hizmet kapsamıyla inşaat profesyonellerinin iş ortağı olmayı hedefleyen Hilti ise geliştirdiği yazılımlarla şantiyelerdeki ve proje ofislerindeki süreçleri çok daha verimli ve etkin hale getirerek sektördeki dijital dönüşüme öncülük ediyor.
Sadece ürün ve hizmet sunmanın ötesinde sürdürülebilir değer yaratmayı misyon edinen Hilti, sektörün değişen ihtiyaçlarına dijital çözümleriyle yanıt veriyor. Ankraj uygulama tasarımları için geliştirilen bulut tabanlı yazılımı PROFIS Engineering ile tek bir platform üzerinden bağlantı elemanlarının tasarım süreçlerini dijitalleştiren Hilti, inşaat sahalarını geleceğe hazırlıyor. Hilti’nin ‘İş Ortağı’ olma prensibinin bir ürünü olan PROFIS Engineering, inşaat profesyonellerin en karmaşık ve zorlu bağlantı detaylarına sahip projelerin bile üstesinden kolaylıkla gelmelerini sağlıyor. Tasarım süresini kısaltan ve üretkenliği artıran bu yazılım, gelişmiş hesaplama yeteneği sayesinde inşaat sahalarındaki hata riskini minimize ederek kesin çözümler sunuyor.
PROFIS Engineering ile hataya yer yok
Tasarım ofislerinde, yüklenici firmalarda ve şantiyelerde çalışan mühendisler için ihtiyaca özel çözümler sunan PROFIS Engineering yazılımı, uygulama sahasına giden bilgi akışını kolaylaştırarak hem tasarımdaki hem de uygulamadaki hataları minimize ediyor. SAP 2000, STAAD.PRO gibi yapısal analiz yazılımlarından PROFIS yazılımına otomatik yük transferi yapılarak mühendislerin doğruluğu artırmasına ve zaman tasarrufu sağlamasına yardımcı oluyor. Yüklenici firmalar ise TS EN 1992-4’e uygun olarak tüm bağlantı elemanlarının yük hesaplarını kontrol edip, kapsamlı rapor oluşturabiliyor. Rijit ve esnek taban plaka analizi sayesinde spesifikasyonların doğruluğundan emin olmayı sağlayan bu yazılım, bulut tabanlı olduğu için internet bağlantısı üzerinden tek bir sistemle kontrol edilebiliyor. Verileri güncel olarak tutan bulut tabanlı platform, tasarımlara istenilen cihazdan ve istenilen yerden erişmeyi sağlıyor.
Her süreçte en güvenilir çözüm ortağı
Hilti’nin PROFIS Engineering yazılımı, gelişmiş özellikleri sayesinde inşaat sahalarının birçok noktasında verimli ve güvenli bir çalışma prosedürü yaratıyor. Beton ve tuğlada kullanılan ankraj sabitleme tasarımında kullanılabilen bu yazılım, betona monte edilen bağlantı elemanlarının tasarımında da inşaat profesyonellerinin işini kolaylaştırıyor. Ankrajların ve taban plakalarının CAD/BIM modelleri için gerekli yol haritasını oluşturan PROFIS Engineering; mekanik ve kimyasal ankraj elemanlarının optimum bir şekilde boylarının ve adetlerinin belirlenmesi, malzeme listelerinin çıkarılması ve hesaplanmasında da görev alıyor. Ankraj tipi ve boyutları, taban plakası ve ankraj yerleşimlerinin kontrolünü yönetebilen bu yazılım sayesinde Hilti, şantiyelerin dijital çözüm ortağı olarak süreçlere hız kazandırıyor.
Daha hızlı hesap, daha kesin çözüm
En zorlu ankrajlama projelerini kolaylaştıran PROFIS Engineering; beton malzemesi, taban plakası, kaynak ve takviye gibi çelik-beton bağlantılarındaki farklı elemanların hesaplamalarını ve analizlerini iterasyon yöntemi ile yapıp, hesaplara ait dokümantasyonu sağlayabiliyor. En yeni teknolojiye sahip bu yazılım, kullanıcıların ilgili hesaplamaları tek bir yazılım üzerinden yapabilmesini sağlıyor. Ankraj ve taban plakası hesaplarının birleştirilmesi, toplam dizayn süresini de önemli ölçüde kısaltıyor. Hesaplama yeteneğiyle inşaat süreçlerini ciddi oranda kolaylaştıran ve zaman avantajı sağlayan yazılım, sonradan bağlanan ankrajlar, taban plakası, berkitmeler ve kaynaklar dahil bütün bağlantı detayının analizini de yapabiliyor. Tüm bağlantıyı modelleme, hesaplama ve raporunu kolaylıkla oluşturma imkanı sunuyor.
İş ortağı modeli ile bir yazılımdan çok daha fazlası
Tasarımdan proje teslimine kadar iş ortağı olarak inşaat profesyonellerinin yanında yer alan Hilti, PROFIS Engineering yazılımı kapsamında mühendislik ekibi ve teknik uzmanlarıyla ilgili tasarım metodolojisi ve yönetmelik hükümleri hakkında eğitimler de veriyor. Doğru bağlantı elemanını seçmek yalnızca inşaat sırasında değil, tasarım aşamasında da zamandan ve paradan tasarruf etmeyi, istenmeyen sürprizlerden kaçınmayı sağlıyor. Ankrajlar ve bağlantı tiplerinden tasarım esasları ve konseptlerine, gerçek hayattan örnekler ve yazılım uygulamalarından verimli ürün seçimi ve tasarım optimizasyonuna kadar birçok konu zengin eğitim modülü içinde yer alıyor. İş ortağı olma misyonunun gerekliliği olarak verilen bu hizmet, inşaat profesyonellerinin yetkinliklerini geliştirmelerinde, ilgili yönetmelik ve onaylara hâkim olmalarında ve saha uygulamalarında deneyim elde etmelerinde önemli kazanımlar sağlıyor.
AYDIN BÜKE ve İPEK MİNE SONAKIN’IN KALEME ALDIĞI EŞSİZ BAROK MÜZİK İNCELEMESİ MÜZİĞİ YARATANLAR, EPSİLON LOGOSUYLA YENİDEN BASILDI!
Akademisyen, müzisyen ve yazar Aydın Büke ile arp sanatçısı ve besteci İpek Mine Sonakın’ın birlikte hazırladıkları Müziği Yaratanlar-Barok Dönem adlı kitap, bugüne dek yazılmış en kapsamlı barok müzik incelemelerinden biri. Barok müziği okumak, anlamak, görmek ve dinlemek isteyen herkes için gerçek bir başvuru kitabı niteliğindeki eser, yenilenen baskısıyla Epsilon tarafından yeniden yayımlandı. Bestecilerin yaşam öykülerinin, önemli yapıtların nota örnekleri ve incelenmelerinin yer aldığı Müziği Yaratanlar-Barok Dönem’in yeni basımında bulunan QR kodlarında ise dinlemeye hazır müzik listeleri klasik müzik hayranlarını bekliyor.
Aydın Büke ve İpek Mine Sonakın’ın, Barok Dönem müziğini her yönüyle mercek altına aldığı Müziği Yaratanlar-Barok Dönem adlı kitap, Epsilon logolu yeni baskısıyla raflarda yerini alıyor. Klasik müzik dünyası için çok önemli bir kaynak niteliği taşıyan kitapta, Avrupa’nın farklı bölgelerindeki bestecilerin yaşam öyküleriyle birlikte bu bestecilerin önemli yapıtlarının nota örnekleri ve grafiklerle incelenmesi, okuyucu için müziği görünür ve anlaşılır kılıyor. Müziği Yaratanlar-Barok Dönem’in her bölümü için hazırlanmış ve kitap içine yerleştirilmiş QR kodları ile hemen ulaşılabilen çalma listeleri ise, incelenen yapıtların tümünü dinlemeye olanak sağlıyor.
1500’lü yılların sonlarında, ileride barok olarak adlandırılacak dönemin başlangıcında, birbiriyle çatışmakta olan iki kurum, sanatı ve sanatçıları yeni yapıtlar üretme konusunda yüreklendiriyordu. Bunlardan biri, Protestan başkaldırının ardından eski gücünü toplamak için sanatın kitleleri etkileme gücünden yararlanmak isteyen Katolik Kilisesi diğeri ise kiliseye karşı kendi gücünü göstermek isteyen soylu kesim ve krallardı. Her iki kurum da mimariyi, güzel sanatları ve müziği en iyi biçimde kullanabilmek için âdeta yarışa girmişti. Krallar ve soylular, iktidarlarının sarsılmaz gücünü göstermek için mimarlardan görkemli yapılar inşa etmelerini istiyorlardı. Uçsuz bucaksız parklar içinde geniş ve büyük pencereli, ışığı olabildiğince içeri yansıtan saraylar yapılıyor, ardından bu yapıların duvarları tablolar ve aynalarla süsleniyordu. Sarayların çevresindeki kentler de yeniden yapılanıyor, geniş meydanlar, süslü merdivenler yardımıyla insanların yaşadıkları ortamın bir tiyatro sahnesine dönüştürülmesi için çaba harcanıyordu sanki. Aslında hepsinin arkasında belki de yaşamı bir tiyatro oyunu, dünyayı da bir sahne gibi görmek vardı. Sahne, oyun için dekorlarla süslenmeliydi. Tıpkı aynı dönemde yaşayan Shakespeare’in pek çok oyununda vurguladığı gibi “tüm dünya bir sahne” idi…
Aydın Büke ve İpek Mine Sonakın’ın Müziği Yaratanlar-Barok Dönem adlı kitabı, Epsilon logosuyla raflarda ve internet satış sitelerinde!