Eğitim, ekonomi-teknoloji, magazin-yaşam, kültür-sanat haberleri

TEV ve WWF-Türkiye’den Dünya Çevre Günü’nde anlamlı işbirliği

TEV (Türk Eğitim Vakfı) ve WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde eğitim ve sürdürülebilirlik alanlarında uzun vadeli bir işbirliğine imza attıklarını duyurdu.

Sivil toplum kuruluşları için örnek teşkil eden bu işbirliği ile iki kurum sürdürülebilirlik ve doğa korumanın eğitim içeriklerinin ayrılmaz bir parçası olması için güçlerini birleştirecek. Bu anlamlı işbirliği kapsamında WWF-Türkiye, TEV’in eğitimlerinde resmi sürdürülebilirlik ortağı olarak yer alacak.

TEV (Türk Eğitim Vakfı) ve WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) etki alanlarında sinerji yaratmak amacıyla 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde sürdürülebilir bir gelecek için güçlerini birleştiriyor.

Türkiye’nin çalışma alanlarında önde gelen iki değerli sivil toplum kuruluşu, imzaladıkları “Sürdürülebilirlikte Ortaklık İşbirliği” protokolü kapsamında sayıları 81 ilde 17.700’e ulaşan TEV bursiyerleri, TEVİTÖL ve TEV’in yapımına destek olduğu okulların öğrencileri için WWF-Türkiye uzmanlığıyla oluşturulmuş doğa koruma ve sürdürülebilirlik eğitimlerinin düzenlenmesinden doğa koruma ve sürdürülebilirlik alanlarına özel lisansüstü burslarının geliştirilmesine kadar geniş bir yelpazede işbirliği yapılacak.

Ayrıca, protokol kapsamında iki kurum birlikte doğa temelli çözümler konusunda ideathon ve proje yarışmaları gerçekleştirecek. WWF-Türkiye ve TEV ortaklığında geliştirilen tüm eğitim içerikleri ve araştırma teşviklerine ek olarak bursiyerlerin staj ve istihdama uzanan bir programa dahil olması için de çalışmalar yapılması planlanıyor. Bununla birlikte TEV tarafından gerçekleştirilecek sosyal sorumluluk projeleri de WWF-Türkiye tarafından doğa koruma eğitimleri ile desteklenecek.

WWF-Türkiye Genel Müdürü Ömür Kula, iklim krizi ve doğa kayıplarını bir arada yaşadığımız çoklu krizler dünyasında geleceğe her açıdan hazır gençler yetiştirmenin, doğa korumayı eğitimin her aşamasına en etkin biçimde dahil etmek dışında bir yolu olmadığını vurgulayarak, “Gençleri geleceğe hazırlamak hepimizin ortak yükümlülüğü. Bu ortaklık sayesinde gençlere, ihtiyaç duydukları 21. yüzyıl becerilerinden belki de en önemlisini – sürdürülebilirlik donanımını verebilmeyi hedefliyoruz. TEV’in değerli ekosisteminin yaratacağı çarpan etkisi ülkemiz ve dünya için umudumuzu güçlendirecek” dedi.

TEV Genel Müdürü Banu Taşkın ise, “WWF-Türkiye ile gerçekleştirdiğimiz bu işbirliği, sürdürülebilirlik alanındaki eğitimlerimizi güçlendirecek ve Türkiye’nin dört bir yanındaki TEV’li gençlerin doğa koruma ve sürdürülebilirlik konusunda yaratıcılıklarını ortaya koyabilecekleri fırsatlar sunacak. TEV olarak gençlerin kendi geleceklerinde hayal ettikleri dünyaya kavuşmalarına rehberlik etmekten büyük mutluluk duyuyoruz” şeklinde konuştu.

Otomotiv ihracatı mayısta yüzde 6,3 artarak 3,2 milyar dolar oldu

OİB verilerine göre Türkiye otomotiv endüstrisinin mayıs ayı ihracatı geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 6,3 artarak 3,2 milyar dolar oldu. Ülke ihracatında ilk sırada yer alan endüstrinin payı ise yüzde 13,4 olarak gerçekleşti. Ocak-mayıs döneminde otomotiv endüstrisi ihracatı yüzde 5,3 artışla 15 milyar 85 milyon dolara ulaştı.

OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik: “Mayıs ayında bugüne kadar aylık bazda en yüksek mayıs ihracat rakamına ulaştık. Binek otomobillerde, otobüs minibüs ve midibüs ihracatımız çift haneli arttı. Sektör ihracatımız Hollanda’ya yüzde 76, Romanya’ya yüzde 46, İtalya’ya ise yüzde 23 oranında arttı. En büyük pazarımız Almanya’ya ihracatımız yüzde 14 artarak 485,6 milyon dolar oldu.”

OİB verilerine göre Türkiye otomotiv endüstrisinin mayıs ayı ihracatı geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 6,3 artarak 3,2 milyar dolar oldu. Ülke ihracatında ilk sırada yer alan endüstrinin payı ise yüzde 13,4 olarak gerçekleşti. Ocak-mayıs döneminde otomotiv endüstrisi ihracatı yüzde 5,3 artışla 15 milyar 85 milyon dolara ulaştı.

OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik: “Mayıs ayında bugüne kadar aylık bazda en yüksek mayıs ihracat rakamına ulaştık. Binek otomobillerde, otobüs minibüs ve midibüs ihracatımız çift haneli arttı. Sektör ihracatımız Hollanda’ya yüzde 76, Romanya’ya yüzde 46, İtalya’ya ise yüzde 23 oranında arttı. En büyük pazarımız Almanya’ya ihracatımız yüzde 14 artarak 485,6 milyon dolar oldu” dedi.

Tedarik endüstrisi ihracatı 1,37 milyar dolar oldu

Mayıs ayında en fazla ihracat 1,37 milyar dolar ile Tedarik Endüstrisi ürün grubunda olurken, Binek Otomobiller ihracatı yüzde 24 artarak 1,18 milyar dolar, Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlar ihracatı yüzde 9 gerileyerek 340,4 milyon dolar, Otobüs-minibüs-midibüs ihracatı yüzde 35 artışla 241 milyon dolar ve Çekiciler ihracatı ise yüzde 81 azalışla 36 milyon dolar oldu.

Tedarik Endüstrisinde en fazla ihracat yapılan ülke Almanya olurken, bu ülkeye yapılan ihracat yüzde 8 arttı. Sektörün önemli pazarlarından ABD’ye yüzde 25, Fransa’ya yüzde 20, Romanya’ya yüzde 88, Fas’a yüzde 31 ihracat artış yaşandı.

Mayıs 2024’te binek otomobillerde önemli pazarlarımızdan İspanya’ya yüzde 46, İtalya’ya yüzde 84, Birleşik Krallığa yüzde 60, Almanya’ya yüzde 104, Hollanda’ya yüzde 138, İsveç’e yüzde 90, ihracat artışı yaşanırken, ihracat Slovenya’da yüzde 21, Belçika’da yüzde 42, İsrail’de yüzde 100 geriledi.

Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlarda ise Slovenya’ya yüzde 27, Almanya’ya yüzde 129, Hollanda ve Avustralya’ya çok yüksek oranlı ihracat artışı, Fransa’ya yüzde 56, İtalya’ya yüzde 37, İspanya’ya yüzde 54, Meksika’ya yüzde 66 ihracat düşüşü görüldü.

Otobüs Minibüs Midibüs ürün grubunda ise Fransa’ya yüzde 143, İtalya’ya yüzde 14, Suudi Arabistan’a yüzde 100 ihracat artışları yaşandı.

En büyük pazar Almanya’ya 485 milyon dolar ihracat

Mayıs ayında yüzde 14 artış ile 485 milyon dolarlık ihracat yapılan Almanya, en fazla ihracat yapılan ülke konumunu korurken. Fransa 389 milyon dolarlık rakamla ikinci büyük pazar oldu. Ülke grubunda yüzde 69 pay ile ilk sırada yer alan Avrupa Birliği ülkelerine yüzde 8 artışla 2,2 milyar dolar ihracat yapıldı. Diğer Avrupa Ülkeleri yüzde 12,3 pay ile ülke grupları arasında ikinci sırada yer alırken, bu ülke grubuna yönelik ihracat 23 arttı.

Yapay Zeka ile Entegre Üniversiteler: Geleceğin Eğitim Sistemi Şekilleniyor

Tez Yazmanın Sonu mu Geldi? Yapay Zeka Akademik Dünyayı Sarsıyor

PHILADELPHIA, 29 Mayıs 2024 Pennsylvania Üniversitesi Wharton Okulu, yapay zeka ve veri bilimi alanlarındaki araştırma ve öğretim yeteneklerini büyük ölçüde ölçeklendirmek için büyük bir yatırım yaptığını duyurdu. Yeni Wharton Yapay Zeka ve Analitik Girişimi çatısı altında disiplinlerarası çaba, müfredat iyileştirmeleri, yeni araştırmaları ilerletmeye yönelik yatırımlar, endüstri ve akademi arasındaki iş birliğini ve üreten yapay zekanın yönünü şekillendirmeye yardımcı olacak açık kaynak kaynaklarını kapsayacak.

Akademik Dünyada Yeni Bir Dönem: ChatGPT Edu

ChatGPT Edu’nun yayımlanması, akademik dünyada devrim niteliğinde bir değişim yarattı. Yüksek lisans ve doktora tezlerinin AI destekli araçlarla yazılabilir hale gelmesi, akademik araştırma ve tez yazmanın önemini sorgulatan bir gelişme olarak dikkat çekiyor. Öğrenciler ödevlerini ve projelerini ChatGPT’den yardım alarak tamamlarken, bu durum bazı akademisyenler tarafından endişeyle karşılanıyor. Geçici Başkan J. Larry Jameson, “Yapay zekadaki hızlı ilerlemeler halihazırda yaşama, öğrenme ve çalışma şeklimizi değiştiriyor. Eğitim gibi iş dünyası da ya bu teknolojiyi devrime öncülük etmeli ya da yönetilmeli ve bu çığır açmaya dünyanın bir numaralı işletme okulundan daha iyi kim yardımcı olabilir?” dedi.

Öğrenci ve Akademisyenlerin AI Kullanımı

Birçok öğrenci, ödevlerinde ChatGPT’yi kullanmayı tercih ederken, bazı akademisyenler bu durumu tembellik olarak nitelendiriyor. Ancak, yapay zekanın verimli kullanımının, zaman tasarrufu sağlayarak daha büyük başarılara ulaşma potansiyeli taşıdığını savunanlar da mevcut. Hocalar, AI içeriklerinin tespitinin zorluğuna dikkat çekerek, bu durumun yeni değerlendirme yöntemleri gerektirdiğini belirtiyor. Bununla birlikte, birçok öğretim üyesi de yapay zekadan faydalanıyor ve eğitim materyallerini AI ile hazırlıyor.

Kaan Gülten’in Görüşleri

Yapay zeka stratejisti Kaan Gülten, yapay zekanın eğitimdeki rolü hakkında önemli görüşler sunuyor. Gülten, “Eğitime yapay zeka entegrasyonu, üniversitelerin ve öğrencilerin gelecekteki başarısı için kritik öneme sahip,” diyor. “Üniversiteler, bu değişime uyum sağladıkça daha rekabetçi ve yenilikçi olacaklar.” Gülten, ayrıca, yapay zekanın sağladığı zaman tasarrufu ve verimliliğin, öğrencilere daha karmaşık ve yaratıcı projeler üzerinde çalışma fırsatı sunduğunu belirtiyor. “Yapay zeka, öğrencilere hantal ve angarya işlerden kurtularak öğrenimlerini hızlandırma imkanı veriyor. Bu da, öğrencilerin daha derinlemesine ve yenilikçi düşünmelerine olanak tanıyor.”

Gülten, ayrıca, üniversitelerin yapay zekayı müfredatlarına entegre etmesinin, onları geleceğin eğitiminde lider konumuna getireceğini vurguluyor. “Yapay zeka ile entegre eğitim veren üniversiteler, öğrenciler için daha cazip hale gelecek. Bu vizyona sahip üniversiteler, geleceğin eğitiminde öncü olacaklar.” Yapay zekanın eğitime entegrasyonunun kaçınılmaz olduğunu belirten Gülten, bu dönüşüme ayak uyduramayan üniversitelerin rekabet avantajını kaybedeceğini ifade ediyor.

Üniversitelerin Değişen Perspektifi

“ChatGPT Edu’yu kurduk çünkü Oxford Üniversitesi, Pennsylvania Üniversitesi Wharton Okulu, Austin’deki Texas Üniversitesi, Arizona Eyalet Üniversitesi ve New York Şehri’ndeki Columbia Üniversitesi gibi başarılı üniversiteler, ChatGPT Enterprise ile birlikte çalışıyorlardı,” diyen OpenAI yetkilileri, üniversitelerin yapay zeka ile entegrasyonunun önemine dikkat çekiyor. Bu gelişme, üniversitelerin ve eğitim sisteminin yapay zeka ile nasıl değişeceğini gösteriyor. Wharton, üreten yapay zekayı daha fazla keşfetmelerini sağlamak için bu sonbaharda tüm tam zamanlı ve executive MBA öğrencilerine ChatGPT Enterprise lisansları sağlamaya başlayacak. Bu yenilik, bir işletme okulu ile ChatGPT’yi yapan şirket olan OpenAI arasındaki bu tür ilk işbirliğine işaret ediyor.

Yapay zeka, eğitim sisteminde büyük bir değişim yaratıyor. Bu dönüşüme ayak uyduran üniversiteler ve öğrenciler, gelecekte daha başarılı olacaklar. Yapay zekanın entegrasyonuyla birlikte, eğitim sistemi daha verimli ve etkili hale gelecek.

Türk zeytinyağı sektörü dökme ve varilli ihracat yasağının kaldırılmasını istedi 50 bin ton kota çıktı

Türk Zeytinyağı sektörü dökme ve varilli ihracat yasağının kaldırılmasını istedi, Ticaret Bakanlığı’ndan 50 bin ton kota çıktı.

 Türkiye, 2024/25 zeytinyağı sezonunu iple çekiyor. Türkiye’nin 41 ilindeki 200 milyon zeytin ağacı 400 bin tonluk tarihi bir zeytinyağı rekoltesine hazırlanıyor. Türkiye’nin bu rekolteyle 2022/23 sezonundaki gibi dünya ikincisi olması bekleniyor.

 Türkiye’de zeytinyağı sektörünün kaderini tayin eden Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Kooperatifleri Birliği, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi, odalar ve borsaların aralarında olduğu 20 kurum 24 Mayıs 2024 tarihinde yayınladıkları “Zeytinyağında dökme ve varilli ihracat yasağı hemen kaldırılmalıdır” başlıklı ortak bildiriyle, 1 Ağustos 2023 tarihinden beri 10 aydır devam eden dökme ve varilli zeytinyağı ihracat yasağının kaldırılmasını talep etmişti. 

 Zeytinyağı sektöründen gelen talep üzerine Ticaret Bakanlığı, yasak kararını esnetti. Türk zeytinyağı ihracatçılarına 1 Kasım 2024 tarihine kadar 50 bin ton kota verdi. 

Sektörün ortak talebinin karşılık bulmasından mutlu olduklarını dile getiren Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı M. Emre Uygun, 50 bin ton kota sayesinde Türkiye’nin elindeki 200 bin tonluk stokun yüzde 25’inin katma değere dönüşeceğini, Türkiye’nin zeytinyağı ihracatının 300 milyon dolar civarında bir artış kaydedeceğini vurguladı. 

 1 milyar dolar ihracat için 1 Kasım’dan itibaren kotanın da kaldırılmasını bekliyoruz

 “Dökme ve varilli zeytinyağı ihracatına getirilen kısıtlama ne üreticiye ne ihracatçıya ne de tüketiciye fayda sağlamadı” tespitinde bulunan Uygun, “Dökme ve varilli zeytinyağı ihracatına getirilen tedbir iç piyasada fiyatların düşmesi amacıyla alınmıştı. Tedbir kararı alındığında 180 TL olan zeytinyağı fiyatı düşmek bir tarafa 350 TL seviyelerini gördü. İhracatımız 2022/23 sezonunda 150 bin ton iken, 2023/24 sezonunda 7 aylık dönemde yüzde 70 civarında kan kaybetti. Tedbir kararı nedeniyle zarar gören sadece ihracatçı olmadı. Üretici ürünlerini ihracatçılara satamadığı için gelir kaybına uğradı. Her şeyden önce Türkiye ve Türk zeytinyağı ihracatçıları, ihraç pazarlarında itibar kaybetti. 50 bin tonluk kotayı Türk ihracatçılarımızın 1 Kasım’a kadar kullanacaklarına inanıyoruz. 400 bin ton civarında rekolte beklediğimiz 2024/25 sezonunda da kotaların olmadığı, ihracatçılarımızın serbest piyasa koşullarında dünya piyasalarında ihracat yapabileceği bir sezon diliyoruz. 24 Mayıs’taki açıklamamızda da dillendirdiğimiz gibi, tarım ürünlerinde ihracat üreticilerimizin sigortasıdır. Üreticilerimizin sigortasının elinden alınmaması hem üreticilerimiz hem de ülkemiz için hayati öneme sahip. Yasaklar geride kaldığı takdirde 2024/25 sezonunda Türk zeytincilik sektörü olarak tarihimizde ilk kez 1 milyar dolar ihracat hedefine ulaşacağımıza inanıyoruz. Türk zeytinyağı sektörünün ortak talebine olumlu yaklaşan Ticaret Bakanımız Prof. Dr. Sayın Ömer Bolat’a, Tarım ve Orman Bakanımız Sayın İbrahim Yumaklı’ya teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.

 Dökme ve varilli zeytinyağı ihracatıyla ilgini ne olmuştu?

Dökme ve varilli zeytinyağı ihracatı son 3 yılda 4 kez yasaklama ve fonla karşı karşıya kalmıştı. Bunun üzerine zeytinyağı sektörünün kaderini tayin eden 20 kurum 24 Mayıs 2024 tarihinde kamuoyuna, “Zeytinyağında dökme ve varilli ihracat yasağı hemen kaldırılmalıdır” başlıklı bir bildiri yayınlamışlardı. Bildiride, sektörün 2024/25 sezonuna 200 bin ton stokla gireceği, 50 bin ton Afrin zeytinyağı ve beklenen 400 bin tonun üstündeki rekolteyle 2024-25 sezonunda 650 bin ton zeytinyağı varlığıyla karşı karşıya kalacağının altı çizilerek, dökme ve varilli zeytinyağı ihracatı kısıtlamasının kaldırılması istenmişti.

TÜRKSAT 6A’NIN TARİHİ YOLCULUĞU BAŞLIYOR 

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Türkiye’nin ilk yerli ve milli haberleşme uydusu Türksat 6A’nın uzaya fırlatılacağı ABD’nin Florida eyaletindeki Cape Canaveral Hava Kuvvetleri İstasyonu’na gönderilmesi amacıyla TUSAŞ’ta düzenlenen törene katıldı. Türksat 6A’yı Temmuz’un ikinci haftası uzaydaki yörüngesine yollayacaklarını belirten Bakan Uraloğlu, Türksat 6A uydusuyla dünya nüfusunun yüzde 65’ine denk gelen 5 milyar insana erişecek bir hizmet sağlayacaklarını söyledi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile birlikte, Türksat 6A’nın ABD Florida’da bulunan Cape Canaveral Hava Kuvvetleri İstasyonu’na gönderildiği uğurlama törenine katıldı. Antonov AN-124 tipi uçakla Florida’ya doğru bu akşam saatlerinde yola çıkan Türksat 6A’nın Hindistan’ın tamamı, Tayland, Malezya ve Endonezya’yı da kapsama alanına alacağını kaydeden Uraloğlu, “Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın vizyonuyla hayata geçirdiğimiz uydumuzla dünyadaki 10 haberleşme uydusu üreticisi ülke arasına giriyoruz.” diye konuştu.

“Yüzde 90’a Varan Yerlilik Oranıyla Hayata Geçirdik”

Bakan Uraloğlu, Türksat 6A uydusunun, Tübitak Uzay, Aselsan, Tusaş, ve Ctech ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Savunma Başkanlığı ve Türksat’ın çalışmalarıyla ortaya çıkarıldığını kaydederek, “Yüzde 90’lara varan bir yerlilik oranıyla hayata geçirdik. Uzun süren bir gayret. 2018’den bu yana başlayan bir üretim süreci olsa da fikir ve imzası biraz daha eskiye dayanıyor. Bugün de uydumuzun ana parçasını konteynere koyarak dünyanın en büyük kargo uçağı Antonov ile beraber inşallah bu akşam yola çıkarıyoruz.” dedi.

“Temmuz’un İkinci Haftasında Yörüngesine Fırlatmış Olacağız”

Uraloğlu, Türksat 6A’nın bir günlük uçuş sonrasında Amerika’nın Florida eyaletindeki Space X fırlatma tesislerine ulaşacağını bildirerek, “Temmuz’un ikinci haftasında başlayan süreçte, hava şartlarına bağlı olarak bir haftalık zaman diliminde yörüngesine fırlatmış olacağız. 42 dereceye oturacak ve 35 bin 786 kilometrelik bir yükseklikte olacak. Bütün testler sonucunda bu sene itibariyle hizmete almayı öngörüyoruz.” dedi.

“5 Milyar İnsana, Dünya Nüfusunun Yüzde 65’ine Ulaşacağız”

Bakan Uraloğlu 5 uydu ile Afrika, Orta Doğu, Orta Asya, Avrupa ve Türkiye’nin yakın coğrafyasında yaklaşık 3,5 milyar insana hizmet verdiklerini duyurarak, “Türksat 6A ile beraber Hindistan’ın tamamı, Tayland, Malezya ve Endonezya kapsama alanına girerek 5 milyarlık bir nüfusa erişeceğiz. Bu da dünya nüfusunun yüzde 65’ine tekabül ediyor. Buralara aynı zamanda hizmet satarak 250 milyar dolara üretilmiş olan uydumuzun geri dönüşüyle ilgili de bir süreci yakalamış olacağız.” ifadelerini kullandı.

“Dünyadaki 10 Haberleşme Uydusu Üreticisinden Biri Oluyoruz”

Türksat 3A, 4A ve 4B’nin imalatı sürecinde Türksat mühendislerinin eğitimine katkılarıyla başlanan süreci Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vizyonuyla hayata geçirdiklerini belirten Uraloğlu, “Dünyadaki 10 haberleşme uydusu üreticisi ülke arasına giriyoruz. Neler yapabildiğimizi gerçekten göstermiş olan bir eserden bahsediyoruz. Ertesi gün ne olacağını düşündüğümüz bir Türkiye’den 2035’i, 2053’ü, 2071’i planlayan bir ülke durumuna geldik. Bizleri talimatlandıran, bizlere her türlü desteği veren başta Cumhurbaşkanımıza, Sayın Bakanımıza, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımıza ve Savunma Sanayi Başkanlığımıza teşekkür ediyorum. Bu gururu hep beraber yaşıyoruz. İnşallah daha güzel projeleri yapma temennisiyle ben de sizleri saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum. Yolculuğumuz hayırlı olsun.” ifadelerini kullandı.

Deprem Uzmanı Prof. Dr. Ersoy, İstanbul depremiyle ilgili en kötü senaryoyu açıkladı! İşte en riskli bölgeler

Bezmialem Vakıf Üniversitesinde düzenlenen sempozyumda konuşan deprem uzmanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy, İstanbul’un en sağlam ve en riskli zeminlerin olduğu bölgeleri açıkladı. “Mutlaka 7 şiddeti üzerinde bir deprem olacak. 7.5 en kötü senaryo” diyen Ersoy, Marmara’nın güneyindeki iki kola dikkat çekti.

Bezmialem Vakıf Üniversitesinde, hastane öncesi, afet, deprem, salgın, nükleer saldırılar gibi can ve mal kaybının olduğu dönemlerde aktif rol oynayan acil tıp alanına dikkati çekmek amacıyla “2. Hastane Öncesi Acil Tıp Sempozyumu” düzenlendi. Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu tarafından Acil Tıp Uzmanları Derneğinin (ATUDER) işbirliğiyle düzenlenen sempozyuma acil tıp doktorları, deprem, arama ve kurtarma görevlileri gibi bu alanda çalışan uzmanlar ve öğrenciler katılım sağladı.

Örneğini Hatay’da yaşadık

Sempozyuma konuşmacı olarak katılan Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy, “İstanbul’da deprem” başlıklı sunumunda Türkiye’de daha önce yaşanan depremlere ilişkin kritik bilgiler vererek beklenen büyük Marmara depremine ilişkin açıklamalarda bulundu. “Dünyadaki en önemli müdahale ekiplerine sahibiz ancak İstanbul’da büyük bir deprem karşısında kaç sokağa girebiliriz ki?” diyen Prof. Dr. Şükrü Ersoy, konuşmasına şöyle devam etti: “Hatay’da bunu yaşadık. İş müdahaleye kaldıysa biz ölmüşüz demektir. Tarih tekerrürden ibaret. İstanbullular şu an depremle kumar oynuyor” ifadelerini kullandı.

Tüm sorun yapı stoku

“İstanbul tüm Türkiye’ye bakabilir ancak tüm Türkiye İstanbul’a bakamaz” diyen Prof. Dr. Şükrü Ersoy, İstanbul’un neden önemli olduğunu şu cümlelerle anlattı: “Nüfus açısından 20 milyona yakın nüfus var, 1,5 milyon bina var, kültürel yapılar burada, ulusal gelirimizin en az yüzde 35’i buradan geliyor.  Deprem tehlikesi var. İstanbul için çok şey yapıldı. Pek çok şey yapılsa da yeterli değil. Tüm sorun yapı stokundan kaynaklanmaktadır.”

Zemini en riskli bölgeler

Olası bir Marmara depreminde İstanbul’da büyük heyelanlar meydana gelebileceğini belirten Dr. Şükrü Ersoy, o bölgeleri şöyle sıraladı: “Örneğin Büyükçekmece, Küçükçekmece, Güngören, Avcılar, Bağcılar, Esenler gibi yerlerin zeminleri kötüdür. Heyelan meydana gelebilir.”

Deprem mutlaka olacak! Güneyde 2 kol da tehlikeli

Marmara’da depremin Kocaeli’nde sonra Düzce’de devam ettiğine dikkat çeken Ersoy, “İstanbul’da 2019’da 5.8 büyüklüğünde bir deprem paniğe neden oldu ve bazı binalar hasar aldı. Bu büyük depremin provasıydı. Ama eninde sonunda deprem olacak. 7 üzerinde, en kötü senaryo 7,5 büyüklüğünde bir deprem olması yönünde. Biz hep Kuzey kolunu konuştuk, bir de güney kolları var. Bolu’dan itibaren Marmara’nın güneyine doğru 2 tane kol var ve bu kollar da çok tehlikeli. 7 üzerinde depremler yaratabilir” dedi.

İstanbul’da bu bölgeler Türkiye’nin en sağlam zemini

İstanbul’un zeminiyle ilgili bilgi veren Ersoy, “Anadolu yakasının neredeyse tamamı, Avrupa’da Haliç’in kuzey kısmına denk gelen yerler Türkiye’nin en sağlam zeminleri. Ancak yapı stoğu o kadar gelişti ki depreme karşı hassas zemin üzerindeler artık. Buralardaki zeminler için daha dikkatli olmamız lazım. Aslında zemin zayıf ama uygun yapılmış bir binadaysanız güvenli yerdesiniz. Ancak en sağlam zeminde bile kötü bir binadaysanız yine tehlikedesiniz” dedi. “Ayrıca dere yataklarının olduğu yerler en tehlikeli yerlerdir” diyen Ersoy, “Deprem dalgaları geçemediği yerlerde takılıyor ve üstündeki binalara kuvvet bindirip çökertir. Ayrıca son zamanlarda yapılan 30 katlı binalar var, bunlar da risk oluşturmaktadır” ifadelerini kullandı.

Kritik konular masaya yatırıldı

Sempozyumda “Yapay Zeka ve Hastane Öncesi Acil Sağlık”, “İntraOsseöz, Krikotirotomi, İğne Dekompresyon Uygulama İlkeleri”, “Bezmialem Vakıf Üniversitenin Afete Hazırlığı ve BEZAK”, “KBRN Nedir?” başlıklı sunumlar gerçekleştirildi.  “KBRN Kıyafetleri ve Özellikleri”, “Arama Kurtarma Operasyonları Yönetimi AFAD İl Başkanlığı”, “İtfaiye Birimlerinin Afet Anındaki Yeri ve Önemi” sempozyumda anlatıldı.  Sempozyumun ikinci günü ise “Askeri Alanda Paramedik Olmak”, “Depremde Paramediklerin Yeri ve Önemi”, “Acil Çağrı Merkezinde Paramedik Olmak”, “112 Acil Sağlık Hizmetlerine Genel Bir Bakış Açısı”, “Sağlık Çalışanlarında Tükenmişlik Sendromu ile Başa Çıkma Yöntemleri”, “Stresle Başa Çıkma Yöntemleri”, “Acil Serviste Paramediklerin Önemi” başlıklı konular ele alındı.

chibo, “sürdürülebilir bir dünya” için çalışıyor

Yüzde 100 sürdürülebilir bir marka olma yolunda ilerleyen Tchibo, daha sürdürülebilir bir dünya için tüketicilerine de ilham olduğu çevre dostu çalışmaları 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında açıklıyor.

Dünyanın önde gelen kahve üreticilerinden biri olan Tchibo, kahvenin sürdürülebilirliği konusunda önemli bir görevi olduğu bilinciyle daha çevre dostu bir dünya için sorumluluklarını yerine getiriyor. Kahve uzmanı, Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen “17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacını” kurum kültürüne entegre ettiği sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda üretimden tedarik zincirine kadar farklı operasyon noktalarında destekliyor.

Sürdürülebilir kahvecilik

İklim değişikliği sebebiyle birçok bölgede aşırı sıcak ve yağış gibi tehlikelerin artması, kahve tarımı için tehdit oluşturuyor. Tchibo, hem kahvenin geleceği hem de çiftçilerin geçim şartlarının iyileştirilmesi açısından kahvenin çevre dostu bir şekilde yetiştirilmesi adına önlemler alıyor. Bunların başında; tarımsal ormancılık, yeniden ağaçlandırma, meyve ağaçlarının yetiştirilmesi ve aşırı hava olaylarına karşı daha iyi korunan yeni kahve bitkileri ekmek geliyor. Bugün, gerçekleştirdiği kapsamlı uygulamalarla kahvelerinin yüzde 50’sinden fazlasını sürdürülebilir yöntemler ile yetiştiren marka, 2027’de kahvelerinin yüzde yüzünü sürdürülebilir kaynaklardan elde etmek için çalışıyor.

Kahvenin geleceği için sürdürülebilirlik projeleri

Tchibo, sürdürülebilir çiftçilik, biyoçeşitliliğin korunması gibi konularda hayata geçirdiği projelerle kahve çiftçilerinin eğitiminden sosyal ve ekonomik şartların iyileşmesine, sürdürülebilir tarımcılık metotlarından daha yüksek kaliteli kahve üretimine kadar organik tarımı her anlamda destekliyor. Kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan Enveritas’la yaptığı iş birliği kapsamında Tchibo, düzenli olarak kahve tedarik ettiği ülkeler için ülke raporları ve analizleri alarak bölgelerdeki insanlara belirli bir program dayatmaktansa onlarla birlikte çevreye özel çözümler geliştiriyor.

Sürdürülebilir tekstil

Kahve sektöründeki rolünün yanında, dünyanın önde gelen organik tekstil tedarikçilerinden olan Tchibo, tekstil ürünlerinin yüzde 90’ında sürdürülebilir pamuk kullanıyor. Ürünlerinde, sorumlu orman yönetimi için altın standart olarak kabul edilen yüzde yüz FSC sertifikalı ahşap ve kağıtkullanıyor. Geri dönüştürülebilir ürünlerin üretimine önem veren marka, her sene bu özellikteki ürün adedini artırarak daha fazla ürünü geri dönüştürüyor ve yeni ürünler üretiyor.

Tchibo su kaynaklarını koruyor, karbon ayak izini azaltıyor

Tchibo, su kaynaklarının etkili kullanımı ve karbon ayak izini azaltmak amacıyla çeşitli programlar uyguluyor. Bu kapsamda; DETOX Programı ile tekstil üretiminde su kirliliğini azaltmayı amaçlıyor, WASH Programı ile tedarik zincirindeki gruplara temiz içme suyuna erişim için destek oluyor. WWF ile birlikte gerçekleştirdiği Su Yönetimi Programı da gıda ve gıda dışı üretim tesislerinin, tarım bölgelerinin olduğu bölgelerde su çözümleri üretmek adına çok paydaşlı projeler gerçekleştirmeye odaklanıyor.

Karbon emisyonunu azaltmak için ürünlerinde daha fazla sürdürülebilir ve geri dönüştürülmüş malzemeler kullanan Tchibo, lojistikten kullandığı araçlara kadar tüm süreçte karbon emisyonunu hesaplıyor. Ürünlerinin tedarikçilerini enerji kullanımlarını en aza indirmeye ve yenilenebilir enerji kullanmaya teşvik ediyor, enerji tasarrufu önlemlerine yatırım yapıyor. Karbon ayak izini, en iyi uygulama raporlama standartlarını tanımlayan Sera Gazı Protokolüne (GHG) göre ölçen Tchibo, gerçekleştirdiği yatırımlarla son birkaç yılda karbon emisyonunda önemli bir düşüş sağlayarak 2030 yılına kadar karbon emisyonlarını yarı yarıya azaltma hedefine yaklaşıyor.

Kars’ta çekilmişti, dünya prömiyerini İspanya’da yapacak: Çiğdem filmi yola çıktı!

Kurtuluş Baştimar’ın senaryosunu yazıp yönetmenliğini üstlendiği, çekimleri Kars’ta tamamlanan Çiğdem filminin festival yolculuğu başladı. Book Culture Art Times tarafından 2024 yılı en iyi senaryo ödülüne layık görülen Çiğdem, İspanya’da düzenlenen Uluslararası Seville Film Festivali seçkisine alındı ve dünya prömiyerini yapacak. İlk uzun metraj filmi ile Avrupa’daki film festivallerine katılmayı hedefleyen Baştimar ise, daha sonrasında filmin Türkiye’de gösterime gireceğini söyledi.

Çiğdem, Kurtuluş Baştimar’ın ilk uzun metraj filmi olma özelliği taşıyor. Cannes Film festivali ödüllü yönetmeni Serge Avedikian ve Taliban zulmünden kaçırılan dünyanın yakından tanıdığı Sahraa Karimi’nin de görüşlerine film afişinde yer verecek. Halihazırda birçok uluslararası film festivalinde yarışan Çiğdem, festival yolculuğunun ardından Avrupa’da ve Türkiye’de sinemalarda izleyicilerle buluşacak.

FİLMİN KONUSU NE?

Çekimleri, Kars’ta terk edilmiş ve âtıl bir köyde yapılan filmin konusu ise taşradaki eğitim sorunu. Baraj gerekçesi ile boşaltılmış bir köy ve o köyde, boş bir okul etrafında mücadele eden öğrenciler… Amaçları, eğitim almak ve okula gidebilmek. Dilekçeler yazarak muhtara veren öğrenciler, seslerinin Ankara’dan duyulmasını ve öğretmen atamasını beklerler. Ancak bir gün, bu boş köye yolunu kaybeden bir belgesel yapımcısı gelir ve herkes onu atanmış öğretmen olarak zanneder. Olaylar işte tam burada başlar…

OYUNCULAR BU KÖYDEN

Çiğdem filminde köyde öğretmenlik yapan Yusuf Akar (Taner Öğretmen) ve Çiğdem (Hilal Baştimar) ve filmin kadrosunda yer alan herkes filmin çekildiği Karaurgan Köyü’nden. Yani oyuncular, aslında kendi yaşadıkları problemleri filme yansıtmış durumdalar. Kaydı olmayan, terk edilmiş bir köy ve o köye yolunu kaybederek gelen bir belgesel yapımcısı, Çiğdem’in taşradan Türkiye Satranç şampiyonasına uzanan zorlu ve başarılarla dolu hikayesi…

Çiğdem, çocukların sesini, düşlerini ve başarılarını yine onların çaresizliğine şahit olan dağlara yazdıran çocukların filmi olarak iddialı bir yapım. Dünya prömiyerinde de adından söz ettireceğe benziyor.

D&R’da 6 saat süren Gülse Birsel imza kuyruğu

Ünlü yazar, senarist ve oyuncu Gülse Birsel, yeni kitabı “Beni Gözünüzde Büyütmeyin” ile ilk kez D&R’ın konuğu oldu. D&R İstinyePark’ta okurlarıyla buluşan Birsel, uzun kuyruklar oluşturan hayranları için altı saat boyunca kitap imzaladı.

“Avrupa Yakası”, “Yalan Dünya”, “Jet Sosyete” ve “Aile Arasında” gibi ses getiren dizi ve sinema filmlerinin başrolünü ve senaristliğini üstlenen Gülse Birsel, yeni kitabı “Beni Gözünüzde Büyütmeyin”in imza gününde okurları ve sevenleriyle bir araya geldi. 1 Haziran Cumartesi günü D&R İstinyePark’ta gerçekleştirilen ve Gülse Birsel hayranlarının yoğun ilgi gösterdiği imza gününde uzun kuyruklar oluştu. Bazı okurların, Birsel’in daha önceki kitaplarını hatta “Avrupa Yakası” DVD ve VCD’lerini dahi yanlarında getirdiği ve imza aldığı görüldü. En dikkat çekici olansa bir hayranının Birsel’e kara kalem portresini hediye etmesiydi.

“4-5 saatlik stand-up gösterisi yaptırabilecek bir kitap”

“Beni Gözünüzde Büyütmeyin”in yedinci kitabı olduğunu ifade eden Gülse Birsel, “Bu kitap öncekilerden biraz farklı. Daha önceki kitaplarım kısmen ya da tamamen gazete yazılarımdan oluşuyordu. Bu kitap ise sıfırdan kaleme alınmış yazılardan oluşuyor. Tamamen mizah ağırlıklı, eğlenceli yazılar. Sahneye uyarlasam 4-5 saatlik bir stand-up gösterisi yaptırabilecek bir içerik var” diye konuştu. Birsel, başta kitap olmak üzere dizi ve film çalışmalarının devamının geleceğini de müjdeledi.

Hilal Altın, yeni şarkısı ‘Sevme Benden Sonra’yı yayınladı

Yayınladığı cover şarkılarla yakından tanıdığımız Hilal Altın, son zamanlarda çıkardığı yeni şarkılarla sevenlerini şaşırtmaya devam ediyor. Aynı zamanda arabesk müziğin duayen isimlerinden Hüseyin Altın’ın kızı olan sanatçı, sıfır bir Yıldız Tilbe şarkısı ile sürpriz yaptı.Hilal Altın, yepyeni şarkısı ‘Sevme Benden Sonra’yı müzikseverlerin beğenisine sundu.

Söz ve müziği Yıldız Tilbe imzası taşıyan şarkı, Musicom Prodüksiyon etiketiyle tüm dijital platformlarda yayınlandı. Yapımcılıklarını Fatih Aksoylu ve Harun Savaş Aksoylu’nun üstlendiği şarkının klibini ise Enes Bilal Taşçı çekti.

KKTC’DEN YENİ ADIM: TÜRK VATANDAŞLARI ARTIK 3 KONUT SATIN ALABİLECEK

Konut yatırımcılarının yeni gözdesi KKTC, yeni yasa tasarısı ile Türkiye vatandaşlarına önceden 1 olan konut satın alma kotasını 3’e çıkarttı…

Son dönemde Rus, İranlı ve Avrupalılardan sonra Türkiye’den de yatırımcı akınına uğrayan KKTC, Türkiye yurttaşlarına daha önceden tek olan konut satın alma hakkını 3 konuta çıkarttı…

Katlamalı değer artışı, pound ile kira geliri elde etme, 8-10 yıl gibi kısa amortisman süresi gibi pek çok avantaj sağlayan KKTC konut piyasası hakkında Ankara’da bir tanıtım toplantısı gerçekleştiren Gayrimenkul ve Yatırım Uzmanı Hasan Ceran, KKTC Cumhuriyet Meclisi’nde geçtiğimiz günlerde kabul edilen yasa tasarısı ile getirilen değişiklikler hakkında da bilgiler verdi.

One Tower Assembly’de gerçekleşen Kıbrıs Yatırımları konulu toplantıda, KKTC’ye yönelen yatırımların git gide arttığı bilgisini veren Ceran, Türkiye’den gidip konut almak isteyenlere yeni uygulamaları da anlattı.

Devrim niteliğindeki değişiklikler

Yabancılar için Taşınmaz Mal Edinme ve Uzun Vadeli Kiralama Yasa Tasarısı ile Türk vatandaşlarının daha önce 1 olan konut satın alma kotasının 3 adete çıkarıldığına değinen Ceran şunları kaydetti:

“Geçtiğimiz günlerde kabul edilerek Resmi Gazete’de yayımlanan uygulamaya göre Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıyan ve aynı hakkı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarına veren devletlerin uyruğunda olan gerçek kişiler’ tanımıyla Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına konut edinme hakkının birden üçe çıkartılmasına karar verildi. Bununla birlikte yasada “Yabancı gerçek veya tüzel kişiler, araziler için hisse koçanlı taşınmaz mal alımı yapamazlar” deniliyor. Devrim niteliğindeki bir başka madde de: “Yabancı gerçek veya tüzel kişilerin, taşınmaz mal satın almak için Bakanlığa müracaat etmelerinden önce, bu taşınmaz mala ilişkin olarak Kat mülkiyeti ve Kat İrtifakı Yasası uyarınca kat mülkiyeti veya kat irtifakı tesis edilmiş olması zorunludur” maddesi… Bunlar çok önemli gelişmeler…”

KKTC’de konut almak en karlı yatırım…

Kıbrıs’ta son dönemde yeni konut projelerinin sayısındaki artışa da dikkat çeken Ceran, “Yeni projelerin sayısı artarken Ada’ya rekor biçimde yatırımcı artışı devam ediyor ve fiyatları yukarı doğru itiyor, bu da katlamalı değer artışı anlamına geliyor. Yatırımcı Ada’ya talebin artmaya devam edeceğini ve karlı çıkacağını, konut alacaksa ne kadar erken alırsa o kadar kar elde edeceğini biliyor. Yeni gelişmelerle birlikte Türk tüketicinin önü daha da açıldı; döviz, borsa gibi finansal yatırım araçlarının barındığı riskler ve enflasyonun altında kalan getirisi dolayısıyla, parası olanlar için Kıbrıs’ta gayrimenkul almanın şu an en karlı yatırım olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.

Bu yeni yasa ile KKTC’ye talepteki artışın da hız kazandığını vurgulayan Ceran yatırım yapmak isteyenleri aralıklı olarak sürdürecekleri toplantılarda ilgilileri bilgilendirmeye, hukuki danışmanlarının ve konunun uzmanlarının da yer aldığı toplantılarda projeler, yasal mevzuatlar, oturum izni gibi pek çok konuda detaylı bilgileri paylaşmaya devam edeceklerini sözlerine ekledi.

Dijital dönüşümü gerçekleştiremeyen lojistik firmalarının ömrü 5 yıldan kısa  

Dijital dönüşümü gerçekleştiremeyen, operasyonlarını etkili yönetemeyen ve geleneksel yöntemlerle iş yapmaya devam eden lojistik firmalarının, dijital forwarderlar ile rekabet edemeyeceklerinden önemli bir kısmının 5 yıllık bir ömrü bile kalmayabilir.

Ülkemizin yanı sıra dünyada lojistiğin dijital platformu olarak konumladıklarını anlatan Tırport kurucu ortağı Dr. Akın Arslan, şunları söyledi:

“Biz Tırport olarak, dünyanın en geleneksel işlerinden birisi olan lojistik işini dünyanın en ileri teknolojilerini kullanarak yapan bir teknoloji firmasıyız. Bu konumlanma ve gücün, rekabette bize sağladığı avantajları çok iyi biliyoruz. Başkalarının yüzlerce kişiyle yürüttükleri ve denetledikleri operasyonları biz sadece bir düzine insan ile yapabiliyoruz. Dijital erişim gücümüzle, yüz binin üzerinde üye kamyoncumuza 7/24, gerçek-zamanlı, konum-tabanlı ulaşabiliyor ve onlardan istifade edebiliyoruz. 2024 yılı başında Fibabanka ile yaptığımız ortaklık ile kamyoncuların navlun ödemelerini peşin alabilmeleri konusunda büyük bir iş birliğine imza attık. Günde birkaç milyon dolar ödemeyi Fibabanka güvencesinde yapabilir hale geldik. Tüm bu avantajlarımızla 3 yıl içinde 800 milyon dolar üzerinde bir ciroya ulaşmayı, 5 yıl içinde bu coğrafyanın en büyük lojistik aktörlerinden birisi olmayı hedefliyoruz.” dedi.

Nakit akışını yönetemeyenler batışa sürüklenebilir

İçinde bulunduğumuz dönemde nakit akışının önemli olduğunun altını çizen Dr. Akın Arslan, şunları kaydetti:

“Cari sektörde, nakit akışı çok önemlidir. 100 milyon dolar ciro yapsanız da eğer çevirmeniz gereken kritik bir 3 milyon doları bir ay içinde çeviremezseniz işi batırırsınız. Firmaların öncelikle etkili maliyet kontrolü yapması, olması gerekenin üzerinde varlık yatırımına girmemesi ve proje karlılıklarını çok iyi analiz etmesi gerekiyor. Devam eden enflasyonun, maliyete ve finansmana etkilerini dikkate almayan proje öngörüleri, firmaları batırabilir. Yüksek hacimli nakliye ihalesi aldığına sevinen bir firma, nakit açığına düşerse, artacak finansman maliyetleri batışa sürüklenebilir. Bir diğer konu, Türkiye’de yollardaki kamyonların %85 şahıslara aittir. Günlük gerçekleştirilen kontratlı taşımaların %80’i bireysel kamyonlarla yapılıyor. Bireysel kamyonlar ancak peşin çalışabiliyor. Bunu fonlayamayan bir lojistik firması, bu kaynaktan istifade edemez. Dolayısıyla birçok lojistik firması, uygun maliyetli finansmana ulaşamadığından karlılık eşiğini kaybettikleri için kontrat lojistiği yapamaz hale gelmiştir. Kilitlenme artıyor. İş yapamadığında da tüm genel gider yükü, firmanın üzerine yük olarak kalıyor. İflas eden firma sayısında artışlar görülmesi, kaçınılmaz hale gelecek gibi görünüyor.” diye konuştu.

Ana sorunun, birkaç yıldır devam eden yüksek enflasyon, resmi enflasyondan daha çok artan maliyetler ve bankalar üzerinden finansmana erişimin gittikçe güçleşmesi olarak tanımlanabileceğinin de altını çizen Dr. Akın Arslan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Finansmana rahat ulaşamayan lojistik firmaları, işletme sermayesi yetersizliğinden, kamyoncu ödemelerini peşin yapamayınca uygun fiyatlı nakliye tedariğinde zorlanmaya başladılar. Bu durum da, sektörde ön plandaki bazı lojistik firmalarında bile ciddi ödeme sıkıntılarının ortaya çıkmasına sebep oluyor. Nakit akışını yönetemeyen ve uygun maliyetli finansmana ulaşamayan lojistik firmalarının bazıları, bu yıl ve önümüzdeki yıllarda operasyonlarına son verme kararı alabilirler.” şeklinde sözlerini tamamladı

Türkiye’deki Mobil Uygulama Ortamını Keşfetmeye hazır olun.

En son mobil uygulama trendlerinin ve karşılaştırmalı değerlendirmelerin yer aldığı Adjust mobil uygulama trendleri Türkiye raporu, hızlı eyleme dönüştürülebilir bilgiler sunuyor.

Lider ölçümleme ve analitik şirketi Adjust tarafından yayınlanan Türkiye mobil uygulama trendleri raporuna göre, indirimlerdeki önemli artış, artan tüketici harcamaları ve artan kullanıcı etkileşimi ile Türkiye’nin Mobil Uygulama Pazarı hızla büyüyor. Tüketici harcamaları bir önceki yıl 690 milyon dolar seviyesindeyken, bu rakam 2023’te 910 milyon dolara yükseldi.

Bu ivme, ülkenin gelişmiş mobil altyapısı ve akıllı telefonların benimsenmesindeki artıştan kaynaklanıyor; bu da Türkiye’yi küresel mobil pazarında yükselen bir güç merkezi haline getiriyor, geliştiriciler ve reklamverenlere erişimlerini genişletmeleri için fırsatlar sunuyor.

Adjust raporunda, Türkiye’de hızla gelişen uygulama kullanım alışkanlıkları inceleniyor.

Hızlı, eyleme dönüştürülebilir bilgiler arayan pazarlamacılar için özel olarak hazırlanan rapor, önemli kriterleri ortaya koyuyor ve en son trendleri öne çıkarıyor.

Raporun önizlemesi:

Türkiye uygulama pazarındaki en önemli trendlere kısa bir bakış.

2022, 2023 ve 2024’ün ilk çeyreğinde, Türkiye’deki oyun oturum süreleri sürekli olarak hem küresel hem de MENAT ortalamalarını aştı.

Türkiye’deki finans uygulamaları, MENAT ortalamasını beş puan aşarak %22’lik 1.gün elde tutma oranına sahip oldu.

2024 yılının ilk çeyreğinde, Türkiye’deki alışveriş uygulaması yüklemeleri bir önceki yıla göre %36, oturum sayısı ise %25 arttı.

Adjust’ın Orta Doğu, Türkiye ve Afrika Satış Direktörü Başak Zerman: “Türkiye’nin mobil ekosistemi, inovasyon ve büyümenin merkezi konumunda. Geniş fırsatlara sahip olan Türkiye pazarında başarının anahtarı, hızlı ve veriye dayalı kararlar almayı sağlayan yeni nesil analitiğin gücünden yararlanmaktan, yapay zeka teknolojileri ile kullanıcı deneyimini kişiselleştirmekten ve etkileşimi artırmaktan geçiyor.

Şimdi Adjust’ın hazırladığı Mobil Uygulama Trendleri: Türkiye indirin ve Türkiye’deki pazarlama stratejinizi güçlendirmeye başlayın.

Birbirinden lezzetli Nutella® lı Tarifler Nutella® Uygulamasında

Nutella® uygulaması, Nutella®nın benzersiz tadını birbirinden farklı tariflerle harmanlayarak muazzam bir lezzet deneyimi sunuyor. Tüketiciler, Nutella® ile yeniden yorumlanan tarifler arasında en çok Nutella®lı Burrito, Nutella®lı Pankek ve Nutella®lı Muffin’e ilgi gösteriyor.

Dünyanın en sevilen kakaolu fındık kreması Nutella®nın uygulamasında, zengin tarif seçenekleri ile tüketicilerin bir numaralı tercihi olmaya devam ediyor. Uygulamaya giren tüketiciler, Nutella®lı tariflere tek bir dokunuşla ulaşabiliyor. Tüketiciler geleneksel lezzetlerin Nutella®ile yeniden yorumlandığı tarifler arasında en çok Nutella®lı Burrito, Nutella®lı Pankek ve Nutella®lı Muffin’e ilgi gösterirken; yeni yılda yeni yıla özel tarifler, Ramazan’da Ramazan’a özel tarifler gibi farklı okazyonlara özgü tarifler de bulabiliyor. Tüketiciler, yaratıcılıklarıyla kendi damak zevklerine uygun onlarca Nutella®lı tarifi deneyerek Nutella®nın tadını daha fazla çıkarıyor.

Nutella®nın kullanıcı dostu ara yüzüyle öne çıkan mobil uygulaması, her güncellemeyle daha da işlevsel hale gelirken, yeni tariflerin ve kampanya fırsatlarının eklenmesi, tüketicilerin deneyimlerini canlı tutuyor. Nutella® uygulamasına son gelen güncelleme ile beraber Nutella®lı tarifleri oylayan tüketiciler, puanlarını biriktirerek birçok kampanyadan yararlanabilecek.

MÜZİKSEVERLER ÇUBUKLU SİLOLAR’DAKİ PERKÜSYON GÜNLERİ’NDE  İKİ GÜN BOYUNCA MÜZİĞİN ve RİTMİN TADINI ÇIKARDI!

İstanbul’un Beykoz’daki yeni kültür sanat ve yaşam merkezi Çubuklu Silolar’da düzenlenen Perküsyon Günleri, 1-2 Haziran’da iki gün boyunca şehrin ritmini tuttu! Okay Temiz, Cem Aksel, Engin Gürkey gibi Türkiye’nin önemli perküsyoncularının master class çalışmaları, hem çocuk hem de yetişkin atölyeleri ve söyleşiler gerçekleştirdiği iki günlük festival, Burhan Öçal’ın coşku dolu konseriyle sona erdi. Binlerce İstanbullu, Boğaz’ın tüm güzelliklerine hâkim bir manzara eşliğinde gerçekleşen Perküsyon Günleri’nde müziğin, ritmin, eğlencenin ve ailece vakit geçirmenin keyfini çıkardı.

Kaderine terk edilmiş bir miras alanıyken İBB Miras’ın kapsamlı restorasyon ve yeniden işlevlendirme çalışmalarının ardından kapılarını kültüre, sanata ve bilime açan Çubuklu Silolar, çok amaçlı birimleri ve renkli etkinlik takvimiyle İstanbulluları Boğaz’in eşsiz manzarası eşliğinde ağırlıyor.

Şehrin yeni kültür sanat ve yaşam alanı Çubuklu Silolar, 1-2 Haziran’da Perküsyon Günleri’ne ev sahipliği yaptı. Çubuklu Silolar’ın biçimselliğinden alınan ilhamla, İBB Kültür ve İBB Orkestralar Müdürlüğü tarafından düzenlenen Perküsyon Günleri’nde, Engin Gürkey, Okay Temiz ve Gürkan Özkan’ın master class çalışmalarının yanı sıra hem çocuklar hem de yetişkinler için palmas, boom whackers, erbane gibi farklı alanlarda atölyeler gerçekleşti. Cem Aksel, Emin Bolat, Ferruh Yarkın, Burak Gürpınar ve Özgür Can Öney’in söyleşilerde katılımcılarla bir araya geldiği program kapsamında ilk akşam Yarkın Ritim Topluluğu, Akatay Ritim Trio ve Defjen’in konserleri gerçekleşti. Zuhal Müzik’in, dünyaca ünlü markaların bongo, djembe, bateri, darbuka gibi enstrümanlarını tanıma ve çalma olanağı sunan deneyim alanında İstanbulluları ağırladığı Perküsyon Günleri, 2 Haziran Pazar akşamı Burhan Öçal’ın hayranlık uyandıran konseriyle sona erdi.

Evidea, WORLDEF İstanbul 2024’te Yerini Alıyor!

Evidea, dünyanın dört bir yanından sektör profesyonellerinin bir araya geleceği; e-ticaret, e-ihracat, lojistik, yatırım, girişimcilik alanlarında güncel konu başlıklarının konuşulacağı WORLDEF İstanbul 2024’te yerini alıyor!

Mutfak, ev tekstili, ev dekorasyon, tamamlayıcı mobilya, aydınlatma, banyo, elektrikli ev aletleri, ev ve yaşam olmak üzere toplam 8 ana kategoride geniş bir ürün yelpazesi bulunan, Türkiye’nin önde gelen ev yaşam e-ticaret ve perakende zinciri markalarından biri olan Evidea, 6-8 Haziran tarihlerinde düzenlenecek olan WORLDEF İstanbul 2024 etkinliğinde A-57 & A-58 numaralı stantıyla yerini alıyor. E-ticaret dünyasının nabzının tutulacağı bu etkinlikte, Evidea değerli paydaşları ile bir araya gelecek olmanın heyecanı içerisinde.

6-8 Haziran tarihlerinde Yenikapı’da gerçekleşecek, dünyanın dört bir yanından sektör profesyonellerinin bir araya geleceği etkinlikte, potansiyel iş ortakları için oldukça cazip bir ortam oluşurken, Evidea standında yeni networking fırsatları sunulacak. Sektördeki ilişkileri güçlendirmek ve yeni iş birliği fırsatları yakalama amacıyla etkinlik boyunca aktif bir şekilde paydaşlarla iletişim kuracak.

Evidea E-ticaret Direktörü Ufuk Parlak bu önemli fuar için: ”Evidea, hayatına e-ticaret sitesi olarak başlayan bir marka olarak e-ticaret alanında köklü bir tecrübeye sahip. Bu tecrübemizi sektör profesyonelleriyle bir araya geldiğimiz bu fuar aracılığıyla paylaşacağımız için çok heyecanlıyız. Dinamiğimizi sektörün geleceğine katkı sağlamak için kullanmak, yeni e-ticaret trendlerini takip etmek ve alanında deneyimli kişilerin görüşlerini dinleyerek her zaman gelişmeye açık olan yanımızı daha da güçlendirmek istiyoruz.” diyerek görüşlerini paylaştı.

E-ticaret sektöründe faaliyet gösteren üreticilerle doğrudan temas kurmak ve onların beklentilerini yakından dinlemek isteyen Evidea ekibi, standı ziyaret eden herkese özel hediyeler ve sürprizler sunacak.

Türkiye’nin önde gelen e-ticaret markalarından biri olan Evidea, WORLDEF İstanbul 2024 etkinliğine katılımıyla sektöre yön vermeye ve geleceğe ışık tutmaya hazır.

Mutfak Tasarımının Üç Altın Prensibi

Yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelen mutfaklar, sadece yemek pişirme alanı olmanın ötesine geçerek yaşam alanlarımızın kalbi haline geliyor. Mutfaklarda estetik ve işlevselliği tüm tasarımlarında özenle bir araya getiren Bodrum Mutfak Mobilya, ideal mutfaklar yaratmanın temelinde matematiksel prensipleri benimsiyor. Her detayıyla tatminkâr mutfakları hayata geçirirken stratejik planlamaların uyum içinde kullanılması gerektiğine değinen Bodrum Mutfak Mobilya Kurucusu Mustafa Güneri, dikkate alınması gereken üç altın kuraldan bahsetti.

Mutfak tasarımının kendi içerisinde birçok dinamiğin olduğu bir süreç olduğunu söyleyen Bodrum Mutfak Mobilya Kurucusu Mustafa Güneri, “Geleceğin mutfakları, estetik ve işlevselliğin ideal bir uyum içinde olduğu alanlar olacak. İşlevsel olmayan alan bırakmadan planlanan mutfaklar, hem ev sahiplerinin ihtiyaçlarını karşılayacak hem de görsel bir şölen haline gelecek. Artık insanlar mutfaklarında sosyalleşiyor, sadece bunu gözeterek bile mutfak tasarımının kusursuz olmasıyla her gün keyifle vakit geçirecekleri alanlar yaratmamıza olanak tanınmış oluyor.” dedi.

Güneri, mutfak tasarımında dikkate alınması gereken temel noktaları ve stratejileri 3 kısa maddede özetledi:

Çalışma Üçgeni: Mutfak tasarımının temel prensiplerinden biri olarak çalışma alanının verimli kullanılmasının dikkatle planlanması son derece önemli bir kural niteliğindedir. Çalışma üçgeni prensibini uygulayarak mutfaktaki üç ana iş alanının birbirine olan mesafesi optimize edilir. Mutfak tasarımında çalışma üçgeni kuralı uygulamak, kullanıcılara daha konforlu ve verimli bir çalışma alanı sunar.

Ergonomi ve Erişilebilirlik: Mutfak tasarımında ergonomi, kullanıcı rahatlığını en üst düzeye çıkarmak için kritik önem taşır. Dolapların, rafların ve tezgâhların yüksekliği, kullanıcıların konforu için kullanım alışkanlıklarına göre ayarlanmalıdır. Mutfak ergonomisinde kişiselleştirme önemlidir. Kişiye özel hazırlanan tasarımlar, bu kişiselleştirme ihtiyacını karşılamak için en ideal çözümdür.

Alan Kullanımı ve Depolama Çözümleri: Alan kullanımını maksimize etmek, mutfak tasarımının bir diğer önemli unsurudur. İyi planlanmış depolama alanları, mutfağın düzenli ve fonksiyonel olmasını sağlar. Kullanıcısına konforlu bir mutfakta keyifli bir çalışma imkânı tanır.

ZF Aftermarket Türkiye Pazarlama ve İletişim Departmanı’nda Atama.

ZF Aftermarket Türkiye Pazarlama ve İletişim Müdürlüğü görevine Pırıl Gömeçlioğlu atandı.

ZF Aftermarket Türkiye ekiplerini güçlendiriyor.

ZF Aftermarket Türkiye Pazarlama ve İletişim Müdürlüğü görevine Pırıl Gömeçlioğlu atandı. Pırıl Gömeçlioğlu yeni görevinde, ZF Türkiye markalarının pazarlama süreçleri ile pazarlama ve iletişim stratejilerinin yanı sıra kurumsal itibar yönetiminden sorumlu olacak.

Gömeçlioğlu, Avusturya Lisesi’nden sonra 2004’te Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümünden mezun oldu.

İş hayatına HSBC Türkiye Ürün Yönetimi ve Pazarlama bölümünde başlayan Gömeçlioğlu, 2005 yılından itibaren 17 yıl boyunca Bosch Türkiye’de Marka Yönetimi, Kurumsal İletişim ve Stratejik Pazarlama alanlarında görev yaptı. 2013 yılından itibaren 10 yıl Bosch Türkiye ve Ortadoğu Bölgesi Stratejik Pazarlama Kısım Müdürü görevini yürüttü. 2023 yılında İstanbul Sanayi Odası Kurumsal İletişim Direktörü olarak atanan Pırıl Gömeçlioğlu, Ocak 2024’te ZF Aftermarket Türkiye Pazarlama ve İletişim Departmanı’nın başına getirildi.

Pırıl Gömeçlioğlu, yeni görevinde ZF markaları için pazarlama ve iletişim stratejisi geliştirmek ve uygulamaktan sorumlu olacak. Entegre pazarlama faaliyetlerinin yanı sıra tüm iletişim kanallarında şirketin kamuoyundaki imajını ve itibarını yönetecek olan Gömeçlioğlu, dijital pazarlamadan, medya satın alma ve planlamaya, paydaş ilişkilerinden, sürdürülebilirliğe, pazarlama ve iletişimin her alanında ZF Aftermarket pazarlama ekibiyle birlikte rol üstlenecek.

Pırıl Gömeçlioğlu’nun atamasının ardından ZF Aftermarket Türkiye Genel Müdürü Selim Aydınlıoğlu yaptığı açıklamada “ZF Aftermarket Türkiye satış ve pazarlama ekiplerimizi güçlendiriyoruz. Bu alanlarda önemli sektörel tecrübeleri olan profesyonelleri bünyemize katmaktan mutluluk duyuyoruz. ZF geleceğin mobilitesi ve sürdürülebilirlik hedefleri konusunda çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Günümüz ve geleceğin fırsatlarını yakalamak ve olası zorlukların üstesinden gelmek üzere biz de ekiplerimizi bu doğrultuda geliştiriyoruz.” dedi.

Masdaf, 10. İnsan Kaynakları Yönetimi ve Dijitalleşme Zirvesi’ne Katıldı

Masdaf İnsan Kaynakları Müdürü Sultan Eren, 10. İnsan Kaynakları Yönetimi ve Dijitalleşme Zirvesi’ne konuk olarak katıldı.

Sultan Eren, zirvede yaptığı konuşmada, dijitalleşmenin insan kaynakları yönetimindeki önemini ve Masdaf insan kaynakları departmanında yürütülen dijitalleşme çalışmalarını paylaştı.

İnsan kaynakları alanında çalışan profesyonellere; bilgi ve becerilerini geliştirme, yeteneklerini keşfetme imkânı sunan ve EDUPLUS tarafından düzenlenen “10. İnsan Kaynakları Yönetimi ve Dijitalleşme Zirvesi” 7-8-9-10 Mayıs tarihlerinde çevrimiçi olarak düzenlendi.

Masdaf İnsan Kaynakları Müdürü Sultan Eren’in de konukları arasında yer aldığı etkinlikte, insan kaynakları alanındaki; yeni trendler, teknikler ve uygulamalar konuşuldu.

Sultan Eren, zirvede yaptığı konuşmada,dijitalleşmenin insan kaynakları yönetimindeki önemini ve Masdaf insan kaynakları departmanında yürütülen dijitalleşme çalışmalarını paylaştı:

“Çalışmalarımızı, dijital dünyada ölçüp, analiz edip, takip edebiliyoruz”

“Masdaf olarak 47 yıldır tüm süreçlerimizi verimlilik esasıyla yönetiyoruz. Geliştirdiğimiz akışkan teknolojilerinde olduğu gibi iş yapış şekillerimizde de yüksek verimlilik hedefliyoruz. Bizlere işlerimizde kolaylık ve yüksek verim sunacak yenliklere açık bir şirketiz. Masdaf’ın İK süreçlerini dijital dünyaya taşıma kararımızda da bu misyonumuz etkili oldu. İş yapma biçimimizi değiştiren pandemi ise bu sürece ivme kazandırdı. Artık çalışmalarımızı, dijital dünyada ölçüp, analiz edip, takip edebiliyoruz.

İnsan kaynakları departmanlarının dijital çağa uyum sağlaması hem çalışan deneyimini iyileştiriyor hem de İK departmanının verimini yükseltiyor. Özellikle yetenek havuzlarını etkin bir şekilde yönetmek, adaylarla verimli bir şekilde iletişim kurmak ve aday deneyimini iyileştirmek noktasında ciddi avantajlar sağlıyor.

Geleneksel yöntemlerden dijital platformlara geçiş sürecinde; adaptasyon ve bu yeni teknolojilerin etkili bir şekilde kullanılması konularında zorluklar yaşadık, ancak bugün geldiğimiz nokta memnuniyet verici.

IK departmanımızın dijitalleşme sürecinde öncelikle; şirketimizin ihtiyaçlarına uygun dijitalleşme stratejisi ve teknolojileri belirledik. İK yazılımı alarak, süreçlerimizi dijitalleştirmeye başladık. Ancak, yazılımı şirketimizin ihtiyaçlarına uygun şekilde entegre etmek için öncelikli ihtiyaçlarımızı belirledik ve veri doğruluğunu sağlamak için gereken önlemleri aldık. Bu, veri doğruluğunun sağlanması yazılımın etkin bir şekilde kullanılabilmesi açısından son derece önemliydi.

Yazılım seçerken ve entegrasyon sürecinde ise kullanıcıların kolayca adapte olabilecekleri ve kullanabilecekleri bir arayüz olmasına dikkat ettik. Ayrıca, süreçlerimizi dijital ortama aktarırken kullanıcı geri bildirimlerini sürekli olarak değerlendirerek iyileştirmeler yaptık.

“Dijitalleşme, hızımızı artırdı”

İşe alım süreçlerimizde yapay zekâ ve otomasyonu kullanarak verimliliği artırmayı hedefledik. CV tarama süreçlerinde yapay zekâ destekli sistemler kullanıp, adayları daha hızlı ve etkin bir şekilde değerlendirmeye aldık. Veri analitiği ve yapay zekâ, adayları daha etkili bir şekilde değerlendirmemize ve işe alım süreçlerini optimize etmemize yardımcı oldu. Özgeçmiş taraması, mülakat süreçleri, tercih ve yetenek eşleştirilmesi, performans tahminleri ile geçiş performans verilerini dikkate alarak adayların potansiyelini tahmin etmeye başladık. Bu süreç yani dijitalleşme, hızımızı artırdı, daha iyi yeteneklere ulaşmamızı sağladı.

Adayların işe alım sürecindeki deneyimlerini iyileştirmek için de dijital araçlar ve iletişim kanalları kullandık. Çevrimiçi başvuru formları, e-posta, telefon görüşmeleri ile adaylara şeffaf ve düzenli geri bildirim sağlayarak, aday deneyimini iyileştirmeyi ve yüksek memnuniyet sağlamayı başardık. Adaylar ile başvurularının alındığı bilgisini ve değerlendirme sürecinin aşamalarını da paylaşıyoruz.

İşe alım ekiplerimizi ve diğer çalışanlarımızı, teknolojik gelişmelere ve dijital araçlara adapte etmek için; işe alım yönetim sistemleri, İK veri analitiği ve veri analizi araçları, sanal mülakat platformları gibi eğitimler ve gelişim programları düzenliyoruz.” dedi.

‘BAYRAM’DA YHT’LERE EK SEFER

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Kurban Bayramı’nda artan yolcu talebini karşılamak ve vatandaşların seyahatlerini kolaylaştırmak amacıyla yüksek hızlı, ana hat, bölgesel ve şehir içi olmak üzere tüm trenlerde gerekli tedbirlerin alındığını belirterek, 14-15-16 ve 22-23 Haziran tarihlerinde Ankara-İstanbul ve Ankara-Konya parkurlarında ilave YHT setlerinin sefere koyularak toplam 9 bin 660 kişilik ek kapasite artışı sağlandığını açıkladı. Bakan Uraloğlu, ayrıca Marmaray, Başkentray, Halkalı-Bahçeşehir, Sirkeci- Kazlıçeşme, Gayrettepe-İstanbul Havalimanı-Arnavutköy, metro hatlarında bayram süresince ücretsiz hizmet verileceğini bildirdi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Kurban Bayramı dolayısıyla demiryollarında alınan tedbirlere yönelik açıklamalarda bulundu. Bakan Uraloğlu, Kurban Bayramı’nda artan yolcu taleplerini karşılamak amacıyla TCDD Taşımacılık A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından işletilen yüksek hızlı, ana hat ve bölgesel trenlere ek seferler konulduğunu, ana hat ve bölgesel trenlerde ise vagon ilavesi ile yolcu kapasitesinin artırıldığını açıkladı.

Bakan Uraloğlu, paylaşma ve yardımlaşmanın en yoğun yaşandığı Kurban Bayramı’nda artan yolcu talebini karşılamak ve vatandaşların seyahatlerini kolaylaştırmak üzere 14-15-16 ve 22-23 Haziran tarihlerinde Ankara-İstanbul ve Ankara-Konya parkurlarında ilave YHT setlerinin sefere konularak toplam 9 bin 660 kişilik ek kapasite artışı sağladıklarını söyledi.

“Ana Hat Ve Bölgesel Trenlere 15 Bin 800 Kişi Ek Kapasite Artışı Sağlayacağız”

Bakan Uraloğlu, ayrıca 14-23 Haziran tarihleri arasında ise ana hat ve bölgesel trenlerinde pulman ve yataklı olmak üzere 280 vagon ilavesi ile toplam 15 bin 800 kişilik ek kapasite artışı sağlanacağının da bilgisini verdi. Uraoğlu, Kurban Bayramı tatili sürecinde İzmir Mavi, Doğu, Güney/Vangölü, Konya Mavi, 4 Eylül Mavi, 6 Eylül, 17 Eylül, Ege, Erciyes, Pamukkale, Ankara ana hat ekspresleri ile Uzunköprü-Halkalı, Edirne-Halkalı bölgesel trenlerine pulman ve yataklı vagonların ilave edilerek toplam 280 vagon ilaveyle 15 bin 800 koltuk kapasitesi artışı sağlanacağını, böylece günlük ortalama 28 vagon ilavesiyle bin 580 yolcu kapasitesi artışına ulaşılacağını ifade etti.

“Bayramda YHT’lerde Günde 40 Bin Yolcu Bekliyoruz.”

Uraloğlu, Ankara-Eskişehir, Eskişehir-İstanbul, Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, Konya-İstanbul, Karaman-İstanbul, Ankara-Karaman, Ankara-Sivas, Sivas-İstanbul YHT seferleri ile günde 35 bine yakın yolcuya hizmet verildiğini, bayram süresince günlük ortalama 40 bin vatandaşın YHT’lerle seyahat etmesinin beklendiğini bildirdi. Yüksek hızlı trenlerin özellikle bayram tatillerinde şehirler arasında günü birlik seyahatlerle turizme de canlılık getirdiğini hatırlatan Bakan Uraloğlu, yüksek hızlı trenlerin yanı sıra günde yaklaşık 32 bin yolcuya hizmet veren ana hat ve bölgesel trenlere de talebin arttığını vurguladı.

Bakan Uraloğlu, TCDD Taşımacılık tarafından işletilen ve günde toplam 700 bin yolcuya hizmet veren Marmaray, Halkalı-Bahçeşehir, Sirkeci- Kazlıçeşme, Başkentray trenleri ile Gayrettepe-İstanbul Havalimanı-Arnavutköy metro hattında da gerekli tedbirlerin alındığını ve bu hatlarda bayram süresince ücretsiz hizmet verileceğinin altını çizdi.

Trouw Nutrition Türkiye yeniden İnomist İletişim’i seçti

Hayvan besleme konusunda global lider olan Nutreco’ya bağlı Trouw Nutrition Türkiye, yeni dönem iletişim çalışmalarını bir kez daha İnomist İletişim Danışmanlığı’na emanet etti.

Dünya genelinde 80 ülkede hayvan besleme alanında faaliyette bulunan 100 yıllık global sektör devi Nutreco’ya bağlı Trouw Nutrition Türkiye, yeni dönem iletişim çalışmaları için tekrar İnomist İletişim Danışmanlığı ile el sıkıştı. Kaliteli et, yumurta ve süt üretimine yardımcı olmak için bilimin ışığında hareket eden Trouw Nutrition Türkiye; global ağı, güçlü Ar-Ge yapısı, yem spesiyaliteleri, yem katkıları ve premiksler başta olmak üzere kaliteli, geniş ve artırılabilir ürün gamı, çözüm odaklı hizmet ve servisleri, deneyimli insan kaynağı, teknolojik ve dijital alt yapısı ile 2007 yılından bu yana her yıl artan bir ivmeyle ülkemiz hayvancılık sektörüne yüksek katma değer sunuyor.

‘Geleceği Besleme’ misyonu doğrultusunda sağlıklı çiftlik hayvanları yetiştirebilmeleri için üreticilere kaliteli ürünler ve inovatif çözümler sunan Trouw Nutrition Türkiye’ye iletişim danışmanlığı hizmeti verecek olan İnomist İletişim Danışmanlığı’nın portföyünde; teknoloji, otomasyon, elektrik-elektronik, yapı, inşaat, iklimlendirme, endüstriyel cam, çelik, mobilya, iletişim (çağrı) merkezi, sağlık gibi farklı sektörlerden global ve yerli B2B ve B2C markalar ve kurumlar yer alıyor.

Aon, iş dünyasını derinden etkileyen dört mega trendin risk analizini açıkladı
Aon’un ticaret, teknoloji, iklim ve iş gücü olmak üzere dört mega trendi mercek altına aldığı yeni raporunda işletmelerin bu alanlarda güvenle net kararlar almalarına yardımcı olacak eyleme geçirilebilir bilgilere de yer veriliyor.
Analitik veriler ışığında risk ve insan sermayeleri konularında global deneyimi ve yerel ihtiyaçlara uygun çözümleri ile 120’den fazla ülkede müşterilerine hizmet veren Aon,  “2024 Müşteri Trendleri Raporu: Ticaret, Teknoloji, İklim ve İş Gücü Alanlarında Daha İyi Kararlar” raporunu yayımladı.
Yıllık olarak yenilenen bu kapsamlı araştırmada, iş dünyası açısından risk ve fırsat doğurabilecek, ticaret, teknoloji, iklim ve iş gücü olmak üzere dört mega trend masaya yatırılıyor.
Raporun bulgularını değerlendiren Aon Türkiye Eş CEO’su Selda Oknas Tanbay, “Günümüz dünyasında ticaret daha bölgesel hale geliyor ve tedarik zincirleri gelişiyor, müşteriler iklim riskini yönetmeye çalışıyor, teknoloji ve yapay zekâ müşterilerimizi ve işlerini etkiliyor, iş gücü davranışları ve beklentileri değişiyor. Her gün, her sektörden ve bölgeden müşterilerimiz bize bu mega trendlerin neden olduğu dalgalanma ve karmaşıklığın ortasında doğru kararlar almanın zorlaştığını söylüyor. Biz de bu gerçekten yola çıkarak müşterilerimizin risk ve insan konularında harekete geçmelerine ve güvenle net kararlar almalarına yardımcı olmak için eyleme geçirilebilir analizlere dayanan bu raporumuzu hazırladık.” dedi.
Jeopolitik riskler ışığında iş liderleri tedarik zincirlerini tekilleştirmeye yönelebilir
Küresel iş liderlerinin fiziksel ve finansal ticaret risklerine odaklandığını vurgulayan raporda, Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre 2024’te yüzde 3,1 büyüme sergilemesi beklenen ticaretin maruz kalabileceği risklerin altı çiziliyor. Raporda jeopolitik açıdan birbirine uzak mesafedeki ekonomilerin küresel mal ticaretinin yüzde 20’sini üstlendiği belirtilirken, ticaretin yüzde 40’a yakınının küresel açıdan üzerine yoğunlaşılmış ürünlerden geçtiğine dikkat çekiliyor. Bu koşullar altında uzun bir dönemdir Ukrayna, bir süredir de Ortadoğu çevresinde yaşanan jeopolitik gelişmelerin, bir süre daha kalıcı olabileceği ifade ediliyor.
Makroekonomik belirsizlikler ve karmaşık mevzuat rejimlerinin son iki yılda birleşme ve satın alma piyasası dinamiklerini etkilediğini vurgulayan rapor bulguları ışığında ayrıca sermayeye erişimin giderek zorlaştığı ve artan faizler nedeniyle borç alma maliyetlerinin arttığına dikkat çekiliyor. Bu koşullar altında 2023’ün ilk yarısında birleşme ve satın alma hacmi yüzde 11’lik bir düşüş yaşarken 2024’ün ilk altı ayı itibarıyla piyasada olumlu ve iyimser bir seyir gözlemlendiği belirtiliyor.
Yapay zekâ gibi teknolojilerin yarattığı yeni riskler veri analiziyle yönetilebilir
Raporda incelenen teknoloji mega trendinde yapay zekâ, siber güvenlik ve veri teknolojilerinin şirketlerin operasyonlarına sağladığı katkıların yanı sıra gelişen risklere de dikkat çekiliyor. Teknolojide yaşanan baş döndürücü değişim hızının siber saldırı imkânlarını genişlettiği belirtilirken, özellikle yapay zekânın hızlı gelişimine bağlı olarak kurumların yüzleşebileceği zafiyetlerin kritik önemde olabileceği ifade ediliyor. Aon verileri, bir siber saldırı sonrasında hisse değerinin yüzde 21’den fazla bir kısmının aşınabileceğini gösterirken iş liderlerinin riskleri fırsata çevirebilmeleri için benimseyebilecekleri stratejiler şöyle sıralanıyor:

Siber risk ortamındaki risklerin veri analizi ve modelleme üzerinden mali etki hesaplanması ve siber risk ölçüm çalışmaları ile yönetilmesi

Risk sermayesi ve insani sermaye stratejileri arasındaki uyumun sağlanması

Siber riskler söz konusu olduğunda liderlerin net kararlar almaları
İklim risklerine karşı dayanıklı bir şirket olmanın yolu iklim modellemesi ve analizinden geçiyor
Son yıllarda rutin seyrinden çıkan hava olayları ve etkisini artıran iklim değişikliği altında kurumların kronik ve akut risklere yoğunlaştığının belirtildiği raporda, şirketlerin iklim değişikliklerinden ne yönde etkilendiklerine dair gerekli analizi yapabilecekleri veri ve araçlara erişimlerine dikkat çekiliyor. Şirketlerin düzenlemelere uyum sağlamakta ve iklim konusunda paydaşlarla iletişim kurmakta temkinli davrandığı belirtilirken, 2023’ün, son 13 yıl içinde doğal afetlerden kaynaklanan en yüksek ölüm sayısının görüldüğü yıl olmasından hareketle, iş gücünün sağlığı ve güvenliği işverenlerin öncelikli endişesi olmaya devam ediyor.
Yapay zekâ küresel istihdamın %40’ı üzerinde etkili olacak
Çalışma hayatının olağanüstü değiştiği bir ortamda, çalışanlar maaş almanın ötesinde fayda ve haklar beklerken, kurumlar da tatmin edici bir çalışan deneyimi sunmak ile maliyetleri yönetmek arasındaki dengeyi bulmakta zorlanıyor. Sağlığa odaklı yan hakları sağlamak kritik önem kazanırken, buna bağlı maliyetleri yönetmek de zorlaşıyor. Raporda bir diğer önemli risk olarak da gelişen teknolojilerin çalışanlar üzerinde oluşturabileceği yetersizlik baskısı öne çıkıyor. Uluslararası Para Fonu’nun bulgularına göre yapay zekâ tüm dünyadaki mesleklerin yaklaşık yüzde 40’ını doğrudan etkileyerek bazı meslekleri ortadan kaldırabilir.
Raporda bu koşullar altında iş liderlerine aşağıdaki öneriler yapılıyor:

Çalışanların yüksek kaliteli hizmet sağlayıcılara yönlendirilmesiyle yan haklar ile çalışan değeri arasındaki ilişkinin güçlendirilmesi

İşe alımdan emekliliğe kadarki ücret farklarının temel sebeplerinin ele alınması

Yeni teknolojilerin bir adım önünde olmak için işgücü becerilerinin düzenli olarak yönetilmesi

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

Ekonomi-teknoloji haberleri

Ev kiralarken kimlik sahteciliğine dikkat Sahte kimlikle dolandırıcılık, emlak sektöründe de sıkça yaşanmaya başladı. Sahipleri …


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/swtdavut/public_html/wp-includes/functions.php on line 5427