Atatürk’ü anlamak…(1) (Köşe yazısı 10.11.2016 Kayseri Star Haber Gazetesi)
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com
‘Her canlı bir gün ölümü tadacak’
Büyük önder ve lider Mustafa Kemal Atatürk, bu gerçeği hiçbir zaman aklından çıkarmadı.
Ama ona bugün kendini bilmez bazı genetiği bozuklar, olmadık hakaret yapabiliyor.
Son saniyelerinde yanında bulunanlardan Dr. Neşet Ömer bey “Dilinizi göreyim efendim. Lütfen dilinizi dışarıya doğru çıkartın” diye telaşlanırken, Atatürk, Dr. Neşet Ömer beye bakarak “Ve Aleykümüsselam’ diyerek gözlerini kapatmıştır. (Kılıç Ali’nin Anıları Sh 659. Hulusi Turgut)
Peki, o sırada Atatürk’ün yanında bulunanlar telaş ve çaresizlik içerisinde kıvranırlarken ve hiç gereği yokken Atatürk’ün “Ve Aleykümüsselam” demesinin anlamı ne olabilir diye bir soru akla gelebilir. Böyle bir sorunun yanıtını Kur’an ayetlerinden öğrenelim. İşte Kur’an’ın söyledikleri: “Rabbimiz Allah’tır” dedikten sonra dosdoğru yolu izleyenlerin ölümleri anında melekler yanlarına gelirler: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size söz verilen cennetle sevinin. Dünya yaşamında da, ahiret yaşamında da biz sizin dostunuzuz. Cennet’te canınızın çektiği ve istediğiniz her şey, esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın bir ikramı olarak size sunulur’ diye kulaklarına fısıldarlar.” (Fussilet Suresi 30,31,32) “İyiliklerini içeren kitabı sağ tarafından verileceklere melekler ‘Selamün aleyke’ derler” (Vakıa Suresi 90,91)
Büyük önder ve lidere iftira atanlar Balıkesir hutbesini bile tam anlasalar belki utanırlar. Atatürk’ün Balıkesir’de 07 Şubat 1923’de Zagnos Paşa Camii’nde okuduğu bugün ki Türkçe hutbesi aynen şöyle.
“Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah’ın selâmeti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamber Efendimiz Hazretleri, Cenâb-i Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur. Temel nizami, hepimizin bildiği Kur’ân-ı Azimussan’daki açık ve kesin hükümlerdir.
İnsanlara maneví mutluluk vermiş olan dinimiz, son dindir, mükemmel dindir. Çünkü dinimiz; akla, mantığa ve gerçeklere tamamen uymakta ve uygun gelmektedir. Eğer akla, mantığa ve gerçeklere uymamış olsa idi bununla diğer ilâhî tabiat kanunları arasında birbirine zıtlık olması gerekirdi. Çünkü bütün tabiat kanunlarını yapan Cenab-ı Hak’tır.
Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber çalışmalarında iki yere, iki eve sahipti. Biri kendi evi, diğeri Allah’in evi idi. Millet işlerini Allah’ın evinde yapardı. Hazret-i peygamber’in mübarek yollarını takip ederek bu dakikada milletimize ve milletimizin şimdiki ve geleceğine ait konuları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde, Allah’ın huzurunda bulunuyoruz. Beni bu şerefe kavuşturan Balıkesir’in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu vesile ile büyük bir sevaba nail olacağımı ümit ediyorum.
Efendiler! Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler, söylenenleri dinleme ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek, yani birbirimizin görüş ve düşüncelerini almak için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihninin başlı başına faaliyette bulunması lâzımdır. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz için her şeyden önce hakimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.
Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşüncelerini anlamak istiyorum. Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, millet fertlerinin tamamının arzularının, emellerinin bileşkesinden ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.”
Bu arada büyük lidere ‘Din düşmanı’ diyenler, hatta olmadık iftira atanlar o dönemde emri ile bastırılan dini kitapları bile bilmezler. Elmalılı Hamdi Yazır ve Mehmet Akif Ersoy’u Mısır’a gönderip, halkın kendi dinini daha iyi anlaması, öğrenmesi ve Türkçe okuması için büyük çaba gösterdiğini görmezden gelirler.
Atatürk, Türk Devrimi ile hurafelerle ve boş inançlarla mücadele ederek akıl ve bilimin önünü açmak istemiş. Bu mücadelesinde bir taraftan 15. yüzyıldan beri aklın ve bilimin merkezi olan Batı’ya yönelirken diğer taraftan Türk-İslam dünyasında aklın ve bilimin önünü kapatan çarpıtılmış, hurafelerle kaplanmış ve öz güzelliğini kaybetmiş İslam anlayışına savaş açmış. Bu nedenle de yüzyılların batıl itikatlarını din zanneden geleneksel İslami çevrelerle karşı karşıya gelmiş. Atatürk, Yeni Osmanlı ve Jöntürk aydınlarının başlattıkları ancak tamamlayamadıkları Dinde Öze Dönüş Projesi’ni geliştirip hayata geçirmiştir. Amacı Kur’an’-ı Kerim eksenli asıl/öz/saf/gerçek İslam’a dönüşü sağlamaktır.
Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Tefsiri ve Tercümesi
Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri
Yavrularımıza Din Dersleri
Askere Din Kitabı
Askeri Din Dersleri
352 bin Takım Dini Kitap sadece o dönemdeki çıkarttırdığı kitaplardan bazıları.
Büyük Önder Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de ebediyete intikal edişi hiç kuşku yok ki Türk ulusunu derin bir üzüntüye sevk etti. O’nun ani ve apansız aramızdan ayrılışı Türk halkını derinden sarstı. Dünya üzerinde diğer milletler arasında da büyük bir yankı uyandırdı. Atatürk’ün ölümünün hemen arkasından dünya liderleri tarafından yapılan tüm açıklamaların ortak noktası, O’nun dünyaya gelmiş çok nadir bir dahi olduğu, büyük devlet adamlığı ve diğer dünya milletlerine örnek olabilecek çalışmaları oldu. Atatürk, reformcu ve ileriyi görebilen niteliklerinin yanında aynı zamanda büyük bir komutan. Türk Milli Mücadelesine yön vermiş, milleti ile birlikte “ya istiklal ya ölüm” diyerek, zaferin kazanılmasında en büyük pay sahibi olmuş.
Atatürk, Milli Mücadele sonrası sağlanan başarının asla yeterli olmadığını düşünerek bir çok devrimler gerçekleştirmiş. O’nun Türk ulusuna en büyük hediyesi ise Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak olmuş. Tanzim ederek hayata geçirdiği devrimler ile Türk ulusuna çağ atlatmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya devletleri arasında saygın konuma yükseltmiş. İçine birçok şeyi sığdırdığı kısa yaşamının en son anına kadar memleketine hizmet etmiş.
İşte, tüm 10 Kasım’lar bu yüzden ulusça içinde bulunduğumuz mateme rağmen; Atatürk’ün fikirlerinin en iyi bir şekilde anlaşılarak tatbik edileceği günler olarak kalmalı. 10 Kasım’larda bizler onu her seferinden daha da iyi anlayarak, düşüncelerinden en üst düzeyde istifade ederek, ilmin ve fennin ışığında ‘ülkemiz ve ulusumuz için daha iyi neler yapabiliriz’ sorusuna yanıt aramalı, işe koyulmalıyız.
Ata’sının izinde yürüyen ve ulaştığı noktayı daha ilerilere taşıyacak bir kuvvetin varlığını damarlarındaki asil kanda hissetmekte olan Türk evladı, kendisinden beklenen başarıyı elde etmeli.
Büyük kurtarıcımız ve liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk!
Sen ebedi mekânında rahat uyu! Bizler emanet ettiğin Türkiye Cumhuriyeti’ne her zaman olduğu gibi gönülden sahip çıkacak ve sana layık bir ulus olmaya devam edeceğiz. Ruhun şad olsun.