‘Ah keşke’ demeden..(15) (Köşe yazısı 14.04.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ
davutgulec@hotmail.com
Referandumla ilgili sosyal paylaşımda çiviler iyice çıkarken ‘ah keşke dememek’ için bazı seçtiğim son paylaşımları yayınlıyorum.
*Kayseri’de bir caddeye Erbakan adını veremediler ama bütün caddeleri Erbakan resimleri ile donattılar! (Not: Bu paylaşımdan önce Büyükşehir Belediye Meclisi bir caddeye adını vermiş)(Mahmut Arıkan)
*Her köşe, her duvar, her direk yasa dışı olmasına rağmen ‘Evet’ pankartlarıyla, afişleriyle dolu… Vatandaş soruyor: Bu israf, bu hukuksuzluk neden? Kamunun kaynaklarını heba edenlere, kamu kaynaklarıyla siyaset yapanlara halkımız hakkını helal etmeyecek…(Çetin Arık)
*Yurt dışı kayıtlı seçmen sayısıyla kullanılan oy sayısı birbirini doğrulamıyor. Eğer % 60’larda bir oy aldıysa bunlar Avrupa papazı bulmuş demektir. Bu işler keşkeyle yürümüyor, biliyoruz. Ama keşke elimizde bir sihirli değnek olsaydı: CHP’yi kapatıp Tayyip’i maden ocağında çalıştırsaydık! (Elif Eylül Aybasoğlu)
*Hiç kimsenin ilgisine ihtiyaç duymadığın gün olgunlaşırsın, hiç kimseden beklentiye girmediğin gün yara almazsın ve hiç kimseye bağımlı kalmazsan kazanırsın…(Ayten Uzak Özsoy)
*Milletin adamı Erdoğan ise Allah’ın adamı kim? (Ali İhsan Öztürk)
*Gençlere bak sizi istemiyorlar diyorlar. Allah aşkına kaç tane 18 yaşında genç seçilebilir bir düşünün. Ha eğitimi yarıda kesilecek vs. Haklısınız ama oranladığımızda önemli olmadığını göreceksiniz, anayasayı düzenleyenlere laf vermeyelim diye düşünüyorum. Bu anayasada hayır demek için çok sebep var, 18 yaş bunların içinde zaten uygulamada çok geçerli olmayacak olanı, gündemde tutmayalım. 3 tane 18 y da milletvekili olması mı sorun yoksa bu anayasanın eyalet sistemine Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile olanak vermesi mi? Mesela …(Sema Karaoğlu)
*Eyalet sisteminden 1864 yılında vilayet sistemine Osmanlı neden geçmişti? (Seyit Burhanettin Akbaş)
*18 maddenin 13 ünde Cumhurbaşkanı geçiyor. Mübarek “anayasa”değil,”egoyasa”. Yoksulluk sınırının altında maaş alan insan da* “daha güçlü Türkiye” için evet veriyormuş. Adamın yaşamaya mecali kalmamış, nerdeyse aldığı nefesten vergi alacaklar adam hala “daha güçlü Türkiye” olacağına inanıyor.. Artık Nato önemli toplantılara Türkiye’yi çağırmıyor. Sanırım gözden çıkarıldık. Sandıktan evet çıkar, Nato’dan da çıkartılırsak, seyreyleyin siz artık kayan yıldızları değil, tepemize yağacak bombaları sayarsınız.. (Özlem Uğur)
*Kayserili bakana soruyorlar. Saadet partililer Erbakan’ın referandumda evet için afişlerde gösterilmesine kızıyorlar diye soran gazeteci bayana ‘Erbakan onların malı mı ki’ diye cevap veriyor. Bu bir Bakana değil her hangi bir insanın bile vereceği daha nazik cevap bulabilirdi. Peki kendisine sorsalar siz kimin nesisiniz? derlerse hoşuna gider mi? (Duran Soyuğur)
*”Ahmet Necdet Sezer’den apartman görevlisi dahi olmaz.” diyen makaracı Egemen Bağış’a apartman görevlisinden kapak; insanlar bize evlerini emanet ediyor, sana hırsız diyor” (Barış Çağdaş Doğan)
*24 milyon icralık dosyanın olduğu ülkede nasıl evet vereceğim .(Havva Erdoğan)
*Katil Amerika defol vatanımızdan, yurdumuzda, güzelim ülkemizden. Üslerinle defol (Tolga Yılmaz)
*Başkan ve bakanlar görevde oldukları sürece dokunulmaz ve yargılanamaz. Görev bitince ölünceye kadar dokunulmaz yargılanamaz. Öldükten sonra da yargılanamaz. Bunun adı nedir?.(Haydar Rayman)
*Saadet Partisi Genel Başkanını kendi kirli emellerine alet etmelerini kendilerine yakıştırıyorlar ya. Ne acınacak duruma düştüklerinin farkında bile değiller. Arkadan hançerleyip üzerine sığınmaya çalışıyorlar ya. Kızaracak Yüz kalmamışsa ne yapalım. (Mustafa Şahin)
*Tayyip bey, seni içeriden o yarım porsiyon aydın dediğin Türk aydınları kurtardı, nasıl mı? Şiir okuduğun için tutuklanmana bir kaç sizofrenik hariç tüm Türk aydınları karşıydı. Ve %97’i “Şiir okuyan biri ceza alamaz” dedi. Doğrusu da buydu. Sizi Suriyeliler, Araplar veya Gürcüler değil Türk aydınları kurtardı. Ceza yine almış olsanız o yarım porsiyon dediğiniz aydınlar yine karşı çıkar. Yanlış mı söyledim? O günlerdeki gazeteleri açın bakın aleyhinizde tek cümle yok. (Muharrem Nalçacı)
*Ve işte o yüzden siyasi oy kaygılarının ayak bağını gidermek için referandumda “Evet” Hizmet ve pazarlama sektörleri her zamankinden fazla önem kazanacak. Ama çok yönlü, iş geliştirici, eğitimli, nitelikli, heyecanlı, istekli, coşkulu emek yoğunluğu gözetilerek öncelikle. Kol kas, beden gücü asla yetmeyecek. Yoksa bu ihtiyacı alternatif, kaprissiz robot üretimi zaten karşılayacak. Unutmayalım ki; sonuçları, böylesi büyüyen sorunlarla insan isteklerini karşılayamayan yine insan istekleri doğuracak.
Bir paradoks. (Sevim Türkoğlu)
* Erdoğan, sözüm ona Esad’a niçin kızıyordu? Tek adam olduğu için, değil mi? Suriye’de Parlamento yok mu? Elbette var, ama hepsini Esad seçer! Suriye’de Bakanlar yok mu? Elbette var, ama hepsi Esad’ın sülalesindendir. Suriye’de Yargı yok mu? Olmaz mı, Yargıçların süslü-püslü cübbeleri bile var. Fakat Yargıçların odalarında doğrudan Esad’a bağlı kırmızı telefon var. Bir yanlışlık olmasın diye! Suriye’de Ordu ve Genelkurmay Başkanı yok mu? Olmaz mı? Hem Esad’ın çok yakın akrabası? Erdoğan, “Esad’ın Demokrasisini” niçin beğenmez bir türlü anlayamadım! Gördüğünüz gibi her şey var, hem de en sağlamından! Erdoğan’ın istediği “Cumhurbaşkanlığı Rejimi” bu değil mi? Üstelik Erdoğan’ın istediği rejimde ilaveler de var! Kendisini Erdoğan’ın yerine koyan tipler var! Bakın Yiğit Bulut denen adam tek başına Türk Devletinin varlıklarının çoğunu, her türlü denetimden kaçırılmış bir halde yönetebiliyor. Bununla yetiniyor mu? Hayır! (Rifat Serdaroğlu)