REFLÜ AMELİYATINDA KAPALI YÖNTEMLER KOMPLİKASYON RİSKİNİ AZALTIYOR
Toplumda Mide Reflüsü olarak bilinen Gastro Özofageal Reflü hastalığı (GÖRH), asitli mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. ‘Heart burn’ denilen ve göğüs kafesi arkasında hissedilen şiddetli ağrı ve yanma şikayeti GÖRH’ün en sık görülen bulgusudur. Bunun nedeni ise mide asidinin özefagusa (yemek borusu) kaçmasıdır. Günümüzde birçok erişkin insan bu konforsuz, acı veren durumu günde birkaç kez yaşamaktadır.
Reflü hastalığı toplumda çok sık olarak görülen bir hastalıktır. Batı Avrupa ve ABD’de yapılan araştırmalar da hastalığın her 5 erişkinden birinde görülecek kadar yaygın olduğu belirlenmiştir. Hastalık sıklığı ülkemizde de diğer batı ülkelerine eşit oranlarda görülür. Reflü hastalığı ve laparoskopik(kapalı) reflü ameliyatı ile ilgili Acıbadem Kayseri Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof.Dr.Can Küçük merak edilen soruları yanıtladı:
“REFLÜ HASTALIĞININ SEBEBİ NEDİR?
Normalde sindirim sistemimizin hareketi ağızdan, yutma borusuna; yutma borusundan mideye ve mideden de onikiparmak barsağına doğrudur. Yani gıdaların yemek borusundan mideye geçmesinden sonra yemek borusuna geri gelmemeleri gerekir. Bunu da yemek borusu ve mide bileşkesinde bir takım mekanizmalar sağlar. Bu mekanizmalara halk arasında mide kapakçığı denilir. Bu mekanizmadan bir ya da birkaçının bozuk olması reflü hastalığına sebep olmaktadır. Bu durum her zaman bir hastalık olarak kabul edilmemektedir. Fakat kişide şikayet yaratacak kadar sıklıkta oluyorsa (haftada 2’den fazla) o zaman bir hastalıktan söz etmemiz mümkün olmaktadır.
Reflüye en sık neden olan kapak sisteminin (LES) yetersizliğidir, bu halk arasında mide fıtığı olarak bilinen tıpta hiatal herni olarak bilinen durumdur. Reflü olması için mutlaka kapakçık yetmezliği olması şart değildir. Yemek borusuna ait hastalıklarda ve mide boşalma bozukluğu durumunda da reflü olabilir. Bazı insanlar doğuştan zayıf bir LES’e sahiptir. Ayrıca yağlı ve baharatlı yiyecekler, kullanılan bazı ilaçlar, dar elbiseler, sigara, alkol, zor egzersizler ve vücut pozisyonundaki değişiklik LES’te gevşemeye yol açarak reflü gelişimine katkıda bulunabilir.
REFLÜNÜN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Hastaların en sık dile getirdiği tipik şikayet göğüs kafesine doğru yayılan mide üst kesiminde yanma, ekşime ve mide içeriğinin yemek borusuna kaçmasıdır. Bunun yanı sıra ağıza gelen acı bir tat, ağız kokusu, özellikle yemeklerden sonra ve tok karna yatıldığında geceleri rahatsız eden şişkinlik, geğirme ve boğulma hissi (özellikle hiatal hernisi olan hastalarda), göğüste takılma ve sıkışma hissiyle birlikte kalbe baskı ve çarpıntı hissedilebilmektedir. Derin nefes almada güçlük çekilebilmektedir.
REFLÜ DE KANSER GELİŞİR Mİ?
Reflünün uzun dönemde en korkulan komplikasyonu yemek borusu kanseri gelişimidir. Batı toplumlarında son 30 yılda en hızlı artış gösteren kanser türlerinden biri olan yemek borusu kanseri, çoğu kez reflünün yol açtığı hücresel değişim tarafından tetiklenmektedir.
Reflü hastalığı ile yemek borusunun alt uç kanserleri arasında ilişki vardır. Fakat kanser gelişme olasılığı son derece düşüktür ve bazı öncül bulgulardan sonra ortaya çıkar. Mide içerisinden yemek borusuna sürekli olarak kaçan asit ve özellikle safra, yemek borusunun iç döşemesinde değişikliğe yol açar.
REFLÜ TEŞHİSİ NASIL KONUR?
Reflü tanısında kullanılan çok sayıda yöntem vardır. Bunlardan gastroskopi, kronik reflüsü olan ya da özellikle laparoskopik cerrahi tasarlanan her hastada hazırlık aşamasında mutlaka yapılırken, bunun dışındaki yöntemler akademik araştırmalar için kullanılmaktadır.
REFLÜ TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?
Reflü Hastalığı tedavisi üç basamaklı tedavi protokolü izlenerek gerçekleştirilir.
1) Yaşam alışkanlıklarında değişiklik yapmak:
Kişinin yaşamında yapacağı bazı düzenlemeler reflü hastalığının ilerlemesini engelleyebilir ve kişiyi rahat ettirebilir. Bunlar yüksek yastıkta yatmak, yatmadan önce besin almamak, sigara ve alkol kullanmamak, dar kıyafetler giymemek, fazla kiloları vermek, asitli içecekler içmemek vb.
2) İlaç tedavisi:
Mide asidini nötralize eden antiasit ilaçlar ve asid üretimini engelleyici ilaçlar (PPI) medikal tedavide kullanılır. Reflü yakınması olan insanlarda başlangıçta sıklıkla uygulanan ilaç tedavisi, reflü şikayeti olan insanların %80’ini rahatlatmakla birlikte reflünün kökeni olan mekanik bozukluğu ortadan kaldırmamakta ve tamamen tedavi etmemektedir. Bu nedenle ilaç tedavisini bırakan reflü hastalarının %90’ında aynı yakınmalar kısa süre içinde tekrar başlamaktadır. Hastalığın ana nedeni olan kapakçık sistemi düzeltilmediği sürece hastaların bir grubu hayat boyu ilaç kullanmak zorundadır. Yani, ilaç tedavisi kesin bir tedavi yöntemi olmayıp, sadece kullanıldığı günlerde hastanın yakınmalarını ortadan kaldıran bir tedavi türüdür.
3) Cerrahi tedavi:
Reflü tedavisindeki en önemli seçeneklerden biri ameliyattır. Elbette arzulanan bu girişimin laparoskopik yöntemle, yani kapalı cerrahi ile yapılmasıdır. Laparoskopik cerrahi ile hem yemek borusunun içinden geçtiği kaslardaki gevşeklik dikişlerle sağlamlaştırılmakta hem de midenin üst bölümü, yemek borusunun alt ucuna çepeçevre sarılarak dikilmekte, böylelikle reflünün önüne geçilmektedir. Yaklaşık 45–60 dakika süren operasyonun bir gün sonrasında hastalar taburcu olabilmektedir. Reflü ameliyatından sonra hastaların ilaç kullanma gereksinimleri ortadan kalkarken, 1 ay kadar uyulması gereken bir diyet dönemi vardır. Ameliyat olan hastaların diyet dönemini tamamlamalarının ardından ameliyat öncesi dönemde sakındıkları gıdaları ve içecekleri de tüketebilmeleri mümkündür.”