Ekonomi-teknoloji haberleri (16.11.2021)
Türkiye, E-Ticaret’e Katılımda Dünya İkincisi
Türkiye, internet kullanıcılarının online ürün ya da hizmet satın alma oranında dünya ikinciliğine yükseldi.
İngiltere merkezli global sosyal medya ajansı We Are Social’ın Hootsuit ile birlikte yaptığı “Ekim 2021 Dijital Dünya” araştırmasında, 16-64 yaş grubundaki internet kullanıcılarına bir önceki hafta içinde online mal veya hizmet satın alıp almadıkları soruldu.
Tayland’ın yüzde 69,2 ile ilk sırayı aldığı araştırmada, Türkiye ikinciliği yüzde 65,1’lik oran ile Güney Kore ile birlikte paylaştı.
E-Ticaretin en yaygın olduğu ülkelerden Çin’de bu oran yüzde 64, İngiltere’de yüzde 63,3, ABD’de yüzde 56,9 olarak gerçekleşti.
TÜRKİYE GEÇEN YIL 22. SIRADAYDI
Türkiye’nin ilk para iadeli alışveriş sitesi Avantajix.com’un kurucu ortağı Güçlü Kayral, önceden yılda bir kez yapılan araştırmanın bu yıl her çeyrekte tekrarlandığını anımsatarak, “2020’de ilk 3 sırayı Endonezya, İngiltere ve Tayland paylaşırken, 22. sıradaki Türkiye dünya ortalamasının bile altında kalmıştı. Temmuz 2021’de Türkiye ilk kez dünya ortalamasının üzerine çıkmış; yüzde 44,5’luk oranla 12. sırada yer almıştı. Türkiye, e-ticarete yeni katılımın en yoğun olduğu ülke konumunda. Bu ivme devam ederse, 2022’de dünyada açık ara lider olacaktır“ diye konuştu.
41,6 MİLYON KİŞİ ONLİNE ALIŞVERİŞ YAPIYOR
Araştırmanın 16-64 yaş grubundaki internet kullanan 55,5 milyon kişiyi kapsadığını ifade eden Güçlü Kayral, şunları söyledi:
“Önceki yıllarda araştırmaya katılanlara son bir ayda online alışveriş yapıp yapmadıkları soruluyordu. Bu yıl soru, bir önceki haftada online alışveriş yapılıp yapılmadığı şeklinde değiştirildi. Son bir haftada alışveriş yapanların oranı yüzde 65,1 ve bunun sayısal karşılığı 36,1 milyon kişi. Son 1 ayda online alışveriş yapanlar sorulduğunda oran yüzde 75’lere çıkıyor. Bunun da karşılığı 41,6 milyon kişi. Türkiye’de hem internetten alışveriş edenlerin sayısı hem de alışveriş sıklığı artıyor.”
GENÇLİĞİN KALESİ MANEVİYATTIR
Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) Kayseri şubesi bir dizi ziyaret kapsamında Anadolu Gençlik Derneği’nin misafiri oldu.
Ziyarete ilişkin açıklama yapan ASKON Kayseri Başkanı Ali Özcan, “Ülkemizin en köklü teşkilatlarından bir tanesi olan ve maneviyata verdiği önem ile gençliğin kalesi durumundaki Anadolu Gençlik Derneği’ni ziyaret ettik. Kapısını çaldığımızda her zaman güler yüzlü olmaları ile kalbe ferahlık veren abilerimiz ve kardeşlerimizle bir araya geldik. Ülke gündemi ne olursa olsun ahlaki değerlerimizi temel alan bakışıyla önemle bir yere sahipler. Kayserimize yaptıkları güzel hizmetler için kendilerine teşekkür ederiz” dedi.
Anadolu Gençlik Derneği Başkanı Metin Aydınözü ise yaptığı konuşmada “ASKON ve Ali Özcan başkanımıza çok teşekkür ediyoruz. Bugün bizleri ziyaret etmeleri bizi ziyadesiyle memnun etti. Gençliğimiz dertleri ile dertlenmeye devam ediyoruz. Bizlerin bu derdini paylaşan başkanımız ve yönetimine teşekkür ediyorum. İyi ve öncü bir gençlik düşünüyorsak bunun temel noktasında ahlak ve maneviyat yer alıyor. Gençliğin kalesi olan maneviyata sahip çıkabilirsek en büyük adımı atmış oluruz” açıklamasında bulundu.
İndirim döneminde 3 milyar TL ticaret hacmi öngörülüyor
Tedarik zinciri yönetiminde verdiği katma değerli lojistik hizmetleriyle 30 yılı aşkın süredir ulusal ve uluslararası markaların çözüm ortağı olan Sertrans Logistics’in Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş, indirim dönemi olan kasım-aralık aylarında 10 milyon adet ürün çıkışıyla yaklaşık 3 milyar TL’lik bir ticaret hacmi öngördüklerini belirtti. Geçtiğimiz yıl 2 bin 500 kişilik bir kadroyla süreci yöneten Sertrans Logistics’te bu yılki sayının 3 bin 500’e çıkması öngörülüyor. 2020’de yüzde 99,6 büyüme oranıyla dünyada en hızlı büyüyen ülke konumunda olan Türkiye e-ticaret sektörü, beraberinde lojistik sektörü gibi sektörlerin de hacmini genişletiyor ve iş yapış şeklini dönüştürüyor. Sertrans Logistics olarak kasım-aralık aylarında gerçekleşen indirim döneminde 3 milyar TL ticaret hacmi öngördüklerini dile getiren Sertrans Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş, “Büyük indirim dönemleri gibi taleplerin en üst seviyelere ulaştığı dönemlerde kapasite ve kabiliyetleriniz çok daha fazla ön plana çıkıyor. Zira bu dönemde hiç olmadığı kadar esnek bir iş yapış tarzına sahip olmak şart. Gerek depolama kapasitenizin gerekse insan kaynağı altyapınızın ani dalgalanmalara cevap verebilecek yetkinlikte olması gerekir. Bu esneklik bizim en kuvvetli ve tecrübeli olduğumuz alan. Şirket olarak bir diğer önemli avantajımız ise 30 yılı aşkın taşımacılık deneyimi ile 10 yılı aşkın e-ticaret lojistiği deneyiminin bir arada olması. Zira bu deneyim müşterilerimizin tüm lojistik ihtiyaçlarını tek çatı altında çözebilme imkânı sağlıyor bize. Bu da e-ticaretin en temel beklentileri olan hız ve verimlilik noktasında bize ve tabii ki müşterilerimize önemli avantajlar kazandırıyor” diyor. “Hedefimiz 10 milyon adet ürün çıkışı yapmak” Şirketlerin yıl içinde toplam yapılan e-ticaret cirosunun yaklaşık dörtte birini kasım-aralık döneminde yaptıklarını söyleyen Keleş, “Bu yıl özelinde sektör genelinde bir önceki yıla göre yüzde 80-85 bandında bir büyümeyle 100 milyar TL’ye yakın bir e-ticaret cirosunun gerçekleşmesini öngörüyoruz. Bu dönemin 1,2 milyarın üzerinde bir sipariş adediyle kapanması kuvvetle muhtemel. Sertrans özelinde geçtiğimiz yılı 6 milyon adetlik sipariş adediyle kapattık. Bu yılki hedefimiz 10 milyon adet ürün çıkışı yapmak. Bu anlamda Sertrans depolarında bu yılki kış indirim döneminde yaklaşık 3 milyar TL’lik dönmesi yüksek ihtimaldir. Geçtiğimiz yıl 2 bin 500 kişilik bir kadroyla süreci yönettik. Bu yıl sayının 3 bin 500’e dayanması öngörüyoruz. Tabii bu sayı ihtiyaca göre anlık olarak daha yukarı seviyelere çıkartılabilir” ifadelerini kullanıyor.Türkiye Black Friday’i sabırsızlıkla bekliyor
Gelişen teknolojiler sayesinde araştırma dünyasında öne çıkan online anketlerin daha fazla kişiyle, daha kısa sürede ve daha az maliyetle yapılmasını sağlayan Havucum.com, alışveriş yapmak için yılın beklenen dönemi Black Friday özelinde yaptığı anket sonuçlarını açıkladı. Katılımcıların yüzde 77’si Black Friday döneminde alışveriş yaptığını belirtti. Alışveriş yapmak için yılın beklenen dönemi geldi çattı. Dünya çapında birçok marka ve alışveriş sitesinin çeşitli indirimler yaptığı Black Friday (Efsane Cuma) bu yıl da erken geldi. Kasım ayı itibariyle indirim ve kampanyalarını duyuran markalara talep arttı. Alışveriş furyası başladı Ankete katılanların yüzde 77’si Black Friday döneminde alışveriş yaptığını belirtiyor. Alışveriş yapmadığını belirten yüzden 23’lük dilimde yer alan kişilere nedeni sorulduğunda bir kısım ekonomik sebeplerden dolayı alışveriş yapmadığını ifade ederken diğer bir kısım da indirim döneminin aslında bir aldatmaca olduğunu düşünüyor. Alışveriş için en çok tercih edilen yerler yüzde 50 ile e-ticaret siteleri oldu. Bunu takiben katılımcıların yüzde 9’u fiziki mağazalardan, yüzde 41’i ise hem e-ticaret siteleri hem de mağazalardan alışveriş yaptığını belirtti. Alışveriş yapanlara ne kadarlık ürün satın alındığı sorulduğunda ise yüzde 54’ü ihtiyacı kadar alışveriş yaptığını, yüzde 28’i indirim döneminde ortalama 3-5 parça satın aldığını ve yüzde 18’i indirimden dolayı ihtiyaç dışı ürünler aldığını belirtti. En çok tercih edilen ilk 5 ürüne bakıldığında yüzde 90 ile hazır giyim başta gelirken, onun ardından sırayla yüzde 60 ile kozmetik, yüzde 58 ile elektronik, yüzde 41 ile takı ve yüzde 37 ile oyuncak yer aldı. Ödemelerde yüzde 83 oranında kredi kartı kullanıldı Ödemelerin yüzde 83’ünde kredi kartı, yüzde 9’u nakit ve yüzde 8’i debit kart yani banka kartı tercih edildi. Alışveriş yapanların yüzde 68’i indirim döneminde ortalama 200 TL ve üzeri bir harcama yaptığını belirtti. Konuyla ilgili görüşlerini aktaran havucum.com Kurucu Ortağı Deniz Alpay, “Black Friday indirimleri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de oldukça ilgi görüyor. Özellikle yılın sonuna yaklaşırken markaların Kasım ayı indirimlerinin olacağını bildiğimiz için toplum olarak acil ihtiyaçlarımız dışında satın almak istediğimiz ürünler için indirimleri bekler olduk. Anket sonucunda bir diğer gözlemlediğimiz ise en çok alışveriş yapılan saatin mesai bitiminde olduğuydu. Katılımcılarının yüzde 40’ı alışveriş yaptığı saat aralığını 18.00-00.00 olarak belirtirken, yüzde 30’luk kısımsa gece yarısından sonra alışveriş yaptığını paylaştı. En az tercih edilen zaman ise yüzde 3 ile 09.00-12.00 olduğu gördük” dedi.Dijitalleşmenin kurallarını baştan yazan ProManage Win Fuarı’na damga vurdu
Dünya genelinde 300’den fazla fabrikanın dijital dönüşümüne rehberlik eden Doruk, Avrasya’nın lider sanayi fuarı Win Eurasia’da yer aldı. 10-13 Kasım tarihleri arasında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen fuarda dijitalleşmede devrim yaratan ProManage Cloud ve kamera görüntülerini dijital veriye çeviren Computer Vision’ı tanıtan şirket, katılımcılardan yoğun ilgi gördü. Dijitalleşmeyi bir kutuya sığdıran ve dijital dönüşümün önündeki 7 engeli kaldıran ProManage Cloud ziyaretçilerden tam not alırken birçok ulusal ve uluslararası yatırımcının da yakın markajına girdi. Fuar boyunca iki farklı panelde üretim yönetiminde dijitalleşmeye dair önemli bilgiler veren Doruk, hibrit ve fiziki olarak iş dünyasının önemli temsilcilerini ağırladı.
Türkiye’de üretim yönetiminde dijitalleşme pazarını inşa eden Doruk, sadece imza attığı teknolojileriyle değil sektörün gelişimine değer katan fuarlarda da yer alarak fark yaratıyor. Bu yıl 10-13 Kasım tarihleri arasında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşen Win Eurasia Fuarı’na katılan şirket, üretim operasyonları yönetim sistemi ProManage’ın çığır açan teknolojisi Cloud ile çok sayıda ziyaretçiyi standında ağırladı. KOBİ’ler başta olmak üzere dijital dönüşüm yatırımı yapmak isteyen sanayicilerin yoğun ilgi gösterdiği teknolojiyi deneyimlemek isteyenlere demo sürümü sunuldu. Ayrıca geleceğin akıllı fabrikalarının başrolleri arasında yer almaya hazırlanan Computer Vision da fuarın en dikkat çeken inovatif teknolojileri arasında yer aldı. Fuar boyunca iki farklı panelde üretim yönetiminde dijitalleşmeye dair önemli bilgiler veren Doruk, dijitalleşme çözümleriyle ilgi odağı oldu.
ProManage Cloud, ulusal ve uluslararası sayısız yatırımcının dikkatini çekti
Fuarda dijitalleşme rüzgarları estiren ProManage Cloud, dijitalleşmenin önünde görülen 7 farklı engeli ortadan kaldırarak özellikle KOBİ’lerin dönüşümlerini büyük oranda kolaylaştırıyor. Ürün; sadece makine ve üretim izleme fonksiyonlarıyla başlayan, kolay kurulan ve hızlı öğrenilen yapısıyla işletmelere dijitalleşme konusunda faydalı bir başlangıç yapabilme imkânı sunuyor. ProManage Cloud teknolojisi, KOBİ’lerin üretim yönetimini dijitalleştirirken seri üretimde kaliteyi koruyor, verimliliği maksimize etmeye katkı sunuyor. Dijitalleşmede oyunun kurallarını değiştirmeye hazırlanan ProManage Cloud, az eforla kurularak iş gücü engelini ortadan kaldırıyor. Bu ürün sayesinde KOBİ’ler işletmelerini mobil cihazlardan izleyebiliyor, üretim miktarını ve makinelerin çalışıp çalışmadığını anlık olarak takip edebiliyor. ProManage Cloud kapsamında farklı paket seçenekleri ve uygun bütçeler sunan Doruk, KOBİ’ler başta olmak üzere tüm üreticileri hızla dijitalleştirmeyi hedefliyor.
Kamera görüntülemesinin anlamlandırılması teknolojisi fuarın ilgi odağı oldu
Fuarda tanıtılan bir diğer çözüm olan ve kamera görüntülerini dijital veriye dönüştüren yenilikçi teknoloji Computer Vision da ziyaretçilerden tam not aldı. Görüntüüzerinden sayısal veya sembolik olarak bilgi üretmek için sayısal görüntü oluşturma, işleme, analiz etme ve anlamlı hale getirme teknolojisi Computer Vision, geleceğin akıllı fabrikaları için büyük kolaylık sağlıyor. Bağımsız olarak ya da bir MES’e entegre şekilde çalışabilen yapay zekâ destekli bu teknoloji, işletmelerin karar destek sistemlerini güçlendirmek isteyen yatırımcılar için ideal bir çözüm sunuyor.
Sektörün duayen isimleri ve ziyaretçilerle Win Eurasia panellerinde buluştu
Endüstriyel dönüşüm temasının işlendiği fuarda teknolojilerinin yanı sıra bilgi ve tecrübelerini de paylaşan Doruk, çok sayıda panelde online ve fiziki olarak dinleyicilerin karşısına çıktı. Fuar kapsamında WIN EURASIA Hybrid Talks programına konuk olan Doruk Yönetim Kurulu Üyesi ve ProManage Corporation Genel Müdürü Aylin Tülay Özden, pandemi sürecinde dijital dönüşümün bir zorunluluk haline geldiğini ve üretim operasyonlarını dijitalleştiren KOBİ’lerin büyük avantaj sağladığını şu sözlerle vurguladı: “KOBİ’ler, pandemi sürecinde üretim operasyonlarını daha kaliteli ve verimli yönetebilmek için çeşitli dijital araçlardan yararlandılar. Özellikle ihracat yapan KOBİ’ler, birçok sektörün daraldığı pandemi döneminde kazanç sağladı. Biz de yapay zekâ destekli servis yazılımları kullanarak firmaların dijital alt yapılarını uzaktan kurduk. Değişen dünya düzeninde dijital araçları kullanan KOBİ’ler ise daha sağlıklı, hızlı, verimli ve güvenilir bir çalışma hayatı inşa edebildi. Biz de Doruk olarak, KOBİ’lerin üretim operasyonlarını yürütürken hız, kalite, şeffaflık gibi kazanımları dijital araçlarla sunarak iyileştirme ve teslim koşulları gibi kriterleri yerine getirmelerini sağlıyoruz.”
“Kayıpların yüzde 80’i makinelerden değil planlama hatasından kaynaklanıyor”
Fuarın ilk günü gerçekleşen panelde tedarik zincirinde dijitalleşmenin etkisine değinen Aylin Tülay Özden; “Tüm dünyada ana sanayi ve tedarikçilerin entegrasyonunun nasıl sağlanacağı konusu tartışılıyor. Sanayi tarafında OEM’ler; ürünün maliyetini düşürmek, daha ekonomik, daha müşteri odaklı olabilmek için tedarik grubuyla birlikte bir kısım faaliyetler yapmak istiyor. Tedarikçiler ise gerek satın alırken kâr etmeyi gerekse üretirken daha verimli çalışmayı amaçlıyor. Ancak bunu olabildiğince iç işlerine karışılmadan yürütmek istiyorlar. Bu noktada, devreye iki tarafın da kazanacağı ‘kazan-kazan’ anlayışı giriyor. Tarafların birbirinin hakkına riayet ederek yola devam ettiği bir süreç tanımlanıyor. Burada belli koşullarda, belli kalitede ürünleri teslim etmek üzere görevli olan tedarikçilerin denetlenebilir olmaları ise büyük önem taşıyor, çünkü üretim hattının bir dakika durması bile sanayiciye çok ciddi mali kayıplar olarak geri dönebiliyor. Bunu önlemek için Dijital Operasyonel Yönetimi sistemine entegre olan, IoT teknolojileriyle proses parametrelerini kontrol edebilen sistemler kuran tedarikçilerin işleri büyük oranda kolaylaşıyor. Kalite unsurları kontrol altına alındığında ise iki tarafın da kazandığı bir ekosistem kuruluyor” şeklinde konuştu.Son olarak dijital yatırım yapmak isteyen tedarikçilere seslenen Özden, kayıpların yüzde 80’inin planlama hatasına bağlı olarak ortaya çıktığını ve sadece ekipman denetimi üzerine kurulacak bir yatırımın yüzde 20’lik bir kısmi verimlilik sağlayacağını söyledi. Özden, gerçek bir verimlilik içinse daha bütünsel bir dijital yatırımın gerekli olduğunun altını çizdi.11 Kasım Perşembe günü gerçekleşen diğer bir panelin moderatörlüğünü ise Doruk MES/MOM Dijital Dönüşüm Proje Danışmanı ve Proje Bölüm Müdürü Ahmet Çakırel üstlendi. Akıllı iş çözümlerinin üretim yönetim operasyonlarına olan nominal faydalarına değinilen panelde; ProManage Dijital Dönüşüm ve Değişim Mentörü Devrim Balaban, ProManage Dijital Veriye Dayalı Opex Mentörü ve ProManage Dijital Yalın Üretim ve Yönetim Mentörü Murat Uruş konuşmacı olarak yer aldı. Fuarın son günü gerçekleşen ve Ahmet Çakırel’in panelist olarak katıdığı “Dijital Dönüşümle Türkiye’de Endüstriyel Otomasyon Nereye Evriliyor?” panelinde ise sektörde dijitalleşmeyi domine eden isimler deneyimlerini aktarırken, otomasyonun evrimsel süreci ve geleceği tartışıldı.
Impact Hub İstanbul’un Foodback platformu Türkiye’de bir ilke imza attı
Impact Hub İstanbul’un Foodback platformu, EIT Food desteğiyle Türkiye’de bir ilke imza atarak Annual Food Agenda (AFA) konferansını online olarak gerçekleştirdi. Programda gıda ve tarım ekosisteminden fikir liderlerinin katılımıyla Tohumdan Sofraya Döngüsel Ekonomi, Yok Olma Tehlikesindeki Sektörler, Rejeneratif Tarım Uygulamaları, Atıksız Mutfak & Restorancılık gibi başlıklar etrafında çeşitli oturumlar gerçekleştirildi. Foodback; ana hedefi, tüketicilerin ilgisini çekmek ve tüm değer zincirine dahil ederek tüketicileri yedikleri gıdalar hakkında düşünmeye teşvik etmek olan AFA konferansıyla tüketicilerin gıda sistemini daha iyi anlamalarını sağlamak için gıdayla bağlantılı veya bağlantısız günlük ortamlarda; akademi, endüstri, üreticiler ve tüketiciler arasındaki etkileşimi sağlamayı hedefliyor. G2O Consulting Kurucusu Göksemin Gökalp Özdemir sunuculuğunda online olarak gerçekleşen ve çeşitli konu başlıklarının yer aldığı Annual Food Agenda programında sektör temsilcileriyle her başlık derinlemesine konuşuldu. Annual Food Agenda’nın İletişim Partnerliğini ise Aposto! gerçekleştirdi. Buğday Derneği partnerliğinde gerçekleşen “Topraktan Sofraya Döngüsel Ekonomi” oturumunda Buğday Derneği Strateji Kurulu Üyesi Güneşin Aydemir organik tarımın çıkışını izleyicilere aktarırken, tarım tedarik zinciri içerisindeki yapının yarattığı karbon emisyonuna ve ülkemizdeki gıda atığının büyüklüğüne parmak bastı. Anadolu Efes Sürdürülebilirlik Müdürü Neriman Kalyoncuoğlu ve Doktar’ın Kurucusu Tanzer Bilgen ile gerçekleşen Kırmızı – Mavi Okyanus oturumunda ise Dünyada kolektif bir çabanın gerekliliğinden ve karlılıktan öte, toplumsal stratejilerin önemine yer verildi. Aynı zamanda çiftçilerin bilgiyi nasıl kullanacakları konusundaki eksikliklerinin belirtildiği oturumda Tanzer Bilgen; akıllı tarım teknolojilerinin yaygınlaşmasının sağlayarak, çiftçilik sektörünün daha ilgi çekici hale gelmesini hedeflediklerini iletti. Tüketici ve Üreticiyi Buluşturamamak MGA Tarımsal Danışmanlık Kurucusu Merve Gülistan Aydın moderatörlüğünde gerçekleşen “Yok Olma Tehlikesindeki Sektörler” başlıklı oturumda, Selçuk Aykan – Maya Bozcaada, Selin Arslanhan – ReDis Innovation ve Zafer Kızılkaya – Akdeniz Koruma Derneği gibi önemli isimler yer aldı. Türkiye’deki en büyük sorunun tüketici ve üreticiyi buluşturamamak olduğunu ifade eden Maya Bozcaada Kurucusu Selçuk Aykan, küçük yerlerde bu şekilde bir sorun yaşanmadığını iletti. Tarımın yeni teknolojilere dirençli sektörlerden biri olduğunu belirten ReDis Innovation Kurucusu Selin Arslanhan, “Tarımı dönüştürmek çok kıymetli. Türkiye’de tarımda ve gıdada dönüşümde belli başlı engeller var. Adapte etmeyi başarabilirsek Türkiye’de bu alanlarda daha fazla verim alabiliriz” dedi. Aynı oturumda yer alan Akdeniz Koruma Derneği Başkanı Zafer Kızılkaya, “Elimizdeki önemli kaynağı yok etmeye devam ediyoruz” diyerek, balıkçıların yaşadığı gelir kaybına dikkat çekti. Ekolojik Ayak İzini Azaltmak ve Ekolojik Sürdürülebilirliği Sağlamak Yemek Yazarı ve Danışman Cemre Torun, “Atıksız Mutfak & Restorancılık” başlıklı oturumda “Doğaya en az zararı nasıl verebiliriz” konusunda bir araya geldiklerini ve atıksız restoran, ekolojik ayak izini azaltma ve ekolojik sürdürülebilirliği sağlamayı önemsediklerini ileterek, “Genel atık yönetimi felsefesi, kaynakların doğru kullanımına dayanmaktadır” dedi. Girişimi Bundle Kitchen’ı anlatan Alican Karaca, Bundle Kitchen’da pişen hiçbir yemeğin boşa gitmediğini ve Türk ürünlerini kullanmaya önem verdiklerini belirtirken; ekosisteme yeni giren girişimcilerle birlikte çalışmanın değerinden bahsetti. Aynı Paydaya Gelip Aksiyon Almalıyız Kök Projekt partnerliğinde ve Kök Projekt Kurucularından Semi Hakim moderatörlüğünde gerçekleşen “İklim Krizinin Getirdikleri & Döngüsel Gıda Düzeni” oturumunda, Bee’o Propolis Kurucusu, Gıda Yüksek Mühendisi ve Arı Ürünleri Uzmanı Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı, Boğaziçi Üniversitesi’nden Doçent Doktor Barış Karapınar, Wageningen Üniversitesi ve Araştırma Merkezi’nde Gıda Enformasyonu Grup Lideri olarak görev yapan Görkem Şimşek Şenel ve Etki Yatırımı Danışma Kurulu Genel Sekreteri Onur İlhan yer aldı. Oturumun ikinci yarısında ise gıda ve tarım alanında çalışan girişimler; esular, Local Greens ve Maya Milk sunumlarına yer verildi. Semi Hakim tarafından aynı paydaya gelerek alınacak aksiyonların öneminden bahsedilen oturumda, Aslı Elif Tanuğur Samancı Yeşil Mutabakat çerçevesinde onaylanan kuralların zorunlu hale getirilmesi, hükümet ve devletlerin firmalara kuralların uygulanması için destek vermesi ve ulusal anlamda seferberlik meydana getirilmesinin önemini vurguladı. Barış Karapınar konuşmasında, “Gıda sistemini en fazla etkileyen etmen kuraklık. Mayıs ayında yaşanan kuraklık buğday üretiminde yüzde 22’lik şoklar yaratmaktadır. Bu durum üretici ve tüketiciyi etkilemektedir” dedi. Aynı zamanda üreticilerin yüzde 95’inin iklim değişikliklerinin farkında olduğunu belirten Karapınar, çiftçinin iklim krizinin etkileriyle kendi başına, terk edilmiş durumda olduğunu söyledi. Görkem Şimşek-Şenel, üretim miktarı ve ihtiyacın doğru belirlenmesinin önemini ve tarladan- sofraya gelişen sistemlerde alınacak verilerin doğru alınması gerektiğini iletirken, veri tabanlı yaklaşımlarla gıda geleceğini ve yapay zeka öğrenmesini birleştirebileceğimizi yineledi. Paydaşlarla birlikte hareket edilmesi gerektiğini vurgulayan Onur İlhan, ulusal strateji çalışmaları ve eylem planı meydana getirilmesi gerektiğini belirtti. Kapanış oturumu olan ve Aposto! partnerliğinde gerçekleşen “Annual Food Agenda Manifesto” oturumunda, Impact Hub İstanbul-Foodback Kurucu Ortağı Ayşe Sabuncu, Aposto! Yemek Editörü Berkok Yüksel ve AFA Sunucusu Göksemin Gökalp Özdemir, iki günün değerlendirmesini yaptı. Öne çıkan noktalarına değinen konuşmacılar, ortak çalışmanın önemini bir kere daha vurguladı.Emtia Krizi Sanayicinin Belini Büküyor
2019 yılının Aralık ayında Çin’de ortaya çıkan Covid-19 salgınının tüm dünyaya yayılması ile insan hayatı her yönüyle olumsuz şekilde etkilendi. Hastalığı kontrol altına alabilmek için Dünya ülkeleri çeşitli tedbirleri alırken, zorunlu kısıtlamalar ise ekonomik sıkıntıları beraberinde getirdi. Uluslararası seyahatlerin durdurulması, gümrük kapılarının kapatılması, sokağa çıkma kısıtlamaları sonrasında en büyük dezavantaj ekonominin temel taşlarından biri olan tüketime yansıdı. Talepte azalma yaşandığı gibi kısıtlamalar kapsamında üretim de yavaşlayarak, fabrikalar minimum düzeyde çalışarak durma noktasına geldi. Dolayısıyla ekonominin diğer temel taşı olan arz kanadında da ciddi bir değişim söz konusu oldu. Bu gelişmeler ışığında reel ekonomi ciddi bir küçülmeye doğru gitmeye başladı. Fabrikaların normalden daha az çalışması, insan hareketliliğinin azalması, tüketimin her sektörde belirli oranlarda yavaşlaması bu çalışmada ilgilenilen konu olan emtia piyasalarına da etki ederek önemli bir krize sebep oldu. Kısıtlamalar kalkmış olsa da Pandemi ne yazık ki devam etmekte ve emtia krizi de son yılların en büyük rekoruyla resmen çığ gibi büyüyerek devam etmekte. Sanayicilerin yaşayabileceği dar boğazı öngören EGİAD – Ege Genç İş İnsanları Derneği, tüm sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla “Emtia Krizi” ni masaya yatırdı. Toplantıya Yaşar Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Umut Halaç araştırma ve değerlendirmeleriyle konuk oldu.
Tedarik darboğazlarıyla rekora koşan emtia fiyatları, EGİAD’ın gündemine girerek, BASİFED, EGİFED, İZSİAD ve ESİAD’ın da katılımıyla ayrıntılı olarak değerlendirmeye alındı. Emtia, en son 2011 yılında süper döngüsünde görülen düzeyleri de aşarak, pandemiyle birlikte sarsılan ekonomiye bir kez daha darbe vurdu. İmalat ve hizmet sektöründen gelen veriler, küresel ekonomik toparlanmanın darboğazlar ve emtia fiyatlarının enflasyonist baskılarına takılmaya başladığını gösterdi. Konunun iş dünyası tarafından değerlendirildiği toplantının açılış konuşmasını yapan EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, Türkiye’nin en büyük ihracat pazarlarının bulunduğu Euro Bölgesi’nde, Çin’de, Asya genelinde ve ABD’de tüm üreticilerin aynı dertten muzdarip olduğunu söyleyerek, tüm Dünya ülkelerinin emtia krizi ile karşı karşıya olduğunu dile getirdi.
Domino Etkisi Gibi Kriz
Pandemi başından bu yana büyüyen arz darboğazları ve ona bağlı olarak emtia fiyatlarının 2011’den bu yana en yüksek düzeye gelmesinin, küresel ekonomik toparlanmaya ayak bağı olduğuna dikkat çeken Yelkenbiçer, “Artan hammadde fiyatlarından çip gibi bileşenlerin eksikliğine, limanlardaki yoğunluklardan, lojistik sektöründe çalışan eleman yetersizliğine kadar tedarik zincirindeki sıkıntılar küresel ekonominin önündeki en büyük sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Dünya genelinde Covid-19 virüsünün neden olduğu pandemide 2 yılı geride bırakıyor olacağız. 2020 yılı Mart-Nisan-Mayıs aylarında dünya virüse karşı kendini korumaya aldı. Evlere kapandık, sanayide çarklar durdu. Haziran ayıyla birlikte çarklar tekrar dönmeye başlayınca arz, biriken talebe yetişemedi. Dünya’da arz-talep dengesi sağlanamadı. İhracatçı ihraç edeceği ürünleri üretmek için hammadde bulmakta zorluk yaşarken, bütün zorluklara rağmen üretimini yaptığında da ürününü göndermek için konteyner bulamadı. Konteyner bulduğunda ise astronomik navlun fiyatlarıyla karşı karşıya kaldı. Deniz nakliyecileri, pandemi döneminde daha karlı olduğu için Çin ve ABD hattına yoğunlaşırken, ABD’de de pandeminin ağır yaşanması nedeniyle limanlara ulaşan konteynerlerin ABD’nin içine dağılımı ve geri dönüşlerinde aksamalar yaşandı. Çin, dünya konteyner trafiğini kendi lehine bozacak adımları hızla attı. Bu da ticaretin ritmini bozdu. Tüm bu birbiri ardına gelen olgular aslında domino etkisi gibi dünya ticaretine ket vurdu” dedi.
Emtia fiyatlarında ciddi bir yükselişin olduğuna dikkat çeken Yelkenbiçer, “Trilyonlarca dolarlık hükümet teşvikleri ve dünyanın en büyük hammadde tüketicisi Çin’den gelen talebin de yardımıyla emtia fiyatlarında güçlü bir yükseliş var. Analistlere göre bu emtiada 19’uncu yüzyıldan bu yana 5’inci yükseliş turunun başlangıcı” dedi.
Yaşar Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Umut Halaç ise, konuşmasına krizin hem hastalık hem merhem olabileceğini belirterek başladı. Emtia krizinin başlıca nedenlerini Dünya ve Türkiye açısından maddeleyerek özetledi. Halaç şu şekilde konuştu: “Dünya açısından baktığımızda emtia krizinin nedenleri; pandemi, pandemi sonrası seçilen ekonomi politikaları, kuraklık, lojistik hizmetlerinde aksamalardır. Türkiye açısından baktığımızda ise, tercih edilen ekonomi politikaları, döviz kuru hareketliliği, enflasyonist baskılar olarak sıralanabilir” dedi. Fiyat artışlarının alıcıları stok yapmaya yönlendirdiğini, bununla birlikte finansman kaynağı sorununun ortaya çıktığına dikkat çeken Halaç, “Arz eksikliğinden, döviz kuru değişikliklerinden, ticari rotaların değişmesinden ve iş yapış biçimlerinin farklılaşmasından dolayı büyük sıkıntılar yaşanmakta. Bu sıkıntıların da kısa vadede düzelmeyeceği görülmekte. Türkiye’nin durumunu Bağımlı Finansallaşmayla açıklanabilir. 2021’i Türkiye açısından bugünkü performansı ile yine de yüzde 5 – 5.5 büyüme oranıyla tamamlayabileceğini söyleyebiliriz. Bu büyüme 2022’nin ilk çeyreğinde de gerçekleşebilir ancak ikinci çeyrekten itibaren hem enflasyon hem durgunlukla karşılaşabiliriz. Ülkemizde kriz stratejisinin belirlenmesinin şekli değişti. Daha kısa vadeli politikalarla sorunlara yaklaşılır olduk ki bu hiç iyi bir şey değil. Tek çıkışın ekonomik büyüme olduğu düşünülmekte. Ekonomik büyüme adil dağıtılmadığı sürece herkesin başına dert olabilir” dedi.
Dikkat! e-Fatura, e-Arşiv ve e-İrsaliye’de yeni dönem başlıyor ve kapsam genişliyor
Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) tarafından, 30923 sayılı Resmi Gazete’de 19 Ekim 2019 tarihinde yayımlanan 509 sıra nolu Vergi Usul Kanunu (VUK) Genel Tebliği’nde değişiklik yapılmasına dair, Tebliğ hazırlandı. 10 Kasım 2021 tarihli yayınlanan Tebliğin taslağına göre, e-Fatura, e-Arşiv Fatura ve e-İrsaliye uygulamalarında yeni dönem başlıyor ve kapsam genişliyor.
Ülkemizde başarıyla yürütülen e-Belge (e-Fatura, e-Arşiv Fatura, e-İrsaliye, e-Defter vb) uygulamalarına bugüne kadar yaklaşık 500 bin firma girdi ve bu rakam her 6 işletmeden birisinin e-Belge süreciyle dijitalleşme sürecine girdiğini gösteriyor. Geriye kalan diğer işletmelerde, GİB tarafından açıklanan yeni tebliğler ile kademeli şekilde kapsama girmeye devam ediyor. İşletmeler, Uyumsoft e-Uyum dijital dönüşüm uygulamaları sayesinde, işlerini uçtan uca zaman ve mekan bağımsız yönetiyor. e-Uyum, e-Fatura, e-Arşiv Fatura, e-İrsaliye, e-Defter gibi e-Belge uygulamalarında hizmet sunuyor.
VUK Genel Tebliği’nde sıra no 509’da yapılan değişiklikler neleri kapsıyor?
1-e-Fatura zorunlu geçiş haddi 5 milyon TL’den 2021 hesap dönemi için 4 milyon TL’ye, 2022 ve sonrası yıllarda 3 milyon TL’ye düşürülüyor.
2-Aracı Hizmet Sağlayıcıları, İnternet Ortamında İlan Yayınlayanlar, İnternet Reklamcılığı Hizmet Aracılarının e-Arşiv Fatura’ya geçişine artık “Kendilerine veya Aracı Hizmet Sağlayıcılarına Ait İnternet Sitelerinde veya Diğer Her Türlü Elektronik Ortamlarda Mal ve Hizmet Satışını Gerçekleştiren” mükellefler de dahil oldu. Eğer mükellef 2020 ve 2021 hesap dönemleri için 1 Milyon TL, 2022 veya müteakip hesap dönemleri için 500 Bin TL ve üzeri brüt satış hasılatı (veya satışları ile gayrisafi iş hasılatı) olanların, e-Fatura uygulamasına geçiş zorunluluğu getiriliyor.
3-Gayrimenkul veya taşıt alımı – satımı yapan, inşaatını yapan, kiralama işi yapan firmalar, (yani kiralama şirketleri, galericiler, emlakçılar vb.) 2020 ve 2021 cirosu 1 milyon TL’nin üzerinde olanlar, 2022 cirosu ise 500 bin TL’nin üzerinde olanlar zorunlu olarak e-Fatura’ya geçecek.
4-Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan veya belediyelerden yatırım veya işletme belgesi almak suretiyle, konaklama hizmeti veren otellere, e-Fatura kullanma zorunluluğu geliyor.
5-e-Fatura mükellefi olmayan firmaların, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın “e-Arşiv Fatura Portali” üzerinden; vergi mükelleflerine kesilen fatura tutarı 10 bin TL, vergi mükellefi olmayanlara kesilen fatura tutarı ise ilgili yılın fatura düzenlenme haddine çekiliyor. (2021 fatura düzenleme haddi 1.500 TL’dir)
6-İrsaliye yerine geçen evraklar yerine (e-Arşiv Fatura’nın kağıt çıktısı, ÖKC fatura bilgi fişi) artık sevk irsaliyenin bir örneği ile de sevk yapılabilmesi için GİB standartlarına uygun ve sorgulanmasına olanak sağlayacak özel kod içeren bir belge olması zorunluluğu getiriliyor.
7-e-İrsaliye zorunluluğu daha önce 25 milyon TL üzerinde olan firmalar içindi. Bundan sonra, 2021 yılı için cirosu 10 milyon TL’nin üzerinde olan firmalar, e-İrsaliye faturaya geçmek zorunda olacaklardır. Ayrıca, demir ve çelik veya çelik eşyaların imalatını, ihracatını, ithalatını yapan firmalarda, e-Fatura mükellefi olma şartı aranmaksızın, e-İrsaliye uygulamasına geçmeleri zorunluluğu geliyor.
8-Döviz alım satım belgesiyle ilgili olarak da, e-Döviz alım satım belgesinin adı, bundan sonra, e-Döviz ve kıymetli maden alım satım belgesi” olarak değişiyor. Buradan yapılan kıymetli madenlerin alım ve satımında bu belgenin düzenlenmesi gerekiyor.
Ustaya Özel’e, Felis’ten ödül
TotalEnergies’in araç bakım ve onarım servislerine sunduğu platform ‘Ustaya Özel’, bir yılını doldurmadan başarısını tescilledi. ‘Ustaya Özel’ platformu, pazarlama iletişiminde yaratıcılık, etki ve kaliteyi ödüllendiren Felis Ödülleri’nde Marka Deneyimi ve Aktivasyonu kategorisinde en iyi seçildi.
Total Turkey Pazarlama ve Teknoloji Direktörü Fırat Dokur, Türkiye’de madeni yağlar alanında ilk ve tek olan uygulamanın prestijli bir ödüle değer görülmesinin kendilerini mutlu ettiğini söyledi. Dokur, “Ustaya Özel uygulamasını geçtiğimiz mart ayında ‘İyi yağ, en özel ustayla buluştu’ sloganıyla hayata geçirdik. Hedefimiz, TotalEnergies ve ELF markalarıyla madeni yağlar alanındaki global uzmanlığımıza, Türkiye’deki inovasyon ve teknolojiyi değerlendirme kabiliyetimizi de katarak değerli bir platform ortaya çıkarmaktı. Platform sayesinde portföyümüzün önemli bir bölümünü teşkil eden, özel servislerde çalışan değerli ustalarla doğrudan ilişki kurduk, markamıza bağlılıklarını artırdık. Bu ödül de hedefimizi gerçekleştirmemizin bir göstergesi oldu. Başta proje ekibi olmak üzere emeği geçen tüm paydaşlar olarak böyle ayrıcalıklı bir platformun birinci yılını doldurmadan başarısını tescillemesinden dolayı mutlu ve gururluyuz” dedi.
10 ayda 6 binden fazla usta platforma üye oldu
Dokur, Ustaya Özel platformunun güncel verilerini de paylaştı. Ocak 2021’den bu yana Türkiye genelindeki yaklaşık 3.000 servis noktasında, 6.750 ustanın platforma üye olduğunu söyleyen Dokur, “Türkiye’nin her yerinden binlerce servis noktası, platform üyesi ustalara yardımcı olabilecek 30.000’den fazla teknik nitelikli fotoğraf ve video paylaştı. Eğitimler bölümünde 20 farklı teknik eğitim ve 9 adet teknik bülteni üyelerin hizmetine sunduk. 600’e yakın üyemiz, teknik sorunların tartışıldığı forum bölümünde yaklaşık 8 bin 200 soruya yanıt buldu. Düzenlenen 20 farklı yarışmaya katılan yüzlerce üye arasından kazananlara ödülleri gönderildi. Platformun aktif kullanımıyla belirlenen 44 haftalık ve 10 aylık sıralamada dereceye giren 300’den fazla üye sürpriz hediyeler kazandı” diye konuştu.
Mobil veya web sitesi üzerinden kullanılabilen ‘Ustaya Özel’ platformu, ustalara özel nitelikli hizmetler ve kampanyalar sağlıyor. Ustalar, kampanya dönemlerinde yaptıkları madeni yağ alımlarından yağ puanı kazanıyor, puanlarını uygulamada takip edebiliyor ve kazanılan bu puanlarla bir sonraki siparişlerini ücretsiz alabiliyorlar. Galeri ve forum alanında yaptıkları profesyonel içerik paylaşımları ve katıldıkları yarışmalardan ise aktivite puanı kazanıyor, aktivite puanlarını hepsiburada.com hediye çeklerine dönüştürerek diledikleri ürünü ücretsiz alabiliyor.
Dahası platformu takip eden, nitelikli içerikler paylaşan ve uygulamanın farklı özelliklerini aktif olarak kullanan ustalar, haftalık ve aylık usta sıralamasında zirveye yerleşip sürpriz hediyeler de kazanabiliyor.
Ayrıca bu platform sayesinde ustalar, Türkiye’nin dört bir yanındaki diğer “Ustaya Özel” program üyesi ustalarla iletişim kurup bilgi alışverişinde bulunabiliyor veya zorlu teknik konularda danışmanlardan destek alabiliyorlar. Total Turkey Pazarlama Teknik Servisler ekibi ve Türkiye’nin önde gelen uzman eğitmenleri tarafından özenle hazırlanan eğitim videoları ve sürekli güncellenen teknik içeriklere de her an saniyeler içinde mobil telefonlarıyla ulaşabiliyorlar.
Zyxel işletmelere sıfır gün ve bilinmeyen diğer tehditlere karşı daha güçlü koruma sağlamak için Avira OEM ile çalışıyor
Güvenlik, yapay zekâ ve bulut destekli ev ve iş çözümleri lideri Zyxel Networks, bugün NortonLifeLock şirketinin bir parçası olan Avira OEM’in bulut tabanlı korumalı alan (Cloudbox) API’sini kullanıma sunduğunu duyurdu. Zyxel bu kapsamda güvenlik duvarı ATP (Gelişmiş Tehdit Koruması) serisine Avira OEM’in yenilikçi bulut tabanlı korumalı alan teknolojisi çözümünü dahil etti. Bu entegrasyon Zyxel ATP serisini kullanan şirketlere bilinmeyen tehditleri önlemek için daha da yüksek tehdit algılama oranları sunarak, yanıt sürelerinin azalmasını sağlıyor.
Zyxel’in tehdit istihbarat laboratuvarına göre, her yıl yaklaşık 100 milyon bilinmeyen tehdit tespit ediliyor. Bu tehditlerin %70’i çalışanları veya ağ kullanıcılarını kolayca hedefleyebilecekleri PDF veya ZIP dosyalarında gizleniyor. Artan riskler, işletmeleri sıfır gün (zero day) ve bilinmeyen diğer saldırılardan korumaya yardımcı olan bir çözümü mümkün olduğunca daha fazla işletmenin kullanımına sunmayı her zamankinden daha önemli hale getiriyor. Zyxel ve Avira OEM Cloud Sandbox hizmet entegrasyonunun amacı da aslında tam olarak bu.
Korumalı alan teknolojisi desteği ile güvenlik duvarları, potansiyel kötü amaçlı dosyaları, güvenlik duvarından geçmeden önce riskli olup olmadıklarının tespiti için test edilebilecekleri güvenli ve sınırlı bir ortamda (korumalı alanda) otomatik olarak hapsedebiliyor.
Bu ürün entegrasyonu sayesinde Zyxel, küçük ve orta ölçekli işletmeler için özel olarak tasarlanan hepsi bir arada güvenlik çözümü ile müşteri odaklı yaklaşımını sürdürüyor. Kullanıcılar ise, sıfır gün saldırılarına karşı daha iyi algılama oranları ve daha hızlı yanıt süreleri sağlayan, mükemmel performansa sahip bu devrim niteliğindeki korumalı alan mimarisinden yararlanıyor. Bu sayede, ağ yöneticileri potansiyel tehditleri hızlı ve etkili bir şekilde durdurmak için doğru araçlarla donatılmış olurken, işletmelerin değerli varlıkları için de tam koruma sağlanmış oluyor.
Korumalı alan entegrasyonun yanı sıra, Zyxel’in güvenlik duvarı ATP serisinin kullanıcıları, dünya çapındaki diğer ATP güvenlik duvarları tarafından tanımlanan ve sürekli güncellenen bir tehdit istihbaratı iç görüsü akışından yararlanabilecekler. Düzenli olarak güvenilir kaynaklardan ilgili güncellemeleri almanın yanında, bu kapsamlı tehdit veri tabanına erişim, kullanıcıların ağlarını ve işletme varlıklarını gelişen tehditlerden korumak için kapsamlı bir çözüme sahip olmalarını sağlayacak.
Zyxel Networks Ağ Geçidi İş Birimi AVP’si Nathan Yen, “İşletmeler, sürekli gelişen tehdit ortamına karşı gerekli önlemleri almalarının ne kadar önemli olduğunun farkındalar. NortonLifeLock’un bir parçası olan Avira’nın bulut tabanlı korumalı alan hizmetinin entegrasyonuyla, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeleri hem bilinen hem de bilinmeyen tehditlerden koruyabilmek için gelişmiş ve kapsamlı bir korumalı alan çözümü sunuyoruz” dedi.
Zyxel’in yeni hizmeti, Gold Güvenlik Paketi lisansına sahip ATP Serisi müşterilerine sunuluyor. Lisans sahibi kullanıcılar, ek bir işlem ve masraf yapmadan otomatik olarak Zyxel’in yeni hizmetinden faydalanmaya başlayabilecekler.
Sahaların en yetenekli dübel ailesi Hilti’den
360 derece hizmet anlayışı ile pazarda farklılaşan ve paydaşları için sürdürülebilir değer sağlamayı hedefleyen Hilti; dübel serisi içerinde yer alan, farklı kullanım yerleri ve amaçlarına uygun ürünleriyle de inşaat profesyonellerinin çözüm ortağı oluyor. Sahada çalışmayı daha verimli, kolay ve güvenli hale getirmek için kendi araştırma ve tasarım laboratuvarında geliştirdiği dübellerle fark yaratan şirket; ETA, C1, C2 ve yangın onaylı üstün performanslı sabitleme elemanları ile inşaat projelerinde maliyeti azaltırken performansı bir üst seviyeye taşıyor.
Ar-Ge destekli inovatif yaklaşımı, yeni nesil mühendislik anlayışı ve pazarda fark yaratan ürünleriyle öne çıkan Hilti, dübel ailesiyle inşaat sektörüne yüksek katma değer sağlıyor. Hilti’nin dübel ürün gamında bulunan ürünleri arasında yer alan HST3 Klipsli Dübeli dayanıklılığıyla farklılaşıyor. Geleneksel dübelleri geride bırakan performansıyla sahalara hız kazandıran HUS3-H Vida Dübeli operasyonel tasarruf sağlıyor. En zor zeminlerde bile kullanılan HKD Çakma Dübel, sert materyallerde bile kolay sabitleme sunarken filiz ekimi bağlantıları ve ağır ankrajlama işleri için onaylanan üstün performansıyla dikkat çeken HIT-RE 500 V4 Epoksi Dübel ise rakiplerini geride bırakıyor.
Hilti HST3 Klipsli Dübeli ile en zorlu şartlarda bile en güçlü mukavemet
Hilti dübel ailesinin premium üyesi olan, çatlaklı beton ve sismik kullanım için geliştirilen Hilti HST3 Klipsli Dübeli, karbon çeliği ve çinko kaplaması sayesinde üstün performans sağlıyor. Geometrik açıdan zorlu şartlarla başa çıkacak en yüksek mukavemet seviyesini sunan bu genleşmiş dübel, düşük eleman kalınlığından en küçük kenar ve komşuluk mesafelerine kadar her işte pratik bir şekilde kullanılıyor. Kendi sınıfında en iyi C1 ve C2 sismik yük değerlerine sahip olan aynı zamanda yangın ve ETA onayı bulunan Hilti HST3 Klipsli Dübeli, darbeli delimle ve elmaslı karot ucuyla delinen delikler için uygun bir kullanım deneyimi sunuyor. Çatlaklı ve çatlaksız betonda güvenlikle ilgili bütün sabitleme işlerinde inşaat profesyonellerinin beklentilerini maksimum ölçüde karşılayan dübel, sismik yük koşullarındaki güvenlikle ilgili bütün sabitleme işlerinde de tercih ediliyor. Yapısal olmayan elemanlar için kategori C1, yapısal elemanlar için kategori C2 onayı bulunan bu yapı elemanı, inşaat sahalarının vazgeçilmez çözüm ortağı olmayı başarıyor.
Geleneksel dübelleri geride bırakan performans
Şantiyelerdeki verimi bir üst seviyeye çıkaran Hilti HUS3-H Vida Dübeli, kanalların tavana doğrudan sabitlendiği boru veya havalandırma sistemleri uygulamalarında kullanılıyor. Korkuluk, parmaklık ve diğer dekoratif çelik işlerini sabitlemede yüksek performans gösteren bu dübel, seri uygulamalar için de uygun esnekliği sağlıyor. Çatlaklı beton dahil olmak üzere diğer yüzeyler için ETA onayına sahip olan Hilti HUS3-H Vida Dübeli bu özelliği sayesinde güvenlikten taviz vermeyen yapıların ilk tercihi oluyor. Sökülebilir olmasıyla geçici sabitlemeler için mükemmel çözümler sunan dübel, tekrar tekrar kullanılabildiği gibi aynı zamanda da geleneksel dübellere göre daha az delme ve daha az operasyonel süreç gerektirerek tasarruf sağlıyor.
HKD Çakma Dübel ile zor zemin yok, doğru kurulum var
Hilti dübel ailesinin bir diğer premium üyesi olan HKD Çakma Dübel; DIBt, ETA, FM (Factory Mutual), UL (Underwriter Laboratuvarları) ve yangın onaylarıyla sektörün ihtiyacı olan tüm güvenlik kriterlerini karşılıyor. Pazarda rakibi bulunmayan bu dübel, akıllı kademeli genleşme konisi sayesinde sert materyallerde bile kolay ve doğru kurulum sağlıyor. Hilti’nin bütünleşik hizmet anlayışı kapsamında geliştirilen bu ürün, Hilti ayar aparatı ile kullanıldığında doğru kurulumu işaret eden görsel kontrol imkânı sağlıyor. Delik derinliği ne olursa olsun aynı hizada kurulum için dudak özelliği bulunan HKD Çakma Dübel; borular için süspansiyon sistemleri, hava kanalları, yağmurlama sistemleri gibi dübel cıvataları ve dişli rotları bulunan orta ağırlıkta yükler için rahatlıkla kullanılabiliyor.
Filiz ekimi yapılan yapısal bağlantılarda ondan iyisi yok
Filiz ekimi bağlantıları ve ağır ankrajlama işleri için onaylanan üstün performanslı enjekte edilebilir yeni HIT-RE 500 V4 Epoksi Dübel, neredeyse tüm beton-beton ve çelik-beton bağlantıları için kusursuz bir kullanım deneyimi sunuyor. C1 ve C2 sismik kategorileri için ETA değerlendirmesi bulunan dübelin aynı zamanda yangın ve sismik koşullar dahil filiz ekimi için de ETA onayı bulunuyor. En zorlu şantiye koşullarına uyum sağlayan epoksi dübel, karotla açılmış, ıslak veya su altı deliklerde, son derece derin enjeksiyonlarda, büyük çaplarda ve 5°C’ye kadar düşük sıcaklıklarda bile kullanılabiliyor. Bina, köprü ve diğer inşaat yapılarının yapısal onarımı, beton elemanların yenilenmesi ve güçlendirilmesinde inşaat profesyonelleri tarafından tercih edilen HIT-RE 500 V4, yapısal çelik bağlantıların ankrajında da uygulanabiliyor. Çatlaklı betonda ve zorlu sismik koşullarda yapılan sabitleme işleri dahil olmak üzere yapısal taban plakalarının sabitlemesinde maksimum performans sunan bu teknoloji, ladin, çam veya köknardan yapılmış GLT ve DINT dahil olmak üzere doğal taş ve ahşapta sabitleme yapabiliyor.
TOUGHBOOK ve Circular Computing, dayanıklı bilişim cihazlarının sürdürülebilirliğini artırıyor
Panasonic TOUGHBOOK ve Circular Computing, dayanıklı bilişim cihazlarının sürdürülebilirliğini yeni seviyeye taşıyacak işbirliğini duyurdu. Bu işbirliği sayesinde Avrupalı öncü bilişim cihaz sağlayıcısı ile dayanıklı teknoloji cihazlarının kullanım ömrünü uzatmak, daha etik, sürdürülebilir ve sosyal açıdan sorumlu bir yol oluşturmak amacıyla dizüstü bilgisayarları yeniden üreten ve bu alanda dünyada bir ilk olan şirket bir araya geliyor. Circular Computing, TOUGHBOOK cihazlarını yeniden üretecek. İlk üreteceği model olan TOUGHBOOK G1’in 2022’nin ortalarında piyasaya sürülmesi planlanıyor. Şirket eski TOUGHBOOK cihazlarını alacak ve yeniden üreterek kullanım süresini artıracak. Bu şekilde sürdürülebilirliği önemli ölçüde yükseltirken karbon emisyonunu da azaltacak. Yeniden üretilecek ve ikinci defa kullanılacak her bir TOUGHBOOK G1’in karbon emisyonunda 316 kg tasarruf yaratacağı tahmin ediliyor. Circular Computing yüksek kalite ve iyi bir deneyim için her cihazı 5 saatten uzun süren kapsamlı yeniden üretim sürecinden ve 360 derece kalite testinden geçirecek. Cihazlar, Circular Computing’in en gelişmiş ve özel üretim tesisinde tam nitelikli teknisyenler tarafından BS8887 standartlarıyla yeniden üretilecek. Dünyada dizüstü bilgisayarlar için BSI KITEMARK sertifikalı yeniden üretim süreçlerine sahip ilk şirket olan Circular Computing, büyük hacimli üretimlerde de her cihazın aynı kaliteyi sunacağını garanti ediyor ve TOUGHBOOK cihazlarının tamamı, kapsamlı kozmetik detayların yanı sıra titiz kalite standartlarıyla yenileniyor. Circular Computing’in yeniden üretilen tüketici dizüstü bilgisayarları, çevreye duyarlı olan, eğitim sektöründe yer alan ve sınırlı bütçeye sahip olan küçük ve orta ölçekli şirketler tarafından tercih ediliyor. Panasonic Kurumsal Mobil Çözümler Avrupa Operasyon Direktörü Kevin Jones, konuyla ilgili şunları söylüyor: “Circular Computing’le çevresel açıdan sürdürülebilir fırsatı değerlendiren ilk dayanıklı cihaz sağlayıcısı olmaktan mutluluk duyuyoruz. Bu işbirliğiyle ilerleyen dönemlerde müşterilerimizin ve kanal sağlayıcılarımızın TOUGHBOOK cihazını çöpe atmamasını hedefliyoruz.” Circular Computing Kurucusu Rod Neale de “BT sektörü yıllardır kullanılmış bir ürünü yenilenmiş veya A sınıfı olarak sunmaya çalıştı ancak tüketicinin yenilenmiş bir üründen alamayacağı güvencelere ve tutarlı bir deneyime ihtiyacı var. Circular Computing markası da yüksek ölçekli tedarik imkanı ve yeni ürünle aynı kaliteyi sunmak için kuruldu. Böylece müşterilerimize gezegendeki en sürdürülebilir dizüstü bilgisayarı tedarik edebiliyoruz ve teknoloji ihtiyaçlarının tamamını karşılayabiliyoruz. Bunları da ürünlerin kozmetiğinde, bileşenlerinde veya garantisinde herhangi bir risk oluşturmadan yapıyoruz. Panasonic ile yaptığımız bu işbirliği sektör, tüketici ve şirket olarak bizim için harika bir haber. Dayanıklı bir cihazı yeniden üretmek, sıradan bir dizüstü bilgisayara göre daha karmaşık ancak hem Panasonic hem de Circular Computing olarak bizler sorunları çözmeye ve teknolojinin sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasıyla daha iyi bir dünyaya katkıda bulunmak için çalışıyoruz” diyor.İndirim döneminde 3 milyar TL ticaret hacmi öngörülüyor
Tedarik zinciri yönetiminde verdiği katma değerli lojistik hizmetleriyle 30 yılı aşkın süredir ulusal ve uluslararası markaların çözüm ortağı olan Sertrans Logistics’in Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş, indirim dönemi olan kasım-aralık aylarında 10 milyon adet ürün çıkışıyla yaklaşık 3 milyar TL’lik bir ticaret hacmi öngördüklerini belirtti. Geçtiğimiz yıl 2 bin 500 kişilik bir kadroyla süreci yöneten Sertrans Logistics’te bu yılki sayının 3 bin 500’e çıkması öngörülüyor. 2020’de yüzde 99,6 büyüme oranıyla dünyada en hızlı büyüyen ülke konumunda olan Türkiye e-ticaret sektörü, beraberinde lojistik sektörü gibi sektörlerin de hacmini genişletiyor ve iş yapış şeklini dönüştürüyor. Sertrans Logistics olarak kasım-aralık aylarında gerçekleşen indirim döneminde 3 milyar TL ticaret hacmi öngördüklerini dile getiren Sertrans Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş, “Büyük indirim dönemleri gibi taleplerin en üst seviyelere ulaştığı dönemlerde kapasite ve kabiliyetleriniz çok daha fazla ön plana çıkıyor. Zira bu dönemde hiç olmadığı kadar esnek bir iş yapış tarzına sahip olmak şart. Gerek depolama kapasitenizin gerekse insan kaynağı altyapınızın ani dalgalanmalara cevap verebilecek yetkinlikte olması gerekir. Bu esneklik bizim en kuvvetli ve tecrübeli olduğumuz alan. Şirket olarak bir diğer önemli avantajımız ise 30 yılı aşkın taşımacılık deneyimi ile 10 yılı aşkın e-ticaret lojistiği deneyiminin bir arada olması. Zira bu deneyim müşterilerimizin tüm lojistik ihtiyaçlarını tek çatı altında çözebilme imkânı sağlıyor bize. Bu da e-ticaretin en temel beklentileri olan hız ve verimlilik noktasında bize ve tabii ki müşterilerimize önemli avantajlar kazandırıyor” diyor. “Hedefimiz 10 milyon adet ürün çıkışı yapmak” Şirketlerin yıl içinde toplam yapılan e-ticaret cirosunun yaklaşık dörtte birini kasım-aralık döneminde yaptıklarını söyleyen Keleş, “Bu yıl özelinde sektör genelinde bir önceki yıla göre yüzde 80-85 bandında bir büyümeyle 100 milyar TL’ye yakın bir e-ticaret cirosunun gerçekleşmesini öngörüyoruz. Bu dönemin 1,2 milyarın üzerinde bir sipariş adediyle kapanması kuvvetle muhtemel. Sertrans özelinde geçtiğimiz yılı 6 milyon adetlik sipariş adediyle kapattık. Bu yılki hedefimiz 10 milyon adet ürün çıkışı yapmak. Bu anlamda Sertrans depolarında bu yılki kış indirim döneminde yaklaşık 3 milyar TL’lik dönmesi yüksek ihtimaldir. Geçtiğimiz yıl 2 bin 500 kişilik bir kadroyla süreci yönettik. Bu yıl sayının 3 bin 500’e dayanması öngörüyoruz. Tabii bu sayı ihtiyaca göre anlık olarak daha yukarı seviyelere çıkartılabilir” ifadelerini kullanıyor.Hayrettin Uçak, yılın en başarılı sivil toplum kuruluşu Yönetim Kurulu Başkanı
2020 yılında dünyanın dört bir tarafına 1 milyar 40 milyon dolarlık taze meyve sebze ve meyve sebze mamulleri ihraç ederek Ege Bölgesi’nde gıda ihracat lideri olan Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği; Kamu Görevlileri ve Çalışanları Derneği (Kamu-Der) tarafından “Yılın En Başarılı Sivil Toplum Kuruluşu”, Birlik Başkanı Hayrettin Uçak’ta, “Yılın En Başarılı Sivil Toplum Kuruluşu Başkanı” seçildi.
2017 yılı sonunda 740 milyon dolar olan ihracatlarını 3 yılda 300 milyon dolar artırmayı başardıklarını, meyve sebze mamulleri ihracatında Türkiye lideri olduklarını dile getiren Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, başarılarının takdir edilmesinden dolayı mutlu olduklarını, ödülü Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu ve tüm üyeler adına almaktan dolayı gurur duyduğunu ifade etti.
Hayrettin Uçak, bu ödülün; Birlik üyelerinin ve yönetim kurulunun özverili çalışmaları ve gayretleri ile geldiğini ifade ederek, Yönetim Kurulumuza ve tüm Üyelerimize teşekkür ediyorum dedi.
İhracat başarıları yanında “Kullandığımız Pestisitleri Biliyoruz” isimli projeyle 9 taze meyve sebze üretimindeki pestisit kalıntıları ile ilgili analizler yaptıklarına vurgu yapan Uçak, “Bu süreçte içinde yer aldığımız bir diğer proje ise; “Gönüllü Son Hasat Projesi” oldu. Konak Tarım ve Orman İlçe Müdürlüğü’nün bu projesinde güzel bir iş birliği yakaladık. Bu projeyle tarlada kalması muhtemel ürünleri hasat ederek ihtiyaç sahipleriyle buluşturuyoruz. Bu yürüttüğümüz sosyal sorumluluk projelerinin başarısı bize “Yılın En Başarılı Sivil Toplum Kuruluşu” ödülünü getirdi” şeklinde konuştu.
Sürdürülebilir ve katma değerli ihracat için çalışan Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, 2021 yılının Ocak – Ekim döneminde ihracatını yüzde 14’lük artışla 817 milyon dolardan 931 milyon dolara taşıdı. Birliğin ihracatında meyve sebze mamulleri 659 milyon dolarlık pay alırken, yaş meyve sebze ihracatı 271 milyon dolar oldu.
Kamu Görevlileri ve Çalışanları Derneği Genel Başkanı Cevdet Baştuğ’un ev sahipliğinde düzenlenen Kamu-Der Geleneksel Ödül Töreni’ne TBMM Başkan Vekili Haydar Akar, İçişleri eski Bakanı Abdulkadir AKSU, Tokat Milletvekili Yusuf BEYAZIT, İyi Parti Aksaray Milletvekili Ayhan EREL, Bolu Belediye Başkanı Tanju ÖZCAN ve 15 İlçenin Belediye Başkanları , Sivil Toplum Kuruluşlarının Başkanları katıldı.
UNİKOP-TÜBİTAK İşbirlikleri Masaya Yatırıldı
KOP İdaresinin ev sahipliğinde, KOP Bölgesi Üniversiteler Birliği (UNİKOP) üyesi üniversitelerin Rektörleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve Teknoloji Transfer Ofisleri yöneticilerinin katılımıyla düzenlenen değerlendirme toplantısı Konya’da yapıldı. KOP Başkanı Mahmut Sami Şahin ve TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, katılımcılara bölgenin sürdürülebilir kalkınmasına katkı sağlayacak proje başlıkları hakkında bilgiler aktardı.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı Konya Ovası Projesi (KOP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının öncülüğünde ‘Ülkemizin İhtiyaç ve Öncelikleri Kapsamında TÜBİTAK Odaklı Süreçlerin Değerlendirilmesi’ başlığıyla düzenlenen ‘UNİKOP-TÜBİTAK Değerlendirme Toplantısı’ Meram Belediyesine ait Tantavi Kültür ve Sanat Merkezinde gerçekleştirildi.
KOP İdaresi Başkanı Mahmut Sami Şahin, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Aksoy, Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu, Aksaray Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Şahin, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Namık Ak, Kapadokya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Ali Karasar, Konya Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Babür Özçelik, KTO Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Sade ile Rektör Yardımcıları, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve Teknoloji Transfer Ofisi yöneticilerinin katıldığı toplantıda sürdürülebilir kalkınma için ortak proje üretme kararı alındı.
“Bölge İçin Elimizden Geleni Yapmaya Kararlıyız”
Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Nevşehir, Niğde ve Yozgat’tan oluşan KOP Bölgesinde bulunan 13 üniversitenin bir araya gelmesi ile birlikte oluşturulan UNİKOP ile TÜBİTAK iş birliğinde düzenlenen toplantıda bölgesel desteklerin daha etkin kullanılabilmesini amaçladıklarını belirten KOP İdaresi Başkanı Mahmut Sami Şahin, bölge üniversitelerinin birlikte ortaklaşa hazırlayacakları ve TÜBİTAK ile birlikte yürütülebilecek çalışmaları masaya yatırdıklarını ifade etti.
“Sürdürülebilir kalkınmanın en önemli unsurlarından bir tanesi olan üniversitelerin bölgesel etkilerini ve çalışmalarını bir araya getirmek suretiyle daha etkin olmaları için birlikte çalışmanın gayreti içerisindeyiz” diyen Başkan Şahin şunları söyledi:
“Bugün gerçekten çok önemli bir toplantı gerçekleştirdik. Üniversitelerimizin birlikte hazırlayacakları ve ana konuları destekleme programları kapsamında belirlenmiş olan projelerle TÜBİTAK’tan alacağımız desteklerle bölgenin sürdürülebilir kalkınmasına büyük katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Üniversite Rektörlerimizin katılımı, Teknoloji Transfer Ofisleri ve Teknoloji Geliştirme Bölgeleri yöneticilerinin katılımıyla bölgesel anlamda konuları ele aldık ve değerlendirdik. İnşallah bu çalışmalar kısa sürece sonuç verecek ve bölgenin kalkınmasına büyük değer katacak. Bizler de KOP İdaresi olarak UNİKOP çatısı altında bu çalışmaların sürdürülebilir olması için gayret gösteriyoruz. Bu toplantıların inşallah devamı da gelecek. Bölgemizin gelişmesine katkı sağlayacak projelerin desteklenmesi için KOP İdaresi koordinasyonunda UNİKOP Üniversitelerimizin katkısıyla bir konsorsiyum oluşturarak TÜBİTAK’ın çağrı programları için projeler üretmeye ve ülkemizin 2023 vizyonuna katkı sunmaya devam edeceğiz.”
“Savunma Sanayi Teknoparkı için ilk adım”
Konya’da ASELSAN ve TÜBİTAK’ın önemli yatırımları olduğunu vurgulayan Başkan Şahin, yeni bir sanayileşme modeliyle Teknoloji Transfer Ofisinde Bölge İllerinde bulunan tedarikçilere “Konya Teknoloji Bölgesi Risk Sermayesi Fonu” aracılığıyla “Milli Tedarikçi Projeleri”nin hayata geçirildiği bir misyon teknoparkı olması gerektiğini vurgulayarak; “Bu teknoparkta, Kamu-Üniversite Sanayi İşbirliğinin uygulamalı olarak gerçekleştirildiği prototip atölyeleri, filiz şirketleri, kuluçka merkezleri, hızlandırıcıları ve ileri teknoloji firmaları yer almalıdır.” diye konuştu.
“UNİKOP ile İşbirliğimiz Örnek Bir Model Oluşacak”
TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal ise 13 üniversitenin yöneticileri ile bir araya geldikleri toplantıda, amaçlarının araştırma ekseninde hem bölgenin hem de ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda ortak çözüm önerileri bulmak ve bunun içinde TÜBİTAK kapsamındaki destekleme programlarının tanıtımını gerçekleştirmek olduğunu ifade ederek; “TÜBİTAK tarafından başlatılan süreçlerin olumlu yönlerini ve gelişim aşamalarını hocalarımızdan duymaktan memnuniyet duydum. Hali hazırda devam etmekte olan platform odaklı büyük çaplı, bölgenin ve ülkenin ihtiyaçlarına yönelik özellikle yeşil dönüşüm odaklı başlatılan süreçte bu bölgenin çok önemli bir ihtiyacının olduğunu, bunun bilim temelli yaklaşımlarla çözülebileceğini ve bunda da güç birliğinin gerekliliğini ortaya koyduk. KOP Bölgesinin ihtiyaçları doğrultusunda iklim değişikliği süreçlerinde, çünkü bu bölge en fazla etkilenecek bölge, ortak çözüm bulma noktasında araştırma temelli bir çözüm bulma noktasında birlikte çalışabilme potansiyellerini değerlendirdik. TÜBİTAK olarak biz destekleyici kuruluşuz, toplantının düzenleyicisi KOP İdaresi kolaylaştırıcı kuruluş, üniversitelerimiz de üzerine düşeni yaparsa bölgenin ve üniversitelerin kalkınması gelişmesi için ve aynı zamanda ülkemiz için hem bu zor konunun üstesinden gelme imkânı olacak hem de örnek bir model işbirliği, birlikte iş yapma modeli oluşacak. Bundan dolayı KOP İdaremize çok teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.