Politik haberler.. (30.05.2018)
CHP’li Arık: Halka verecekleri hiçbir şey yok!
CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık, emin adımlarla iktidara yürüdüklerini belirtti. Seçim çalışmaları kapsamında Bünyan’da vatandaşlarla buluşan Arık, “Alanlarda adım adım iktidara yürüdüğümüzü görüyoruz. 16 yıldır iktidarda olan AKP, bugüne kadar sadece yandaş için çalıştı, vatandaşı unuttu. Bugün de bu iktidarın halka verecekleri hiçbir şey yok” dedi.
CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık, 24 Haziran Seçimleri için çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Arık seçim çalışmaları kapsamında milletvekili adayları İnci Babadağı ve Kadim Şahin ve partililerle Bünyan ilçesinde vatandaşlarla buluştular. Vatandaşların şikâyetlerini dinleyen Arık, erken seçim kararının AKP iktidarının ülkeyi yönetemediğinin itirafı olduğunu belirtti. AKP’nin istikrar yalanı ile 16 yıldır halkı kandırdığını belirten Arık, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Ben vatandaşlarımıza soruyorum: Eğer Türkiye’de her şey güllük gülistanlık ise erken seçime neden gerek duyuldu? Evet, ülkede hiçbir şey güllük gülistanlık değil. Bunu yaşayarak görüyoruz. Peki, yine vatandaşlarımıza soruyorum: Ülkeyi bu kaotik ortama kim getirdi? Elbette AKP… Peki, neden ülkeyi uçurumun eşiğine getiren AKP’ye bu halk oy versin. Halkımız bu kez AKP’ye oy değil, ders verecek. Alanlarda adım adım iktidara yürüdüğümüzü görüyoruz. 16 yıldır iktidarda olan ve bugüne kadar sadece yandaş için çalıştı, vatandaşı unuttu. Bugün de bu iktidarın halka verecekleri hiçbir şey yok. CHP iktidarında bu sorunların hepsi son bulacak. Rantiye değil, halk kazanacak.”
MHP VEKİL ADAYI ÖZDEMİR : MİLLİYETÇİ HAREKET, DUALI BİR HAREKETTİR
Türkiye’ye yönelmiş bulunan Beka Tehdidinin hala ortadan kaldırılmadığını belirten Milliyetçi Hareket Partisi Kayseri Milletvekili Adayı İsmail Özdemir, önümüzdeki süreçte tehditlerin daha fazla artacağını, Türkiye’nin önündeki tek çıkar yolun ise Cumhur İttifakı olduğunu söyledi. Özdemir, “Milliyetçi Hareket Partisi’nin var olduğu müddetçe bizler Ezanı susturmayacak, bayrağı indirtmeyecek ülkeyi böldürtmeyeceğiz. Çünkü Milliyetçi Hareket dualı bir harekettir” dedi.
24 Haziran Milletvekili Genel seçimleri için gece, gündüz demeden çalışmalarını sürdüren Milliyetçi Hareket Partisi Kayseri 1. Sıra Milletvekili Adayı İsmail Özdemir, Türkmeneli olan Akkışla ile Sarıoğlan İlçelerinde seçmenlerle buluştu.
Milletvekili Adayları ile birlikte Akkışla İlçesi’nde resmi kurumları ziyaret eden Özdemir, yağan yağmur altında esnafları tek tek gezerek dua ve destek istedi. Milletvekili Adayları tek yürekle “Tanrı Dağı’ndan çıktığımız bu kutlu yolda, Erciyes’in başı dik çocukları olarak Türkmeneli Akkışla’dan haykırıyoruz ; Yemin Olsun Başaracağız.” mesajı verdi.
Daha sonra Sarıoğlan İlçesine geçen Mhp Milletvekili Adayları, burada halkla kucaklaştı, esnaf ziyaretlerinde bulundu. MHP İl Başkanı Serkan Tok ile Milletvekili Adayları, İlçe Teşkilatının düzenlediği iftar programında oruçlarını açtı.
Çalışmalarını iftardan sonra da sürdüren Milletvekili Adayı Özdemir, Belsin’de Büyükşehir Belediyesi’nin Ramazan Tır’ını ziyaret etti. Burada ramazan etkinliğine katılan vatandaşlara hitap eden Özdemir, Türkiye’nin içinde bulunduğu süreci anlatarak tek çarenin Cumhur İttifakı olduğunu belirtti.
Özdemir, konuşmasında şunları söyledi.
“Önümüzde 24 Haziran’da önemli bir seçim var. Bu seçimle birlikte bizle beraber diğer siyasi partilerde sizlerin kapısını çalıyor, sizlerin desteklerini istiyor. Ancak, bu sürece nasıl geldik bu süreci arz etmek istiyorum. Hepimize malum olduğu sürece 15 Temmuz’da ülkemiz bir ihanet yaşadı. Bu ihanet gerçekten tarihin gördüğü en ağır imtihanlardan Türk milletinin geçtiği gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Tabi bu sürece giden zaman içerisinde Türkiye bir çırpıda bu aşamaya gelmedi. Bununla alakalı Milliyetçi Hareket Partisi 3 önemli kırılmanın olduğu noktasında tespiti ve görüşü vardır. Bu üç kırılmadan bir tanesi 11’nci Cumhurbaşkanlığı seçiminde görülmüş ve yaşanmıştır. O zamana kadar Türkiye’nin gündeminde olmayan bir 367 krizi ne hikmetse yaratıldı. 11 Cumhurbaşkanının seçimi noktasında demokrasiye darbe vurma girişimleri vuku buldu. Bir gecede e-muhtıralar yayınlandı. İşte bu şartlar altında Milliyetçi Hareket Partisi düğümü çözebilmek adına kendi Cumhurbaşkanı adayını çıkarmak suretiyle mecliste yer aldı ve 11 Cumhurbaşkanlığı seçimini kazasız belasız en azından demokrasinin sekteye uğramadığı bir ilki gerçekleştirmiş oldu. Akabinde 2014 yılında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçiminde halk tarafından yapılmış olması bir yetki tartışmasını ortaya çıkardı. Bu yetki tartışmasına göre de Cumhurbaşkanı nereye karşı sorumlu olacak, görev yetki alanları nelerdir Türkiye ne yazık ki bir süre bunlarla da meşgul oldu. Son olarak 15 Temmuz gecesi FETÖ eliyle yaşanan ihanet girişiminde de Türkiye gerçekten biriken bu siyasi ağırlığın kurbanı edilmek istendi. O gece bizim tarihimiz açısından milattır. Milliyetçi Hareket Partisi bütün bunları bir bütünsel anlayış çerçevesinde okumuş Türkiye’deki siyasi krizlerin aşılması noktasında hükümet etme sistemindeki bir değişikliğin yaşanması zorunluluğun doğduğunu hissetmiş ve Sayın Genel Başkanımızda bu görüşü dile getirmiş mecliste yapılan çalışmalar ile son olarak 16 Nisan’da Referandumda sizlerin oyundan geçmiş Hükümet sistemindeki değişiklik hayat bulmuştur. Bunun 24 Haziran’da aynı şekilde vücut bulması lazım.
BEKA TEHDİDİ SÜRÜYOR
Tabi bu koşullarda Türkiye hala ne yazık ki normalleşme iklimini yakalayamamıştır. Niye baktığınız vakit Türkiye’ye yönelmiş bulunan Beka Tehdidi hala ortadan kaldırılabilmiş değildir. Suriye’ye bakıyoruz. Ülkemize yöneltilen tehditler doğrultusunda bugün PKK-PYD Terör örgütleri üstelik müttefik dediğimiz ülkeler tarafından binlerce Tıra ulaşan silah yardımları yapılıyor. Bu terör örgütü doğrudan Türkiye’nin müttefiki olduğu iddia edilen ülkelerce koruma altına alınmıştır. Bu ülkeler ABD, Fransa ve İngiltere Suriye’nin bir bölgesinde kimyasal silah kullanıldığı iddiasıyla rejime yönelik bir saldırı gerçekleştirdi ve bu saldırının hemen sonrasında da Suriye’deki askeri varlıklarını artırmaya başladı. Bu ülkelerin askeri varlıkları mevcut aşamada doğrudan Türkiye’nin sınırlarının olduğu bölgelerde vuku buluyor. Yani bu ülkeler Suriye’den çekileceğiz derken diğer taraftan Suriye’de daha fazla asker konuşlandırıyor ve asker konuşlandırdıkları bölgelerde de bir bakıma PKK-PYD Terör örgütünü koruma altına alırken Türkiye yönelik terör tehdidin beslenmesine yol açıyorlar. Tabi böylesine bir süreç içesinde diğer bazı ülkelerde boş durmuyor. Örneğin Suudi Arabistanla beraber Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi bazı arap ülkelerinde Suriye’ye asker konuşlandırması ve bu askerlerin de ABD’nin güdümünde ABD ile aynı ortak stratejiyi esas alan bir anlayışla uygulamaya koyacağını ifade ediyor. Bütün bunlar Türkiye’ye yönelmiş olan tehditlerin eskisine nazaran daha da fazla arttığı gerçeğini bizlere yansıtıyor. Tabi bölgemizde de önemli gelişmeler olduğunu ifade etmemiz lazım. Örneğin İran’da bulunan bir Nükleer anlaşma var. Birleşmiş Milletlerin 5 daimi üyesi İran’la oturdular konuştular ve İran’ın nükleer faaliyetlerine kısıtlama getirdiler. İran’da bu faaliyetlere bu kısıtlama şartlarına uyacağını ifade etti. Ancak ne hikmetse ABD’nin yeni seçilen başkanı İran’a yönelik bu anlaşmadan çekildiğini duyurdu ve İran’a yeni bir ambargo sürecinin başlatılacağını ifade etti. Bu ambargo sürecinde İran’la ticaret yapan diğer ülkeler de olacağı ifade ediliyor. Türkiye’nin bu gelişmelerden etkilenmemesi söz konusu değildir. Diğer yandan Yemen’e bakıyorsunuz. Yemen’deki Müslümanlar iç savaşın eşiğinde ağır koşullarda yaşıyorlar. Lübnan’da benzer bir süreç işletiliyor. Irak’ta hala sular durulmuş değil. Özellikle Irak’ta yaşayan Türkmenlerin haklarının gasp edildiği süreç yapılan son yerel seçimlerde kendisini birkez daha gösterdi. Suriye’nin durumu ortadadır. Bölgeyi konuşurken Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Adası etrafında da önemli askeri hareketliliklerin olduğunu biz müşade ediyoruz. Bütün bunlara dikkat edin Türkiye’nin etrafının çevrildiği bütün alanlarda yaşanan gelişmelerdir ve her birisi kendi anlam itibariyle Türkiye’de dönen malum tehditlerin önümüzdeki süreçte daha da fazla artacağı sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
TEK ÇIKAR YOL CUMHUR İTTİFAKI
İşte bu şartlar altında mutlak suretle Türkiye’nin önündeki tek çıkar yol Cumhur İttifakı’dır, Cumhurun İttifakıdır. Sizin aklınızdan, vicdanınızdan doğan ittifaktır. Çünkü biz ittifakı oluştururken 7 Ağustos’ta var olan o anlamlı ruha sadık hareket ettik. Milliyetçi Hareket Partisi milletinin sesine kulak vermiştir. Sayın Genel Başkanımız milletinin vicdanıyla hareket etmiş milletine sadık davranmıştır.
Bu çerçevede de önümüzdeki tek çıkar yol Türkiye’nin kurtuluşu için Cumhur İttifakına destek vermektir. Cumhur İttifakında MHP’nin 2 ana görüşü vardır. Birinci ana görüşümüz Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Milliyetçi Hareket Partisi’nin de Cumhurbaşkanı adayı olduğu gerçeği ve kabulüdür.
MHP ERDOĞAN’I YALNIZ BIRAKMAYACAK
Sayın Cumhurbaşkanı başta FETÖ ile olan mücadele Türkiye yönelmiş bulunan tehditlerin bertaraf edilmesi noktasında çok açık yüreklilikle söylüyorum Hayatını ortaya koymuş bir isimdir. Dolayısıyla önce ülkem ve milletim anlayışıyla hareket eden Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı yalnız bırakmayacak yeni hükümet sisteminin hayata geçmesiyle beraber 1000 yıllık yeni diriliş destanımızın yazılması noktasında kendisini destekleyecektir.
MİLLİYETÇİ HAREKET DUALI BİR HAREKETTİR
Bu süreç bu süreç mecliste siyasi partilerin kendi adına çalıştığı bir süreçte olacaktır. Sayın Genel Başkanımızın ifadeleriyle Milliyetçi Hareket Partisi bu şartlarda başarılı bir denge ve denetleme faaliyetini icra etmek üzere oylarınıza taliptir. Çünkü MHP var olduğu müddetçe Milliyetçi Hareket Partisi’nin kadroları ayakta olduğu müddetçe ALLAH ülkücü harekete imkan verdiği müddetçe bizler Ezanı susturmayacak, bayrağı indirtmeyecek ülkeyi böldürtmeyeceğiz. Bu anlamda da sizlerin önce dualarınıza dua çok önemli Çünkü Milliyetçi Hareket dualı bir harekettir. Siyaseten bizim öncelikli muradımız Allah’ın rızasına inşallah mazhar olmaktır. Bu anlamda sizin dualarınıza talip olduğumuzu ifade etmek isteriz ve sonrasında da bu duanın sandıklarda da bizlerle beraber olduğunu görmek isteriz. Bu çerçevede sizlerden Milliyetçi Hareket Partisi’nin çok değerli kadroları için destek de oy da istiyoruz. Bu anlamda da şüphemizin olmadığını ifade etmek isterim.
Kim neyi hesap ederse etsin, hangi şer odakları hangi planları kurarsa kursun asla bir mevzu unutulmamalıdır. Alemde şer bitmezse işte Oğuz nesli burada Oğuzda da yiğit tükenmeyecektir. “
CUMHURBAŞKANI ADAYI, İYİ PARTİ GENEL BAŞKANI MERAL AKŞENER’İN “MİLLETİMİZLE SÖZLEŞME” BAŞLIKLI lSEÇİM BEYANNAMESİ
Türkiye’ye ve iyiliğe inanmış
Milletimize hizmet uğruna bizimle yürüyen
Kıymetli Yol Arkadaşlarım,
Tarihin her döneminde,
insanlığa örnek olmuş bir medeniyete sahip olan
Canımızdan Aziz Milletimiz,
Bugün burada, sizlerin huzurunda,
Dünyanın en güzel ülkesi olan Türkiye’ye,
rahat bir nefes aldıracak,
her bir insanımıza umut veren,
Ülkemizdeki mevcut, boğucu, bunaltıcı iklimi değiştirip,
Her birimize “iyi ki bu bizim ülkemiz” dedirtecek,
Bakış açısını, anlayışı, iş ve kararları içeren,
yol haritamızı paylaşacağım.
Biz, yol haritamızın adını “Milletimizle Sözleşme” koyduk.
Dünyanın en büyük milletinin yaşadığı Türkiye’yi,
yönetme anlayışımızı özetleyen bir isim olsun istedik.
Çünkü özünde, devlet, milletle yapılan bir sözleşmedir.
81 milyonun Türkiye’si için,
Devlete olduğu gibi insana, kurumlara, proje kavramına…
Çevre ve doğaya farklı bir açıdan bakıyoruz…
Biliyoruz ki, yeni dünyanın gerçeklerine,
eski dünyanın fikirleriyle bakılamaz…
Biz, “milletimizle sözleşme”mizi hazırlarken,
Devletle insan arasındaki uçurumu kapatacak,
bir metin ortaya koymakta kararlıydık.
Toplumda birlik, ekonomide güven,
Yönetimde liyakat olmazsa olmazımız dedik.
İnsanımıza ve sahip olduğu değerlere güvendik.
Kadınlarımıza güvendik.
Tıpkı yola çıktığımız ilk günkü gibi,
kadınlarımızın yaşadıklarına, düşündüklerine önem verdik.
Gençlerimizin taleplerine, ihtiyaçlarına kulak verdik.
Erkeklerimizin sıkıntılarını, meselelerini dikkate aldık.
Büyüklerimizin, emeklilerimizin dertlerine öncelik verdik.
Çalışanlarımızın sorunlarına,
çalışmayanlarımızın, işsizlerimizin
duygularına cevap verelim istedik.
Şartlar ağır, insanlarımız umutsuzdu.
Dağların demirini eriterek yol bulan,
demirci gibi olmamız lazımdı.
Başardık.
Hep söylediğim gibi, milletimizin rahat bir nefes alması için,
Bir sözleşme hazırladık.
Biz tıpkı atalarımız gibi, bir devleti yönetirken,
ilkelerin esas olması gerektiğine inanıyoruz.
1 Nisan 2018’de, 1 inci Olağanüstü Kurultayımızda,
onbinlerce katılımcının önünde açıkladığımız ilkeleri,
hayata geçirmeye kararlıyız.
Neydi o ilkeler?
1.Hiç kimse milletten büyük değildir.
2.Adalet herkes içindir ve,
hukuk kurumları hepimize eşit mesafededir.
3.Cumhuriyet ve demokrasi,
tek kişinin eline bırakılamayak kadar değerlidir,
o değeri taşıyacak olan da, demokratik parlamenter sistemdir.
4.Ülkenin tüm kaynakları ırk, din, mezhep, dil, cinsiyet, politika ayrımı yapılmaksızın herkese eşit dağıtılmalıdır.
5.Güçsüz ve korunmaya muhtaç insanlarımız,
kayıtsız şartsız devletin koruması ve sorumluluğu altındadır.
6.İnsanın iyiliğini, ve devletin güvenliğini
önde tutmayan, hiçbir plan ve projenin altına imza atılamaz.
7.Ahlâki değerlere, bilimsel düşünceye ve
sorumluluk duygusuna bağlı bireylerin varlığı,
toplumumuzun temel değeridir.
8.İnanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve teşebbüs özgürlüğü,
anayasal güvence altındadır.
Bu ilkelerden hareketle;
Yıpranan, millete hizmet amacını yitirmiş,
belirli yapılara hapsedilmiş devleti,
yeniden yapılandırarak, tedavi ederek,
asıl işlevini geri kazandırıyoruz.
Devletin en önemli hedefi,
insanın güven ve refah içerisinde yaşamasını sağlamaktır.
Devletin en önemli görevi,
İnsanı korkutmak, tedirgin etmek olamaz.
Eğer öyle ise, birçok şey yanlış gidiyor demektir.
Devletin görevi, İnsanın;
evinde mutlu,
yatağında huzurlu,
işinde, sokakta, okulda güven içerisinde
yaşamasını sağlamaktır.
Bir ülkede, anne ve baba,
çocuğunun geleceğinden endişe ederse,
O ülkede devlet, işini yapmıyor demektir.
O ülkede yaşayanlar, devletinin adaletinden şüphe ediyor,
Herkese farklı davranıldığına inanıyorsa,
Devlet büyük yara almış demektir.
Devletin kuruluş amacı, devleti yönetenleri değil,
Kendi milletinden başlayarak çevresinin,
Güven ve refah içerisinde yaşamasını temin etmektir.
Değerli Yol Arkadaşlarım,
Tüm bir medeniyet yolculuğu,
insanı mutlu etmek içindir.
Tarih boyunca insanı merkezine alan,
çok az sayıda medeniyet iddiası olmuştur.
Bizler, böyle bir iddianın mirasçılarıyız.
Bulunduğumuz her yerde,
Zulmü yıkıp adaleti ve liyakâtı,
Cehaleti yıkıp bilgiyi,
Fitneyi yıkıp huzuru ve kardeşliği,
Kapışarak bölüşmeyi yıkıp,
Adil biçimde bölüşmeyi,
ilke edinmiş bir medeniyet anlayışının temsilcileriyiz.
Bizler,
Kopardığı üzümün parasını, asmanın dalına asan,
Komşusu açken evinde rahat uyumayan,
Ülkesi için alyanslarını satan bir medeniyetin kendisiyiz.
Bizi diğer milletler önünde üstün kılan hasletlerimizi,
Yeniden hatırlamak, hatırlatmak zorundayız.
Topraklarımız bir uçtan bir uca,
Kardeşçe yaşamanın adresidir.
Tarih, bizden başka bir,
“bin yıllık kardeşliğe” şahitlik etmemiştir.
Yürüyüp geldiğimiz o asırlar boyunca,
Elbette sıkıntılara düştük, acılar çektik,
dar ve zor zamanlar yaşadık.
Ancak, her seferinde bunları aştık.
İyi olmak, doğru olanı, adil olanı aramak hep yolumuz oldu.
Yüzlerce yıl öncesinden;
“Kapınıza gelenin adını, dinini sormayın,
önüne çorbasını koyun“ diyen de,
“Kim olursan ol yine gel” diyen de bu topraklara adını yazdı.
İşte bu, “merkezine insanı alan” medeniyet yoludur.
Biz millet olarak ayak bastığımız her yerde,
Esareti, zulmü ve haksızlığı hiçbir koşulda kabul etmedik.
Bugün de etmiyoruz.
Bugün geldiğimiz nokta,
Bizim medeniyetimizin,
Bizim milletimizin hak ettiği nokta değildir.
Bugün bulunduğumuz durum,
Milletimizin tarih boyunca itiraz ettiği durumdur.
Yorgun, bıkkın, mutsuz ve umutsuz insan sayısı,
yüzde 80’lerin üzerindedir.
Oysa, devletimiz de, milletimiz de,
sadece kendi güçleri, kendi kazançlarıyla meşgul
bu hoyrat yönetimi hak etmiyor.
Büyük milletlerin tarihi hiçbir zaman bir kopuş yaşamaz.
Her zaman bir süreklilik içerisinde ilerler.
Selçuklu’dan Osmanlı’ya,
Osmanlı’dan, Cumhuriyete,
birbirlerine kenetlenen bir medeniyet olduğumuzu,
hiçbir zaman unutmamalıyız, unutamayız.
Değerli Arkadaşlarım,
Bizler, bu sözleşmeyi hazırlarken,
bizi biz yapan değerlerimizi,
insanlığa örnek olmamızı sağlayan kültürümüzü,
Devlete ve insana bakışımızdaki,
vicdanlı geleneğimizi yeniden hatırlatmak istedik.
81 milyon insanımızın her biri için devlet…
Korkunun, baskının bir aygıtı gibi görünmesin…
Güven duyulan bir yapı olarak insanlara, huzur versin istiyoruz.
Her gün ama her gün, kriz çıkaran
“sorunlu devlet” yerini, “sorumlu devlet”e bırakmalıdır….
Refahın, huzurun yolunun,
artık bu anlayıştan geçtiğine inanıyoruz…
Değerli Arkadaşlarım,
81 milyonun Türkiye’si;
içerisinde hiçbir ayrıcalık, ayrılık, eşitsizlik taşımayan…
Herkesi birleştiren, beraberlik ve benzerlikleri büyüten,
kapsayıcı bir yönetim anlayışıyla yönetilsin istiyoruz…
Türkiye insan, doğa, kültür ve
bunların birbirleriyle ilişkileri açısından,
dünyanın en zengin ülkelerinden biridir.
Sadece biz böyle olduğuna inandığımız için değil…
Kanıtlar böyle olduğu için,
ülkemizin potansiyelini açığa çıkarmanın
bir yolu var diyoruz.
O yol da;
Devletle insan arasındaki uçurumu,
İnsanımıza ve sahip olduğu değerlere güvenerek kapatmaktır.
Sevgili Arkadaşlarım,
Dünya yepyeni bir çağa girdi.
Bu çağ, kendisinden önceki tüm çağlardan kopuk,
farklı, yeni bir sistemler bütünü getirmiştir.
Bu yeni çağda, yeni teknolojilerle,
dijital gelişmelerle uyum sağlayacak insanlar,
devletler ve sistemler ayakta kalacak.
- Yüzyılı kendi gerçekleri içerisinde analiz ederek…
Çözümler hazırlayabilecek zihin ve beceriye sahip yönetimler, hayati önem taşımaktadır.
Bu yeni dünyada en önemli hassasiyetler;
Ülkelerin, öncelikle kendi bekalarını güvenceye alması…
İnsana dair değerlere ve ihtiyaçlara odaklı…
Her karar sürecinde önceliği insana,
insanın ne hissettiğine veren anlayışı,
hayata geçirebilme yaklaşımı olmalıdır…
Devlet ve millet, ülke ve insan birlikte gelişebilir,
asla biri diğerinin aleyhine gelişemez…
Türkiye, sahip olduğu binlerce yıllık geleneğe ve,
değerlere sıkı sıkıya tutunarak…
Geleceğin en büyük gücü olmalıdır,
Ve sizlere söz veriyorum öyle de olacaktır.
- Yüzyılın başlangıç safhası olan…
İçinde bulunduğumuz zamanda,
Ülkeyi yönetenler,
Hırsları ve ihtiraslarıyla, milletimizi ateşe atan,
sorumsuz politikalarla değil,
akılcı, devleti büyüten politikalarla konum almalıdır…
Dostlarım,
Akılcı politika, sadece rakamlar demek değildir…
Aynı zamanda, toplumu oluşturan insanların,
hissiyatını da içermelidir…
Ülkemizin kaderi, kendisini yenilemeyen…
Gücü, sımsıkı elinde tutan bir zihniyete,
asla ve asla terk edilemez…
Egemenliği yeniden millete verecek olan,
parlamenter sisteme dönüş hedefimizi gerçekleştireceğiz.
Cumhuriyet ve demokrasinin tüm uygulamaları,
Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanı taşıyan herkese,
eşit biçimde sağlanacaktır.
Ne dedik?
Devletimize nüfus cüzdanıyla bağlı olan herkes,
Devletimizin karşısında eşit olmalıdır.
Taşıdığımız kimlik belgelerimiz dışında,
Ağa da yoktur, paşa da yoktur, reis de yoktur!
Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanımızı taşıyan herkes,
Bireysel nitelikleri ne olursa olsun,
Bu devletin tapusunu cebinde taşıyor demektir.
O tapuda herkese düşen pay, bir milim fark etmeden aynıdır.
Bizim yönetim anlayışımız açık ve net olarak böyledir.
Bizleri yapay şekilde birbirimizden ayıran,
Ayrıştıran her anlayışı kötü ve art niyetli buluruz.
Dostlarım,
Milletimiz, yeni dünyaya hazırlanmak yerine…
Maalesef, her alanda,
yönetim boşluğunun sorunlarıyla boğulmaktadır.
Milletimizin, adalet mekanizmasına olan güveni,
temelden sarsıldı.
Ülkesini adil bir biçimde yönetemeyen yöneticiler,
sadece ve sadece barbarlık çağından kalmış kişilerdir.
Toplumumuz, “bizim gibi düşünenler” ve,
“bizim gibi düşünmeyenler” olarak kamplara bölünmüş…
Bütünleşme fikrinden koparılmış,
“barış”, “huzur”, “can güvenliği” gibi,
Her insanımız için elzem olması gereken durumları kaybetmiştir…
Eğitim sistemimiz, 21. Yüzyılı yakalamak bir yana,
geçtiğimiz yüzyılın bile gerisine düşmüş…
Gençlerimiz ve çocuklarımız,
dünyanın en başarılı kesimi olma niteliklerine sahipken…
Çağdaş ülkelerden koparak,
geri kalmış ülkelerle aynı öbekte yer almaktadır….
Ülkemizin kurucusu, liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün,
hayal ettiği, hedef koyduğu durum bu değildir…
Bırakın muassır medeniyetin ötesine geçmeyi,
Muassır medeniyetten kopmak üzereyiz.
Toplumumuz, şiddet, taciz, tecavüz, bireysel silahlanma…
Ve her türlü edepsizlikle karşı karşıya,
tedirgin yaşamaktadır.
Dış alıma endeksli, denetimsiz gıdalarla,
toplum sağlığı tehlikededir.
Ekonomimiz müteahhit ekonomisine çevrilmiş,
sanayi, tarım ve yatırımlar milli olmaktan uzaklaşmıştır.
Bu, bozuk, öngörüsüz ve, ben merkezli anlayışın sonucunda,
çiftçi yoksul, gençler en verimli çağlarında işsizdirler.
Değerli Yol Arkadaşlarım,
İYİ Parti olarak bizler;
ülkemizin 81 ilinde 81 milyon insanımızın…
KKTC’de yaşayan kardeşlerimizin,
ekmeği için vatanından uzakta yaşayan tüm vatandaşlarımızın,
Rahat bir nefes alması için, huzurlu ve mutlu bir ülkede…
Birbirlerine güvenerek yaşamak isteyen,
tüm insanlarımız için varız.
Demokrasi ve Toplumsal Uzlaşı çerçevesinde,
Temel Hak ve Özgürlükler alanında…
Olağanüstü Hal uygulamasına,
göreve geldiğimiz an itibariyle derhal son vereceğiz…
Devletin idari yapısı ve faaliyetlerinde,
hukukun üstünlüğünü yeniden tesis edeceğiz…
Geniş bir toplumsal uzlaşıyla hazırlamayı amaçladığımız,
yeni anayasada, bireysel hak ve hürriyetleri,
çok güçlü bir şekilde teminat altına alacağız…
Aziz Milletimiz,
Yanlış politikalarla, iktidarın güdümüne girmiş olan
medya aracılığıyla, size tek taraflı,
yanlış ve eksik bilgiler veriyorlar.
Bu anlayışı temelden değiştiriyoruz.
Milletinden korkan bir devlet olabilir mi?
Bunu şiddetle reddediyoruz.
Sizlerin doğru ve tarafsız şekilde
bilgilendirilmeniz için medya alanında,
önemli düzenlemeler getiriyoruz.
Devletin, tüm basın ve yayın kuruluşlarına
eşit mesafede durmasını sağlayacağız…
Sermaye gruplarından bağımsız haber kuruluşlarının,
önünü açarak, sektörde, tarafsızlık ve
çok sesliliği teşvik edeceğiz…
RTÜK’ü siyasi etkilerden arındırarak,
asli görevlerine odaklanmasını sağlayacağız…
Kamunun ödediği vergilerle,
belirli bir kesimin borazanlığını yapmaktan başka
bir işlevi kalmamış olan TRT’yi satacağız.
Şiddet bir eğlenme aracı değildir.
Şiddetin toplum içinde azaltılması politikası çerçevesinde,
geleneksel ve sosyal medyada,
başta kadın ve çocuğa yönelik olmak üzere,
her türden şiddeti normalleştiren ve meşrulaştıran,
yayın ve mesajları oluşturan ve yayanlara karşı,
idari ve cezai yaptırımlar uygulayacağız.
Toplumun, sosyal medyada,
ifade özgürlüğünü garanti altına almak,
bilgiye erişimini kolaylaştırmak için,
İnterneti özgürleştiriyoruz.
Aziz Milletimiz,
İnsanlarımızın temiz duyguları, dini inançları üzerinden
oy devşirme dönemini kapatmak zorundayız.
Din ve mezhep üzerinden siyaset yapılamaz.
Allah’la kul arasına hiç kimsenin,
Hiçbir mekanizmanın girmesine izin verilemez, vermeyeceğiz.
İnanç özgürlüğü önündeki fiili engelleri kaldıracağız…
Ülkemizdeki her tür inanca ait olan ibadethaneleri,
ve buralardaki din görevlilerini,
bürokrasinin himmetine muhtaç etmeyecek,
Devletin sunduğu tüm hizmet ve olanaklardan,
eşit yaralanılmasını sağlayacak düzenlemeler yapacağız.
Her bir inanç grubuna mensup vatandaşlarımızın haklarını,
ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde,
koruma altına alacağız…
Aziz Milletimiz,
Bir “Uzlaşı Anayasası” hazırlayacağız…
Devleti değil bireyi odağa alan,
toplumun tüm kesimlerini kucaklayan ve
güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüşü sağlayan…
Yeni bir anayasa yapılması için inisiyatif alacağız…
Yeni anayasa çalışmalarında,
güçler ayrılığı ilkesine ve,
demokratik hukuk devletinin teminatı olarak gördüğümüz,
yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığına özel önem vereceğiz…
Hedefimiz, parlamenter sistemi,
en kısa sürede tekrar hayata geçirmektir.
Hiç ama hiç kimsenin bundan şüphesi olmasın.
Türkiye’nin, 21.yy’da tercih etmesi gereken
yönetim anlayışının çoğulcu ve katılımcı demokrasi
olduğuna inanıyoruz…
Seçim Kanunlarını, demokratik ölçülerde,
evrensel standartları yakalayacak şekilde,
gözden geçirecek ve, seçim barajını %5’e indireceğiz.
Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız için,
seçmen sayısına göre yurt dışı seçim bölgeleri oluşturacağız…
Milletimizin bir devlet için olmazsa olmaz olan
hukuk devleti anlayışı son dönemde,
büyük zarar gördü…
Bizim anlayışımızda, devletin dini adalettir…
Baskıcı ve hükümran devlet anlayışıyla,
Güçsüzün ve kimsesizin hakkının gasp edildiği,
Adaletin, güçlüye ve güçlü tanıdıkları olanlara göre
dağıtıldığı bir düzen, utanç düzenidir!
Bu nedenle;
Ceza yargılamalarında masumiyet karinesi,
suç ve cezanın şahsiliği,
“şüpheden sanık yararlanır” gibi evrensel
hukuk ilkelerine uyulmasını sağlayarak,
adil yargılama ilkesini hayata geçireceğiz.
Soruşturma, kovuşturma ve infaz aşamasında,
yasa dışı usul ve yöntemlere tevessül edenlerin,
ağır şekilde cezalandırılması için,
gerekli yasal ve idari tedbirleri alacağız.
Ceza yargılamasında sulh, asliye ve ağır ceza mahkemeleri
düzenine döneceğiz…
Dostlarım,
Bizim yöneteceğimiz bir ülkede,
İnsan odaklı bir devlet inşa etmemiz gerekiyor…
İnsanı seven, koruyan, korkutmayan ve
insana dokunan, duyarlı bir devlet…
Can ve mal güvenliğimizi emanet ettiğimiz,
hepimizin ortak varlığı olan devletimizin
idaresini devraldığımızda…
Devletin milletine üstten bakan değil,
ona hizmet için var olduğunun bilincinde bir anlayış yerleştireceğiz…
“Kamu Yönetimi Reform Yasası” ile,
merkezi idareyi yeniden yapılandıracağız…
Eş dost, arkadaşa dayalı değil,
Bilgiye dayalı karar alan devlet yapısını tesis edeceğiz…
Devlette, meşru hiyerarşik yapı dışında,
Hiçbir grup veya örgütün yapılanmasına, izin vermeyeceğiz.
Mevcut iktidar tarafından,
tamamen devre dışı bırakılmış olan Sayıştay’ı,
tekrar işler hale getireceğiz.
Devlet imkânları, hısım, akraba ve yandaş kayırmacılığı için
seferber edilemez.
Milletimizin, kamu kurum ve kuruluşları nezdindeki
iş ve işlemlerinde…
Teknolojiden de faydalanarak etkinlik,
şeffaflık ve kolaylık sağlayacağız.
Devletin sunduğu hiçbir belge,
vatandaştan talep edilmeyecek.
Devlet Personel Rejimini gözden geçirip,
Kamu görevlerine giriş, atama ve terfilerde,
liyakatı hâkim kılacağız;
liyakati gözetmeyen sıralı amirlere yaptırımlar getireceğiz.
Diğer tüm merkezi sınavların olduğu gibi,
Kamu Personeli Seçme Sınavının da güvenliğini sağlayacak,
Terör örgütlerine soru servis edenlerin dönemini kapatacağız.
Aynı şekilde, mülakatla işe alım uygulamasına
kesinlikle izin vermeyeceğiz.
Bütün kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin,
istisnasız olarak 657 sayılı Kanun kapsamında
değerlendirilmesini sağlıyoruz.
Devlet, çalışanları arasında farklı bir uygulama içerisinde olamaz.
Kamudaki hizmet statüleri ve hizmet sınıflarını,
yeniden düzenleyecek ve,
aynı statüdeki görevliler arasındaki maaş farklılıklarını gidereceğiz…
Gece gündüz demeden görev başında olan,
Evinde kendi çocuğu hastayken,
başka çocukların emniyeti için çalışan polislerimizin,
özlük haklarını iyileştirecek,
ek göstergelerini 3600’e çıkaracağız…
Uzman er ve erbaşlara, görev süreleri sonunda,
kadroya geçme fırsatı sunacağız…
Öğretmenlerimizin ek ders ücretlerini artıracak,
3600 ek gösterge alabilmelerinin yolunu açacağız…
Biz öğretmenlerimizi çok seviyor ve onlara güveniyoruz,
performans sistemi gibi ucube bir duruma son veriyoruz.
Keza, sağlık personelimize güveniyoruz,
Onların ne zor işler yaptığının farkındayız ve,
mevcut performans sistemini kaldırıyoruz…
Biz, iktidarın iki dudağı arasına sıkışan değil,
Güçlü bir yerel yönetim anlayışından yanayız.
Belediyelerin iş ve işlemlerinde,
merkezi yönetimin müdahalesini,
etkili denetimle sınırlı tutacağız.
Vatandaşlarımızı, e-Devlet üzerinden uygulanacak
mini e-Referandum uygulamasıyla,
karar mekanizmasına dahil ederek,
katılımcı demokrasiyi hayata geçireceğiz…
Muhtarlarımız başımızın tacıdır…
Muhtarlarımızın, belediyelerin yönetim mekanizmalarına
aktif şekilde katılımından yanayız…
Muhtarlarımıza, mahallelerin acil ihtiyaçları için
belediye bütçelerinden “ödenek” tahsis edeceğiz…
Metropol şehirler için, özel bir yönetim modeli geliştiriyoruz.
Bu model hayata geçirilinceye kadar,
İstanbul’un mevcut sorunlarına karşı,
acil bir önlemler paketi uygulamaya koyacağız.
Dünya güzeli İstanbul’umuzu,
rant uğruna tahrip edip,
ardından “yanlış yaptık” diye itirafta bulunanların
şehircilik anlayışını tamamen ortadan kaldıracağız…
İnsan doğasına, ülkemizin tarihi ve doğal zenginliklerine,
ve binlerce yıllık Anadolu kültürüne uygun,
bir kentleşme anlayışına sahip,
“İYİ Kent Modeli”ni hayata geçireceğiz…
Ülkemizde yolsuzluk, rüşvet, bir ulusal güvenlik sorununa
Dönüşmüş durumdadır.
Siyasetimizi, “ahlak, saydamlık ve dürüstlük” üzerine kuracağız…
Saray eşrafının, kendilerine,
finans ve medya desteği sağlamaları karşılığında,
belirli sermaye gruplarının sürekli kayırıldığı,
“Yandaş Ekonomisi” sistemini yok edeceğiz.
İktidarımızın ilk altı ayında,
“Kamuda Şeffaflık ve Siyasi Ahlak Yasası”nı çıkartarak,
yolsuzlukla mücadelenin yasal çerçevesini oluşturacak,
ve caydırıcı cezai müeyyideler ortaya koyacağız.
Kamu İhale Mevzuatını gözden geçirecek,
uygulamasında etkinlik ve şeffaflık sağlayacağız.
Aziz Milletimiz,
Dış politikada şiarımız,
Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün
“Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesidir…
Bölgemizde ve dünyada barışı önceleyen,
fakat aynı zamanda ulusal güvenliğimiz ve,
milli menfaatlerimizi merkezine alan gerçekçi,
istikrarlı, çok yönlü, aktif bir dış politika izleyeceğiz…
Avrupa Birliği ile ilişkileri yeniden ele alacak,
müzakere sürecini derhal hızlandırılacağız…
Komşu ülkelerle yaşadığımız anlaşmazlıkları çözmek…
Ve bu ülkelerle olan ekonomik, siyasi ve kültürel
ilişkilerimizi geliştirmek için çaba sarf edeceğiz…
Yakın coğrafyamızda yaşanan istikrarsızlıklar nedeniyle,
ortaya çıkan terör tehdidi ve kitlesel göç gibi
sorunlardan ülkemizin etkilenmemesi için,
gerekli tedbirleri alacağız…
Doğu Akdeniz’de, değişen jeopolitik şartları da dikkate alarak,
Kıbrıs Türk Halkının haklarını koruyacağız…
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,
Her zaman ve her koşulda,
Türkiye’nin gücünü, yanında hissetmeye devam edecektir.
Kıbrıs Türk halkının istemediği,
hiçbir politikanın, hayata geçmesine
izin vermemiz mümkün değildir.
Aziz Milletimiz,
FETÖ terör örgütünü başımıza bela edenler,
“Ne istediler de vermedik” diyenlerdir.
FETÖ ile mücadeleyi etkin ve kararlı şekilde sürdüreceğiz.
Kesinlikle ve kesinlikle,
FETÖ’nün siyasi bağlantılarını ortaya çıkartıp,
yargıya teslim edeceğiz.
Bölücü terör örgütü ile mücadeleye,
gerek kentlerde, gerekse kırsalda,
vatandaşımızın huzur ve güvenini korumaya,
azami özen göstererek, kararlı bir biçimde devam edeceğiz.
Önleyici kolluğu güçlendirmek,
ve özellikle aile içi şiddet, kadın cinayetleri,
uyuşturucu ticareti ve çocuk istismarı gibi…
Toplum vicdanını kanatan suçlar için,
önleyici ve ıslah edici özel tedbirler almak üzere,
“Suçların Önlenmesine Dair Kanun”u çıkaracağız…
Dünyanın en istikrarsız bölgelerinden birinde,
ülkemizin dış güvenliğini sağlamaktan sorumlu kurum olan…
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin,
güçlü ve caydırıcı bir ordu olması,
en önemli önceliklerimizden birisidir…
Bu amaçla;
Ordumuzun kurumsal yapısı ve iç işleyişini,
kapsamlı bir şekilde gözden geçirerek,
siyasi etkilerden tamamen arınmasını ve,
bünyesinde hiçbir ideolojik grubun
örgütlenememesini sağlamak için,
gerekli yasal ve idari önlemleri alacağız.
Kendi yaptıkları hataların cezalarını binalara verdiler.
Gözbebeği ordumuzun, güzide beşiği olan
askeri liselerimizi kapattılar.
Kolumuz, kanadımız kırılmış gibi hissettik.
Biz iktidara geldiğimizde,
Başta Kuleli Askeri Lisesi olmak üzere,
tüm askeri liseler, Harp Akademileri ve,
GATA’yı yeniden faaliyete geçireceğiz.
Aziz Milletimiz, Değerli Yol Arkadaşlarım,
Ülkemiz ekonomisi, uçurumun kenarına gelmiş bir otobüse,
Milletimiz de, o otobüsün içinde korkuyla bekleşen
yolculara benzemektedir.
Ekonominin direksiyonunda ise,
yorgun ve geveze bir şoför var.
O direksiyonu, o şoförün elinden alacak,
milletimizi güvenli bir yolculukla,
varmak istedikleri yere götürecek
bir önlemler paketiyle geliyoruz.
Ekonomide uzman ve deneyimli kadrolarımızla,
Orta vadede fert başı geliri 16.000 $’a,
GSYH’ı da 1.4 Trilyon $’a çıkaracağız.
Ekonomi programımız 3 temel eksen üzerinde konumlandırılmıştır:
Makroekonomik İstikrar, Ekonomik Coğrafya ve
Hızlandırıcı Sektörler.
Makroekonomik İstikrar Programımız ile,
kontrolden çıkmış durumdaki enflasyon,
döviz kuru ve faizleri kontrol altına alacağız.
Bu sayede, özel sektörün önünü görebilmesini sağlayacağız.
Ekonomik coğrafya yaklaşımımızla,
kalkınma paradigmasını değiştireceğiz.
Merkez-yerel ilişkisini güçlendirerek,
yerel-ulusal-küresel olarak yeniden düzenleyeceğiz.
Kalkınma hamlemizi yerelden başlatacağız.
Her ilimizin, Denizli’nin olduğu gibi Hakkari’nin de,
önce Türkiye ekonomisine, ardından,
dünya ekonomisine eklemlenmesi için,
gerekli politikaları uygulayacağız.
Yatırım ve Teşvik Sistemini yenileyeceğiz.
Kent ekonomilerinin dünyada rekabetçiliği ve
dünya ekonomisine entegrasyonunu güçlendirecek,
“Sanayileşme ve Tarımda Dönüşüm ve Yenilik Stratejileri”ni
hayata geçireceğiz.
Hızlandırıcı sektörler ile,
tüm sektörlerde, teknolojik dönüşümü gerçekleştirirek,
erişebilirliği artırarak, enerji maliyetlerini düşürerek,
hem rekabet gücümüzü,
hem de refah düzeyimizi artıracağız.
Bu sebeple İYİ Parti olarak biz;
üretim ekonomisine geçiş hedefimiz çerçevesinde;
Yatırım ortamını iyileştirmek amacıyla,
başta OHAL’in kaldırılması ve hukuk devletinin tesisi
olmak üzere, ülkede güven ortamının sağlanması için
gereken tüm siyasi adımları acilen atacağız.
Kontrolden çıkmış durumdaki enflasyon,
döviz kuru ve faizleri kontrol altına alacak
bir makroekonomik istikrar programı açıklayacak,
bu sayede, reel kesimin önünü görebilmesini sağlayacağız.
Üretim amaçlı yatırımlar için,
finansmana erişimi kolaylaştırıcı tedbirler alacağız.
Kamu kesimindeki israfı önleyecek,
elde edilen kaynakları kalkınma programlarına
tahsis edeceğiz.
Üreticilerimizin, küresel düzeyde rekabetçi
olabilmek için, ihtiyaç duyduğu nitelikli insan
kaynağının yetiştirilebilmesi için…
Eğitim sistemimizde kapsamlı bir reform yapacağız.
Bu reform kapsamında, mesleki eğitime özel önem vereceğiz.
Yapısal reformlara ilişkin detaylı bir programı,
iktidarımızın ilk 60 günü içinde hazırlayıp,
takvime bağlayacak ve kamuoyuna sunacağız.
Ekonomimizin üretime dayalı olmasının yanında,
dengeli ve sürdürülebilir şekilde büyüyebilmesi için,
kurallı piyasa mekanizması çerçevesinde…
Devletin gerekli planlama, izleme ve
değerlendirmeleri yapmasını sağlayacağız.
Dengeli ve sürdürülebilir büyümenin önündeki,
en büyük engel olan cari açık sorununu,
üretim ve ihracatı artırmayı ve,
ithalata bağımlılığı azaltmayı hedefleyen tedbirlerle çözeceğiz.
Dengeli ve sürdürülebilir büyümeye engel olabilecek,
diğer bir alan olan kamu maliyesini…
“Mali Kural” yaklaşımı çerçevesinde,
disiplin altında tutacağız.
Bütçe birliği ilkesi çerçevesinde,
“Varlık Fonu”nu kaldırıyoruz…
Bütçe dışı fonları denetim ve disiplin altına alacağız.
Ekonomik gelişmenin, sadece toplumun belirli kesimlerini,
veya coğrafi bölgeleri değil…
Toplumun tamamını kapsaması için,
özel çaba sarf edecek ve,
politikalarımızı bu yönde şekillendireceğiz.
Başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere…
Kalkınmada sorun yaşayan bölgelerde,
ekonomik kalkınmayı destekleme,
kronik işsizlik sorununu çözmeyi önceleyen,
ekosistem etkisi oluşturacak, büyük ölçekli,
üretim odaklı kamu-özel işbirliği projelerini teşvik edeceğiz…
Enflasyonla kararlı bir şekilde mücadele edeceğiz.
Merkez Bankası’nın, siyasi baskılardan etkilenmeden,
temel amacı olan fiyat istikrarına odaklanabilmesi için,
para politikası konusundaki yöntem ve araç bağımsızlığını,
daha güçlü şekilde yeniden tesis edeceğiz.
Kredi mekanizmasının,
sağlıklı bir şekilde işleyerek, ekonomik büyümeye,
azami destek vermesini sağlayacak tüm tedbirleri alacağız…
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun,
etkin denetim yapabilmesi için,
siyasi etkilerden arındırılmasını, ve kurumsal yapısının güçlendirilmesini sağlayacağız…
Kamu bankalarının, kredi politikalarının,
siyaset tarafından şekillendirilmesine son vereceğiz.
Sermaye Piyasası Kurulu’nun, idari ve mali özerkliğini,
yeniden tesis edecek, kurumsallığını güçlendireceğiz.
Aziz Milletimiz,
Biliyoruz ki, insanların mutluluğu,
Önce, ilk aşamada,
evine ekmek götürme kaygısı taşımamaktan başlar.
Toplumsal refah ve huzurun önündeki,
en büyük engel olarak gördüğümüz işsizliğe karşı,
kapsamlı bir mücadele başlatacağız.
Bu amaçla;
İşsizlik oranını, OECD ortalamasına, %5.6’ya düşüreceğiz.
Kadın istihdamını %50’ye yükselteceğiz.
Gençlerin, işgücü piyasasının talep ettiği nitelikleri
kazanabilmesi için,
mesleki eğitim, staj ve işbaşında eğitim programlarını yaygınlaştıracağız.
İşsizlik Sigortası Fonu’ndan işgücü kapasitesini,
ve kalitesini artırmaya yönelik projelere kaynak ayıracağız.
Tehlikeli sektörlerde uzun çalışma süreli,
ucuz, ve kuralsız işçi çalıştırılmasını engelleyerek,
iş cinayetlerini Türkiye’nin gündeminden çıkartacağız.
Harcamayı değil geliri vergilendiren,
vatandaşın güveneceği bir vergi sistemi kuracağız.
Vergi mevzuatını sade ve anlaşılır hale getirerek,
bilgi teknolojilerinden faydalanarak,
kayıt-dışılığı azaltacak, vergiyi tabana yayacağız.
Asgari ücret üzerindeki vergileri, kademeli olarak kaldıracağız.
Akaryakıt başta olmak üzere,
belirli mallardan alınan,
yüksek Özel Tüketim Vergisi oranlarını düşüreceğiz.
Ülkemizde, yabancı ve yerli sermaye için,
güvenilir ve öngörülebilir bir yatırım ortamı
oluşturmak amacıyla;
Makroekonomik istikrarı tesis edeceğiz.
Hukuk sisteminin bağımsız ve tarafsızlığı ile,
adil ve hızlı karar almasını sağlayacağız.
Vergi, yatırım, dış ticaret ve teşvik mevzuatını sade,
basit, anlaşılır ve uygulanabilir hale getireceğiz;
bu sayede, yabancı ve yerli sermaye için,
güvenilir ve öngörülebilir bir yatırım ortamı sağlayacağız.
Endüstri 4.0’a geçişi hızlandırmak suretiyle,
üretim yapısındaki dönüşümü hedefleyen,
Sürdürülebilir Mükemmeliyet Merkezleri kuracağız.
Bu merkezler ile ileri teknoloji üretmek için…
Mikro, KOBİ ve büyük ölçekli işletmeleri,
tasarım, üretim, yatırım ve yenilikçilik değer zinciri içinde
kümelenme, modeliyle bir araya getireceğiz.
“Trans Asya Yatırım, Ticaret ve İşbirliği Platformu” kurarak,
Asya Pasifik bölgesinden başlayıp…
Avrupa’ya kadar uzanacak “Kuşak ve Yol” projesi kapsamında…
Türkiye’yi, Uzak Doğu üretim ve ticaret değer zincirlerine eklemleyerek,
bölgesel lojistik merkezleri kuracağız.
Sanayide girdi maliyetlerini düşürecek,
ithal ara malına olan bağımlılığı azaltacak tedbirler alacağız.
Mesleki eğitimi cazip hale getirmek için…
Meslek Yüksek Okulu mezunlarına,
kısa dönem askerlik imkânı tanıyacağız.
Aziz Milletimiz,
Ülkemizin sahip olduğu topraklar ve kaynaklar,
Bizi dünyanın en büyük tarım deposu
yapabilecek yeterlilikteyken,
Hem ineği, hem de samanı ithal eden ülke durumuna düşürüldük.
Bu iktidar döneminde,
kendisini yakan, ürününü yakan çiftçilerimiz oldu bizim.
Kendilerini ağaçlara zincirleyerek ormanını koruyan,
Elindeki bastonla, 70 yaşından sonra,
protestocu olan köylülerimiz oldu bizim.
Yazıktır yazık!
Bu duruma derhal bir son vereceğiz.
Türkiye’nin 5 yıl içinde tarım ve hayvancılıkta,
kendi kendine yeten bir ülke olmasını sağlayacağız.
Tarımda üreticinin, işletmecinin ve ihracatçının,
uluslararası alanda rekabetçi olmasını amaçlayan…
“Tarımda Dönüşüm ve Verimlilik Stratejisi Çerçeve Programı”nı uygulamaya koyacağız.
Ülkemizdeki tarımsal üretime ait tüm süreçlerin izlenebileceği,
bir “Tarımsal Üretim Bilgi İzleme, Yönetim ve Değerlendirme Sistemi” kuracağız…
Tarımda, Ar-Ge’yi ve teknoloji kullanımını desteklemek üzere, “Atatürk Orman Çiftliği Tarımsal Araştırma ve Teknoloji Geliştirme Enstitüsü”nü kuracağız.
Ekilebilir tarım alanlarını artıracak,
Meraların yok olmasını engelleyeceğiz…
Su havzalarını iyileştirmek, sulanabilir alanları genişletmek,
suyun taşınması sırasındaki kayıpları azaltmak ve,
kullanılan suyu geri kazanmak için,
“Türkiye Bütünleşik Su Projesi”ni hayata geçireceğiz…
Çiftçimizin mazotu %50 indirimli almasını sağlayacağız.
Çiftçimizi bankalara ezdirmeyeceğiz…
Ziraat Bankası’nın asli görevi olan tarımın finansmanına yoğunlaşmasını sağlayacağız.
Çiftçimizin takipteki borçları için, faiz yüklerini kaldıracağız,
krediye erişimini kolaylaştıracağız.
Tarım sigortalarını yaygınlaştıracak ve maliyetlerini düşüreceğiz…
Çiftçilerimizin ürünlerini daha kolay,
aracısız ve gerçek değerinde,
pazarlayabilmesi için tedbirler alacağız…
Lisanslı Depoculuk ve Ürün Borsalarını yaygınlaştıracağız.
Tarımda ölçek ekonomilerini yakalayıp,
verimliliği artırmak için,
“Üst Kullanım Hakkına Dayalı Tarımsal Üretim ve Ticaret Bölgeleri” kuracağız…
Organize Hayvancılık Bölgelerini yeniden düzenleyerek,
devletin gözetim ve desteğiyle,
mera ve yem bitkileri ekim alanları etrafında,
hayvancılık işletmelerini toplulaştıracağız.
Hazine arazilerini, ölçek ekonomisine uygun proje
uygulayacak müteşebbislere…
“Üret – Hak Et Projesi” kapsamında,
uzun süreliğine bedelsiz tahsis edeceğiz.
Gıda güvenliği konusunda halkımızın bilinçlendirilmesi için,
eğitim programları düzenleyecek,
Ziraat ve gıda mühendisi olan işsiz gençlerimizi,
muhataplarıyla buluşturarak,
Hem tarım ve hayvancılığımıza,
hem de istihdama imkan sağlayacağız..
Enerjide yerli ve yenilenebilir kaynaklara öncelik vererek,
arz çeşitliğini artıracak, dışa bağımlılığı azaltacağız…
Enerji teknolojisi üreten yerli firmaları,
çeşitli teşvikler ve kamunun sermayeye katılımı ile destekleyeceğiz…
Mevcut doğalgaz anlaşmalarını,
ulusal çıkarlarımız ve enerji stratejimiz çerçevesinde,
gözden geçirip gerekirse düzeltmeler yapmak için
harekete geçeceğiz…
Yenilenebilir kaynaklarla,
kendi elektriğini üreten konut ve işyerlerine,
vergisel istisnalar uygulayacağız…
Aziz Milletimiz,
Yediğimiz ekmeğin, soluduğumuz havanın,
içtiğimiz suyun değerini yeniden doğada bulacağız.
Ağzı olup dili olmayan hayvanlarımızı,
kendini koruyamayan ağaçlarımızı korumayı,
öncelik haline getiriyoruz.
Tüm yatırımlarda, doğayı koruma önceliğini arayacağız.
Ağaçların da, denizlerin de sözcüsü biz olacağız!
Kamu Özel İşbirliği ve Yap-İşlet-Devret modeli ile ihale edilen,
hasılat garantili projeleri gözden geçireceğiz,
milli menfaatlerimize aykırı hususlar tespit edilirse,
düzeltmek için harekete geçeceğiz.
Kamu-Özel İşbirliği Modeli ile ihale edilen projelerin,
devletin yatırım bütçesine dâhil edilerek,
TBMM denetimine tabi olmasını sağlayacağız.
Haberleşme altyapısındaki eksiklikleri tamamlayacağız,
internet erişiminin ülke genelinde yaygın,
hızlı ve ucuz olmasını sağlayacağız.
Alt gelir grubundaki vatandaşlarımıza ve,
genç üniversite öğrencilerine, ücretsiz haberleşme imkânı sağlayacağız.
TÜBİTAK’ı tekrar adına uygun şekilde,
bilimsel ve teknik araştırma yapan bir kurum haline getireceğiz.
İktidardakilerin kendileri için yaptığı sarayı araştırma ve bilim merkezlerinin bir araya toplandığı bir merkez haline getireceğiz.
Burada kuracağımız özel araştırma merkezleri ve sunacağımız cazip imkânlar sayesinde, yurtdışındaki bilim insanlarımızı Türkiye’ye çekerek tersine beyin göçünü destekleyeceğiz.
Aziz Milletimiz,
Eğitimde içler acısı bir haldeyiz ve buna bir son vereceğiz.
Gelişmiş ülke demek, çocuklarını iyi yetiştirmiş ülke demektir.
Mutlu toplum demek,
Çocuklarının aldıkları eğitim sayesinde,
geleceğinin kurtulduğunu düşünen,
anne ve baba demektir.
Her yeni Milli eğitim bakanıyla birlikte değişen,
eğitim politikaları ve bilime değil,
hurafelere kıymet veren yönetim anlayışı nedeniyle,
mevcut iktidar döneminde çok ağır bir yara alan eğitim sistemimizin,
acilen kapsamlı bir reforma ihtiyacı vardır.
Cumhuriyetimiz, yüreği vatan sevgisi ile dolu,
“fikri hür, vicdanı hür” nesillere ihtiyaç duymaktadır.
Türkiye’mizin uygar dünyada,
onurlu bir yer teşkil edebilmesi için evlatlarımızı,
bilgi çağının zorunlu kıldığı yetkinliklere kavuşacak şekilde yetiştirmeye mecbur olduğumuz bilinciyle,
okul öncesinden yükseköğretime kadar,
tüm eğitim kurumlarımızı,
daha yukarıya taşımaya kararlıyız.
Öğrencilerimizin, yaratıcı, özgür, eleştirel düşünebilen,
birlikte yaşama ve birlikte çalışma becerileri gelişmiş;
problem çözme, araştırma, sorgulama,
teknolojiyi etkili kullanma, analiz,
değerlendirme ve sentez yetkinliklerinin yanında,
milli değerlere sahip, insan haklarına,
doğaya ve çevreye duyarlı,
‘’İYİ birer insan’’ olarak yetiştirilmesini hedefleyeceğiz.
Eğitimde hedeflediğimiz yüksek standartları yakalayabilmek için,
ilk olarak, öğretmenlik mesleğini ve öğretmenlerimizi,
hak ettikleri konuma getirmemizin,
şart olduğunun da farkındayız.
Bu sebeple, mesleğine sevdalı, alanında iyi yetişmiş,
demokratik değerleri, sanat ve sporu,
bir hayat felsefesi olarak özümsemiş
öğretmenler yetiştirmeyi hedefliyoruz.
Bunun için, çok başarılı öğrencilerin tercih etmesini sağlayacağımız ‘’Öğretmen Akademileri’’ açarak,
öğretmen yetiştirmede yeni bir başlangıç yapacağız.
Öğretmenliği; akademik, malî, sosyal ve idarî düzenlemelerle, saygın ve cazip bir meslek haline getireceğiz.
Öğretmenlerin; maaş, ücret, sosyal haklar ve emeklilik
hakları açısından,
yıllardır bekleyen sorunlarını çözeceğiz.
Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verecek,
öğretmenlerin tamamını kadroya geçireceğiz.
Basiretsiz yükseköğretim politikaları sonucunda,
ülkemizin kanayan bir yarası haline gelen,
ataması yapılmayan öğretmenlerin atamasını,
norm açığını dikkate alarak yapacak,
norm fazlası olanlara yeni istihdam alanları oluşturacağız.
2-5 yaş arasındaki tüm çocukların gelişimini destekleyecek,
“Erken Çocukluk Bakımı ve Eğitimi Programı”nı (EÇBEP)
hayata geçireceğiz.
EÇBEP çerçevesinde, okul öncesi eğitim kadrosu ve,
fiziki imkânların devlet tarafından karşılanmasını,
yönetimlerinin ise, veli inisiyatif kooperatiflerince
yürütülmesini sağlayacağız.
Özel eğitim almaları gereken çocuklarımıza,
toplumdan ve akranlarından soyutlanmadan,
eğitimlerine devam edebilecekleri okul ortamını sağlayacağız.
Üstün zekâlı ve yetenekli çocuklarımızı,
eğitimleri boyunca takip edip bilim adamı,
sanatçı ve sporcu olmak üzere geleceğe hazırlayacağız.
Özel okulları nesnel şekilde denetlenen,
salt ticari kaygılar taşımayan,
öğretmen ve öğrenci alımında titizlenen ve,
verimliliğiyle rekabetçi kurumlar haline getireceğiz.
Mesleki ve Teknik orta öğretimi,
iş piyasasının nitelikli işgücü ihtiyacını karşılamak üzere,
yeniden yapılandıracağız.
Özel Teknoloji Meslek Liseleri kuracağız.
Yıllardır üniversite dünyamızın sırtında,
bir kambur olan YÖK’ü kaldıracak,
bilimsel çalışmaların önünü açacağız.
Üniversiteleri siyasetin güdümünden kurtarmak ve,
“bilim merkezleri”ne dönüştürmek için,
gerekli düzenlemeleri derhal yapacağız.
Üniversitelerimizin eğitim ve araştırma kalitesini,
bilimsel üretkenliğini, ulusal ve uluslararası rekabetçiliğini ve, toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilme kapasitesini yükselteceğiz.
Üniversiteleri bölerek, kadrolarına müdahele ederek,
İktidar güdümlü yapılara dönüşmesini,
asla kabul edemeyiz.
Son günlerde bölünen,
köklü ve saygın tüm üniversitelerimize dair,
alınan kararları iptal edeceğiz.
Yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin seçilmesi ile,
doçent ve profesör gibi akademik unvanların verilmesini,
nesnel ölçütler ve liyakat esasına bağlı hale getireceğiz.
Aziz Milletimiz,
Bir ferdimizin başı ağrırsa ülkemizin başı ağrır.
Milletin her ferdinin mümkün olan en iyi,
en kolay ve en yakın sağlık hizmetini alması, temel amacımızdır.
Sağlık hizmetlerine erişimin,
temel bir insan hakkı olduğu bilinciyle;
eşit, ulaşılabilir, verimli, kaliteli ve sağlık çalışanları ile,
hasta haklarının gözetildiği, bir sağlık hizmetleri altyapısı oluşturacağız.
Sosyal devlet anlayışı gereği,
koruyucu halk sağlığı hizmetlerinin,
ücretsiz ve kesintisiz olmasını sağlayacağız.
Genel sağlık sigortası kapsamında,
gelir testi uygulamasını gözden geçireceğiz,
ihtiyaç sahibi olanlardan sağlık sigortası primi almayacağız.
Emeklilerimizin sırtından,
“muayene ve ilaç katkı payı” yükünü kaldıracağız.
Aziz Milletimiz,
Söz verdiğimiz gibi,
İktidarımızın ilk 100 günü içerisinde,
Türkiye Dayanışma Fonu’nu kurarak,
vatandaşlarımızın ödeyemedikleri için,
bankalar tarafından tahsilat şirketlerine satılmış olan,
tüketici kredisi, kredili mevduat hesabı ve kredi kartı borçlarının,
en az %80’ini sileceğiz.
Düzenli geliri olmayan yoksul ailelere vereceğimiz “İYİ Kart” ile,
aylık net asgari ücretin yarısı tutarında,
düzenli gelir sağlayacağız.
Genç işsizlere, iş bulana kadar,
aylık 500 TL vatandaşlık maaşı bağlayacağız.
Emeklilere yılda iki kez bayramlarda,
1.500’er TL tutarında “İYİ Bayramlar İkramiyesi” vereceğiz.
İhtiyaç sahibi ailelerin yeni doğan çocuklarının,
36 aya kadar gıda ve temel ihtiyaçlarını karşılayacak
bir sistem kuruyoruz.
Tüm yoksul ailelerin çocuklarına,
Yükseköğrenimde karşılıksız eğitim bursu vereceğiz.
Ev sahibi olmak isteyen düşük gelir grubuna,
TOKİ aracılığıyla satın alma opsiyonlu kiralama yöntemiyle, peşinatsız ve taksitsiz ev sahibi olma imkânı sağlayacağız.
Bakıma muhtaç, kronik hasta ve yaşlılara sağlanan,
tedavi ve bakım hizmetleriyle, destekleri,
güçlendirip yaygınlaştıracağız.
Tip-1 diyabet hastası çocuklarımızın,
tanı ve tedavisinde kullanılan cihaz masraflarını,
SGK kapsamına alacağız.
Alt gelir grubundaki vatandaşlarımıza,
e-devlet hizmetlerinden yararlanabilmeleri için,
ücretsiz mobil internet erişim hakkı sağlayacağız.
Alt gelir gruplarının, en çok harcama yaptığı
barınma, gıda ve ulaşım alanlarında masraflarını düşürecek tedbirler alacağız.
Engelli, terör mağduru, eski hükümlü ve şehit ailelerinin istihdamına yönelik,
işverenlere sigorta prim desteği vereceğiz.
Bu grubun, 50 kişi ve üzerinde işçi çalıştıran iş yerlerindeki kontenjanlarını, %4’e yükselteceğiz.
Aziz Milletimiz,
Huzurlu ve güçlü bir toplumun çekirdeğini,
sağlıklı bir aile kurumunun oluşturduğu bilinciyle;
mevcut iktidar döneminde,
ülkemizde huzur ve güven ortamının kaybolması,
ahlaki yozlaşmanın artması, ve ekonomik güçlükler nedeniyle,
zarar gören aile kurumunun güçlendirilmesi amacıyla;
Düzenli geliri olmayan yoksul ailelere vereceğimiz,
İYİ Kart ile onlara aylık net asgari ücretin yarısı tutarında,
düzenli gelir sağlayacağız.
Aile kurumuna olan inanç ve güvenin artması,
ailede huzur ve refahının korunması amacıyla,
evlilik öncesi eğitim ve aile danışmanlık hizmetlerini yaygınlaştıracağız.
İş yaşamının, aile kurumu üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak üzere;
Ebeveynlere esnek çalışma saatleri imkânı tanınması için,
yasal düzenlemeler yapacağız.
Çalışan ebeveyn ile çocuğun birbirine yakın olması için,
kamu kurumları ile büyük özel sektör kuruluşlarında,
kreş ve çocuk bakım merkezlerini zorunlu hale getireceğiz.
Ülke çapında kreş hizmetlerinin yaygınlaştırılması için,
devlet, özel sektör, STK, üniversite ve yerel yönetimlerden oluşan bir “Kreş Ekosistemi” oluşturacağız.
Bu model çerçevesinde,
okul öncesi çocukların eğitim hayatına başlamalarında,
fırsat eşitliği sağlanacak.
Değerli Yol Arkadaşlarım,
Ben bu yola çıkarken, bu yolu,
kadınlar olmadan yürümem dedim.
Kadınlarımız da sesimi duydu, o günden bu yana,
benimle, bizimle bu yolu yürüyorlar.
Kadınlarımız bize kendileri için değil,
çocukları, eşleri ve vatanları için destek veriyorlar.
Son yıllarda, öyle hırpalandılar ki
“artık yeter” diye tavır koyuyorlar.
Kadınları üretken hale getirmeyen bir toplumun,
çağdaş dünyada, rekabet etmesinin imkânsız olduğu bilinciyle,
“Kadın Yükselmezse Alçalır Vatan” ilkesi çerçevesinde;
“Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı”nı,
yeniden yapılandırarak,
“Kadın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı”na dönüştüreceğiz.
Kadına yönelik şiddetin,
cinsel ve ekonomik istismarın önlenmesi ile,
muhtaç durumdaki kadınların desteklenmesi ve korunmasını,
en öncelikli sosyal politikamız yapacağız.
Kadınlarımız günün her saatinde,
sokaklarda tedirgin olmadan yürüsün istiyoruz,
Okuldan eve dönen çocuğunu,
endişe etmeden beklesin istiyoruz.
Kadın ve çocukların şiddete uğradıklarında,
bilgi ve hukuki destek alabilecekleri,
uzmanlaşmış personele sahip “Aile Danışma Merkezleri” kuracağız.
Şiddet gören kadının, sığınma evlerine yerleştirilmesi,
böylece evden uzaklaştırılıp,
ikinci bir kez cezalandırılması yerine,
şiddet uygulayan erkeğin,
oluşturulacak “Terapi Evleri”nde tedavi görmesini sağlayacak,
bir uygulamayı hayata geçireceğiz.
Tarımda sigortasız çalışan 18-40 yaş grubu kadınların,
sigorta primlerinin ilk 5 yılını,
devletin karşılamasını sağlayacağız.
Çocuklarımıza yönelik şiddeti,
ve her türlü istismarı engellemek için,
toplumsal duyarlılığı artırıcı çalışmalar yapacağız.
Çocuklara karşı işlenen suçların cezalarını ağırlaştıracağız.
Suça sürüklenen ve suç mağduru olan çocuklara yönelik;
yaşına, cinsiyetine, mağduriyet veya suça sürüklenme sebebine göre,
bireyselleştirilmiş rehabilitasyon programları uygulayacak,
uzman kuruluşlar oluşturacağız.
Sokağa terk edilmiş çocukların;
barınma, eğitim, rehabilitasyon, meslek edinme,
sağlık ve bakım olanaklarını iyileştirerek,
aile ve topluma yeniden kazandırılmalarını sağlayacağız.
Çocukluklarını yaşamaktan alıkoyan,
potansiyellerini ve saygınlıklarını eksilten,
fiziksel ve zihinsel gelişimleri açısından zararlı işlerde çalıştırılmalarını engelleyeceğiz.
Türkiye’nin en genç kitle partisi olan İYİ Parti olarak biz,
yaşadığımız toplumsal, ekonomik ve siyasal sıkıntılardan kurtulmanın ve hep birlikte,
güzel bir gelecek inşasının,
gençlerimiz sayesinde olacağına inanıyor,
ve onlara güveniyoruz.
Bize düşen görevin ise,
gençlerimizin taşıdığı potansiyeli,
açığa çıkarmalarına imkân sağlamak olduğuna inanıyoruz.
Bu amaçla;
Gençlerimize nasihat değil,
gençken hayatın tadını çıkarabilecekleri sosyal imkânlar,
iyi bir eğitim ve ardından iş sağlayacak politikalar üreteceğiz.
Gençlerimizin sosyal sorunlarının çözümünde,
yine gençlerin aktif rol almasını sağlayacağız.
Öğrencilik statüsü devam eden gençlerimizden,
girecekleri hiçbir sınav için sınav ücreti almayacağız.
25 yaşına kadar tüm üniversite öğrencilerine,
ücretsiz mobil internet ve konuşma dakikaları vereceğiz.
Öğrenim kredisi borcu olan gençlere borçlarını,
faizsiz ve 60 aya varan vadelerle,
yeniden yapılandırma imkânı sağlayacağız.
2000 yılından sonra emekli olan kişiler için,
“intibak yasası” çıkararak,
emeklilerimizin maruz kaldığı ayrışmaya son vereceğiz.
Yoksul veya kimsesiz yaşlıları,
mümkün olduğunca evinden ve sosyal çevresinden uzaklaştırmadan beslenme, barınma,
sağlık ve temizlik ihtiyaçlarını karşılamak için,
“mutlu yaşam merkezleri” kuracağız.
Bakıma ihtiyacı olan, elleri öpülesi yaşlılarımıza,
nerede istiyorlarsa orada,
bakım imkanlarını sunacak bir sosyal hizmet programı oluşturacağız.
Demokrasinin işlemesi için,
olmazsa olmaz birer araç olarak gördüğümüz
sivil toplum kuruluşlarının,
tümüne eşit şekilde yaklaşacak,
onlarla sürekli iletişim halinde olacak,
politikalarımızı şekillendirirken,
her türlü eleştiri ve taleplerini dikkate alacağız.
Dernekler ve Vakıflar Kanunlarını,
demokratik toplum düzeninin gerekleri ve,
güncel ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden düzenleyeceğiz.
Anadolu coğrafyasında,
tarihi ve vazgeçilmez bir yeri olan vakıf kültürünü,
yeniden canlandıracağız.
Toplumsal sorunların çözümü ve yardımlaşmada,
vakıfların etkinliğini artıracağız.
Aziz Milletimiz,
Çocuğu engelli bir ana babanın duası,
nedir biliyor musunuz?
“Beni evladımdan önce alma Yarabbim” derler.
Çünkü kendileri olmayınca,
evlatlarının sahipsiz kalacağını bilmek,
onları çaresiz bırakıyor.
Buna asla izin vermeyeceğiz.
Tüm engelli çocuklarımız,
devletimizin emanetinde olacaktır.
Engelli vatandaşlarımızın eğitim,
istihdam ve bağımsız yaşama hakkı başta olmak üzere,
tüm insan haklarına,
eksiksiz sahip olmalarının önündeki
tüm engelleri kaldıracağız.
Engelli vatandaşlarımızla ilgili politikalar üretirken,
Mutlaka, onların da,
karar süreçleri içinde yer almasını sağlayacağız.
Engelli vatandaşlarımızın bir araya gelip,
bilgi ve becerilerini artırabileceği,
spor yapıp yeteneklerini geliştirebileceği,
sosyalleşebileceği “Özel Yaşam Merkezleri” kuracağız.
Engellilerin, hayata ve işgücüne katılmalarını sağlamak,
dört duvar arasına hapsolmalarını önlemek için,
engellilerin erişilebilirlik ve ulaşılabilirlik imkânlarını artıracak, hukuki ve teknik düzenlemeler yapacağız.
Engellilerin başta kent içi ulaşım olmak üzere,
her türlü imkan ve altyapıdan faydalanmalarını sağlamak için, evrensel tasarım modelini hayata geçireceğiz.
Vatan için can veren şehitlerimizin yakınları,
kutsal emanetlerimiz,
vatan için kanını döken gazilerimiz baş tacımızdır.
Bu sebeple;
‘‘Şehit Yakınları ve Gaziler Kanunu’’nu çıkartarak,
bu vatandaşlarımızın haklarıyla ilgili,
mevcut mevzuattaki dağınıklığı ortadan kaldıracak,
mağduriyetleri gidereceğiz.
Şehit yakını maaşlarını, asgari ücret seviyesine yükseltecek,
iş kurmak isteyen şehit eş ve çocuklarına
hibe desteği sağlayacağız.
Şehit yakını ve gazilerimizin konut sıkıntısını çözecek,
üniversiteye giden çocuklarının,
tüm masraflarını karşılayacağız.
Gazilerimizin, SGK ile anlaşmalı tüm sağlık kuruluşlarından,
ücretsiz hizmet almasını sağlayacağız.
Tüm kültür ve sanat faaliyetlerinin önündeki,
görünmez engelleri kaldıracağız.
Başta futbol federasyonu olmak üzere,
tüm spor federasyonlarında,
sporcuların söz sahibi olacağı
mekanizmayı hayata geçireceğiz.
Spor severler! Gözünüz aydın,
passolig uygulamasını kaldıracağız.
Milli bayramlarımızı,
dünyanın ülkemize aktığı festivallere çevireceğiz.
19 Mayıs tüm dünya gençlerinin,
23 Nisan tüm dünya çocuklarının,
devlet başkanlarının da çocuk ve torunlarıyla davet edileceği, sokaklarımızın panayır yerine döneceği,
29 Ekim tüm demokrasi fikrine inananların
festivalleri olarak,
dünyanın ülkemize gelmek isteyeceği biçimde kutlanacak.
Aziz Milletimiz, Değerli Yol Arkadaşlarım,
Ülkemizin üzerindeki karamsarlık örtüsünü kaldıracağız.
Bizler, her zamankinden daha güçlü bir biçimde,
birbirimize bağlanmak,
Birbirimize inanmak gerektiğine inanıyoruz.
Çünkü, yeni dünya sistemi,
bölmek, dağıtmak ve yok etmek üzerine kurulu.
Eğer insana ve topluma değer veriyorsanız,
güçlü bir millet bağınız varsa,
bu sistemin karşısında varlığınızı sürdürebilirsiniz.
Eğer, birlik ve beraberliğinizi,
sağlam bir temel üzerine bina etmişseniz,
büyük ve köklü bir tarihiniz olduğu gibi,
uzun ve sağlam bir geleceğiniz olur.
Her geçen gün, daha büyük kalabalıklarla
yürüyüşümüz;
Milletimiz için bir demokrasi yürüyüşüdür.
Devletimiz için bir itibar yürüyüşüdür.
İnsanımız için bir özgürlük yürüyüşüdür.
Bu bilinçle,
Teşkilatımızın, il başkanından ilçe başkanına,
Milletvekili adayımızdan,
gönlünü bizden yana koyan herkese kadar,
gece gündüz çalışıp,
milletimizi refaha çıkarıncaya kadar
yorulmayacağınızdan eminim.
Sizlerin azim ve cesaretiyle,
Milletimizin desteğiyle,
Başaracağız İnşallah.
Hepimiz birlikte başaracağız.
İYİ Parti, deneyimli ve yetkin,
genç ve enerjik tüm kadrolarıyla…
Ülkemizin ve milletimizin içinde bulunduğu karamsar,
kaotik ve en önemlisi de,
geleceğe olan inancın kaybedildiği,
durumdan çıkarılması için…
Yeni dünyanın gereklerine uygun,
bir çözümler “sözleşme”siyle,
ülkeyi yönetmeye hazırdır….
Ülkemizdeki olumsuz iklimin,
olumluya dönmesi için…
Aziz milletimizin yüzünü,
güneşe döneceğine inanıyorum…
İYİ’lerin ve İYİ’liklerin kazanması için,
Aziz milletimizin…
Benim, Türkiye’nin ilk kadın cumhurbaşkanı olmamı, ve,
liderlik ettiğim İYİ Parti’yi,
destekleyeceğine yürekten inanıyor,
Bütün ülkemizi kucaklayan teşkilatım adına,
saygı ve muhabbetlerimizi sunuyorum…
Yolumuz açık olsun.
Sağ olun, var olun.
HKP ANKUT: Emperyalist Haydudun sadık hizmetkârları ve onun BOP Taşeronları
24 Haziran’da yapılması planlanan baskın seçim için tüm koşulları yerine getirmesine rağmen YSK ve Yargıtay tarafından seçimlere girişi engellenen, YSK’ya yaptığı itiraz da reddedilen Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) seçimlere yönelik tavrını açıkladı.
HKP seçim haklarının elinden alınmasını AİHM’e taşıdı. Henüz AİHM’den bir karar gelmedi.
HKP 24 Haziran için “Meclisteki, her biri de efendileri ABD’ye sadakat yarışında öne geçmek için çabalayan Amerikancı Beşli Çete’ye, doğaldır ki bizden oy olamaz. Meclis dışındaki, AKP’giller gibi ABD Yeşil Kuşak Projesi’nin ürünü ve Bosna paralarını iç eden Molla Necmettin yetiştirmesi, Sivas-Madımak kasaplarından Karamolla’nın partisine de zinhar bizden oy olamaz. 1969’dan bu yana istikrarlı bir biçimde CIA Sosyalizmi yapan ve durup dinlenmeksizin pervaneler gibi dönen Bin Kalıplı ya da Binbir Surat Perinçek’in İP’ine de bizden oy olamaz” dedi.
HKP Genel Başkanı Nurullah Ankut’un bu konudaki açıklaması şöyle:
Meclisteki, her biri de efendileri ABD’ye sadakat yarışında öne geçmek için çabalayan Amerikancı Beşli Çete’ye, doğaldır ki bizden oy olamaz.
Meclis dışındaki, AKP’giller gibi ABD Yeşil Kuşak Projesi’nin ürünü ve Bosna paralarını iç eden Molla Necmettin yetiştirmesi, Sivas-Madımak kasaplarından Karamolla’nın partisine de zinhar bizden oy olamaz.
1969’dan bu yana istikrarlı bir biçimde CIA Sosyalizmi yapan ve durup dinlenmeksizin pervaneler gibi dönen Bin Kalıplı ya da Binbir Surat Perinçek’in İP’ine de bizden oy olamaz
Burada belki arkadaşların bir bölümünün aklına şöyle bir soru takılabilir:
İyi de 16 yıldan bu yana işlemediği suç kalmamış, Laik Cumhuriyet’i yıkmış, yargıyı, orduyu, eğitimi, bitirmiş Kaçak Saraylı Reis’in AKP’giller’inin yaptığı bunca kötülükten şimdi olsun kurtulabilmek için CHP’ye ve onun adayına da mı oy verilemez?
Evet, arkadaşlar; bizce verilemez…
Sorosçu Kemal Efendi’nin Eski CHP’yle hiçbir benzerliği kalmamış Yeni CHP’sine; Mustafa Kemal ve Kuvayimilliye düşmanı Sorosdaroğlu’nun, TR-705’in, Bekaroğlu’nun, Kaftancıoğlu’nun ve benzerlerinin tepesini tuttuğu Yeni CHP’ye de oy verilemez.
Bu yönetim Laikliğin içtenlikli savunucusu değildir.
Hatırlarsınız, daha birkaç yıl önce Kemal Efendi, “Ben Laiklik tehlikededir diyemem.”, demişti. Bu yönetici ekip, Mustafa Kemal ve Kuvayimilliye’den, Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın zaferinden nefret ettiği gibi, bu savaşın komutanlarını Ermeni, Pontus, Süryani ve Dersim Katliamcılığıyla da suçlar.
Oysaki bunların tamamı emperyalist bir yalandan ve savaş propagandasından ibarettir…
Yine hatırlarsınız; Sorosçu Kemal, “Biz 30’ların, 40’ların CHP’si değiliz.”, diyerek “arif olan anlar ne dediğimizi” havasında kendilerinin Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin ve silah arkadaşlarının kurduğu CHP’yle zerre miktarda olsun ilgilerinin bulunmadığını itiraf etmişti.
Kaldı ki bunlar, 2010’dan bu yana AKP’giller’e ve onun Kaçak Saray’da mukim Şefine karşı samimi anlamda bir muhalefet yapmamaktadır. Göstermeliktir bunların yapıp ettiği.
16 Nisan Referandumu’nu Tayyip, yüzde 47’yle kaybetmişti esasında. Yüzde 53 oranındaki oyumuzla biz “Hayır” cephesini oluşturanlar kazanmıştık. Tayyip son anda, oylar sayılmaya geçildiği zamanda YSK’ye bir kanunsuzluk yaptırttı. Sandık Kurulu Başkanlığının mührünü taşımayan zarflardaki oy pusulalarının da geçerli olacağı şeklinde bir kanunsuz karar çıkarttı.
Oysa böyle bir karar alma yetkisi kesinlikle yoktu YSK’nin. YSK, Seçimlerin Temel Hükümlerine İlişkin Yasa koyamazdı Sadece yasama örgütünün çıkarmış bulunduğu yasalar çerçevesinde, yani onları uygulayarak seçim sürecini yürütmekle görevliydi.
Fakat Tayyip’in bir emri üzerine kanunsuzluğa yöneldi, yukarıda andığımız kararı çıkardı…
Bu karar doğrultusunda da, sosyal bilimcilerin değerlendirmelerine göre 2 buçuk milyon civarındaki sahte oy geçerli sayıldı ve Tayyip bu şekilde, kıl payı da olsa kendini kazanmış gösteretebildi.
Gerçek bir muhalefetin bu “Tam Kanunsuzluk” karşısında yapması gereken neydi?
Bu Referandumun meşruiyetini ve geçerliliğini zinhar tanımamak. Dolayısıyla da Tayyip’in Devlet Başkanı sıfatını tanımamak, onun attığı tüm imzaların yok hükmünde olduğunu ilan etmek.
Fakat Sorosçu Kemal bunun tam tersini yaptı, hatırlayacağımız gibi. Kanunsuzluğun yapıldığı günün akşamı televizyonlara çıkarak bu sahtekârlığı kabul edip geçti. Halk kitlelerinin de YSK önünde toplanarak kanunsuzluğu protesto etmelerini engelledi. Ve hatta, “oraya gitmeyin, orada silahlı adamlar var”, diyerek AKP’giller’in yapmak istediği korkutma ve sindirme politikalarına, dolaylı biçimde de olsa destek atmış oldu.
Demek istediğimiz; bunların yaptığı muhalefet değil, muhalefetçilik oyunudur.
Zaten seçimler de baştan sona bir hileden, bir düzenden, bir kandırmacadan ibarettir. Aslında sandıklardan her seferinde, 1950’den bu yana hep ABD’nin istediği çıkarılmaktadır.
Yani işin aslında, ABD seçmektedir, Türkiye’de kimin kendisine piyonluk edeceğini…
Halkımızsa bu oyunda, farkına varmadan, figüranlar olarak yer almaktadır. Ve hatta kullanılmaktadır, bilmeden ve istemeden de olsa…
Bu Amerikancı Yeni CHP’nin Devlet Başkanı adayı Muharrem İnce Efendi’ye de mi oy veremeyiz?
Evet…
Bunun da TESEV’ci, Sorosçu Kemal’in diğer CHP yöneticilerinden, Amerikancılık açısından herhangi bir farkı bulunmamaktadır.
Birkaç gün önceki bir konuşmasında ne diyor, bu İnce Hafız?
Aynen şunu:
“Amerika Birleşik Devletleri’yle sorunlarımız var. Ama Amerika Birleşik Devletleri bizim müttefikimiz. Kararlı bir şekilde Bosna’da, Kosova’da nasıl işbirliği yaptıysak, aynı konularda sürdüreceğiz.”
Bosna’da, Kosova’da ne yaptı ABD, onun NATO’su ve tabiî Türkiye?
O güne dek birbirleriyle hiçbir etnik sorun yaşamamış bulunan Yugoslavya’yı oluşturan milliyetleri önce birbirine karşı kışkırttı, düşmanlaştırdı, saldırganlaştırdı; sonra da saldırgan emperyalist NATO Ordusuyla bu ülkeye saldırarak tam yedi parçaya böldü, Yugoslavya’yı. Yüz binlerce masum insanın canına kıydırttı. Halkları da 10 yıllar boyu sürecek bir kin ve nefretle doldurarak birbirlerine karşı düşman kıldı.
ABD Emperyalist Haydudu ve onun sadık amigosu AB Emperyalist Çakalları dünyanın neresine el atarlarsa oralara ölüm meleği de onlarla birlikte gider. Ve gittikleri yerleri kana, ateşe, zulme ve acıya boğar. Cehennemin en koyu dumanlarının tüttüğü yerler haline getirir.
İnsan olmak, tabiî namuslu ve bilinçli insan olmak, bu emperyalist çakallara karşı olmak demektir. Onlara “ülkemizden, bölgemizden defolun, kan dökücü, insanlık düşmanı zalimler!”, diye haykırabilmektir.
Yeni CHP’nin İnce Efendisi ne diyor?
Bunun tam tersini: Bosna’da, Kosova’da yaptığımız gibi omuz omuza vererek BOP’un uygulama bekleyen diğer ülkelerini de cehenneme çevirelim, parça parça bölelim ve senin projeni hayata geçirelim, diyor.
Yine 2 gün önceydi, sanıyoruz. Yaptığı bir konuşmada ne demişti?
Şunu:“Yıl 1980; Türkiye’nin milli geliri 2 bin dolar, Güney Kore’nin de 2 bin dolar. Asya krizi oluyor, Kore iflas ediyor. Devlet 5 büyük şirketi çağırıyor. ’Rekabet etmeyeceksiniz, dünyayla rekabet edeceksiniz’ diyor. 5 şirketin şimdiki ihracatı 250 milyar dolar. Şimdi milli gelir 30 bin dolar. Türkiye’de ise 7 bin dolara düştü. Bir de Venezuela var. 300 milyar varil petrol üretiyor ama devlette tek adam var. Petrolün gelirini halka aktarayım, halk üretmesin; diyor. Halk üretmemiş ve sonunda üretmeyen ekonomi çöküyor. Şu anda en büyük petrol üreticisi Venezuela, tuvalet kağıdı alamıyor. Aklımızı başımıza alırsak Güney Kore oluruz ama bedava yaşamaya çalışırsak tuvalet kağıdı bulamayız. Karar sizin” (http://www.hurriyet.co
İnce Efendi!Sen ne çok hainmişsin böyle yahu…ABD’nin Latin Amerika’daki düşman ilan ettiği en onurlu üç ülkeden biri olan (Küba, Bolivya, Venezuela) Venezuela’ya saldırıyorsun.ABD de Ölümsüz Devrimci Chavez’in iktidara geldiği günden bu yana Venezuela’ya saldırıyor, hatılrlayacağımız gibi arkadaşlar…
11 Nisan 2002’de de işverenler örgütünün Amerikanofil bir hainin liderliğinde faşist darbe yaptırttı, Chavez’e karşı CIA, hatırlanacağı gibi.
Fakat Venezuela Halkı, gerçek dostlarının kim olduğunu öğrenmişti artık. Sokaklara döküldü, faşist darbecilere başkaldırdı. Faşist darbecilerin el koyduğu Devlet Başkanlığı binasını kuşattı. Ve çaresiz kalan Amerikancı CIA yönetimindeki hainler, kaçmakta buldular kurtuluşu.
Venezuela Halkı, Chavez ve yoldaşlarını yeniden iktidara taşıdı…
Bir doğa kanseri sonucu aramızdan ayrılan Ölümsüz Devrimci’nin yerine en yetenekli ve en yiğit öğrencisi Nicolas Maduro Yoldaş başkanlığa getirildi.
Yine hatırlanacağı gibi, çok kısa süre önce yapılan sçeimlerde Maduro Yoldaş yüzde 67.7 oranındaki oyla yeniden Devlet Başkanlığına seçildi.
Halkın böylesine sevgisini, saygısını ve güvenini kazanmış bir liderdir, Maduro Yoldaş.
Hiç utanıp sıkılmadan Sorosçu Kemal’in İnce Efendi’si, ABD Emperyalist Çakalına şirin görünebilmek için Maduro Yoldaş’a ve onun ülkesi Venezuela’ya saldırıyor.
Chavez liderliğinde başlatılan ve Maduro Yoldaş’ın liderliğinde sürdürülen Bolivarcı Devrim’in Venezuela Halkına neler kazandırdığının zerre miktarda olsun bilgisine sahip değil, bu Amerikanıfil İnce Vatandaş. Sanıyor ki orada devrimci yönetim petrol gelirlerini halka, “alın yiyin, çarçur edin” diye veriyor…
Oysa o gelirlerin tamamı halka iş sahibi olması için kurulan altyapı yatırımlarına gidiyor.
Yine bilindiği gibi Chavez Yoldaş devrimin zaferiyle birlikte tam sonuçlu bir toprak reformu yaptı ülkede. Parababalarının tekelindeki toprağı kamulaştırarak üretmen halka dağıttı.
Yediden yetmişe Venezuela Halkını ilköğrenimden üniversiteye kadar eğitmek için eğitim seferberliği başlattı. Okumaz yazmaz kimse bırakmadı ülkede. Sağlığı herkes için eşit ve parasız yaptı. Hatta ülkede dişi çürük, ağız yapısı hastalıklı insan bile bırakmadı…
Gönüllü ve parasız hizmet veren Kübalı doktorların verdikleri emek sonucu tüm ülke insanlarının dişleri sapasağlam ve pırıl pırıl oldu.
Devrimin Venezuela Halkına kazandırdığı olumlulukları burada saymaya kalksak sayfalar tutar. Tüm bunlara ilaveten, Chavez liderliğindeki Bolivarcı Devrim, Venezuela’yı eskiden olduğu gibi sıradan faşist diktatörlükler ülkesi olmaktan çıkardı. Dünyanın en onurlu, en saygı duyulan ülkeleri seviyesine yükseltti.
Hemen yakınındaki, insan soyunun başbelası ABD Emperyalist Çakallarına ve onların saldırganlıklarına karşı yiğitçe, pervasızca meydan okuyor, bu yoldaşlarımız.Ama Sorosçu Kemal’in İnce Muharrem’i bu onurdan nasiplenmediği için bilmez bunun değerini.
Gelelim Kore’ye…Güney Kore, ABD Haydudunun Uzakdoğu’daki İsrail’idir. Bağımsızlığı ve ulusal onuru yoktur. 1950 sonrası ABD hegamonyasına girdiği için doğal dinini bile koruyamamış, halkının yüzde 35 ila 40 civarında olan bölümünün Hıristiyanlaşmasına yol açmıştır. ABD’nin yarı sağık, yarı sarhoş emperyalist saldırgan ordusunun işgali altındadır, bir anlamda.
Ulusal gelirindeki artış meselesine gelirsek; ABD Haydudu bizim gibi, benzerimiz Ortadoğu ülkeleri, Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri gibi ülkeleri Kapitalizmce gerilik batağında tutarken; Kore ve Tayvan’ın gelişmesine, modern teknolojiyle üretim yapan ülkeler haline gelmesine yardımcı olmuştur.
Bizleri rahatça sömürüp ülkelerimizi talan edebilmek için, Kapitalizmce gerilik konağında tutmuştur, dikkatlice.Oysa oraların gelişmesine yardımcı olmuştur. Neden?Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin içinin boşaltılarak çöküşünün sağlanabilmesi için…Bu komünist ülke halkalrına şu mesaj verilmek istenmiştir:Bakın, sizin birer parçanız olan Tayvan ve Güney Kore, Kapitalist Sistemle nasıl gelişip ileri teknolojiyi yakaladı. Sizse komünist olduğunu için verimsiz bir ekonomiye sahipsiniz.
İşte bu propagandayla Çin ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin içinin boşaltılıp birer karşı devrimle art arda yıkılmaları ve kendilerine teslim olmaları amaçlanmıştır.
Ulusal onurdan yoksun olan İnce Efendi, Kim Jong Un Yoldaş’ın, dünyanın Emperyalist Haydut Devleti ve onun bunak, faşist Trump Yönetimi karşısında nasıl pervasızca meydan okuduğunu, milim miktarda olsun geri adım atmadığını göremez, anlayamaz… Bu onurlu duruşun kıymetini bilemez…Çünkü İnce Muharrem Efendi de ABD’nin sıradan piyonları, kuklaları arasındadır…
Yukarıda andığımız sözleriyle de efendisi ABD’ye ne kadar sadakatle bağlı olduğunu ve onun düşman bellediklerine, kendisinin de aynı miktarda düşman olduğunu göstermek, böylece de yalamalık ederek göze girmek istemiştir.İğrenç, mide bulandırıcı burjuva siyasetçi numaralarıdır bunlar.Tabiî ki bizim ellerimiz böylesi sefalet düzeyine inmiş ABD hizmetkârlarına oy vermeye gitmez.Bir de ne diyor, İnce Efendi?“Devr-i sabık yaratmayacağız.”
Yani AKP’giller’in ve onun Büyük Şefi’nin işlemiş oldukları binbir suçun hesabının sorulmasının takipçisi olmayacağız…Vatana ihanet dahil, Laik Cumhuriyet’i yıkmış olmaları dahil, yargıyı, orduyu, eğitimi, hemen tüm devlet kurumlarını çürütüp çökertmiş olmaları dahil, Feto’ye en büyük yardım ve yataklık etmiş olmaları dahil, ve yüz milyarlarca dolarlık kamu malını zimmetlerine geçirmeleri dahil, onların hiçbir suçunun üzerine gitmeyeceğiz…Oh, ne âlâ memleket… Salçasından da koy…Peki sen ne iş yapacaksın, İnce Efendi?ABD’ye piyonluk. BOP’ta taşeronluk ha?Yazık be! Yazık!..
Daha önce de söylediğimiz gibi 24 Haziran’daki Amerikanofillerin seçim oyununun sonucu ne şekilde belirlenirse belirlensin, senin payına ölümlerden ölüm beğenmek düşecektir.
ABD’nin Türkiye’yi üç parçaya bölünmüş gösteren BOP Haritasının uygulanma süreci devam edip gidecektir.
Şu anki göstermelik yarışta bulunanların tamamı BOP’çudur, NATO’cudur, Amerikancıdır, Parababaları yandaşıdır. Yani TÜSİAD’cıdır, MÜSİAD’cıdır, TİSK’çidir.
Bunlardan sana herhangi bir fayda gelmez. Vatana millete de bir fayda gelmez. Bunlar kendi iradeleriyle düşünüp davranamazlar. Tamamının ipleri ABD Emperyalist Haydut Devletinin elindedir.
Bu ipli kuklaların bir teki olsun güvenilir değildir… Bu sebeple de biz bunların tamamına karşı uzlaşmaz bir mücadele içindeyiz ve devrimci hattımızın bağımsızlığını kararlılıkla, titizlikle ve tüm gücümüzle savunmaya devam edeceğiz. Bizim mücadelemiz bu yöndedir. Yaşasın Antiemperyalist, Antifeodal ve Antişovenist Demokratik Halk Devrimi Mücadelemiz!Kahrolsun ABD-AB Emperyalist Çakalları ve onların bölgemizdeki, ülkemizdeki her boydan ve soydan işbirlikçileri, piyonları, hizmetkârları! Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!