Ekonomi haberleri (25.03.2020)
KORONAVİRÜS SONRASI AÇIK HAVA AVM’LERİ HIZ KAZANACAK
2023 yılına kadar mevcutta olan 453 AVM sayısına en fazla 10 AVM daha ekleneceğini belirten Lens Yaşam Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi ve Gayrimenkul Geliştirme Danışmanı Can Aydınoğlu, koronavirüs sonrasında açık AVM’lerin daha fazla ziyaretçi ağırlayacağını belirtiyor.
Son dönemde alışverişin yanı sıra ziyaretçilerinin daha çok sosyalleşme alanı olarak görmeye başladıkları AVM’ler şekil değiştirmeye başladı. Ağırlıklı olarak açık AVM’lerin yapımı son 2 yılda hız kazanırken, yeme içme sektörü de açık hava alanlarında daha fazla büyüyor. AVM’lere gelen ziyaretçilerin büyük bir çoğunluğu vakitlerinin çoğunu yeme içme mekanlarında harcıyor, alışverişe ise daha az vakit ayırıyorlar. Koronavirüs dolayısıyla AVM’lerin geçici bir süre kapatılması, virüs sonrasında kapalı alanlara olacak ilgiye de azaltacaktır. Lens Yaşam Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi ve Gayrimenkul Geliştirme Danışmanı Can Aydınoğlu: “Dünyada da ülkemizde de birbirinden izole alanlarda duvarlarla çevrili toplu konut projelerinden ve bunlardan ayrı konumlarda arabayla ulaşılan büyük AVM’lerden uzaklaşılarak yaşama dair tüm ihtiyaçları bir arada, kısa zamanda karşılayabileceğimiz, yaşayan semt merkezlerine doğru bir eğilim var. 2023 yılına kadar mevcutta olan 453 AVM’ye 10 AVM daha eklenecek ve bunlar da açık hava AVM’si olacak. Çünkü ziyaretçiler kendilerini caddede gezerken hissetmek, temiz hava almak istiyorlar” derken, artık caddeleşen alışveriş merkezlerinin döneminin yaşanmaya başlayacağına ve koronavirüs sonrasında açık hava AVM’lerinin daha da trend olacağını sözlerine ekliyor. Kurtköy Yenişehir’de, Sabiha Gökçen’e yürüme mesafesinde bulunan 33 bin metrekarelik bir alan üzerine kurulu 1162 konuttan ve 85 ticari alandan oluşan Lens Yaşam’da da sanatı, sporu, eğlenceyi ve alışverişi bir araya getirdiklerini belirten Aydınoğlu, gayrimenkul piyasasının içinden geçmiş olduğu çok zor bir dönemde, satışa sunulan 500 rezidansın tamamına yakınının inşaat devam ederken satıldığını söylüyor. Ticari alanlarda da 3 ay içinde 300 kiralamanın gerçekleştiğine dikkat çeken Aydınoğlu, proje tamamlanmadan kiralamaların yüzde 75 oranında bitirilmesinin açık hava konseptli projelere olan yoğun ilgiyi gösterdiğini sözlerine ekliyor.
Koronavirüs önlemleri şirketlerin dijital iletişim faaliyetlerini en üst seviyeye çıkaracak
Fortune 1000 şirketlerinin yüzde 94’ü koronavirüs salgını nedeniyle tedarik zincirlerinde bozulma yaşandığını belirtirken, dijital araçlar hem kurum içinde hem de kurum dışında üretkenliğin ve büyümenin formülü olarak öne çıkmaya başlıyor. Pazarlama teknolojileri şirketi SmartMessage’a göre, dijital kanallar üzerinden kurumsal mesaj gönderimleri yüzdesel olarak üç haneli oranlarda artış gösterebilir.
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını karşısında hükümetlerin aldığı olağanüstü önlemler günden güne yaygınlaşırken, küresel ekonomiler de salgının etkilerine iş yaşamını dijital ortama taşıyarak yanıt veriyor. KPMG’ye göre Fortune 1000 şirketlerinin yüzde 94’ü tedarik zincirlerinde bozulmaların yaşandığını bildirirken, koronavirüsten en çok etkilenen ülkelerin dünya ekonomisinin yüzde 40’ını temsil etmesi ile birlikte, teknoloji, üretimden iletişime kadar geniş bir yelpazede kurumların sürekliliğine katkı sağlayan en önemli araç olarak öne çıkmaya başladı.
Şirket içi ve şirket dışı toplantıların hızla dijital ortama taşınmasıyla birlikte online üretkenlik sunan şirketlerin ürünlerine olan talep de artıyor. Video tabanlı iletişim şirketi Zoom’un piyasa değeri hızla artarken online üretkenlik uygulaması Microsoft Teams’in kullanım oranı da salgının başladığı Çin’de yüzde 500’e varan oranda artış gösterdi.
Dünya çapındaki altı ofisinde 100’ü aşkın çalışanıyla faaliyetlerini sürdüren ve kurumlar için omnichannel (çok kanallı) dijital pazarlama teknolojileri sunan SmartMessage’ın CEO’su Oğuz Küçükbarak, koronavirüs salgını çerçevesinde alınan önlemler nedeniyle operasyonları etkilenen şirketlerin dijital araçların kullanımını artırarak dijital dönüşümde bir sıçramaya neden olabileceklerinin altını çiziyor ve ekliyor: “Dijital iletişim kanallarındaki artış eşliğinde çok kanallı pazarlama araçlarına olan talepte artış yaşandığını kendi operasyonlarımız üzerinde gözlemleyebiliyoruz. İptal olan ya da ertelenen etkinlikler, kurumların müşterilerine ulaşmak için birden fazla dijital kanalı en verimli şekilde kullanma ihtiyaçlarını artırmış durumda. Tüketicilerle şirketlerin iletişiminin dijital kanallara taşınması zaten yükselen bir trenddi. Araştırma şirketi Nielsen, 2025 yılı itibarıyla 75 milyon hanenin çok kanallı olacağını tahmin ediyor. Koronavirüs nedeniyle yaşanılan izolasyon, bu trendi daha da somutlaştırabilir.”
Dijital iletişimin, kriz zamanlarında sağladığı etkinlikle süreçleri hızlandırdığına dikkat çeken Oğuz Küçükbarak, geleneksel yöntemlerle kıyaslandığında dijital iletişim araçları üzerinden şirketlerin kendi çalışanlarına yaklaşık üç kat daha hızlı ulaşabildiklerini belirtiyor: “Aynı oran şirketlerle müşteriler arasında da yakalanabilir. Pazarlama otomasyonu hem uygun maliyet hem de kolay kullanım avantajıyla önümüzdeki dönemde daha da öne çıkan bir araç olacaktır. SmartMessage olarak, dijital kanal aracılığıyla kurumsal mesaj gönderiminin önümüzdeki üç aylık süreçte yüzdesel olarak üç haneli oranda artacağını öngörüyoruz.”
Küresel ekonomide kartlar yeniden karılıyor
Asya’dan Avrupa’ya 6 kıtanın tamamına yayılan koronavirüs küresel bir salgın aynı zamanda küresel bir ekonomik etki haline geldi.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, tedarik zincirlerinde yaşanan problemlerin arz şokuna neden olabileceğini söyledi ve şöyle devam etti:
“Koronavirüs salgınının dünya ekonomisinde durgunluğa neden olacağı ve yeni bir küresel krizi tetikleyeceği endişeleri hat safhada. Piyasalarda tedirginlik hakim. Petrol fiyatlarında yaşanan tarihi düşüşün ekonomik etkisi salgından daha uzun sürebilir. Koranavirüs pandemisinin ardından küresel sistemin yeniden şekilleneceği, kartların baştan karılacağı ve dengelerin değişeceği bir döneme girdik. Uluslararası kuruluşların küresel ekonomik büyümeye yönelik projeksiyonlarında revizyonlarını görüyoruz. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın raporuna göre koronavirüs endişesi doğrudan yatırımları yüzde 15 düşürecek.”
“Çalışanlara sahip çıkalım”
Jak Eskinazi, “Tedbirlerimizi almamız lazım. Şu anki boşlukta evde otururken krizin bize etkilerini, bundan sonra neler yapmamız gerektiğini mutlaka kafamızdan geçirmemiz lazım. Sorumlu olduğumuz çalışanlarımız var. Onları kaybetmemek için elimizden geleni yapmalıyız. Farkındalık çerçevesiyle süreci tamamlamamız gerekiyor. Çalışanlarımızın fikirlerini bizle paylaşması en önemli noktalardan biri. Sorumlu kişiler olarak süreci üstlenip, çare bulmamız lazım.” dedi.
EİB ihracatçıya köprü olacak
Koronavirüs salgınının dünya ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerine karşı dayanışmanın öneminden bahseden Jak Eskinazi şunları söyledi:
“Bu sıkıntılı süreçte sektörlerin ve ihracatçıların sürekli bilgilendirilmesi gerekli. Ege İhracatçı Birlikleri olarak korona@eib.org.tr ismiyle ihracatçıların dış ticarette koronavirüs salgını nedeniyle yaşadıkları sıkıntılarını aktaracakları bir mail adresi oluşturduk. Sürecin takipçisi olup, ihracatçılarımızın sorunlarını resmi kurumlara aktaracağız ve onlara bilgi vereceğiz. Bu süreçte ihracatçıya nasıl deva oluruz ona bakmamız lazım, ihracatçılarımıza çözüme giden yolda aracı olacağız. Aynı zamanda web sitemizde online yardım hattımız var. Buradaki online destekten de tüm birimlerle iletişime geçebilirler.”
KENTSEL DÖNÜŞÜM, SU SORUNUNA ÇÖZÜM OLABİLİR
Koronavirüs dolayısıyla hijyen açısından suyun önemi bir kez daha anlaşılırken Agra Dönüşüm Yönetim Kurulu Başkanı ve Kentsel Dönüşüm Uzmanı Mimar Nihat Şen, azalan yer altı sularına ve 2030 yılındaki susuzluğa dikkat çekerken, “Kentsel dönüşümle İstanbul’un su ihtiyacının yüzde 27’sini karşılayabiliriz” diyor.
Tüm dünyada artan sanayileşme, bina yoğunluğu, artan nüfus, iklim değişikliği gibi faktörler su kaynaklarının azalmasına neden olurken, koronavirüs tarzı salgınlar da suyun önemini bir kez daha vurguladı. Son dönemlerde artan su ihtiyacına karşılık, su kaynaklarının yeterli miktarda olmaması su tasarrufunu yeniden gündeme getiriyor. Kentsel dönüşüm yasası çıktığından beri 1 milyon 350 bin bina yenilenirken, binaların neredeyse tamamı minimum enerji kullanacak şekilde dizayn edilmiyor. Sürdürülebilir enerji kaynaklarının kentsel dönüşüm çalışmalarında daha etkin kullanılması gerektiğini belirten Agra Dönüşüm Yönetim Kurulu Başkanı ve Kentsel Dönüşüm Uzmanı Mimar Nihat Şen, “Bugün binalar enerji tüketiminde yüzde 40’lık bir paya sahip ve yapılan araştırmalara göre şehirleşme böyle devam eder ise bu oran yüzde 60’lara varacaktır. Binalar güneş başta olmak üzere, çevresel faktörleri etkin kullanarak kendi enerjilerini kendileri üretebilmelidir. Milyonlarca metrekare çatılarımız atıl bir şekilde duruyor. Güneşi bol olan bir coğrafyada yaşadığımıza göre atıl olan bu çatılardan da enerji elde etmeliyiz. Kentsel dönüşüm çalışmalarında kendi enerjisini kendi üreten yapılar yaparak hem kullanıcı, enerji için daha az para ödeyecek hem de milli ekonomiye katkı sağlanmış olacaktır” diyor.
Yağmur depolama alanları şart olmalı
Bilim insanlarının yapmış olduğu araştırmalara göre 2030 yılında dünyayı su kıtlığı bekliyor. Bu nedenle yeni yapılan binaların da su tasarrufu yapabilmesi çok önemli. Bugün İstanbul’da yaklaşık 1 Milyon 600 bin yapı,12 bin 901 İETT durağı, 74 iskele, 6 bin 942 minibüs durağı, 911 minibüs hattı, 455 taksi durağı, 156 taksi dolmuş durağı bulunuyor. İstanbul’da ortalama kişi başı su kullanımı 200 litre olarak hesaplandı. İstanbul’a yıllık ortalama yağış miktarı ise 827 kg/m2. “İstanbul’da yapılacak olan kentsel dönüşüm projeleri alanlarında ve diğer alanlarda yapılacak olan çalışmalar sayesinde, çatılardan ve çevreden gelen yağmur sularını belirli alanlarda toplayabilirsek, İstanbul’un su ihtiyacının en az yüzde 27’sini karşılamış olacağız. Bu model çalışma tüm Türkiye’de uygulandığında ise su ihtiyacımızın tümünü karşılayabiliriz” açıklamalarında bulunan Mimar Nihat Şen, su ihtiyacının kentsel çalışmalarıyla çözülebileceğini sözlerine ekliyor. Eski evlerin su tasarrufuna yönelik yapıldığını ve yeni binalarda da eski sistemin baz alınması gerektiğini söyleyen Şen, “Eski evlerin girişlerinde taşlık dediğimiz bölümde su sarnıçları bulunurdu. Çatıdan gelen yağmur suları bu sarnıçlarda biriktirilir ve buradan kullanım yapılırdı. Eski tarihi yapıları incelediğimizde yer altı şehir su sarnıçları da aynı mantıkla yapılmıştır. Yerebatan Sarnıcı, Binbirdirek Sarnıcı gibi. Bugün biz ne yapıyoruz? Yağmurla gelen suyu yollardan, derelerden denize akıtıyoruz. Parsel bazlı yapılacak olan binalarda bile belirli metrekarenin üzerinde olan çatı alanına ve çevreye sahip alanlara yağmur depolama alanları ve yenilenebilir enerji sistemleri zorunlu kılınmalıdır” diyor.
EGİAD tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre kriz masasının ayrıntıları detaylı olarak verildi. İlk etapta EGİAD Üyelerine gönderilen ve sonrasında basın ile paylaşılan yazılı açıklamada şu değerlendirmede bulunuldu: “Tüm Dünyada yüzbinlerce insanın enfekte olduğu, binlerce kişinin de kaybedildiği bu trajik olay karşısında, modern hayatın tüm yaklaşımlarının çaresiz kaldığını görmekteyiz. Bu salgının sonunda, sosyal ve ekonomik etkilerini de göreceğimiz mutlak bir gerçek. Covid-19 salgınının, sosyo-ekonomik ayrım yapmadan her insanı enfekte edebileceği gerçeğinin, tüm modern toplumlarının yıllardır daha az gelişmiş kara parçalarında yaşanan trajedilere göstermedikleri müthiş bir endişeye sürüklediğini de üzülerek izliyoruz.”
TÜM TOPLANTILAR DİJİTAL PLATFORMLARDAN YÜRÜTÜLECEK
İnsan sağlığının her şeyden önemli olduğuna da vurgu yapan Aslan, son gelişmeler ışığında dernek olarak önlemler aldıklarına da dikkat çekerek; “Biz de bu konuda hassasiyet göstererek iki hafta önce derneğimizin fiziki faaliyetlerini askıya aldık ve idari kadromuza evden çalışma imkânı tanıdık. Bu doğrultuda bir ilki daha mecburen de olsa gerçekleştirdik” dedi. Aslan, tüm toplantıların dijital platforma taşındığına dikkat çeken ve bu süreçteki ilk yönetim kurulu toplantısını pazartesi günü videolu olarak gerçekleştiren STK’nın, zorlu süreç bitene kadar üyeleri için gerçekleştireceği tüm bilgilendirme toplantılarının da aynı sistem üzerinden yürütüleceğini kaydederek, “Dernek toplantılarının tamamını dijital ortamlara taşımış bulunuyoruz. Önümüzdeki hafta ilk dijital komisyon toplantısını gerçekleştireceğiz. Nisan ayında da ilk dijital seminerimizi düzenleyeceğiz. Toplantı ve birlikteliklerimizi dijital ortama taşıyarak ve dernek personelimize uzaktan çalışma imkanı sağlayarak ilk sıradaki görevimizi yerine getirmiş olduk. Bu şekilde dernek üye ve çalışanlarımızın sağlığını korumak amacındayız” dedi.
GÖNÜLLÜ OLMAK, GÖNLÜNCE DAVRANMAK DEĞİLDİR
Üyelerinin yaşayacağı olası sektörel, ticari ve ekonomik riskleri de yakından takip ettiklerini ve destek çalışması kapsamında bir kriz masası oluşturduklarını belirten EGİAD Başkanı Aslan, “Üyelerimize karşı görev ve sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Bu bilinmezlik, yüksek sağlık riski ve neticesinde oluşması çok muhtemel ticari ve ekonomik riskleri üyelerimizle beraberce aşabilmek, yanlarında olabilmek, bu süreçten dolayı başta sağlık sektörü olmak üzere tüm paydaşlara destek olabilmek için bugünden itibaren EGİAD Yönetim Kurulu ve İdari Personelini “EGİAD KRİZ MASASI” olarak atamış bulunuyoruz. En başta benim, yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımın ve idari personelimizin bundan sonraki en öncelikli görevi bu süreçte üyelerimizle beraber olmaktır. Fiziki olarak bir araya gelemediğimiz bu zor günlerde, fiziki ayrılığımızın tam tersine sonuna kadar kenetlenmek zorundayız. Ancak böylece, beraberce bu zor günleri daha az zararla, farkındalığı artmış bir şekilde geride bırakabiliriz. Bu onurlu görevin gereği olarak, ‘Gönüllü olmak, gönlünce davranmak değildir’ söylemine bağlı kalarak bu kriz masasının içinde yönetim kurulu olarak bizzat yer alıyoruz” diye konuştu.
EGİAD KRİZ MASASI’NIN TAKİP BAŞLIKLARI
- Kriz sebebiyle düzenli olarak güncellenen devlet desteklerini ve finansal destekleri takip etmek,
- Üyelerimizden gelecek geri bildirimlere istinaden krizde sektörel zararları hafifletecek teşvik ve desteklerin lobicilik faaliyetlerini yapmak,
- Münferit talebi olan üyelerimizin sıkıntılarını gündemine taşımak,
- Dış paydaşlara destek olabilmek için yardım kampanyaları düzenlemek
- Bu sürecin sonunda olabildiğince farkındalığı artmış, yeni düzene hazırlanmış üye ve dış paydaş profili oluşturmaya çalışmak,
PIRELLI, “2021 PIRELLI TAKVİMİ”Nİ İPTAL ETTİ KORONAVİRÜS İLE MÜCADELE İÇİN 100.000 EURO BAĞIŞLADI
Milano – Pirelli, tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi (salgın) ile ilgili gelişmeler ışığında “2021 Pirelli Takvimi”ni iptal etme kararı aldığını duyurdu. Şirketin şu ana dek katkıda bulunduğu diğer girişimlerle birlikte, “The Cal” projesi Koronavirüs pandemisi ile mücadele için yapılan çalışmalara 100,000 Euro bağışlayacak.
Pirelli Başkan Yardımcısı ve CEO’su Marco Tronchetti Provera, “Pirelli Takvimi daha önce de 1967’de ve 1975-1983 arasında yayımlanmamıştı. Eşi görülmedik boyutlara ulaşan Covid-19 salgını bizi bir kere daha bu kararı vermek zorunda bıraktı. Doğru zaman geldiğinde bugün bizimle çalışan kişilerle birlikte projeye tekrar döneceğiz” yorumunda bulundu.
Toyota ve Hino 600 KM Menzilli Hidrojen Yakıt Hücreli Ağır Ticari Araç Geliştiriyor
Toyota ve Hino, hidrojen yakıt hücreli ağır ticari araç geliştirmek için işbirliği yapıyor. Bu kapsamda hidrojen yakıt hücreli ticari aracın doğrulama testleri ve pratik kullanımına yönelik çalışmalar gerçekleştirilecek. 600 kilometrelik sürüş menzili sunacak yakıt hücreli ağır ticari araç, hem çevresel performansta hem de pratik kullanımda yüksek standartlar sağlayacak.
En önemli kurumsal hedeflerinden biri olarak küresel çevre sorunlarını çözmek üzere proaktif çalışmalar yapan Toyota ve Hino, 2050 yılında CO2 emisyonlarını düşürmek için geniş bir kullanım alanına hizmet sunacak elektrikli araç teknolojileri geliştiriyorlar. Japonya’da toplam CO2 salınımının yüzde 60’ının ticari araçlara ait olması, bu girişimin önemini daha da ortaya koyuyor. Ağır ticari araçların yaygın olarak elektrikli kullanımı için ise hem çevresel performans hem de iş kapasitesi anlamında yeterli sürüş menzili, yükleme kapasitesi gibi birçok gerekliliği karşılaması gerekiyor. Bu nedenle hidrojen yakıt hücreli araçlar elektrikli araçlara göre daha yüksek enerji yoğunluğuyla verimli bir performans sunabiliyorlar.
Hino Profia modeli üzerine yapılacak yakıt hücreli ağır ticari araç, Toyota ve Hino’nun uzun yıllar boyunca elde ettiği deneyimle birlikte geliştiriliyor. Şasi, yakıt hücreli aracın optimum yerleşimi için özel olarak tasarlandı ve yeterli yükleme kapasitesi için kapsamlı bir ağırlık azaltma çalışması yapıldı. Güç ünitesi olarak ise, Toyota’nın yeni nesil Mirai için geliştirdiği iki yakıt hücresi sistemi yer alacak. Bununla birlikte Hino’nun geliştirdiği ve hibrit ağır ticari araç teknolojisinde uygulanan araç kontrol sistemleri kullanılacak.
Toyota ve Hino hidrojeni gelecek için önemli bir enerji kaynağı olarak görüyor. Birlikte çalışarak teknolojiler geliştirecek iki üretici, 2003 yılında birlikte yakıt hücreli araç çalışmasına başlamalarından bu yana geçen 15 yılda yenilikçi yakıt hücreli araçlar geliştirdi.
Toyota ve Hino, hidrojen toplumunun gerçek olması adına işbirliğini güçlendirmeyi ve çalışmalarını hızlandırmayı hedefliyor.