Köşe YazılarıMedya-Basın Dünyası

Bilinçli ve bilinçsiz tüketici… (Köşe yazısı 25.08.2015 Kayseri Star haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com

Türkiye, kızsanızda, kızmasanızda ‘dolandırıcılar’ için iyi bir cennet.
Tüketici bilinçli değil. Okumuyor, öğrenmek için çaba göstermiyor, hurafeler, dedikodular, kendi anlattıkları ve inandıkları ile sonuca ulaşmaya çalışıyor.
Zamanı geçiriyor, yanlış yol izliyor ve kısaca başaramıyor.
Bunun en son örneği, özellikle telekom ve teknoloji sektöründe uygulanan 24 ve 36 ay vadelerdeki taahhütlü satışlar. Aboneliklerin yaklaşık yüzde 70’i halen uzun süreli taahhütle alınıyor.
Yaklaşık bir buçuk yıldır yürürlükte olan 6502 sayılı kanunun 52’inci maddesine göre 12 ayın üzerinde taahhütlü satışlar yasak. Bu sürenin üzerindeki taahhütlü satışlarda tüketicilerin vazgeçmesi durumunda ceza ödemeden cayma hakkı da var.
Ama başta telekom olmak üzere, elektrik, doğalgaz ve diğer sektörlerde 24 ve 36 ay gibi sürelerde taahhütlü satış seçenekleri devam ediyor. Tüketici Sorunları Derneği (TÜSODER) Başkanı Aydın Ağaoğlu, “Uzun süreli vadelerde alınan hizmet biraz daha düşük fiyatlı oluyor. Hem de firmalar tüketiciyi uzun süre elde tutmaya çalışıyor. Ancak ayrılmak istediğinizde size zorluk çıkartıp ceza parası ve önceki indirimleri ödemeniz isteniyor. Sözleşme imzalanmış olsa da bu isteğin yasal dayanağı yok” dedi.
Oysa tüketiciler 12 ayın üzerindeki taahhütlerde istediği an ceza bedeli ödemeden vazgeçebilir. Kullanıcılar adres değişikliğinde abonelikleriyle ilgili sorunlar yaşayabiliyor. Abonenin taşındığı adreste o firmanın altyapısı bulunmayabilir. Ancak firmalar bu durumda bile sistemden çıkmak isteyenden ceza ücreti talep ediyor. Oysa bu yasal değil. Bunun da çok mağduru var. Bu konularda tüketici hakkını arayabilir. Ayrıca tüketiciler kendilerinden kaynaklı nedenlerle de aboneliklerini sona erdirmek isteyebilir. BTK’nın yönetmeliğinde madde var. Aboneler taahhütten kendilerinden kaynaklanan nedenlerle caymaları halinde taahhüt sonuna kadar ödemeleri gereken fatura toplamı ile o ana kadar aldıkları indirim toplamından hangisi tüketici lehineyse o bedeli talep edebilir.
Türkiye’de çoğu hizmet uzun vadeli aboneliklerle alınıyor. Bu rakam yüzde 70.Türkiye’de 72 milyon cep telefonu, 45 milyon internet, 13 milyon sabit telefon, 7.5 milyon uydu abonesi var. Çoğu elektronik haberleşmede. Ürün ve hizmetleri de biraz daha makul fiyata alabilmek için taahhüte giriyor. Çünkü daha indirimli oluyor. Ama bu tüketicinin esareti anlamına gelmiyor. Bundan vazgeçme hakkı var.
Bunun yanında kredi kartları ve tüketici kredilerinde taksit sınırlaması.
Kredi kartlarıyla ilgili limitlere kısıtlama getirilmişti.
Zaten Türkiye’de ‘mutlu’ yaşayan azınlık dışında insanlar, fatura, kredi ve kredi kartı, eşe-dosta-çevreye olan borçları ile yaşamaya, ayakta durmaya çalışıyor.
Asgari ücretli de bile her bankanın kartı var. Limitleri yüksek. Borçları çok. Aktarma, alavere-dalavere yöntemi ile bunu şimdilik idare ediyor.
Ama tıkanacağı kesin.
Halen ‘Hayat’ı yaşamak yerine ‘elaleme hava atma’ kültürü ile yaşamaya devam eden insanlarımız iflas etmeye, parçalanmaya devam ediyor.
BDDK kredi kartı ve nakit çekimlerinde taksit sayısını 1 Ocak 2014’ten itibaren 9 ayla sınırlandırdı. Telekomünikasyon, gıda ve akaryakıtta taksit uygulamasını kaldırdı. Altın için de kalkan taksit, uygulamanın başlamasından 10 ay sonra geri geldi. Tüketiciler kredi kartına 4 taksit ile altın alabiliyor.
Burada daha çok tüketicilerin borçlanmasını kontrol altına almak amaçlanıyor. Bununla tüketicinin kendi gelirinin çok üzerinde bir borçlanmaya gitmemesi ve birtakım sıkıntılar yaşanmaması isteniyor. Limitleri daha düşük, bir bedel ödenmeyen “temassız kart”lara, düşük limitler nedeniyle talep sınırlı.Kredi kartlarındaki borçlanma ve taksit sayısı azaltılmasında hacim daralıyor.
Şimdi kredi kartı ve borçlanmalar kontrol altına alınmak istenirken kredi kartı kullanmadan başka alanlarda borçlanmalar patlak verdi. Bu çek, senet veya diyelim ki mobilyacı, beyaz eşyacı kendi taksit yapıyor. Bireylerin ne kadar borçlandığını şimdi tam bilen yok. Bir ülkenin milli gelir seviyesi, refah seviyesi yükseldikçe kredi kartlardaki, bu tür borçlanmalardaki sorunları da azalıyor. Refah payı azaldıkça, gelir düştükçe, eskiden yaşanılan refahın borçlanmayla sağlanmaya çalışılıyor.
Bugün kredi kartlarına taksit sayısı 9. Ya da tüketici kredilerindeki pay 36 taksit olabilir mi? Taksit sayısı arttığında bu kez bilinçsizlik yüzünden cari açık olumsuz etkileniyor. Özellikle ithal cep telefonu gibi ya da pahalı ürünler cari açığa olumsuz etki yapıyor. Yani birbirini orta bir yerde buluşturmak lazım. Yönetebilir bir seviyeye getirmek lazım. Etkilerini azaltıcı tedbirlerle yapmak lazım.
Ayrıca, faiz oranları düştüğünde bankaların, bankacılık hizmetlerinden aldıkları ücret ve komisyonları artırdıklarını gördük. Şimdi rekabetin artması, faiz gelirlerindeki bankaların bu marjlarının düşmesiyle birlikte bankalar kendi başka gelir imkanları arama yoluna gitti. Tüketicilerden alınan hizmet komisyon bedelleri. Bunlar tabii enflasyonla, faiz oranlarıyla, bankaların kârlılığıyla, öz kaynak gelirleriyle alakalı. Belki bir banka çok iyi kârlılık sergiliyor, bir banka bakıyorsunuz çok düşük kârlılık sergiliyor. Elbette kendi stratejilerinden kendi hatalarından dolayı bir zarar ediyorlarsa bu zararı tüketiciden veya başkalarından çıkartamaz.
Kısaca, bilinçli ve bilinçsiz tüketiciler için iki ayrı örnek verdim.
Artık toplumda, bir yanımız üretici ise 99 yanımızın tüketici olduğunu unutmadan, bilinçlenme zamanı.

Onur Özgür Güleç

Teknik Destek Uzmanı, Web Master, Teknoloji Yazarı, Android Meraklısı

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Davut Güleç Panel Sağ Menü
Davut Güleç Logo Ana Sayfa Davut Güleç Kimdir? Galeri Köşe Yazıları Site Haritası