ADD’den Necla Ünsal ve Türk Kadınlar Birliği’nden Ayşe Uzunlu, kadına şiddete tepki gösterdi
Kayseri Atatürkçü Düşünce Derneği Başkan Yardımcısı Necla Ünsal ’25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’ nedeniyle bir açıklama yaptı. ‘Şiddet nedeniyle bir kadının yaşamını yitirmesi devletin sorumluluğudur’ diyen Necla Ünsal’ın bu konudaki açıklamaları şöyle.
25 Kasım 1960 tarihinde Dominik Cumhuriyeti’nde üç kız kardeş askeri diktatörlük tarafından hedef gösterilmelerinin ardından tecavüz edilerek öldürüldüler. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1999 yılında bu olaya atıfla 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü olarak ilan etti.
Dünya Sağlık Örgütü cinsiyete dayalı şiddeti; kadınlarda fiziksel, cinsel, psikolojik herhangi bir zarar ya da üzüntü doğuran veya bu sonucu doğurmaya yönelik, özel yaşamda veya kamu yaşamında gerçekleşebilen, her türlü davranış, tehdit, baskı veya özgürlüğün keyfi biçimde engellenmesi olarak tanımlamaktadır.
2018 yılı şubat ayı içerisinde 28 günde 47 kadın cinayeti yaşanmıştır. Şubat ayında işlenen kadın cinayetlerinde faillerin %47’si tespit edilemezken, kadınlar yine yakınları tarafından öldürülmeye devam ediliyor. Kadınların % 26’sı evli olduğu erkek tarafından, %13’ü tanıdığı kişi ya da akraba tarafından öldürüldü. 2018 ocak ayında 28 kadın cinayeti yaşanmışken, son ayların en yüksek kadın cinayetinin gerçekleşmiş olmasında şiddet eğilimindeki artış temel sebep olarak yer alıyor. Kadın düşmanı açıklamaların artması; şiddete karşı gerçekçi çözümler yerine, modern olmayan hadım ve idamın gündem edilmesi; kadına ve çocuklara yönelik şiddet konulu davalarda indirim uygulanması,çocuk gelinlere onay verilmesi; kamuoyunun talepleri yerine oyalayıcı açıklamalarda bulunulması kadına yönelik şiddetin artmasında etkili oldu.
Ülkemizde ortalama her üç kadından birinin fiziksel şiddet gördüğü, hayatı boyunca eşinden en az bir kez fiziksel şiddet görmüş kadınların oranının Türkiye genelinde en az %35 olduğu bilinmektedir. Kocalarından ayrılmış kadınların %78’i fiziksel şiddete maruz kalmaktadır. Sadece geçtiğimiz Ekim ayında 31 kadın boşanmak istedikleri için kocaları tarafından öldürüldü.
Kadına yönelik şiddetle mücadele, Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler ve Birleşmiş Milletler kararlarıyla da devletin öncelikli sorumluluklarından birisi olarak tanımlanmaktadır. Devletin, kadına yönelik her türlü şiddeti önlemek üzere yasa yapmak, bu yasaların uygulanmasını sağlamak ve denetlemek, kadınların yaşam hakkını korumak, caydırıcı önlemler almak zorunluluğu vardır. Kadın cinayeti davalarında ‘haksız tahrik’ indirimi uygulamalarına bir an önce son verilmelidir. Aile birliğinin sağlanması adı altında kadınları ikinci planda bırakan, kendilerine şiddet uygulayan erkeklerle bir arada yaşamaya zorlayan uzlaştırma girişimleri, kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılığı artırmaktadır. Olağanüstü hal gerekçe gösterilerek kapatılan kadın danışma/ dayanışma merkezleri açılmalı, yerel yönetimlerin kadın sığınma evi açma sorumluluklarını yerine getirip getirmedikleri denetlenmeli, şiddete maruz kalan kadınların bu merkezlerde uygun koşullarda ve gizlilikleri korunarak kalmaları sağlanmalıdır. Kadınlarla ilgili yasalar yapılırken bu konuda ciddi bir birikim ve deneyimi olan kadın örgütleriyle işbirliğine gidilmelidir.
Kadına yönelik fiziksel, cinsel, ekonomik, duygusal şiddet, aşağılama, cinsiyetçi şaka ve ifadeler, nesneleştirme kadınların hayatının kontrol altında tutulmasına yol açmakta, özgürleşmesine ve güçlenmesine engel olmaktadır. İlkokul ve ortaöğrenimde ders kitaplarındaki geleneksel cinsiyetçi ifadeler çıkarılmalı, medyada kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran programlara, şiddeti yeniden üreten, kadınları hedef gösteren haber diline son verilmelidir.
Kadınlara yönelik her türlü şiddeti engellemek için yasal önlemler almak, bu yasaların uygulanmasını ve denetimini sağlamak, şiddet gören kadınların korunmasını ve yaşam hakkını sağlamak, şiddete yol açabilecek her türlü cinsiyetçi söylemi hem eğitimde hem de medyada engellemek şiddeti azaltmanın en etkili yöntemleridir.
Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmelerinin ve çocuk cinsel istismarının önünü açan müftülere nikah yetkisi veren yasa iptal edilmelidir. Ensest ve cinsel istismar konusunda toplumun farkındalığının artırılması için çalışmalar yapılmalı, ensest ve cinsel istismarın görünür kılınmasına engel olanlar hakkında yaptırım uygulanmalıdır.
Kadınların sağlık hizmetine daha kolay erişimi sağlanmalı, kadın sağlığının sadece ‘üreme’den ibaret olmadığı unutulmamalıdır. Kadınların doğum kontrol yöntemlerine erişimi kolaylaştırılmalı, kendi bedenleri konusunda karar alabilmeleri sağlanmalıdır.
Ülkemizin 2011 yılında imzacısı olduğu BM İstanbul Sözleşmesi’ne uygun olarak ve 6284 sayılı yasa çerçevesinde, şiddet gören kadınlara etkin koruma sağlanmalıdır. Yasal koruma altındaki kişi ve diğer aile bireylerinin kimlik bilgileri veya kimliğini ortaya çıkarabilecek bilgileri, adresleri ile korumanın etkinliği bakımından önem taşıyan diğer bilgilerinin, tüm resmi kayıtlarda gizli tutulması gereklidir. Korunan kadınlar ve çocukların herhangi bir gelir testine tabi tutulmaksızın, genel sağlık sigortalısı sayıldığı unutulmamalıdır. Şiddet nedeniyle bir kadının yaşamını yitirmesi devletin sorumluluğudur.
Türk Kadınlar Birliği Şube başkanı Ayşe Uzunlu’nun Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü açıklaması
Kadına yönelik şiddet dünyadaki en yaygın insan hakları ihlallerinden biridir. Dünyada ve ülkemizde, kentli – köylü; eğitimli – eğitimsiz; zengin-fakir; genç – yaşlı; ev kadını – çalışan kadın farkı olmaksızın kadınların büyük çoğunluğunun yaşadıkları ortak bir sorundur. Şiddetin sonuçları kimi zaman ölüm, kimi zaman fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel darbelerle sürüp giden korkunç bir yaşam savaşı olarak karşımıza çıkar. Kadınlara uygulanan şiddet sadece kadınlar için değil; çocuklar, toplum ve ülke için olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Dağılmış yuvalar ve ortada kalmış çocukların ötesinde; yaşama hakkı elinden alınmış, eğitim hakkı engellenmiş, sağlık hizmetlerinden faydalandırılmamış, iş verilmemiş, eşit işe eşit ücretini alamamış, siyasi ve ekonomik kararlar verememiş bir insan topluluğu söz konusudur. Böylesi bir durumda mutlu bir toplumdan, refah seviyesi yüksek bir toplumdan bahsedilebilir mi?
Kadına yönelik şiddet eşitsiz güç ilişkilerinden kaynaklanmaktadır. Eşitsizlik ve ayrımcılık birbirini beslemekte ve güçlendirmektedir. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet; kadınların yalnızca kadın oldukları için uğradıkları ve orantısız şekilde etkilendikleri şiddettir. Toplum tarafından doğuştan kadın ve erkeğe yüklenen ve sosyal olarak kurgulanan roller ve davranışlar ayrımcılığı arttırmaktadır. Kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesi veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargılar, töreler, gelenekler ve diğer uygulamalar değiştirilmediği sürece şiddetin önlenmesi de mümkün değildir.
İnsan ilişkilerindeki sorunlar, ekonomik yetersizlikler, stres, depresyon, işsizlik, alkol ve uyuşturucu kullanımı gibi faktörler de kadına yönelik şiddetin artmasına neden olabilir. Ama bunlar şiddetin temel nedenleri değildir. Şiddeti mazur göstermez.
Bugün 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddetle Uluslar Arası Mücadele Günü”. Tüm dünyada çeşitli etkinliklerle kadına yönelik şiddet konusunda farkındalığı arttırma çalışmalarının yapıldığı bir gün. 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’ndeki diktatörlüğün yıkılmasında büyük rol oynayan 3 kız kardeş tecavüz edilerek öldürüldü. Mirabel Kardeşler’in demokrasi ve insan hakları talepleri vardı. Ancak mücadeleleri 25 Kasım günü uğradıkları tecavüz ve vahşice cinayet ile sonlandı. 1981’den beri 25 Kasım, kadına karşı şiddetle mücadele etme günü olarak anılıyor. 1999’da ise Birleşmiş Milletler bugünü resmi olarak “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan etmiştir. Bugün, kadına yönelik şiddetle mücadelede kadın dayanışmasının en önemli dayanak olduğunu ifade eden, tüm dünya kadınlarının sokaklara çıktığı bir gündür. Dünyanın her yerinde kadına karşı şiddetin önlenmesi ile ilgili eylemler ve yürüyüşler yapılmaktadır.
Bu yıl Kayseri’deki kadın dernekleri ve siyasi partiler başka hiçbir ayrım gözetmeden “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Gününde Haklarımız ve Hayatlarımız için Bir Aradayız” sloganıyla Forum AVM önünden Cumhuriyet Meydanına bir yürüyüş gerçekleştireceklerdir. Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şubesi olarak bu yürüyüşe katılacağız. Ayrıca Birleşmiş Milletlerin “UNITE: Birleşin” sloganından yola çıkarak sosyal medya üzerinden “25 Kasım-10 Aralık Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddetin 16 Günü” boyunca paylaşımlarda bulunacağız.
Kadına yönelik şiddeti önlemek veya sona erdirmek konusunda devletin ihmalkârlığı toplumda kadına yönelik şiddeti maruz görme, meşrulaştırma, hoş görme ortamını artırır. Bu nedenle uluslararası standartlarla uyumlu yasal reformlar yapılmalı ve yürürlüğe konmalıdır. İstanbul Sözleşmesinin imzalanmasından sonra çıkarılan 6284 sayılı Aileyi Koruma Kanunun uygulanmasında eksiklikler devam etmektedir. Uygulanmakta olan eylem planları oldukça yavaş işlemekte ve yetersiz kalmaktadır. Sosyal devlet gereği şiddetle mücadelede bir devlet politikası olması gerekmektedir. Bu konu devletten daha yoğun bir ilgi beklemektedir. Sadece eğitimle değil, medya ve bu konuda çalışmakta olan hak temelli sivil toplum kuruluşları da mücadelede yer alacak şekilde bütüncül politikalar oluşturulmalıdır.
Ülkemiz kadına karşı şiddetin önlenmesi ile ilgili bir takım uluslar arası sözleşmelere imza atmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90’ıncı maddesine göre taraf olunan uluslararası sözleşme hükümleri, kanun hükmündedir. “CEDAW: Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” ve” İstanbul Sözleşmesi: Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, bu alanda imzaladığımız uluslar arası sözleşmelerdir. Türk Kadınlar Birliği, 2005’ten beri CEDAW Sekretaryasını sürdürmektedir. 2016 yılından beri de İstanbul Sözleşmesinin tanınmasını arttırmak amacıyla “Tutunduklarımız-İstanbul Projesi faaliyetlerini sürdürmektedir. “Sessizliği kırmak, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet kültürünü dönüştürmenin ilk adımıdır.” Hak temelli bir kadın derneği olarak şiddete uğrayanların seslerini duyurmak; sessiz çığlıkların sesi olmak zorundayız. Bu amaçla çalışmalarımız devam etmektedir.
Son 10 yılda 2337 kadın şiddet görerek hayatını kaybederken, en çok boşanmak istedikleri ve kendi hayatlarına dair karar almak istedikleri için öldürülmüşlerdir. Çoğu sözde kendisini seven erkekler tarafından…
Kadınlara karşı şiddet kaçınılmaz değildir. Kadın erkekten eksik, ikincil bir varlık değildir. Eştir, anadır, yoldaştır. Evde, okulda, tarlada, işte her yerdedir. Eğitimde, sağlıkta, ülke yönetiminde, sosyal hayatın içinde, evlilikte, işyerinde, erkekler ile eşit değere, özgürlüğe, saygıya, söz hakkına sahip olmalıdır. Gelişmişlik bu konudaki geriliği yıkacak en önemli unsurdur. Kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olması en temel insan hakları konusudur ve bunu sağlayacak olan mutlu, huzurlu ve gelişmiş toplumların erkek ve kadınları olacaktır. Herkesin şiddeti önleyebilmek için oynayacak bir rolü vardır.