
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli İzleme Raporu Kamuoyuyla Paylaşıldı
İLKE Vakfı Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi (EPAM) tarafından Takip ve İzleme Projesi (TAKİP) kapsamında hazırlanan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli (TYMM) İzleme Raporu, 18 Eylül 2025 tarihinde İLKE Vakfı’nda düzenlenen toplantıyla kamuoyuna tanıtıldı.
Rapor, 2024-2025 eğitim-öğretim yılında ilk kez uygulamaya konan öğretim programlarının sahadaki uygulanma sürecini öğretmen tecrübelerine dayalı olarak değerlendirmeyi, bu programların öğretmenler tarafından nasıl anlaşılıp uygulandığını ortaya koymayı ve politika yapıcılara sahadan gelen bulgular üzerinden geri bildirim sağlamayı hedefliyor. Bu çerçevede programların güçlü yönleri, karşılaşılan zorluklar ve geliştirilmesi gereken alanlar ele alınıyor.
Araştırma, Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün yürütücülüğünde; yine aynı üniversiteden Doç. Dr. Hasan Özgür Kapıcı, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sedat Karagül ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Şahal’ın da aralarında bulunduğu proje ekibi tarafından İLKE Vakfı işbirliğiyle gerçekleştirildi.
Eğitimde Değer Odaklı Yeni Yaklaşım
Rapor, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 2024 yılından itibaren uygulamaya konulan TYMM’nin yalnızca bilgi aktarımına değil; bireyin zihinsel, sosyal, duygusal ve manevi gelişimine odaklanarak “yetkin ve erdemli insan” yetiştirmeyi hedeflediğini vurguluyor. Modelin merkezinde yer alan Erdem-Değer-Eylem çerçevesi, modern eğitim anlayışıyla medeniyet köklerini buluşturuyor.
Bulgular
Öğretmenlerin TYMM’ye yönelik tutumları, olumlu beklentiler ile hazırlık eksikliği ve belirsizlik kaynaklı kaygılar arasında iki kutuplu bir görünüm sergiliyor.
Öğrenci merkezli, etkinlik temelli ve yaparak-yaşayarak öğrenmeye dayalı yaklaşım sınıf içi motivasyonu artırıyor.
Program dokümanlarının yoğun akademik dil ve terminoloji içermesi, anlaşılabilirliği ve uygulama motivasyonunu sınırlıyor.
Hizmet-içi eğitimlerin kısa ve teorik kalması, öğretmenlerin kendilerini uygulamada rehbersiz hissetmesine yol açıyor.
Okulların fiziki ve teknolojik altyapı eksiklikleri, kalabalık sınıflar ve materyal yetersizliği etkinlik temelli uygulamaları zorlaştırıyor.
Ölçme-değerlendirmede süreç odaklı yaklaşım olumlu karşılanmakla birlikte, merkezi sınav sistemiyle uyumsuzluk ve ölçüt belirsizliği sorunları öne çıkıyor.
Öğretmenler arasında yeni yaklaşımı benimseyenler ile eski alışkanlıklara dönenler arasında belirgin bir ayrışma gözleniyor.
Branş bazında:
Türkçe dersinde akademik dilin yoğunluğu,
Matematikte soyut kavramlara hazırlık eksikliği,
Fen Bilimlerinde laboratuvar yetersizliği uygulama kalitesini düşürüyor.
Öneriler
Öğretmenler için modüler ve kademeli bir “TYMM Uygulayıcı Programı” geliştirilmeli; saha odaklı koçluk ve örnek uygulamalarla desteklenmelidir.
Okul yöneticilerine yönelik, zaman, sınıf mevcudu ve kaynak planlamasına odaklanan oryantasyon programları hazırlanmalıdır.
Branşlara özgü öğretmen kılavuzları, etkinlik senaryoları ve materyal setleri üretilmelidir.
Ölçme-değerlendirme için hibrit modeller geliştirilerek açık uçlu ve çoktan seçmeli araçlar bir arada kullanılmalıdır.
EBA güçlendirilerek etkinlik kütüphanesi, ders planı şablonları ve çevrimdışı erişim seçenekleri yaygınlaştırılmalıdır.
Program öncesinde küçük ölçekli pilot uygulamalar yapılmalı, elde edilen bulgularla içerik ve süre planlaması yeniden düzenlenmelidir.
1.sınıftan başlayarak kademeli geçiş esas alınmalı; farklı kademelerde eşzamanlı geçişten kaçınılmalıdır.
Veli katılımı artırılmalı; bilgilendirme setleri, seminerler ve atölyeler yoluyla süreç desteklenmelidir.
İl/ilçe düzeyinde öğretmen iş birliği platformları oluşturulmalı ve öğretmen görüşleri karar süreçlerine yansıtılmalıdır.
Ders kitapları ve kılavuz materyaller uygulama başlamadan önce yayımlanmalı, öğretmenlere inceleme için yeterli süre tanınmalıdır.
Ağrıya Karşı En Güçlü İlaç: Düzenli Yaşam ve Stres Yönetimi
Atabay Medikal Direktörü Uzman Dr. Murat Yaycı, ruh halinin ve sosyal çevrenin ağrı deneyimini doğrudan etkilediğini belirterek, stres ve kaygının ağrıyı şiddetlendirebileceğini belirtti. Dr. Murat Yaycı, ağrıların önlenmesinde yaşam tarzı değişikliklerinin kritik rol oynadığını söyledi.
Ağrı oluşumu için genelde fiziksel nedenler aranır. Ancak çok daha basit durumlar ağrıları şiddetlendirmede etkili olabiliyor. Atabay Medikal Direktörü Uzman Dr. Murat Yaycı, günlük yaşantımızda meydana gelen ağrıların psikolojik ve sosyal nedenlere bağlı olarak artabileceğini veya azalabileceğini söyledi. Ruh halinin ve düşüncelerin, ağrı deneyimini derinden etkilediğine dikkat çeken Dr. Murat Yaycı, “Stres, kaygı ve endişe gibi psikolojik nedenler ağrıyı şiddetlendirebilir. Öte yandan kontrol hissi ve etkili başa çıkma becerileri ağrının azalmasına yardımcı olur. Bu, insan bedeninin doğal bir işleyişidir ve psikolojik zayıflık anlamına gelmez” diye konuştu. Yaycı, ağrıyı etkileyen sosyal nedenlerle ilgili ise “Çevremizdeki insanlar ve etkileşimler de ağrı algımız üzerinde büyük rol oynar. Stresli bir ortam ağrıyı artırabilirken, desteklendiğimizi ve anlaşıldığımızı hissetmek ağrıyı hafifletir” ifadelerini kullandı. Dr. Murat Yaycı, bu tür ağrı çeşitlerinde temel hedefin merkezi sinir sistemini sakinleştirmek ve stres seviyesini düşürmek olduğunu belirtti. Yaycı, “Yaşam tarzında yapılacak ufak değişiklikler yeni ağrı oluşumlarını engellerken, fiziksel ağrılarımızın da şiddetlenmesini engeller” dedi.
Düzenli ve programlı bir hayatla stres kaynaklı ağrılar yok edilebilir
Daha düzenli ve programlı bir hayatla, gündelik yaşam stresi kaynaklı ağrıların yok edilebileceğini, fiziksel hasar kaynaklı ağrıların şiddetinin azaltılabileceğini vurgulayan Dr. Murat Yaycı, “Tüm bu değişimlere rağmen ağrılar devam ediyor veya şiddeti azalmıyorsa bir doktora danışmayı ihmal etmemeli. Doktorun önereceği uygun dozda ağrı kesiciler ile iyileşme süresi desteklenmeli” diye konuştu. Murat Yaycı, yeni ağrı oluşumlarını ve ağrıların şiddetlenmesini engelleyen yöntemleri şöyle özetledi:
Dikkatinizi Dağıtın!
“Ağrıya odaklandığımızda daha büyür, ancak dikkatimizi başka şeylere kaydırdığımızda küçülür. Sevdiğiniz bir aktiviteye yönelmek, bir kitap okumak, oyun oynamak veya arkadaşlarınızla vakit geçirmek, ağrı sinyallerini kısmak için güçlü bir araçtır.”
Nefes Egzersizleri Yapın!
“Nefes, sinir sistemimizi sakinleştirmenin en etkili yollarından biridir. Yavaş ve derin nefes alıp vermek, beynimize ve vücudumuza sakinleşme mesajı gönderir. Nefes ritmini kontrol etmek, kontrol hissini artırarak ağrıyı daha kolay atlatmayı sağlar.”
Hayal Gücünüzü Kullanın!
“Ağrı beyninizde oluştuğundan hayal gücünüz onu yönetmek için en güçlü araçlarınızdan biridir. Odaklanma ve hayal gücüyle ağrı deneyiminizi değiştirebilir, kendinizi daha rahat hissedebilirsiniz.”
Sevdiklerinizle geçirdiğiniz süreyi artırın!
“Güvendiğiniz kişilerle zaman geçirmek, destek görmek ağrıyı azaltmada çok etkilidir. Sarılmak, dokunmak ve sevdiklerinizle olumlu etkileşimler kurmak rahatlatıcı bir etki yaratır.”
Uykunuzu Düzenleyin!
“Kaliteli ve düzenli uyku, vücudun kendini onarması ve ağrıyı yönetmesi için kritik öneme sahiptir. Aynı saatlerde yatıp kalkmak, gündelik hayatta meydana gelen stres kaynaklı ağrılarımızı kesmede etkili olabilir.”
Sağlıklı Beslenin!
“Düzenli ve dengeli beslenme, vücudun genel stres seviyesini düşürerek ağrıya karşı direncini artırır. Bu kapsamda özellikle öğleden sonra şeker tüketiminden kaçınmak faydalı olabilir.”
Egzersizlerinizi aksatmayın!
“Ağrı varken hareketsiz kalmak istemek doğal bir tepki olsa da hareket etmek çoğu ağrı türünü iyileştirmeye yardımcı olur. Yürüyüşler ve hafif egzersizler bedenin toparlanmasına büyük katkı sağlar.”
Kapadokya Üniversitesinin Kuruluşunun 20. Yılı Kutlamaları Alev Alatlı Araştırma Merkezi Açılışı ile Başladı
Kapadokya Üniversitesinin 20’nci kuruluş yıl dönümü kutlamaları, Alev Alatlı Araştırma Merkezi’nin açılışı ve ardından düzenlenen resepsiyon ile başladı.
Törene; Nevşehir Valisi Ali Fidan, Millî Eğitim Eski Bakanı Prof. Dr. Mahmut Özer, Millî Güvenlik Kurulu Eski Genel Sekreteri Seyfullah Hacımüftüoğlu, Kültür ve Turizm Eski Bakanı Atilla Koç, Eski Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, KÜN Mütevelli Heyeti Başkanı Funda F. Aktan, Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafa, KÜN Rektörü Prof. Dr. Hasan Ali Karasar, KÜN Mütevelli Heyeti Başkan Vekili Kaan Aktan, KÜN Mütevelli Heyeti Üyeleri Atilla Koç, Hasan Ünver, Dr. Şeref Oğuz, Mustafa Uysal, Funda Bağana, Abdullah Akça, Bekir Ağırdır ve Mustafa Cihat Lokmanoğlu katıldı.
Nevşehir Valisi Ali Fidan: “Üniversitemiz İlimize Değer Katıyor.”
Nevşehir Valisi Ali Fidan konuşmasında, KÜN’ün Kapadokya bölgesi ve ülke için önemini vurgulayarak şunları söyledi:
“Kapadokya Üniversitemiz 12 bini aşkın öğrencisi, yaklaşık 400 öğretim üyesi ve 300’e yakın akademik personeliyle ilimize, bölgemize ve ülkemize değer katan bir ilim ve irfan yuvası. Havacılıktan sağlığa, bilişimden turizme kadar birçok alanda gençlerimizi yetiştirirken, bölgemizin mimarisi, gastronomisi, yerel değerleri ve yaşam kültürünün korunmasına da önemli katkılar sağlıyor. Kamu kurumları olarak biz de üniversitemizin bu çalışmalarına katkı sunmayı bir görev biliyoruz.”
Millî Eğitim Eski Bakanı Prof. Dr. Mahmut Özer: “Vazgeçmeyin!”
Millî Eğitim Eski Bakanı Prof. Dr. Mahmut Özer, Alev Alatlı’nın mirasının Türkiye için önemini vurgulayarak ve kendisine tevdi edilen yeni görevi duyurarak şunları kaydetti:
“Bugün kıymetli Danışma Kurulu beni yeni bir görevle onurlandırdı: Alev Alatlı Eğitim ve Sağlık Vakfı Başkanlığı. Bu çok büyük ve ağır bir sorumluluk. Alev Hanım’ın bize bıraktığı en önemli mesaj ‘Ne olursa olsun vazgeçmeyin’ sözüdür. Türkiye’nin fikir dünyasına kazandırdığı bu değerli birikim, bu merkez aracılığıyla dalga dalga yayılmaya devam edecek. Kapadokya Üniversitesinin nice 20’nci, 40’ıncı yıllarına ulaşması için hep birlikte çalışmaya devam edeceğiz.”
KÜN Mütevelli Heyeti Başkanı Funda F. Aktan: “68 Öğrenciden Bugüne…”
KÜN Mütevelli Heyeti Başkanı Funda F. Aktan, KÜN’ün kuruluş sürecinden bugüne kadar kat ettiği yolu anlatarak:
“Üniversitemiz 5 bölüm ve 68 öğrenciyle yola çıktı. İlk öğrencilerimizi ek kontenjan ile aldık. O günlerden bugünlere, çok düşük bir öğrenci sayısıyla başlayan bu serüveni, çok sayıda bölüm ve 12 bini aşkın öğrenciye ulaştırdık. Bugün burada, bu büyümenin ve gelişmenin tanığı olan değerli misafirlerimizle birlikte olmaktan mutluluk duyuyoruz. Bu gelişimde emeği geçen tüm akademisyenlerimize, idari çalışanlarımıza ve mezunlarımıza teşekkür ediyor, Üniversitemizin daha nice yıllar boyunca büyüyerek yoluna devam etmesini diliyorum.” dedi.
KÜN Rektörü Prof. Dr. Hasan Ali Karasar: “Her İşimizi Ciddiyetle Yapmaya Devam Ediyoruz.”
KÜN Rektörü Prof. Dr. Hasan Ali Karasar, konuşmasında Alev Alatlı’nın Kapadokya Üniversitesinin gelişimindeki rolüne dikkat çekerek şunları söyledi:
“Alev Hocam bu üniversiteyi her programıyla, her köşesiyle dantel gibi ördü. Yaptığımız her işi ciddiyetle sürdürmemizi isterdi. Bu ciddiyet sayesinde mükemmeliyetçi bir yönetici kadrosu oluştu. Hiçbir şeyle tatmin olmayan, hep daha iyisini hedefleyen bir anlayışla yolumuza devam ediyoruz. Alev Hocam, birlikte çalıştığımız yıllar boyunca ‘Türkiye keskin bir virajdan geçiyor’ derdi. Biz de bu virajı ülkemiz, milletimiz ve çocuklarımız için güvenle almak zorundayız. Bugün, Üniversitemizin 20’nci yılı ve aynı zamanda Alev Hocamızın doğum günü. Onu rahmetle anıyor, ruhuna Fatihalar gönderiyoruz.”
Marmara Park AVM’de Yapılan Alışverişler İyiliğe Dönüşüyor
Marmara Park AVM iyilik dolu bir sosyal sorumluluk projesini başlatarak herkesi “İyilik Kumbarası” ile bu büyük iyilik hareketinin bir parçası olmaya davet ediyor.
İyilik Kumbarası İyilik İçin Doluyor
Beylikdüzü’nün yaşam ve buluşma merkezi Marmara Park AVM, “İyilik Kumbarası” sosyal sorumluluk projesi ile hem ziyaretçilerini hem de mağazalarını kucaklayan büyük bir iyilik hareketi başlatıyor. İyilik Kumbarası ile dayanışmanın ve paylaşmanın önemine dikkat çeken Marmara Park AVM her ay bir sivil toplum kuruluşuna destek sağlayacak ve küçük katkıların nasıl da büyük bir iyiliğe dönüşeceğini bir kez daha göstermiş olacak.
Her Ay Yeni Bir İyilik Biriktiriyoruz
İyilik Kumbarası, Eylül ayında çocukların yeni eğitim-öğretim yılına daha hazır hissetmesi için dolacak. Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) ile gerçekleştirilen işbirliği çerçevesinde alışverişler, başta deprem bölgesindekiler olmak üzere ilk kez okula başlayan ihtiyaç sahibi çocukların okul çantası ile buluşmasına destek olacak. Ekim ve Kasım aylarında ise LÖSEV ile gerçekleştirilen işbirliği çerçevesinde lösemili çocuklar iyileşsin diye bu defa lösemili çocuklar için dolacak. Aralık ayına geldiğimizde HAYTAP ile yapılan işbirliği çerçevesinde İyilik Kumbarası masum canlar için dolacak. Yeni işbirlikleri ve yeni iyilikler ile her ay farklı bir dayanışma ruhu ile iyilik hareketi devam edecek. Tüm gelişmeler @avmmarmarapark Instagram, Facebook ve YouTube hesaplarından ve www.iyilikkumbarasi.com.tr sitesinden paylaşılacak. Böylece tüm gelişmeleri ve detaylı bilgiyi edinmek de kolaylıkla mümkün olacak.
Dünyanın en iyileri Sea To Sky’da yer alacak Semih Özdemir: Tüm sporcuları Kemer’e bekliyoruz
Sea To Sky Enduro Motosiklet Yarışı, 8-11 Ekim 2025 tarihlerinde 16’ncı kez Antalya’nın Kemer ilçesinde düzenlenecek. Hard Enduro Dünya Şampiyonası’nın 5’inci ayağı olarak koşulacak organizasyon öncesinde hazırlıklar tüm hızıyla sürüyor.
Sea To Sky organizatörü Semih Özdemir, bu yılki yarışın sporcular için daha heyecanlı geçeceğini belirterek şu açıklamayı yaptı: “Bu yıl Sea To Sky dört yarıştan oluşuyor. Bir gün özel etap, üç gün ise Dünya Şampiyonası kapsamında geçilecek. Özel yarışa isteyen sporcular katılabilecek. Bunun yanında geçen yıldan bazı düzenlemeler yaptık. Dağ yarışında, starttan vadiye kadar olan kısmı biraz daha kısalttık. Yaklaşık 30 dakikada ilk yarışçının vadiye gelmesini planlıyoruz. Sporcular için daha keyifli bir yarış olacak.”
Özdemir, kayıtların devam ettiğini vurgulayarak, “Hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Etaplar çok güzel oldu ve her şey yolunda. Tüm yarışçı arkadaşlarımızı kayıt yaptırmaya, herkesi de Kemer’e bekliyorum” dedi.
‘’40 ÜLKEDEN 400 SPORCU BİR ARAYA GELECEK’’
Semih Özdemir, etap hazırlıklarının tamamlanmak üzere olduğunu belirterek, ‘’Diğer hazırlıklarımızın da sonuna geldik. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi yine 40 ülkeden 400 sporcu Kemer’in eşsiz doğasında bir araya gelecek. Türkiye’den ve dünyanın birçok yerinden motor sporları tutkunları en iyileri izlemek üzere Kemer’e gelecek. Sea To Sky’ı her sene olduğu gibi bu sene de en iyi şekilde gerçekleştireceğiz’’ diye konuştu.
4 GÜN, 4 FARKLI YARIŞ HEYECANI!
Sea To Sky’da 4 gün boyunca birbirinden heyecanlı yarışların yaşanacağını sözlerine ekleyen Özdemir, ‘’Özel yarış, plaj yarışı, orman yarışı ve son gün Çamyuva sahilden başlayarak Tahtalı Dağı zirvesinde bitecek olan dağ yarışımız ile en iyilerin en zor mücadeleyi verdiği etapla yarışımız sonlanmış olacak. Tahtalı Dağı’nın zirvesine ulaşan ve tüm geçiş noktalarını zamanında geçen sporcular kürsüde yer alacaklar. Bunun yanında demir, bronz, gümüş ve zirveye çıkanlar altın madalya almayı hak edecekler. Yarışımız ekstrem enduronun dünyadaki 8 ayağından birini oluşturuyor ve bu da en iyilerle bizleri bir araya getirmeyi sunuyor’’ ifadelerini kullandı.
SEA TO SKY, KEMER’DE DÜNYANIN EN İYİLERİNİ BULUŞTURUYOR
Sea To Sky Enduro Motosiklet Yarışı, 8-11 Ekim 2025 tarihlerinde Antalya’nın Kemer ilçesinde 16’ncı kez düzenlenecek. Hard Enduro Dünya Şampiyonası’nın 5’inci ayağı olan organizasyon, 40 ülkeden 400 sporcuyu bir araya getirecek.
Spor Toto, Cazador Tekstil, Talay Lojistik sponsorluğunda, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Antalya Valiliği, Türkiye Motosiklet Federasyonu, Kemer Kaymakamlığı, Kemer Belediyesi, Yaşam Hastaneleri ve Olympos Teleferik’in katkılarıyla Kemer’in eşsiz doğasında gerçekleşecek yarış, dünyanın en eğlenceli ve zorlu etabı olarak bilinen, deniz seviyesinden başlayıp, 2 bin 365 metrelik Tahtalı Dağı’nın zirvesinde sona erecek.
TCL ve Audio by Bang & Olufsen Stratejik İş Birliği ile Görüntü ve Seste Yeni Standartlar Belirliyor
Dünyanın 1 numaralı QD-Mini LED markası TCL Electronics ve ses teknolojilerinin ikonik markası Audio by Bang & Olufsen ortaklığı, televizyonu sıradan bir izleme aracından çıkarıp bütünsel bir deneyim noktasına dönüştürüyor. TCL’nin üstün görüntü teknolojisini Audio by Bang & Olufsen’in gelişmiş ses mühendisliğiyle buluşturan bu ortaklık, ev eğlencesinde yeni bir dönemi başlatıyor.
Sivil toplum ve sosyal girişimcilik alanındaki ilham verici çalışmaları görünür kılmayı hedefleyen SosyalUp’ın “Etki Odaklı Sohbetler” YouTube serisinin 20’nci bölümünde Semtpati Vakfı Genel Müdürü Ece Ünver konuk oldu. Ünver, vakfın kuruluş hikâyesini, sokak hayvanlarının iyi oluşuna yönelik yürüttükleri projeleri ve toplumsal farkındalık yaratmayı amaçlayan çalışmalarını anlattı.Semtpati Vakfı’nın resmi olarak 2023 yılında kurulduğunu ancak çalışmaların birkaç yıl öncesine dayandığını belirten Semtpati Vakfı Genel Müdürü Ece Ünver, “Vakıf, başlangıçta bir sosyal sorumluluk projesi olarak doğdu. Türkiye’de özellikle İstanbul başta olmak üzere sokak hayvanları ve insanlar uzun yıllardır bir arada yaşıyor. Bu birliktelik, insanların sokak hayvanlarını beslemesi, tedavilerini üstlenmesi, sahiplenmesi gibi bireysel çabalarla şekilleniyordu. Ancak biz, bu çabaların daha örgütlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir yapıya kavuşması gerektiğini düşündük. Semtpati de bu düşünceden doğdu” dedi.
İlk aşamada veteriner hekimlerden belediyelere, gönüllülerden mahalle paydaşlarına kadar sürece dâhil olan tüm tarafları bir araya getiren bir platform olarak şekillenen vakfın, sokak hayvanlarının iyi oluş halini artırmayı ve toplumda hayvanlarla bir arada yaşama kültürünü yaygınlaştırmayı hedeflediğini belirten Ünver, “Bugün geldiğimiz noktada ise özellikle bakım evlerinden (barınaklardan) köpek sahiplenilmesini teşvik eden bir çalışma perspektifi geliştirdik” diye konuştu.
Aon, Formula 1’in en köklü takımlarından Scuderia Ferrari HP ile uzun süreli bir sponsorluk anlaşması imzaladı. Monza’daki İtalya Grand Prix’siyle başlayan iş birliği; hız, inovasyon ve takım ruhu gibi aynı değerlere sahip iki markayı bir araya getirmesi açısından önem taşıyor.
Analitik veriler ışığında Risk Sermayesi ve İnsan Sermayesi konularında müşterilerine hizmet veren Aon plc (NYSE: AON), Formula 1’in bugüne kadar aralıksız yarışan ve en başarılı takımı Scuderia Ferrari HP ile uzun süreli resmî iş ortaklığı anlaşması imzaladığını açıkladı.
Sponsorluk, Formula 1’in en eski ve ikonik yarışlarından biri olan Monza’daki İtalya Grand Prix’si ile başladı. “Hız Tapınağı” olarak da bilinen ve Ferrari’nin ev sahibi olduğu pistte mükemmellik, hız, inovasyon ve takım çalışması başarıyı getiriyor. Bu değerler, Aon’un müşterilerine risk ve insan sermayesi konularında daha iyi kararlar alabilmeleri için yenilikçi ve veriye dayalı çözümler sunma konusundaki kararlılığını da yansıtıyor.
Yeni sponsorluk, Aon’un golfte Ryder Cup, PGA TOUR, LPGA Tour organizasyonları ve İrlanda Kadın Rugby Takımı’nı kapsayan mevcut sponsorluk programı kapsamında hayata geçiriliyor.
DÜNYANIN EN BÜYÜK TÜRK PAZARI’NI HOLLANDA’DA KURARAK TARİHE GEÇEN BART VAN KAMPEN HAYATA VEDA ETTİ.
45 Yıl önce, her Pazar günü polis baskınına uğrayan Zwarte Markt’ın (Kara Pazar) kurucusu Bart Van Kampen’in yarattığı alış-veriş ve rekreasyon merkezi canlılığını koruyor.
Kuruluşunda, reklam kampanyasını üstlendiğim yasak olan Pazar yerinin açılış iznini, İçişleri Bakanı’ndan nacizane şahsımın girişimi gerçekleştirmişti.
Şükran Ay ve Ahmet Sezgin’in ücretsiz konserleriyle, başta Hürriyet olmak üzere, tüm gazetelerde yayınlanan tam sayfa ilanlarıyla ve ülkenin dört bir yanında duvaralara asılan afişleriyle tanıtılan Zwarte Markt’ın hikâyesi..
Van Kampen’in hayatını en yakından bilenlerden biri de onun eski damadı, şimdiki Amersfoort Fahri Konsolosumuz Titus Kramer’in yazısı en altta.
Taziye töreni, 16 Eylül Salı günü saat 19.00 ile 20.30 arasında Beverwijk’teki De Bazaar’ın 26 numaralı salonunda yapılacaktır.
İlhan KARAÇAY yazdı
Tam 45 yıl önce, Hollanda’da göçmenlerin hayatına damga vuran bir girişim gerçekleşti. Beverwijk’te “Zwarte Markt” (Kara Pazar) adıyla kurulan bu devasa pazar, kısa sürede sadece bir alışveriş yeri değil, göçmenler için bir yaşam alanı, Hollandalılar içinse farklı kültürleri tanıma fırsatı oldu. İşte bu büyük eserin ardındaki isim, Hollanda’nın sıra dışı girişimcisi Bart van Kampen, 11 Eylül 2025’te Bergen’de 81 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Bart van Kampen, gençlik yıllarında başladığı mücadeleyi sürdürdü ve amacına ulaştıktan sonra hayata gözlerini yumdu.
Van Kampen’in vefatı, Hollanda medyasında geniş yer buldu. Bizim içinse kaybı, yalnızca bir girişimcinin ölümü değil; aynı zamanda Hollanda’daki Türk varlığının en önemli dönüm noktalarından birini başlatan bir öncünün vedasıdır.
BENİM HİKÂYEM: ZWARTE MARKT’LA TANIŞMAM
Yıl 1982. Hürriyet’in Benelux Bürosu’nu Utrecht’ten Amsterdam’a taşımıştım. O yıllarda Türklerin uğrak yeri olan Zaandam’daki pazar yeri kapanmış, yüzlerce esnaf mağdur olmuştu. İşte tam o günlerde Bart van Kampen kapımı çaldı. Beverwijk’te “Zwarte Markt” adını verdiği dev bir kapalı pazar kurmuştu. Türk esnaf için ayrı bir bölüm açabileceğini söyledi.
Onunla birlikte boş bir hangarı gezdim. Tezgâhların çoğu Hollandalılara aitti, ama Van Kampen’in vizyonu Türkler için yepyeni bir alan açmaktı. Bu fikre yürekten inandım. O günden sonra tanıtım çalışmalarını üstlendim.
Özellikle Hürriyet’te ve diğer Türk gazetelerinde yayımlanan ilanlar, Hollanda’nın dört bir yanına astığımız afişler, tren istasyonlarındaki panolar derken, Zwarte Markt Türkler arasında duyulmaya başladı. Ama daha fazlasına ihtiyaç vardı: Kalabalıkların akın etmesini sağlayacak bir etkinlik.
O sıralarda düzenlediğim Şükran Ay konserlerinden birini Zwarte Markt’a aldık. Giriş ücretsizdi. O gün 10 bine yakın Türk pazarı doldurdu. İnsanlar sadece konsere değil, Van Kampen’in pazarına da hayran kaldı. İşte bu konser, Zwarte Markt’ın Türkler için dönüm noktası oldu.
Bir süre sonra, bu kez Ahmet Sezgin konseri ile onbinleri Zwarte Markt’a taşıdık.
Polis baskınlarının yıldıramadığı Bart van Kampen ve kiracı binlerce Türk’ün çalıştığı Pazar yerini de onbinlerce kişi ziyaret ediyordu.
POLİS BASKINLARI VE TARİHİ MÜCADELE
Ancak büyük bir engel vardı: Hollanda yasalarına göre pazar günleri hiçbir işyeri açık olamazdı. Van Kampen’in pazarına ise her pazar günü polis baskını yapılıyor, cezalar yağdırılıyordu. Van Kampen yılmadı. Esnafa “Hiç korkmayın, bütün cezaları ben ödeyeceğim” diyordu.
BAKAN İLE GÖRÜŞME
Bu çıkmazı aşmak için bir heyet kurduk ve dönemin İçişleri Bakanı’yla görüştük. Bakan başta ikna olmadı. Sonunda ona şu soruyu sordum:
“Scheveningen, Noordwijk ve Zandvoort gibi sahil kentlerinde dükkanlar neden pazar günü açık?”
Bakan, “Oralar yabancılar için açık” deyiverdi. İşte o an fırsat doğdu. “Sayın Bakan, Zwarte Markt’a bir gidin. Göreceksiniz, oraya gelenlerin çoğu yabancıdır. Bu insanlar için Zwarte Markt sadece alışveriş değil, bir rekreasyon alanıdır. Ayrıca burada 500 Türk esnaf var, yakında bu sayı 1000 olacak. Siz izin vermezseniz hem işsizler artacak hem de göçmenler eğlenecek bir yer bulamayacak” dedim.
Bakan uzun uzun düşündü, sonra masaya yumruğunu vurdu:
“Pazar’ın sadece Türk kesimine izin veriyorum. Fazlasını istemeyin.”
O an, bizim için bir ilk zafer olmuştu. Zamanla bu izin genişletildi, hem Türk hem Hollanda bölümü pazar günleri açık hale geldi.
KAVGA, BOYKOT VE UZLAŞMA
Her şey güllük gülistanlık değildi. Van Kampen, kiraları artırmak isteyince Türk esnaf ayaklandı. Girişler bloke edildi, boykot başladı. Bir gece yarısı Van Kampen beni yatağımdan kaldırdı. Saat 02.00’de pazara vardım. Hem Türkleri hem de Van Kampen’i dinledim. Sabah 04.00’te iki tarafı uzlaştırmayı başardım. Ertesi gün sekreteri bana teşekkür için para göndermek istedi ama kabul etmedim. Çünkü o gece yaptığım şey, sadece Türkler için değil, Zwarte Markt’ın geleceği içindi.
.Pazar yerinin onbinlerce kişi ile dolup taştığı günlerde, Hollandalı ziyaretçiler ile yapmış olduğum röportajlarda, Türkiye hayranlığı öne çıkıyordu.
TITUS KRAMER’İN KALEMİNDEN BART VAN KAMPEN
Van Kampen’in hayatını en yakından bilenlerden biri de onun eski damadı, şimdiki Amersfoort Fahri Konsolosumuz Titus Kramer‘in ifadeleriyle:
Van Kampen 1944’te 13 çocuklu bir çiftçi ailesinde doğdu. Genç yaşta geçirdiği ağır bir kaza, hayatına cesaret kattı.
Emlakçılığa atıldığında mizahi ve kışkırtıcı ilanlarla dikkat çekti. “Güzel değil ama ucuz, sonuçta bir yerde uyumanız lazım” gibi başlıklar gazetelerin manşetlerine taşındı.
Amerika’da gördüğü dev bitpazarları ona ilham verdi. Colorado Springs’te göçmenlerin anlattığı hikâyeler, “Bu sadece pazar değil, tiyatro” dedirtti.
1980’de Beverwijk’te açtığı Zwarte Markt’ın ilk gününde 14 bin kişi akın etti. Belediye karşı çıktı, kiliseler tepki gösterdi, ama halk sevdi.
Mizahıyla ve inadıyla bütün hukuk savaşlarını göğüsledi. “Avukattan çok mahkemeye gittim, tek fark cübbe giymememdi” diye espri yapardı.
Göçmenler için Zwarte Markt sadece alışveriş değil, bir buluşma noktası oldu. Türk tatlısı, Surinam mutfağı, Fas baharatları, Çin ürünleriyle adeta bir kültür mozaiği oluştu.
Yıllar içinde “Beverwijk Bazaar” adıyla Avrupa’nın en büyük kapalı pazarı haline geldi, milyonlarca ziyaretçiyi ağırladı.
Ailesi onu şu sözlerle andı:
“Bart, ayağı çamura basan bir hayalcinin ta kendisiydi. Bize bir pazarın eşyalardan ibaret olmadığını öğretti – bir pazar insanları yakınlaştırır. Ve bugün buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.”
BİR MİRASIN ARDINDAN
Bart van Kampen yalnızca bir işadamı değil, göçmenlerin kaderini değiştiren, Hollanda’daki Türk toplumuna iş ve ekmek kapısı açan bir vizyonerdi. Zwarte Markt bugün hâlâ yaşıyorsa, bunun temelinde onun hayalleri, cesareti ve biraz da inadı vardır.
O artık aramızda değil, ama yarattığı pazar, her hafta on binlerce insanın bir araya geldiği, farklı kültürlerin buluştuğu, Hollanda tarihine kazınmış bir miras olarak yaşamaya devam ediyor.
DİKKAT!
Taziye töreni, 16 Eylül Salı günü saat 19.00 ile 20.30 arasında Beverwijk’teki De Bazaar’ın 26 numaralı salonunda (Montageweg 35) yapılacaktır.
Araçlar, pazar ofisinin karşısına veya yanına park edilebilir
24 EYLÜL’DE ADANA ALTIN KOZA’DA TÜRKİYE PRÖMİYERİ: GÖZDE KURAL’IN YENİ FİLMİ “CINEMA JAZIREH” ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI’NDA!
İlk filmi “Toz” ile dikkatleri üzerine çeken Gözde Kural’ın yazıp yönettiği ikinci uzun metrajlı filmi “Cinema Jazireh”, 32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda! Kadınların sesini, insan onurunu ve direnişi merkezine alan “Cinema Jazireh”, Taliban zulmü altındaki Afganistan’da, Leyla’nın kayıp oğlunu bulmak için erkek kılığına girerek çıktığı tehlikeli yolculuğu anlatıyor. Kadın olmanın, coğrafyadan bağımsız olarak nasıl benzer mücadeleler içerdiğini gözler önüne seren sarsıcı filmin başrolünü İran sinemasının parlayan yıldızlarından Fereshteh Hosseini üstleniyor.
“Öğrenciler için Kesintisiz Bambaşka bir İnternet Konforu: Keenetic ile Yeni Eğitim Öğretim Yılına Hazırsınız!”
“Keenetic sunduğu eşsiz teknik özellikleri ve gelişmiş KeeneticOS işletim sistemi ile yeni eğitim öğretim yılında öğrenciler için değişmez bir seçenek olmaya devam ediyor. Ailelerin güvenle tercih edebileceği Keenetic ürünleri için Keenetic Türkiye CEO’su Vefa Tarhan: “Keenetic her alanda olduğu gibi öğrenciler için de oldukça kullanışlı; eğitim gereksinimlerine, performanslarına olumlu yansıyacak donanımsal ve yazılımsal özellikleri barındırıyor, en yalın haliyle oldukça stabil konforlu internet erişimi sağlamakta, yine öğrencilerin gözdesi olacak!” açıklamasında bulundu.
Her yıl büyüme ivmesini artırarak ilerleyen sektörün tanınan markası Keenetic yeni eğitim öğretim yılında aileler ve öğrenciler için öne çıkan bir marka olmaya devam ediyor. Cihazlarının stabilitesi ve kalitesi, sürekli güncellenen KeeneticOS ile çok farklı avantajları bünyesinde barındırıyor. Öğrenciler ve eğitimcilerden sürekli övgüler alan marka esnek, modüler, estetik ve üstün yazılımı ile yine tercih sebebi olacak. Marka öğrencilerin performansına olumlu yansıyacağına inandığı özellikler konusunda iddialı.
Gerçek müşteri deneyimlerine dayalı kapsamlı araştırmalar yaptıklarını belirten Keenetic Türkiye CEO’su Vefa Tarhan: “Öğrenciler, eğitimciler ve Veliler bizlere olumlu geri dönüşlerde bulunuyorlar ve bizler de bundan oldukça gurur ve mutluluk duyuyoruz. Kullandıkça Keenetic ‘in eşsiz özelliklerini keşfeden kitleler sürekli artış eğilimi gösteriyor, bu geri bildirimlere oldukça değer veriyoruz ve kendimizi de gelen görüşler çerçevesinde güncel tutmaya özen gösteriyoruz. Keenetic her alanda olduğu gibi öğrenciler için de oldukça kullanışlı; eğitim gereksinimlerine, performanslarına olumlu yansıyacak donanımsal ve yazılımsal özellikleri barındırıyor, en yalın haliyle oldukça stabil konforlu internet erişimi sağlamakta, yine öğrencilerin gözdesi olacak!” dedi
Alzheimer hastalığının, bilişsel işlevlerin bozulmasına, davranışsal problemlere yol açan genellikle ileri yaşlarda görülen kronik dejeneratif bir nörolojik hastalık olduğunu söyleyen DoktorTakvimi uzmanlarından Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Recep Alp, “Hastalık, öncelikle unutkanlıkla kendini gösterir. İsim bulmada güçlük, yer bulmada ve zaman algısında değişiklikler, konuşma bozukluğu, görev veya iş yaparken zorlanma gibi yüksek bilişsel işlevlerde bozukluk gözlenir” diyor.
Alzheimer hastalığı kadınlarda daha sık görülüyor
Alzheimer hastalığının görülme sıklığının dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de artış eğiliminde olduğunu belirten Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Recep Alp, şunları söylüyor: “Ülkemizde yaklaşık 600 bin kadar Alzheimer hastası olduğu tahmin ediliyor. Kadınlarda erkeklere göre daha sık ve 65 yaş üzerinde görülme sıklığı artmaktadır. Genelde 85 yaş üzerinde her iki yaşlıdan birine Alzheimer hastalığı tanısı konuyor.”
En önemli risk faktörü yaş
Alzheimer hastalığında en önemli risk faktörünün yaş olduğunu söyleyen Doç. Dr. Recep Alp, “Diyabet, hipertansiyon, obezite gibi metabolik hastalıklar, kafa travması, eğitim seviyesi, depresyon, psikiyatrik hastalıklar, uyku apne sendromu, alkol, sigara kullanımı ve genetik faktörler sayılabilir. Hastaların yüzde 5‘inde genetik bozukluklar tespit edilmektedir. Bu olgular genellikle genç hastalarda görülür” şeklinde konuşuyor.
Alzheimer hastalığının teşhisinin klinik muayene ve tetkikler sonucu konduğunu söyleyen Doç. Dr. Recep Alp, “En önemlisi hasta ve hasta yakınlarının aktardığı öykü ve gözlemleridir. Ayrıca diğer hastalıkları ayırt etmek için beyin MR’ı, beyin PET’i, EEG, kan tetkikleri ve gerektiğinde beyin omurilik sıvı incelemesi yapılabilir” diye ekliyor.
Alzheimer tedavisinde kullanılan yöntemler
Alzheimer hastalığında erken teşhisin öneminden bahseden DoktorTakvimi uzmanlarından Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Recep Alp, şunları söylüyor: “Alzheimer hastalığının erken teşhisiyle hastalığını ilerlemesini yavaşlatmak ve/veya durdurmak için bazı yapılabilecek uygulamalar söz konusudur. Nöroplastisiteyi destekleyecek çok yönlü yaklaşımlarla hastalığın ilerleyişini kontrol altına almak mümkündür.”
Alzheimer tedavisinde kullanılan yöntemleri de anlatan Doç. Dr. Recep Alp, “Alzheimer hastalığının tedavisinde klasik anlamda semptomatik olarak kullanılan ilaç tedavileri mevcuttur. Bu ilaçlar, bilişsel problemlerin yanı sıra psikiyatrik, davranışsal sorunlar veya uyku bozukluklarının kontrolünde etkilidir. Bunlar dışında yaşam tarzı değişiklikleri, bilişsel aktiviteler, nörokognitif destekler, psikiyatrik destekler, egzersiz, uyku düzenlenmesi gibi ek önlemler alınması önemlidir” ifadelerini kullanıyor.
Hasta yakınlarının dikkat etmesi gerekenler
Alzheimer hastalarının bakımında hastalığının seyri ve şiddetine göre yaklaşımların değiştiğini belirten Doç. Dr. Recep Alp, “Hastalık ilerledikçe hastalık yönetimde aile yakınlarına veya bakımı üstlenicilerine ek sorumluluklar düşmektedir. Hastanın stabil, sakin, bildiği eşyaların olduğu kendi yaşadığı ortamında yaşamına dikkat edilmelidir. Hastayla münakaşaya girmekten veya inatlaşmaya girilmeden kaçınılmalıdır. Ayrıca bakım yükünü üstlenen bireylerin de desteklenmesi ve yüklerinin paylaşılması önemlidir” diyor.
Uyku bozuklukları Alzheimer hastalığının oluşumunda önemli bir faktör
Doç. Dr. Recep Alp, Alzheimer hastalığını önlemek veya riskini azaltmak için yaşam tarzında nelere dikkat edilmesi gerektiğine dair ise şunları paylaşıyor: “Son yıllarda yapılan çalışmalarda bağırsak ile beyin arasındaki etkileşimin nörolojik hastalıklar açısından önemli bir faktör olabileceği gösterilmektedir. Sağlıklı bağırsak mikrobiyotası için gerekli beslenme ve destek tedavilerinin yapılması çok önemlidir. Beslenme için en önemli diyet tipinin Akdeniz tipi beslenme olduğu görülmektedir. Omega 3 zengin beslenme, tam buğday tahıllı yiyecekler ve yemeklerde kaliteli bitkisel yağların kullanması gerekir. Ayrıca uyku bozukluklarının bilişsel işlevleri olumsuz etkilediği ve Alzheimer hastalığının oluşumunda önemli bir faktör olduğu görülmekte ve uyku hijyenin sağlanması önemlidir. Beyin için egzersizin ayrı bir değeri vardır. Günlük yapılacak kısa yürüyüşler, aerobik egzersizin hastaya katkısı çok olacaktır. Zihinsel aktiviteler beyin nöroplastisite özelliğine katkı sunacaktır. Ek olarak aromatik yağlar ve müzik terapi de hastalık seyrinde olumlu etkileri gösterilmiştir.”
AYRINTI YAYIN GRUBU’NDAN SONBAHAR İNDİRİMİ!
Ayrıntı Yayın Grubu, sonbaharda her yaştan okuru yeni kitapları keşfetmeye çağırıyor! Ayrıntı Yayınları, Dinozor Çocuk, Dinozor Genç ve Düşbaz Kitaplar markalarının seçili kitaplarında %70 indirim kampanyası,30 Kasım’a kadar ayrintiyayingrubu.com’da okurları bekliyor.
Edebiyat, tarih, felsefe, sosyal bilimler, çocuk kitapları ve daha pek çok alanda yayımladığı eserlerle geniş bir okur kitlesine ulaşan Ayrıntı Yayın Grubu, sonbahar indirimiyle her yaştan okura kitaplığını zenginleştirme imkânı sunuyor. Ayrıntı Yayınları’nın tüm kategorilerinin yanı sıra Dinozor Çocuk, Dinozor Genç ve Düşbaz Kitaplar markalarında da geçerli olan kampanya, okurların kitaplara daha kolay erişmesini amaçlıyor.
CGTN: II. Dünya Savaşı’nda biyolojik savaş faaliyetleri yürüten kötü şöhretli Japon birliğini konu alan filmin prömiyeri 18 eylülde yapılacak
CGTN, İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonya’nın biyolojik savaş faaliyetleri yürüten kötü şöhretli 731. Birliği tarafından insanlar üzerinde yapılan dehşet verici deneyleri yeniden gündeme taşıyan “731” adlı Çin yapımı tarihî dram filmi hakkında bir makale yayımladı. Makale ayrıca birliğin işlediği suçlara dair yeni ortaya çıkan kanıtlara ışık tutuyor ve Çin halkının umutsuzluk karşısında sarsılmayan direncini gözler önüne seriyor.
II. Dünya Savaşı sırasında Japonya’nın biyolojik savaş faaliyetleri yürüten kötü şöhretli 731. Birliği tarafından insanlar üzerinde yapılan dehşet verici deneyleri yeniden gündeme taşıyan “731” adlı Çin yapımı tarihî dram filminin prömiyeri 18 eylülde dünya genelinde yapılacak.
Yönetmenliğini Zhao Linshan’ın üstlendiği film, hapsedildikten sonra sağlık kontrollerinde ve hastalık önleme araştırmalarında iş birliği yapmaları karşılığında özgürlük vaadiyle kandırılan yerel satıcı Wang Yongzhang ve diğerlerinin hikâyesini anlatıyor.
Ancak özgürlük yerine donma testleri, gazlara maruz bırakma ve dirikesim (viviseksiyon) dâhil olmak üzere işgalci Japon kuvvetlerinin yaptığı acımasız tıbbi deneylerin kurbanı oldular.
Çok gizli bir biyolojik ve kimyasal savaş araştırma üssü olan 731. Birlik, Çin’in kuzeydoğusundaki Heilongjiang Eyaleti’nin başkenti Harbin’de kuruldu. II. Dünya Savaşı sırasında Japonya’nın Çin ve Güneydoğu Asya’daki biyolojik savaş faaliyetlerinin merkezi olarak hizmet etti.
Dijital okuma keyfi Kobo Clara Colour ile renkleniyor
Teknoloji ile okuma kültürünü buluşturan D&R, Kobo’nun renkli modeli Kobo Clara Colour E-kitap Okuyucu ile kitapseverlere bambaşka bir deneyim sunuyor. Kullanıcı dostu arayüzü, gelişmiş ekran teknolojisi ve sürdürülebilir tasarımıyla Kobo Clara Colour, e-kitap dünyasında yerini koruyor.
Kobo, e-kitap tutkunlarını renkli bir deneyime davet ediyor! 16 GB dahili hafızaya sahip olan ve yaklaşık 12.000 e-kitaba kadar kapasite sunan Kobo Clara Colour, haftalarca süren pil ömrü, canlı ekranı, akıllı teknolojisi ve çevre dostu tasarımıyla fark yaratıyor.
Renkli ekran, sınırsız keşif!
Kobo Clara Colour, en yeni nesil 6” E-Ink Kaleido 3 ekrana sahip. Böylelikle artık sadece kelimeler değil, çizgi romanlar, çocuk kitapları, ders notları ve illüstrasyonlar gerçek renkleriyle parmaklarınızın ucuna geliyor.
Ekinoks Günü’nde manzaralar, vivo V60 ile artık daha yakın!
22 Eylül 2025’teki sonbahar ekinoksu ile gece ve gündüz eşitlenecek, doğa yepyeni renkleriyle fotoğrafçılar için ideal bir atmosfere bürünecek. 50 MP Süper Telefoto Kameraya sahip vivo V60 ile ister 10x yakınlaştırma yapın ister 100x’e kadar sınırları zorlayın etkileyici manzara fotoğrafları çekebileceksiniz.
Bu yıl 22 Eylül 2025 Pazartesi günü gerçekleşecek sonbahar ekinoksuna sayılı günler kaldı. Bu tarihte Kuzey Yarımküre’de gece ve gündüz süreleri tam olarak eşitlenecek ve bu da sonbaharın başlangıcını müjdeleyecek. Ağaçların sarı, turuncu ve kızıl tonlara bürünmeye başlayacağı bu geçiş dönemi, gün ışığının yumuşamasıyla birlikte fotoğrafçılar ve doğa tutkunları için eşsiz bir atmosfer de sunacak.
AstraZeneca Türkiye ile Ankara Bilkent Şehir Hastanesi arasında klinik araştırmalar alanında önemli iş birliği
Son beş yılda Türkiye’de 2 milyar TL’nin üzerinde klinik araştırma yatırımı yapan AstraZeneca Türkiye, hastaların yaşamlarında anlamlı değişiklikler yaratacak klinik iş birliklerini genişletmeye devam ediyor. Şirket bu kapsamda son olarak Ankara Bilkent Şehir Hastanesi ile klinik araştırmalar alanında stratejik iş birliğini daha da güçlendirdi. İmzalanan yeni protokol ile birlikte AstraZeneca Türkiye’nin Ankara Bilkent Şehir Hastanesi’nde yürüteceği klinik araştırma sayısının 67’ye çıkması hedefleniyor.
Hikâyeden Sonra: Çağdaş Sanat ve Edebiyat
Meşher’de, 18.İstanbul Bienali’ne paralel olarak gerçekleştirilecek “Hikâyeden Sonra: Çağdaş Sanat ve Edebiyat” başlıklı etkinlik, Hikâye İstanbul’da Geçiyor sergisinde yer alan kitaplar ile çağdaş sanat alanında üretilen yapıtlar arasındaki diyaloglara odaklanacak.
Meşher, 18. İstanbul Bienali paralelinde, 25–26 Eylül 2025 tarihlerinde “Hikâyeden Sonra: Çağdaş Sanat ve Edebiyat” başlıklı bir etkinlik serisi düzenleyecek.
18 Ocak 2026’ya kadar devam eden Hikâye İstanbul’da Geçiyor sergisi kapsamında gerçekleştirilecek bu panel, edebiyat ve çağdaş sanat arasındaki ilişkiye odaklanarak seçkide yer alan kitapların çağdaş sanat yapıtları arasındaki farklı diyalogları detaylı bir şekilde değerlendirme imkânı sunacak.
İki güne yayılan oturumlarda Meşher’e konuk olacak sanatçılar ve akademisyenler, kendi çalışmalarından hareketle bu diyaloglara katkıda bulunacak. Panelin moderatörlüğünü Hikâye İstanbul’da Geçiyor sergisinin küratörleri Ebru Esra Satıcı ve Şeyda Çetin üstlenecek.
Merve Optik, Fuji Camlarıyla Türkiye Optik Pazarındaki Büyümesini Hızlandırıyor
Türkiye optik pazarının öncü markalarından Merve Optik, distribütörlüğünü üstlendiği dünyaca ünlü markalar ve yenilikçi Fuji cam teknolojisiyle sektördeki konumunu güçlendiriyor. Firma, 2025 vizyonu doğrultusunda göz sağlığını önceliklendiren teknolojik ürünlerle pazardaki büyüme trendine liderlik etmeyi hedefliyor.
Fuji Camları ile Katma Değer Odaklı Büyüme
Merve Optik, distribütörlüğünü üstlendiği Tom Ford, Guess, Max Mara ve Zegna gibi dünyaca ünlü markaların yanı sıra, optik cam üretiminde Fuji ile yüksek kalite ve inovasyonu bir araya getiriyor. Fuji camlarının sunduğu konfor, estetik ve dayanıklılık özellikleri, firmaya sektördeki ortalama büyümenin üzerinde bir ivme kazandırıyor.
Ali Arif Demirel: “Yüksek Değerli Cam Segmentine Öncülük Edeceğiz”
Merve Optik Yönetim Kurulu Başkanı Ali Arif Demirel, yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Optik sektörü hızla gelişiyor. Biz de Merve Optik olarak bu büyüme trendine öncülük ediyoruz. Fuji cam teknolojisiyle hem görsel hem de sağlık açısından yenilikçi çözümler sunduğumuz için gurur duyuyoruz. Amacımız, kullanıcı bilincini artırarak yüksek değerli cam segmentinin pazar payını büyütmek.”
BCTR Sağlıkta Blockchain Teknolojileri Rapor Lansmanı Gerçekleşti
Türkiye Bilişim Vakfı ve Blockchain Türkiye Platformu (BCTR) iş birliğiyle düzenlenen “Sağlıkta Blockchain Teknolojileri Rapor Lansmanı” 17 Eylül’de Eczacıbaşı Holding’in ev sahipliğinde gerçekleşti. Rapor, blockchain teknolojisinin sağlık sektörüne sunduğu yenilikleri, fırsatları ve gelecek vizyonunu çok boyutlu bir bakış açısıyla ortaya koyuyor.
Türkiye Bilişim Vakfı ve Blockchain Türkiye Platformu (BCTR), sağlık alanındaki dijital dönüşüm sürecinde blockchain teknolojisinin rolünü multidisipliner bir perspektifle değerlendirmek; faydalarının yanı sıra teknik, etik ve yasal zorluklara ışık tutmak ve bu konuda gelecekte yapılacak çalışmalara katkı sunmak amacıyla hazırladıkları Sağlıkta Blokzincir Teknolojileri Raporu’nu 17 Eylül’de düzenlenen bir etkinlikte paylaştı.
TBV Genel Sekreteri Çağdaş Ergin, BCTR Sağlık Çalışma Grubunun bir yılı aşkın süredir faaliyet göstererek ortaya çıkardığı ilgili raporun Sağlıkta Blokchain Teknolojilerine dair yol gösterici bir başlangıç çalışması olabilme amacını vurguladı.
Cem Adrian’ın yeni şarkısı “Hayat”ı ve sanatçının “Hayat” için kaleme aldığı satırlar
““Bir yıldız kayması gibi sihirli ve ölümlüdür hayat”
Hayatımda yaptığım en zor ama en değerli şeylerden biri oldu bu video.
Yıllardır hem ülkemizin ortak hafızasında yer alan hem de kişisel hayatlardaki derin hikayelere eşlik etti şarkılarım. Videolarla, görsellerle birlikte yayınlandı. Tarihe öyle mühürlendi birçok şey…
Bu hislere eşlik eden şarkılarım daha da kıymet buldu bende de.
Anladım ki insanlar aslında “herkes bilsin” istiyor.
“Paylaşmak.”
Herkes bilsin ve herkes bu hislerini paylaşsın istiyor. Anlaşılmak istiyor.
Bu insani bir refleks… Benim de şarkı söylememin, yazmamın temel sebebi bu. Herkes bilsin istiyorum.
Bu kez ben eşlik etmek, ben fon olmak istedim. Ben dinlemek ve ben sormak… Ben paylaşmak istedim.
İLK BELİRTİLERE DİKKAT! ALZHEİMER HASTALIĞINDA ERKEN TANI KRİTİK ROL OYNUYOR
Alzheimer hastalığı, özellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan, hafıza başta olmak üzere birçok beyin fonksiyonunda geriye dönüşümsüz kayıplara yol açan kronik ve ilerleyici bir rahatsızlık.
Alzheimer hastalığında erken tanı ve doğru yaklaşımların hastalığın seyrini yavaşlatmada ve yaşam kalitesini artırmada kritik rol oynadığını vurgulayan Bayındır Söğütözü Hastanesi Nöroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Sümer, Alzheimer’ın erken belirtilerinden korunma yollarına, hasta yakınlarının rolünden tedavi yaklaşımlarına kadar önemli bilgiler paylaştı.
Alzheimer hastalığı, ileri yaşlarda ortaya çıkan ve başta bellek olmak üzere birçok beyin fonksiyonunda kayba yol açan, kronik ve ilerleyici bir rahatsızlıktır. Hastalığın ilk evrelerinde hafıza problemleri ve duygu durum değişiklikleriyle kendini gösteren bu tablo, zamanla günlük yaşamı derinden etkileyen bir hale gelir. Erken tanı ve uygun yaklaşımlar, hastalığın seyrini yavaşlatmada ve yaşam kalitesini artırmada kritik rol oynar. Bu nedenle belirtilerin doğru tanınması, hastalıkla mücadelede atılacak en önemli adımlardan biridir.
İlk Belirtiler Hafıza Kaybıyla Ortaya Çıkıyor
Prof. Dr. Murat Sümer, “Alzheimer hastalığında ilk belirtiler hafıza bozuklukları ile ortaya çıkar. Başlangıçta randevular unutulur, evde para ve anahtar gibi eşyalar kaybedilmeye başlanır. Ayrıca içe kapanma, sıkıntı, sinirlilik gibi duygu durum değişiklikleri ortaya çıkabilir. Kişi daha alıngan ya da umursamaz hale gelebilir. Kelime hazinesindeki azalma nedeniyle basit cümlelerle konuşma ve anlama güçlükleri de erken dönemde görülen belirtilerdendir.” dedi.
“Unutkanlıkla seyreden birçok hastalık var ancak en sık görüleni Alzheimer’dır.” diyen Prof. Dr. Murat Sümer, şu bilgileri paylaştı: “Dalgınlık, dikkatsizlik ve depresyon da unutkanlıkla karışabilir. Ayrıca görme veya işitme sorunları, hastanın çevreyle iletişimini bozarak yanlışlıkla demans tanısı konmasına yol açabilir. Bu sorunların hızla çözülmesi büyük önem taşır.”
Bu Belirtilerde Vakit Kaybedilmeden Nöroloji Uzmanına Başvurulmalı!
Prof. Dr. Murat Sümer, dikkat edilmesi gereken durumları şöyle sıraladı: “Unutkanlık, alışkanlık ve kişilikte ani değişiklikler, huy farklılıkları, kaygı, depresif ruh hali, öfke, ilgisizlik, halüsinasyonlar, sabit fikirlilik ve ısrarcılık Alzheimer’ın uyarıcı belirtileri arasında sayılabilir. Bu tip bulgular görüldüğünde vakit kaybetmeden bir uzmana başvurulmalıdır.”
Erken Tanı Hastalığın Seyri Açısından Kritik Öneme Sahip!
“‘Zaman eşittir Beyin’ mottosunu hatırlatmak isterim” diyen Prof. Dr. Murat Sümer, “Ne kadar erken tanı konulabilirse o kadar hızlı tedaviye başlanır. Her ne kadar hastalığın kesin tedavisi olmasa da erken dönemde uygulanan ilaç, davranış ve fizik tedaviler hastalık seyrini olumlu etkileyebilir.” açıklamasını yaptı.
Ailesel Alzheimer ve Tedavi Çalışmaları
Hastalığın ailesel formlarına da değinen Prof. Dr. Murat Sümer, “Ailesel Alzheimer, hastaların yüzde 3-5’inde görülür ve belirtiler 40-50 yaşlarında ortaya çıkar. Neyse ki oldukça seyrektir. Bugün elimizdeki ilaçlar hastalığın seyrini yavaşlatıyor. Bağışıklık sistemi üzerinden geliştirilen yeni tedavi yöntemleri umut verici olsa da yan etkiler nedeniyle henüz rutin kullanıma girmiş değiller.” dedi.
Hasta Yakınlarının Rolü
Prof. Dr. Murat Sümer, hasta yakınlarının önemine dikkat çekerek, “Alzheimer sadece ilaçlarla yönetilebilen bir hastalık değildir. Yakınlarının hastalığı kabul etmesi, sabırlı davranması ve günlük ihtiyaçları karşılaması büyük önem taşır. Hastanın sosyal olarak aktif tutulması, resim, müzik, el işi gibi etkinliklere katılımı süreci olumlu etkiler. Ayrıca güvenlik için Alzheimer bileziği, konum belirleyici cihazlar veya kimlik bilgilerinin taşındığı kolyeler kullanılmalıdır.” ifadelerini kullandı.
Korunmada En Etkili Yol Zihni Sürekli Aktif Tutmak
Alzheimer’dan korunmada zihinsel ve sosyal aktivitelerin büyük rol oynadığını vurgulayan Prof. Murat Dr. Sümer, sözlerini şöyle tamamladı: “Beyni sürekli aktif tutmak, yeni şeyler öğrenmek, hobiler geliştirmek, zihinsel merakını canlı tutmak çok önemlidir. Alzheimer hastalığının en sevdiği düşünce yapısı ‘Ben unumu eledim, eleğimi astım’ zihniyetidir. Eğitim düzeyi arttıkça Alzheimer sıklığının azaldığını biliyoruz. Bu nedenle yaşam boyu öğrenme, aktif sosyal yaşam ve yeni ilgi alanları hastalıktan korunmada güçlü bir kalkan oluşturur.”
ANTİKANIN KALBİ BU PAZAR TALAS’TA ATACAK
Kurulduğu günden bu yana nostalji tutkunlarının büyük ilgisini gören Antika Pazarı, 14 Eylül Pazar günü yeniden kapılarını açıyor. Geçmişe duyulan özlemi doyasıya yaşatacak bu özel etkinlik, sonbaharın gelişiyle birlikte ziyaretçilerine hem alışveriş hem de kültürel bir zaman yolculuğu vaat ediyor.
Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın’ın girişimleriyle Kayseri’ye kazandırılan ve 2019 yılında tarihi Harman Mahallesi Meydanı’nda başlayan Antika Pazarı serüveni, Mevlana Mahallesi Pazar Yeri’nde artan ilgiyle devam ediyor. Yeni yerinde daha geniş alan ve daha fazla katılımla düzenlenen pazar, sadece Talas ve Kayseri’den değil, Türkiye’nin dört bir yanından gelen antikacılarla zenginleşiyor.
Halı, kilim, seccade, tespih, saat, para, pul, nostaljik ev eşyaları ve daha nicesi… Binlerce ürün arasında kaybolmak, geçmişin izlerini bugüne taşımak isteyenler için Antika Pazarı adeta bir hazine niteliğinde.
Her ayın ikinci pazar günü kurulan ve kentte geleneksel bir kültürel buluşma haline gelen bu özel pazar, 14 Eylül’de Talaslılara ve Kayserililere farklı bir gün yaşatacak.
“GEÇMİŞLE GÖNÜL KÖPRÜSÜ”
Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın, yaptığı açıklamada, “Antika Pazarı, sadece bir alışveriş alanı değil aynı zamanda geçmişle kurduğumuz gönül köprüsüdür. Burada eskiye duyulan özlemle kültürümüzü yaşatıyor, ticari canlılığı da destekliyoruz. Tüm hemşehrilerimizi bu nostalji dolu buluşmaya davet ediyorum.” ifadelerini kullandı.
KOCASİNAN’DA ULAŞILMADIK HİÇBİR ÇOCUK KIRTASİYESİZ KALMIYOR
Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayrakdar, Dost Eli Projesi kapsamında vatandaşlara alışveriş keyfi yaşatan, paranın geçmediği Dost Market’te yeni eğitim-öğretim yılı için ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki öğrencilere çantadan deftere, kalemden silgiye kadar her türlü kırtasiye malzemesinin dağıtımını başlattı. Öğrencilerle yakından ilgilenen Başkan Çolakbayrakdar, 10 yıldır en iyi şekilde örnek ve farklı sosyal belediyecilik faaliyeti yürüttüklerini söyledi.
Özellikle çocukların eğitim ihtiyaçlarını ve sağlıklı beslenmelerini karşılamak amacıyla düzenli olarak kırtasiye malzemeleri, kıyafet ve gıda yardımları ulaştırdıklarını belirten Başkan Çolakbayrakdar, “Hayırlı günler diliyorum, kıymetli hemşehrilerim. Okul sezonunun açılmasıyla birlikte Dost Market’te çocuklarımızın kırtasiye ihtiyaçlarını karşılamak üzere çanta ve içindeki diğer ekipmanların dağıtımına bugün başladık. Dost Market çatısı altında bulunan tüm hemşehrilerimizin ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki evlatlarımızın her türlü kırtasiye ihtiyacı bugün itibarıyla karşılanıyor. Üstelik bu destek sadece okulun açıldığı ilk günle sınırlı değil; bundan sonraki süreçte de ihtiyaç duyulduğunda Dost Market’ten aynı şekilde alışveriş yapma imkânı devam edecek. Bütün yavrularımıza başarılı ve verimli bir eğitim-öğretim yılı temenni ediyorum.” diye konuştu.
KOCASİNAN’DA ÇALINMADIK KAPI, GİRİLMEDİK GÖNÜL YOK!
Yapılan hizmetlerle vatandaşların gönüllerine dokunduklarını ifade eden Başkan Çolakbayrakdar, belediyecilik faaliyetleriyle ilgili sıra dışı ve yenilikçi hizmetlere imza attıklarının altını çizerek, “Rutin belediyecilik hizmetlerinin yanı sıra sosyal belediyecilik hizmetleriyle gönüllere dokunuyoruz. Belediyecilik alanında her şey yapılabilir ama bizim amacımız gönüller yapmaktır. Türkiye’de en iyi şekilde sosyal belediyecilik faaliyeti yürütüyoruz. Özellikle yeni eğitim-öğretim döneminde ulaşılmadık hiçbir çocuğumuzun kırtasiyesiz ve beslenmesiz kalmaması için büyük bir hassasiyetle çalışıyoruz. Çocuklarımızın eğitimlerine ve sağlıklarına destek olmak, geleceğimize yapılan en önemli yatırımdır.” şeklinde konuştu.
Yapılan hizmetlerle 7’den 70’e herkesin gönlüne dokunduklarına dikkat çeken Başkan Çolakbayrakdar, “‘Dost Eli’ çatısı altında hizmet veren Dost Market ve Dost Mağaza ile Kocasinan’daki ihtiyaç sahiplerine market ve mağaza konforunda alışveriş imkânı sağlıyoruz. İnsan için yapılan ve insanın yararına olan bir hizmet varsa, ne zaman nerede olunması gerekiyorsa şükür Allah’a onun gayreti içerisindeyiz. ‘Dost Eli’ isimli sosyal yardım kartlarımızla yılın 12 ayında ihtiyaç sahibi bütün ailelerimize destek oluyoruz. Özellikle yeni eğitim-öğretim döneminde çocuklarımızın eğitim ihtiyaçlarını ve sağlıklı beslenmelerini karşılamak amacıyla düzenli olarak kırtasiye malzemeleri, kıyafet ve gıda yardımları ulaştırıyoruz. ‘Dost Eli’ ile Kocasinan’da uzatılmadık el, dokunulmadık gönül bırakmamanın çabası içerisindeyiz. Kısaca, her alanda Kocasinan sakinlerimize hizmet ulaştırmanın huzurunu yaşıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Sosyal sorumluluk projeleriyle Kayseri’ye yakışır gönül belediyeciliğinin en güzel örneğini sergilediklerine değinen Başkan Çolakbayrakdar, bu projelerle Kocasinan bölgesinde ulaşılmadık ihtiyaç sahibi kalmamasını hedeflediklerini sözlerine ekledi.
“Gerçek Kahramanlar İlk Yardım Bilir!”
Lokman Hekim Sağlık Vakfı’ndan Dünya İlk Yardım Günü’nde Toplumsal Farkındalık Kampanyası.
Lokman Hekim Sağlık Vakfı, 13 Eylül Dünya İlk Yardım Günü’nde KARPAT Reklam Ajansı iş birliğiyle başlattığı yeni farkındalık kampanyasıyla “Gerçek kahramanlar ilk yardım bilir” mesajını toplumla buluşturuyor. Süper güçlere sahip olmasak da, ilk yardım bilgisine sahip olarak hayat kurtarabileceğimizin altını çizen kampanya, herkesin kahraman olabileceğini hatırlatıyor.
Kampanya kapsamında hazırlanan eğlenceli ve dikkat çekici görsellerde, süper kahraman imgeleriyle ironik şekilde konu ediliyor. 7’den 70’e herkesin 112’yi doğru zamanda arayarak, temel yaşam desteği uygulayarak ve doğru bilgiyle bir hayatın kurtarılabileceğini anlatan çalışmalarda kamuoyunun ilk yardım öğrenmeye teşviki hedefleniyor.
İstatistiklerle Gerçekler
• Türkiye’de her yıl yaklaşık 50.000 çocuk, ilk yardım yetersizliği nedeniyle risk altında kalıyor.
• Kalp durmalarının %70’i evde veya okulda meydana geliyor.
• İlk 3 dakikada doğru müdahale, hayat kurtarma şansını %70 oranında artırıyor.
• İlk yardım eğitimi almış çocukların %82’si, acil durumlarda yetişkinlere göre daha hızlı ve doğru tepki veriyor.
Bu veriler, ilk yardım bilgisinin yalnızca sağlık profesyonellerine değil, her bireye yönelik temel bir yaşam becerisi olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Lokman Hekim Sağlık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Leyla Şeker: “İlk yardım, hayata müdahale etme cesaretidir. Bu projemiz ile bireyleri bilgiyle donatmak, toplumda yaygın yanlış bilgilerin yerine doğruları yerleştirmek ve herkesin kendi çevresinde bir kahramana dönüşmesini sağlamak istiyoruz.”
Kampanya görselleri ve sosyal medya içerikleri 13 Eylül itibarıyla Lokman Hekim Sağlık Vakfı’nın dijital kanallarında yayında olacak.
İlk Yardım Eğitimine Erişim Kolaylaşıyor
Lokman Hekim Sağlık Vakfı, Sağlık Bakanlığı müfredatına uygun ilk Online ilk yardım bilgilendirme eğitimi içeriği sayesinde, ilk yardım bilgisinin yaygınlaştırılmasını amaçlıyor. Ayrıca vakıf bünyesinde yüz yüze gerçekleştirilen, sertifikalı ilk yardım eğitimlerini de alarak hayati durumlarda müdahale etme yetisine sahip olurken, vakfın desteklediği geleceğin hekimlerinin eğitimlerine de katkı sunabilirsiniz.
Ayrıntılı bilgi için lokmanhekimsv.org adresini ziyaret edebilir, (216) 337 19 86 numaralı telefon veya reyhan.karagoz@lokmanhekimsv.org e-posta adresi ile irtibata geçebilirsiniz.
LGS maratonunda özel dersin öğrenciye sağladığı 10 güçlü etkisi
Liselere Geçiş Sınavı (LGS), öğrencilerin akademik geleceğini şekillendiren ilk büyük adımdan birisidir. Sınav, nitelikli liselere yerleşme fırsatı sunduğu için eğitim hayatında kritik bir dönüm noktasıdır. LGS süreci, öğrenci, okul, aile arasında ortak bir emek ve dayanışma alanı oluşturur ve özellikle sınav sürecinde ailelerin destekleyici tutumu, öğrencilerin özgüvenini artırarak başarıya giden yolu kolaylaştırır.
Bu süreçte eğitimcilerin rehberlik görevi üstlenerek, hem akademik hem psikolojik destek sağladığını anlatan İpucu Akademi Online Özel Ders Platform Kurucusu İlker Gezer, şunları söyledi:
“LGS süreci, yalnızca akademik başarıyı hedefleyen bir yarış değil, aynı zamanda öğrencinin karakter gelişimini ve yaşam becerilerini şekillendiren bir yolculuktur. Bu dönemde eğitimciler, sadece ders anlatan değil, aynı zamanda online eğitim koçluğuyla rehberlik eden, yön gösteren ve psikolojik destek sunan birer yol arkadaşı haline geliyor. Çünkü LGS, bilgiyi ölçmenin ötesinde; planlama, zaman yönetimi ve öz disiplin gibi hayati becerileri de test eden bir sistem. Bu sınavdan elde edilen kazanımlar, öğrencinin yalnızca iyi bir liseye yerleşmesini değil, aynı zamanda hayata daha donanımlı adım atmasını da sağlıyor.” dedi.
LGS’de başarıyı şekillendiren özel dersin rolü ve 10 kazanımı nedir?
Esnek zamanlama ve mekan bağımsız olması nedeniyle özel dersler, veliler ve öğrenciler tarafından genellikle online özel ders olarak tercih ediliyor. Sınava hazırlanırken online özel dersler sayesinde, öğrencilerin bireysel öğrenme tarzına uygun stratejiler geliştirerek akademik potansiyelinin ortaya çıkacağını anlatan İpucu Akademi Online Özel Ders Platform Kurucusu İlker Gezer, online eğitim koçluğu katkısıyla da birebir eğitim planlamasının sınava giden yolda büyük fark yaratacağını kaydetti.
1-Kişiye özel öğrenme stratejisi:
Her öğrenci farklı öğrenir. Bu nedenle özel ders, bu farkı gözeterek bireysel stratejiler geliştirir. Kalabalık sınıflarda gözden kaçan detaylar, özel dersle öğrenilebilir. Bu da öğrencinin potansiyelini tam anlamıyla ortaya çıkarır.
2-Zaman yönetimi ve verimlilik:
Konu tekrarları ve soru çözüm teknikleri, hedefe yönelik biçimde planlanır. Bu da sınav stresini azaltırken başarıyı artırır. Özel ders sayesinde, öğrencinin zamanını daha etkin kullanması da sağlanır.
3-Eksik konulara odaklanma:
Sınıf ortamında fark edilmeyen bilgi boşlukları, özel dersle tespit edilir. Öğrenci, eksik olduğu konularda derinlemesine destek alır. Bu da genel başarı ortalamasını yukarı çeker.
4-Motivasyon ve özgüven artışı:
Birebir ilgi gören öğrenci, kendine olan güvenini yeniden kazanır. Başarıya giden yolda yalnız olmadığını hissetmek, motivasyonu ciddi oranda artırır. Bu psikolojik destek, akademik performansa da doğrudan yansır.
5-Sınav tekniklerinin öğretilmesi:
LGS sadece bilgi değil, aynı zamanda strateji sınavıdır. Özel derslerde, zaman yönetimi, dikkat dağıtıcı sorular ve tuzaklar üzerine özel çalışmalar yapılır. Bu da öğrenciyi sınavın psikolojisine hazırlar.
6-Dikkat ve odaklanma becerisinin gelişmesi:
Birebir ders, öğrencinin dikkatini dağıtan unsurları en aza indirir. Odaklanma süresi uzar ve öğrenme kalitesi artar. Bu da sınavda daha sağlam bir performans anlamına gelir.
7-Performans takibi ve geri bildirim:
Özel öğretmen, öğrencinin gelişimini düzenli olarak izler ve anında geri bildirim verir. Bu sayede öğrenci neyi doğru, neyi eksik yaptığını net biçimde görür. Sürekli iyileştirme mümkün hale gelir.
8-Konu anlatımında derinlik:
Özel ders, konuları derinlemesine işler. Öğrenci sadece ezberlemez, neden-sonuç ilişkisi kurar. Bu da kalıcı öğrenmeyi sağlar.
9-Kariyer ve lise seçimi için rehberlik:
Özel öğretmenler, öğrencinin ilgi alanlarına göre lise ve meslek yönlendirmesi yapabilir. Bu, sadece sınav başarısı değil, uzun vadeli hedefler için de yol göstericidir.
10-Aile ile etkileşim ve bilgilendirme:
Özel ders sürecinde öğretmen, velilere düzenli bilgi verir. Bu iletişim, öğrencinin gelişimini daha yakından takip etmeyi sağlar. Aile, çocuğunun akademik yolculuğuna daha bilinçli şekilde eşlik eder.
Aslı Yıkıcı Yurtsever, 2004 yılında birkaç gönüllünün Lego setleri üzerinden başlattığı çalışmaların, 2011’de resmi olarak Bilim Kahramanları Derneği’nin kuruluşuna dönüştüğünü ve ilk olarak çocuklarla küçük robot setleri üzerinde çalışmaya başladığını aktardı, “Onların heyecanı bize ilham verdi. Ardından uluslararası FIRST® LEGO® League programını Türkiye’ye taşıyarak binlerce çocuğun bilimle tanışmasını sağladık. Bugün dernek, FIRST® LEGO® League Challenge, FIRST® LEGO® League Explore, Dünya Robot Olimpiyatı Türkiye ve Bilim Gençlerle Kazanacak gibi farklı ölçeklerdeki programlarla çocukların bilimle etkileşim kurmasını sağlıyor. Bu projeler aracılığıyla her yıl binlerce öğrenci, bilimsel araştırma yöntemlerini deneyimliyor, çözüm geliştirmeyi öğreniyor ve takım çalışmasının değerini keşfediyor. Çocuklar kendi fikirlerini hayata geçirirken bilimin aslında ulaşılmaz değil, herkesin yapabileceği bir şey olduğunu görüyor” dedi.
Pozitera, Markaların Satışını Korumak ve Geliştirmek İçin Entegre Çözümler Sunuyor
Türkiye’nin önde gelen perakende geliştirme şirketlerinden Pozitera, değişen tüketici davranışları ve rekabetin yoğunlaştığı pazarlarda markaların satışlarını korumak ve geliştirmek için yenilikçi çözümler sunuyor.
Türkiye’nin önde gelen perakende geliştirme şirketlerinden Pozitera, değişen tüketici davranışları ve rekabetin yoğunlaştığı pazarlarda markaların satışlarını korumak ve geliştirmek için yenilikçi çözümler sunmaya devam ediyor. Şirket, güçlü saha ekibi, teknoloji tabanlı denetim mekanizmaları ve müşteri odaklı yaklaşımıyla, markalara hem satış hem de marka değeri açısından sürdürülebilir katkılar sağlıyor.
Entegre hizmet modeliyle hareket eden Pozitera, saha satış ekipleri ve merchandising çözümleri ile markaların raflardaki görünürlüğünü artırırken, denetim ve raporlama sistemleri sayesinde operasyonel şeffaflık ve sürdürülebilirlik sağlıyor, aynı zamanda teknoloji destekli saha yönetimi ile verimliliği yükseltiyor.
Okul dönüşe hazırlık döneminde kredi başvuruları yüzde 72 arttı
Kişiselleştirilmiş finansal platform TeklifimGelsin’in, Dorinsight ile yaptığı 20 bin kişilik anket verilerine göre, yeni eğitim-öğretim yılı öncesinde kredi başvuruları geçen yıla kıyasla yüzde 72 artarak 110 bin TL’ye ulaştı.
Türkiye’de aileler yeni eğitim-öğretim yılına hazırlanırken, finansman ihtiyacında dikkat çekici bir artış yaşandı. Kişiselleştirilmiş finansal platform TeklifimGelsin’in, Dorinsight ile yaptığı 20 bin kişilik anket verilerine göre, okulların açılmasından önceki üç haftalık dönemde yapılan kredi başvuruları geçen yıla kıyasla yüzde 72 yükseldi.
Geçen yıl 64 bin TL olan kredi başvurusu tutarı, bu yıl aynı dönemde 110 bin TL’ye çıktı. Söz konusu artış, yüzde 33’lük yıllık enflasyonun yaklaşık iki katına denk geliyor. Böylece kredi başvurularında reel olarak yüzde 39’luk büyüme gerçekleşmiş oldu.
TeklifimGelsin Kurucu Ortağı ve CEO’su İhsan Cem Zararsız, artışı değerlendirirken şunları söyledi: “Okul dönemi öncesinde kredi başvurularında gözlemlediğimiz yüzde 72’lik artış, enflasyonun çok üzerinde gerçekleşti. Bu tablo, ailelerin eğitim harcamalarını karşılayabilmek için krediye geçen yıla oranla daha yoğun şekilde yöneldiğini ortaya koyuyor. 20 bin kişiyle yaptığımız anketin sonucunda, bu dönemde kredi kullananların yüzde 7’lik kesimi krediyi eğitim için kullandığını belirtiyor. Yine aynı dönemde yüzde 11’lik kitlenin kredi kartlarını eğitim harcamaları için kullandığını ortaya koyuyor. Eğitim giderleri; kırtasiye, giyim, servis ve barınma gibi çok sayıda kalemde aileler için finansal destek ihtiyacı yaratıyor. Bu nedenle finansmana erişim, veliler için her zamankinden daha kritik hale geliyor.”
DORAK HOLDİNG İLE KAPADOKYA’DA UNUTULMAZ GECE: FAZIL SAY VE NAKAMURA HAYATO AYNI SAHNEDE BULUŞTU
Dorak Holding, Türkiye ile Japonya arasında yüzyılı aşkın dostluğu kültür diplomasisinin en zarif örneklerinden biriyle onurlandırdı. Kapadokya’da gerçekleşen özel konserde, Fazıl Say ve Nakamura Hayato ilk kez aynı sahneyi paylaştı. Japonya’nın önde gelen seyahat acentası Nippon Travel Agency (NTA) ile Coin Park’ın da desteklediği bu buluşma, iki ülke arasındaki iş birliğinin anlamlı bir simgesioldu.
Uzak Doğu’ya Kapadokya’yı tanıtan, Japonya ile köklü bağlar kuran Dorak Holding, yüzyılı aşkın dostluğu anlamlı bir kültür projesiyle onurlandırıyor. 6 Eylül 2025 tarihinde Kapadokya’da gerçekleşen etkinlikte, dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say ile Japon Kabuki tiyatrosunun genç temsilcilerinden Nakamura Hayato ilk kez aynı sahnede buluştu.
Bu özel etkinlik, yalnızca iki büyük sanatçıyı değil, aynı zamanda iki köklü kültürü Kapadokya’nın büyülü atmosferinde bir araya getirdi. Etkinliğin organizasyonunu ise Japonya ile Türkiye arasında 30 yılı aşkın süredir kültür turizmi alanında köprü kuran Dorak Holding üstlendi.
Kapadokya’yı Japonya’ya Tanıtan İlk El
1990’lı yılların başından itibaren Japon turist kafilelerini Türkiye’ye getiren ilk turizm grubu olan Dorak Holding, Japonya’da Kapadokya’nın tanıtımına öncülük eden grup olarak dikkat çekiyor. Japon misafirlerin kültürel hassasiyetlerine uygun tur programları, hava balonculuğu ve özgün deneyim tasarımlarıyla bölgeyi dünya çapında bilinir bir destinasyona dönüştüren Holding, bu kez sanat aracılığıyla iki ülkeyi yeniden buluşturdu.
Dorak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Serdar Körükçü, konserin anlamına ilişkin yaptığı değerlendirmede şunları aktardı:
“Memleketimiz olmasından dolayı Kapadokya bizim sadece yatırım yaptığımız değil, anlam yüklediğimiz bir coğrafya. Japonya ise, doğa ve kültüre duyduğu saygıyla Kapadokya’yla yıllardır özel bir bağ kurdu. İki ülke arasındaki yüz yılı aşkın bu bağı müzik ve sahne sanatıyla görünür kılmak bizim için büyük bir gurur.”
Kültür Diplomasisinin Gücüyle
Fazıl Say’ın evrensel müzikal dili ile Nakamura Hayato’nun geleneksel Kabuki sanatını sahnede buluşturan konser, kültür diplomasisinin en zarif örneklerinden biri olarak değerlendiriliyor. Etkinlik aynı zamanda, Türkiye’nin kültürel zenginliklerini dünya sahnesine taşıma misyonuyla hareket eden Dorak Holding’in vizyonunu da yansıtıyor.
Nakamura Hayato: Kabuki’nin Genç Yıldızı
Japonya’nın genç ve gelecek vadeden oyuncularından biri olarak kabul edilen Nakamura Hayato, etkinlik kapsamında ülkemizi ziyaret etti. 1993 doğumlu olan ve ailesi de ülkenin en ünlü oyuncuları arasında yer alan Hayato, özellikle Japon halk tiyatrosunun özel bir türü olan Kabuki dalındaki yeteneği ve başarılarıyla son yıllarda ülkesinde büyük bir saygınlığa ulaştı. Temelleri 17’nci yüzyıla dayanan ve pandomim, dans ile skeçleri bir araya getiren bu geleneksel tiyatro sanatındaki başarısı, Hayato’nun popüler sinema ve tiyatro dünyasında da önünü açtı. Bugün yalnızca kendi ülkesinde değil, Avrupa ve ABD’de de geniş bir hayran kitlesine sahip.
Ekin Tutkun’un yeni şarkısı “Yaşamak Bu Değil”, On Air Music Co. etiketiyle yayımlandı.
Düşündüren sözleri ile dikkat çeken şarkı; günümüzün hızına ve yüzeysel mutluluk arayışlarına karşı içten bir duruş niteliği taşıyor. “Yaşamak Bu Değil”, farkındalık yaratan sözlerini dansa çağıran bir ritimle harmanlayarak dinleyiciye hem sorgulatan hem de harekete geçiren bir deneyim sunuyor.
Müziğe genç yaşta başlayan ve farklı topluluklarla sahne deneyimi edinen Ekin Tutkun, pandemi döneminde kendi şarkılarını kaydederek dijital platformlarda yayımlamaya başladı. Bugün ise bir yandan müzik öğretmenliği mesleğini sürdürüyor, diğer yandan da üretimlerinde kendi tarzı olan müzikal dili bir araya getiriyor.
“Yaşamak Bu Değil”, yer yer kırılgan ama aynı zamanda güçlü bir iç sesin yansıması. Şarkının klibi On Air Music Co.’nun YouTube kanalında yayımlandı ve parçanın duygusal atmosferini görsel bir bütünlükle pekiştiren bir çalışma oldu.
Dan Brown’un ünlü hayranları
Dan Brown’un merakla beklenen yeni romanı Sırların Sırrı kitabının lansmanı dünya ile eş zamanlı D&R Bağdat Caddesi mağazasında gerçekleşti. Lansmana oyuncu Murat Aygen ve eşi Nihan Aygen ile Kıvanç Kasabalı da katıldı.
Gizem ve gerilim türünün usta kalemi Dan Brown’un yeni romanı “Sırların Sırrı”, D&R’ın Bağdat Caddesi’ndeki yeni mağazası içinde açılan D&R Cafe’de düzenlenen bir etkinlikte okurlarıyla buluştu. Mağaza, lansmana özel kitabın gizemli dünyasını yansıtan bir atmosferle dekore edildi. Günün en heyecanlı anı ise, dünyaca ünlü yazarın Türk okuyucuları için hazırladığı video mesajı oldu. Yazar mesajında, “Herkes bana, yazma sürecimdeki en unutamadığım anları ve yerleri soruyor. Ben de her seferinde aynı cevabı veriyorum. Elbette, İstanbul. İstanbul’un altındaki tarihi yeraltı sarnıcını keşfedip Cehennem kitabımın finalini orada yapmaya karar verdiğim anı asla unutamam. Türkiye gerçekten büyüleyici bir ülke” dedi.
Kitabı almak için sabah erken saatlerde kuyruğa giren Dan Brown hayranlarının yanı sıra lansmana katılan oyuncu Murat Aygen ve eşi Nihan Aygen ile Kıvanç Kasabalı dikkat çekti. Kasabalı ve Aygen çifti, kitap hakkındaki söyleşiyi dinledikten sonra Dan Brown’a gönderilmek üzere hazırlanan panoya mesajlarını bıraktılar.
Bir Adım Sağlık, Halk Sağlığı Haftası’nda Koruyucu Sağlık Hizmetlerinin Önemini Vurguluyor
Halk sağlığının korunması ve hastalıkların erken teşhisi, toplumun genel sağlık düzeyinin artırılmasında kritik bir rol oynuyor. Bu kapsamda Bir Adım Sağlık, evde bakım ve mobil sağlık çözümleriyle bireylerin sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırmayı ve koruyucu sağlık yaklaşımını yaygınlaştırmayı amaçlıyor. Eylül ayı boyunca, bu farkındalığı artırmak amacıyla Check Up Biyokimya ve Kanser Tarama Testi Paketleri’nde yüzde 25 oranında indirim uygulayarak, erken tanının önemine dikkat çekiyor.
3–9 Eylül tarihleri arasında kutlanan Halk Sağlığı Haftası, bu yıl “Koruyan, Geliştiren Sağlık” temasıyla toplum sağlığının korunmasına ve geliştirilmesine yönelik hizmetlerin önemine dikkat çekiyor. Sağlık Bakanlığı tarafından organize edilen bu haftada, koruyucu sağlık hizmetleri, sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıklarının teşviki ve bireylerin sağlık okuryazarlığının artırılması gibi konular öne çıkıyor.
Türkiye’de halk sağlığına yenilikçi bir yaklaşım getirme hedefiyle kurulan ve evde bakım ve mobil sağlık alanında faaliyet gösteren Bir Adım Sağlık, sunduğu bütüncül hizmet modeliyle halk sağlığına önemli katkı sağlıyor. Sağlık Bakanlığı ruhsatı ile faaliyet gösteren kurum, özellikle yaşlı bireyler, kronik hastalar ve sağlık hizmetine ulaşmakta zorluk yaşayan kişiler için ev ortamında kaliteli sağlık hizmeti sunuyor.
Kadrosunda %70 oranında hemşire, toplamda ise %60’tan fazlası kadınlardan oluşan bir ekip barındıran kurum, aynı zamanda kadın istihdamına da güçlü bir katkı sunuyor. Yeni göreve başlayan sağlık çalışanlarına ortalama 3–4 hafta süren eğitim programları uygulanıyor. En sık sunulan hizmetler arasında serum uygulamaları, evde muayene, cihaz kiralama ve görüntüleme yer alırken; fizik tedavi, refakat ve danışmanlık gibi destek hizmetleri de büyük talep görüyor.
Halk Sağlığı Haftası kapsamında Bir Adım Sağlık, koruyucu ve önleyici sağlık anlayışının toplum genelinde benimsenmesi gerektiğini vurguluyor. Kurum, bireylerin yaşam kalitesini ev ortamında koruyabilmelerine destek olurken, Türkiye’de evde sağlık hizmetlerinin daha yaygın, erişilebilir ve sürdürülebilir hale gelmesi için çalışmalarını sürdürüyor.
Ayrıca Bir Adım Sağlık, Eylül ayı boyunca Check Up Biyokimya ve Kanser Tarama Test Paketi alanlara yüzde 25 indirim fırsatı sunuyor.
Psikoloji Mezunlarına Geniş Kariyer Alanı
Üniversite ek kontenjan süreci devam ederken, öğrencilerin en çok yöneldiği alanlardan biri psikoloji oldu. Hem kamu hem de özel sektörde geniş iş imkânları sunan psikoloji eğitimi, adayların tercih listelerinde üst sıralarda yer alıyor.
İstanbul Rumeli Üniversitesi Psikoloji Bölümü de bu dönemde dikkat çeken programlardan biri olarak öne çıkıyor. Türkçe ve İngilizce olmak üzere iki farklı program seçeneği sunan bölüm, öğrencilerine hem teorik bilgi hem de uygulama becerisi kazandırıyor. Klinik, sosyal, gelişim, örgütsel psikoloji gibi temel alanların yanı sıra spor psikolojisi, adli psikoloji ve nöropsikoloji gibi farklı uzmanlık dersleri de müfredatta yer alıyor.
Psikoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ömer Faruk Şimşek, programın güçlü yönlerini şöyle anlattı: “Psikoloji eğitimi artık yalnızca derslerle sınırlı değil. Öğrencilerimize araştırma yöntemlerinden psikolojik testlere, terapi yaklaşımlarından uygulamalı projelere kadar çok yönlü bir eğitim veriyoruz. Erasmus programı, çift anadal ve yandal imkânlarıyla öğrencilerimizi uluslararası vizyonla yetiştiriyoruz. Amacımız, mezunlarımızı hem mesleki hem de akademik alanda donanımlı bireyler olarak hayata hazırlamak.”
Bölüm mezunları; Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı gibi kamu kurumlarının yanı sıra danışmanlık merkezleri, hastaneler, eğitim kurumları, araştırma merkezleri ve insan kaynakları birimlerinde çalışma imkânı bulabiliyor. Ayrıca üniversitenin Psikoloji Bölümü bünyesindeki Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi, öğrencilerin mesleki deneyim kazanmalarını ve profesyonel ağlarını geliştirmelerini destekleyerek eğitim sürecini kariyer odaklı tamamlamalarına katkı sağlıyor.
AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Dr. Münevver Gönenç oldu
İlaç sektöründe 28 yıllık tecrübesi ve farklı tedavi alanlarında derin uzmanlığı bulunan Dr. Münevver Gönenç, AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı oldu. 2015’te katıldığı AstraZeneca Türkiye’de önemli başarılara imza atan Gönenç, uluslararası projeleri ve aldığı ödülleriyle de dikkat çeken bir isim.
Kardiyovasküler, metabolizma, onkoloji ve nadir hastalıklar başta olmak üzere pek çok tedavi alanında; medikal, satış-pazarlama, stratejik planlama, pazar erişim gibi farklı birimlerde 28 yıllık tecrübesiyle büyük bir birikime sahip Dr. Münevver Gönenç, AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı olarak yeni görevine başladı.
Fen bilimlerinde uzman öğretmenler Amgen Vakfı’nın ABE Programı kapsamında “Master Teacher Fellowship”te buluştu
Amgen Vakfı’nın Amgen Biotech Experience (ABE) programı kapsamında, fen bilimleri öğretmenlerine yönelik yürüttüğü mesleki gelişim programlarından biri olan Master Teacher Fellowship (Uzman Öğretmen Burs Programı), dünyanın dört bir yanından öğretmenleri Boston’da bir araya getirdi. ABE Türkiye’den üç uzman öğretmenin katıldığı buluşmada hem bilimsel eğitimde yenilikçi yaklaşımlar paylaşıldı hem de öğretmenlerin, öğrencilerle buluşturacağı yeni projelerin temelleri atıldı.
Amgen Vakfı’nın, fen bilimleri öğretmenlerine profesyonel mesleki gelişim desteği sunduğu, öğrenciler için araştırma düzeyinde laboratuvar deneyimleri sağladığı projesi Amgen Biotech Experience (ABE) kapsamında yürütülen Master Teacher Fellowship Programı, ABE öğretmenlerini Boston’da bir araya getirdi. Uzman öğretmen olarak seçilen ABE öğretmenlerine kendi öğretim materyallerini geliştirme ve özel eğitimlere katılma fırsatı sunan bu Program, kendi müfredat fikrini geliştirmek isteyen deneyimli ABE öğretmenlerini takdir etmek amacıyla tasarlandı. Program zamanla, öğretmenlerin fikir alışverişi yaptığı ve yeni projelerin şekillendiği bir tür “düşünce merkezi”ne dönüştü.
Boston’daki Master Teacher Fellowship Programı toplantısında, dünyanın farklı yerlerinden ABE uzman öğretmenleri bir araya geldi. Öğretmenler bu buluşmada hem birlikte öğrenme hem de deneyimlerini paylaşma fırsatı buldu. 30’dan fazla katılımcı ile düzenlenen buluşmada, üç Türk öğretmen de yerini aldı. Buluşmada öğretmenler, biyoteknolojideki temel kavramları öğrencilere tanıtmanın yeni yolları üzerine beyin fırtınası yaparken, biyoteknoloji üretimindeki en güncel gelişmeleri yerinde öğrenme fırsatı buldular. Amgen’ın Massachusetts tesislerini ve çeşitli laboratuvarları ziyaret eden eğitimciler ayrıca, hızlı tanışma oturumları kapsamında birçok Amgen bilim insanıyla bir araya geldiler.
Programın kapsamı Mini-Hibe desteğini kapsayacak şekilde genişletildi
Bugün projeler yalnızca sınıf içi etkinliklerle sınırlı değil; aynı zamanda mesleki gelişim desteklerini, LabXchange üzerinden öğrenme yollarını ve farklı okul türleri için uyarlanmış müfredat kılavuzlarını da kapsıyor. Program iki yıl önce, uzman bursiyerlerin projelerini derinleştirmelerine ve daha geniş kitlelere ulaştırmalarına olanak tanıyan Mini-Hibe desteğini de kapsayacak şekilde genişletildi. Bazı durumlarda bu projeler, diğer ABE ülkelerine taşınıp birlikte geliştirilerek yaygınlaştırılıyor. Bu Mini-Hibeler, sadece programı tamamlayan bursiyerlere açık ve her yıl Eylül ayında seçiliyor.
2020’den Bu Yana Büyüyen Etki
ABE Türkiye, 2020 yılında resmi uygulama ülkesi olarak belirlenmesinden bu yana öğretmen, okul ve öğrenci erişimini istikrarlı biçimde artırarak etkisini genişletti. Programın Türkiye’deki uygulamaları, farklı coğrafi bölgelerdeki okullarda yaygınlaştırılarak öğretmenler ve öğrenciler için nitelikli bir biyoteknoloji öğrenme deneyimi sundu.
Eğitimden Kariyere
Programla 15 ildeki 100 okulda yaklaşık 130 öğretmene ve yaklaşık 11.500 öğrenciye ulaşıldı. ABE Programı’na katılan öğrenciler, programın bilimle ilgili kariyer seçimlerinde etkili olduğunu ve üniversite kabullerine olumlu katkı sağladığını belirtiyor. Programa katılan öğrencilerden biri, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Kimya Bölümü’nü kazandıktan sonra, ODTÜ kit dağıtım merkezinde laboratuvar teknisyenlerine destek sağlayarak programın diğer öğrencilere ulaşmasına katkı sundu. Başka bir öğrenci Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nü kazandı ve ardından bir öğretmen eğitimine katılarak proje ekibine operasyonel süreçlerde gönüllü destek verdi. Öğrenci, proje ekibi ve ABE öğretmenlerinin etkinliklerine her zaman destek vermek istediğini de ifade ediyor.
NİLBAR GÜREŞ’İN TÜRKİYE’DEKİ İLK KURUMSAL SOLO SERGİSİ KADİFE BAKIŞ ARTER’DEZİYARETE AÇILDI!
Arter, yeni kültür sanat sezonunu Nilbar Güreş’in Türkiye’deki ilk kurumsal solo sergisi Kadife Bakış ile karşıladı! Küratörlüğünü Emre Baykal’ın üstlendiği sergi, Arter’in 2. kat galerisinde sanatçının erken dönem işlerini yeni eserleriyle bir araya getiriyor. Resim, gravür, kolaj, fotoğraf, heykel ve video gibi farklı mecralarda üretilmiş çalışmalardan oluşan kapsamlı bir seçkinin yer aldığı Kadife Bakış sergisi, 11 Eylül’den itibaren Arter’de ziyaret edilebilir.
Kadife Bakış, Nilbar Güreş’in yirmi beş yılı aşkın bir süreye yayılan pratiğine geniş bir pencere aralayarak, sanatçının üretimini biçimlendiren görsel ve düşünsel katmanların izini sürmeye olanak tanıyor. Sergi, sanatçının insan ile insan olmayan, gerçek ile kurmaca ve temsil ile soyutlama arasındaki sınırları muğlaklaştıran pratiğine odaklanıyor. Güreş’in erken dönem işlerini yeni eserleriyle bir araya getiren sergi, resim, gravür, kolaj, fotoğraf, heykel ve video gibi farklı mecralarda üretilmiş çalışmalardan oluşan kapsamlı bir seçkiye yer veriyor.
CASA İLE EV-OFİSLERDE ‘POWER DRESSING’ TARZINA GEÇİŞ
2025 Sonbahar sezonunda moda dünyasının öne çıkan trendi ‘power dressing’ ev-ofislere de yansıyor. Evdeki çalışma alanlarını exclusive dokunuşlarla güncelleyen CASA, prestij odaklı masa, koltuk ve kitaplık tasarımlarıyla bu trendin öncülerinden biri.
Günümüzün hibrid çalışma modelinde, pek çok kişi evinde kendi ofisini veya çalışma alanını çoktan kurdu. Ancak hızlıca gerçekleşen bu devrimde, olabilecek en pratik ve işlevsel alanlar birer çalışma istasyonuna dönerken bir şey unutuldu: Neden ev ofislerin de tasarım yönü yüksek ve exclusive bir havası olmasın ki?
Moda dünyasının 2025 Sonbahar sezonu için ortaya koyduğu ‘power dressing’ akımı, kendini ifade etmenin ve profesyonelliği yansıtmanın bir yolu. Bu akım, dekorasyona da yansıyor ve evdeki çalışma alanları prestijli bir ofis atmosferine dönüşüyor. Keskin çizgilere sahip formlara ve nötr renk paletlerine sahip CASA koleksiyonundaki masa, kanepe, koltuk ve kitaplıklar düzenli ve minimal kombinasyonlar yaratırken hem ofis motivasyonu yaratıyorlar hem de eve ‘power dressing’ dokunuşu katıyorlar.
Kanepede çalışma keyfinin diğer adı: IQON
Kanepeye uzanıp çalışmak ve gün boyu kalkmayacak kadar rahat olmak… İşte esnek, özgür ve yaratıcı yaşam alanlarının fonksiyonellik ve yenilikçilik odaklı markası IQON, kanepe-sehpa düetleriyle çalışma saatlerini birer keyif anına dönüştürüyor. Zaten neden masada saatlerce zorlanalım ki?
IQON’un Novale L kanepesi, “uzan ve çalış” felsefesini en iyi şekilde yaşatarak ev-ofis anlayışına yeni bir boyut kazandırmakta. L-formu sayesinde sırtınızı yaslayıp bacaklarınızı uzatabileceğiniz rahat bir alan sunan Novale L, anında çalışma köşesine ve düşünme platformuna dönüşebiliyor. Bu deneyimi tamamlayan ise formuyla kanepe içine yerleşebilen Robin, Sidus, Char ve Solana sehpalar. Yalnızca bir yüzey değil, akışın ayrılmaz parçaları olarak öne çıkan bu tasarımlar, kompakt formlarıyla dizüstü bilgisayar ve kahve için ideal çözümler sunarken aynı zamanda düzenli bir atmosfer de yaratıyor.
IQON’un Stela kanepesi, L-form yerine lineer form sevenler, yani uzanmak yerine oturmak isteyenler için ideal bir seçenek. Serenus kanepenin modern ve ferah mimarisi çalışma motivasyonunu ve enerjinizi yükseltirken, Iris kanepenin sofistike detayları ve yumuşak dokusu ise stil ve rahatlığı aynı anda hissettiriyor.
Yaratıcı ve pratik düşünen, özgürlüğü evinde bulan ve rahatlığını ön planda tutanların yeni nesil markası IQON, akıllı çözümler sunan mobilyalarıyla “çalışırken bile keyif yapmak gerekir” demekte. O halde masa alışkanlığından vazgeçmenin zamanı gelmiş midir?
Tiyatro Kooperatifi: “Tiyatro Sanatının Sezonu Yoktur. Bu Yaz Sahnelerimizi Kapatmadık!”
Karşı karşıya kaldığımız ekonomik ve toplumsal zorluklar karşısında sahne sanatlarının birleştirici, iyileştirici ve dayanışmacı gücünü hep birlikte büyütmek ve “Tiyatro sezonu Eylül’de başlar, Mayıs’ta biter” algısına karşı duruş sergilemek üzere Tiyatro Kooperatifi’nin başlattığı “Bu Yaz Sahnelerimizi Kapatmıyoruz” kampanyasının ilki tamamlandı.
Tiyatro Kooperatifi’nin 2025 yaz sezonunda başlattığı ve Haziran, Temmuz ile Ağustos aylarını kapsayan “Bu Yaz Sahnelerimizi Kapatmıyoruz” kampanyası tamamlandı. Türkiye’de ilk kez özel tiyatroların yaz aylarında da sahnelerini açık tutarak seyirciyle buluşmasını sağlayan bu dayanışma hareketi, yaz boyu tiyatro sahnelerini canlı tuttu.
Kampanya kapsamında Tiyatro Kooperatifi ortağı 18 tiyatro, 17 sahnede 28 farklı oyunla toplam 60 temsil verdi; yaklaşık 7.000 seyirciye ulaşıldı. Kooperatifin “1 bilet alana ikinci bilet yüzde 50 indirimli” uygulaması sayesinde, yaz boyunca daha fazla seyircinin tiyatroya erişimini kolaylaştırmak hedeflenirken, kapsayıcılığı artırmak adına “Askıda Bilet” uygulaması ile de öğrenciler ücret ödemeden oyunları seyredebildiler.
Bu yıl ilk kez hayata geçirilen kampanya, tiyatrolar arası dayanışmayı güçlendirirken seyirciye de yaz aylarında tiyatro kültürünü deneyimleme fırsatı sundu.
Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Mert Fırat, kampanyaya dair şunları söyledi:
“Bu yaz, ilk kez tiyatrolarımız “ölü sezon” olarak görülen yaz aylarında da sahnelerini açık tutarak seyirciyle buluştu. Yaz döneminde başlattığımız bu kampanya, bizim için çok değerli bir başlangıç oldu. Bu süreçte sadece oyunlarımızı sergilemekle kalmayıp; aynı zamanda birlikte üretmenin, dayanışmanın ve umudu diri tutmanın gücünü gösterdik. Yalnızlaşmaya, ticarileşmeye ve sessizliğe karşı bir kampanyaydı. Önümüzdeki yıllarda bu hareketin daha da büyüyerek devam edeceğine inanıyoruz. “Bu Yaz Sahnelerimizi Kapatmıyoruz”, tiyatro sanatının sürdürülebilirliği adına atılmış önemli bir ilk adımdı ve bundan sonra da yeni adımlara ilham olacak.”
Panasonic, her zamankinden daha fazla esneklik ve hassasiyet sunan otomatik focus işlevine sahip AK-UBX100 4K çok amaçlı kamerasını tanıttı.
Panasonic Connect Europe bugün profesyonel video prodüksiyonunda iki önemli gelişmeyi duyurdu: Yeni geliştirilen AK-UBX100 4K çok amaçlı kamera, ve artık AK-UCX100’de desteklenen 2/3 tipi 4K stüdyo kameraları için dünyanın ilk[1] otomatik odaklama işlevi. Bu gelişmeler, Panasonic’in video geliştiricilerini çeşitli prodüksiyon ortamlarında daha fazla esneklik, hassasiyet ve yaratıcı özgürlük sunan araçlarla güçlendirme taahhüdünü yansıtıyor.
Çok Amaçlı 4K Prodüksiyon için Kompakt Bir Güç Merkezi
2025’in 4. çeyreğinde piyasaya sürülecek olan UBX100, modern video prodüksiyonunun gelişen taleplerini karşılamak için tasarlanmış kutu tarzı bir 4K kameradır. UCX100 ile aynı 2/3 tipi bayonet lens yuvası sensörünü ve işleme platformunu kullanan UBX100, AW-UE160 PTZ kamera gibi cihazlarla tutarlı çalışma ve renk eşleştirme sağlıyor.
Türkiye’nin lider sirke üreticisi Fersan, T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) bünyesindeki Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Arıcılık Araştırma Merkezi iş birliğiyle geliştirdiği Fersan Detox Bal Sirkesi’ni tüketicilerle buluşturuyor.
Ülkemizde ilk kez endüstriyel ölçekte %100 bal kullanılarak üretilmiş bal sirkesi, piyasada yer alan ballı sirkelerin aksine herhangi bir ilave şeker, katkı maddesi veya başka bir sirke ilavesi olmaksızın, yalnızca ham balın doğal fermantasyon süreci temel alınarak üretiliyor. Doğal ve kontrollü biyoteknolojik üretim süreci, ürüne standardize edilebilir kalite ölçütleri kazandırırken aynı zamanda ev yapımı sirkenin özelliklerini endüstriyel boyuta taşıyor.
Bilimsel İş Birliği ve Marka Güvencesi
TAGEM iş birliği ile geliştirilen ve bilimsel araştırmalarla desteklenen Fersan Detox Bal Sirkesi, bal sirkesinin endüstriyel üretiminin standardizasyonu ve sektöre kazandırılması amacıyla yapılan ön çalışmaların başarıyla tamamlanmasının ardından hayata geçirildi. Bu iş birliğinin gıda sektörünün gelişimine önemli katkılar sağlayacağına inandıklarını belirten Fersan Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Gürhan Güven, konuyla ilgili olarak şunları dile getiriyor: “Fersan olarak, TAGEM Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü ile imza attığımız önemli ve heyecan verici iş birliği kapsamında Fersan Detox markası altında geliştirdiğimiz bal sirkesi ürünümüzü tüketicilerimizle buluşturmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Ülkemizde ilk kez endüstriyel üretimi gerçekleştirilen bal sirkesinin, tüketicilerimize lezzetli ve sağlıklı bir ürün seçeneği sunmanın yanı sıra Türkiye gıda sektörünün gelişimine de önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Fersan olarak her zaman olduğu gibi yenilikçi ve kaliteli ürünlerimizi değerli tüketicilerimizle buluşturmak için çalışmaya devam edeceğiz.”
JOE WRIGHT’IN CESUR MİNİ DİZİSİ MUSSOLINI: YÜZYILIN OĞLU, 10 EYLÜL’DE MUBI’DE BAŞLIYOR
Luca Marinelli’nin Benito Mussolini’ye hayat verdiği, Joe Wright imzalı 8 bölümlük MUSSOLINI: YÜZYILIN OĞLU (MUSSOLINI: SON OF THE CENTURY) dizisi MUBI’ye geliyor. Faşizmin yükselişini ve İtalya’nın kaderini çizen karizmatik ama tehlikeli bir liderin portresini gözler önüne seren mini dizinin ilk iki bölümü 10 Eylül’de platformda yerini alacak. Güç ve hırs temalarını cesur bir yaklaşımla irdeleyen MUSSOLINI: YÜZYILIN OĞLU her çarşamba yeni bölümleriyle MUBI’de.
MUBI, özenle tasarlanan sinema kataloğunu dünya çapında ses getiren özgün ve yenilikçi dizilerle genişletmeye devam ediyor. İtalya’da faşizmin doğuşunun ve 20. yüzyıl Avrupa tarihinin en tartışmalı figürlerinden Benito Mussolini’nin yükselişinin izlerini süren çarpıcı mini dizi MUSSOLINI: YÜZYILIN OĞLU da platformda yerini alıyor. Sıradışı yaklaşımıyla faşist diktatörün mirasına dair İtalya ve ötesinde tartışmalara yol açan dizi, tarihi olayları dramatik bir kurguyla buluşturuyor.Başrolde Luca Marinelli ile MUSSOLINI: YÜZYILIN OĞLU, etkileyici bir gazeteciden Avrupa’yı ateşe atan bir diktatöre dönüşen Benito Mussolini’nin hikâyesini anlatıyor. Arka plana dönemin toplumsal çalkantılarını, İtalya’nın savaş sonrası kırılganlığını ve halkın umut arayışını alan dizi, Mussolini’nin otoriter ve yıkıcı politikalarını işliyor.
Yeni eğitim ve öğretim döneminde vivo’dan kaçırılmayacak indirimler!
vivo, 2025-2026 eğitim ve öğretim dönemine özel olarak öğretmen ve öğrenciler için “Okula Dönüş” kampanyası başlattı. 30 Eylül’e kadar devam edecek kampanyada, markanın ileri teknolojiye sahip amiral gemisi akıllı telefonları ile birlikte V ve Y serisi modelleri de indirimli fiyatlarla satışa sunuluyor. Kullanıcılar, belirli cihazları tercih ettiklerinde kablosuz kulaklık ya da ekran koruma gibi çeşitli hediyeler kazanabiliyor, ayrıca ek indirim imkânı ile akıllı saat alabiliyor.
Yenilikçi özellikleri ve özgün tasarımları ile dikkatleri üzerine çeken dünyanın lider teknoloji markalarından vivo, yeni başlayan 2025-2026 eğitim ve öğretim yılı nedeniyle eğitim kurumu uzantılı e-posta adresi olan öğretmen ve öğrencileri mutlu edecek indirim ve hediyelerle dolu “Okula Dönüş” kampanyasını duyurdu.
PAYLAŞMANIN ve DAYANIŞMANIN GÜZELLİĞİNİ ANLATAN ORMAN AHALİSİ: BAHÇENİN GİZEMİ, DİNOZOR ÇOCUK’TAN ÇIKTI!
Bir grup sevimli hayvanın maceralarıyla çocuklara iklim krizi konusunda farkındalık kazandırmayı amaçlayan resimli kitap serisi Orman Ahalisi’nin ikinci kitabı Orman Ahalisi: Bahçenin Gizemi, Dinozor Çocuk’tan* çıktı! Johanna Lumme’nin yazıp resimlediği kitapta Orman Ahalisi bu defa, şehirde taze meyve ve sebze bulmanın kıymetini bilen iyi niyetli “meyve düşkünü” Tilki’yle bir ortaklık kuruyorlar. Paylaşmanın ve dayanışmanın güzelliğini anlatan Orman Ahalisi: Bahçenin Gizemi’nde küçük bir “meyve aşırma” hikâyesi, şehirde herkesin taze meyve ve sebzeye ulaşabileceği çok tatlı bir organizasyona dönüşüyor.
Dinozor Çocuk,insanla doğa arasındaki ilişkiyi ve doğal ortamları tehdit eden güncel sorunları ele alan ressam ve illüstratör Johanna Lumme’nin resimli kitap serisi Orman Ahalisi’ni Türkiye’deki minik okurlarla buluşturmaya devam ediyor. Serinin, bir grup sevimli hayvanın hikâyesi üzerinden iklim değişikliğini anlatan ilk kitabı Büyük Göç’ün ardından, hem serinin hem de Lumme’nin ikinci kitabı Orman Ahalisi: Bahçenin Gizemi de raflarda yerini aldı. Kitabı, Fince aslından dilimize Nil Deniz Çidanlı çevirdi.
“Cihan Kuzgun: Mezuna Kalmanın Bedeli: Zaman Kaybı’’
Hayalindeki bölüme yerleşemeyen bir öğrenci için tercih sonuçları bazen büyük bir hayal kırıklığına dönüşebiliyor. Geleceğini yeniden şekillendirmek isteyen birçok genç, bu noktada mezuna kalmayı yani bir yıl daha beklemeyi göze alıyor. Ancak uzmanlara göre bu karar, yalnızca yeniden sınav hazırlığı sürecine girmek anlamına gelmiyor; aynı zamanda gençlerin kariyer yolculuğunda geri dönülmez bir zaman kaybına da yol açabiliyor. Oysa ek kontenjan dönemi, öğrencilere yeni fırsatlar sunarak üniversiteye adım atmak için güçlü bir alternatif oluşturuyor.
Üniversite tercih sürecinde istediği bölüme yerleşemeyen birçok öğrencinin mezuna kalmayı düşündüğünü söyleyen İstanbul Rumeli Üniversitesi Rehberlik ve Tanıtım Koordinatörü Cihan Kuzgun, bu durumun öğrenciler için ciddi bir zaman kaybına yol açabileceğini belirtti. Kuzgun, “Bir yılınızı bekleyerek kaybetmek yerine, ek kontenjan döneminde tercih yaparak üniversite hayatınıza başlamak çok daha doğru bir adımdır. Çünkü erken başlanan her eğitim süreci, kariyer yolculuğunu da o kadar erkenden başlatır” dedi.
Psikoloji: Hem Ulusal Hem Uluslararası Kariyer İmkânı
Kuzgun, özellikle Psikoloji bölümünün dikkat çekici bir tercih olduğuna vurgu yaparak, “Psikoloji, günümüzün en çok ihtiyaç duyulan alanlarından biri. Üniversitemizde hem Türkçe hem de İngilizce eğitim veriyoruz. Mezunlar, kliniklerden danışmanlık merkezlerine, insan kaynaklarından eğitim kurumlarına kadar çok geniş bir alanda istihdam edilebiliyor. İngilizce eğitim seçeneği ise uluslararası kariyer yapmak isteyen öğrencilere büyük avantaj sağlıyor” dedi.
İşletme: Girişimciliğe ve Küresel İş Dünyasına Açılan Kapı
İşletme bölümünün de öne çıkan programlardan biri olduğuna değinen Kuzgun, “İşletme eğitimi öğrencileri yalnızca özel sektöre değil, girişimciliğe de hazırlıyor. Finans, pazarlama, yönetim ve insan kaynakları gibi alanlarda donanım kazanan mezunlar hem ulusal hem de uluslararası şirketlerde iş bulabiliyor. Kendi işini kurmak isteyen öğrenciler için de işletme eğitimi sağlam bir zemin sunuyor” ifadelerini kullandı.
Sağlık Alanında Güçlü İstihdam Avantajı
Sağlık programlarının sektör için kritik bir önem taşıdığına dikkat çeken Kuzgun, “Anestezi, Diyaliz, Fizyoterapi, Radyoterapi, Tıbbi Laboratuvar Teknikleri ve diğer bölümler, öğrencilere mezun olduktan hemen sonra hastanelerde, özel kliniklerde ve laboratuvarlarda iş bulma imkânı sağlıyor” diye konuştu.
Geniş Lisans Seçenekleri
Diğer lisans programlarına da değinen Kuzgun, “Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi ile Uluslararası İlişkiler bölümleri hem kamu kurumlarında hem de özel sektörde kariyer fırsatları sunuyor. Radyo, Televizyon ve Sinema bölümü medya sektörüne yaratıcı profesyoneller kazandırıyor. Bilgisayar Mühendisliği programı ise yapay zekâdan yazılım geliştirmeye, siber güvenlikten veri analitiğine kadar teknoloji dünyasının ihtiyaç duyduğu uzmanları yetiştiriyor” dedi.
“Ek Kontenjan Büyük Bir Şans”
Son olarak öğrencilere seslenen Cihan Kuzgun, şunları söyledi: “Ek kontenjan dönemi, mezuna kalmayı düşünen öğrenciler için çok değerli bir fırsat. İstanbul Rumeli Üniversitesi olarak biz, öğrencilerimize yalnızca nitelikli bir eğitim değil, mezuniyet sonrasında güçlü bir kariyer yolu da sunuyoruz. Bu yüzden gençlerimizin kararlarını ertelememelerini, geleceğe bugünden adım atmalarını tavsiye ediyorum. Ayrıca ek kontenjan tercih döneminde Mehmet Balcı Yerleşkemiz, Haliç Uygulama ve Araştırma Yerleşkemiz ve Kadıköy Uygulama ve Araştırma Yerleşkemizde uzman akademik kadromuz ve rehberlik ekibimizle öğrencilerimize her türlü desteği sağlayacağız.”
İstanbul Rumeli Üniversitesi ile GOSB Teknopark A.Ş. Arasında İş Birliği Protokolü İmzalandı
İstanbul Rumeli Üniversitesi ile GOSB Teknopark A.Ş., girişimcilik ekosisteminin güçlendirilmesi ve üniversite-sanayi iş birliğinin geliştirilmesi amacıyla iş birliği protokolü imzaladı.
İstanbul Rumeli Üniversitesi Haliç Uygulama ve Araştırma Yerleşkesinde gerçekleşen imza törenine, GOSB Teknopark A.Ş. Genel Müdürü Prof. Dr. Murat Çemberci, İstanbul Rumeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Kara, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe Yiğit Şakar ve her iki kurumun yetkilileri katıldı.
Protokolle birlikte yenilikçi iş fikirlerinin desteklenmesi, Ar-Ge ve inovasyon faaliyetlerinin artırılması, akademik bilgi birikiminin sektör tecrübesiyle buluşturulması ve öğrencilerin girişimcilik süreçlerine aktif katılımının sağlanması hedefleniyor.
İstanbul Rumeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Kara, imzalanan protokolün önemine dikkat çekerek, şunları söyledi: “Üniversiteler yalnızca eğitim veren kurumlar değil, aynı zamanda ülkenin ekonomik ve sosyal gelişimine katkı sağlayan merkezlerdir. GOSB Teknopark ile gerçekleştirdiğimiz bu iş birliği, öğrencilerimizin girişimcilik ve inovasyon süreçlerinde deneyim kazanmalarına, aynı zamanda akademik bilgi ile sektörün ihtiyaçlarının buluşturulmasına olanak tanıyacak. Bu protokol, geleceğe yönelik güçlü ve sürdürülebilir projelerin önünü açacaktır.”
Bu iş birliğiyle her iki kurum da girişimcilik ve inovasyon alanında güçlü bir sinerji yaratarak, Türkiye’nin rekabet gücüne katkı sağlayacak projelere imza atmayı hedefliyor.
Marmara Park 13. Yılını Unutulmaz Bir Konserle Kutluyor
Marmara Park AVM, 13. yılını müzik dolu özel bir etkinlikle kutlamaya hazırlanıyor. 13 Eylül Cuma akşamı saat 19:45’te başlayacak konser, ziyaretçilere unutulmaz anlar yaşatacak. Marmara Park AVM, 13. yılına özel hazırladığı, halka açık olan bu özel konseri tüm ziyaretçileriyle ücretsiz olarak buluşturacak.
Türkiye’de İlk Kez Aynı Sahnede
Sevilen sanatçılar Niyazi Koyuncu, Selçuk Balcı ve Şevval Sam, Marmara Park’ın 13. yılına özel olarak aynı sahnede buluşacak. Sanatçılar, ayrı ayrı performanslarının ardından birlikte de sahne alarak Türkiye’de ilk kez gerçekleşecek bu özel buluşmayla izleyicilere unutulmaz anlar yaşatacak.
Marmara Park’tan Davet
13 yıldır alışverişin ve sosyal yaşamın buluşma noktası olan Marmara Park, bu özel yıldönümünde tüm ziyaretçilerini müzik dolu coşkulu bir kutlamaya davet ediyor.
“How To Trail Run” 10 Yaşında!Sezon 14 Eylül’de Kınalıada’da açılacak
Türkiye’de patika ve yol koşusunun gelişimine öncülük eden Salomon, “How To Trail Run” (HTTR) organizasyonunun 10. sezonunu başlatıyor. Geleneksel hale gelen HTTR sezon açılış etkinliği yine İstanbul’un en özel parkurlarından biri olan Kınalıada’da 14 Eylül Pazar günü gerçekleştirilecek.
KOŞUDA 10. YIL
Her seviyeden katılımcıya açık olan “How To Trail Run”, bugüne kadar binlerce koşucuyu doğayla buluşturdu. Türkiye’nin uzun soluklu tek koşu grubu olan How To Trail Run, 10. yılında olmasıyla birlikte Türkiye’de koşu kültürünü yaygınlaştırmadaki rolünü bir kez daha vurgulayacak.
SEZON AÇILIŞI KINALIADA’DA
Sezonun ilk etkinliğinde katılımcılar, 5 km ve 10 km’lik parkurlarda koşu deneyimi yaşayacak. 14 Eylül Pazar günü doğa ile iç içe geçen bu koşunun ardından, katılımcılar için keyifli bir kahvaltı, sürpriz hediyeli yarışmalar ve sosyal paylaşım ortamı da hazırlanacak.
HTTR UYGULAMASI ÜZERİNDEN SINIRLI KATILIM
Katılımcı sayısı sınırlı tutulan sezon açılış etkinliğinin yanı sıra sezon boyunca her hafta sonu yol ve patika koşularını sürdüren gruba katılanlardan profesyonel koşucu olma şartı aranmayıp How to Trail Run uygulaması üzerinden ücretsiz kayıt alınıyor. Her koşuda uygulama üzerinden puan biriktirip, bu puanları Salomon mağazalarındaki alışverişlerinde kullanabiliyor. Güncel program, parkur detayları ve kayıt bilgileri, farklı etkinlikler için HTTR üyelerine özel kampanya kodları da kullanıcılara bildirimlerle iletiliyor.
Okullarda konforlu ve sağlıklı eğitim için yalıtımın önemi
Yeni eğitim-öğretim yılı başlarken, öğrencilerin ve öğretmenlerin verimli bir öğrenme ortamına kavuşması için okul binalarında ısı, ses ve su yalıtımı uygulamaları kritik bir rol üstleniyor. ODE Yalıtım Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ozan Turan, yalıtım çözümlerinin yalnızca fiziki koşulları iyileştirmekle kalmadığını, aynı zamanda eğitim verimliliğini doğrudan etkilediğini vurguluyor.
Yeni eğitim-öğretim yılıyla birlikte okullar yeniden öğrencilerin ve öğretmenlerin buluşma noktası oluyor. Bu dönemde, sadece ders içerikleri değil, derslerin işlendiği ortamların niteliği de gündeme geliyor. Sağlıklı, güvenli ve konforlu bir eğitim ortamı sunmak ise okul binalarında ısı, ses ve su yalıtımı uygulamalarının önemini bir kez daha ortaya koyuyor.
Isı yalıtımı öğrenme verimliliğini artırıyor
Okullarda yüksek kaliteli ısı yalıtımı, iç mekân sıcaklığını yıl boyunca dengede tutarak öğrencilerin odaklanmasına ve derslerin kesintisiz işlenmesine katkı sağlıyor. Aynı zamanda enerji tasarrufu sağlayarak hem sürdürülebilir bir çevre hem de uzun vadede ekonomik avantaj sunuyor.
Ses yalıtımı dikkatin dağılmasını önlüyor
Okul binalarında ses yalıtımı, dışarıdan gelen gürültüyü azaltırken sınıflar arasında ses geçişlerini de minimuma indiriyor. Bu sayede öğrencilerin dikkatinin dağılmasını önlüyor, öğretmenlerin daha verimli ders anlatmasını sağlıyor ve grup çalışmalarının kalitesini artırıyor.
Su yalıtımı, yapıları ve sağlığı koruyor
Su yalıtımı ise okul binalarının uzun ömürlü olmasında kritik rol oynuyor. Nem ve küf oluşumunu engelleyerek hem yapının dayanıklılığını artırıyor hem de öğrenciler için daha sağlıklı bir ortam yaratıyor. Aynı zamanda bakım maliyetlerini düşürerek okullara uzun vadeli ekonomik fayda sağlıyor.
ODE Yalıtım Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ozan Turan konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Eğitim ortamlarının kalitesi, öğrenci ve öğretmenlerin akademik başarılarını doğrudan etkiliyor. Bu nedenle okullarda ses, su ve ısı yalıtımı uygulamalarının göz ardı edilmemesi gerektiğine inanıyoruz. ODE Yalıtım olarak deneyimimizle, çocuklarımızın ve öğretmenlerimizin en iyi koşullarda eğitim almasına katkı sağlamaktan gurur duyuyoruz.”
Şehre dönüş zamanında, evin tüm ihtiyaçları için Tefal yanında
Yaz tatilinin keyifli molasının ardından şehir hayatına dönüşte, evde geçirdiğiniz her anın daha pratik, lezzetli ve zahmetsiz geçmesi için Tefal, hayatınızı kolaylaştıran yenilikçi çözümlerle yanınızda.
Yaz tatilinin sona ermesiyle birlikte, şehir hayatının hareketli rutinleri yeniden başlıyor. Okul, ofis, ev işleri ve mutfak telaşı içinde zamandan tasarruf sağlayan, fonksiyonel ve hayatı kolaylaştıran ürünler daha da kıymetli hale geliyor. Tefal; temizlikten yemek hazırlığına, giysi bakımından mutfak düzenine kadar şehir hayatında ihtiyaç duyulan her alanda pratik çözümler sunarak konforunuzu artırıyor.
Temizlikte konfor, hız ve hijyen bir arada
Tefal, temizlik teknolojilerinde çığır açan X-Clean 10 Islak Sert Zemin Temizleyici Süpürge ile kullanıcılarına hız, pratiklik ve konforu bir arada sunuyor. Ultra hafif yapısı ve kendi kendine hareket etme teknolojisiyle elde yalnızca 0,8 kg hissedilen Tefal X-Clean 10, kablosuz tasarımıyla 60 dakikaya kadar kesintisiz temizlik sağlıyor. Hem katı hem sıvı kirleri tek geçişte temizleyerek zamandan ve enerjiden tasarruf ettiriyor. Tek tuşla kendi kendini temizleyip 65 derecede kuruyan rulo sistemi, koku ve küf oluşumunu engellerken, dolaşmaz mikrofiber rulo ise saç ve tüyleri toplarken tıkanmayı önlüyor. 180 derece yatabilen esnek tasarımı sayesinde mobilya altlarına kolay erişim sunan ürün, çift filtre sistemiyle kirleri ayrıştırıp konforlu bir temizlik deneyimi vadediyor.



