Dünden bugüne neye ihtiyacımız var (Köşe yazısı)
Mustafa TEMİZER
“Hz. Osman döneminin 6. yılından sonra günümüze kadar devam eden süreçte din siyaset ilişkisi hep dinin aleyhinde olmuştur. Hazreti Osman döneminde başlayan akraba devlet ilişkileri siyasetimizi maalesef olumsuz yönde etkilemiştir. Bu dönemde başlayan yanlış uygulamalar medeniyetimizin tıkanmasına neden olmuştur. Bundan daha önemlisi siyasetin gölgesinde yapılan içtihat ve yorumlar; Müslümanların temel istikametlerinin dinin ana kaynağı Kur’an’ın yörüngesinden çıkmasına ve ciddi anlamda istikamet sapmasına yol açmıştır. İktidar çatışmalarının din ekseninde meydana getirdiği kutuplaşmalar dinle cilalanarak Müslümanlar aldatılmaya çalışıldı. Hz Ali ile Muaviye taraftarları arasında cereyan eden iktidar çatışmalarında Kur’an sayfalarının mızrakların ucuna takılması dinin siyasete alet edilmesinin ve istismar edilmesinin başlangıcı olarak kabul edilir.
Muaviye’den itibaren devlet yönetiminin babadan oğula intikal ederek sürdürülmesi bizim milli tarihimizi de fevkalade olumsuz etkileyerek Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar bu yanlış uygulama varlığını sürdürerek gelmiştir. Bu yanlış uygulama dört halife dönemindeki uygulamalara ters düştüğü gibi günümüzde uygulanan demokratik anlayışa da ters düşmektedir. Bu kötü gidişat bizleri o kadar etkiledi ki demokrasiye geçildikten sonra bile varlığını sürdürmüştür. Eski siyasetçilerin çocuklarının, damatlarının, kardeşlerinin, hanımlarının Türk siyasetinde varlık göstermesi bu konuda yapılan izahatı doğrulamaktadır…
En büyük güç, devlettir. Tarihte bundan dolayı çok güçlü iktidar savaşları yaşandı. İnsanların en fazla değer verdikleri kavram din kavramıdır. Dolayısıyla insanları yanlarına çekmenin en kestirme yolu olarak dini gördüler. İktidar çatışmalarında taraf olanlar iddialarını dinle cilalayarak insanları aldatma yolunu seçtiler…
Ne yazık ki günümüzde Hz. peygamberi dillerinden düşürmeyen siyasetçiler onun hırkası ile gelip hırkası ile gittiğini unuttular. Bir Müslümanın uygulayacağı siyasetin temel esasları Kur’an’da ve Hazreti Peygamberin pratik uygulamalarında mevcuttur. Bunlar da bir elin parmaklarını geçmez.
1- Adalet. 2- Emaneti ehline vermek. 3- İşlerini yaparken istişare ile yapmak. 4- Biat, yani yönetimin meşruiyetini tayin eden halk iradesine başvurmak. 5- Toplum için zararlı ve faydalı olan işleri ihtiva eden Maslahat.
Şimdi Allah için soralım: Türkiye’de adalet uygulanıyor mu? Bu soruya sağlıklı cevap verebilmek için adaletin ne olduğunu bilmek gerekir. Adalet; herkese hakkını veren sürekli iradedir. Allah için konuşmak gerekirse Türkiye’de adaletin uygulandığını söylemek, bir gerçeği inkar etmektir. Güç zehirleyici etkisini gösteriyor. İktidar gücünü elinde bulunduran siyasal irade maalesef ülke yönetiminde adaleti uygulamıyor. Her tarafta tam bir keyfilik hakimdir.
Türkiye’de emanet ehline veriliyor mu? Buna evet demek kesinlikle mümkün değildir. Partizanlık almış başını gidiyor. Devlet kadrolarında ve bürokraside iş bulmanın temel ölçüsü partili olmaktır. Hatta parti içerisinde bile taraf tutulmaktadır. Hangi grup parti içerisinde etkili ise onun taraftarları iş bulabilmektedir. Halbuki Hz. Peygamber, “Emaneti ehline veriniz, eğer emaneti ehline vermezseniz Kıyameti bekleyiniz.” buyurmuştu. Burada kastedilen Kıyamet; toplumdaki sosyal çöküntüye işaret çekmektedir.
Kur’an, işlerin istişare ile yapılarak ortak akla başvurulmasını emreder. Bilim de ortak aklı tavsiye eder. Çünkü tek akıl insanı yanlış yapmaya sürükler. Fakat ne hikmetse siyasetçiler istişare yerine buyurganlığa başvururlar. Bu durum, ne yazık k problemlerin daha da ağırlaşmasına ve içinden çıkılmaz hale gelmesine yol açıyor.
Biat, yönetimin meşruiyetini tayın eden önemli bir kavramdır. Yönetimin başına geçmesi tavsiye edilen kişinin toplum tarafından onaylanması gerekir. Toplumun onaylamadığı yönetimler meşru kabul edilmez. Günümüzdeki ifadesi ile buna seçim denir. Ama ne yazık ki günümüzdeki seçimler hep hilelidir. Hazine yardımları, baraj oyunları ve medya üzerinde egemen güçlerin desteğiyle kurulan hakimiyetle toplum istenilen yöne sürüklenebilmektedir. İşte bu durum, yönetimin meşruiyetini sabote etmektedir.
Maslahat, toplum için zararlı olan işleri yasaklamak, faydalı olan işleri yapmaktır. Günümüzde faydalı işlerin yapılmadığını söylemek bir gerçeği inkar etmektir. Yapılan yollar, köprüler, tüneller, hastaneler, hava alanları, demir yolları, savunma sanayii alanında göz kamaştırıcı gelişmeler çok iyi işlerin yapıldığını gösterir. Fakat toplum için zararlı olan işlere gelince zina, kumar, içki, faiz almış başını gidiyor. Karşılıklı rıza olduktan sonra zina serbesttir. Adamların nikahlı karıları başkalarına kaçabiliyor ve hiç kimse ceza almıyor.
İşte bütün bunlar gösteriyor ki siyaset temel istikametini kaybederek dinin yörüngesinden çıkmıştır. Muhammedi siyaset, günümüzün en büyük ihtiyacıdır. Nurettin Dursun”
1960’lı yıllardan beri “Milletim uyan! çağrılarıyla yöneticileri ve milleti uyaran, “Bir ahlâki ilkeyi korumak için bin iktidarı terk ederiz.” diyerek şeytanı siyasete son vermek, rahmani siyaseti hakim kılmak için gayret eden. Davalarının bir parti davası olmadığını; medeniyet davası olduğunu; “İslam Rönesansı”nı gerçekleştirme, İslam Barış Medeniyeti”ni yeniden inşa etme davası olduğunu ortaya kayan. Tüm partileri, milli birliği sağlamaya, ortak milli politikalar belirlemeye, belirlenen politikalarda birlikte hareket etmeye çağıran. Birlik olmanın birlikte hareket etmenin şartlarını açıkça ortaya koyan. İmkânsızlıklara ve her türlü engellemelere rağmen milli birlik çağrılarından ve medeniyet davalarından asla vazgeçmeyen. Millet Partisi Genel Başkanı Aykut Edibali’nin yetiştirdiği Yenden Milli Mücadeleci milli kadroların yarım asırdan fazla zamandır yaptığı çağrının siyasiler ve vatandaşlarımız tarafından duyulmasına ihtiyacımız var.
Unutmayalım.” İştirak etmediğimiz çilesini çekmediğimiz bir kurtuluş mümkün değildir.” Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…