Köşe YazılarıPolitika

Dilsiz şeytan olmamak (Köşe yazısı)

Mustafa TEMİZER                                                                                                     

Yeryüzüne şeref bahşeden, insanlığa huzur, hürriyet ve mutluluk getiren İslam dininin aynı zamanda bir ahlak ve medeniyet dini olduğu söylenegelmiştir…

Ancak İslam tarihine baktığımızda İslam dinin sosyal düşünce, sosyal ahlak dini oluşunun zaman içinde özellikle İslam dünyasının ve milletlerinin dış ve iç etkenlerin etkisi altında yer yer unutulduğunu, unutturulduğunu ve ikinci plana atıldığını görürüz. Ve asrımızda olduğu gibi din sadece ibadetlere inhisar ettirilmiş, açıkçası insanın özel hayatına hapsedilmiştir.

Müslümanların sosyal görevlerini yapma gayretleri, kimi güç ve servet sahiplerini rahatsız etmiş, İslam dünyasının güç ve hâkimiyetinin azaldığı mağlubiyet dönemlerinde emperyalist kafir ve zalim güçler, Müslümanların sosyal görevlerini yerine getirmesinden sakınmış ve İslam dünyasını ve düşünce kuruluşlarını baskı altına almışlardır.

Müslümanlar arasında kendi menfaatlerine hizmet edecek sahte mezhepler icat etmiş. Bu sahte mezheplerle İslam’ın temel esasları unutturulmak ve tahrif edilmek istenmiştir.  İslam düşüncesinin hikmet, ilmi kelam, fıkıh ve tasavvuf mecraları kâfirlerin saldırı ve iğfal konusu olmuş ve halen de olagelmektedir.

Müslümanların dini kurumları, ister siyaset, ister cihat, isterse aile kurumu olsun bu ve benzer kurumların zaman içinde eskimesi, ihtiyaca cevap veremez hale gelmesi mümkündür. Bu kurumların düzeltilmesi ve yeniden düzenlenmesi için toplumun bu düzeltme ve düzenleme işine toptan ve samimiyetle destek vermesi gerekir.

Bu Peygamberimizin emir ve direktifleri doğrultusunda hareket edecek samimi, Allah’tan hakkıyla korkan âlimler kadrosunun içtihat, rey ve tenkit hakkını kullanabilecekleri bir ilim iklimiyle,  düzenleme ve düzeltme işini yapacak ilim heyetiyle, Peygamber efendimizin “Âlimler Peygamberlerin varislerdir” sözünü baş tacı eden yöneticiler ve bunları destekleyen bir Müslüman halka mümkündür.

Sadece, “Senin iktidarında bana ne var? Çocuklarıma ne var, bana ver de nereden bulursan bul ver” diyen seçmen kitlelerinin korkusu, hayali ve beklentileri seçmene hâkim oluyorsa bir hakkın suistimali var demektir ki, Allah böyle bir topluluğu kurtuluşa erdirmez.

Aşağıdaki seçilmiş ayet ve hadis mealleri her türlü seçimde olduğu gibi ülke yönetimi, millet ve devlet yönetimi gibi, bir göreve talip olan kişiler, gruplar arasında adil, haklı ve sorumlu bir seçim eylemi gerçekleştirmekle görevli olan iman ve idrak sahibi müminlere bir düşünce ve davranış kılavuzu olsun.

Unutmayalım ki seçme hürriyetinin maddi ve manevi baskı ve yönlendirme vasıtaları kullanılarak neredeyse sıfırlandığı bir ortamda seçim yapılıyor olması günahtır. Müminlerin Hazreti Peygamber ve ashabının bu konuyu ne kadar önemsediğini hiç ama hiç unutmaması gerekir.

 Hz. Peygamber’in “Emaneti ehline veriniz, aksi halde kıyameti bekleyin” mübarek sözü ve İslam dünyasında bir felaketin başlangıcı olmasına vesile olan, Hz. Ali gibi o çağın en ehil insanının hile ile hilafetten azli ile sonuçlanan sözde hakem olayı gibi bir sözde seçimin akıbetinden de Allah’a sığınalım.

Unutmayalım ki Müslümanların ilham alacağı bir tek tarih dönemi vardır. Bu Hz. Peygamber ve ashabının yaşadığı ve kıyamete kadar dünya Müslümanlarına rehber model olacak olan sadet asrıdır. Ve ondan sonrası ısırıcı bir saltanat dönemi, melikler dönemidir.

Hangi ad altında olursa olsun fikir, vicdan, tenkit, içtihat hürriyetinin bulunmadığı, bağımsız mahkemeler yerine yandaş mahkemelerin bulunacağı, mülk, saltanat veya tek şahıs ve parti despotizminin hortlatılmasına izin vermeyelim, vesile olmayalım. Verdiğimiz oylarla bizden birilerinin sözde adil veya güya faziletli olacağını zannettiğimiz keyfi, sözde faziletli veya sözde adil despotizmin kurulmasına aracı olmayalım.

Umarız sadece Hakkı söylemek ve dilsiz şeytan olmamak için dile getirdiğimiz bu gerçekler, bazı Müslüman kardeşlerimizin girmeyi düşündükleri ağır vebal ve günahtan pişman olmalarına ve tevbe etmelerine sebep olur.

Ne diyelim… Hidayete tabi olanlara selam olsun. Allah bu aziz ve uyanışının baharındaki milleti merhumeyi uyandırsın! (Millet Partisi Genel Başkanı – Aykut Edibali)

Asra yemin olsun ki, insan hüsrandadır! Ancak iman edenler ve salih amellerde bulunanlar ve hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna. (Asr suresi)

Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte Kurtuluşa erenler onlardır.” (Ali İmran suresi, ayet; 104)

İyiliği emretmek ve kötülükten vazgeçirmekle görevlenenler suçlularla işbirliği yapınca ilahi ceza kaçınılmaz olur!

Huzeyfe(ra) anlatıyor: Rasulullah buyurdu ki: “Nefsimi kudret elinde tutan zat’a yemin olsun, ya iyiliği emreder ve münkerden de yasaklarsınız veya Allah’ın katından herkesi kaplayacak bir bela göndermesi yakındır. O zaman yalvarsanız da duanız kabul edilmez.” (Tirmizi, Fiten 9)

Ebu Said anlatıyor. Resulullah buyurdu ki.“Zalim sultanın yanında gerçeği söylemek en büyük cihaddır.” (Tirmizi, Fiten 39)

Hiçbir problem sebepsiz olmadığı gibi çözümsüz de değildir. Sebep işi ehline vermemektir. Sorumluluk makamındakilerin ehliyetsiz ve liyakatsizliğidir. Ehliyet ve liyakat sahibi olmak için dört şeye sahip olmak gerekir. 1- Bulunduğun makamı, yapacağın görevi hakkıyla yerine getirme niyetinde olmak. 2-Yeterli bilgi birikimine sahip olmak 3-Görevini yapabilme yeteneğine sahip olmak. 4-Sorumluluk sahibi olmak.

Bunlardan biri eksik olan kişi bulunduğu makam için ehliyet ve liyakat sahibi değildir. Ülkemizdeki problemlerin çoğu hem yöneticilerin hem de vatandaşların umursamazlığından, ilgisizliğinden, asıl niyetlerinin problem çözmek olmadığından ve sorumsuzluğundan kaynaklanmaktadır.

Çözüm: Elli yıldan beri doğrularından zerrece sapmayan, ülke meselelerine sürekli çözümler üretip iktidar ve muhalefeti uyaran, “ Milletim Uyan! çağrısında bulunan. Varlığın, birliğin, geleceğin tehlikede! Milli birliği sağlamadan hiçbir sorunumuzu çözemeyiz!  deyip birlik olmanın, ittifak etmenin şartlarını açıkça ortaya koyan ehliyet ve liyakat sahibi milli kadroların çağrısına kulak vermek. Milli mücadele ruhuyla el ele gönül gönüle vermektir.

Unutmayalım.” İştirak etmediğimiz çilesini çekmediğimiz bir kurtuluş mümkün değildir.” Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…

Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Davut Güleç Panel Sağ Menü
Davut Güleç Logo Ana Sayfa Davut Güleç Kimdir? Galeri Köşe Yazıları Site Haritası