Ekonomi-teknoloji haberleri (12.10.2021)
Erkeğin Online Alışveriş Tutkusu 4 Yılda 5 Kat Arttı
Evde kadınlardan çok daha fazla dijital mağazalarda zaman geçiren erkeklerin online alışveriş tutkusu, son 4 yılda 5 kat arttı.
Türkiye’nin ilk para iadeli alışveriş sitesi Avantajix.com, üyelerinin “Evde İnternet ve TV Alışkanlıklarını” araştırdı. Avantajix.com’un rastgele seçilmiş 500’ü kadın bin üyesi üzerinde yaptığı anket çalışmasına göre, erkekler evde bulundukları süre içinde günde ortalama 110 dakikalarını dizi ve film içerikleri izlemeye, 75 dakikalarını online alışveriş sitelerine, 70 dakikalarını sosyal medyaya, 55 dakikalarını ise spor, güncel olaylar, siyaset ve ekonomiye ilişkin haberlere ayırıyor.
Kadınlar ise evde geçirdikleri zamanın ortalama 140 dakikasını dizi/film izlemeye, 105 dakikasını sosyal medyaya ayırıyor. Kadınlar online mağazalarda 25 dakika, haber sitelerinde ise 20 dakika zaman geçiriyor.
GÜNDE 8 SAAT İNTERNETTEYİZ
Avantajix.com kurucu ortağı Güçlü Kayral, global sosyal medya ajansı We Are Social’ın “Dijital Türkiye 2021” raporuna göre, Türkiye’de insanların günde 7 saat 57 dakikalarını internette, 3 saat 13 dakikalarını da televizyon başında geçirdiklerinin belirlendiğini anımsatarak, “2 yılda bir tekrarlanan çalışmamızı bu rapordan esinlenerek yaptık. 4 yıl önceki çalışmayla kıyaslama yaptığımızda en dikkat çekici değişim erkeklerin online alışverişe ayırdıkları sürede görüldü. Erkekler 4 yıl önce evde online alışverişe günde sadece 15 dakika ayırırken, bugün bu süre 5 kat artarak 75 dakikaya ulaşmış durumda. Erkeklerin online alışveriş tutkusu, maç tutkusunu da geçti. Araştırmamız evdeki alışkanlıklar üzerine yapıldı. Aslında kadınlar da online alışverişi seviyor. Ama onlar genellikle öğle tatillerinde ya da mesaide dijital mağazaları geziyorlar” dedi.
İLK 10’DA FACEBOOK, INSTAGRAM YOK, 3 DİJİTAL PAZARYERİ VAR
Erkeklerin internet üzerinden ağırlıklı olarak teknoloji ürünleri ve giyecek aldıklarını, son dönemlerde market alışverişine de yöneldiklerini aktaran Kayral, “Kadınlar ise ağırlıklı olarak giyecek, ev eşyası ve market alışverişi yapıyor. We Are Social’ın araştırması pandemi sonrası online alışverişin geldiği noktayı da gösteriyor. Türkiye’de en fazla ziyaret edilen ilk 10 site arasında Facebook, Instagram, Twitter gibi sosyal medya platformları yer almazken, 3 dijital pazaryeri listede kendine yer buldu. Pandemide başlangıçta sağlık nedenleriyle online alışverişe yönelenler, sonra avantajları ve konforu nedeniyle dijital mağazaların devamlı müşterisi oldular. Online alışveriş, zaman ve yer kısıtlamasını ortadan kaldırıyor. Bazı sektörlerde satın aldığın ürün ya da hizmete artık dakikalar içinde ulaşmak mümkün. En uygun fiyatlı ürün bir tıkla bulunabiliyor. Alışverişi Avantajix.com gibi her alışverişe nakit para ödeyen siteler üzerinden yaparak, hiç hesapta olmayan nakit paralar kazanmak da mümkün” diye konuştu.
PARİS İKLİM ANLAŞMASI ULAŞIMDA NELERİ DEĞİŞTİRECEK?
Bugüne kadarki en kapsamlı çevre anlaşması Paris İklim Anlaşması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de görüşülerek onaylandı. Karbon salımını 2030 yılında yarı-yarıya, 2050 yılında ise sıfıra indirgemeyi amaçlayan anlaşma, hedefleri sağlama aşamasında Birleşmiş Milletler enstrümanlarının devreye girmesini öngörüyor. Anlaşma imzacısı ülkeler ‘Yeşil Planlarını’ devreye alırken Türkiye’nin de benzer adımları atması bekleniyor. Peki, yeşil plan neleri kapsayabilir? Ulaşımda neleri değiştirebilir? Dünyanın en büyük alternatif yakıt sistemleri üreticisi BRC Türkiye CEO’su Kadir Örücü, dünyadan örneklerle açıkladı.
Dünya çapında 191 ülkenin taraf olduğu Paris İklim Anlaşması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülerek onaylandı. Bugüne kadar imzalanan en kapsamlı ve bağlayıcı iklim anlaşması olarak görülen Paris İklim Anlaşması, yürürlüğe girdiği 2016 yılındaki karbon salımı değerlerini 2030 yılında yarı-yarıya, 2050 yılında ise sıfıra indirmeyi amaçlıyor. Anlaşma hedeflerin uygulanması aşamasında Birleşmiş Milletler enstrümanlarının devreye girmesini sağlayacak.
Anlaşmanın bağlayıcılığıyla hareket eden Avrupa Birliği, İngiltere ve Japonya ‘yeşil planlarını’ ortaya koymuştu. Türkiye’nin de benzer bir adım atarak ‘yeşil plan’ duyurusu yapması bekleniyor. Peki, karbon emisyonunun azaltılmasını hedefleyen yeşil planlar, ulaşım alanını nasıl etkiliyor? Dünyanın en büyük alternatif yakıt sistemleri üreticisi BRC’nin Türkiye CEO’su Kadir Örücü açıkladı.
“BENZİNLİ VE DİZEL ARAÇLAR YASAKLANABİLİR”
İngiltere ve Japonya’nın yeşil planlarında duyurdukları ‘dizel ve benzinli araç yasağını’ hatırlatan Kadir Örücü, “İngiltere’nin 2030 yılı için duyurduğu dizel ve benzinli araç yasağını 2020 yılının son haftalarında Japonya Parlamentosu da kabul etmişti.
Avrupa Birliği’nin de benzer bağlayıcı kararlar alması bekleniyor. Dünyanın en büyük otomotiv pazarları ve üreticileri olan ülkelerde uygulanacak ‘benzinli ve dizel’ yasağı ülkemizde de etkili olacaktır. Türkiye benzer bir kararı gelecek aylarda alabilir” ifadelerini kullandı.
“KARBON VERGİSİ GELEBİLİR”
Otomobillerden alınacak vergilerin hacim yerine emisyon değeriyle alınabileceğini belirten Örücü, “Motorlu taşıtlar vergisi, hacim ölçütü yerine emisyon değeriyle alınabilir. Maliye Bakanlığı’nın geçtiğimiz yıllarda bu yönde bir çalışması olmuştu. Ancak çalışma yürürlüğe alınmadı. Paris İklim Anlaşması’nın kabulüyle motorlu taşıtlar vergisinin emisyon değerleriyle belirlendiğini görebiliriz” diye konuştu.
“ATIK MADDELERDEN ÜRETİLİYOR, KARBON EMİSYONU ÇOK DÜŞÜK: BioLPG”
Biyolojik yakıtların giderek geliştiğini, atıklardan uzun yıllardır metan gazı elde edildiğini hatırlatan Kadir Örücü, “Biodizel yakıtına benzer bir süreçle elde edilen BioLPG, geleceğin yakıtı olabilir. Üretiminde atık palm yağı, mısır yağı, soya yağı gibi bitkisel temelli yağlar kullanılabilirken ayrıca biyolojik atık olarak görülen, atık balık ve hayvan yağları, gıda üretiminde atık haline dönüşen yan ürünlerden de faydalanılan BioLPG hali hazırda İngiltere, Hollanda, Polonya, İspanya ve ABD’de üretilip kullanıma sunuluyor. Atıklardan üretilen ve karbon ayak izi LPG’den de düşük olan BioLPG, giderek düşen üretim maliyetleriyle gelecekte daha çok karşımıza çıkabilir” dedi.
“TÜKETİCİ LPG’YE YÖNELECEK”
Karbon vergisi ve benzin, dizel yasaklarıyla tüketicinin LPG’ye yönelebileceğini ifade eden BRC Türkiye CEO’su Kadir Örücü, “LPG fosil yakıtlar içerisinde karbon salımı değeri en düşük yakıttır. Karbon ayak izimizi azaltmak için ulaşımda atacağımız en akılcı ve ekonomik adım var olan araçların LPG’ye uyarlanması ve böylece karbon emisyon değerlerinin önemli miktarda azaltılması sağlanabilir. Hali hazırda İtalya ve İspanya’da eski araçlara uygulanan LPG teşvikleri ülkemizde de görülebilir” ifadeleriyle sözlerini sonlandırdı.
İşletmelerin İnternet Sitelerini Ayağa Kaldıracak Çözümler Setrow WEB&SEO Optimizer’den Geliyor
Yenilikçi ve özgün çözümleriyle işletmelerin dijital pazarlama ihtiyaçlarını karşılayan Setrow, WEB&SEO Efficiency Optimizer ürününü hizmete sundu. WEB&SEO Efficiency Optimizer çözümü, kurumların web sitelerinin arama motorlarında üst sıralarda yer alma, müşteri yorumlarına yanıt verme ve SEO yönetimi gibi ihtiyaçlarını karşılamak üzere geliştirildi.
Dijital pazarlama, online mecralarda faaliyet gösteren kurumların görünürlüklerini artırmak amacıyla tercih ettiği hizmetlerin başında geliyor. Geçen yıl dünya genelinde 384 milyar dolar büyüklüğe ulaşan dijital pazarlama harcamalarının küresel salgının yarattığı online satış hacmindeki artışla birlikte 2021 yılı sonuna kadar 435 milyar dolara yükselmesi bekleniyor. Türkiye’de ise 2020 yılının sonunda dijital pazarlama harcamaları 5.1 milyar TL olarak kayıtlara geçti. Resmi rakamlar henüz açıklanmasa da sektör temsilcilerine göre rakamın bu yıl 5.5 milyar TL’yi aşması bekleniyor. Günümüzde 4.2 milyar kişinin her gün internete girdiği düşünüldüğünde, şirketler dijital ortamda sundukları hizmeti en üst seviyeye taşıyabilmek amacıyla yatırımlarına hızla devam ediyor.
Müşteri Davranışları Çok Önemli
SMS ve E-mail Marketing, Akıllı Banner ve Pop-up, Push Notification, Recommendation Engine gibi alanlarda Türkiye’de 10 yılı aşkın bir geçmişe sahip olan Setrow, devlet kurumları, belediyeler, dev holdingler ile birçok perakende işletmesinin dijital gelişimini müşteriye özel ürün ve hizmetleriyle sağlıyor. Setrow’un müşterilerine sunduğu hizmet arasında akıllı algoritmalar sayesinde verimliliği artırıp, maliyeti azaltmaya yardımcı olan ‘Web&SEO Efficiency Optimizer’ çözümü de yar alıyor. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın 2020 verilerine göre salgın sürecinde Türkiye’de 260 bini aşkın e-ticaret şirketi başta olmak üzere, birçok şirketin kendi online satış sitelerini kurduğunu hatırlatan Setrow Yönetici Ortağı Turgut Taneli, sitelerin verimliliğinin her işin başında geldiğini aktardı.
Online Görünürlüğü Artırıyoruz
“Web&SEO Efficiency Optimizer çözümümüzde farklı ihtiyaçlar için kurumlara özel çözümler üretiyoruz. Bunlardan biri işletmenizin arama motorları aramalarıyla haritalarında üst sıralarda yer almasını sağlayan Listing Tool (Listeleme Aracı) uygulamamızdır. Temel olarak bu çözümle birlikte işletmeler bilgilerini onlara sunduğumuz tek kanaldan yönetmeye başlar ve bu bilgiler 50’den fazla alana dağıtılır. İşletmeler online görünürlüklerini artırmak için beklemek zorunda kalmazlar. Yaklaşık 2 hafta içinde görülen etkiyle birlikte işletmelerin arama motorlarında ve haritalarda üst sıralarda yer alması sağlanır. Ayrıca işletmeler arama motorları sonuçlarındaki performanslarını görür ve müşterilerin onlara nasıl ulaştığını izleyerek, ölçümleyebilirler.”
Yorumlara Yanıt İmkânı Sunuyoruz
Müşterilerine sundukları bir başka Web&SEO Efficiency Optimizer çözümünün Review Management (Müşteri Memnuniyeti) olduğunu ifade eden Turgut Taneli, “İşletmeler bir alışveriş yapmadan ya da yemeğe çıkmadan, yemek söylemeden önce Google yorumlarına bakarlar. Ayrıca işletmelerin bu yorumları yanıtlıyor oluşu da, müşteri açısından oldukça fazla önem taşır. Review Management hizmetiyle işletmelerin, müşteri memnuniyeti konusundaki performansını izlemesini sağladığımız gibi, rakip şirketlerin bu alanda neler yaptığını da karşılaştırma imkanı sunuyoruz. Hizmetle birlikte işletmeler yorumlara yanıtlar verebilir, müşteriden yorum talep edebilir ve müşterilere anket yollayarak ürün ile hizmet için araştırma yapabilir” diye konuştu.
Performansı İyileştiriyoruz
Google’un yüzde 92’lik kullanım oranıyla arama motorları arasında bir üstünlüğü olduğunu dile getiren Taneli, sayısının 1.9 milyar olduğu tahmin edilen internet sitelerinin web optimizasyonunu tam sağlayamadan istedikleri trafiğe erişemediğinin altını çizdi. Sundukları hizmetleri içinde SEO ile ilgili tüm sorunları başarıya dönüştüren Web Optimizer çözümü olduğunu anlatan Taneli, “Web Optimizer ile müşteriye ait sitenin performansını iyileştirmekle kalmıyor, siteye daha fazla trafik çekerek dönüşümü ve geliri artırmayı sağlıyor. Bu çok akıllı araç, web sitesini tarayıp site haritasını güncelleyerek arama motorunda otomatik olarak indekslenmesini sağlar” dedi. Web Optimizer çözümünün müşterilerin notgüvenlik gibi teknik sorunlara karşı zamanında uyaran bu çözüm rakiplerle ilgili gelişmelerden de haberdar eder” bilgisini paylaştı.
Uyumsoft ve E-Ticaret Kadınlar Kulübü, 3 yılda 5 bin kadına e-Ticaret eğitimi verecek
Türkiye’nin inovasyon lideri Uyumsoft ve E-Ticaret Kadınlar Kulübü arasında iş birliği yapıldı. İş birliği kapsamında, işlerini e-ticarete taşımak ve bu alanda kendini geliştirmek isteyen kadın girişimcilerin e-ticaret sektöründe güç kazanmaları hedefleniyor. Güçlerini birleştiren Uyumsoft ve E-Ticaret Kadınlar Kulübü, 3 yılda 5 bin kadına e-Ticaret eğitimi verilmesi planlanıyor.
Firmasında %56’lık kadın çalışan oranına sahip olan teknoloji devi Uyumsoft AŞ, hayalleri için ilk adımı atan kadın girişimcileri desteklemeye devam ediyor. Uyumsoft, E-Ticaret Kadınlar Kulübü üyesi olan tüm kadınlara düzenlediği kampanya kapsamında, ön muhasebe yazılımı olan ekoCari programını ilk 6 ay ücretsiz verecek ve her ay 50 adet e-Belge (e-Fatura, e-Arşiv fatura) hediye edecek. Uyumsoft’un kadın girişimcilere sunduğu ticari yazılım çözümleri, işletmelerin iş süreçlerini mekan ve zaman bağımsız olarak uçtan uca temassız ticaret olarak yönetmelerine imkan veriyor.
Aynı zamanda, UyumAkademi tarafından kulüp üyelerine e-Belge (e-Fatura, e-Arşiv vd.) uygulamaları ve ön muhasebe yazılımı hakkında eğitimler verilecek. Uyumsoft’un deneyimli ve alanında uzman ekibi tarafından verilecek bu eğitimlerde, kulüp üyeleri ihtiyaç duyabilecekleri e-Dönüşüm uygulamalarını ve ön muhasebe yazılımını verimli kullanmanın inceliklerini öğrenebilecekler. Ayrıca, eğitimler sırasında merak ettikleri soruları uzmanlara sorabilecekler.
Dijital dönüşüme ayak uyduran, rekabetçi ve e-ticaret alanında daha güçlü kadınların buluşma noktası sloganıyla yola çıkan E-Ticaret Kadınlar Kulübü’nde, eğitimler, online buluşmalar, networking imkanları, sektördeki önemli e-ticaret danışmanlarıyla sohbetler, başarı hikayeleri ve Slack kanalıyla iletişim gibi birçok fırsat, üye olan tüm kadın girişimciler ile buluşacak.
Kadın girişimcilerin birçok konuda gelişimini sağlayacak
E-Ticaret Kadınlar Kulübü’nde; girişimcilik, e-ticarette markalaşma, e-ticaret ekonomisi, e-ticaret altyapılarında dikkat edilmesi gerekenler, e-ticaret yazılımı kurulum ve yönetim süreçleri, e-ticarete ilişkin hukuki düzenlemeler, e-ticarette insan kaynakları süreçleri, pazaryerinde satış yapmak, şirket kuruluş ve vergi uygulamaları, ödeme çözümleri, e-ticarette dijital pazarlama, sadık müşteri yaratma konuları başta olmak üzere, kadın girişimcileri e-ticaret alanında geliştirecek birçok konu öncelikler arasında yer alıyor.
Canovate indirekt adyabatik yüksek verimli konfor tipi soğutma santrali ile, sanayide 10 kat daha ekonomik ısıtma ve soğutma sağlanması mümkün. Dünyanın ar-ge ve inovasyon şirketleri arasında gösterilen Canovate Group’un mühendisleri, 3 yıllık bir ar-ge çalışmasının sonunda “Canovate İndirekt Adyabatik Soğutma Santralini” geliştirerek, Türkiyenin en prestijli projelerinden Turkcell’in Ankara’daki veri merkezinde 2 yılı aşkın bir sürede kullanılmaktadır. Adyabatik soğutma santrali uluslararası testlerden geçerek (Tier 3 standartları), bu alandaki global ürünlerin arasına girdi.
Canovate İndirekt Adyabatik Soğutma Santralleri, yazılım, donanım ve tasarım gibi kriterlerinde yerlidir. Ülkemizin yanı sıra, Avrupa başta olmak üzere global şirketler ve uluslararası sanayiciler ile görüşmeler devam etmektedir.
Adyabatik ile çok az elektrik kullanılarak soğutma yapılıyor
Adyabatik’in temel olarak havayı nemlendirerek soğutma anlamına geldiğini anlatan Canovate Group’un şirketlerinden CoolAer İklimlendirme Sistemleri AŞ Satış Müdürü Alper Zülkaroğlu, şunları söyledi:
“Adyabatik, havayı nemlendirerek soğutma demektir. Nemlenen hava soğuyor ve istenilen mekanda çok az enerji kullanılarak soğutma gerçekleşiyor. Temelde, az enerji kullanılarak soğutma yapıldığı için en verimli sistem adyabatik cihazlarıdır. Kısaca, adyabatik cihazlar sayesinde, 10 kat daha ekonomik ısıtma ve soğutma yapılması mümkündür. Bu nedenle, farklı sektördeki işletmeler ve sanayi tesisleri, enerji maliyetlerini düşürmek için adyabatik soğutma santrallerine yoğun ilgi gösteriyor. Adyabatik soğutma santrallerinin kullanım alanları, telekom şirketleri, finans kurumları, sanayi tesisleri, hastaneler, ilaç depoları, oteller, AVM’ler gibi oldukça geniştir.” dedi.
Konfor Tipi İndirekt Adyabatik Klima Santrali avantajları şunlardır:
1-Özel tasarım ve yüksek verimlilikli adyabatik soğutma performansı, hidrofilik özellikli adyabatik ısı eşanjörü kullanılmaktadır.
2-Günümüzde virüsler önemli derecede konfor alanlarını etkilediği için %100 taze hava olarak ya da karışım havası olarak farklı şekillerde tasarlanabilmektedir.
3-Diğer konfor tipi cihazlarından yaklaşık 10-15 kat daha verimlidir.
4-Enerji verimlilik oranı 30’un üzerine çıkabilmektedir. (EER> 30)
5-Hem ısıtma, hem de soğutma özelliği bulunmaktadır.
6-Opsiyon halinde nem kontrolü sağlanmak isteniyorsa, nem kontrolü de eklenebilmektedir.
7-Sistem içerisinde ek olarak DX sistem bulunmaktadır. Gerekli zamanlarda devreye girerek soğutmaya destek olmaktadır.
8-Tek parça monoblok yapısı sayesinde benzersiz tasarıma sahiptir.
9-Diğer standart ürünlere göre (chiller, klima santrali, tesisat elemanları vs.) ayrı ayrı ve ciddi proje gerektirmez. Tek parça özelliğinde olduğu için bütün komponentler içerisinde barındırılmaktadır.
10-Yazın soğutmadan, kışın ısıtmadan, ciddi oranda enerji tasarrufu elde edilmektedir.
11-Su donmasına karşı koruma özelliği vardır.
12-Problemsiz olarak 25 °C’ye kadar çalışmaktadır.
13-Su tasarruf modu bulunmaktadır. Su kesintisi durumunda su tüketimi azaltılabilmektedir.
14-Tank sistemi ile, su belirli iletkenliğe kadar sirküle edilerek, su tasarrufu yapılabilmektedir.
15-Normal şartlar altında geri dönüş havası fanları toplam soğutma kapasitesini sağlamak için sadece ihtiyaç duyulan oranda çalışarak enerji tasarrufu sağlanmaktadır.
16-Geri dönüş havası fanları, en kötü durumda bile veri merkezi fanlarının kapasitesinin yarısı kapasitede çalışarak, tam soğutma kapasitesini yakalayabilir. Bu şekilde, enerji tasarrufu sağlanmaktadır.
17-Su sertlik değeri ölçümü ve sertlik değeri yüksek suyun drenaj edilmesi sağlanarak sisteme temiz su alımı yapılmaktadır.
18-Cihaz kapaklarında vida kullanılmaz ve her kapaktan kolayca servis için ulaşım imkanı sağlanmaktadır.
19-Nozul besleme suyunun sadece ihtiyaç oranında kullanılması ve su tasarrufu sağlanması mümkündür.
20-Monoblok dizayn ile ısı pompası hücresinin her bir parçasını kendi içerisinde bulunduran bir tasarımdır. Dışarıdan bakıldığında sadece klima santrali görülmektedir.
21-Takım çalışması uyumluluğu ve birbirinden bağımsız çalışma özelliği bulunmaktadır.
22-Kompakt bir otomasyona sahip olup, otomasyonel zenginliği en yüksek cihazdır.
Dayanıklı yapılara imza atan inovatif çözümler
Güvenli yapıların inşasında belirleyici bir rol üstlenen modüler kanal sistemleri ve kimyasal ankraj teknolojileri, yüksek mukavemetlerinin yanı sıra uzun ömürlü olmalarıyla da yaşam alanlarının güçlendirilmesini sağlıyor. Boru sistemlerinden havalandırmaya, 3D yapılardan yağmurlama sistemlerine, sismik uygulamalardan zemin bağlantılarına kadar birçok alanda kullanılan modüler kanal sistemleri ve kimyasal ankrajlar BIM olarak adlandırılan ‘Yapı Bilgi Modellemesi’ sayesinde performanslarını bir üst noktaya taşıyor. Geleceği şekillendiren teknolojileri rehber kabul ederek inşaat sektörüne sayısız çözüm kazandıran Hilti, inovatif mühendislik anlayışıyla geliştirdiği yeni MT Modüler Kanal Sistemleri ve kimyasal ankraj ürünleriyle yarının güvenli yapılarının mimarı olmayı hedefliyor. İnsan odaklı yaklaşımlarıyla güvenli yaşam alanları oluşturmak için çalıştıklarını vurgulayan Hilti Türkiye Pazarlama Direktörü Özgecan Işıltan, sağlam yapılar inşa etmek için binaların dayanıklılık performansının güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Türkiye’deki yapıların güçlendirilmesi ve güvenli hale getirilmesinde yapı elemanlarına büyük görev düşüyor. Tam da bu noktada öne çıkan jenerik marka Hilti, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’deki yapıların güvenli hale getirilmesi hedefiyle maksimum verim ve performans sağlayacak teknolojilere imza atarak çalışmalarına artan bir ivmeyle devam ediyor. Son teknoloji kimyasal ankraj sistemleri ise bu çalışmaların en önemli gelişmeleri arasında yer alıyor. Hilti ayrıca sınıfındaki diğer ürünlerden ayrılan yenilikçi özelliklere sahip modüler kanal sistemleriyle de uzun ömürlü mekanik elektrik destek elemanları (MT Modüler Kanal Sistemleri) geliştiriyor.
Hilti’den geleneksel yöntemlere göre 8 kat daha hızlı kanal sistemi
Yeni nesil MT Modüler Kanal Sistemleri’nin maksimum performans için tasarlandığına dikkat çeken Hilti Türkiye Pazarlama Direktörü Özgecan Ilıştan; “Hilti olarak Modüler Kanal Sistemleri (MT) portfolyosu üzerinde uzun yıllardır AR-GE çalışmaları yaparak müşterilerimize en güncel yönetmeliklere uygun en verimli ve güvenilir kanal sistemlerini sunuyoruz. Bunların başında ise 2021 yılında lansmanını gerçekleştirdiğimiz yeni nesil Hilti MT geliyor. Tüm askılama ve destek sistemlerini tek bir teknolojide buluşturan Hilti MT Modüler Kanal Sistemleri, en hafif yüklerden en ağırlarına kadar entegre bir portfolyo sunuyor. 3D yapılar için daha esnek, kullanımı daha kolay modüler dikme ve ana kiriş sistemi olan Hilti Modüler Kanal Sistemi (MT); tüm boru desteklerinin, havalandırma kanallarının ve kablo tavalarının hafif korozif ortamlarda montajı için büyük avantaj sağlıyor.
Çinko-magnezyum kaplaması sayesinde rötuş gereksinimi olmadan yüksek korozyon dayanımı sunan sistem, bu sayede uzun yıllar maksimum dayanıklılık ve performans gösteriyor. Yeni nesil mühendislik anlayışının eseri olan sistem, geleneksel yöntemler ile yapılan mekanik, elektrik ve tesisat askılamalarına göre 8 kat daha hızlı olmasıyla fark yaratıyor, üstelik yüzde 25’e kadar tasarruf sağlamaya da yardımcı oluyor. Patentli Twist-Lock akıllı kilit teknolojisi ile dikkat çeken sistem, bu teknoloji sayesinde kullanıcıların tüm bağlantılarını yüksek dayanımla gerçekleştirebilmesini sağlıyor.” dedi.
İnşaat sahalarının inovatif çözüm ortağı
Barınma, sağlık, endüstri, eğitim gibi ihtiyaçların karşılandığı konutlar, işyerleri ve kamu binaları başta olmak üzere tüm yapıların güçlendirilmesinde filiz ekiminin her zamankinden daha önemli olduğunu söyleyen Işıltan; “Herkesin güvenli yapılarda yaşama hakkı 21. yüzyılın en önemli gerçeği. Bu kapsamda ürettiğimiz geniş kimyasal ankraj portföyümüzle inşaat sahalarının ihtiyaç duyduğu tüm elemanları sağlıyoruz. Bunlar arasında gündelik standart kullanıma yönelik hibrit dübellerden ağır ankrajlama ve filiz ekimi bağlantıları için üstün performans sunan kimyasal dübellere, kimyasal dübeller için güçlü performansıyla öne çıkan ankraj rotundan ankraj kanallarına kadar birçok ekipman yer alıyor. Bu yıl lansmanını gerçekleştirdiğimiz RE 500 V4 Kimyasal Dübel ise yeni filiz ekimi tasarım metodu EOTA TR09’a göre yenilenmiş ETA onayı ile ankastre filiz ekimi bağlantılarını çözme imkânı tanıyor. Bu özelliğiyle rakipsiz olan RE 500 V4 Kimyasal Dübel; geometrik koşullara, yüklere ve kenar-komşu mesafelerine bağlı olarak optimize edilebiliyor ve inşaat sahalarında inovatif çözüm ortaklığı yapıyor.” şeklinde konuştu.
TCL 20 SE’den sonra TCL’in yeni yerli üretim cihazları TCL 20E ve TCL L7 de satışa çıktı
Dünyanın en hızlı büyüyen tüketici elektroniği üreticilerinden biri olan ve 160’ı aşkın ülkede ürün ve çözümlerini tüketicilere ulaştıran TCL, TCL 20 SE’den sonra yerli üretim yeni iki telefon modeli TCL 20E ve
TCL L7’nin satışa çıktığını duyurdu.
TCL 20E, büyük bellek ile vazgeçilmez bir deneyim sunuyor
TCL 20E’nin 32GB dahili hafızası, tüm dosyaları, fotoğrafları ve videoları sık sık temizlemeye gerek kalmadan saklamak için cihaz içinde yeterli alan sağlıyor. 3GB RAM ile donatılan sistem, aynı anda birden fazla uygulama çalıştığında bile performansını sorunsuz bir şekilde devam ettirebiliyor.
TCL 20E ile her karede mükemmellik var
TCL 20E’nin 13MP Yapay Zeka destekli Üçlü Kamerasıyla kullanıcılar kaydetmek istedikleri anı kayıp gitmeden önce yakalayabiliyor. Tek dokunuşla mükemmel çekimler sağlayan Faz Algılamalı Otomatik Odaklama (PDAF) özelliği, yeniden çekim yapma veya yeniden odaklama ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Doğa çekimleri için ideal olan 2MP Makro Kamera ile ayrıntıların güzelliği karelere yansıyor.
Yapay zekadan güç alan TCL 20E’deki Yapay Zeka Sahne Algılama, Yapay Zeka Filtresi ve En İyi Çekim, en iyi ayarları, en iyi fotoğrafı ve en iyi filtreyi anında seçerek kullanıcıların kamera yerine anın tadını çıkarmaya odaklanmasına yardımcı oluyor.
TCL 20E ile portreler her seferinde mükemmel bir şekilde çekiliyor. Cihaz, Yapay Zeka Yüz Tanıma ile insanlar hareket ederken bile en iyi şekilde odaklanmak ve pozu yakalamak için yapay zekanın derin öğrenme teknolojisini kullanıyor. Kullanıcılar ister gün batımının önünde, ister loş bir restorandayken 5MP Ön HDR Kamera ile kendi fotoğrafını en iyi şekilde ve en yüksek ayrıntıda çekebiliyor.
Yüz tanıma ve parmak izi okuyucuyla kolay erişim
TCL 20E’nin kullanıcılarının telefonun kilidini yüz tanıma ve parmak izi sensörüyle açmak için dokunması veya bakması yeterli oluyor. Google Assistant Düğmesi de bir sesli komutla işleri halletmeye ve önceden plan yapmaya yardımcı oluyor.
TCL 20E’de eğlence hiç bitmiyor
Akıllı Yönetici ile donatılmış 4.000 mAh pil sayesinde kullanıcılar gün boyunca hareket halindeyken telefonunun keyfini çıkarıyor. TCL 20E’nin sekiz çekirdekli işlemcisi daha az enerji ile daha hızlı çalışıyor ve önemli görevler için cihazın gücünü koruyor. Güç tasarrufu ve sistem hızı da Smart Manager’ın akıllı optimizasyonundan ek bir destek alarak tam şarjla yüzde 6 ekstra güç sunabiliyor.
Öte yandan yapay zeka ile güçlendirilmiş albüm ile fotoğrafları ve belleği yönetmek çok kolaylaşıyor. Görüntüleri zaman çizelgesine ve kategoriye göre akıllıca sınıflandırması sayesinde fotoğraf miktarı arttığında bile yapılması gereken düzenleme azalıyor.
TCL 20E, 2.399 TL fiyatıyla satışta.
TCL L7, genişletilmiş ekranıyla kullanımı kolaylaştırıyor
TCL L7’nin 5.5 inç HD+ 18:9 ekranıyla kullanıcılar geniş görüntünün keyfini çıkarıyor. Video içeriklerini sinema gibi sürükleyici bir ekranda izlemenin yanı sıra yüz kilidi ile güvende tutma imkanı da sunuyor.
TCL L7’deki dört çekirdekli işlemci ve ultra hızlı çoklu görev için optimize edilmiş Android™ 10 (Go sürümü), kullanıcı deneyimini üst seviyelere çıkarıyor. Akıllı Yönetici ile bir dokunuşla performansı daha da artırmak mümkün. Uzun ömürlü 3000 mAh pil de kullanıcılara gün boyu yeten enerji sağlıyor.
Android™ 10 (Go sürümü) ile her zamankinden daha yalın, daha hızlı ve daha güvenli bir işletim sistemi bulunuyor. TCL L7’de özelliklere kolayca erişebilmek için özel bir Google Asistan Tuşu bulunuyor. Google Asistan, özel tuşuyla işlerinizi yönetmenize ve en önemli şeylere odaklanarak önceden plan yapmanıza yardımcı olmak için her zaman yanınızda bulunuyor.
TCL L7, 1.599 TL fiyatıyla satışta.
Konuyla ilgili açıklamada bulunan TCL Communication Ülke Müdürü Serhan Tunca, “Mayıs ayında TCL 20 SE ile başladığımız yerli üretim serüvenimiz TCL 20E ve TCL L7 ürünlerimizle hız kazanıyor. Ülkemizde ürettiğimiz model sayısını artırarak kullanıcılarımıza “Made in Türkiye” etiketine sahip daha fazla ürünü buluşturmanın mutluluğu önümüzdeki dönemde artarak devam edecek. TCL 20E, evde geçirdiğimiz sürenin yakın zamanda azalmaya başladığı bu dönemde kullanıcıların özledikleri ortamların fotoğraflarını ayrıntılarıyla çekmesini ve her baktıklarında sanki oradaymış gibi hissetmesini sağlayacak yüksek kaliteli görüntüler oluşturmasını sağlayan özellikler barındırıyor. TCL 20 SE’nin yanında üretimini yaptığımız model sayısını üçe çıkaran TCL 20E ve TCL L7’de bulunan büyük pil kapasitesi ve gelişmiş güç yönetimi sayesinde cihazlar uzun süre şarj gerektirmeden kullanılabiliyor. Her zaman olduğu gibi ilerleyen dönemde de yerli üretimdeki varlığımızı artırmaya ve TCL’in küresel hedeflerinde önemli bir yere sahip olan ülkemize yatırım yapmaya devam edeceğiz” dedi.
Zirvenin yıldızları ProManage Cloud ve Computer Vision oldu
Akıllı fabrika teknolojilerinin mimarı Doruk, sektör profesyonelleriyle dijitalleşme yatırımı yapmak isteyen firmaları buluşturan Endüstri 4.0 Uygulamaları Zirvesi ve Sergisi’ne katıldı. 5-7 Ekim tarihleri arasında Tuzla’da gerçekleşen zirvede Doruk; yapay zekâ ile veri toplamada fark yaratan ‘Kamera Görüntülerinin Dijital Veriye Dönüştürülmesi Teknolojisi’ olan Computer Vision’ı ve KOBİ’lerin dijitalleşmesine öncülük eden devrim niteliğindeki ProManage Cloud teknolojisi ile ziyaretçilerden tam not aldı. Zirve panelinde sunum yapan Doruk Yönetim Kurulu Üyesi ve ProManage Corporation Genel Müdürü Aylin Tülay Özden, KOBİ’lere dijital dönüşüm yolculuklarında yol gösterecek bilgiler paylaştı. Sunumda Özden’in sorularını yanıtlayan ProManage MES/MOM ve Dijital Dönüşüm Proje Direktörü Devrim Balaban ise denetim mekanizmalarının dijitalleşmesine dair merak edilenleri katılımcılarla paylaştı.
Dünya genelinde 300’den fazla fabrikanın dijital dönüşümünü gerçekleştiren Doruk, üreticilere rehber olmayı hedefleyen Endüstri 4.0 Uygulamaları Zirvesi ve Sergisi’nde yer aldı. 5-7 Ekim tarihleri arasında Tuzla Viaport Marina Expo Center’da gerçekleşen zirvede yenilikçi teknolojilerini tanıtan Doruk, ziyaretçilerin dijitalleşme yolculuklarına rehberlik edecek etkinliklere imza attı. Zirvenin ikinci günü “Üretim yapan KOBİ’lerin hedefledikleri tedarik zincirlerine dahil olarak büyümelerinde dijitalleşmenin kilit rolü” konulu bir sunum yapan Doruk Yönetim Kurulu Üyesi ve ProManage Corporation Genel Müdürü Aylin Tülay Özden; “Yeni endüstri çağında dijitalleşme yoluyla üretim operasyonlarını proaktif olarak yönetebilen firmalar çok büyük kazanımlar elde ediyor. Çünkü dijital ve akıllı iş çözümleri firmaların rekabette kendilerine yer edinebilmeleri için çok önemli bir araç” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Doruk teknolojileri zirvede büyük ilgi gördü
Zirve boyunca inovatif teknolojileriyle sektör profesyonellerinin yoğun ilgisiyle karşılaşan Doruk yerli ve yabancı birçok yatırımcıyla birebir görüşmeler sağladı. Şirket özellikle de KOBİ’ler başta olmak üzere üreticilerin pratik ve hızlı bir şekilde dijitalleşmesine imkân tanıyan devrim niteliğindeki yeni teknolojisi ProManage Cloud ile yatırımcıların dikkatini çekti. Zirvede aynı zamanda ürün tanıma/kimliklendirme, ürün sayma, yeniden işleme, manuel montaj gibi noktalarda operasyon adeti süresi ölçme, ürün kalite kontrol ve montaj hattı boyunca operasyon kalite uygunluğunu doğrulamak için geliştirilen Computer Vision’ tanıtan Doruk, dijitalleşme adımı atmak isteyen sektör temsilcilerinden tam not aldı. Doruk Yönetim Kurulu Üyesi ve ProManage Corporation Genel Müdürü Aylin Tülay Özden ve Doruk MES/MOM ve Dijital Dönüşüm Proje Direktörü Devrim Balaban’ın soru-cevap şeklinde ilerleyen söyleşilerinde ise dijitalleşmenin üretim yönetimine olan katkıları ve firmalara olan kazanımları masaya yatırıldı.
Rekabette kazanmanın formülü: Tasarım, üretim yöntemi, kârlılık ve çeviklik
Firmaların rekabette öncü olmaları için çözmeleri gereken dört önemli unsur olduğunu söyleyen Özden; “Bunlardan ilki ürün tasarımı. Eğer üretilen ürün dijitalleşen dünyada sanayinin ve müşterilerin üreticiden almayı beklediği ürün değilse gidilen yol yanlıştır. İkinci unsur inovatif üretim yolları. En inovatif ürünü üretsek bile yeterince inovatif yollarla üretebilmeli ve siparişten sevkiyata kadar kullandığımız yöntemlerin dijital dünyayla uyumlu olması gerekiyor. Üçüncü unsur verimlilik. İşletmenin yeterince kâr etmesi ve maliyetlerini kontrol altında tutuyor olması lazım. Dördüncü ve son unsur ise çeviklik. Eğer bir firma daha az sayıda sipariş partilerini hızlı teslim edebiliyorsa çeviktir ve tüm bunları onu rekabette öne geçirir” diye belirtti.
IoT verileri, operasyonel süreçleri iyileştirmek için kullanılmalı
Yaptığı sunumla dijital araçların tedarik zincirinin beklentilerine cevap verilebileceğine dikkat çeken Özden; “Firmaların tedarikçilerden malzemeleri almaları, bunları takip etmeleri, fabrika girişinde ürünün hangi tedarikçiden geldiğinin takibini yapmaları gerekiyor. Aynı şekilde işletmeler de üretim esnasında da IoT datalarını toplamaları gerekiyor. Bu aşamada üretilen ürünle ilgili tüm bilgilerin merkezde toplanması da kritik bir süreç. IoT platformu ile tüm bunlar çok kolay ve etkili bir şekilde yürütülebiliyor. Sensörler veya akıllı cihazlar aracılığıyla toplanan bilgilerin ise operasyonel yönetim anlamında kullanılması gerekiyor. Ancak bu şekilde entegre kurumsal işletme yapısına doğru yol alınabiliyor” dedi.
Müşteriler, kendi kontrollerini yapabilen proaktif tedarikçilerle çalışmak istiyor
Panelde tedarik zincirinin firmalardan öz denetim beklediğini vurgulayan ProManage MES/MOM ve Dijital Dönüşüm Proje Direktörü Devrim Balaban ise “Tedarik zincirinin en tepesinde bulunan müşteri; kendi sistemlerini, alt yapısını, proseslerini takip eden, en önemlisi de öz denetimini yapabilen firmalarla çalışmak istiyor. Ayrıca kendi denetim mekanizmasını çalıştırırken de büyük eksiklikler görmek istemiyor. Bahsi geçen ölçümleri dijital uygulamalarla yapan işletmeler çok hızlı ve otomatik olarak verileri raporlayabiliyor. Denetim süresi de aynı oranda kısalmakla birlikte çok daha güvenilir sonuçlar elde etmeyi sağlıyor. Müşteri aynı zamanda KOBİ’den proaktif olmasını, olası sorunları önceden görüp ilgili adımları atmasını istiyor. Proaktif kültürü ve dijital alt yapısı olan işletmeler çok sağlıklı bir şekilde bu süreci yürütebiliyorlar” şeklinde konuştu.
Dijital araçlarla aynı üretim parkında yıllık 2,5 kat artış mümkün
Çalışma kültüründeki değişim, dijital araçları kullanabilecek nitelikli iş gücü ve doğru bir dijital iş ortağı seçmek gibi durumların dijitalleştirmeyi zorlaştırdığına değinen Devrim Balaban; dijitalleşmenin önünü açmak için hükümet ve sanayi odaları tarafından sunulan teşvikler olduğunu, bunların da firmaların çeşitli maliyetlerinin azalmasına katkı sağladığını ifade etti. Dijital araçlara yapılan yatırımın bir yıl gibi kısa sürede geri dönüşleri olduğunu söyleyerek Balaban’ın sözlerini destekleyen Aylin Tülay Özden ise dijitalleşme kültürünün firma içinde karşılık bulmasına dikkat çekti ve dijital araçların üretimde 2,5 kat artış sağladığını sözlerine ekledi.
Toyota Mirai Guinness Dünya Rekoru’nu Kırdı
Toyota’nın hidrojen yakıt hücreli aracı Mirai bir ilke daha imza attı. Mirai, tek depoyla en uzun mesafeyi kat eden hidrojen yakıt hücreli araç olarak, Guinness Dünya Rekoru unvanını elde etti.
Güney Kaliforniya’da gerçekleştirilen turda sadece beş dakikada dolumu gerçekleştirilen Mirai, 1360 km yol kat ederek bu rekoru kırdı. Böylece Mirai’nin rekoru, sıfır emisyonlu araçlar açısından yeni bir kilometre taşı oldu.
İlk nesli 2014’te tanıtılan ve şimdi ikinci nesliyle sunulan yakıt hücreli Mirai, teknoloji ve tasarım açısından sıfır emisyonlu araçlarda çıtayı daha da yukarıya taşıdı.
Toyota Mirai’nin rekor denemesi Guinness Dünya Rekorları tarafından sıkı kurallara ve belgeleme prosedürlerine bağlı kalınarak yakından takip edildi. Guinness Dünya Rekorları’nın hakemi Michael Empric, Mirai’nin tankını yolculuğun hem başında hem de sonunda bir mühürle onayladı. Verimlilik odaklı bu yolculukta Mirai, egzozundan sadece su buharı salımı gerçekleştirerek hem yüksek verimlilik elde etti hem de uzun menziller kat etti.
Profesyonel sürücüler Wayne Gerdes ve Bob Winger tarafından gerçekleştirilen 2 günlük yolculuk, yakıt hücresi geliştirme grubuna ev sahipliği yapan Toyota Teknik Merkezi’nde başladı. İlk gün 760 km civarında yol kat edildi ve ikinci gün ise 600 km daha yol kat edilerek yolculuk, toplam 1360 km ile yine Toyota’nın Teknik Merkezi’nde tamamlandı.
Mirai yolculuğun sonunda 5.65 kg hidrojen tüketti ve yakıt dolumuna ihtiyaç duymadan 12 hidrojen istasyonunun yanından geçti. Standart bir içten yanmalı araç ise aynı mesafeyi 300 kg CO2 emisyonu ile gerçekleştirecekken yoğun trafik saatlerinde kullanılan Mirai yolculuğunu sıfır emisyon ile yolculuğu tamamlamış oldu.
PayTR Ürün ve Proje Yönetimi Direktörü Ahmet Emre Arslan oldu
Geliştirdiği ürün ve teknolojilerle müşterilerinin ve tüketicilerin hayatlarını kolaylaştıran ödeme şirketi PayTR’ın ürün ve proje yönetimi direktörlüğüne Ahmet Emre Arslan getirildi.
Türk mühendislerinin geliştirdiği yenilikçi ürün ve çözümler sunan ödeme kuruluşu PayTR’ın ürün ve proje yönetimi direktörü Ahmet Emre Arslan oldu. Arslan, yeni görevinde android cihazlardan temassız ödeme, çeşitli cüzdan ve ödeme kuruluşları entegrasyonları, açık bankacılık, e-para gibi birçok projenin tamamlanmasında aktif rol alacak.
Ahmet Emre Arslan kimdir?
İstatistik eğitimi aldıktan sonra, sayısal yöntemler üzerine yüksek lisansını tamamlayan Ahmet Emre Arslan, bankacılık ve finansal teknolojiler alanlarındaki 12 yıllık deneyimiyle; fraud, risk yönetimi, proje yönetimi ve teknoloji ekiplerinde yer aldı. Garanti Bankası, Finansbank, Aktifbank ve Alternatifbank’taki görevlerinin ardından, Paycore Ödeme Hizmetleri’ne geçiş yaptı. En son Yapı Kredi Bankası’nda danışman olarak görev yapan Arslan, finansal teknolojiler dünyasına kısa bir süre önce geri döndü ve bu alandaki değerli deneyimi ve bilgi birikimini PayTR’da devam ettirmek üzere ürün ve proje yönetimi direktörlüğü görevini üstlendi. Geçmişte birçok fraud uygulaması kurulumunda, yurt içi ve yurt dışı bankalarda kartlı ödeme sistemleri paket entegrasyonlarında görev alan Arslan, yeni görevinde tap on phone, çeşitli cüzdan ve ödeme kuruluşları entegrasyonları, açık bankacılık, e-para gibi birçok projenin tamamlanmasında aktif rol alacak.
2021’in dördüncü çeyreğinde İç Anadolu bölgesinde işe alım beklentisi bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 3 arttı
ManpowerGroup İstihdama Genel Bakış Araştırması’na göre araştırma kapsamında yer alan sekiz sektörün tamamında 2021’in dördüncü çeyreğine yönelik istihdam artışı bekleniyor. Son üç yılın en olumlu istihdam beklentisini ortaya koyan rapora göre üretim sektörü mevsimsel verilerden arındırılmış +%21 istihdam görünümüyle en olumlu istihdam beklentisini sergileyen sektör oldu.
ManpowerGroup İstihdama Genel Bakış Araştırması’na göre İç Anadolu bölgesinin istihdam görünümü +%15 olarak ölçülürken, Akdeniz ve Marmara bölgesindeki işverenler +%17’lik görünümle istikrarlı bir işe alım beklentisi sunuyor. Karadeniz bölgesi +%7’lik görünümle diğer bölgeleri takip ediyor. Araştırmaya göre en güçlü istihdam piyasasının beklendiği bölge +%24 ile Ege bölgesi oldu. Araştırma kapsamındaki beş bölgenin tümünde işverenler, 2021’in son çeyreği boyunca personel sayısının artmasını bekliyor.
Bir önceki çeyreğe kıyasla araştırma kapsamındaki beş bölgenin dördünde işe alım beklentileri güçlenmiş görünüyor. Akdeniz bölgesindeki işverenler 2021’in üçüncü çeyreğine kıyasla yüzde 16, Ege bölgesindeki işverenlerse yüzde 15 puan daha yüksek işe alım beklentisi sergiliyor. Marmara ve İç Anadolu bölgesindeki işverenler bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 7 ve yüzde 3 puan daha yüksek beklenti bildirirken Karadeniz bölgesindeki işverenlerin işe alım beklentileri bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 3 puan azalmış bulunuyor.
Bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla işe alım beklentileri beş bölgenin dördünde güçlenmiş bulunuyor. Ege bölgesi işverenleri yüzde 17 puanlık artışla öne çıkarken, onu yüzde 12 puan ile Akdeniz ve yüzde 8 puanla İç Anadolu bölgesi işverenleri takip ediyor. Karadeniz bölgesindeki işverenlerin işe alım beklentileri geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 6 puan azalmış bulunuyor.
ManpowerGroup İstihdama Genel Bakış Araştırması, Türk işverenlerin 2021’in dördüncü çeyreğine yönelik olarak iyimser seviyede işe alım beklentilerine sahip olduğunu ortaya koydu. 1.011 Türk işverenin görüşlerine baş vurularak yapılan araştırmanın verilerine göre Türk işverenlerin yüzde 29’u 2021’in dördüncü çeyreğinde istihdam artışı beklerken, yüzde 14’ü azalma öngörüyor ve yüzde 52’si ise değişiklik olmayacağını tahmin ediyor. 2021’in dördüncü çeyreğine yönelik net istihdam görünümü ise +%15’i gösteriyor. Mevsimsel verilerden arındırılmış görünüm ise yine +%15 olarak ölçülüyor. İşverenler son üç yılın en güçlü işe alım beklentilerini bildirirken beklentiler bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 4, geçen yılın aynı dönemine kıyasla da yüzde 8 puan artmış bulunuyor.
ManpowerGroup Türkiye Genel Müdürü Feyza Narlı, Türkiye’nin 2021 dördüncü çeyrek istihdam görünümü hakkında şunları söyledi: “Araştırmamıza katılan tüm sektör ve bölgelerin yılın son çeyreğine ilişkin istihdam görünümleri pozitif seyrediyor. Sonuçlar son yılların en iyimser istihdam beklentilerini sergilemenin yanı sıra 2022’ye girmeden önce tüm bölgelerimizde işverenler ve iş arayanlara moral verici nitelikte. COVID-19 pandemisinin etkilerinden toparlanma süreci hız kazandıkça giderek artan oranda daha fazla sektörden olumlu beklentiler almaya devam edeceğimize inanıyorum.”
2021’in dördüncü çeyreği için en yüksek istihdam artışı beklentisi Üretim sektöründe
ManpowerGroup İstihdama Genel Bakış Araştırması verilerine göre, araştırma kapsamındaki sekiz sektörün tamamında işverenler Ekim-Aralık arasını kapsayan dönemde işe alım seviyelerinde artış beklentisine sahip. İşverenlerin en güçlü işe alım beklentileri bildirdiği sektör +%21 istihdam görünümüyle Üretim sektörü olurken, bunu istihdam görünümünün +%18’er olarak ölçüldüğü Finans ve Kurumsal Hizmetler, Diğer Üretim ve İlaç sektörleri takip ediyor. Toptan ve Perakende Ticaret sektörü +%17’lik istihdam görünümü sunarken, Diğer Hizmetler +%13, Restoran ve Otelcilik sektörü +%11 ve İnşaat sektörü +%8 istihdam görünümü ile olumlu işe alım beklentisi sunan diğer sektörler olarak sıralanıyor.
Bir önceki çeyreğe kıyasla istihdam beklentileri sekiz sektörün yedisinde artarken, en çok göze çarpan yükseliş yüzde 9 puan artışla Toptan ve Perakende Ticaret sektöründe yaşandı. İnşaat sektörü görünümü yüzde 8 puan artarken, Diğer Üretim ve Restoran & Otelcilik sektörleri yüzde 7’şer puan daha yüksek istihdam beklentisi bildiriyor. İlaç sektöründe ise bir önceki çeyreğe kıyasla görece istikrarlı bir beklenti seyri hâkim.
İstihdam beklentileri bir önceki yılın aynı dönemi ile kıyaslandığında sekiz sektörün yedisinde yükseliş göstermiş bulunuyor. Diğer Hizmetler sektörü yüzde 12 puan artışla öne çıkarken onu yüzde 11’lik artışla İlaç sektörü takip ediyor. Toptan ve Perakende Ticaret sektörü işverenleri bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 10 puan fazla istihdam beklentisi sergilerken Diğer Üretim ve Finans & Kurumsal Hizmetler sektörleri sırasıyla yüzde 9 ve yüzde 8 puan daha yüksek istihdam beklentisi bildiriyor. Üretim sektörü ise bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla kayda değer bir beklenti değişimi sergilemiyor.
Büyük ölçekli şirketlerdeki işverenler 2021’in dördüncü çeyreğine yönelik sağlıklı işe alım beklentilerine sahip
2021’in dördüncü çeyreğine yönelik olarak dört işletme kategorisinin tamamında işe alımlarda artış bekleniyor. Veriler mevsimsel verilerden arındırıldığında büyük şirket işverenleri +%31 istihdam görünümü ile en güçlü istihdam piyasası görünümünü bildirirken hem Orta ölçekli hem de Küçük ölçekli şirketlerdeki işverenler +%18’lik istihdam görünümü bildiriyor. Mikro ölçekli şirketlerdeki işverenlerin istihdam görünümleri ise +%4 olarak ölçülüyor.
Önceki çeyrekle karşılaştırıldığında araştırma kapsamındaki dört işletme kategorisinden tamamında işe alım beklentileri yükselmiş görünüyor. Küçük ölçekli işverenlerin istihdam görünümü yüzde 10 puan artarken, Mikro ölçekli işverenlerde de yüzde 9 puan artış gözlemleniyor. Orta ve Büyük ölçekli işverenlerin görünümleri ise bir önceki çeyreğe kıyasla sırasıyla yüzde 7 ve yüzde 5 puan artmış bulunuyor.
Geçen yılın aynı dönemiyle kıyaslandığında Küçük ölçekli işletmelerdeki işverenler yüzde 10 puan artışla işe alım beklentilerini artırırken, Büyük ölçekli işletmelerdeki işverenlerin beklentileri de yüzde 8 puan daha güçlü görünüyor. Orta ve Mikro ölçekli işletmelerdeki işverenlerin işe alım beklentileri ise bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 6 ve yüzde 4 puan artmış bulunuyor.
KALDER AİLESİ BÜYÜYOR
KalDer Kayseri Temsilciliği, Kayseri ve civarındaki illerde Toplam Kalite Yönetimi felsefesi konusunda bilinçlendirme faaliyetlerine ve ülkemizin 2023 vizyonu çerçevesinde rekabetçi kurum ve kuruluşlar oluşturulmasına katkı sağlamaya devam ediyor. Bu çalışmalar doğrultusunda üye olmayan kurumlara yapılan ziyaretlerde misyonu gereği KalDer’i, EFQM Mükemmellik Model’ini ve Ulusal Kalite Hareketi’ni tanıtmayı sürdürüyor.
Kalder’in son zamanlarda yaptığı ziyaretler ile üye sayısını çoğaltmaya devam ediyor. ARKOPAAhşap Panel, ELC Alüminyum, Erciyes Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Lale Özbakır, Kayseri Üniversitesi Öğretim Üyesi Orhan Sami Sezgin, Mehmet Bayram KalDer’in yeni bireysel ve tüzel üyeleri arasında yerlerini aldı.
ELC Aliminyum ve Arkopa Ahşap Panel KALDER üyesi oldu
Erkut İnşaat Genel Müdürü aynı zamanda KalDer Kayseri Temsilciliği İstişare Kurulu Başkanı ve KalDer Kayseri Temsilciliği Yöneticisi Latife Sönmez Şahin, KalDer Kayseri Temsilciliği İstişare Kurulu Üyesi Ebru Kantarcı KalDer Üyelik Sertifikasını takdim etmek üzere ELC Alüminyum Yönetim Kurulu Üyesi Harun Elcuman’ıve Arkopa Ahşap Panel Onur Kılıçer’i ziyarette bulunarak plaketlerini taktim etti. KalDer ile birlikte eğitim ve diğer faaliyetlerde yoğun bir şekilde yer aldıklarını belirten Elcuman, bu iş birliğinin KalDer üyeliği ile taçlandırılmasından çok memnun olduğunu ifade etti.Kalite yolculuğunda ilerlemeyi hedef edindiklerini belirten Onur Kılıçer ise,KalDer desteği ile hedeflerine ulaşmanın kolaylaşacağını ifade ederken bundan dolayı mutluluklarını paylaştı.
Sadece iş dünyası değil, akademi dünyasında da kalitenin önemi büyük
Orta Anadolu T.A.Ş. İnsan Kaynakları Müdürü aynı zamanda KalDer Kayseri Temsilciliği İstişare Kurulu Üyesi Nihan Sert, Erciyes Üniversitesi Endüstri mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Lale Özbakır’a KalDer Üyelik sertifikasını takdim etmek için ziyarette bulundu. Prof. Dr. Lale ÖzbakırKalDer’in sadece iş dünyasında değil akademi dünyasında ve eğitim kurumlarında da kalitenin yerinin büyük olduğunu ifade etti.
KalDer Kayseri Temsilciliği Yöneticisi Latife Sönmez Şahin, KalDer Üyelik sertifikasını takdim etmek için ziyaret ettiği Kayseri Üniversitesi Öğretim Üyesi Orhan Sami Sezgin, yapılan çalışmaların hem kendisine hem de KalDer’e katkı sağlayacağını düşündüğünü belirtti.
Bunların dışında KalDer yeni bireysel üyelerinden Mehmet Bayram, KalDer ofisine ziyarette bulundu. Ziyareti sırasında KalDer Kayseri Temsilciliği Yöneticisi Latife Sönmez Şahin ile bir araya geldi.
Bayram, “İş hayatım boyunca daima kalite nerdeyse ben de ordaydım. Artık yeni bir devir başlatıyoruz. KalDer ile birlikte Kayseri’ye katma değer sağlayacak çalışmalarda her alacağım için çok mutluyum.” şeklinde konuştu.
ULAŞIMDA MOBİLİTE HİZMET SEKTÖRÜ 2024 YILINDA DEVASA BİR HACME ULAŞACAK
Şirketlerde kurum içi inovasyon ve girişimciliği bilimsel ve rasyonel şekilde yönetme konusunda çözüm ortaklıkları yapan GOOINN, Türkiye’de ve dünyada ulaşımda “mobilite” hizmetlerini kapsayan bir araştırma raporu yayınladı. Raporda; 2020 yılında 616,1 milyar dolar olan mobilite hizmet gelirinin 2024 yılında 1 trilyon 298 milyar dolara ulaşması bekleniyor. 2021 e-mobilite endeksine göre Çin dünyada mobilite pazarında lider konumda bulunurken, Türkiye’de en çok yerel toplu taşıma araçlarının kullanıldığı ortaya konuyor. Yapılan araştırmada yerel otobüs kullanımı yüzde 61 oranında gerçekleşirken, bunu yüzde 51 ile özellikle İstanbul’da son günlerde yoğun olarak gündeme gelen taksiler takip ediyor. Mobilite hizmetleri içinde en az olarak ise yüzde 8 oran ile paylaşımlı motorlu scooter’lar görülüyor.
Mobilite Pazarı Büyüyor
Dünyada mobilite hizmeti tüketiciler arasında ilgi görmeye başladığı ve pazarda büyük bir büyüme olduğunun ortaya konduğu raporda şu görüşlere yer veriliyor;
“Almanya mobilite pazarında Çin’den sonra ikinci büyük hacmi oluşturarak araç üretiminde güçlü bir büyüme elde etmektedir. Fransa üçüncü, Amerika Birleşik Devletleri ise dördüncü sırada yerini almaktadır. Aynı endeks raporuna göre Covid- 19 pandemisi dünya genelinde araç pazarları üzerine olumsuz etki yaratmasına rağmen Avrupa’da elektrikli araç satışları artmıştır. Bu satış hacimleri büyük ölçüde teşvik paketlerinde yer alan satın alma teşviklerinden kaynaklanmaktadır. Türkiye Avrupa, Orta Doğu ve Kafkaslar arasında stratejik konumu nedeniyle ulaşımda önemli bir noktadadır. Ülkenin stratejik açıdan önemli bir konumda olması, mobilite alanının gelişmesi için ortam yaratmaktadır.
Mobilite ekosisteminde üzerinde durulan iki kavram Mikromobilite ve Akıllı Alt Yapı Sistemleri ve Araç Aboneliği Modeli’dir. Mikromobilite 45 km/s’nin altında hızlarda çalışan ve bireysel olarak kullanılan küçük ve hafif araç anlamına gelmektedir. Kalabalık şehirlerde en büyük sorun olan trafiğe alternatif bir çözüm olarak görülmektedir. Son zamanlarda özellikle kısa mesafeler arasında hareket özgürlüğü sağlayarak kent içi ulaşımın tüm dinamiğini yeniden tanımlamaya başlamıştır. Büyük bir büyüme kaydeden mikromobilite çözümleri caddelerde yerini kolaylıkla almıştır. E-bisikletler ve ardından ortaya çıkan e-scooterlar günümüzün pöpüler mikromobilite araçlarından biri haline gelmiştir. Şu anda Avrupa’da yaklaşık 20 milyon e-scooter kullanıcısı bulunmakta ve bu pazarın 2030 yılına kadar 100 milyar Euro’nun üzerinde değerlenebileceği öngörülmektedir.”
Hibrit ve elektrikli araçlara talep artıyor
Bugün, Zorlu Holding’den Sabancı Topluluğu’na ve Eczacıbaşı İnovasyon’a kadar birçok büyük holdinge, bankaya ve global girişimcilik programlarına inovasyon kültürünü tesis eden ve güçlendiren GOOINN’nin Mobilite Hizmetleri Araştırma Raporu’nda özellikle pandemiyle birlikte kentlerde hibrit veya elektrikli araç satın alma eğilimlerinde ciddi bir artış olduğu belirtiliyor. Bu trendin artarak devam edeceğinin belirtildiği rapor şöyle devam ediyor;
“Özellikle Y kuşağı ve kentlerde yaşayan kişiler otomobillerin kirlilik kaynağı olduğunu düşünmeye başladı. Yüksek yakıt fiyatları Y kuşağı tarafından otomobillerini kullanmaktan vazgeçmeye yönlendiriyor. Y kuşağının genellikle paraya önem verdiği ve bu nedenle araç paylaşımına daha sıcak baktığı da ayrıca görülüyor. Kentsel alanlardaki otonom araçlarla ilişkilendirilen küresel gelirin 2030 yılında yıllık 1,6 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Bağlantılı araçlar sürücüler için daha iyi bir deneyim sağmakla kalmayacak aynı zamanda işletmeler için de değer yaratacak yeni alanlar açan güçlü bilgi platformları haline gelerek veriden oluşan araçlara dönüşeceği öngörülüyor.”
Bunun yanında sürücüsüz araçların da tamamen farklı bir mobilite deneyimi ve yepyeni bir ekosistemini oluşturacağının kaydedildiği raporda “Kazaların ve trafik yoğunluğunun azalması, enerji talebinin ve ulaşım maliyetlerinin düşmesi, altyapıların kullanımla orantılı olarak ücretlendirilmesi, çok modelli ulaşım ile park alanlarının ortadan kalkması gibi gelişmelerin yaşanılacağının” altı da çiziliyor.
Startup’lar mobiliteyi geliştiriyor
GOOINN’nin Mobilite Hizmetleri Araştırma Raporu’nda mobilite alanı büyük bir dönüşüm içinde olduğu da kaydedilirken “Sensör teknolojisindeki gelişmeler, yapay zekâ, büyük veri, yeni iş modelleri, araçların elektrifikasyonu ve otonom araçlar üzerine yapılan tüm çalışmalar geleneksel ekosistemi kökten değişime uğratmaktadır ve yeniden yapılandırmaktadır. Bu yeni yapılanma sürecinde hızlıca talebe adapte olabilen, inovasyona açık startupların önemi giderek artmaktadır. Startuplar inovasyonu sisteme hızlı ve daha hızlı bir şekilde sokabilmektedir ve sektördeki firmalar startuplar ile çalışmanın inovasyon açığını kapatmada büyük bir rol oynamaktadır” denildi. Raporda Türkiye’deki startuplardan örnekler de şu şekilde sıralandı;
“Mobilite çözümlerini yükseltmek için yapay zekâ ve yapay görme algoritmaları üreten yüksek teknoloji şirketi Tytovision, paylaşımlı elektrikli scooter modelini ortaya koyarak kullanıcılarının A noktasından B noktasına hızlı ve ucuza ulaşmalarını sağlayan Gez Mobility, şehir tıkanıklığı ve kirliliğini çözmeye yardımcı olmak amacıyla iki yolcu için elektrikli bir dikey kalkış ve iniş uçağı geliştirmekte olan AirCar, Türkiye’de büyüyen mikro-mobilite alanına liderlik eden teknoloji şirketi Martı, block chain tabanlı, elektrikli araç şarj noktası bulma hizmetleri sunan platform olan Car4Future, temiz enerji ve dijital servislerle geleceğin akıllı ulaşım araçlarını tasarlayan ve geliştiren teknoloji şirketi KODECO, Zorlu Enerji tarafından kurulmuş olan Türkiye’nin ilk elektrikli araç paylaşım platformu electrip, kişisel kullanım amaçlı, günlük kullanımda, şehir içinde rahatlıkla kullanılabilen, özelleştirilebilir gaz-fren sistemi özelliği olan elektrikli scooter sunan Hergele ve kullanıcılarına kiralık araba seçimini kolaylaştıran bir hizmet sağlayan Yolcu360, her türden bisiklete kolaylıkla kurulabilen en hafif elektrikli bisikletli dönüşüm setini sunan Bypee.”
Sürdürülebilirlikte öncü EİB: İklim krizi ile mücadeleye desteğimizin artarak süreceğini taahhüt ediyoruz
Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmasına ilişkin kanun teklifi Meclis Genel Kurulu’nda oy birliğiyle kabul edildi ve Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Türkiye’nin anlaşmayı şu tarihe kadar onaylamayan tek OECD ve G20 ülkesi olduğunu hatırlatarak şunları söyledi:
“2020 yılında sona eren Kyoto Protokolü’nden sonraki süreçte küresel iklim rejiminin netleştiren Paris Anlaşması’nı şimdiye kadar 197 ülke imzalamış, 191’i onaylamıştı. Türkiye, 5 yıl önce imza attığı anlaşmaya taraf olarak süreci tamamladı ve anlaşmayı onaylayan 192’inci ülke oldu. Her ne kadar geç olsa da, zaman kaybı olsa da olumlu bir adım. Türkiye’nin dahil olması gereken çok fazla süreç, iyileştirilmesi gereken çok fazla şey var. Ülkemiz iklim krizini gerçekten bir kriz olarak görmeli ve bundan sonraki süreçte tüm taraflar aktif olarak çalışmalı. Anlaşmaya taraf ülkeler ulusal katkı beyanlarıyla kendi hedeflerini belirledi. Türkiye’nin yanıbaşında, Avrupa’da tüm sektörleri dönüştüren yatırımlar gerçekleşiyor.”
Ar-Ge yatırımı yapmadan inovasyon olmaz
Bu durumun tek bir kişinin tekelinde olmadığını anlatan Eskinazi’ye göre bütün paydaşların etkin rol alıp, karar süreçlerine dahil etmesi gerekiyor.
“Eleştirisellik, özgürlük, katılımcılık, çoğulculuk her alanda olduğu gibi iklim politikalarında en önemli kısımdır. Türkiye WIPO 2021 Global İnovasyon Endeksi’nde kalkınma düzeyi ile orantılı olarak 41’inci sırada. Almanya GSYIH’sinin yüzde 3,17’sini, Japonya GSYIH’sinin yüzde 3,28’ini, İsveç yüzde 3,39’unu, Kore ise yüzde 4,53’ünü Ar-Ge’ye ayrıyor. Türkiye ise GSYIH’sinin sadece yüzde 1’ini Ar-Ge’ye yatırıyor. Türkiye, OECD ülkeleri arasında 2020’de devlet bütçesinden Ar-Ge yatırımları payını azaltan tek ülke. Ar-Ge yatırımı yapılırsa inovasyon, inovasyon olursa nitelikli sürdürülebilir ekonomik büyüme olur. Yeşil yatırım seferberliği için gerekli katkı verilmeli ve Ar-Ge kaynağı fazlalaştırılmalı.”
Yenilenebilir Enerji Ekipman ve Hizmet İhracatçıları Birliği ve Karbon Emisyonu Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmalı
İzmir’de Türkiye’nin ilk Yenilenebilir Enerji Ekipman ve Hizmet İhracatçıları Birliği’nin kurulmasına yönelik çalışmaları başlattıklarını açıklayan Jak Eskinazi, enerji verimliliği başta olmak üzere gerekli politikaların öncelenmesi ve hayata geçirilmesi gerektiği görüşünde.
“Türkiye’nin rüzgar enerjisi kurulu güç kapasitesi 10 bin MW’nin üzerine çıktı. Rüzgar, güneş ve yeşil hidrojen gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının teşviki, iklim politikalarının üst düzeyde müzakere edileceği, raporlama, karbon ayak izi bilgisi ve etiketleme gibi alanlarda ulusal inisiyatiflerin ortaya konulacağı mekanizmalar geliştirilmeli. Türkiye’de Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu gibi Karbon Emisyonu Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmalı. İklim alanında yeni bir dönemin liderliğini yapmak istiyorsak özel sektörün bu mücadelede çok büyük bir görev üstlendiğini biliyoruz. Bu yüzden sürdürülebilirlik alanında yaptığımız projelerle, atılımlarla Türkiye’de İhracatçı Birlikleri arasında öncüyüz.”
EİB’te Sürdürülebilirlik Departmanı kuruldu
Eskinazi, “AB Yeşil Mutabakata uyum için ihracatçı sektörlerin uyum sağlama sürecine destek olmak, projeler geliştirilmesi için Ege İhracatçı Birlikleri’nde Sürdürülebilirlik Departmanı kurduk. Hem sanayi hem tarım sektörlerimizin çevreci ve düşük karbonlu kalkınmaya geçişini hızlandırmak için firmalarımıza Sürdürülebilir UR-GE projelerimizle destek veriyoruz. EİB olarak uzun süredir devam eden iklim krizi ile mücadeleye desteğimizin artarak süreceğini taahhüt ediyoruz.” dedi.
Toyota C+walk ile Yeni Nesil Mobilitenin Tanımını Yapıyor
Toyota, herkes için hareket özgürlüğü sağlama felsefesi ve daha iyi bir mobilite toplumu yaratmak için atılımlarını sunmaya devam ediyor. Toyota “bir mobilite şirketi” olma yolunda yeniliklerinden biri olan C+walk yürüyüş alanı mobilite serisinde, C+walk T’yi tanıttı. Bu ürün, öncelikli olarak Japonya’daki Toyota yetkili satıcılarında yer alacak.
C+walk T, kullanımı kolay, üç tekerlekli, ayakta duran bir elektrikli mobilite aracı olarak dikkat çekiyor. Kolay biniş ve iniş için 150 mm yüksekliğinde alçak ve düz bir tabana sahip olan araç, yürüyüş alanlarında rahat kullanım sağlıyor. Ayrıca bu mobilite ürünü yan yana seyahati ve diğer yayalarla hareket halinde iletişimi kolaylaştıracak şekilde tasarlandı.
C+walk T çevre dostu olmasının yanı sıra, tek bir kişiyle aynı oranda yer kaplıyor ve tipik insan yürüme hızlarında seyahata olanak tanıyor. C+walk T öndeki engellerle veya yayalarla çarpışmayı önlemeye yardımcı olan engel algılama özellikleriyle de donatıldı. Kullanımı kolaylaştırmak adına dik yokuşlardan inerken C+walk T eğim algılama özelliğiyle de otomatik olarak yavaşlıyor.
Yeni mobilite aracının potansiyel kullanım alanları olarak; büyük ölçekli tesisler arasında seyahat etmenin ve yaşlı kullanıcıların hayatını kolaylaştırmanın yanı sıra büyük, park ve diğer tesislerde yapılan aktivite turları da gösteriliyor. Araç aynı zamanda uzun mesafeleri yürümekte zorlanan kişilere destek sağlayabilecek ve yaşam alanlarının genişlemesine katkıda bulunacak.
Toyota, kullanımı kolay ve seyahat etme isteği uyandıran mobilite ürünleri sunarak mümkün olduğu kadar çok insana hareket özgürlüğüyle mutluluk getirmeyi hedefliyor. Aynı zamanda önümüzdeki dönem için C+walk serisinde oturan tip ve tekerlekli sandalye bağlantılı modeller geliştiriliyor.
Çıkarılabilir lityum iyon batarya ile sunulan araç yaklaşık 2.5 saatte tamamen şarj edilebiliyor. Tipik insan yürüme hızlarında, tek şarj ile yaklaşık 14 km yol kat edebiliyor. 0.59 metre dönüş yarıçapıyla ise yerinde dönüş yapabilecek şekilde tasarlandı. C+walk T’nin başlangıç fiyatı Japonya’da 341 bin Japon yeni olarak açıklandı.
Türkiye’de de “Mobilsen Özgürsün” kampanyası başlatıldı
Mobilite ile insanların hayatını her alanda kolaylaştırmayı amaçlayan Toyota, Türkiye’de “Mobilsen Özgürsün” kampanyası ile yeni nesil mobilitenin tanımını yeniden yapıyor. 7’den 77’ye herkesin özgürce hareket ettiği bir dünya gerçekleştirmek amacıyla yola çıkan Toyota, bir otomobil şirketi olmanın yanı sıra insanlık için ileri teknoloji ürünü her türlü çözümü üreten bir “mobilite” şirketi olma yolunda çalışmalarını sürdürüyor.
Dünya ile aynı anda başlatılan bu hareket ile engellilerin, hastalıklarından dolayı hareketleri kısıtlı kişilerin, yaşlıların, en küçüğünden en büyüğüne tüm bireylerin dünya üzerinde özgür, rahatça ve keyif alarak hareket etmelerini sağlayacak yüksek teknolojiye sahip ürünlerin toplumun hizmetine sunulması hedefleniyor. Bu amaçla devreye alınan mobilsenozgursun.com mikro sitesinde ise Toyota’nın tüm mobilite çalışmaları ve yeni vizyonu aktarılıyor.
Ege Maden İhracatçıları Birliği’nin (EMİB), Ticaret Bakanlığı’nın desteğiyle gerçekleştirdiği AMORF Doğal Taş Proje ve Tasarım Yarışması ödül gecesinin ikincisi bu yıl Efes Antik Kenti’nde gerçekleştirildi. “Doğal Taş Gala Gecesi Efes’ 21” temasıyla kapsamı genişletilen gecede, sektörün katma değerli ürün ihracatına yönelimini artırmak üzere bu yıl ihracat yapan 30 adet mermer firmasına da farklı kategorilerde ödüller verildi. İkincisi düzenlenen AMORF Doğal Taş Proje ve Tasarım Yarışması bu yıl toplamda 402 başvuru alırken 7 adet proje ödülün sahibi oldu.
AMORF Doğal Taş Proje ve Tasarım Yarışması ödül gecesi; Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle, Türkiye İhracatçılar Meclisi Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürü (MAPEG) Cevat Genç ve Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Mevlüt Kaya, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, TÜMMER Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Alimoğlu ve Türkiye Madenciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Emiroğlu katılımıyla gerçekleşti.
Türkiye’nin dünya mermer rezervlerinin yüzde 33’üne sahip olduğunu ve 15 milyar metreküp dünya rezervinin 5 milyar metreküpünün Türkiye’de olduğunu dile getiren Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay ödül töreninde şu açıklamalarda bulundu; “Türkiye’de ilk 9 ayda 1,6 milyar dolar doğal taş ihracatı yapıldı ve mermer bunun yüzde 95’ini oluşturuyor. Mermerde güzel bir gelişme var; blok mermerden işlenmiş mermere geçiliyor ve işlenmiş mermerin toplam ihracattaki payı yüzde 57’lere ulaşmış durumda. En önemli pazarı oluşturan Amerika, toplam ihracatın yüzde 18’ini oluşturuyor. Bu pazarda daha yüksek pay almamız lazım onun için daha fazla çalışılması lazım. Geçen sene ilki, bu sene ikincisi yapılan Amorf Tasarım yarışması gençlerin önünü açmak ve destek olmak için önemli bir yarışma. Gelecekte göreceksiniz bu yarışma uluslararası arenada da bilinen bir yarışma haline gelecek. Türkiye doğal taşın ana vatanı. Ben demememiz lazım, biz dememiz, Türkiye’miz dememiz lazım. Birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. İhracatımızla bunu gösterdik, ihracatçılarımız bir nefer gibi sabahtan akşama kadar çalışarak Türkiye’nin ihracatını geçen ay 20,8 milyar dolara çıkarttılar. İhracatımızdaki artış eylül döneminde yüzde 30’ları buldu. 160 milyar dolara çıktı. Hedefimiz 210 milyar dolar ama bunu da hep beraber çalışarak geçeceğiz.”
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle ise konuşmasında; Türkiye ekonomisinin gelişip büyümesi ve dünya ile rekabet edebilir olmasının yolunun katma değerli ihracattan geçtiğini hepimiz biliyoruz. Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak bu kapsamda yapılan çalışmalara ise değer ve öncelik veriyoruz. Bu bağlamda Amorf Doğal Taş Tasarım Yarışması’nı önemli bir adım olarak değerlendiriyoruz. Hammadde bolluğunun yanı sıra ülkemizde doğal taş sektörü, çeşit ve renk açısından zenginliği, sektörel tecrübe üstünlüğü, deniz ulaşımında nakliye kolaylığı, geniş renk skalası, öncü teknolojileri kullanması gibi özellikleri sayesinde dünya doğal taş piyasasının önemli oyuncularından biri konumunda bulunuyor. Şimdi bize düşen, Turkish Stone markasını daha da güçlendirerek, küresel piyasalarda oluşan olumlu havayı, katma değerli ihracatımızla taçlandırmak. 300 binden fazla istihdam üreten doğal taş sektörü, ülkemizin tanıtımına sağladığı katkıyla da büyük önem taşıyan bir sektör. Vatikan’da “Sen Pier” kilisesinin girişindeki sütun ve kaplamalar Afyon İscehisar mermeridir, ABD’de Beyaz Saray’da yetkililerin basın açıklamaları yaptıkları alanda kullanılan mermer Elazığ Vişne’dir, Alman Parlamentosu, Fransa Parlamentosu, ABD Temsilciler Meclisi, Disneyland ve sayısız önemli mekân Türk mermerleriyle tezyin ediliyor” sözlerini dile getirdi.
UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunan Efes Antik Kenti’nde bu etkinliği gerçekleştirmenin nedenini ülkemizin tasarım ve sanat konusunda dünyadaki yerinin binlerce yıl öncesinden beri ilk sırada olduğunu kendimize hatırlatmak olduğunu söyleyen Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya ise şunları söyledi, “ Tüm dünyanın akın akın ziyaret ettiği, hayranlıkla baktığı Antik Kentlerimiz, Türk doğal taşın her çeşidini barındıran, sanatın, mimarinin, tasarımın en üst noktasını simgeleyen gurur kaynaklarımızdır. Mimarlık, güzel sanatlar, tasarım bölümleri öğrencileri ve mezunlarının yanı sıra herkesi kucaklayan “sınırsız” kategorisiyle birlikte AMORF, doğal taşa gönül vermiş herkese kapısını açmış, yurtiçindeki başarısını, uluslararası arenaya da taşımanın hazırlıklarına da uzun zaman önce başlamıştır. AMORF sektörün katma değerli ürün ihracatına önemli katkılar sağlayacak, mimarlar ve tasarımcılarla sektör arasında bir köprü görevi üstlenecek.
Bu akşam ikinci ödül törenimizde ise; 2020 yılında Birliğimizin gerçekleştirdiği 582 milyon dolarlık doğal taş ihracatına altı kategoride en çok katkı sağlayan 30 firmamıza altı ayrı kategoride ödüllerinin takdimini gerçekleştirdik. Sektörümüze bir ömür boyu hizmet eden bir Duayen ismimize de Ege Maden İhracatçıları Birliği Onur Ödülünü takdim etme mutluluğunu yaşadık. Türk madencilik sektörü olarak 2021 yılının Ocak – Eylül ayında “İnadına üretim, inadına ihraca” sloganıyla hareket ederek, Madencilik Platformundaki 16 STK güçlerimizi birleştirerek ihracatımızı yüzde 48 arttırarak 3 milyar dolardan 4,4 milyar dolara taşıdık. 2021 yılı sonunda ihracatımızın 6 milyar dolara ulaşacağına inanıyoruz.”
Gecede konuşan Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürü (MAPEG) Cevat Genç ise; Bugün itibariyle ülkemizde 15 bin adet maden ruhsatı mevcut olup, bu ruhsatların üçte birini II-B Grubu maden ruhsatları oluşturmaktadır. Yaklaşık 7 bin 500 adet işletme izinli sahamızın da 2 bin adedi doğal taş grubunda yer almaktadır. İşletme faaliyet raporlarındaki beyanlara göre 2020 yılında II-B Grubu ruhsatlarda toplam 14 milyon 704 bin ton üretim gerçekleştirilmiş ve bu üretimlere istinaden 215 milyon liradan fazla Devlet Hakkı tahsil edilmiştir. Üretim, ihracat ve istihdam rakamları incelendiğinde, tabii kaynaklar sektörünün bugün ulaştığı seviye, tarihimizin zirve noktasıdır” açıklamasında bulundu.
Türkiye İhracatçılar Meclisi Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer ise; “Her birimizin bildiği üzere dünya maden rezervleri açısından belli başlı madenlerde zengin olan Türkiye, doğal taş özelinde de son derece stratejik bir konumda bulunmakta. Dünya doğal taş ithalatı 2020 yılında 15,1 milyar dolardı. Bunun yaklaşık yüzde 38’ini, yani 5,8 milyar dolarını mermer ve traverten ithalatı oluşturuyor. Türkiye’nin Dünya sıralamasına baktığımızda doğal taş genelinde Çin ve Hindistan’dan sonra ihracatta yüzde 10,3’lük pay ile 3. sırada yer aldığını görüyoruz. Mermer-traverten ihracatı ve üretiminde ise dünyada ilk sıradayız.
Bu yılın ilk 9 aylık dönemine baktığımızda ise; 4,38 milyar dolarlık maden ihracatımızın yüzde 36’sını doğal taş ihracatı oluşturduğunu görülmekte. Bu dönemde, 1,56 milyar dolar olan toplam doğal taş ihracatımızda 2020 yılının aynı dönemine oranla yüzde 29 artış yaşadık. Pandemi öncesi dönem ile karşılaştırdığımızda ise doğal taş ihracatımızda 2019 yılının aynı dönemine oranla yüzde 14 artış yaşandığını görüyoruz” diye açıklamada bulundu.
Kuru incir ihracatına TURQUALITY Projeleri dopingi
Türkiye, tüm semavi dinlerde kutsal meyve olarak kabul edilen, noel sofralarının vazgeçilmezi kuru incirde başarılı bir ihracat sezonunu geride bıraktı. Türkiye, 2020/21 sezonunda 72 bin 145 ton kuru incir ihraç ederken 256 milyon 915 bin dolarlık döviz geliri elde etti.
Kuru incir ton başına 110 dolar değer kazandı
Dünya kuru incir ihracatının yüzde 60’ını tek başına gerçekleştiren Türkiye’nin 2019-20 sezonundaki kuru incir ihracatı 69 bin 786 ton karşılığı 241 milyon 857 bin dolar olmuştu. Kuru incir ihracatı miktar bazında yüzde 3 artarken, döviz gelirindeki artış yüzde 6’ya ulaştı. Kuru incirin ihraç fiyatı ton başına 110 dolar değerlendi.
En başarılı ikinci sezon yaşandı
Kuru inciri Türkiye’nin prestij ürünlerinden biri olarak tanımlayan Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, ihracata bağımlı bir ürün olan kuru incir hak ettiği değerden ihraç edilmesi için Türk ihracatçıları olarak büyük bir çaba içinde olduklarını, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiş olmanın huzuruyla 2020/21 sezonunu geride bıraktıklarını, 2014 yılında yakalanan 76 bin 901 ton’luk ihracat seviyesinden sonra en başarılı ikinci sezona imza attıklarını dile getirdi.
Kuru incir ihracatında zirvenin yeni sahibi ABD
2020/21 sezonunda 85 bin ton olan rekoltenin yüzde 85’ini ihraç ettikleri bilgisini veren Celep, “Türk incirini 114 ülke insanına ulaştırdık. Dünya’nın en büyük gıda ithalatçısı Amerika Birleşik Devletleri’nde Türk gıda ürünlerinin daha fazla tüketilmesi amacıyla, Türk gıda ürünlerini tanıttığımız TURQUALITY Projesi yürütüyoruz. Bu sezon ABD’ye kuru incir ihracatımız yüzde 14’lük artışla 33 milyon dolardan, 38 milyon dolara yükseldi. ABD en çok kuru incir ihraç ettiğimiz ülkeler sıralamasında üçüncülükten birinciliğe yükseldi. Önümüzdeki yıllarda ABD’ye kuru incir ihracatında 50 milyon doları geçmeyi hedefliyoruz” şeklinde konuştu.
TURQUALITY Projelerinin meyveleri toplanıyor
2016-2020 yılları arasında Japonya, Güney Kore ve Çin’i kapsayan bir TURQUALİTY Projesi yürüttüklerini hatırlatan Celep sözlerini şöyle sürdürdü: “Kuru incir ihracatında hedef pazarlarımızın başında dünya nüfusunun yüzde 40’ını barındıran ve yeni lezzetleri tatmaya istekli Uzakdoğu geliyor. 2020/21 sezonunda Japonya’ya yaptığımız kuru incir ihracatı yüzde 22’lik artışla 7,4 milyon dolardan 9,1 milyon dolara, Çin’e yaptığımız kuru incir ihracatı yüzde 10’luk artışla 5,8 milyon dolardan 6,4 milyon dolara, Güney Kore’ye yaptığımız kuru incir ihracatı da yüzde 27’lik artışla 1,8 milyon dolardan 2,4 milyon dolara çıktı. Uzakdoğu’da kuru incirimizin daha fazla tüketilmesi için tanıtım çalışmalarımıza bundan sonraki süreçte devam edeceğiz.”
Avrupa pazarı gücünü koruyor
Türk kuru incirinin geleneksel ihraç pazarının Avrupa olduğunu hatırlatan Başkan Celep, 2019/20 sezonunda AB ülkelerine 109 milyon dolar olan kuru incir ihracatımızın 2020/21 sezonunda 115 milyon dolara yükseldiğini, AB’nin kuru incir ihracatımızda yüzde 45 pay aldığını Almanya’nın 37 milyon dolarlık taleple ilk sırada olduğunu, Fransa’ya 35 milyon dolarlık, İtalya’ya ise; 11 milyon dolarlık kuru incir ihraç ettiğimizi dile getirdi.
2021/22 sezonunda hedef 65 bin ton ihracat
Kuru incirde 2021/22 sezonunda rekoltede yüzde 12’lik düşüş beklediklerini vurgulayan Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, yeni sezonda 65 bin ton kuru incir ihracatı hedeflediklerini sözlerine ekledi.
Yeni Nesil NX ile Lexus için Yeni Bir Dönem Başlıyor
Premium otomobil üreticisi Lexus, ikinci nesil NX modelinin tanıtımını bir test sürüşüyle gerçekleştirdi. Markanın D-SUV segmentindeki temsilcisi Yeni NX, Lexus’un ilk plug-in hibrit modeli de dahil olmak üzere Mart ayından itibaren Türkiye’de de satışa sunulacak.
Lexus markasının tasarımda gideceği yeni yönü ortaya koyan, dinamik performans ve teknoloji açısından ileriye doğru bir adım atan NX, ilk nesilde olduğu gibi yeni nesilde de yenilikçi bir yaklaşımla öne çıkıyor.
“Yeni NX Türkiye’de Lexus’un ana modellerinden biri olacak”
NX modelinin Türkiye pazarına gelişiyle birlikte markanın iddiasını daha da artıracağını ifade eden CEO ve Yönetim Kurulu Başkanı Ali Haydar Bozkurt “Yeni NX modelimizi önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde pazara sunduğumuzda hem D SUV segmentinde hem de premium segmentte iddiamızı daha da artıracağız. Yeni NX sizlerin de gördüğü gibi marka adına yeni bir dönemi temsil ediyor ve markanın geleceğini şekillendirecek modellerden biri olacak. Bu model Türkiye’de adetsel olarak büyümemizde önemli katkılarda bulunacak ve ana modellerimizden biri haline gelecek. Lexus’un Avrupa’da ve Türkiye’deki yolculuğunda etkin rol oynayacak NX, gelecek yıl elimizin daha da güçlenmesini sağlayacak. Türkiye’de hibrit ve plug-in hibrit yani şarjlı hibrit seçenekleriyle satışa sunulacak olan Yeni NX’in, premium segment kullanıcılarının da büyük beğenisini kazanacağına inanıyoruz. Bununla birlikte filo firmalarının da markamıza ilgisi büyük ve yeni NX için ön sipariş görüşmelerine şimdiden başladık” dedi.
“Yeni NX 300 bin TL’ye varan vergi teşviğine sahip”
Lexus’un yeni NX modeliyle birlikte kullanıcılara çok farklı bir seçenek sunacaklarını söyleyen Bozkurt, “Her açıdan geliştirilen yeni NX, aynı zamanda Türkiye’de şu anki hibrit vergi teşviğinden faydalanıyor. NX için şu anda 300 bin TL civarında bir vergi teşvik avantajı bulunuyor. Bununla birlikte plug-in hibrit versiyonlarda maliyetlerin daha yüksek olmasından dolayı daha fazla fiyat avantajı sunabilmek adına daha kapsamlı bir teşviğin gelmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.
“98 km elektrikli menziliyle segmentinde en uzun menzile sahip”
Lexus’un sahip olduğu elektrifikasyondaki teknolojik üstünlüğünün altını çizen CEO ve Yönetim Kurulu Başkanı Ali Haydar Bozkurt, “Lexus’un geliştirdiği plug-in hibrit NX, üstün teknolojisi sayesinde şehir içinde 98 km’ye varan bir menzil sunarak, segmentinde sadece elektrikle en uzun menzili gerçekleştirme başarısına imza atıyor. Yakıt tüketim ortalaması ise 100 kilometrede sadece 1.1 litre olarak ölçüldü. Müşterilerimizi bu teknolojik araçtan çok fazla etkileneceğini şimdiden hissediyoruz. NX’in yüksek elektrikli menzili önümüzdeki dönemde daha fazla ses getirecek” dedi.
“Bulunurluk problemimiz yok, hemen teslim avantajına sahibiz”
NX’in lansmanında global çip krizine de değinen CEO ve Yönetim Kurulu Başkanı Ali Haydar Bozkurt “Lexus markası olarak çip krizinden en az etkilenen markayız. Şu anda bulunurluk problemimiz yok ve hemen teslim avantajına sahibiz. Hedefimiz her yıl bir önceki yılın üzerine çıkmak ve biz geçen senenin adetlerini Ağustos ayı itibariyle aşmayı başardık. Premium pazarın üzerinde bir büyüme elde ettik; premium pazar ilk 9 ayda yüzde 13 büyürken, Lexus olarak biz yüzde 58 büyüme kaydettik.
“Lexus hizmetleriyle farklı bir konumda”
Premium segmentteki müşteri beklentilerinin daha yüksek ve farklı olduğunu belirten Bozkurt “Bu da içinde yoğun rekabeti barındırıyor. Ayrıcalıklı hizmetler sunmanın gayreti içindeyiz. Geniş premium servis ağı, gerektiğinde helikopter ile servis hizmeti, ikame araç, bireysel danışman, 7/24 açık showroom ve geri alım garantisi bunlardan sadece bazıları. Bunun yanında ayrıca Lexus ikinci el olarak da değerini koruyan bir marka ve tüm bu hizmetlerle birlikte farklı bir konumda olmaya devam ediyor.” diye konuştu.
Lexus’un ilk plug-in hibriti: NX 450H+
Yeni nesil NX ile birlikte Lexus’un plug-in hibrit versiyonu da satışa sunulacak. Lexus’un 15 yıldan daha uzun süredir hibrit teknolojisindeki uzmanlığını yansıtan ilk plug-in hibrit modeli, yeni NX 450h+ ismiyle sahneye çıkıyor.
NX 450h+’ın hibrit sistemi, dört silindirli 2.5 litrelik hibrit motoru, 134 kW ön elektrik motoru ve 40 kW arka elektrik motoruyla kombine ediyor. Elektrik motorları, dışarıdan kabloyla da şarj edilebilen 18.1 kWh’lık sınıfının en yüksek kapasiteli bataryasından güç alıyor. Arkada yer alan elektrikli motor, E-Four teknolojisiyle dört çeker sürüş sağlıyor.
NX Plug-in’de yüksek verimlilik ve güç
NX 450h+ toplam güç olarak 309 HP üretiyor ve bu sayede 0-100 km/s hızlanmasını 6.3 saniyede tamamlıyor. Bu yüksek performansa karşın WLTP ölçümlerine göre CO2 emisyonu 20-26 g/km ve ortalama yakıt tüketimi 0.9-1.1 lt/100 km değerleri ile sınıfının en iyi değerlerini sunuyor. Lexus’un elektrikli motorlar konusundaki köklü geçmişi, NX’in sınıfının lider elektrikli sürüş kapasitesine sahip model olarak öne çıkmasını sağlıyor. NX ortalama olarak karma tüketimde 69-76 km elektrikli menzile sahipken şehir içerisinde versiyona göre 98 kilometreye kadar sadece elektrik motoruyla yol alabiliyor.
Bataryanın boşalması halinde aracın yüksek verimliliğini hala korumaya devam etmesi ise Lexus’un hibrit deneyimi sayesinde fark yarattığı bir başka nokta olarak öne çıkıyor. Bataryanın boşaldığı durumlarda birçok rakip sistem aracın normal içten yanmalı bir araç gibi çalışmasına yol açarken NX 450h+’ın kendi kendini şarj eden hibrit sistemi, verimliliğin rakiplerin yakıt tüketimine göre ortalama yüzde 30 daha yüksek olmasını sağlıyor. Bu durumda benzinli motor bataryayı şarj etme moduna geçiyor ve daha verimli bir enerji yönetimi elde edilmesine yardımcı oluyor. Aynı zamanda NX’in sadece elektrik gücüyle gidilebilmesi adına her zaman bataryada daha fazla gücün olmasını sağlıyor.
Bununla birlikte NX 450h+’ın bataryası, 230 V/32 A bağlantı ve araçtaki 6.6 kW şarj sistemiyle 2.5 saat civarında doldurulabiliyor.
NX’in daha verimli ve performanslı hibriti: NX 350h
NX ürün gamının bir diğer seçeneği olan tam hibrit NX 350h, dördüncü nesil Lexus hibrit teknolojisi ile hibrit performansını ve verimliliğini daha ileri seviyelere taşıyor. NX 450h+ plug-in hibrit ile aynı 2.5 litre motora sahip olan araç, 244 HP ile ilk nesil NX300h’ye göre yüzde 24 daha fazla güç üretiyor ve yüzde 10 civarında daha az CO2 salımı gerçekleştiriyor. Bu sayede performansı artan araç 0-100 km/s hızlanmasını 7.7 saniyede tamamlıyor.
NX ile yepyeni bir tasarım anlayışı
Lexus, tamamen yeni NX modeliyle daha sofistike bir tasarıma imza attı. Lexus L-finesse tasarım felsefesini geliştirerek zarif tasarımı yüksek teknolojiyle bir araya getiriyor. İlk nesil NX’te kullanıcıların büyük beğenisini toplayan yenilikçi karakter korunurken, yeni nesil NX’e daha sofistike, olgun ve dinamik bir tasarım dili adapte edildi.
NX’in “fonksiyonel güzellik” temasına sahip yeni tasarımı, şık görünmesinin ardında daha iyi aerodinamileri, daha düşük gürültü seviyesini ve daha yüksek yakıt verimliliğini barındırıyor. Yeni nesil NX’in dinamik sürüşünü vurgulamak adına kavisli yüzeyler ve keskin çizgilere yer verildi.
Daha büyük ve daha çevik
Lexus Global Mimari GA-K platformunun kullanılması sayesinde, daha fazla kabin yaşam alanı ve daha fazla bagaj hacmi elde edildi. İlk nesil NX’e göre yeni araçta uzunluk 20 mm, aks aralığı 30 mm, genişlik 20 mm ve yükseklik 5 mm artırıldı. GA-K platformu ile birlikte ön iz açıklığı 35 mm ve arka iz açıklığı da 55 mm artırıldı. Bu da Yeni NX’in tasarım olarak daha güçlü bir duruşa sahip olmasını sağlarken aynı zamanda dinamik sürüşüne de katkı sağladı.
Yeni NX’in ön tarafında Lexus’un kendine has ön panjuru, aracın tasarımında tamamlayıcı bir role sahip oldu. Daha dik ve daha zarif bir çerçeveyle tamamlanan ön panjur, uzun motor kaputunu vurguluyor ve arkaya doğru genişleyen gövdenin genel biçimini oluşturuyor. Lexus’a özgü ön panjur, daha güçlü üç boyutlu bir görünüm yaratan ve U şekilli bloklardan oluşan yeni bir ağ desenine sahip ve bu aynı U motifi üst versiyon araçların jantlarında da görülüyor. Kaputun zarif şekli, aynı zamanda sürücü koltuğundan iyi bir görüş açısının elde edilmesini sağlıyor.
Uzun ve akıcı ön bölüm, kısa çıkıntılara sahip güçlü arka tasarım ile kontrast oluşturuyor. Arka bölümde yeni L şekilli tamamen LED stop grubu ve ilk kez UX SUV modelinde kullanılan aracın arka genişliği boyunca uzanan şerit ışıklandırmalar dikkat çekiyor. Logonun yerine ‘LEXUS’ isminin yazılı olarak yer alması ise aracın daha modern ve daha güçlü kimliğini ortaya koyuyor.
Yeni NX ile kokpit tarzı kabin deneyimi
Yeni NX, sürücüler için tamamen yeni bir sürüş deneyimi sunuyor. Lexus’un ilk kez LF-30 Electrified konseptinde gösterdiği Tazuna kokpit konsepti, NX modeli ile üretime aktarıldı.
Adını “binicinin dizginleri kullanarak atını kontrol etmesini anlatan” Japonca bir kelimeden alan Tazuna konsepti, “eller direksiyonda, gözler yolda” anlayışıyla sezgisel bir sürüş sağlıyor. Sürüş deneyimini daha ileriye taşıyan kokpit tarzı, sürücüye daha fazla güven vererek her sürüşün daha keyifli olmasına yardımcı oluyor.
Tazuna kokpit tasarımıyla çoklu bilgi ekranı ve ön cama yansıtmalı göstergeler, en az göz ve baş hareketiyle birlikte kolayca okunabiliyor. Benzer anlayışla çalıştırma düğmesi, vites kolu, klima kontrolleri, sürüş modu seçim düğmeleri de aynı yere konumlandırılarak kolay bir kullanım sağlanıyor.
Lüks bir lounge konforu
Yeni NX’in kabini sürücüyle birlikte tüm yolculara yüksek konfor sunacak şekilde tasarlandı. Lüks bir lounge hissi uyandıracak şekilde düzenlenen kabinde, Takumi Ustaları’nın yüksek işçilik kalitesiyle birlikte Lexus’un Omotenashi misafirperverlik felsefesi daha yüksek konfor ve yeni teknolojilerle harmanlanıyor.
Lexus, her modelinde olduğu gibi yeni nesil NX’te de tüm detaylara özen göstererek mükemmeliyetçi bir kabin ortaya koydu. Yolda en yüksek konforu ve virajlarda savrulmamak adına en iyi yan desteği sağlayacak şekilde tasarlanan ön koltuklar, aynı zamanda daha iyi postür sağlayacak şekle sahip.
Lüks ve konfor özelliklerinin yanı sıra NX’te pratiklikten de ödün verilmedi. Günlük kullanımlar için daha fazla bagaj alanı sunan NX, arka koltuklar normal konumdayken 545 litre ve arka koltuklar katlandığında 1436 litre hacme sahip oluyor. Bagajın alt kısmı ise çeşitli aletlerin ve küçük nesnelerin taşınması için kullanılabiliyor. Plug-in hibrit NX’te ise bu alanda şarj kablosu için yer ayrılıyor ve böylece bagaj alanından hacim kaybı yaşanmıyor.
NX müşterileri bagaj alanına ulaşmak için hızlı ve sessiz çalışan elektrikli bagaj kapağı özelliğini kullanabiliyorlar. Elektrikli bagaj kapağı ortalama olarak sadece dört saniye civarında açılma ve kapanma süresine sahip.
Yeni NX modelinde tamamen yeni, daha hızlı ve daha fazla özellik sunan bir multimedya platformu kullanıldı. 9.8 inç dokunmatik ekran veya NX’in sınıfındaki en büyük ekranlardan biri olan 14 inç yüksek çözünürlüklü ekran tercih edilebiliyor. Wi-Fi-uyumlu Apple CarPlay ve Android Auto bağlantı sistemi ise, akıllı telefonların kolayca araca entegre edilmesini sağlıyor. Ayrıca daha yüksek ses kalitesi deneyimi için özel olarak geliştirilen 17 hoparlörlü Mark Levinson Premium Surround Sistemi de üst versiyonlarda sunuluyor.
NX’e binmek bir seremoniye dönüştürüldü
Lexus’un Omotenashi misafirperverlik felsefesi, sürücünün NX’e yaklaşmasıyla başlıyor ve adeta bir seremoniye dönüşüyor. Sürücünün araca yaklaşmasıyla birlikte kapı kolları, yer aydınlatmaları ve gündüz farları yanmaya başlıyor ve kapı açıldığında gösterge paneli ışıkları yanıyor. Kapı kapatıldığında NX’in silueti çoklu bilgi ekranında gösteriliyor ve fren pedalına basıldığında çalıştırma düğmesi titriyor. Aracın çalıştırılmasıyla birlikte grafikli ve sesli bir animasyon başlatılıyor. Tüm bu detaylarla, NX’e her binildiğinde kullanıcılara özel bir deneyim yaşatılması sağlanıyor.
NX’in kabinini daha sıcak ve zarif hale getiren Lexus Mood özelliğiyle birlikte her yolculukta doğru ışık efektinin seçilmesine imkan tanınıyor. Ayak bölmesi, kapı panelleri ve orta konsoldaki ambiyans ışıkları, 64 farklı renk temasından seçilebiliyor.
Lexus’da bir ilk: Elektronik kapı açma sistemi – E-Latch
Yeni NX, elektronik kapı açma sistemiyle donatılan ilk Lexus modeli oldu. Bu elektronik sistem, geleneksel iç kapı kolu yerine kapı panelinde kol dayanağının yanına yerleştirilmiş bir düğmeyi içeriyor. Tek bir yumuşak ve basit hareketle kullanım kolaylığı sağlaması, Japon evlerinde geleneksel fusuma sürgülü kağıt perdeli oda bölücü kapılardan esinlendi.
Güvenli Çıkış Asistanı özelliği sayesinde kapı açma anında arkadan bir araç, motosiklet veya bisiklet geldiğinde bunu algılayarak kapının açılması önleniyor. Dış tarafta ise sabit kapı kolunun iç tarafında küçük bir düğme yer alıyor.
İleri seviye güvenlik teknolojileri ve sürücü asistanları
Yeni NX, üçüncü jenerasyon Lexus Safety System + ile donatılan ilk Lexus modeli olarak da öne çıkıyor. Kapsamlı aktif güvenlik özelliklerine ve sürücü asistanlarına sahip NX, kaza riskini tespit etmek ve önleme konusunda yeni standartları belirliyor. Yeni NX’in geliştirilmiş Ön Çarpışma Önleyici Sistemi hem gündüz hem de gece motosiklet, hayvan ve ağaç, duvar gibi sabit objeleri de tanımlayabiliyor. Bununla birlikte Acil Direksiyon Asistanı, Adaptif Hız Sabitleyici ve Şerit Takip Asistanı gibi özelliklerle sürüşü daha güvenli ve konforlu hale getiriyor.
Elektronik kapı açma sistemi E-Latch ile birlikte çalışan ve otomotiv endüstrisinde bir ilk olan Güvenli Çıkış Asistanı kapı açma anında arkadan bir araç, motosiklet veya bisiklet geldiğinde bunu algılayarak kapının açılmasını önlüyor. Dijital iç dikiz aynası ise sürücüye daha geniş bir görüş açısı sunuyor.
OİB, otomotivde sera gazı emisyonunun düşürülmesine rehberlik edecek
Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçılar Birliği (OİB), Türkiye ihracatının 15 yıldır üst üste lider sektörü olan otomotivde faaliyet gösteren üyelerine rehberlik eden çalışmalarla ülke ekonomisine katkı sunmaya devam ediyor. OİB, son olarak ihracatının yaklaşık yüzde 80’ini Avrupa Birliği’ne yapan üyelerini Avrupa Yeşil Mutabakatının getireceği yeni düzenlemelere karşı bilinçlendirmek amacıyla yeni bir projeyi hayata geçirdi. OİB’in Ticaret Bakanlığı desteğiyle hayata geçirdiği ve ihracatçılara üç yıl boyunca rehberlik edeceği “Otomotiv Sektöründe Yeşil Dönüşüm” Ur-Ge projesi ile Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde uygulanacak olan Sınırda Karbon Düzenlemesinin olumsuz etkilerinin önlenmesi amaçlanıyor.
Baran Çelik: “Erken önlemler, güçlü konumumuzu sürdürmek için önemli”
OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik “Otomotivde 30 milyar dolar olan ihracatımızın yaklaşık yüzde 80’ini AB ülkelerine gerçekleştirdiğimiz göz önüne alınırsa, ihracatta ek vergilerle karşılaşma ihtimaline karşı erken önlemler almanın dünyadaki güçlü konumumuzu sürdürmek için ne ölçüde önemli olduğu ortaya çıkıyor. Bu nedenle “Otomotiv Sektöründe Yeşil Dönüşüm” Ur-Ge projesiyle sektörümüze rehberlik etmeyi amaçlıyoruz. Amacımız; Avrupa Yeşil Mutabakatı hedefleri çerçevesinde yakında uygulanacak Sınırda Karbon Düzenlemesinden ihracatçılarımızın ve sektörümüzün olumsuz etkilenmemesi. Üç yıl sürecek projemizle ihracatçılarımızın sera gazı emisyonlarını ölçmeleri, raporlamaları ve kademeli olarak düşürmelerini sağlamayı ve gerekli iyileştirmeleri yapmaları için onlara rehberlik etmeyi planlıyoruz. Proje kapsamında; projeye katılan şirketlerin karbon emisyonu konusunda ihtiyaç analizinin yapılması, korbon ayak izi, atık yönetimi ve geri dönüşüm konularında eğitim verilmesi ve temiz enerji kullanımı gibi bazı önemli başlıklarda faaliyetler gerçekleştirmeyi de hedefliyoruz” dedi.
OİB ilk tanıtım toplantısını yaptı
Öte yandan Otomotiv Sektöründe Yeşil Dönüşüm- Ur-Ge projesinin tanışma ve bilgilendirme toplantısı önceki hafta yapıldı. Video konferans yoluyla düzenlenen toplantıya; OİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Orhan Sabuncu, OİB Denetim Kurulu Üyesi Ali Kemal Yazıcı ve UİB yetkilileri başta olmak üzere otomotiv sektöründe faaliyet gösteren 15 firmanın temsilcisi katıldı.
Programın açılışında konuşan OİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Orhan Sabuncu, etkilerini her geçen gün daha fazla hissettiğimiz bir iklim kriziyle karşı karşıya olduğumuzu, bunun için de üretim ve tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmek gerektiğinin altını çizdi. Sabuncu, “Sanayi Devrimi sonrası fosil yakıtların kullanımına bağlı olarak atmosfere salınan sera gazlarının artmasıyla ortaya çıkan küresel ısınma ve iklim değişikliğinin neden olduğu çevre felaketleri geleceğimizi tehdit ediyor. Üretim ve tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmezsek gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakamayacağız” dedi.
İklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkeler arasında yer alan Türkiye’nin verilen uluslararası mücadeleye katkı sağlama adına hazır olduğunu ifade eden Sabuncu, ülkemizin küresel değer zincirlerine uyumunun geliştirilmesi ve uluslararası yatırımlardan alacağı payın artırılması için adımlar atıldığının da altını çizdi.
Programda OİB Denetim Kurulu Üyesi Ali Kemal Yazıcı ve UİB yetkilileri projeyle ilgili sunum yaptı ve değerlendirmelerde bulundu.