DEPREM ve İLK YARDIM (KÖŞE YAZISI)

Hilmi ÖZDEN*

*UMKE-DER(Uluslararası Medikal Kurtarma Ekipleri Derneği) Bilim Kurulu Başkanı ve ESOGÜ Tıp Fakültesi Anatomi ABD Öğretim Üyesi

GİRİŞ

17 Ağustos 1999 tarihinde İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Yalova, Bolu, Eskişehir ve Bursa’da etkili olan 7.4 büyüklüğündeki Marmara depremi ile 12 Kasım 1999 tarihinde Bolu’da meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremden dolayı büyük kayıpların verilmesine neden olmuştur. Böylece afetler, Türkiye’de afet yönetimi konusunda daha iyi bir eğitim, öğretim, hazırlık ve planlamaya ihtiyacımız olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Diğer bir deyişle, tüm doğal ve teknolojik tehditlerin yanı sıra, Anadolu’daki aktif faylar nedeniyle ülkemizin önemli bir bölümü depreme karşı yüksek risk altındadır. Bu afetler, Türkiye’de afet yönetimi konusunda daha iyi bir eğitim, öğretim, hazırlık ve planlamaya ihtiyacımız olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ülkemizde büyük yıkımlara neden olabilen afetler, Türkiye’de devlet görevlilerinin, sivil toplum örgütlerinin ve genel olarak bütün toplumun afetler ve afet yönetimi konularında eğitim ve öğretime ihtiyacı olduğunu ortaya koymuştur. Bu nedenle, artık toplumumuzu afetler ve acil durum yönetimi konularındaki yanlış ön yargılardan ve duygusal saplantılardan arındıracak, tutum ve davranışlarında iyi yönde köklü değişikliklere yol açabilecek bir eğitim ve öğretime ihtiyaç vardır. Böylece artık, ülkemiz bir afet sonrası yıkım ve yara sarma çıkmazından çıkmalıdır. Bunun için modern afet yönetiminde olduğu gibi, müdahale ve iyileştirme çalışmalarından oluşan kriz yönetiminden daha çok, kayıp, zarar azaltma, hazırlık, tahmin ve erken uyarı çalışmalarından oluşan risk yönetimine önem verilmelidir. Bu nedenle ülkemizde artık “insanlarımızı enkaz altından nasıl kurtarırız?” düşüncesiyle yapılan çalışmaların yerine, “insanlarımız enkaz altında kalmasın!” düşüncesiyle yapılacak olan çalışmalara öncelik verilmelidir[1].

Emergency Events Database (EM-DAT) yani Acil Durum Veri Tabanı, Belçika merkezli Afetlerin Epidemiyolojisi Araştırma Merkezi (The Centre for Research on the Epidemiology of Disasters – CRED) isimli kar amacı gütmeyen bir kuruluşun uluslararası veri tabanlarından biridir. Temel amaçları ulusal ve uluslararası düzeyde insani yardımı desteklemek, karar vericileri afet hazırlığı için örgütlemek ve kırılganlığı ve öncelikleri değerlendirmek için nesnel bir temel sağlamak olan EM-DAT doğal ve insan kaynaklı afetlere yönelik 115 yıllık evrensel veriyi ücretsiz olarak sunmaktadır. Bu veri tabanına göre bir olayın afet olarak sayılabilmesi için en az 10 kişinin ölmesi, en az 100 kişinin etkilenmesi, olağanüstü hal ilan edilmesi ve ilgili devlet tarafından uluslararası yardım çağrısı yapılması kriterlerinden en az biri gerçekleşmiş olmalıdır. EM-DAT veri tabanı Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşları, sivil toplum örgütleri, sigorta şirketleri, araştırma kuruluşları ve medya gibi çeşitli kaynaklardan çaprazlama yapılarak derlenmektedir (EM-DAT 2017)[2].

EM-DAT veri tabanında 1923-2016 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde toplam 313 afet olduğu saptanmıştır. Şekil 1’de görüldüğü üzere meydana gelen 313 afetin %51,1’i (n=160) doğal, %48,9’u (n=153) teknolojik afettir. Doğal afetlerin %95,4’ü ani gelişen, %4,6’sı ise yavaş gelişen tiptedir. Afetler alt gruplarına göre incelendiğinde %35,8’i ulaşım kazası, %28,4’ü jeofiziksel ve %13,1’i hidrolojik alt grubundadır. Afetlerde yaşanan toplam can kaybı 91.797’dir. Afetlerin %24.3’ü deprem (n=76), %20.8’i yol kazası (n=65), %13.1’i sel baskını (n=41), %9.6’sı deniz kazası (n=30), %5.8’i ise (n=13) patlamadır. Daha sonra sıklığına göre sırasıyla kitle hareketi, fırtına, hava kazası ve salgın gelmektedir. Depremler tüm afetlerin %24.3’ünü oluşturmakla birlikte doğal afetlerin %47.5’ini oluşturmaktadır. En fazla afet 2004 yılında, en fazla ölüm ise 1939 yılında gerçekleşmiştir. 1939 yılındaki yüksek ölüm oranına, Türkiye’de meydana gelen afetlerde gerçekleşen tüm can kayıplarının %36’sına neden olan Erzincan Depremi’nin bu yıl gerçekleşmesi neden olmuştur. İkinci yüksek can kaybı ise 17.127 can kaybına neden olan Gölcük Depremi’nin etkisi ile 1999 yılında gerçekleşmiştir. Afetler dönemlere göre incelendiğinde düzenli bir artış izlenmekle birlikte, yaşanan can kayıplarında 1980-1998 dönemine kadar düzenli bir düşüş, bu dönemin sonunda ise yeniden yükselme görülmektedir. Depremlerin neden olduğu toplam can kaybı 82.574’dür ve bu sayı yaşanan can kayıplarının %90’ından fazlasını oluşturmaktadır. Gerçekleşen tüm depremlerin %80,3’ü ölümlüdür ve ölümlü depremlerin %20’sinden fazlasında en az 1.000 kişi hayatını kaybetmiştir[3].

Afet başına ölümler incelendiğinde yine depremlerin gerçekleşme başına neden olduğu 1.087 ölümle ilk sırada olduğu; arkasından sırasıyla çeşitli kazalar-yangın, salgın, çeşitli kazalar-patlama ve uçak kazasının geldiği görülmüştür (sırasıyla gerçekleşme başına neden oldukları ölüm sayısı 301, 77, 61, 55). 1923-1941 döneminde meydana gelen afetlerin %100’ünü depremler oluştururken, sonraki dönemlerde sırasıyla %73,7, %45,7 ve %15,2’ye düşmüş, 1999-2016 döneminde ise %16,8’e yükselmiştir. Doğal afetler 1923-1941 döneminde gerçekleşen afetlerin %100’ünü oluştururken, oran sırasıyla %94,8; %80,0; %41,3 olacak şekilde düşüş göstermiş, 1999-2016 döneminde yeniden %43,5’e yükselmiştir. Ulaşım kazaları ilk defa 1980-1998 döneminde anlamlı yoğunluğa ulaşmış, yükseliş bir sonraki dönemde de devam etmiştir[4].

DEPREM

Deprem, yeryüzünün derinliklerindeki kayaların yer değiştirmesinden kaynaklanan ani ve hızlı bir sarsıntıdır. Depremler yangınlara, tsunamilere, heyelanlara veya çığlara neden olabilir. Deprem, yeryüzünün üst katmanlarında ani bir kırılmadır, bazen yüzeyi kırar, zeminin güçlü titreşimiyle sonuçlanan, binaların çökmesine böylece can ve malın tahrip olmasına neden olur. Depremler bazen heyelanları, çığları, ani selleri, yangınları ve devasa, yıkıcı okyanus dalgalarını (tsunamiler) tetikler. Sıklıkla güçlü artçı sarsıntılar meydana gelir, bu da daha fazla hasara neden olur ve psikolojik stresi artırır. Depremler erken uyarı olmadan vurucu ve yıkıcı olabilir. Depremler Richter Ölçeğine göre ölçülür – en yıkıcı etkiler 6. Seviye ve üzerinde ve depremin merkez üssü yüksek nüfuslu bölgelerde bulunuyorsa görülür. Depremler travma, boğulma, toz soluma (akut solunum sıkıntısı) çevre (yani hipotermi) ve ayrıca binaların ve altyapının ciddi şekilde tahrip edilmesi veya maruziyet nedeniyle yüksek ölüm oranına neden olabilir[5].

 Afet Yönetim Sisteminin Aşamaları

                        Afet yönetimini, genel olarak afet öncesi ve afet sonrası dönem olmak üzere iki temel aşamaya ayrılmaktadır. Afet öncesi yönetim afetlerin ortaya çıkmadan önce yapılan birtakım çalışmaları içerir. Bu süreçte yapılan hazırlık ve çalışmalar risk yönetimi olarak da ifade edilmektedir. Risk yönetimi afetlerin yaşatabileceği olası riskleri ortadan kaldırma ya da azaltma tedbirlerini kapsa. Afet sonrası yönetim ise, afetlerin gerçekleştiği anda ve afet sonrasında yapılan faaliyetleri içerir. Bu aşamada yapılan çalışmalar kriz yönetimi olarak da ifade edilir. Kriz yönetimi, afet anındaki ilk yardım ve kurtarma çalışmalarını içerir. Bu açıdan afet yönetimini, afet öncesi ve sonrası temelinde dört ana aşamaya ayırabiliriz. Fakat bu aşamalar bazen çakışabilir, bazen de aynı anda yürütülmeleri gerekebilir. Bu özellik, aşamalar arasındaki kesin ayrımı zorlaştırsa da kavram olarak dört ana aşama da (evrede) kullanılabilir

-Kayıp, zarar azaltma ve önleme

-Afete hazırlık

-Müdahale, İlk Yardım ve Kurtarma.

-İyileştirme ve yeniden yapılandırma[6]

Afet yönetiminin, zarar azaltma ve hazırlık aşamaları risk yönetimi, müdahale ve iyileştirme aşamaları kriz yönetimi şeklinde de isimlendirilmektedir. Kısaca modern afet yönetimi kavramında kayıp ve zararların azaltılması, hazırlık, tahmin ve erken uyarı, afetleri anlamak gibi afet öncesi korumaya yönelik çalışmalar “Risk Yönetimi”; etki analizi, müdahale, iyileştirme, yeniden yapılanma gibi afet sonrası çalışmalar ise “Kriz Yönetimi” olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda etkin bir afet yönetimi çalışması, afet öncesi, afet sırası ve afet sonrası ihtiyaç duyulan tüm çalışmaları kapsamaktadır[7].

Afet Yönetim Sisteminin Aşamaları (Tevfik Erkal & Mehmet Değerliyurt)

Kayıp, Zarar Azaltma ve Önleme Aşaması

Afet öncesi yönetimin ilk aşamasından olan ve “risk azaltma aşaması” olarak da ifade edilen zarar azaltma aşaması, afetlere yol açabilecek tehlikesinin önlenmesi ya da büyük kayıplara yol açmaması için yapılan bütün faaliyetleri ve önlemleri içerir. Bu doğrultuda, yönetimin bu aşamasında yapılması gereken şeylerden biri afetler ile ilgili yapı ve deprem ya da imar gibi mevzuatların yeniden gözden geçirilmesi ve düzenlenmesi, afet senaryolarının güncellenmesi ve gerekli konularda ilgili yasal düzenlemelerin yapılmasıdır. Bu kapsamda ilgili kurum ve kuruluşların ya da kişilerin yetki ve sorumluluk alanlarının açıkça belirlenmesi, kamu sektörü, özel sektör ve sivil toplum arasında işbirliği ve koordinasyonun sağlanması gerekmektedir. Gerek yasal düzeyde gerekse eylemsel düzeyde bütün zarar azaltma çalışmalar afetlerin türüne ve özelliğine göre belirlenmekledir. Örneğin sel tehlikesi için zarar azaltma çalışmaları, sel yatağına yerleşmeyi önlemeye yönelik gerekli yasal düzenlemelerin ya da kamusal politikaların içeriğini belirlerken, deprem için zarar azaltma çalışmalarında ise yapıların ve yerleşim alanların daha dayanıklı ve planlı olarak kurulmasını ve gelişmesini içeren gerekli yasa ve yönetmeliklerin hazırlanmasını ve uygulanmasını gerektirir[8]

Zarar azaltma kapsamında ele alınacak konuların bir kısmını şu şekilde sayabiliriz:

Yerleşim bölgelerinde, kurum ve kuruluşlardaki tehlike ve risklerin belirlenmesi, buralarda risk profilinin çıkarılması.

Etki analizi ve olası hasarların belirlenmesine yönelik hazırlıklar, kısa, orta ve uzun vadeli zarar azaltma planlarını hazırlamak.

 Toplumu afet Öncesinde korumaya yönelik erken uyan alt yapısını kurmak.

Tehlikeli ve olası afet bölgelerinin yeri ve ortaya çıkabilecek zararlardan korunmada alınması gereken önlemler konusunda insanları sürekli ve doğru bir şekilde bilgilendirmek.

Kişilerin afet bilincini yükseltmeye yönelik çalışmalar yapmak.

Risk ve tehlike altında yer alan yapıların kamulaştırması ve buradaki insanların başka yerleşim alanlara yerleşmesinin sağlanması.

Risk altındaki bölgelerde yer alan hastane, baraj, köprüler, nükleer santraller gibi kritik ve hayati öneme sahip yapı, tesis ve alt yapının güçlendirilmesi.

Gerekli bilimsel ve teknik araştırma-geliştirme faaliyetlerinin planlanması ve uygulanması,

Ülke için afet gözlem şebekeleri, erken uyarı ve kontrol sistemlerinin kurulması ve geliştirilmesi.

Afet zararlarının azaltılması konusunda ilgili geniş kapsamlı eğitim faaliyetlerinin yürütülmesi,

Afetlere karşı önleyici ve zarar azaltıcı mühendislik tedbirlerinin geliştirilmesi ve uygulanması gibi,

Birçok faaliyet zarar azaltma aşamasında gerekli olan temel faaliyetler arasında sayılabilir.

Yukarıda ifade edilenler ışığında görüyoruz ki, “zarar azaltmanın en basit kuralı; önlenebilir tehlikelere karşı engel olucu tedbirleri almak, önlenemeyenlere karşı koruyucu tedbirleri arttırmaktır. Afetlerin doğuracağı kayıpların bu temel anlayışla en aza indirmek mümkündür.”[9]

Hazırlık Aşaması

Afet ve risk yönetimin ikinci önemli aşaması hazırlık aşamasıdır. Hazırlık aşamasında yapılması gereken çalışmaların temel amacı, tehlike ve risklerin insanlar için olumsuz etkilere yol açabilecek sonuçlarına karşı önlemler alarak, zamanında, en uygun biçimde, en etkili organizasyon ve yöntemler ile hazırlanmaktır. Bu aşamada bütün yönetimler acil durum/afet yönetimi görevleri için gerekli atamalar yapıp yetki ve sorumlulukları belirlemesi gerekir. Belirlenen görevlerin yerine getirebilmesi için gerekli olan personel, donanım ve diğer kaynaklar açık bir şekilde tanımlanmalıdır. Ayrıca araç ve gereçlerin bakımı yapılmalı, tahmin ve erken uyarı sistemlerinin kullanımı, personellerin eğitimi ve afet konusunda yapılan tatbikatlar belirli aralıklarla güncellenmelidir.[10]

Afetlere hazırlık, afet etkilerini en uygun şartlarda, etkili organizasyon ve yöntemlerle ortadan kaldırabilmek için önceden yapılan çalışmalardaki yeterlik düzeyim ifade eder. Bu hazırlık amacı doğrultusunda belediyelerin ve diğer kuruluşların faaliyetlerine halkın katılımı sağlanmalıdır Katılımı sağlayabilmek için öncelikle kişilerin risk algısını, yani kişilere tehlikeler ve riskler karşısında zarar görebilirlikleri konusunda farkındalık ve bilinç kazandırmak gerekir. Bunun yanı sıra psikolojik ağdan düşünüldüğünde, afetlerin yol açabileceği tehlikeler ve riskler karşısında kişileri zarar azaltma ve hazırlıklı olmaya iten davranışın gerçekleşmesi, bireyin olası tehlike ve risk ile ilgili konuyu ya da olayı/durumu tanıma, yorumlama ve değerlendirme süreciyle bağlantılı olabilir. Bu değerlendirmede birey kendine, tehlikenin olup olmadığını -örneğin: depremin olup olmayacağı ya da ne zaman olacağı ve olursa can-mal kaybının yaşanıp yaşanmayacağı gibi sorular- sorar. Bir anlamda tehlike algısı söz konusudur. Bunun ardından birey başka değerlendirmelerde bulunur. Kişi kendine “tehlike ile başa çıkılabilir mi”, “bir şeyler yapılabilir mi”, “kaynaklar neler ve yeterli mi” gibi sorular sorar. İşte afet ve risklere karşı hazırlıklı olma ve zarar azaltma davranışı, algılanan bireysel başa çıkma becerileri ve kaynaklan algılanan tehdidin boyutunu aşması durumunda gündeme gelebilir Başka bir deyişle, önlem almaya yönelik sorumlu davranışın ortaya çıkması için, bireyin kendi becerisini ve kaynaklarını zarar azaltma ve hazırlıklı olmada yeterli olarak görmesi ve değerlendirmesine bağlıdı.[11] Fakat afet yönetiminin diğer aşamalarında olduğu gibi hazırlık aşamasında da bütün ilgili kişiler ve kurumlar tarafından yapılan çalışmaların temel dayanağı, etik temelli “insani kaygılar” olmalıdır Başka bir deyişle, afet yönetiminin her aşaması insanı temel değer olarak gören bir anlayış ile ele alınmalıdır. Afet yönetimiyle ilgili sivil-kamu kurum ve kuruluşlar afet eğitimini bu anlayış temelinde kurmalı ve yürütmelidir.

Afete hazırlıklı ve dayanıklı bir toplum oluşturmak için afet eğitimi ve tatbikatların tüm ülke düzeyinde her bir aşamada yaygın ve doğru bir şekilde yapılması sağlanmalıdır. Ne var ki, afet yönetiminin hazırlık aşamasının ana koşullarından biri olan afet eğitiminin ülkemizde yeterli düzeyde ve nitelikte verildiğini söyleyemeyiz. Bugün okullarda ya da değişik kurumlarda ve STK’ların düzenlediği kurslarda verilen eğitim öğretimde, hizmet içi kurslarda ve kamu reklamlarında afetlere verilen önem/yer. bireylerde güçlü ve nitelikli bir afet bilinci oluşturmada yeterli gözükmüyor.[12]

Müdahale, ilk Yardım ve Kurtarma Aşaması

– Müdahale aşamasında görev alacak personelin belirlenmesi.

Halkın uyarılması ve güvenli yerlere tahliye edilmesi, barındırılması. Yerlerine biran önce geri döndürülmeleri. Halkın sürekli bilgilendirilmesi, arama kurtarma çalışmaları, tıbbi yardım sağlanması, hasar tespiti ve bölge dışından talep edilecek yardımlar “müdahale” aşaması kapsamındaki çalışmaların önemli bir kısmını oluşturmaktadır.[13]

Bu aşamada yapılan faaliyetler arasında:

Haber alma, iletişim ve ulaşım hizmetlerin sağlaması ve koordine edilmesi

Arama kurtarma çalışmaları

İlk Yardım

Teknik danışmanlık

Yaşam alanlarının iyileştirilmesi (alt yapı ihtiyaçları)

Afet sonrası kullanımı planlanmış sığınakların ya da merkezlerin yönetimi, halkın güvenli yerlere tahliye edilmesi

Geçici iskân

Gıda, giyinme, tıbbi ve yakacak gibi temel ihtiyaç malzemelerin belirli merkezlerde depolanması ve dağıtılması

Güvenlik ve çevre sağlığı ile ilgili önlemlerin alınması, hekimlik ve psikolojik destek hizmetlerin sunulması

Basın ve halkla ilişkiler Hasar tespiti, tehlikeli yıkıntıların ve enkazın kaldırılması, gibi faaliyetler ve çalışmalar sıralanabilir.[14]

İyileştirme ve Yeniden Yapılandırma Aşaması

İyileştirme aşaması, yıkılan ve hasara uğrayan konutların yeniden inşası, kamusal hizmetlerin, ticaretin ve üretimin başlaması, altyapının yeniden inşa edilmesine yönelik kararların hızla alınması ve uygulanması çalışmalarını kapsar. İyileştirme, sadece afet sonrası enkazın kaldırılması, oluşan kirliliğin temizlenmesi ile sınırlı değildir. İyileştirme tüm insani ve fiziksel unsurların yeniden yapılandırılarak, afet öncesi durumlarına göre daha iyi bir düzeye getirilmesi için atılması gereken tüm adımları kapsayan uzun bir süreçtir.[15]

Afet sonrası iyileştirme ve yeniden yapılanma aşaması, afete maruz kalmış yerin sadece fiziksel ve ekonomik olarak yeniden yapılanmasını içermiyor. Özellikle afet zedelerin uzun yıllar yaşadıkları yerlerden başka yerlere yerleşmek zorunda kalmalarının, o kişilerde birtakım sosyal ve psikolojik sorunlar oluşturduğu göz önünde bulundurulduğunda, afet yönetiminin bu aşaması aynı zamanda sosyal ve psikolojik açıdan yeniden yapılanmayı içeren geniş kapsamlı bir süreçtir.

Çünkü afetler öncelikle insanların bir yere olan fiziksel bağlılıklarının yıkımına yol açmaktadır Bu yerlerin yıkımı sonrası yer değiştirmek zorunda kalmaları ise yalnızca fiziksel çevreden kopmayı değil, aynı zamanda o ana kadar toplumsal düzeyde oluşmuş bütün sosyal bağların ve iletişimin de sona ermesi anlamına geliyor. Ayrıca afet sonrası eski çevreden geçici barınma yerlerine oradan da kalıcı konutlara geçiş süreci uzun bir zaman alabilmektedir. Afetzedelerin yer değiştirme sonrası süreçte yeni yerleştikleri yerlere sosyal ve çevresel açıdan bağlılık düzeylerinin oluşmadığı ya da uzun bir zaman aldığı görülmektedir.[16] Sonuç olarak afet sonrası iyileştirme ve yeniden yapılanma çalışmalarının merkezinde kişinin insan olduğu için değerli varlık olduğu ve bu varlıksal yapısından dolayı insana yaraşır bir yaşam sürdürebilmesinin koşullarının bir an önce sağlanması gerektiği anlayışı yer almalıdır[17].

Afet öncesinde;

  • Meydana gelebilecek olaylardan toplumun en az zararla ve fiziksel kayıplarla kurtulabilmesi için gereken teknik, idari ve yasal tüm önlemleri olaylar olmadan önce almak,
  • Mümkün olan hallerde olayları önlemek, mümkün olmayan hallerde ise kurtarma, ilk yardım ve iyileştirme çalışmalarının zamanında, hızlı, verimli ve etkili bir şekilde yapılmasını sağlamak,
  • Afet zararlarının azaltılması çalışmalarını kalkınmanın her aşamasına dahil etmek; böylelikle mevcut riskin artmasını önlemek ve sürdürülebilir bir kalkınma sağlamak,
  • Toplumun her kesiminin olayların etkilerinden en az zararla kurtulabilmesi için gerekli bilgilerle donatılmasını sağlayacak eğitim programları uygulamak ve toplumda bir zarar azaltma kültürü oluşturmak.

Afet sırasında;

  • Haber alma ve ulaşım olanaklarını tekrar sağlamak,
  • Arama – kurtarma ve ilk yardım çalışmalarının başlatmak,
  • Her türlü boşaltma ve tahliye işlerinin yapılması, insanların hasarlı konutlardan uzaklaştırılması ve bu konutların insanlara daha fazla zarar vermesini önlemek,
  • Geçici iskân alanları oluşturarak insanların yiyecek, içecek, giyecek, yakacak teminini sağlamak,
  • Her türlü güvenlik önlemini almak,
  • Çevre sağlığı ile ilgili önlemler almak,
  • Hasar tespiti çalışmalarını başlatmak,
  • Yangınlar, patlamalar, bulaşıcı hastalıklar vb. ikincil afetleri önlemektir.

Bu safhada yapılacak bütün faaliyetler, devletin tüm güç ve kaynaklarının en hızlı şekilde ve etkili yöntemlerle afet bölgesinde kullanılmasını amaçladığından çok iyi bir koordinasyonu gerektirmekte ve olağanüstü koşullarda uygulanması zorunluluğu, olağanüstü hazırlık, yetki ve sorumluluklara ihtiyaç duyulmaktadır.

Afet sonrasında;

  • Mümkün olan en fazla sayıdaki insanı kurtarmak ve sağlıklarına kavuşmalarını sağlamak,
  • Afetlerin doğurabileceği ek tehlike ve risklerinden insan canını ve malını korumak,
  • Afetten etkilenen toplulukların yaşamsal gereksinimlerini mümkün olan en kısa zamanda ve en akıcı yöntemlerle karşılamak ve hayatın bir an önce normal hale getirilmesini sağlamak,
  • Afetin doğurabileceği ekonomik ve sosyal kayıpların en düşük düzeyde kalmasını veya yaraların bir an önce sarılmasını sağlamak,
  • Afetten etkilenen topluluklar için güvenli ve gelişmiş yeni bir yaşam çevresi oluşturmak.

Başka bir deyişle, “Çağdaş Afet Yönetimi” afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılabilmesi için, afete yol açabilecek tehlike ve risklerin iyi bilinmesini, bu tehlike ve risklerin olaylar olmadan önce önlemlerinin alınması, en akılcı yol ve yöntemlerle ortadan kaldırılmasını veya yol açabilecekleri olumsuz etkilerin azaltılmasını gerektiren top yekûn bir mücadeledir. Bu mücadele içerisinde, en sade bireyden en yetkili makamlara kadar, herkese görev ve sorumluluk düşmektedir.

Yapılan her türlü çalışma, her şeyden önce insan hayatını kurtarmak içindir. Bu amaçla afet yönetimine dair yapılan çalışmaların bu üç aşamayı içine alan bütüncül bir yaklaşım içinde düşünülmesi ve ona göre önlemlerin alınması gerekmektedir[18].

Afet Potansiyel Risklerini Anlama

Türkiye, tarih boyunca çok sayıda büyük ölçekli depreme neden olan oldukça aktif bir Avrasya Jeolojik Plakası üzerinde yer almaktadır. Türkiye’nin mevcut resmi deprem tehlikesi imar haritasına dayanarak, toplam yüzey alanının% 92’si ve toplam nüfusun% 95’i değişen derecelerde sismik riskli bölgelerde bulunmaktadır; Sanayi merkezlerinin% 75’i maalesef bu deprem eğilimli bölgelerde yapılmıştır. Ayrıca, arazinin% 53’ü, nüfusun% 50’si ve sanayinin% 15’i her zaman şiddetli bir depremden sorumlu birinci ve ikinci derece riskli alanlarda bulunmaktadır. Tablo 1’de Türkiye’de nüfus, yüzey, yüzey alanı, büyük sanayi merkezleri ve risk altındaki barajlar gibi unsurlar sunulmaktadır[19]

Deprem BölgesiNüfus (%)Yüzey alanı (%)Büyük Sanayi Merkezleri (%)Barajlar (%)
I. riskli Kuşak2214.824.710.4
II. riskli Kuşak3928.448.820.8
III. riskli Kuşak2428.812.033.3
IV. riskli Kuşak2019.412.627.1
V. riskli Kuşak58.61.78.4

Tablo 1. Başlıca risk bölgeleri ve Türkiye’nin toplam alanındaki yüzdesi (2009). (M E Baris: 1391).

Türkiye’nin Deprem Bölgesi Haritası (Mehmet Emin Baris, 2009: 1391).

Türkiye’nin yüzey alanının yaklaşık yarısının yüksek deprem riski altında olduğunu ve nüfusun yaklaşık yarısının en yüksek veya yüksek riskli bölgelerde yaşadığını bilinmektedir. Türkiye’nin uzun yazılı tarihi, son bin yıl içinde birçok yıkıcı depremin tanımlarını içermektedir. En erken deprem kayıtları M.Ö. 411 yılına dayanıyor. Türkiye’de Büyüklükleri olan 7.0 veya üstü 100’e yakın deprem oldu. Ayrıca M.S. 342’den bu yana 10.000’den fazla can kaybı olan 14 deprem meydana gelmiştir. Sonuç olarak Türkiye, deprem nedeniyle önemli can ve mal kaybı yaşayan ülkeler arasında üst sıralarda yer almaktadır. Geçen yüzyılda Türkiye’de meydana gelen 80 büyük deprem sonucunda 80.000’den fazla insan hayatını kaybetti. En önemli olaylar 17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde, sırasıyla 7.4 ve 7.2 büyüklüğündeki depremlerdi. Resmi verilere göre, depremler 18 373 ölüm ve 48 901 yaralanmaya neden oldu ve resmi rakamlara göre 311 693 konut birimi ve 46 538 iş birimi çöktü ya da sekiz şehir de dâhil olmak üzere yaklaşık ülkenin sanayi ve ekonomi merkezi 30.000 km2’lik bir alanda ağır hasar gördü[20].

DEPREMLERDE KORUNMA YÖNTEMİ

Arabadaysanız, kenara çekin ve durun. Park freninizi ayarlayın. Yataktaysanız, yüzünüzü aşağı çevirin ve başınızı ve boynunuzu bir yastıkla örtün. Dışarıdaysanız, binalardan uzak durun.

İçerideyseniz, kalın ve dışarı çıkmayın ve kapılardan kaçının.

  1. ÇÖK

Nerede olursanız olun, ellerinize ve dizlerinize eğilin ve sağlam bir şeye tutun. Oturaklı bir tekerlekli sandalye veya yürüteç kullanıyorsanız, tekerleklerinizin kilitli olduğundan ve sallanma durana kadar yerlerinde kaldığından emin olun.

  1. KAPAN

Başınızı ve boynunuzu kollarınızla kapatın. Yakınlarda sağlam bir masa veya masa varsa, yaşam üçgeni oluşturmak ve sığınmak için yanına sürünün. Yakınlarda sığınmak için yaşam üçgeni oluşturulacak korunaklı bir alan yoksa bir iç duvarın yanından (pencerelerden uzağa) sürünün. Yalnızca daha fazla moloz içeren bir alandan geçmeden daha iyi bir örtüye ulaşabilirseniz sarının. Hayati organları korumak için dizleriniz üzerinde durun veya eğilin.

  1. TUTUN

Bir masanın yahut koltuğun yanında iseniz, bir elinizle tutunun ve hareket ederse hareket etmeye hazır olun. Oturursanız ve yere düşemezseniz öne doğru eğilin, başınızı kollarınızla örtün ve iki elinizle boynunuzu tutun. Sonra Güvende Kalın.

Uyarı işareti

Bir depremden sonra, binada hasar, sızan gaz ve su hatları veya devrilmiş elektrik hatları gibi ciddi tehlikeler olabilir. Artçı sarsıntıların bir depremin ana şokunu takip etmesini bekleyin. Artçı bir sarsıntı hissederseniz çök-kapan-tutuna hazır olun.

Hasarlı bir binadaysanız, dışarı çıkın ve hızla binadan uzaklaşın. Hasarlı binalara girmeyin. Kapana kısılırsanız ağzınızı, burnunuzu ve gözlerinizi tozdan koruyun. Kurtarıcıların sizi bulmasına yardımcı olmak için bağırmak yerine bir mesaj gönderin, boruya veya duvara vurun veya ıslık çalın. Yaralanma olup olmadığınızı kontrol edin ve eğitiminiz varsa başkalarına yardım edin. Yardım gelene kadar nasıl yardımcı olacağınızı öğrenin. Güvende olduğunuzda, acil durum bilgileri ve pille çalışan radyo, TV, sosyal medya veya cep telefonu metin uyarıları yoluyla talimatlar için yerel haber raporlarına dikkat edin. Telefon görüşmelerinden daha güvenilir olabilecek iletişim için metin mesajlarını kullanın. Temizlerken dikkatli olun. Uzun kollu gömlek, uzun pantolon, iş eldivenleri ve sağlam, kalın tabanlı ayakkabılar gibi koruyucu giysiler giyin. Deprem sonrası ağır yıkıntıları kendi başınıza çıkarmaya çalışmayın[21].

Mikdat Kadıoğlu (2006), “Afetler Konusunda Kamuoyunun Bilinçlendirilmesi ve Eğitimi” başlıklı çalışmasında benzer tavsiyelerde bulunur:

Binalarımızın yüzde olarak büyük bir kısmının yassı kadayıf gibi olmayacağı ve yapısal olmayan risklerden korunmanın evrensel olarak kabul edilen tek davranış şeklinin de (hedef küçültmeyi amaçlayan) “Çök-Kapan-Tutun” olduğunu dikkate almalıyız. Bu gün artık “Çök-Kapan-Tutun” öğretisi, ABD’deki FEMA (Federal Afet/Acil Durum Yönetim Merkezi), Red Cross (Kızıl Haç) ve NWS (Ulusal Meteoroloji Servisi) gibi afetlerle ilgili belli başlı 40 değişik kurum tarafından başta deprem, hortum, yıldırım olmak üzere birçok afetten korunmak için halka tavsiye edilmekte ve halka yoğun bir şekilde de öğretilmektedir. Deprem anında kendimizi nasıl koruyacağımızı bilmek önemlidir. Ailece, sınıfça veya çalışma arkadaşlarımızla deprem olunca ne yapacağımızın provalarını yaparsak deprem başladığında reflekslerimiz otomatik olarak bizi doğru davranışlarda bulunmaya yöneltecektir. Çök-Kapan-Tutun öğretisi, sadece çocuklar için değil; herkes için gereklidir. Deprem anında kendimizi nasıl koruyacağımızı bilmek önemlidir. Ailece, sınıfça veya çalışma arkadaşlarımızla deprem olunca ne yapacağımızın provalarını yaparsak deprem başladığında reflekslerimiz otomatik olarak bizi doğru davranışlarda bulunmaya yöneltecektir. Çök-Kapan-Tutun öğretisi, sadece çocuklar için değil; herkes için gereklidir. Bu nedenle, yetişkinlerin de mutlaka bu güvenlik hareketini öğrenip deprem anında doğru bir şekilde uygulaması gerekir. Hatta yetişkinler bu egzersizi yaparak çocuklara örnek olmak zorundadır. Öğretmen, vb. yetişkinlerin öncelikle kendilerini koruması çocukların afet sonrası bakımı için büyük önem taşımaktadır. Gerçek bir depremde insanların paniğe kapılmadan doğru hareket etme şansı, her Çök-Kapan-Tutun egzersizini çalışıldığında iki kat arttığı bilimsel olarak ispatlanmıştır. [22].

İLK YARDIM

İlk yardım, “Sağlık Bakanlığı” “Temel İlkyardım Uygulamaları Eğitim Kitabı” ndaki tanıma göre; herhangi bir kaza veya yaşamı tehlikeye düşüren bir durumda, sağlık görevlilerinin yardımı sağlanıncaya kadar, hayatın kurtarılması ya da durumun kötüye gitmesini önleyebilmek amacı ile olay yerinde, tıbbi araç gereç aranmaksızın, mevcut araç ve gereçlerle yapılan ilaçsız uygulamalardır.

Acil tedavi nedir?

Acil tedavi ünitelerinde, hasta/yaralılara doktor ve sağlık personeli tarafından yapılan tıbbi müdahalelerdir.

İlkyardım ve acil tedavi arasındaki fark nedir?

Acil tedavi bu konuda ehliyetli kişilerce gerekli donanımla yapılan müdahale olmasına karşın, ilkyardım bu konuda eğitim almış herkesin olayın olduğu yerde bulabildiği malzemeleri kullanarak yaptığı hayat kurtarıcı müdahaledir[23]. Bu yazımızda gönüllülerin eğitimi ile sağlanacak olan ilk yardım uygulamaları özet olarak anlatılacaktır.

İlk Yardım Eğitimi ise ihtiyaç duyulan, ilk yardım ve acil tıp üzerine uluslararası bir halk eğitimi programı ve insanlara mağdurlarsa ne yapacaklarını ve çeşitli arazi türlerinde arama ve kurtarma yapmanın doğru yollarını ve yapacakları diğer birçok teknik meseleyi öğreten programlardır. Güvenliklerini ve kurbanları kurtarma şanslarını artırmaları gerekir. Bununla bağlantılı olarak, uygun olanı kolayca erişilebilir kılmak için hükümet programları oluşturmaya acil ihtiyacı vardır. Deprem gibi doğal afetler sırasında kurtarma faaliyetlerini yürütmek için eğitimlere katılmış farkındalığı ve bilinç düzeyi yüksek gönüllülerin yardımına ihtiyaç vardır. Ayrıca, felaketlerin ardından gönüllülerinin katkı sağlayacağı yeni ortaya çıkan sosyal organizasyonlara daha fazla dikkat ve destek vermek için dünya çapında acil çalışmalara her geçen gün ihtiyaçlar artmaktadır. Acil durumlardaki eğitimli gönüllüler devlet kurumlarının çalışmalarına ek olarak katkı sağlamaktadırlar[24].

Afetlerde İlk Yardım ve Temel İlkeler

Doğal afetlerin başında gelen depremler ya da çok çeşitli yaralanmalar, tıbbi girişim ve ilk yardım uygulamalarının gerçekleştirilmesini gerekli kılmaktadır. Bu gibi durumlarda “ilk 60 dakika” içinde doğru ve etkili yöntemle yapılan ve “altın saat” olarak adlandırılan girişimler, yaralıların yaşamının kurtarılmasında birincil öneme sahiptir. Özellikle acil havayolu açılması ve solunum uygulaması gerektiren yaralılara uygulanacak girişimlerde ise bu süre, birkaç dakika ile sınırlıdır. Bu nedenle, sağlık bakım profesyonelleri dışında kalan toplumun büyük bir kısmının da ilk yardım konusunda bilgilendirilmesi önem taşımaktadır. Gerçekte her birey, bilgi ve yetenekleri doğrultusunda “Afetlerde İlk yardım Gönüllüsü”dür. İnsan yaşamını kurtarıcı rol üstlenirken önemli olan, yaşamın sonlanmasına ya da sakatlığa yol açmamaktır. Bu nedenle, ilk yardım temel ilke ve uygulamaları konusunda bilgi sahibi olmayan bireylerin, sağlık çalışanı olsun olmasın, herhangi bir girişimde bulunmaması yaşamsaldır[25].

İlkyardımın öncelikli amaçları nelerdir?

Hayati tehlikenin ortadan kaldırılması,

Yaşamsal fonksiyonların sürdürülmesinin sağlanması,

Hasta/yaralının durumunun kötüleşmesinin önlenmesi,

İyileşmenin kolaylaştırılması[26].

Bu amaçlara ulaşırken hedef girişimler;

Havayolunu açmak ve rahat solunum yapılmasını sağlamak,

Kalp atımının olmadığı durumda, kalp masajı yapmak,

Kanamayı durdurmak,

Yaralının şoka girmesini önlemek,

Yaraları sarmak,

Kırık ve çıkıkları hareketsiz hâle getirmek,

Yaralıyı uygun pozisyona getirmek,

Beden sıcaklığını korumak,

Haberleşmeyi sağlayarak yaralının hızla sağlık kuruluşuna sevk edilmesini sağlamaktır[27].

İlkyardımın temel uygulamaları nelerdir?

İlkyardım temel uygulamaları Koruma, Bildirme, Kurtarma (KBK) olarak ifade edilir.

Koruma:

Kaza sonuçlarının ağırlaşmasını önlemek için olay yerinin değerlendirilmesini kapsar. En önemli işlem olay yerinde oluşabilecek tehlikeleri belirleyerek güvenli bir çevre oluşturmaktır.

Bildirme:

Olay / kaza mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde telefon veya diğer kişiler aracılığı ile gerekli yardım kuruluşlarına bildirilmelidir. Türkiye’de ilkyardım gerektiren her durumda telefon iletişimleri, 112 acil telefon numarası üzerinden gerçekleştirilir[28].

            Kurtarma

Afet durumunda, afetzedeye girişimde bulunurken, ilk yardımın temel ilke ve uygulamaları konusunda yeterli şekilde bilgi ve beceri sahibi olmak, yaşamın kurtarılmasında büyük önem taşımaktadır. İlk yardım uygulamaları sırasında temel ilke ve uygulamalara dikkat edilmesi, kurtarma girişimlerinin aceleye getirilmemesi, yeni kanamaların, yeni kırıkların hatta ağır yaralanmaların ortaya çıkmasının önlenmesinde önemlidir. İlk yardım tekniklerinin yeterli ve etkili şekilde bilinmemesi ve uygulanmaması, yaşamın kurtarılması adına yapılan yanlışlıklara ve sonuç olarak yaralının durumunun ciddileşmesine/ kötüleşmesine yol açabilmektedir. Bu nedenle ilk yardım bilinçli şekilde ve belirli temel ilkeler doğrultusunda uygulanmalıdır.

İlk yardım temel ilke ve uygulamaları: İlk yardımı gerçekleştiren birey;

İlk yardımın bir insanlık görevi olduğunu unutmamalı,

Kendi can güvenliğini tehlikeye atmamalı,

Olay yerinde birden fazla yaralının olduğu durumlarda, tüm yaralıları hızla değerlendirerek, öncelikli olarak yardıma gereksinimi olan yaralıları belirlemeli (triyaj/ayırma),

İçinde bulunduğu durumu değerlendirerek, riskleri ortadan kaldırmalı ya da yaralıyı ilk yardımın daha uygun koşullarda yapılacağı yere taşımalı,

Çevresinde bulunan sağlık bakımı veren kuruluşları tanımalı ve ülkenin sağlık sistemi hakkında bilgi sahibi olmalı,

Sakin ve telaşsız olmalı, olayları hızla değerlendirme yeteneğine sahip olmalı,

Eldeki olanakları ve malzemeyi en etkin şekilde kullanabilmeli,

Gereken ilk yardım girişimlerini başlatabilmeli

Doğru olmayan uygulamalardan kaçınmalı,

Ortamda bulunan bireyleri organize ederek, sağlık kuruluşları, itfaiye ve güvenliğe haber vermeleri için katkıda bulunmalarını sağlamalı,

Yaralıyı sakinleştirmeli ve güven vermeli,

Ortamda, yaralıya girişimde bulunabilecek bir sağlık bakım profesyonelinin olduğu durumlarda, yardımcı rol üstlenmeli,

Profesyonel ekip üyelerine bilgi aktarımı sağlamalı,

Yaralının kimliğini ve değerli eşyalarını koruma altına almalı,

Haberleşmeyi sağlamalı ve yaralının sağlık kuruluşuna en kısa zamanda ve güvenli bir şekilde ulaştırılmasını sağlamalıdır[29].

İlk yardımın temel ilke ve uygulamaları içinde gösterilmiş triyaj (ayırma) kavramını aydınlatmak gerekir. Çünkü triaj sistemi, eldeki sınırlı kaynakları kullanmak suretiyle çok sayıda yaralıya acil bakımı ulaştırabilmek amacıyla tıbbi personel veya acil tıp çalışanları tarafından kullanılan sistemdir Akıcı ve sürekli değişim gösteren bir süreç olan triaj, hastaların hangi zaman ve sırada acil yardım alması gerektiğini, transport hızını ve seçilecek hastaneyi belirleyen kısa klinik değerlendirmedir[30]. Yurt dışında itfaiye[31], sivil savunma uzmanları, askeriye vb mesleklerin triyaj eğitimi söz konusu olsa da yurdumuzda triyaj sadece sağlık çalışanları tarafından uygulanabilmektedir.

 Afet durumunda dünyada en yaygın kullanılan triyaj yöntemi; 1983 yılında California’da geliştirilmiş olan Basit Sınıflandırma ve Hızlı Müdahale Yöntemi’dir (BSHM) (START: Simple Triage And Rapid Treatment). Solunum, dolaşım ve bilinç (SDB) durumuna göre yaralıları sınıflamayı amaçlar. Her yaralıya, sağlık durumundaki aciliyete göre bir renk verilir. Yöntem uygulanırken karar verildiği anda o kişinin triyajı biter ve bir sonraki yaralıya geçilir. Değerlendirme sonucunda, kişiler farklı renklerde kodlanmış 4 gruptan birisine ayrılır[32].

Triyaj Renk Kodları

Kırmızı Kart, ACİL (A): Yaşamı tehlike içinde olan yararlılardır. Öncelikli sağlık hizmeti alması ya da nakledilmesi gereken yaralılar bu gruba girer. Mümkün olan en kısa zamanda, hekim müdahalesi gerekir. Ölüm ya da kalıcı sakatlık riski vardır. Terk edilmeden önce, kanama kontrolü yapılır ve şok pozisyonu verilir.

Yeşil Kart, HAFİF (H): Yaşamsal tehlike yoktur. Hafif yaraları olan, bilinci açık yaralılardır. Ancak durumları kötüleşebilir. Gözetim altında tutulmalıdır. Gereksinim olduğunda yardım edebilirler. En çok bağıran grup olduğu için dikkat edilmezse tüm kaynakları tüketebilir ve ağır yaralıların az yardım almasına neden olabilirler.

Sarı Kart, İKİNCİ (İ): Yaşamsal tehlike yoktur. Ancak durumları kötüleşip acile dönebilir. Acil grup müdahalesi tamamlandıktan sonra bu gruba müdahale edilir. Bu sırada gözetim altında tutulmalıdırlar.

Siyah Kart, SOLUNUM YOK (SY): Solunum alınamayan, ölü ya da ölü olarak kabul edilen kişidir. Afet zamanlarına özgü olarak, kişi tıbben ölmemiş bile olsa bu sınıfa alınabilir. Bu sınıfa girenlere sağlık hizmeti verilmez. Ayrı yerde gözetim altında tutulmalıdırlar. Ülkemizde ölüm tanımı koymak hekim yetkisindedir. Ancak belirgin özelliklere bakılarak ölmüş olduğu düşünülen bireylere yardım geciktirilebilse de hekim tarafından değerlendirilmeleri gerektiği unutulmamalıdır

START triyaj uygulaması özetlenecek olursa:

  • Dur, bak, dinle, düşün!
  • Sesli triyaj yap!
  • Bulunduğun noktadan başla!
  • Herkes için SDB kontrolü yap!
  • Tüm yaralıları sınıfla! [33]

(Yasemin Birhekimoğlu, Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Afete Hazırlık Eğitim Birimi (2005). Sivil Savunma Görevlileri Toplum Afet Gönüllüsü ve Halkın Afete Hazırlık Eğitimi El Kitabı, sayfa 12)

Hayat kurtarma zinciri nedir?

Hayat kurtarma zinciri 4 halkadan oluşur. Son 4. halka ileri yaşam desteğine aittir ve ilkyardımcının görevi değildir. Üçüncü halkayı ise İlkyardımcı Otamatik Ekternal Defibrilatör Kursuna katıldı ise uygulayabilir.

1.Halka – Sağlık kuruluşuna haber verilmesi ve Erken Tanı ve Yardım Çağırma; Kalp ve solunum durması belirti ve bulgularının kısa sürede belirlenmesi, yaralının bilinç durumunun hızlıca alınması ve acil yardım aranması ile ilgili olan süreçtir.

2.Halka – Olay yerinde Temel Yaşam Desteği yapılması: Her birey, bilinci kapalı hasta ya da yaralıyla her yerde karşılaşabilmektedir. Olay yerinde kalp-akciğer canlandırmasına başlanması, yaşamın kurtarılmasını olumlu anlamda ve önemli ölçüde etkilemektedir. Bu nedenle temel yaşam desteğini sağlık bakım profesyonelleri dışındaki bireylerin de iyi düzeyde bilmesi ve uygulayabilmesi gerekmektedir. Hedef; tüm toplumun bilgilendirilmesi olmalıdır.

3.Halka – Erken Defibrilasyon (Hızlı ve düzensiz kalp atımının elektroşok dalgaları ile normal ritme döndürülmesi) ve ambulans ekiplerince müdahaleler yapılması

4.Halka – Hastane acil servislerinde müdahale yapılmasıdır[34].

  1. Halka ile ilgili erken defibrilasyon (Hızlı ve düzensiz kalp atımının elektroşok dalgaları ile normal ritme döndürülmesi) hususuna açıklık getirmek gerekmektedir. Sağlık Bakanlığı İlk Yardım Yönetmeliği Kapsamında[35] Otamatik Ekternal Defibrilatör (OED) Kullanım Eğitimleri verilmektedir. Dolayısı ile bu kurslara katılmış ilkyardımcılar otomatik ekternal defibrilatör uygulaması yapabilirler. Prof. Dr. Seher Deniz Özteki ve arkadaşlarının hazırladığı çalışmada OED konusunda Resmi Gazete’deki yönetmeliğe açıklık getiren ifadeler ifadeler bulunmaktadır:

Erken Defibrilasyon (Hızlı ve düzensiz kalp atımının elektroşok dalgaları ile normal ritme döndürülmesi): Eksternal (dış) defibrilatörlerin otomatik, yarı otomatik ve otomatik olmayan çeşitleri vardır. Otomatik olmayan defibrilatörlerde ritmin, konunun uzmanı bir kişi tarafından tanınması ve yorumlanması gerekirken, otomatik defibrilatörler ritmi yorumlayabilmekte ve otomatik olarak defibrilasyon yapabilmekte ya da defibrilasyon yapılması konusunda uyarıda bulunabilmektedir. Defibrilasyonun geciktiği her dakika yaralının yaşama şansını %7-10 oranında azaltmaktadır. On dakika sonra uygulanan ilk defibrilasyonun bir yararı kalmamaktadır. Bu nedenlerle halka açık, insanların kalabalık olduğu bölgelerde ve ambulanslarda otomatik eksternal defibrilatörler bulunmalıdır. Sağlık bakım profesyoneli olmayan bireyler, otomatik defibrilatör ile defibrilasyon uygulanması işlemini, temel yaşam desteği kurslarında verilen eğitim sonucunda gerçekleştirebilmektedirler. Bu nedenle otomatik defibrilatör ile defibrilasyon uygulanması işlemi temel yaşam desteği kapsamında değerlendirilmektedir[36].

İlkyardımın ABC si nedir?

Bilinç kontrol edilmeli, bilinç kapalı ise aşağıdakiler hızla değerlendirilmelidir:

  1. Hava yolu açıklığının değerlendirilmesi
  2. B. Solunumun değerlendirilmesi ( Bak-Dinle-Hisset)
  1. Dolaşımın değerlendirilmesi (Şah damarından 5 saniye nabız alınarak yapılır)[37]

Solunum ve Kalp Durması

Solunum ve dolaşım işlevi, canlıların yaşamını sürdürmede büyük önem taşır. Solunum durması, çeşitli nedenlerle solunum hareketlerinin durması yoluyla vücudun gereksindiği oksijenden yoksun kalmasıdır. Yapay solunuma derhâl başlanmadığı taktirde kısa bir süre içerisinde kalp durması ortaya çıkabilmektedir. Bilinci kapalı olan bireyde ortaya çıkan kalp durması, büyük arterlerden (atar damarlardan) nabız alınamaması durumudur.

Havayolunun açılması, solunum ve dolaşımın sağlanması ilk yardım uygulamalarında önceliklidir. Bu nedenle solunum ve kalp durmasının belirti ve bulgularının bilinmesi ve erken dönemde tanılanması önemlidir.

Solunum ve kalp durmasının belirti ve bulguları:

Ani ve tam bilinç (şuur) kaybı,

Büyük damarlardan (kasık ya da şah damarı) nabız alınamaması,

Kalp seslerinin duyulmaması,

Solunumun durması,

Göz bebeklerinin büyümesi,

Hareketsizlik/kaslarda gevşeme,

Cildin soluk (gri-beyaz) renkte olması ve

Morarmadır[38].

SONUÇ

Doğal afetler içinde önemli bir yüzdeyi teşkil eden deprem, farkındalığı ve bilinci  ile toplumun her kesimi için önem arz etmektedir. Yine tüm afetler için insanların adeta ilk başvuracağı can simidi ilk yardım bilgileri de o denli önceliklerimiz arasındadır. Bu açıdan bakıldığında hem afet hem ilk yardım eğitimleri ana sınıflarından üniversitelere kadar insanlara yeryüzünün her kıtasında ve ülkesinde öğretilmelidir. Kurslar açılmalı tatbikatlar yapılmalı hatta iletişim imkanları ile online eğitimler belirli aralıklarla çeşitli senaryolar üzerinden verilmelidir. Deprem sırasında özellikle kanamalar, kafa ve omurga travmaları gibi ilk yardımcıları sağlık çalışanları gelene kadar müdahale etmesi veya yaralıyı yerinden hareket ettirmemesi gereken tedbirler olacaktır. “Bir kişi beş ila sekiz dakika içinde kan kaybından ölebilir” Afet mahallindeki birinin yahut ilk yardım eğitimini almış gönüllünün yaralıyı kurtarmak için müdahale etmesi gerekecektir. Çünkü deprem gibi afet anlarında yeterli ambulans istenen zamanında ulaşamayacaktır. Etrafımızda herhangi bir malzeme olmasa bile yarayı bir bezle (gömlek, atkı, etrafındaki herhangi bir şey) örtmek ve iki elle sertçe bastırmak gereklidir. Kanama şiddetli ve turnike gerekiyorsa herhangi bir eşarp, fular, kravat gibi kullanım aksesuarı bu görevi yapabilecektir. Bakım gerektiren yaşamı tehdit eden veya bir yaradan fışkıran kan, bir uzvun kaybı veya kısmi kaybı ile sonuçlanabilir. Kanamayı durdurmak için mutlaka yaraya basınç uygulamak gereklidir. Depremden etkilenmiş ve bir uzvunu kaybetmiş veya kaybetmek üzere olan kişilere de mutlaka turnike uygulanmalıdır. Hayat kurtarıcıdır. Yıkıntılar altında hareketsiz kalmış kaza zadelerde vücut ısısı düşmüştür. Kişi göçük altından çıkarıldığında vücudu mutlaka bir örtü ile sarılarak ısıtılmalı ve hipotermi riski azaltılmalıdır.   Ambulansa hastanın teslimi sırasında ise mutlaka ambulansın plakası ile ambulans şoförünün kendisinin ve nüfus cüzdanının fotoğrafı çekilmelidir. Marmara depreminde yaşadığımız acı olaylar hatırlanmalıdır. Kaçırılan ve organları çalınan vatandaşlarımız unutulmamalıdır. Hatta yaralının götürüldüğü hastane sorulmalı ilk yardımcı tarafından takibi yapılmalıdır. Omurga kırığı gibi durumlarda hasta eğer deprem nedeniyle çökme tehlikesi, patlama ve yangın gibi acil durumlar yoksa sağlık ekipleri gelene kadar hareket ettirilmemelidir. Eğer kişi beton yükler veya molozlar altında kalmışsa arama kurtarma ekipleri öncü olmak kaydı ile çıkarılmalıdır. Çıkarılma geciktirildiğinde depremden sağ kurtarılmış insanlar doku ezilmesinin sonucu böbreklerde ve sistemlerde harabiyet nedeniyle Crush Sendromundan kaybedilebilmektedir. (AFAD) Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığının kurslarına, eğitimlerine ve tatbikatlarına katılmak afetler konusunda insanımızın bilgi ve bilinç düzeyini artıracaktır. Eğer eğitim ve tatbikatlar sürekli yapılmazsa bilgilerin hafızada kalıcılığı uzun süreli olmayacaktır. Çünkü uzun süreli hafızaya atılmamış bir bilginin hiçbir önemi yoktur çok çabuk unutulur. Adeta kısa süreli hafızayı raflara fiziksel olarak konmuş kitaplara; uzun süreli hafızayı ise okunmuş anlaşılmış kitaplar misali insanın biyokimyasına nüfuz etmiş canlanmış bilgilere benzetebiliriz. Bu sebeple afet ve ilk yardım tatbikatları sık sık tekrar edilmelidir.

KAYNAKLAR

Mikdat Kadıoğlu, (2006). Afetler Konusunda Kamuoyunun Bilinçlendirilmesi ve Eğitimi; Kadioglu, M. ve Özdamar, E., eds., 2. Baskı, “Afet Yönetiminin Temel İlkeleri” içinde; s. 67-80, JICA Türkiye Ofisi Yayınları No: 1, Ankara.

Hande Bahadır, Reyhan Uçku, Uluslararası Acil Durum Veri Tabanına Göre Türkiye Cumhuriyeti Tarihindeki Afetler, Araştırma Makalesi / Research Article, Doğ Afet Çev Derg, 2018; 4(1): 28-33, DOI: 10.21324/dacd.348117.

Ibrahim Mohamed Shaluf, An overview on disasters, , Disaster Prevention and Management, Vol. 16 No. 5, 2007, pp. 687-703

Özgür Önder&, Murat Yaman, Afet Yönetimi, Ekin Yayınevi, 2017.

Tevfik Erkal & Mehmet Değerliyurt, Türkiye’de Afet Yönetimi, Doğu Coğrafya Dergisi, yıl  2009, cilt 14 sayı 22.

Zerrin Toprak Karaman, Karaman, (2018): Afetlerde Erken Uayarı ve Toplumsal  Farkındalık Yaratmada Etkili Kamu Politikaları, Bitlis Eren Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 7, Sayı 2, s.  493-517.

Hakan Arslan & Alper Ünlü  (2010). Afet sonrası yeniden yapılanma sürecinde yer değiştirme ve yere bağlılığın değerlendirilmesi: Düzce Örneği. İTÜ Dergisi/a, 91(1): 51-52.

Murat Yaman & Y Düger.(2017) Afet Yönetiminde Kavramsal Çerçeve ve Türkiye’de Afet Yönetiminin Genel Tarihsel Gelişimi, (Edit: Önder Ö&Yaman M), Afet Yönetimi, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa.

Mehmet Emin Baris, Effectiveness Of Turkish Disaster Management System And Recommendations. (Online).Biotechnol. & Biotechnol., 2009, p.1391.

https://www.ready.gov/earthquakes#during: Erişim tarihi; 12. 11. 2022.

H.Fazıl İnan, Zülfinaz Kurt, İlknur Kubilay, Temel İlkyardım Uygulamarı Eğitim Kitabı, T. C. Sağlık Bakanlığı, Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Eğitim ve Projeler Daire Başkanlığı, Ankara, 2011.

Margarita Poteyeva et al., Disaster Management A Disaster Manager’s Handbook, W. Nick Carter(Edit), 1991, 2008 Asian Development Bank, 6 ADB Avenue, Mandaluyong City 1550 Metro Manila, Philippines, 215-216.

Seher Deniz Öztekin(Edit), Afetlerde Tıbbi Müdahale Acil Yardım ve Afet , İstanbul Üniversitesi, Yönetimi Lisans Tamamlama Programı.

Galip Usta, Kemal Torpuş, Uçar Küçük, Afetlerde START Triaj Skalası, Journal of Natural Hazards and Environment, Cilt:3 ∙ Sayı:2 ∙ Sayfa:70-76 ∙ Temmuz 2017

Faizan H. Arshad, Alan Williams, Glenn Asaeda, et all., A Modified Simple Triage and Rapid Treatment Algorithm from the New York City (USA) Fire Department, Prehospital and Disaster Medicine, April 2015, Vol. 30, No. 2 pp.119-204.

Yasemin Birhekimoğlu, Afetlerde Tıbbi Olmayan Yaralıların Sınıflandırılması- Triyaj Uygulaması- Basit Sınıflandırma ve Hızlı Müdahale Yöntemi,  Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Afete Hazırlık Eğitim Birimi. 2005.

Yıldırım Güngör ve Ark., Afet Kültürü, Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi, İstanbul Üniversitesi.,s.8, 11.

H.Fazıl İnan, Zülfinaz Kurt, İlknur Kubilay, Temel İlkyardım Uygulamaları Eğitim Kitabı, T. C. Sağlık Bakanlığı, Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Eğitim ve Projeler Daire Başkanlığı, Ankara, 2011.

Resmi Gazete, 29 Temmuz 2015 Tarih, 29429 Sayı, Sağlık Bakanlığı, İlkyardım Yönetmeliği

[1]  Mikdat Kadıoğlu, (2006). Afetler Konusunda Kamuoyunun Bilinçlendirilmesi ve Eğitimi; Kadioglu, M. ve Özdamar, E., eds., 2. Baskı, “Afet Yönetiminin Temel İlkeleri” içinde; s. 67-80, JICA Türkiye Ofisi Yayınları No: 1, Ankara.

[2] Hande Bahadır, Reyhan Uçku, Uluslararası Acil Durum Veri Tabanına Göre Türkiye Cumhuriyeti Tarihindeki Afetler, Araştırma Makalesi / Research Article, Doğ Afet Çev Derg, 2018; 4(1): 28-33, DOI: 10.21324/dacd.348117. s.29.

[3] Hande Bahadır, a. g. m., s.30.

[4] Hande Bahadır, a. g.m., s.31.

[5] Ibrahim Mohamed Shaluf, An overview on disasters, , Disaster Prevention and Management, Vol. 16 No. 5, 2007, pp. 687-703

[6] Özgür Önder&, Murat Yaman, Afet Yönetimi, Ekin Yayınevi, 2017.s. 11.

[7] Tevfik Erkal & Mehmet Değerliyurt, Türkiye’de Afet Yönetimi, Doğu Coğrafya Dergisi, yıl  2009, cilt 14 sayı 22

[8] Özgür Önder&, Murat Yaman, a. g. e., s. 11-12.

[9] Özgür Önder&, Murat Yaman, a. g. e., s. 11-12.

[10] Mikdat Kadıoğlu, a. g. e., s. 67-80.

[11] Zerrin Toprak Karaman, Karaman, (2018): Afetlerde Erken Uayarı ve Toplumsal  Farkındalık Yaratmada Etkili Kamu Politikaları, Bitlis Eren Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 7, Sayı 2, s.  493-517.

[12] Mikdat Kadıoğlu, a. g. e., s. 67-80.

[13] Mikdat Kadıoğlu, a. g. e., s. 67-80.

[14] Mikdat Kadıoğlu, a. g. e., s. 67-80.

[15] Mikdat Kadıoğlu, a. g. e., s. 67-80.

[16] Hakan Arslan & Alper Ünlü  (2010). Afet sonrası yeniden yapılanma sürecinde yer değiştirme ve yere bağlılığın değerlendirilmesi: Düzce Örneği. İTÜ Dergisi/a, 91(1): 51-52.

[17] Murat Yaman & Y Düger.(2017) Afet Yönetiminde Kavramsal Çerçeve ve Türkiye’de Afet Yönetiminin Genel Tarihsel Gelişimi, (Edit: Önder Ö&Yaman M), Afet Yönetimi, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa.

[18] Tevfik Erkal & Mehmet Değerliyurt, Türkiye’de Afet Yönetimi, Doğu Coğrafya Dergisi, yıl 2009, cilt 14 sayı 22

[19] Mehmet Emin Baris, Effectiveness Of Turkish Disaster Management System And Recommendations. (Online).Biotechnol. & Biotechnol., 2009, p.1391.

[20] Mehmet Emin Baris, a. g. e., p: 1391.

[21] https://www.ready.gov/earthquakes#during: Erişim tarihi; 12. 11. 2022.

[22] Kadıoğlu, M., 2006, Afetler Konusunda Kamuoyunun Bilinçlendirilmesi ve Eğitimi; Kadioglu, M. ve Özdamar, E., eds., 2. Baskı, “Afet Yönetiminin Temel İlkeleri” içinde; s. 67-80, JICA Türkiye Ofisi Yayınları No: 1, Ankara. Mikdat Kadıoğlu, a. g. m. ,s. 67-80.

[23] H.Fazıl İnan, Zülfinaz Kurt, İlknur Kubilay, Temel İlkyardım Uygulamarı Eğitim Kitabı, T. C. Sağlık Bakanlığı, Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Eğitim ve Projeler Daire Başkanlığı, Ankara, 2011.s.7.

[24] Margarita Poteyeva et al., Disaster Management A Disaster Manager’s Handbook, W. Nick Carter(Edit), 1991, 2008 Asian Development Bank, 6 ADB Avenue, Mandaluyong City 1550 Metro Manila, Philippines, 215-216.

[25] Prof. Dr. Seher Deniz Öztekin(Edit), Afetlerde Tıbbi Müdahale Acil Yardım ve Afet , İstanbul Üniversitesi, Yönetimi Lisans Tamamlama Programı, s.46.

[26] H.Fazıl İnan, Zülfinaz Kurt, İlknur Kubilay, Temel İlkyardım Uygulamarı Eğitim Kitabı, T. C. Sağlık Bakanlığı, Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Eğitim ve Projeler Daire Başkanlığı, Ankara, 2011, s. 7.

[27] H.Fazıl İnan, Zülfinaz Kurt, İlknur Kubilay, a. g. e.,  s. 47.

[28] H.Fazıl İnan, Zülfinaz Kurt, İlknur Kubilay, a. g. e.,  s. 7-8.

[29] Seher Deniz Öztekin(Edit), a. g. e.,  s.47-48.

[30] Galip Usta, Kemal Torpuş, Uçar Küçük, Afetlerde START Triaj Skalası, Journal of Natural Hazards and Environment, Cilt:3 ∙ Sayı:2 ∙ Sayfa:70-76 ∙ Temmuz 2017

[31] Faizan H. Arshad, Alan Williams, Glenn Asaeda, et all., A Modified Simple Triage and Rapid Treatment Algorithm from the New York City (USA) Fire Department, Prehospital and Disaster Medicine, April 2015, Vol. 30, No. 2 pp.119-204.

[32] Yasemin Birhekimoğlu, Afetlerde Tıbbi Olmayan Yaralıların Sınıflandırılması- Triyaj Uygulaması- Basit Sınıflandırma ve Hızlı Müdahale Yöntemi,  Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Afete Hazırlık Eğitim Birimi. 2005,

[33] Yıldırım Güngör ve Ark., Afet Kültürü, Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi, İstanbul Üniversitesi.,s.8, 11.

[34] H.Fazıl İnan, Zülfinaz Kurt, İlknur Kubilay, Temel İlkyardım Uygulamarı Eğitim Kitabı, T. C. Sağlık Bakanlığı, Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Eğitim ve Projeler Daire Başkanlığı, Ankara, 2011.

[35] Resmi Gazete, 29 Temmuz 2015 Tarih, 29429 Sayı, Sağlık Bakanlığı, İlkyardım Yönetmeliği

OED: Otomatik Eksternal Defibrilatörü

Eğitim konuları

MADDE 21 – (1) Eğitim konuları, ulusal ve uluslararası standartlar doğrultusunda Genel Müdürlük tarafından belirlenir.

(2) Merkezler eğitimlerinde standartları Bakanlıkça belirlenen ve müdürlük tarafından onaylanan eğitim kitabı ve sunum CD’sini kullanır.

(3) Eğitimlerin içeriği:

  1. a) İlkyardım eğitimi için; genel ilkyardım bilgileri, temel yaşam desteği ve havayolu tıkanıklığında ilkyardım, bilinç bozukluklarında ilkyardım, kanamalar, şok ve göğüs ağrısında ilkyardım, yaralanmalarda ilkyardım, boğulmalarda ilkyardım, kırık, çıkık, burkulmalarda ilkyardım, acil taşıma teknikleri, böcek sokmaları ve hayvan ısırıklarında ilkyardım, zehirlenmelerde ilkyardım, yanık, donma ve sıcak çarpmalarında ilkyardım, göz, kulak, buruna yabancı cisim kaçmasında ilkyardım konularıdır.
  2. b) Temel yaşam desteği eğitimi için; erişkinde temel yaşam desteği, çocuklarda temel yaşam desteği, bebeklerde temel yaşam desteği konularıdır.
  3. c) OED(Otomatik Eksternal Defibrilatörü) eğitimi için; OED(Otomatik Eksternal Defibrilatörü) tanıtımı, otomatik eksternal defibrilatörün kullanıldığı durumlar ve otomatik eksternal defibrilatör uygulaması konularıdır.

[36] Seher Deniz Öztekin(Edit), a. g. e.,  s.48.

[37] H.Fazıl İnan, Zülfinaz Kurt, İlknur Kubilay, a. g. e.,  s.9.

[38] Seher Deniz Öztekin(Edit), a. g. e.,  s.49.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

HOLLANDALILAR’IN, ŞÜKRAN BORCU OLARAK ÜRETTİKLERİ ATATÜRK VE İSTANBUL TÜRÜ LALE, BAHARIN ZARİF MÜJDECİSİ, AŞKIN VE ROMANTİZMİN SEMBOLÜDÜR.

https://www.ilhankaracay.com/dunyamizdan-ahirete-goc-eden-unlu-dostlar-ile-anilarim-2/ İlhan KARAÇAY yazdı: Lahey Büyükelçiliğimizin bahçesine, soyu tükenmekte olduğu sanılan İstanbul Lalesi’nden 100 soğan …