Çölleşen Dünya.. (Köşe yazısı 21.06.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ
davutgulec@hotmail.com
Verimli arazilerin korunması için ülkeler kendilerince bazı önlemler alıyor. Ancak, sonradan kılıfını bularak verimli arazileri betonlaştırmak içinde her yolu deniyorlar.
Bunun en güzel örnekleri Türkiye’de ve Kayseri’de öyle çok ki.
Verimli tarım arazileri betonlaştıkça, yaşam ve oyun alanları daralıyor, adı kelimelerde kalan organik gıdaların yerini hormonlu, genetiği oynanmışlar aldıkça da hastalıklar çoğalıyor.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar, Dünyanın hızla çölleşmesine dikkat çekti. “Çölleşme, dünyanın sonunu getiriyor. Kurak alanların bozulması nedeniyle çölleşen alanlar, Türkiye’nin 46 katı büyüklüğüne 3,6 milyar hektara ulaştı. Kuraklık ve çölleşme 110 ülkede 1,2 milyar nüfusu etkiliyor. Her yıl İngiltere’nin arazisinin yarısı kadar bir alan çölleşiyor. Tarım alanlarının yarısından fazlasında toprak bozulmasından etkilendi. Kurak, yarı kurak ve az yağışlı bölgelerde iklim değişikliği ve insan faaliyetleriyle ortaya çıkan çölleşmenin en önemli nedeni erozyon. Ülkemizde çölleşmeyle mücadele ve kuraklığın etkilerini azaltmada acil tedbirlerin alınmal” dedi bazı örnekleri şöyle verdi.
“Çölleşme, dünyanın sonunu getiriyor. Kurak alanların bozulması nedeniyle çölleşen alanlar, Türkiye’nin 46 katı büyüklüğüne 3,6 milyar hektar alana ulaştı. Kuraklık ve çölleşme 110 ülkede 1,2 milyar nüfusu etkiliyor. Dünyada her yıl çölleşme ve toprak bozulması nedeniyle İngiltere arazisinin yarısı kadar alan çölleşiyor. Dünya tarım alanlarının yarısından fazlası toprak bozulmasından etkileniyor. Kurak alanların bozulması nedeniyle 14,9 milyar hektar, dünya kara alanı içinde çölleşen alan 3,6 milyar hektara ulaştı. Bu da tüm kara alanların dörtte birine yaklaşıyor.
Kurak, yarı kurak ve az yağışlı bölgelerde iklim değişikliği ve insan faaliyetleriyle ortaya çıkan çölleşmenin en önemli nedeni ise erozyon. Ülkemiz de erozyona en fazla maruz kalan ülkeler arasında bulunuyor.
Tarım alanlarımızdaki çoraklaşma, ormanlık ve mera alanlarımızdaki tür çeşitliliğinin ve doğal yapının bozulması, yanlış arazi kullanımı uygulamalarından kaynaklanan betonlaşma ve toprak kirliliğinin devam ediyor olması, birkaç yüzyıl önce İç Anadolu’yu kaplayan ormanların bugün olmaması ülkemizin çölleşme riskinin yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.
Ayrıca nüfus artışına paralel olarak gıda, toprak ve suya olan talebin artması, zenginleşmeyle insanların tüketim alışkanlıklarının değişmesi doğal kaynaklar üzerinde baskı yapmakta, bu da çölleşmenin bir başka nedenini oluşturmaktadır.
Ülkemizde erozyondan kaybedilen toprak yılda 168 milyon ton. İşlenen tarım alanlarının yüzde 59’u çayır-mera alanlarının yüzde 64’ü ve orman-maki alanlarının yüzde 54’ü çeşitli derecelerde erozyona maruz kalıyor. Bu nedenle ülkemizde çölleşmeyle mücadele ve kuraklığın etkilerini azaltmada acil tedbirlerin alınması zorunludur.
Topraklarımızın yaklaşık yüzde 60’ı, yüzde 12’den fazla eğimi olan arazilerden oluşmaktadır. Bundan dolayı topraklarımızın yaklaşık yüzde 70’inin derinliği azdır. Tarım, orman ve mera alanlarımızın önemli bir bölümü yeterli su içeriğine de sahip değildir. Eğimin fazlalığı, bitki örtüsünün yetersizliği, toprağın aşınmaya uygun veya duyarlı olması topraklarımızı erozyon tehdidiyle karşı karşıya bırakmaktadır.
Türkiye’de her yıl binlerce dönüm tarım arazisi, erozyona sebep olan hatalı sulama ve yanlış toprak işleme gibi uygulamalardan dolayı kullanılamaz hale geliyor. Ayrıca, su kaynaklarımız bilinçsiz sulama nedeniyle israf ediliyor.
Aşırı sulamaya bağlı olarak, verimli topraklarımız akan sularla birlikte taşınıyor. Topraklarımız tuzlulaşıyor, çoraklaşıyor. Zaten su zengini olmayan ülkemizde, aşırı sulama bir yana, bir damla suyu dahi heba etme lüksümüz yoktur. Yine aşırı sulamaya bağlı olarak ekili alanlarda drenaj sorunu yaşanıyor. Ürünlerimizde verim ve kalite kayıpları meydana geliyor.
Büyük bir tarımsal potansiyele sahip ülkemizde insanlarımızın çölleşme ve erozyonla mücadele konusunda daha fazla duyarlı ve bilinçli olabilmesi için kamu ve özel kuruluşların konuya gereken hassasiyeti göstermeleri son derece önemlidir. Toplumda çölleşmeyle mücadele bilincinin oluşturulması, çevre sorunlarına karşı duyarlı olunması ve gerekli önlemlerin alınmasının temelinde de eğitim yatmaktadır. Birleşmiş Milletler verilerine göre 2025 yılında 1,8 milyar insan mutlak su kıtlığı yaşayacak. Dünyanın üçte ikisi su sıkıntısı çekecek. 2050’ye kadar su talebi yüzde 50 oranında artacak.”