Alkışlamamak mümkün mü?
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ
davutgulec@hotmail.com
Son yıllarda ve günlerde, Türkiye üzerine ‘cemaat-tarikat’ gibi yapılanmalar ile oyun oynayan ve tezgah yapanlar dikkat çekmeye başladı.
Dinimiz, Kuran-ı Kerim ve Allah’ın emirleri her şeyi ortada.
Ama birileri ‘kirli siyaset, ticaret, sapık yapılanmalar’ını bazen ‘geç kalındığı’ için, bu konuda devam ettiriyor. Okumayan, öğrenmeyen, kulaktan dolma ve safsatalar ile yaşamaya çalışanlar, birilerinin ekmeğine yağ sürüyor.
Zaten en büyük cehalet, yobazlık, gericilik bu.
Dünya, uzay savaşları, bilim-ilim, fen-matematik, yerli üretim, ihracatla uğraşırken biz tüketim ve birilerine sürekli el açan toplum olmakta ısrar ediyoruz.
Kayseri Polis Meslek Eğitim Merkezi (POMEM) 21. Dönemde 622 mezun verdi. Ben Kayseri Polis Okulu olarak açıldığı günden son yıllara kadar bu mezuniyet törenlerini yakından takip ettim.
Son törende 1. Sınıf Emniyet Müdürü olan Okul Müdürü Metin Tanrıver, genç meslektaşlarına altın öğütler verdi, aileleri, ve törene katılanları uyardı. Elbette Tanrıver’in bu sözlerinden; hainler, kirli ilişkiler içinde olanlar, terörün destekçisi ve işbirlikçileri ile çarpık yapılanmalar rahatsız olacak, olmuşta.
“Gerek meslek, gerekse sivil hayatınızda asli görevlerinizden olan; yoksula, düşküne, garibana, yardıma muhtaç olanlara hizmet etmeyi, kendinize düstur edineceksiniz. Sevgili gençler, herkesin mutlaka bir hedefi olmalıdır. Hayatınızın sonunda nerede olacağınızı bilmek istiyorsanız, nereye gittiğinizi bilmek zorundasınız. Bu nedenle meslek hayatınızda kendinize doğru hedefler belirleyin. Hedefe ulaşmada, aldığınız eğitim, iradeniz, azminiz ve kararlılığınız size yol gösterecektir. Önünüze belki bir sürü engel çıkacak, bocalayacak, zorlanacak, tökezleyecek fakat asla yılmayacak, pes etmeyeceksiniz. Başarılı olma adına dikilecek, dik duracak, engelleri bir bir aşacaksınız.
Dürüst olacaksınız, kimsenin hakkını yemeyeceksiniz, kimsenin hakkını da kimseye yedirmeyeceksiniz. Hakkınızı da haddinizi de bileceksiniz. Amirlerinize, üstlerinize, meslektaşlarınıza, ailelerinize ve halkımıza saygılı olacaksınız. Hiçbir kimse ya da örgüte, hele hele hiçbir cemaate ya da tarikata, hiçbir şıha ya da şeyhe bağlı olmayacaksınız. Bağlı olacağınız tek bir yer vardır, o da devlettir. Hiç kimseye devlete el kaldırtmayacaksınız, devlete laf söyletmeyeceksiniz. Devlete yan baktırmayacaksınız. Devlete isyan eden hainleri top yekun imha edeceksiniz. Gücünüzü mutlaka adaletten, hukuktan, haktan ve halktan alacaksınız.”
Kayseri POMEM Müdürü Metin Tanrıver’in bu sözleri uzun süre alkışlandı. Zaten alkışlanmayacak gibi değil. Bende alkışlıyorum ve aynen bu sözleri bir sivil vatandaş olarak tekrarlıyorum. Ağzına sağlık müdürüm. Bu ülkenin sizler gibi bürokratlara, Devletine, milletine, kanunlarına bağlı insanlara ihtiyacı var. Zaten ‘Devlet ahlakı, terbiyesi, adamlığı da’ buradan geliyor. Her zaman yüreğimiz sizinle.
Büyük önder ve lider Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, neredeyse bir asır önce bu konuda ne mücadele vermiş.
“Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır” diyerek hem tarihe hem de bugünlere ışık tutan altın sözlerini söylemiş.
Biz Türkler, tarih boyunca esareti kabul etmemiş, hürriyet ve istiklâl için mücadele etmişiz.
İstiklâlden mahrum bir millet zaten medenî insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz ve kaçamaz.
İşte tarihe altın harflerle geçen Büyük önder Atatürk’ün bazı o sözleri.
‘Milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.
Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.
Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.
Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.
Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.
Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.
Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir.’