EkonomiKültür-TurizmMedya-Basın DünyasıSanayi-Teknoloji

Ekonomi, magazin, teknoloji, kültür-sanat haberleri (14.01.2020)

AVRUPA’DAKİ DİZEL YASAĞI TÜRKİYE’Yİ DE ETKİLEYECEK’

İtalya’nın tarihi kenti Milano’nun ardından, İspanya’nın Barselona ve Madrid şehirlerinde de uygulanmaya başlanan dizel yasağı diğer Avrupa şehirlerine de sıçrıyor. 2020 yılı içerisinde Fransa, Hollanda ve Norveç’te de uygulanması beklenen ‘dizel yasağı’nın Türkiye’yi de etkileyeceğini belirten Dünyanın en büyük alternatif yakıt sistemleri üreticisi BRC’nin Türkiye CEO’su Kadir Örücü, “Dünya Sağlık Örgütü tarafından hem çevreye hem de insanlara zarar verdiği kanıtlanan dizel motoru araçlar, benzinli araçlara göre 10 kat daha fazla zararlı gaz salınımı yapıyor. 2030 yılında dizel araçlar kademeli olarak üretimden kaldırılacak. Tarihi dokuyu korumak ve hava kalitesini arttırmak için başlatılan dizel yasağının yakın zamanda başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerimizde göreceğimize inanıyorum” ifadelerini kullandı.

Almanya’da başlayan dizel yasakları tüm Avrupa şehirlerine yayılıyor. İlk olarak 2018 yılında Köln’de başlayan ‘dizel yasağı’ Hamburg, Stuttgart, Bonn ve Essen’in ardından geçtiğimiz sene İtalya’nın tarihi kenti Milano’da da uygulanmaya başlanmıştı. Almanya ve İtalya’da dizel araçların satışının yavaşladığı, dizel araç sahiplerinin ikinci el satışında büyük maddi kayıplara uğradığı gözlemleniyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan laboratuvar testlerinde çevreye 10 kat daha fazla zarar verdiği kanıtlanan dizel yakıtı, yanarken ortaya çıkardığı katı parçacıklar nedeniyle yalnızca havayı kirletmekle kalmıyor, tarihi yapılara da zarar veriyor.

Milano’nun ardından 2020 yılına dizel yasağıyla giren Barselona ve Madrid’in ardından Fransa, Hollanda ve Norveç şehirlerinde de uygulanması beklenen ‘dizel yasağının’ Türkiye’de de ses getirmesi bekleniyor.

‘İSTANBUL’DA DİZEL YASAĞI GÖRMEMİZ MÜMKÜN’

Dizel yakıtın zararlarını açıklayan Dünyanın en büyük alternatif yakıt sistemleri üreticisi BRC’nin Türkiye CEO’su Kadir Örücü, “Hava kirliliği ve insan sağlığı açısından en önemli kirleticiler PM olarak adlandırılan katı parçacıklar ve NOx olarak kısaltılan azot oksitlerdir. Avrupa Birliği ülkelerinde PM’den kaynaklanan sağlık harcamalarının ton başına 75 bin Euro, NOx’dan kaynaklananın ise 12 bin Euro olduğu hesaplanmaktadır. Almanya’da Münster Mahkemesi’nin Köln’de başlattığı dizel yasağı bugün İtalya ve İspanya’da uygulanıyor. Bu yıl bitmeden de Fransa, Hollanda ve Norveç’te yürürlüğe konması bekleniyor. Tarihi değerine paha biçilemeyen İstanbul’da da dizel yasağını görmemiz mümkün. Kent merkezi bu denli yoğun olan bir şehirde PM değerlerinin ne denli yüksek olduğunu sıkışık trafikteki hava kalitesinden anlayabilirsiniz” ifadelerini kullandı. Tüm dünyada üretimi yavaşlatılan dizel motorlu araçların 2030 yılında tamamen üretimden kaldırılması bekleniyor.

Ekonomi Muhabirleri ESBAŞ’ta buluştu ESBAŞ’tan 1 kutlama, 2 müjde

Gaziemir’de faaliyet gösteren Ege Serbest Bölgesi (ESBAŞ) CEO’su Dr. Faruk Güler, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) İzmir Şubesi üyeleriyle yemekte bir araya geldi. Gecede, İzmir’e dair 2 müjde veren Güler, “İzmir’i yazılım ve bilişimin merkezi yapmak üzere Yazılım ve Bilişim Sanayicileri Kümelenme Derneği’ni kuruyoruz. Ayrıca Batı Anadolu Serbest Bölgesi adıyla Bergama’da yeni bir serbest bölgesinin çalışmalarına başladık. Hedefimiz, yeni bölgede 10 yıl içinde 20 bin yeni istihdam yaratabilmek” diye konuştu.

Ege Serbest Bölgesi (ESBAŞ) tarafından ESBAŞ Restoran’da düzenlenen 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü yemeğine ESBAŞ CEO’su Faruk Güler’in yanı sıra Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) İzmir Şubesi Başkanı Murat Demircan, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Dilek Gappi ile dernek üyeleri ve eşleri katıldı. Basın çalışanlarını her zaman dostu olarak gördüğünü söyleyen Dr. Güler, gelecek yıllarda da 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü ESBAŞ’ta kutlamaya devam edeceklerini vurguladı.

“2 YILDA 10 FİRMA; YÜZDE 100 İHRACAT”

Son iki yıldır Ege Serbest Bölgesine yazılım ve bilişim sektörlerinde faaliyet gösteren yatırımcıları çekmek için başlattıkları çalışmaların meyvelerini toplamaya başladıklarını açıklayan Güler şöyle konuştu: “Yazılım ve bilişim teknolojileri konusunda İzmir’de geniş bir insan kaynağı havuzu bulunuyor. 2 yıl önce bu durumu göz önüne alarak  sektörde faaliyet gösteren firmaları bölgemize çekmek adına  yola çıktık. Ticaret Bakanlığı ve Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü, yazılım şirketlerinin yüzde 100 ihracat yapmaları halinde serbest bölge teşviklerinden yararlanabilecekleri yönünde bir düzenleme yaptı. Bu sayede son iki yılda bölgemize 10 yazılım şirketi çektik. Bunların tümü yüzde 100 ihracat yapıyor. Şimdi ise bir adım daha atarak Yazılım ve Bilişim Sanayicileri Kümelenme Derneği’ni kuruyoruz.”

BİLİŞİM VE YAZILIMDA MERKEZ OLACAK

Önceki yıllarda da havacılık ve savunma sanayi konusunda kurdukların dernek ve kümelenme çalışmalarının son derece olumlu sonuçlar verdiğini, kurulacak yeni derneğin Bilişim ve Yazılım konusuna odaklanacağını kaydeden ESBAŞ CEO’su Faruk Güler, “Geçen yıl bölgemizde düzenlediğimiz toplantıya bilişim ve yazılım sektörlerindeki en önemli şirketlerin üst düzey yöneticileri katıldı. Yazılım ve Bilişim Sanayicileri Kümelenme Derneği’ne İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, iş insanları dernekleri de üye olacak. Önümüzdeki yıllarda İzmir’in bilişim ve yazılımda Türkiye’nin merkezi olmaması için hiç bir engel yok” diye konuştu.

HEDEF: 10 YILDA 20 BİN İSTİHDAM

İstihdamı arttırmaya yönelik ikinci bir çalışmayı da Bergama’da başlattıklarını kaydeden Dr. Güler, “Batı Anadolu Serbest Bölgesi (BASBAŞ) adını verdiğimiz yeni serbest bölgemiz ile ilgili çalışmalarda şirketimizi kurduk. Bizler iş ve aş yaratmaya devam etmeli ve ülkemize yeni yatırım ve yatırımcılar çekmeyi hız kesmeden sürdürmeliyiz. Hedefimiz kurulacak yeni serbest bölgede, önümüzdeki 10 yılda 20 bin istihdam sağlamak” dedi.

“İÇİ BOŞALTILMIŞ VE KUTLAMAKTAN UZAK”

Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) İzmir Şube Başkanı Murat Demircan ise düzenlenen gece için ESBAŞ’a teşekkür etti. Demircan, “Günümüzde binlerce gazetecinin işsiz olduğu, basın özgürlüğü liginde 180 ülke arasında 153. sırada yer alan Türkiye’de 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü biz gazeteciler açısından içi boşaltılmış, kutlanmaktan uzak bir gün konumunda. Diğer yandan, 4 bin yıllık tarihi boyunca iktidarlarla ve sermaye ile mücadele ederek bugünlere kadar ayakta kalmayı başaran gazeteciler son 20 yıldır dijitalleşme ve sosyal medya ile rekabette ne yazık ki aynı direnci gösteremiyor” diye konuştu.

“BİNLERCE GAZETECİ İŞSİZ”

İşsizliğin en yüksek olduğu iş kollarının başında gazeteciliğin geldiğini vurgulayan Demircan, “Binlerce meslektaşımız işsiz. Gazetecilik bölümlerinden mezun olan isimlerin çok az bir kısmı mesleğini yapabilecek iş bulabiliyor. Ekonomi Muhabirleri Derneği İzmir Şubesi’ne bakacak olursak 152 üyemizin sadece 48 tanesi gazetecilik mesleğini sürdürebiliyor. 39 üyemiz kurumsal iletişim sektöründe çalışırken, 65 üyemiz başka meslek kollarında çalışmak durumunda ya da işsiz. Bu gece Sedat Alp arkadaşımıza sağlanan istihdam imkanının diğer kurumlara da örnek olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

İSTİHDAM SÜRPRİZİ

Basın mensupları arasında oldukça fazla işsiz gazeteci bulunduğunu sözlerine ekleyen Dr. Faruk Güler, “Buradan size sevinçli bir haber vermek istiyorum. Bir süredir iş konusunda talihsizlik yaşayan EMD üyesi Sedat Alp’i ESBAŞ Kurumsal İletişim Müdürlüğü bünyesinde istihdam etme kararı aldık. Bu girişimin diğer firmalara da örnek olmasını diliyorum” dedi.

Sergi Dinamikleri ile Göbekli Tepe’ye Bir Bakış

The Circle’da, 17 Ocak tarihinde düzenlenecek olan “Sergi Dinamikleri” söyleşisi, Ara Güler Müzesi ve Leica Gallery’de devam etmekte olan “Oyuklar ve Höyükler: Göbekli Tepe’ye Bir Bakış” sergisini konu ediniyor.

Bir Atölye Mil projesi olan “Sergi Dinamikleri” bir serginin fikren ortaya çıktığı andan itibaren, ziyaretçiyle buluştuğu kurulum aşamasına kadar geçen süre içindeki dinamikleri, katılımcıları, rolleri ve mekansal kararları konuşmak üzere planlanıyor. 17 Ocak tarihinde “Sergi Dinamikleri” serisinin The Circle’da gerçekleşecek olan ikinci etkinliğinde, uzun süredir Fırat Nehri, Urfa ve çevresi üzerine çalışmalarını yürüten sanatçı Sinem Dişli tarafından üretilen fotoğraf, video, resim ve enstalasyonlardan oluşan “Oyuklar ve Höyükler: Göbekli Tepe’ye Bir Bakış” sergisi ele alınacak.

Bir sanatçının zihnindeki sergi fikri, bu fikrin iki kurumla birlikte nasıl bir etkileşim sürecine girdiği, nasıl mekansallaştığı gibi pek çok farklı katmanın tartışmaya açılacağı; sanatçının kavramsal yaklaşımının çeşitli aktörlerin sürece dahil olmasıyla fizikselleşmesi, yeni temsil araçlarına (kitaba ve mekanın kendisine) aktarılması ve bu yolla deneyime açılması gibi süreçlerin eş zamanlı olarak tartışılacağı söyleşi, “Oyuklar ve Höyükler: Göbekli Tepe’ye Bir Bakış” sergisinin fikirden deneyime uzanan örtülü kalmış süreçlerine yapılan bir kazı olarak da düşünülebilir.

Küratör, sanatçı, sergi tasarımcısı, araştırmacı, iletişim ve eğitim programı yöneticileri gibi çeşitli alanlardan konuşmacıların katılımıyla sergi süreçlerinin farklı katmanlarının irdeleneceği ve tartışmaya açılacağı söyleşide, Görsel Sanatçı Sinem Dişli, Sergi Tasarımcısı Mimar & İç Mimar Mert Zafer Kara ile Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi Konservasyon Uzmanı Evren Kıvançer konuşmacı olarak yer alırken söyleşinin moderatörlüğünü ise Sergi Tasarımcısı, Mimar Dilara Tekin Gezginti ve Mimar Eda Özgener Semerci üstleniyor.

Konuşma Avcı Architects sponsorluğunda gerçekleşiyor.

Oyuklar ve Höyükler: Göbekli Tepe’ye Bir Bakış

Bu sergi ile Sinem Dişli, doğup büyüdüğü şehir Urfa’yı da kapsayan Mezopotamya bölgesi ve Fırat Nehri üzerine son on yıldır yaptığı çalışmalarıyla birlikte yaklaşık on iki bin yıl önce avcı-toplayıcıların kalker, bazalt ve çakmaktaşına şekil vererek inşa ettiği anıtsal yapı Göbekli Tepe’ye odaklanıyor.

Sanatçı Göbekli Tepe ve bölgesinin çok katmanlı geçmişini, tarihi ve toprağın katmanlarını belgesel ile kurgu arasında gidip gelen bir dil ile araştırıyor. Yerkürenin karmaşıklığını, insanın milyonlarca yılın yaşam tortularını barındıran taş ve suyla ilişkisindeki döngüleri ve günümüzde süregiden etkileşimlerini derinlemesine inceliyor. Gündelik ritüellerin kadim kökenlerinin izlerini sürerek tarihin yeniden yorumlanmasını ve çevremizle olan ilişkimize yeni yaklaşımlar geliştirmemizi sağlayabilecek ipuçları arıyor. Arkeoloji ve jeoloji gibi alanların hayatın kırılgan döngülerini ele alış biçimleriyle tarihi taş üzerinden nasıl okuduğumuza ve kurguladığımıza bakarak, taşı taşa vurarak yarattığımız mekanları, eylem ve oyunları gözlemliyor, evreni ve zamansallığı nasıl algıladığımıza bakıyor. Fotoğraf mecrasının sınırlılıklarını da sahiplenerek, onun muğlak doğası içinde, yer altı ve üstü, yeryüzü ve gökyüzü, geçmiş ve şimdi, gece ve gündüz gibi ikililikleri algılama biçimlerimizden yola çıkarak, zaman, mekân ve canlılar arasında ucu açık birliktelikler oluşturmaya girişiyor.

Ara Güler Müzesi ve Leica Galeri İstanbul’un ilk ortak projesi olan “Oyuklar ve Höyükler: Göbekli Tepe’ye Bir Bakış” başlıklı sergi 16 Eylül 2019-15 Şubat 2020 tarihleri arasında iki mekanda da izlenebilir.

Konuşmacılar:

Sinem Dişli, Görsel Sanatçı

Mert Zafer Kara, Sergi Tasarımcısı, Mimar & İç Mimar

Evren Kıvançer, Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi, Konservasyon Uzmanı

Moderatörler:

Dilara Tekin Gezginti, Sergi Tasarımcısı, Mimar

Eda Özgener Semerci, Mimar

Türkiye’de bir ilk!

Birikimevim’den kentsel dönüşüm gerçeğine sektörde ilk ve tek çözüm

Hakediş usulü ile sistemden müteahhitte fonlama

 Türkiye kentsel dönüşüm sürecine sektörde ilk ve tek ürün oluşturan Birikimevim, tasarrufa dayalı faizsiz finansman sektöründe bir ilke imza atıyor. Müteahhit ve ev sahiplerine kapsamlı bir çözüm önerisi sunan Birikimevim,  ortalama bir evin dönüşüm bedeli için ev sahibine ayda 2.000 TL- 3.000 TL- 4.000 TL ile sisteme kayıt olma fırsatı sunuyor. Vatandaşın cebinden bir anda toplu para çıkmasını engelleyen Birikimevim hem evini yenilemek isteyen vatandaşlara çözüm hem de kentsel dönüşüme dahil olan yapılar için Türkiye’de bir ilke imza atıyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verilerine göre; Türkiye genelinde 6,7 milyon riskli, acil dönüşmesi planlanan ise 1,5 milyon konut var.  Bu kadar konutun özellikle deprem gerçeğinin olduğu bir ülkede doğru hamlelerle yönetilmesi şart… Bu farkındalıkla kentsel dönüşüm sürecini oldukça rasyonel bir bakış açısıyla ele alan Birikimevim, tasarrufa dayalı faizsiz finansman sektöründe bir ilke imza atıyor.  Geliştirdiği inovatif çözüm önerisiyle sektörün tüm dinamiklerini değiştiren Birikimevim, hakediş usulü ile sistemden müteahhittlere fonlama yapıyor.

“Vatandaşımız sistemdeki birikimleri neticesinde istediği müteahhitle anlaşma sağlayabiliyor”

Telli Grup’un 30 yıldır tüm iştirak alanlarında bir çok dönüşüm projelerini hayata geçirdiğini söyleyen Birikimevim Yönetim Kurulu Başkanı Osman Telli, grubun bu bakış açısını Birikimevim’e de taşıdığını söyledi.  Birikimevim’in kentsel dönüşüm sürecine dahil olma sürecini anlatan Osman Telli, “Günümüzde 10 daireye sahip bir bina için daire başına vatandaşımızın 150 bin TL’lik bir bütçeye ihtiyacı var.  Biz Birikimevim olarak bu ihtiyacı ayda 2.000 TL- 3.000 TL- 4.000 TL ile vatandaşın sisteme ödeme yaparak sahip olmasını sağlıyoruz.  Vatandaşımız sistemdeki birikimleri neticesinde istediği müteahhitle anlaşma sağlayabilir, biz de bu durumda hakediş usulü ile sistemden müteahhitte fonlama yapıyoruz. Vatandaşın buradaki ödeme sürecini bir takvim dizisine oturtuyoruz.  Bu da ortalama 50-60 aya varan bir ödeme sürecini kapsıyor. Tabii biz bu süreci yönetiyor, vatandaş sisteme girdikten 1 yıl sonra müteahhitte başlama noktasında haber veriyoruz.  Müteahhitlere haber verilmesi ve evlerin yapım süreci ise ortalama 12-18 ay sürüyor.  Bu yöntem ile beraber vatandaşın sisteme girmesi ve evine oturur hale gelmesi 24 ve 30 ayı buluyor. Ödeme süreci 60 aya kadar devam edebiliyor. Ödeme şekli küçük taksitlerden oluştuğu için herkesin ödeyeceği bir sistem olmuş oluyor. İşte Birikimevim olarak kentsel dönüşüm konusunda elimizi taşın altına bu şekilde koyuyoruz” açıklamasında bulundu. 

“Birikimevim olarak kentsel dönüşüm sürecine inovatif bir bakış açısıyla yaklaşıyoruz”

Birikimevim’in Türkiye’deki kentsel dönüşüm sürecine çözüm odaklı yaklaştığını belirten Telli, “Öncelikle devletimizin çalışmalar yaptığını, müteahhitlerimizin riskli alanları kamu kurumları ve yarı kamu kurumları ile dönüştürdüğünü biliyoruz. Fakat hala yapılması gereken çok iş var.  Çünkü dönüştürülemeyen çok bina var. Belediyeler bu kentsel dönüşüm konusuna ilave imar ve kat karşılığı çözümünü getirdi.  Ancak bu yol, ne yazık ki yeterli olmadı. Müteahhit kanadı, bu imar planlamasında vatandaşın dairesini küçültmek durumunda kaldı. Bu farkındalıkla Birikimevim olarak kentsel dönüşüm sürecine inovatif bir bakış açısıyla yaklaştığımızın bir kez daha altını çizmek isterim.  Vatandaşlarımızın taleplerini, yaşam alanlarını kısıtlamadan hem yerinde hem de diledikleri alanda dönüşüm için sektörde bir ilk yaparak ülkemiz ve milletimiz için önemli bir finansman modeli geliştirdik ” dedi.

Panasonic, CX serisinin en küçük ve hafif 4K 50 p/60 p video kameraya sahip yeni üyesini tanıttı
Yüksek özellikli optik performansı, kayıt seçenekleri ve canlı yayın için IP bağlantı özelliği bulunan AG-CX10 modeli duyuruldu.
Yeni AG-CX10, yüksek özellikli optik performansa sahip. Entegre LEICA Dicomar Lensi de 25 mm2 geniş açıdan 600 mm tele açıya kadar güçlü bir optik 24x zoom sunuyor. Öte yandan i.ZOOM ise 4K çözünürlükte 32x ve FHD çözünürlükte 48x yakınlaştırmaya ulaşıyor. 4 Sürücülü Lens Sistemi, dört lens grubunu birbirinden bağımsız olarak hareket ettiriyor ve bu şekilde kompakt gövde içinde 24x zoom imkanı sağlıyor.
Panasonic’in özel yüksek hassasiyetli Otomatik Odaklama (AF) özelliği hem 4K hem de Full HD kayıt için yüksek hızlı, doğru yüz tanıma ve odaklama sağlıyor. AG-CX10 modelinde iki adet manuel kadran, seçilebilir 1/4, 1/16, 1/64 ND filtreler, yerleşik ve ayarlanabilir LED video ışığı ve 24 bit lineer PCM ses kaydı bulunuyor.
AG-CX10’un zorlayıcı düşük açılı ve geniş açılı kayıtlarda elde kullanımı oldukça kolay. Optik Görüntü Sabitleme (OIS) özelliğinin yanı sıra Elektronik Görüntü Sabitleme özelliği ile rotasyona bağlı bulanıklık dahil olmak üzere el titremesini 5 açıdan algılıyor ve düzeltiyor.
Video kamera, 10 bit kayıt için ayarlandığı zaman 4K 60 p 4:2:2 10 bit HDMI çıkışı sağlıyor ve harici bir kamera ile yüksek kaliteli görüntü yakalama özeliği sunuyor. Yeni ve yüksek verimliliğe sahip HEVC kaydı (LongGOP/10 bit 4:2:0/MOV), 200 Mbps yüksek bit oranında 50 p/60 p kayıt yapma imkanı sunuyor. AG-CX10 modeli, dosya formatı olarak MOV, MP4 ve AVCHD formatlarının yanı sıra AVC-Intra100/503 desteği dahil olmak üzere yayın uygulamalarında kullanılmak üzere P2 MXF formatı ile AVC Ultra kodek ailesini de destekliyor.
AG-CX10 harici kayıt cihazları için Wi-Fi özelliği ile birlikte 3G-SDI çıkışına, USB 2.0 girişine, ana bilgisayarı üzerinden Ethernet çıkışına ve kayıt için üst düzey esneklik sunmak amacıyla canlı kamera olarak kullanılmak için NDI|HX4 uyumlu bir IP bağlantı özelliğine sahip.
3.5 tipi LCD monitör, parlak gün ışığında bile net görüntü sağlıyor ve menü öğelerinin seçimi için dokunmatik panelin kolay bir kullanım sunuyor. Eğilebilir vizör ve LCD çıkışı iş verimliliğini artırmak için kaydedilen görüntünün hem LCD monitörde hem de Elektronik Vizörde eş zamanlı olarak görüntülenmesini sağlıyor.
Daha fazla bilgi için: https://business.panasonic.co.uk/professional-camera/ag-cx10
Temel Özellikler
1. Sektörün çıkarılabilir tutamak ve LED ışığa sahip en küçük ve en hafif 4K 50 p/60 p video kamerası.
2. 25 mm geniş açıya, 24x optik zoom özelliğine ve hızlı yüz tanıma için otomatik odaklanma özelliğine sahip entegre Leica lens.
3. Yüksek kaliteli harici kayıt için 4K 4:2:2 10 bit HDMI çıkışı
4. 4K 60 p kayıt için HEVC Kodek
5. P2 MXF dosya formatında geleneksel HD kayıt için AVC Ultra Kodekler.

SON
1 4K 50 p/60 p kayıt özelliğine sahip entegre lensi bulunan bir video kamera için (Panasonic’in araştırmalarına göre 6 Ocak 2020 tarihinden itibaren).
2 35 mm kamera eş değeri.
3 Gelecekte AVC-Intra100/50 kodek desteği planlanmaktadır. Tüm P2 formatlarında kayıt için bir microP2 kart gereklidir.
4 Kullanmak için NewTek Company’den bir etkinleştirme anahtarı alınması gerekir. NDI, NewTek Company’nin “Ağ Aygıtı Arayüzü” teknolojisinin kısaltmasıdır.

KOP İdaresi Niğde’de Proje Havuzu Sistemini Tanıttı KOP, Niğde’den Yenilikçi Projeler İstiyor

 Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı Konya Ovası Projesi (KOP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının, 2020 yılı Mali Destek Programları kapsamında hayata geçirdiği ‘KOP Proje Havuzu’ tanıtım toplantısı Niğde’de gerçekleştirildi.

Niğde Valiliği toplantı salonu ile Kültür Merkezi konferans salonunda düzenlenen toplantılara KOP İdaresi Başkan Yardımcısı Halil İbrahim Tongur, Niğde İl Milli Eğitim Müdürü Halil İbrahim Yaşar, KOP İdaresi Proje Uzmanları ile Okul Müdürleri ve Kamu Kurum ve Kuruluşlarının temsilcileri katıldı.

Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Nevşehir, Niğde ve Yozgat’tan oluşan KOP Bölgesinde 2020 yılı içerisinde Mali Destek imkânı sunulacak olan KOP Bölgesinde Okuma Kültürünün Geliştirilmesi Projesi (KOP Okuyor) ve KOP Sosyal Gelişim Programı (KOPSOGEP), KOP Tarımsal Eğitim ve Yayım Projesi (KOP TEYAP) ve KOP Kırsal Kalkınma Programı (KOP KIRSAL KALKINMA)  kapsamında ve sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde hazırlanan, yenilikçilik esaslarına dayanan, katma değeri artırıcı, sosyal etkisi olan ve bölge ihtiyaçlarını gözeten projelerin desteklenmesi için ‘KOP Proje Havuzu’nun hayata geçirildiğini ifade eden KOP İdaresi Başkan Yardımcısı Halil İbrahim Tongur, bölgenin gelişen ve değişen ekonomik yapısı göz önünde bulundurulduğunda her ne kadar tarım, sulama ve hayvancılık projeleri ön plana çıksa da, İdare olarak sosyal sektörlerde beşeri sermayeye dokunan katma değeri yüksek faaliyetlere de büyük önem verdiklerini belirtti.

 8 yılda 1.357 Projeye 1.2 Milyar TL Kaynak

2013-2019 yılları arasında başta sulama olmak üzere kırsal kalkınma, tarımsal eğitim ve yayım, okuma kültürünün yaygınlaştırılması ve dezavantajlı grupların ekonomik ve sosyal hayata katılımını artırmaya yönelik toplam bin 357 projeye 1 milyar 200 milyon TL tutarında kaynak aktarıldığını söyleyen Başkan Yardımcısı Tongur, “KOP Bölgesindeki 8 ilimizde yürütülen KOP TEYAP kapsamında; toprak ve su kaynaklarının etkin kullanımının sağlanması, tarımsal ve hayvansal üretimde verimlilik ile kalitenin arttırılması, tarımda teknolojik gelişmelerin teknik personel ve çiftçilerimize tanıtılarak girdi maliyetlerinin azaltılması amacıyla, 2015 yılından itibaren kamu ve özel sektörde çalışan Ziraat Mühendisi, Veteriner Hekim, Tekniker ve Teknisyen ve çiftçilerimize yönelik eğitimlerde 5 bin 366 bölge çiftçisi ve teknik personeline yönelik toplamda 85 adet teorik ve uygulamalı eğitim yapıldı ve kurumumuzca 2015-2019 yılları arasında 197 projeye toplam 33 Milyon TL mali destek verildi. Bölgede uygulanmakta olan Kırsal Kalkınma desteklemelerine yönelik bir yol haritasının oluşturulabilmesi amacı ile ‘Kırsal Dezavantajlı Alanlarda Tarımsal-Kırsal Kalkınmaya Yönelik Model Geliştirilmesi ve Elma, Kiraz, Üzüm ve Çilek, Ceviz, Badem ve Kayısı Meyvelerinde Değer Zinciri Analizi Araştırma ve Etüt Projesi’ yapılmış ve bu proje sonuçlarına göre proje kabulleri yapılmıştır. KOP Kırsal Dezavantajlı Alanlar Kalkınma Programı kapsamında 2016-2019 yılları arasında 8 ilimizde 136 projeye toplam 64 milyon 400 bin TL mali destek verilmiştir.” dedi.

“Son dönemlerde insan odaklı, beşerî sermayemizi geliştirmeye yönelik sosyal ve kültürel alanlarda kamu kurum ve kuruluşlarımızın projelerini mali destek programları kapsamında destekliyoruz” diyen Tongur; maliyet boyutuna bakıldığında ağırlıklı olarak iktisadi sektörlere yönelik yatırımlar yapıldığını ancak bunun yanı sıra meyvelerinin daha bereketli olacağına inandıkları beşerî yatırımlara da önem verdiklerini belirterek; “İnsan hayatına dokunan, bölgenin beşerî sermayesine dönük yatırım ve desteklemeler içeren KOP Okuyor Projesi, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk 100 günlük icraatları arasında tanıtılan 400 projeden biri olmayı başardı, KOP Okuyor kapsamında bölge illerimizde okuma alışkanlığını artırmaya yönelik 2016-2019 yılları arasında hazırlanan 208 projeye toplam 12 milyon TL mali destek verildi. Sosyal Projeler konusunda önem verdiğimiz diğer bir alan da toplumumuzun dezavantajlı kesimlerine yönelik yürüttüğümüz kısa adı KOP SOGEP olan KOP Sosyal Gelişim Programıdır. Özellikle yoksulluk, göç gibi olgulardan kaynaklanan sorunları gidermek ve dezavantajlı vatandaşlarımızı sosyal hayata aktif şekilde katılmalarını sağlamak amacıyla KOP SOGEP’i yürütmekteyiz. Programın başladığı 2017 yılından bugüne kadar dezavantajlı gruplara yönelik mesleki gelişim, sosyal içerme, kültür, sanat ve spor başlıklarındaki 77 proje toplam 16 milyon TL bütçe ile desteklenmiştir” diye konuştu.

Kamu kurum ve kuruluşlarının 2020 Yılı Mali Destek Programına yönelik proje tekliflerini sunabilmeleri için proje.kop.gov.tr adresi üzerinden KOP Proje Havuzu Sistemini oluşturduklarına değinen Başkan Yardımcısı Tongur, konuşmasını şöyle tamamladı; “Bölgemizdeki kamu kurum ve kuruluşları, bölgenin öncelikleri doğrultusunda, sürdürülebilirlik esasına dayalı, yenilikçi, katma değeri artırıcı, sosyal etkisi olan proje tekliflerini bu sistem üzerinden online olarak bizlere sunacaklardır. Başvurular başlamış olup; bugün sizlere burada tanıtılacak sistem üzerinden 2 Mart 2020 tarihine kadar başvurular alınmaya devam edilecektir”

Nasıl Başvurulacak, Başvuru Şartları Neler?

Mali Destek Programlarına; Valilikler, Büyükşehir ve İl Belediyeleri, Kaymakamlıklar, İl Özel İdareleri, Kamu Üniversiteleri, Tarım ve Orman Müdürlükleri, Emniyet Müdürlükleri, DSİ-Orman Bölge ve Şube Müdürlükleri, Kamu adına görev yapan Araştırma Kuruluşları, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri, İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri, İl ve İlçe Müftülükleri, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri ve bağlı okullar ile Valiliklere bağlı tüm İl Müdürlükleri proje sahibi olarak başvurabilecekler. Ticaret, Sanayi ve Esnaf Odaları gibi Meslek Kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve üretici örgütleri ise ortak olarak yer alabilecek. Havuzda toplanacak projeler arasında yapılacak değerlendirmeler sonucunda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından desteklenmeye uygun bulunan projelere 20 bin TL ile 3 Milyon TL arasında finansman desteği sağlanacak. Programlarla ve başvuru şartları ile ilgili rehberlere http://proje.kop.gov.tr adresinden ulaşılacak olup; proje başvuruları aynı site üzerinden 2 Mart 2020 tarihine kadar yapılabilecek.

İnşaatta Faaliyet Yavaşladı ama Beklenti İyileşiyor…

Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), her ay merakla beklenen inşaat ve bununla bağlantılı imalat ve hizmet sektörlerindeki mevcut durum ile beklenen gelişmeleri ortaya koyan “Hazır Beton Endeksi” 2019 Aralık Ayı Raporu’nu açıkladı. 3 aydır eşik değerin üzerinde kalmayı başaran inşaat faaliyetleri yılın son ayında gerilerken Beklenti Endeksi yükselerek Faaliyet Endeksi seviyesine ulaştı.

Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) her ay açıkladığı Hazır Beton Endeksi ile Türkiye’de inşaat sektöründeki ve bağlantılı imalat ve hizmet sektörlerindeki mevcut durumu ve beklenen gelişmeleri ortaya koymaktadır. İnşaat sektörünün en temel girdilerinden biri olan ve aynı zamanda üretiminden sonra hızlı bir süre içinde stoklanmadan inşaatlarda kullanılan hazır betonla ilgili bu Endeks, inşaat sektörünün büyüme hızını ortaya koyan en önemli göstergelerden biridir.

THBB, her ay merakla beklenen Hazır Beton Endeksi’nin 2019 Aralık Ayı Raporu’nu açıkladı. 3 aydır eşik değerin üzerinde kalmayı başaran inşaat faaliyetleri yılın son ayında geriledi. En düşük endeks olarak kalmaya devam eden Güven Endeksi azalma eğilimindedir. Beklenti yükselerek Faaliyet Endeksi seviyesine ulaştı. Bütün göstergeler aralık ayında eşiğin altında kaldı.

Hazır Beton Endeksi 2019 Aralık Ayı Raporu’na göre, bütün endeksler önceki yılın aynı dönemine göre artış sergiledi. Geçen yılın aynı ayına kıyasla geride bıraktığımız aralık ayında sektörde bir canlanma söz konusudur. Faaliyet düzeyi ve gelecek döneme ilişkin beklenti geçen yıla kıyasla iyileşmiş görülmektedir.

Hazır Beton Endeksi 2019 Aralık Ayı Raporu’nun sonuçlarını değerlendiren Avrupa Hazır Beton Birliği (ERMCO) ve THBB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık, “3 aydır eşik değerin üzerinde kalmayı başaran inşaat faaliyetleri yılın son ayında gerilerken Beklenti Endeksi yükselerek Faaliyet Endeksi seviyesine ulaştı. Bütün göstergeler aralık ayında eşiğin altında kaldı.” dedi.

Türkiye ekonomisinin 2019 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde %0,9 büyüdüğünü ifade eden Yavuz Işık, “Son üç çeyrektir negatif tarafta olan Türkiye ekonomisi bu çeyrekte pozitif büyümeyi yakalamıştır. Ancak, inşaat sektörü diğerlerine kıyasla bu çeyrekte iyi bir performans sergileyememiş ve %7,8 daralmıştır. Son 15 ayda inşaat sektörü ortalamada %8,7 küçülmüştür ki diğer hiçbir sektörde bu oranda bir gerileme söz konusu değildir.” diye konuştu.

“2020 yılı inşaat sektörü için daha iyi olacaktır ancak yeni yatırımlara yönelmek için uygun koşullar henüz ortaya çıkmamıştır.”

Türkiye’nin her türlü olumsuzluğa rağmen bu yılı çok küçük de olsa pozitif bir büyüme ile kapatmasının beklendiğini ifade eden Yavuz Işık, “Sektörel bazda incelendiğinde özellikle inşaat sektöründe ciddi bir olumsuzluk göze çarpmaktadır. 2019 yılının ilk dokuz ayında ortalamada %9,3 daralma ile inşaat sektörü diğer sektörlerin gerisinde bir performans sergilemiştir. TÜİK tarafından açıklanan yeni millî gelir serisi 1999 yılına kadar geriye gitmektedir. Toplamda 21 yılın değerlerine baktığımızda 2008 küresel kriz döneminde üst üste 7 çeyrek daralan inşaat sektörü 2018 yılı ortasından bu yana 5 çeyrektir daralmaktadır. Buna bağlı olarak inşaata girdi sağlayan çok sayıda imalat sektöründe işler iyiye gitmemiştir.” dedi.

Ağustos ayından itibaren yukarı yönlü hareket eden ipotekli satışların etkisi ile inşaat sektörünün de hareketlendiğini vurgulayan Yavuz Işık, “Merkez Bankasının faiz kararlarından sonra inşaat sektöründe olumlu beklentiler yükselmiş olmakla birlikte sektör oyuncularının güveni olması gerekenin oldukça gerisinde kalmaya devam etmektedir. 2020 yılı başı itibarıyla kamu bankalarının sıfır konut kredi faizini %0,79’a çekmesinin ilerleyen dönemde inşaat pazarı üzerinde önemli bir pozitif etki yaratması beklenmektedir. 2020 yılı inşaat sektörü için daha iyi olacaktır ancak yeni yatırımlara yönelmek için uygun koşullar henüz ortaya çıkmamıştır.” dedi.

KAĞITHANE’DE GELECEĞİN ŞAMPİYONLARI YETİŞİYOR

Kağıthane Belediyesi, ilçede sporu yaygınlaştırmak adına hizmete sunduğu spor okullarında 7 bine yakın çocuk ve gence ücretsiz spor eğitimi veriyor.

Türkiye’nin son yıllarda sporda elde ettiği başarılar, spora erken yaşta başlamanın önemini bir kez daha ortaya koydu. Bu farkındalıkla Kağıthane Belediyesi, ilçedeki çocuk ve gençlere 22 farklı branşta alanında uzman eğitmenler eşliğinde spor eğitimi veriyor. Kağıthane Belediyesi’ne ait Hamidiye ve Yahya Kemal mahallelerindeki spor tesislerinde hizmet veren spor okullarında çocuk ve gençler hem sosyalleşiyor hem de eğitimler bedensel ve ruhsal gelişimlerine katkı sağlıyor.

Kağıthane Belediye Başkanı Mevlüt Öztekin spor okullarındaki eğitimleri yerinde inceledi. Göreve başlamadan önce Kağıthanelilere sözünü verdiği 53 proje arasında Sporcuhane Projesi’nin ayrı bir önemi olduğunu vurgulayan Başkan Öztekin; ‘’ İlçemizin adını sporla duyurmayı hedefledik. Her bir çocuk ve gencimizin kendine has yeteneklerinin olduğunun farkındayız. Kimi sanata, kimi teknolojiye, kimi spora meraklı. Burada yeteneklerini keşfederek becerilerini geliştirebilecekleri, son derece modern bir ortamda spor yapabiliyorlar. Bu durumdan en çok aileleri memnun çünkü çocukları güvenilir bir ortamda, kötü alışkanlıklardan uzakta, iyi arkadaşlıklar ediniyor, hem de spor yaparak sağlıklı kalıyor. Burada eğitim alan çocuklarımız inanıyorum ki birkaç yıl sonra profesyonel spora adım atarak ülkemizi uluslararası alanda gururlandıracaklar.’’ diye konuştu.

Alanlarında uzman eğitmenlerin gözetiminde spor dallarını uygulayan 4-16 yaş aralığındaki öğrenciler Okçuluk, Satranç, Voleybol, Buz Pateni, Yüzme, Golf, Basketbol, Futbol, Hentbol, Tekvando, Karate, Güreş, Masa Tenisi, Tenis, Badminton, Jimnastik, Futsal, Atletizm, Boks, Engelli Basketbol, Engelli Yüzme ve Engelli Jimnastik branşlarında eğitim alıyor.

Pazartesi günleri hariç haftanın her günü eğitimlerin verildiği spor okulları üç ay kadar daha devam edecek. Ardındansa yaz dönemi için yeni eğitimler başlayacak.

POPÜLER KÜLTÜR VE ÇELİŞKİLERİ ÜZERİNE…

TAMER UYSAL
https://tameruysal.wordpress.com/

Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe
1950’li yıllardan bu yana başlıbaşına bir başlık, bir alan olarak ele alınmaya başlayan popüler kültür terimi 1980’lerden bu yana egemen kuramcılar tarafından kitle kültürünün yerine kullanılıyor. Teknolojiye hakim sermayenin yeni medya olarak adlandırdığımız interaktif iletişim kanalları da yüzyılın başında etkili ideolojik silahları haline sokuldular.
Sözde bol bol demokrasi nutuklarının atıldığı günümüzde silahlanma bireyleri etkilemenin halen en geçerli yöntemlerinden birisidir. Başta ABD olmak üzere dünyaya egemen olan güçlerin insanlığa biçtiği tarihsel rolde hep laf üstünde çıkarlar sözkonusu olunca uluslar arası hukuk olarak ortaya konmuştur. Diğer yandan savaşın en geçerli çözüm yolu ele alındığı günümüzde şiddetle beslenen güçlerin dünyada açlık, sefalet, yoksulluk sürerken silahlanmaya milyarlarca dolar harcamaları ise insanlık adına utanç verici: Bir yanda dev bütçeleri, karlarıyla batının silah, petrol tekelleri, diğer yanda sözde demokrasiyle, yoksunlukla avutulan şiddete uğrayan ve kaynakların gerçek sahipleri olan emekçiler…
Evrensel değerleri paylaşmakta adaletli davranmayanlar önce şiddetle yaratamadıkları zenginliğe “kültürel” silahlar kullanarak ulaşmayı deniyorlar. Bir Afrikalı sözü bunu iyi özetlemiyor mu?: “Beyazlar geldiğinde İncil onların, topraklar bizimdi. Gittiklerinde İncil bizim, topraklar onların olmuştu”… Demokrasi, insan hakları, bağımsızlık ya da özgürlük diye özetlenen batılı felsefesi sadece bireyciliğe, çıkarlara dayalı bir eşitsizlik ve çelişkiler üzerine kurulmuştu. Günümüzde açlıktan, şiddetten, ve savaşlardan ölen binlerce hatta milyonlarca insanla çok açık bir acı tablo sergileniyor. Sömürgecilerin günümüzde dayattıkları değerler hegemonya sürdürmekten başka bir anlam taşımıyor.
Sinema, televizyon filmleri, basılı araçlar derken yeni medya olarak tanımlanan internet vs. ile günümüzde kitlesel iletişim araçları YDD’nin egemen çevrelerine kitleler için her türden çekici, dayanılmaz gelen olanaklar sunmaya başladı. Popüler filmler hicvedilip eleştiri olarak yaygın iletişim tekellerinin sponsorluğunda kotarılsa da onlar da cep telefonlarına mesaj olarak iniyor, fragmanları izleniyor, müzikleri dinleniyor. Gazete sayfalarında bu filmlerle ilgili boy boy ilanlar veriliyor, haberler yayınlanıyor. Milyonlarca dolarlık bütçeler bu filmlerin yapımı için harcanıyor: Film platoları kurulup kostümler dikiliyor, binlerce figüranla oyuncu, set işçisi ve teknik ekip o yapımlarda rol alıyor. Sonuçta afili markalarla “jan jan”lı filmler kitlelerin zevk ve arzularına göre pazara sunuluyorlar.
Artık reçeteler de hazır. Çok azı dışında hiçbir film eleştiriye, sansüre uğrayamıyor. Çünkü medya ve sinema tekelleri iletişim sektörünün önemli bir bölümüne hakim, kitlelere kendi istedikleri elbiseyi biçip giydiriyorlar, çıkara uymayan yeniden biçimlendirilip kitabına uyduruluyor. ABD’ye saldırı ve tehdit bu filmlerde olduğu gibi tüm dünyaya yapılmış -aslında düzene- sayılıyor ve neredeyse toplu olarak ve derhal karşılık buluyor. İşgalciliğine karşılık Amerikan tür filmlerinde ve özellikle günümüzde revaçta olan bilim-kurgularında istilacıların da şer gücü olarak gösterilmesi bir paradoks değil mi?
Batı dünya politikasını kültürel araçlarla yönlendiriyor. Dünya ekonomisinin yarıdan çoğunda söz sahibi olduğu gibi günümüzde ülkemizde ve pek çok ülkede film pazarının da önemli bölümünü elinde tutan ABD’nin başını çektiği batılı uygarlığın önce topraklarına sahip çıkıp köleleştirdikleri yerlilerle bugün işgal ettikleri topraklarda yaşayan gerçek emekçilere uygulanan politikalar arasında pek fark yok, Afrika’da, Amerika’da veya Asya’da zorla sömürgeleştirilen ve günümüzde kültürel aygıtlar ya da şiddet zoruyla işgale uğrayan ülkeler hem bağımsızlıklarını hem de kaynaklarını yitirmiş oluyorlar. Ötekisinin kim olursa olsun çıkarlar uğrunda tıpkı popüler sinemanın tanımladığı gibi mitler, beyaz adamlar, sözde kahramanlar tarafından dışlanması sonra düşman ilan edilip yok edilmesi gerekiyor. Tekeller kazansın, düzen sürsün diye bu kısır döngü için açlıklar, yoksulluklar ve savaşlar sonucunda binlerce, milyonlarca insan feda ediliyor.
Kitle iletişim aygıtlarınca kullanılan kültür Althusser gibi kuramcılara göre devletlerin tipik ideolojik aygıtlarından birisi. Beyin yıkamak için güçlü bir silah olan medya onu mülkiyetinde bulunduran burjuvalarca birçok işlevine rağmen sadece çıkarlar için kullanılıyor (özellikle propaganda, zevk ve eğlence aracı olarak).
Hegemon öte yandan yetinmeyip kitleleri sistemin aygıtlarıyla kontrol altına alıyor. Uydu, bilgisayarlar ve kameralarla yığınlar sürekli gözlem altında tutuluyor. Yaşanılan her alan “panoptikon” tipi hapishaneye dönüştürülmüş durumda. Göçmenlere, bir zamanlar zorla köleleştirilen insanların torunlarına batılılarca reva görülen muamele artık bu. İşçiler, işsizler, evsizler, yoksullar, zenciler başta ABD kapitalizminin mağdurlarına olmak üzere batı şimdi aygıtları daha da geliştirilmiş bir izleme modeliyle yaklaşıyor. Popüler sinema ise bu gerçek üzerine kurulu; Ödül ve ceza içeriyor…
Popüler sinema türlerinin hepsi otorite sürdürmek gibi amaçlı. Geçen yüzyılın başında ABD’nin militer kuruluşlarının girişimleriyle tüm dünyaya ve ülkemize de giren Amerikan popüler tür sineması kültürel emperyalizm ve kapitalizmin bir silahı olarak kullanıldı. Hatırlanacağı gibi önce western, sonra müzikalleri ardından sıklıkla korku ile bilim ve kurgu filmlerini devreye soktu. Western kahramanları yerlilerin topraklarını işgal eden beyaz adamın otoritesini ve uygarlık getirdiğini iddia ederek meşruluğunu temsil ediyordu, müzikallerle sürekli sekteye uğrayan kapitalizmin bunalıma soktuğu bireylerle topluma yeniden özgüven aşılanıyordu. Korku sinemasıyla sistemin dışına çıkanlara gözdağı veriliyor, bilim-kurgu da dünyaya aslında ABD’ye saldıran -uzaylıların- yabancıların kötülüğüne gönderme yapıyordu.
1980’lere gelindiğinde bir yandan hızlı endüstrileşmeyle sinema Amerikan tekellerine kalmış bir yandan da radyo ve televizyonun ülkemizde olduğu gibi bütün dünyada sermayenin kontrolu altına girmesiyle iletişim toplumsal işlevini kaybederek burjuvazinin denetiminde tek yönlü ve tüketim amaçlı iletişim halini almıştır. Telekomünikasyon ve yayıncılık gibi yatırım maliyetleri yüksek iletişimle ilgili alanlar buna karşılık sermaye için sadece kar eden kuruluşlar olarak görülmeye başlanmıştır ya da bu kuruluşlar emperyalist amaçlarla devletin iktidar ve hegemonya sürdürmekte kullandıkları birer propaganda aracı haline sokulmuşlardır.
Kitle kültür kavramı sanayi devrimi sonrası ortaya çıkmış ve kültürel değerler burjuva sınıfı sermaye ideolojisinin istediği gibi hızla biçimlenmeye başlamıştı. Kitlesel araçların gelişip devreye girmesi özellikle bu alanda endüstrileşmenin bu sürecin hızlanmasında rolü büyük oldu. Kitle iletişim araçlarının kullanımı bütün dünyada yaygınlaştıkça tek yönlü kültürleme süreci çeşitli toplulukları ve kültürleri hegemonun istediği doğrultuda homojenleştirmişti. Eskiden Roma’ya çıkan yollar ABD’ye, emperyalist merkezlere uzanıyor, geçmişin ikmal merkezleri yeni “parangarice”i bu odaklardan beslenen sinema salonları, dağıtım şirketleri, tv kanalları vs. oluyordu günümüzde. Aynı elbise yalnız ekonomileri değil bedenleri de sarmaladı.
Bentham’ın fiziki Foucault’un metafor olarak tanımlamış oldukları bugünkü F tipleriyle somutlanan küresel hapishane diye özetleyebileceğimiz dünyada aynı kitaplar okunup herkese aynı filmler izlettiriliyor. Marx’ın “bireylerin yaşamlarını ortaya koyuş tarzı, onların ne olduklarını çok kesin olarak yansıtır” demesinde olduğu gibi toplumsal ilişkilerin ve günlük yaşamın bir aynası olan birey zor veya kültürel yolla şekillendirildiği sistemin de bir parçası haline getiriliyor.
Yeni sömürgecilik ya da neo-emperyalistler kendi bildiklerini okuyup kararlarını uygular çeşitli uluslar arası kurumlar ve mekanizmalar kanalıyla batılı değerler diye yuttururken silahlanmaya milyarlarca dolar harcıyor. Her yıl binlerce çocuk ise beslenme yetersizliği, hastalık ve savaşlar nedeniyle ölüyor (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyesi olan 5 ülkenin silah üretimindeki toplam payı yüzde 88 olup günde 800 kişi bu silahlarla can veriyor. Oysa dünyada hergün 24 bin kişi açlıktan ve yetersiz beslenmeden hayatını kaybediyor. Silah satışında ve militer harcamalarda başı çeken ABD’nde ise yılda 300 bin kişi aşırı beslenmekten ölmekte, bu ülkede 3 yetişkinden biri obesittir)…
Güneş balçıkla sıvanamaz. Tekelci kapitalizm bir yandan meta üretim ve tüketimli dayattığı yaygın kültür bir yandan yarattığı imajlara dayalı sahte dünyasıyla sorumlusu olduğu bu anlamsız ve insanlık dışı çelişkiyi örtmeye çalışırken bir yandan amansız gibi görünen yaman çelişki acımasızca daha da sarıyor kitleleri ve Hasan Hüseyin’in “Amenna” adlı şiirinde dile getirdiği bir gerçeklik olarak küresel şiddet yoluyla sürekli sürekli savunuluyor.

Yenilikçi Yapılar Guardian Glass İmzası Taşıyor: Maslak Link

DB Architecture imzası taşıyan tasarımı ile hayata geçen Maslak Link, prizmatik cam kütlesi ile gökdelenler bölgesindeki diğer yapılar arasından kolayca ayrışıyor. Kütlesel ve görsel bir imge olmanın ötesinde bir yaşam mekanı olarak karşımıza çıkan yapının cephe tasarımında tercih edilen Guardian SunGuard® SuperNeutral SN 70/37 kaplamalı camın etkisi ile kent ve yapı arasında şeffaf bir bağ kuruluyor.

Dünya çapında ikonik binalar için geliştirdiği son teknoloji ürünleri ile Türkiye’de de uzun yıllardır faaliyetlerini sürdüren Guardian Glass, sunduğu cam seçenekleri ile yenilikçi ve simgesel nitelikteki projelere imza atmaya devam ediyor. İstanbul’un en işlek bölgelerinden birisinde, Eski Büyükdere Caddesi üzerinde yükselen DB Architecture tasarımı Maslak Link ise gökdelenler arasından kendini ayıran prizmatik cam kütlesi ile bunlardan biri.

Arsa üzerinde konumlanışından, iç kurgusuna, kentle ve kentliyle kurduğu görsel ve fiziksel ilişkiye dek başlı başına  bir yaşantı tanımı yapan yapının cephelerinde ise Guardian SunGuard® SuperNeutral SN 70/37 kaplamalı camın katkısı bulunuyor. Ayazağa ve Eski Büyükdere Caddesi’ne cephesi olan Maslak Link ofis binasında gün ışığının mevsime ve günün saatlerine bağlı değişen etkisi yapı kabuğunda ve iç mekanda farklı efektler oluşturarak yapının kütle ve mekan algısını farklılaştırıyor.

Mimar ve yatırımcılar için özellikle enerji tasarrufu ve güneş kontrolünü temin ederken, yüksek doğal ışık geçirgenliği sunan kaplamalı cam ürünler geliştiren Guardian Glass, düşük yansıma özelliğinin yanı sıra doğal görüntüsü ile de etkileyen Guardian SunGuard® SuperNeutral serisinden SunGuard® SuperNeutral SN 70/37 kaplamalı cam ile birçok gereksinimi tek bir üründe karşılıyor. Yapay ışık ihtiyacını olabildiğince aza indiren ürün aynı zamanda güneş kontrolü sunuyor ve standartın dışında cephe tasarımlarına imzasını atıyor.

Sömestr tatilinde İsfanbul’da 360 derece eğlence  “Niloya” ile yarıyıl tatili başlasın!

 İsfanbul Alışveriş Merkezi, sömestr tatilinde minik konukları için hazırladığı eğlenceli aktiviteleriyle ilk dönemin yorgunluğuna son veriyor. Sevilen karakter Niloya ve onun en yakın arkadaşı Tospik’in hikayeleriyle başlayan etkinlik dizisi, sömestr tatili boyunca tiyatro ve atölye etkinlikleriyle devam edecek.

Minik ziyaretçileri için sömestr tatilinde eğlenceli olduğu kadar öğretici etkinliklere de ev sahipliği yapmaya hazırlanan İsfanbul AVM,  ilk dönemin yorgunluğunu miniklere unutturmayı amaçlıyor.

Yarıyıl tatilinde her gün bir etkinlik!

Yarıyıl tatili boyunca minik misafirlerine eğlenceli anlar yaşatmayı amaçlayan İsfanbul AVM’de etkinlik dizisi, 18-19 Ocak tarihlerinde sevilen lisanslı karakter Niloya ve en yakın dostu Tospik ile start alıyor.  20 Ocak Pazartesi günü Balon Show, 21 Ocak Salı günü Pinokyo tiyatro oyunuyla devam edecek olan etkinlik dizisi, 22 Ocak Çılgın Kurbağa atölye çalışması ile minikleri başka bir deneyimle buluşturmayı amaçlıyor.  23 Ocak- 1 Şubat arasında gerçekleşecek etkinlikler, 2 Şubat Keloğlan Tiyatro oyunu ile son bulacak.

Düzenlendiği etkinliklerle minik misafirlerine muhteşem bir yarıyıl tatili vaat eden İsfanbul AVM, bu etkinliklere ücretsiz olarak tüm çocukları davet ediyor.

 Etkinlik Takvimi:

*Atölyeler 3 seans (14.00-16.00-18.00), tiyatrolar ise 2 seans (15.00-17.00) olacaktır.

18 Ocak Cumartesi / Niloya

19 Ocak Pazar / Niloya

20 Ocak Pazartesi / Balon Show

21 Ocak Salı / Pinokyo Tiyatro

22 Ocak Çarşamba / Çılgın Kurbağa Yapım Atölyesi

23 Ocak Perşembe / Robotik Örümcek Yapım Atölyesi

24 Ocak Cuma / Masa Saati Yapımı Atölyesi

25 Ocak Cumartesi / Kukla Show 

26 Ocak Pazar / Benekli Kelebek Tiyatro

27 Ocak Pazartesi / Küçük Prens Kutu Yapımı Atölyesi

28 Ocak Salı / Atlı Karınca Boyama Atölyesi

29 Ocak Çarşamba / Bir Çiftlik Masalı Tiyatro

30 Ocak Perşembe / Parti Süsü  Yapım Atölyesi

31 Ocak Cuma / Ahşap Araba Boyama

1 Şubat Cumartesi / Harikalar Ormanı Tiyatro

2 Şubat Pazar / Keloğlan Tiyatro 

Fortinet, Gartner’ın Meydan Okuyanlar Çizelgesinde İcra Becerisi En Yüksek Şirket oldu

Fortinet, 2019 Magic Quadrant Çizelgesindeki Meydan Okuyan Şirketler Arasında WAN Sınır Altyapısı ile İcra Becerisi Alanında En Yüksek Puanı Aldı.

Kapsamlı, entegre ve otomatik siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri Fortinet® (NASDAQ: FTNT), 2019 Gartner Magic Quadrant for WAN Edge Infrastructure  tablosunda en yüksek icra becerisini kaydederek “Meydan Okuyanlar Çizelgesi”nde (Magic Quadrant) yer aldı. Fortinet, 46 milyon dolarla 2019’un birinci ve ikinci çeyrekleri arasında yüzde 234 gelir artışı kaydetti. Bu performansla Fortinet, Gartner tarafından dünya çapında kurumsal SD-WAN donanımları pazar payı sıralamasında en yüksek performansı gösteren üç tedarikçi arasında gösterildi.

Fortinet’in Gartner Magic Quadrant’taki ve pazar payındaki bu yüksek konumunun arkasında müşterilerin WAN karmaşıklığını ve maliyetini azaltmak için gerçekleştirdiği çalışmaların yanı sıra sunduğu gelişmiş güvenlik, kullanımı kolay donanım ve altı ana bulut servisinde çalışan sanal makine altyapısı seçenekleri sunan SD-WAN özellikleri yer alıyor.

Fortinet Müşterilerinin En Büyük WAN Güçlüklerini Çözüyor
Fortinet Secure SD-WAN, müşterilerinin WAN bağlantılarını hizmete alırken karşılaştıkları en büyük güçlükleri 3 özellikle çözüyor:

  • Operasyonları Basitleştiriyor: SD-WAN’ı hizmete alan kurumlar, entegre bir şekilde çalışmak için geliştirilmemiş dağıtık konumlandırılan ürünleri yönetmeye çalışırken karmaşıklıkla sıkça karşılaşıyor. Fortinet yönlendirme (routing), SD-WAN ve gelişmiş güvenliği tek bir ürün içinde sunarak operasyonları sadeleştiriyor ve birleşik-yönetim imkanı sağlıyor. Fortinet Güvenli SD-WAN’ın gelişmiş API desteği, ağların düzgün çalışması için gelişmiş analitik kullanılmasını sağlarken, sektör regülasyonları ve güvenlik standartlarını karşılayabilmek için uyumluluk raporlamasını otomatikleştiriyor.

El Değmeden Kurulum (Zero Touch) da karmaşıklığı daha da azaltıyor ve müşterilerin yeni şubelerini haftalar yerine dakikalar içinde açmasını sağlıyor. Müşteriler aynı zamanda Fortinet Güvenli SD-WAN’ın güvenlik özelliklerini Fortinet Güvenli SD-Branch ile daha da artırabiliyor.

  • Maliyeti Azaltıyor: FortiGate Güvenli SD-WAN’ı tercih eden müşteriler, yatırım maliyetlerini azaltmak için ürünleri tek bir kurumsal seviye çözümle güçlendirebiliyor. Çoklu protokol etiket anahtarlama (MPLS) teknolojisi, genişbantla zenginleştirildiğinde maliyeti azaltırken; yeni nesil güvenlik duvarı (NGFW), saldırı engelleme sistemi (IPS), antivirüs ve kötü amaçlı yazılıma karşı programlar, web filtreleme, SSL denetlemesi (TLS 1.3 de dahil) ve kum havuzu (sandboxing) yaratma gibi entegre fonksiyonlar da güvenliği herhangi bir taviz vermeden sağlıyor ve güvenlik açıklarından oluşabilecek potansiyel maliyetleri de sınırlıyor.
  • Bulut Kullanmaya Hazır Şube İmkanı Sunuyor: Müşteriler, çoklu bulut ortam trafiğinin genellikle veri merkezine iletilmesi sonucu oluşan kötü kullanıcı deneyimiyle sıkça karşılaşıyor. Bu da müşterilerin çoklu bulut ortamlarıyla olan bağlantıdan verim alamamalarına neden oluyor. Fortinet Secure SD-WAN ile şubeler ve uzak noktalar arasındaki güvenli bağlantı (on-ramp), müşterilerin uygulama deneyimini iyileştirmenin yanında bulutun gücünü, esnekliğini ve verimlilik kazançlarını tüm kullanıcılara ulaştırıyor. Entegre bir Bulut Erişim Güvenliği Aracısı (CASB) hizmeti, Gölge BT (Shadow IT) ile ilgili problemlerin önüne geçmek için Hizmet Olarak Yazılım (SaaS) uygulamalarını ve trafiğini koruyor. Aynı zamanda özel üretilen Fortinet’in SD-WAN ASIC’i de uygulamaların daha hızlı önceliklendirilmesini ve yönlendirilmesini sağlayarak kullanıcı deneyimini daha da iyileştirirken, bulut bağlantısını hızlandırıyor.

 Fortinet Güvenli SD-WAN’ın Bilinirliği Yüksek
Fortinet’in NGFW çözümü, 3 Aralık 2019 itibariyle Gartner Peer Insights WAN Edge Infrastructure Market araştırmasında tüm sağlayıcılardan en fazla yorum alan ürün oldu. Müşterilerin Fortinet’in çözümünü benimsemesi, Fortinet’in SD-WAN pazarındaki liderliğinin altını bir kere daha çiziyor.
Fortinet’in SD-WAN İnovasyonunu Üçüncü Partiler de Tavsiye Ediyor
Fortinet Güvenli SD-WAN çözümünün ayrılmaz bir parçası olan FortiGate Yeni Nesil Güvenik Duvarı, 2019 Gartner Magic Quadrant for Network Firewalls3 çizelgesinde lider olarak yer aldı. Ek olarak Fortinet Güvenli SD-WAN, FortiGate Yeni Nesil Güvenlik Duvarı ve FortiGate Yeni Nesil IPS ürünlerinin tamamı NSS Labs tarafından “Tavsiye Edilen” olarak adlandırıldı. Üçüncü partilerin de Fortinet ürünlerini tavsiye etmesi, Fortinet’in SD-WAN inovasyonu ve  müşterilerinin WAN sınırını dönüştürebilmek için gösterdiği performansın da bir sonucu.
Fortinet Ürün ve Çözümlerden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı John Maddison, konuyla ilgili “Kurumlara sunduğumuz SD-WAN yaklaşımı sayesinde en hızlı büyüyen gelir paylarından birine ve kurumsal SD-WAN pazarında dünya çapında en yüksek paya sahip sağlayıcılardan biriyiz. Sektörel olarak değerlendirdiğimizde; belli bir amaç için üretilen sektördeki tek SD-WAN ASIC’ten güç alan Fortinet Güvenli SD-WAN çözümümüz ile en hızlı uygulama yönlendirme imkanı ve en iyi kullanıcı deneyimi sunduğumuza inanıyoruz. 2019 Gartner Magic Quadrant for WAN Edge Infrastructure’daki konumumuz1, Fortinet’in SD-WAN pazarındaki liderliğinin altını bir kere daha çiziyor” dedi.

ZÜCDER BAŞKANI MESUT ÖKSÜZ:“ÖTV SIFIRLANMALI, KDV YÜZDE 8 OLMALI”
2019 yılını 5,5 milyar dolar ihracatla kapatan züccaciye sektörünün çatı derneği ZÜCDER (Züccaciyeciler Derneği), İstanbul Ticaret Odası 80 No’lu Züccaciye Meslek Komitesi ile  İTO Cemile Sultan Korusu Kış Bahçesinde sektör temsilcileriyle bir araya geldi. ZÜCDER Başkanı Mesut Öksüz konuşmasında, elektrikli küçük ev aletlerinde ÖTV’nin sıfırlanmasının ve KDV’nin yüzde 8’e düşürülmesinin sektöre ivme kazandıracağını belirtti.

Dünya ihracat sıralamasında 6. sırada yer alan ve her sene yüzde 15 büyüme performansı sergileyen züccaciye sektörü,  İstanbul Ticaret Odası (İTO) Cemile Sultan Korusu Kış Bahçesinde buluştu. Sektörün çatı derneği ZÜCDER’in İTO 80 No’lu Züccaciye Meslek Komitesi ile gerçekleştirdiği buluşmaya İDDMİB (İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği) Başkanı Tahsin Öztiryaki, EVFED (Ev ve Mutfak Eşyaları Federasyonu Başkanı İsmail Erdoğan’ın ve sektör yetkileri katılım gösterdi. Buluşmada kısa bir konuşma yapan ZÜCDER Başkanı Mesut Öksüz, dünyada 200 noktaya ulaşan sektöre ivme katmak adına ZÜCDER’in faaliyetlerinden bahsederken, züccaciye sektöründeki KDV ve ÖTV oranlarına da dikkat çekti. “Yıl boyunca düzenlediğimiz ‘Üretici-Marka Zirveleri’, ZÜCDER Akademi çatısı altında düzenlediğimiz eğitimlerle hem iç pazara hareketlilik katarken hem de ihracatımızın artmasına katkı sağlıyoruz. Önümüzdeki dönemde de sanayi üniversite işbirliğiyle istihdam oluşturacağız. Sektörümüzün başarılı markalarına yönelik ödül törenleri, iki büyük fuarımız ve Ur-GE çalışmalarımızla ZÜCDER olarak yıl boyunca yoğun bir dönem geçireceğiz. Ancak uzun zamandır söylediğimiz 2 tane sıkıntımız bulunuyor. Biri elektrikli küçük ev aletlerindeki ÖTV, diğeri de KDV. Mobilyaya getirilen yüzde 10’luk KDV indiriminin de Türkiye ekonomisine büyük katkı sunan, yaklaşık 4 milyar Dolar dış ticaret fazlası veren sektörümüzün de ÖTV’nin sıfırlanmasına ve KDV indirimine ihtiyacı bulunuyor. Kesinlikle lüks ürün sınıfına girmeyen, üstelik hepimizin günlük hayatta sabah kalktığımız andan gece yatana kadar vazgeçilmez gereçleri halinde olan porselen, seramik, cam, metal, plastik, ahşap sofra ve mutfak eşyaları ile küçük elektrikli ev ve mutfak aletlerindeki KDV’nin de yüzde 18 olması ve küçük elektrikli ev aletlerinde yüzde 6,7 oranında ÖTV ve üzerine yüzde 18 KDV eklenmesi nedeniyle oluşan çifte vergilendirme, ürünün nihai tüketiciye sunulması noktasında haksız fiyat rekabetinin oluşumuna sebep olmakta. İhracatımızın yüzde 21’ini elektrikli ev aletlerinde gerçekleştiriyoruz. El blender’ı, çay-kahve makinesi, tost makinesi gibi artık neredeyse bir evin olmazsa olmazını oluşturan bu ürünler, lüks bir ürün olmaktan çıkıp temel ihtiyaç malzemesine dönüşmüştür. Bu yüzden ÖTV’nin her seferinde uzatılmasından ziyade ÖTV’nin kalıcı olarak sıfırlanması ve hatta evin temel eşyaları bardak, tabak, çatal-bıçak gibi diğer züccaciye ürünlerinde de KDV’nin yüzde 18’den 8’e düşürülmesini talep ediyoruz. Mobilyadaki KDV indirimi, züccaciye sektörüne de getirilmeli ve özellikle hediye günlerinde yüzde 8 KDV avantajı bulunan tekstil sektörüyle haksız bir rekabet oluşuyor. Çünkü tüketici, fiyatı daha uygun olduğu için züccaciye ürünü almaktan ziyade tekstil ürünü almayı tercih ediyor.” diyen Öksüz, ÖTV’nin sıfırlandığı dönemlerde satışlarda yüzde 30’luk bir artış yaşandığına, KDV’nin düşürülmesi ve ÖTV’nin de kalıcı olarak kaldırılması durumunda da satışların yüzde 50 oranında artacağına dikkat çekti.

2020 yılı 6 milyar Doların üzerinde ihracat

Konuşmasında sektörün büyüklüğü ve ihracat hedefleri hakkında da bilgi veren ZÜCDER Başkanı Mesut Öksüz, “10 milyar Dolar büyüklüğe sahip sektörümüzün perakende kısmı, özellikle tüm Türkiye’de açılan AVM’lerin artmasıyla birlikte gelişen zincir mağazacılık, sektörün markalaşma trendleri, dijitalleşme ve franchise sistemleriyle atağa geçmiştir. Perakendeyi öncelikle markalaşma konusunda incelemek gerekirse, züccaciye sektörü Türkiye’nin en çok markalaşan sektörüdür. Yılı 5,5 milyar Dolar ihracatla kapatan sektörümüz, her sene yüzde 15 büyüme performansı sergilemektedir. 2020 yılında ise 6 milyar Doların üzerinde ihracat gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Ancak sektörümüzün büyümesini etkileyen unsurlar mevcut. Ülkemizde üretilmeyen veya yurt içindeki talebi karşılayamayan özellikle hammaddeler başta olmak üzere, yarı mamul ve ürünlerin ithalatlarında mevcut bulunan koruma önlemlerinin ağır olması ve ilave gümrük vergileri getirilmiş olması. Örneğin; ülkemizde 600 bin ton yıllık kullanım ihtiyacı olan paslanmaz çelik hammaddesinin sadece 1/3’ü ülkemizde üretilebilmekte. Yine plastik hammaddesinin de sadece yüzde 11’i ülkemizde üretilmekte. Hammaddede ithale bağımlı olan bu sektörlerdeki ek gümrük vergilerinin kaldırılması firmalarımızın maliyetlerini düşüreceğinden hem yurt içinde hem de yurt dışındaki rekabet gücümüzü artıracaktır.” açıklamalarında bulundu.

Türk ev tekstil firmaları, Heimtextil Frankfurt Fuarı’na katıldı

Türk tekstili, Alman pazarında Çin ile zirve yarışında

Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği’nin (UTİB) düzenlediği milli katılım organizasyonu ile ev tekstili ve dekorasyon ürünlerinde dünyanın en prestijli organizasyonu olarak bilinen Heimtextil Frankfurt Fuarına Ar-Ge, tasarım ve marka gücüyle Türk firmaları damga vurdu.

Türk tekstil sektörünün dünyadaki gücünü pekiştirmek, yeni pazarlara açılmak ve zirvedeki yerini sağlamlaştırmak amacıyla 7-10 Ocak 2020 tarihlerinde Almanya’nın Frankfurt şehrinde gerçekleştirilen Heimtextil Frankfurt Fuarı’na 290 Türk firması ile katılan UTİB, Türk tekstilinin yenilikçi ve fark yaratan tasarımlarını dünyaya tanıttı.

Ev ve mekan tekstillerinde dünya trendlerini ve tasarımlarını belirleyebilecek geniş ürün gamının yanı sıra son yıllarda yaptığı atılımların sonucunda ulaştığı teknolojik yenilikleri de tanıtan Türk tekstil firmaları; dünyanın dört bir yanından fuara katılan ziyaretçi, katılımcı ve alıcılarla bir araya gelerek dekoratif kumaşlardan perdelere, mobilya kumaşlarından halı ve döşemelere, yastık kılıflarından yatak ve masa örtülerine, havlulardan banyo paspası, halı ve perdelerine kadar birçok ürün ve ürün grubunu tanıtma fırsatını da yakaladı.

Türk firmaların trend ürünlerinin yanı sıra günümüzün olmazsa olmazı haline gelen sürdürülebilir tekstil ürünlerinin yer aldığı UTİB etkinlik alanında Digital Artist Kerim Dündar ve 3D Generalist Ege Irmak’ın; sektörün tüm dinamiklerine dokunan, Türk tekstilinin tasarım, üretim ve trend belirleme kabiliyetini aktarmanın yanında özgün tavrı ve söylemiyle yaşamla iç içe bir denge kuran ve doğaya yeniden bağlanan bir ipin sürdürülebilir bir kumaşa dönüşüm hikayesini anlatan “Fabrictale” adlı eser de ziyaretçilerden tam not aldı.

“Türkiye yüzde 15 pay ile Almanya’ya ihracat yapan en büyük 2.ülke”

Almanya’nın 83 milyon nüfusu ve yıllık 1 trilyon doları aşan ihracat performansıyla ABD ve Japonya ile birlikte dünyanın en önemli sanayileşmiş ülkeleri arasında yer aldığını belirten UTİB Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin, “Almanya, yüksek alım gücü ile Türkiye’nin ihracat yaptığı önemli pazarları arasında yer alıyor. Almanya’nın 2018 yılında tekstil ithalatı 9.4 milyar dolar, mekan tekstilleri ithalatı da 3.1 olarak gerçekleşmişti. Almanya’ya ihracat yapan ülkelere baktığımızda Çin yüzde 25’lik pazar payı ile ilk sırada, Türkiye’de yüzde 15 oranında pazar payı ile ikinci sırada yer alıyor. Geçtiğimiz yıl ülkemizin Almanya’ya yaptığı tekstil ihracatı ise 456 milyon dolar olarak gerçekleşti” dedi.

Türkiye’nin ev tekstili sektörü için ihracat değeri bakımından en büyük pazarının Almanya olduğunu söyleyen Engin sözlerini şöyle devam etti: “ Ülkemiz hala Almanya pazarının en büyük 2. tedarikçisi konumunu sürdürüyor.  Bu sebeple, Heimtextil Frankfurt Fuarı’nı oldukça önemsiyoruz. Ancak şunu da belirtmek isterim ki, Heimtextil sadece Almanya pazarına erişim için değil, dünya pazarlarına erişim için de en önemli fuardır. Avrupa’nın bu sektördeki tüm oyuncuları bu fuarı ziyaret ediyor.”

YABAN MERSİNİ’NİN GELECEĞİ MASAYA YATIRILDI.

SENİH YAZGAN: YABAN MERSİNİ, TARIMDA UMUTLARIN AZALDIĞI BİR NOKTADA ALTERNATİF BİR ÜRÜN OLABİLİR.

Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçılar Birliği (UYMSİB), Tarım ve Orman Bakanlığı, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ve Tarım A.Ş iş birliğiyle düzenlenen ‘Yaban Mersini Değerlendirme Toplantısı’nda; üreticiler, akademisyenler ve ihracatçılar bir araya gelerek ürünün geleceğini masaya yatırdı.

Bursa’da ve ülkemizde değeri her geçen gün artan Yaban Mersini bir diğer adıyla Maviyemiş ürünü ile ilgili yapılan değerlendirme toplantısında; bahçe kurulumu, ürün hasadı, saklama, işleme, pazarlama ve sağlık yönünden faydaları gibi konularda ürün paydaşlarınca bilgi ve tecrübeler paylaşıldı.

Uludağ İhracatçı Birlikleri’nde yoğun bir katılımla yapılan toplantıya; İl Tarım ve Orman Müdürü Hamit Aygül, BTSO Meclis Başkan Yardımcısı ve Dış Ticaret Konseyi Başkanı Murat Bayizit, Bursa Büyükşehir Belediyesi Tarım Komisyonu Başkanı Selahattin Külcü, Uludağ Meyve Sebze Mamülleri İhracatçıları Birliği (UMSMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Özkan Kamiloğlu, Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçılar Birliği (UYMSİB) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Senih Yazgan, Bursa Ticaret Borsası Meclis Başkan Yardımcısı İsmail Aslım ve TARIM A.Ş. Genel Müdürü Fetullah Bingül’ün yanı sıra yurt içinden çok sayıda akademisyen ve üretici katıldı.

Bu toplantı önemli kazanımlar sağlayacak

Programın açılışında konuşan Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçılar Birliği (UYMSİB) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Senih Yazgan, tarımda umutların azaldığı bir dönemde Yaban Mersini’nin yeni bir umut olabileceğini ifade etti.

Yazgan şunları söyledi: “Bursa’da var olan küçük ölçekli işletmelerde iyi bir Maviyemiş üretimini nasıl planlarız düşüncesiyle bir toplantı yapmak istedik. Aynı zamanda bir farkındalık oluşturma arzusundayız. Tarımda umutların azaldığı bir noktada alternatif bir ürün olabilir mi düşüncesiyle bu toplantıyı organize ettik. Tüm paydaşların içerisinde olduğu, üreticilerimizin de yoğun bir katılım gösterdiği bu toplantı, umarım, Yaban Mersini olarak bilinen ancak Tarım Bakanlığınca adı Maviyemiş olarak adlandırılan bu kıymetli ürünün geleceği ile ilgili bizlere önemli kazanımlar sağlar.”

“Yaban Mersini, Dünyada 600 bin, Ülkemizde 375 ton üretiliyor”

İl Tarım ve Orman Müdürü Hamit Aygül de, Yaban Mersini’nin Bursa’da 500 dekar alanda 123 ton üretildiğini ifade etti. Aygül şöyle konuştu: “Bursa tarımsal büyüklük alanı olarak Türkiye’de 10. sırada. Ancak bu sıralamada her geçen gün hızla yükseliyor. Geçtiğimiz yıl yaklaşık 8,5 milyar liralık bir tarımsal hasılaya ulaştık. İlimizde 4 bin civarında gıda üreten işletmemiz bulunmaktadır. Dondurulmuş gıda sektöründe ilimiz oldukça iyi durumda. Dünyada 600 bin tona yakın Yaban Mersini/Maviyemiş üretilmektedir. Ülkemizde ise bu rakam yaklaşık olarak 375 tondur. Bu ürünü üreten iller arasında Bursa, Trabzon, Rize, Artvin, Giresun ve İstanbul başta gelmektedir. İlimizde ise yaklaşık olarak 500 dekar alanda 123 ton üretilmektedir. Ağırlıklı olarak da İznik, İnegöl, Orhaneli, Keles ve Büyükorhan başı çekmektedir. Bu konuda birlik ve beraberlik içerisinde çalışmayı sürdürürsek ben önümüzdeki dönemde Bursa’nın bu konuda büyük bir şahlanış yapacağına inanıyorum.”

Bursa Büyükşehir Belediyesi Tarım Komisyonu Başkanı Selahattin Külcü de, çiftçilikle geçimini sağladığını ve araştırmaları neticesinde Yaban Mersini/Maviyemiş ürününün çok değerli bir ürün olduğunu ve kendisinin de bu yıl 11 dekar ekeceğini söyledi. Külcü, “Çok özellikli bir ürün. Her yerde ekilemiyor. Rakım ve toprak PH’ı gibi özellikler dikkate alınıyor. Bu tür katma değerli ürünleri ön plana çıkarmak için elimizden geleni yapıyoruz. Özellikle küçük ve orta ölçekli çiftçilerimiz için Yaban Mersini ve tıbbi aromatik tüm bitkiler önemli bir gelir kaynağıdır” dedi.

Akademisyenler, ihracatçılar ve üreticiler panelde tecrübelerini paylaştı

Konuşmaların ardından panel bölümüne geçildi. Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçılar Birliği (UYMSİB) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Senih Yazgan moderatörlüğünde gerçekleşen panelde; UYMSİB Önceki Dönem Yönetim Kurulu Üyesi Yavuz Taner, Uludağ Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof.Dr. Aysan Şentürk, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Çelik, Antalya Akdeniz Üniversitesi Bahçe Bitkileri Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nafiye Adak, TUBİTAK Konuk Araştırmacı Chunfeng GE ve Orhaneli’den gelen üreticiler yer aldı. Panelistler, Yaban Mersini/Maviyemiş ile ilgili detaylı bilgileri ve tecrübelerini aktardı. Programda ayrıca Çin’den gelen bir üretici de Çin’deki Yaban Mersini üretim aşamalarına dair konukları bilgilendirdi.

Değerlendirme toplantısı soru cevap bölümü ile sona erdi. Toplantının ardından, geniş katılımlı bir workshop da gerçekleştirildi.

Libya’ya ihracat yüzde 27 arttı, 2020 hedefi 3 milyar dolar

 DEİK Türkiye – Libya İş Konseyi yeni dönem başkan ve yönetim kurulu, gerçekleşecek seçim ile belirlenecek. Başkanlığa adaylığını açıklayan Karanfil Group Yönetim Kurulu Başkanı Murtaza Karanfil, geçen yıl Libya’ya gerçekleşen ihracatın 1,9 milyar dolar olarak gerçekleştiğini ve 2018 yılına göre yaşanan artışın yüzde 27 olduğunu söyledi. 2020 için 3 milyarlık bir ihracat grafiğinin kolaylıkla yakalanabileceğini dile getiren Karanfil, Libya’nın Orta Afrika’ya açılacak bir kapı olarak kullanılması halinde ise orta vadede 10 milyar seviyesinin yakalanabileceğini ifade etti.

 Türkiye’nin stratejik ve ekonomik ilişkilerinde son dönemde öne çıkan Libya’ya ihracatta 2019 yılında yüzde 27’lik bir artış yaşandı ve 1,9 milyar dolarlık satış gerçekleşti. Libya ile ilişkilerde 2020’de ciddi değişiklikler beklenirken, iki ülke ticaretinde önemli görevler üstlenen DEİK Türkiye-Libya İş Konseyi’nde seçimli genel kurul 11 Ocak Cumartesi günü gerçekleşecek. DEİK Türkiye-Libya İş Konseyi Başkanlığına adaylığını açıklayan Karanfil Group Yönetim Kurulu Başkanı Murtaza Karanfil, ilk etapta Libya ihracatının 3 milyar dolara sonrasında ise 10 milyar dolara çıkarılmasının mümkün olduğunu söyledi.

Otomotiv, yüzde 3 düşüşe rağmen 14. şampiyonluğa ulaştı

Türkiye ekonomisinin lideri otomotiv, 2019 yılı ihracat performansında bir önceki seneye göre yüzde 3 düşüş yaşamasına rağmen üst üste 14. kez ihracat şampiyonu oldu. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre sektör ihracatı 2019 yılında 30,6 milyar dolar oldu.

OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, “Küresel ticarette yaşanan yavaşlamaya rağmen ihracat performansımızın dengeli devam etmesi sevindirici. 2020 yılında büyüme hedefine ulaşma doğrultusunda OİB olarak ihracat odaklı çalışmalarımızla öncü olmayı sürdüreceğiz.  Özellikle yerli otomotivin Bursa’da üretilecek olması motivasyonumuzu daha da artıracak” dedi.

Baran Çelik: “Geçen yıl otobüs-minibüs-midibüs ihracatımız çift haneli artarken, diğer ana ürün gruplarında ihracat düştü. AB Ülkeleri toplamda 23,4 milyar dolar ihracat ile en önemli pazarımız olmayı sürdürdü. Aralık ayında ise Binek Otomobiller ihracatında aralarında Fransa, İtalya, Almanya, Mısır’ın da olduğu ülkelere yüzde 83’e varan oranlarda artış kaydettik.”

Türkiye ekonomisinin lider sektörü otomotiv, 2019 yılı ihracat performansında bir önceki seneye göre yüzde 3 düşüş yaşamasına rağmen üst üste 14. kez ihracat şampiyonu olmayı başardı. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre otomotiv endüstrisinin 2019 yılının tamamında ihracatı 30,6 milyar dolar oldu. Sektör, 2019 yılında bugüne kadarki en yüksek ikinci ihracat rakamına ulaşırken, aylık bazda da 2,55 milyar dolar ihracat ortalamasına ulaştı.

Endüstrinin geçen yıl son ayındaki ihracatı ise yüzde 2,9 arttı. Türkiye ihracatında yine ilk sırada yer alan sektörün aralık ayı ihracatı 2,5 milyar dolar olurken, toplam ihracattaki payı da yüzde 16,5 olarak gerçekleşti.

Geçen yılki ihracatı değerlendiren OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, “Küresel ticarette yaşanan yavaşlamaya rağmen ihracat performansımızın dengeli devam etmesi sevindirici. 2020 yılında büyüme hedefine ulaşma doğrultusunda OİB olarak ihracat odaklı çalışmalarımızla öncü olmayı sürdüreceğiz.  Özellikle yerli otomotivin Bursa’da üretilecek olması motivasyonumuzu daha da artıracak” dedi.

Geçen yıl otobüs-minibüs-midibüs ihracatında çift haneli artışlar olduğunu, diğer ana ürün gruplarında ise düşüş olduğunu kaydeden Baran Çelik “Almanya 4,4 milyar dolar ile en fazla ihracat yapılan ülke konumunu sürdürdü. AB Ülkeleri de 23,4 milyar dolar ihracat ve yüzde 77 pay ile Türkiye ihracatı için önemini devam ettirdi” dedi. Baran Çelik, geçen yılın son ayında ise binek otomobil ihracatının yüzde 13 artmasına dikkat çekerek “Binek Otomobillerde aralarında Fransa, İtalya, Almanya, Mısır’ın da olduğu ülkelere yüzde 83’e varan oranlarda artış kaydettik” dedi.

Binek otomobil ihracatı yılın son ayında yüzde 13 arttı

Ürün grupları bazında 2019 yılının tamamında Binek otomobiller ihracatı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4,5 azalışla 11 milyar 878 milyon dolar oldu. Tedarik endüstrisi ihracatı yüzde 2, Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlar ihracatı yüzde 8 gerilerken, Otobüs-Minibüs-Midibüs ihracatı ise yüzde 13 arttı.

Geçen yılın son ayı olan aralıkta ise Binek Otomobil ihracatı yüzde 13 artarak 1 milyar 125 milyon dolar olurken, endüstri ihracatındaki payı da yüzde 44 olarak gerçekleşti. Tedarik Endüstrisi ihracatı yüzde 2 artarak 799 milyon dolar oldu. Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlar ihracatı yüzde 0,4 azalarak 400 milyon dolar, Otobüs-Minibüs-Midibüs ihracatı yüzde 15 azalarak 164 milyon dolar olurken, diğer ürün grupları arasında yer alan Çekiciler ihracatı da yüzde 63 azaldı.

Tedarik Endüstrisinde en fazla ihracat yapılan ülke olan Almanya’ya aralık ayında yüzde 8 ve önemli pazarlarımızdan Fransa’ya yüzde 7 azalma görülürken, Romanya’ya yüzde 43, Slovenya’ya yüzde 136, Rusya’ya yüzde 8 ihracat artışı görüldü.

Aralıkta Binek Otomobillerde en büyük pazarımız olan Fransa’ya ihracat yüzde 19 artarken, İtalya’ya da yüzde 61, Almanya’ya yüzde 57, İsrail’e yüzde 17, Slovenya’ya yüzde 34, Mısır’a yüzde 83 artış oldu. Birleşik Krallık’a yüzde 21, Polonya’ya yüzde 33, ABD’ye yüzde 35 ihracat düşüşü yaşandı.

Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlarda en fazla ihracat yapılan ülke olan Birleşik Krallık’a aralıkta ihracat yüzde 50 azalırken, İtalya’ya yüzde 37, Slovenya’ya yüzde 78, Belçika’ya yüzde 51 ihracat artışı yaşandı. Yine geçen ay Otobüs Minibüs Midibüs ürün grubunda ise Fransa’ya yüzde 50 ihracat artarken, Almanya’ya yüzde 19, İtalya’ya yüzde 40, Romanya’ya yüzde 67 ihracat düşüşü görüldü.

Almanya yine en büyük pazar oldu

Geçen yılın otomotiv ihracatında Almanya, 4 milyar 373 milyon dolar ile yine en fazla ihracat yapılan ülke oldu. Geçen yıl Almanya’ya ihracat yüzde 8 İtalya’ya yüzde 11, Birleşik Krallık’a yüzde 16,5 Belçika’ya yüzde 20 gerilerken, Slovenya’ya yüzde 12, Hollanda’ya yüzde 28 artı.

Geçen yılın son ayında da Almanya, aylık bazda en fazla ihracat yapılan ülke konumunu da sürdürdü. Almanya’ya ihracat yüzde 0,4 azalarak 337 milyon dolar oldu. Aralıkta Fransa, yüzde 7 oranında artış ve 294 milyon dolarlık ihracat rakamıyla ikinci büyük pazar oldu. İtalya’ya ihracat da yüzde 36 artarak 253 milyon dolar oldu. Geçen ay Birleşik Krallık’a yüzde 28, ABD’ye yüzde 30 ihracat düşüşü görülürken, Belçika’ya yüzde 13,5 Slovenya’ya yüzde 66, İsrail’e yüzde 21, Mısır’a yüzde 59 artış oldu.

Birleşik Krallık’a yönelik ihracat düşüşünde eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar ihracatının yüzde 50, binek otomobiller ihracatının yüzde 21, ABD’ye olan düşüşte ise eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar ihracatının yüzde 100, binek otomobiller ihracatının yüzde 35 düşmesi etkili oldu. Yine İtalya’ya yönelik artışta binek otomobiller ihracatının yüzde 61, eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar ihracatının yüzde 37 artması etki yaptı.

AB’ye ihracat geçen ay yüzde 3,5 arttı

Ülke grubu bazında AB Ülkeleri, geçen yılın tamamında yüzde 76,6 pay ve 23 milyar 434 milyon dolar ihracat ile otomotiv ihracatında yine en büyük pazar oldu.

Aralık ayında ise AB Ülkeleri yüzde 74,3 pay ve 1 milyar 890 milyon dolar ile yine ihracatta ilk sırada yer aldı. AB ülkelerine ihracat yüzde 3,5 arttı. Aralıkta Afrika Ülkelerine yüzde 12, Diğer Avrupa Ülkelerine yüzde 50, Ortadoğu Ülkeleri ve Bağımsız Devletler Topluluğu Ülke Grubuna yüzde 18 ihracat artışı yaşandı.

 Mobilya ihracatı yüzde 44 arttı

41 yıllık karışıklık sürecinin ardından Libya’nın yeni bir inşa sürecine girdiğini aktaran Karanfil, “Biz bugün Libya’ya mücevherat, demir çelikten yarı mamuller, plastik profiller, plastik ambalaj malzemeleri, mobilyalar, halı, hijyenik havlular, ilaçlar, hazır giyim, bebek bezleri, bitkisel  yağlar, tavuk eti, ayçiçek yağı, bisküvi ve gofret gibi çok çeşitli ürün grupları satıyoruz. IMF’nin Libya ekonomisi için açıkladığı büyüme tahmini yüzde 4,27. Bu bile Türk yatırımcısı ve ihracatçısı için Libya’nın ne kadar büyük fırsatlar barındırdığını gösteriyor. Türkiye için Libya özellikle inşaat, mobilya ve tekstilde büyük fırsatlar sunuyor.  Yeni konut, kamu kuruluş binalarının yeniden yapılması, yeni ev ve ofis mobilyaları anlamına geliyor. Bu iki sektör çok yakın bir şekilde çalışabilir. Sadece Libya’ya mobilya ihracatında 2019 için yüzde 44’lük bir artış yaşandı ve 266 milyon dolarlık bir satış gerçekleşti. 2020 yılında bunun 500 milyona çıkmasının önünde ne engel olabilir. Süreci iyi yönettiğimiz takdirde ciddi kazanımları olacaktır” dedi.

 Türk kamu bankaları Libya’ya şube açabilir

Karanfil, Türkiye ile Libya arasında ticari anlamda yaşanan sorunlar hakkında da bilgi verdi. Türk şirketlerinin Libya ile yaşadığı temel sorunlarından birinin teminat mektubu olduğunu aktaran Karanfil, “Teminat mektupları şu anda Avrupa’daki bankalar üzerinden alınmakta. İki ülkenin bankalarının birlikte hareket etmesi için çalışmalar yapılabilir. Yanı sıra Libya’da bankacılık gelişmiş bir sektör değil.   Biz ülke olarak burada da olabilir, Libya’ya kimi kamu bankalarımız şube açabilir. Yeter ki buna açık olalım” diye konuştu.

Türkiye-Libya arasında vize muafiyeti uygulanmalı  

Türkiye-Libya arasında eskiden var olan ve sonradan kaldırılan vize muafiyetinin tekrar uygulamaya konulmasının düşünülebileceğini, bunun ticari faaliyetlerin gelişmesinde önemli bir rol oynayabileceğini de dile getiren Karanfil, şöyle devam etti: “Türk Hava Yolları eskiden haftada Libya’ya 35 sefer düzenlerdi. Libya Hava Yolları’nın ise 40 seferi bulunmaktaydı. Ülkenin içinde bulunduğu durumlardan ötürü bütün bu seferler durdu. Libya ile tatil ve sağlık turizmi Türkiye’ye ciddi döviz getiriyordu. Yeni dönem ile birlikte tekrar karşılıklı seferlere başlanmasının gündeme alınması yeniden ekonomimizi hareketlendirecektir.”  

Libya’ya lojistik depoların kurulmasının da projelendirilmesini öneren Karanfil, “Libya’ya kurulacak lojistik depolarla Afrika’nın ortasına ve kuzeyine erişim kolaylaşabilir ve ticaretimiz daha da geliştirilebilir. Yani Libya, yeni pazarlar için bir kapı olarak değerlendirilebilir. 10 milyar dolarlık ihracatlar o zaman hayal olmaktan çıkar, gerçeğe dönüşür” dedi.

Toplu konut modellerini Libya’da da uygulayabiliriz

 Türk gayrimenkul sektörü üyeleriyle birlikte yürütmek üzere Libya’da toplu konut projeleri geliştirebileceğini anlatan Karanfil, sözlerine şöyle devam etti; “ Türkiye’nin gayrimenkul projeleri üzerine, tip ve modeller üzerinden ciddi bir deneyimi bulunuyor. Türkiye’de bunun güzel örneklerini görüyoruz. Türk gayrimenkul sektörü bir araya gelerek, Libya Devlet Planlama Bakanlığı işbirliği ile bu bilgi birikimimizi ve becerimizi yeniden yapılanma sürecinde olan Libya’ya taşıyabiliriz.” Libya’da balıkçılık sektörü gelişmediği için bölge halkının tabiri ile ‘balıkların denizde yaşlanarak öldüğünü’ aktaran Murtaza Karanfil, Libya’nın Akdeniz’e olan sahilinin 2200 metre olduğunu, bu sektörün gelişmesi için Türk balıkçılık sektörünün çalışmalar yapabileceğini kaydetti. Karanfil, hastane ve üniversite gibi sektörlere doktor, akademisyen, uzman işletmeci desteği sunulabileceğini de sözlerine ekledi.

Ürünler, Orta Afrika’ya Libya üzerinden bir haftada gidiyor

DEİK Türkiye-Libya İş Konseyi Başkanlığına seçildiği taktirde bu süreçleri hayata geçirmek için çalışacaklarını söyleyen Karanfil, “Elbette bunlar bir anda olabilecek şeyler değil, Libya’ya hava ulaşımı ile 1500 kilometre, denizyolu ile de 3 günlük mesafedeyiz. Üç günlük mesafede olunan bir ülkeden Orta Afrika’ya ürünlerinin lojistik maliyeti normal maliyetin üçte birini oluşturuyor. Normal şartlarda Orta Afrika’ya bir buçuk ayda gidebilecek ürünler, Libya üzerinden Orta Afrika’ya bir haftada ulaştırılabiliyor. Yine bugün Libya’ya gittiğinizde her on kişiden 7’sinin üzerinde Türk giyim markalarını görürsünüz, aynı şekilde her on evden yedisinde Türk mobilyamız var. Şirket olarak 1987 yılından bu yana Libya ve Afrika pazarı ile çalışıyoruz. Ülke olarak kat ettiğimiz yolun en yakın tanığıyım. Çok daha fazlasını yapabiliriz ve bunlar iki ülkenin de yararına olacak bir ekonomik tablo ortaya çıkarabilir” dedi.

FANUC ve SCHUNK Bursalı sanayicilerle bir araya geldi

  • Japon devi FANUC, sanayi kenti Bursa’da

Güçler birliği ilkesine inanan iki dünya lideri FANUC ve SCHUNK, Bursa’da önemli bir organizasyona imza attı. Endüstri 4.0 uygulamalarını kendi üretim tesisinde yıllardır uygulamış olmanın verdiği tecrübe ile FANUC, Talaşlı İmalat ve Otomasyon Çözümleri konu başlığı altında her ölçekten ve her sektörden firmanın katıldığı etkinlik kapsamında demo uygulamaları ve robot sunumu gerçekleştirdi.

Japonya merkezli lider CNC, Robot ve Makine üreticisi FANUC ve Almanya merkezli otomasyon ve takım bağlama-iş bağlama sistemleri üreticisiSCHUNK güçlerini birleştirerek Bursa’da önemli bir etkinliğe imza attı. Müşterilerine fabrika otomasyonu alanında ihtiyaç duydukları çözümleri birinci elden sunabilen FANUC, geçtiğimiz günlerde gerçekleşen etkinlik kapsamında, Talaşlı İmalat ve Otomasyon Çözümlerinin tüm parametreleri katılımcılarla paylaştı.

Demo uygulamaların yoğun olduğu program kapsamında talaşlı imalat sunumu ve çözümleri, alanında uzman kişiler tarafından detaylıca anlatıldı. Ayrıca FANUC Robot Sunumu ile de robot seçiminin nasıl yapılacağı, üretim parkuruna en iyi entegrasyonun nasıl sağlanacağı sorularına katılımcılar, aradığı tüm cevapları buldu.

Çağın ihtiyaçlarını bir adım önden takip ediyoruz

FANUC Türkiye adına robot sunumunu gerçekleştiren FANUC Türkiye Teknik Müdürü Murat Kısa, QSSR (hızlı ve basit robot kurulumlar) hakkında etkinliğe katılan sanayicilere bilgi aktardı. 35 kg’a kadar yük kaldırabilen Kolaboratif Serisini tanıtan Murat Kısa, tüm montaj hatlarını otomatik hale getirirken insanların sağlığını koruduğunu söyledi.

Takım tezgahları özelinde bir konsept oluşturarak kolaylık sağlayan konulara değindiklerini belirten FANUC Türkiye Makine Satış Müdürü Osman Özgür Bağ, “Yeni nesil ROBODRILL dikey işleme merkezi, 0,7 saniyelik rakipsiz alet değiştirme süresiyle ve 4 kilo ağırlığındaki takımları taşıyabilen bir taret ile gelişmiş yeni versiyonlar, pazardaki hem en hızlı hem de en güçlü 5 eksenli CNC makine olarak karşımıza çıkıyor. İster gelişmiş olsun, ister standart, her ROBODRILL gerçek bir yüksek hızlı çok işlevli, dikey işleme merkezi, yüksek performans ve rakipsiz verimlilik sunuyor.” dedi.

Etkinlik kapsamında konuşan FANUC Genel Müdürü Teoman Alper Yiğit, “Günümüzde Endüstri 4,0, genel endüstri, otomotiv beyaz eşya, bilişim ve birçok farklı sektörde hedeflere ulaşmak için önemli bir parametre. Bu noktada da sektörün önemli iki firması olarak talaşlı imalat ve otomasyon çözümleri konusunda sahip olduğumuz bilgi birikimi ve tecrübeyi katılımcılarla paylaşmanın gururunu yaşıyoruz” dedi. Bu anlamda Bursa’nın oldukça önem verdikleri lokasyonlardan biri olduğuna vurgu yaptı.

SCHUNK Genel Müdürü Emre Sönmez de “Verimimizi artırmaya yönelik ortak çözümlerimizle sektörlerinde lider iki firma olarak gücümüz etkinlik kapsamında katılımcılara gösterdik. SCHUNK olarak, çağın ihtiyaçlarını bir adım önden takip ederek oluşturduğumuz ürün yelpazemiz ile kullanıcılarımıza hassasiyet, hız ve esnekliğe dayalı çözümler sunuyoruz. Bu anlamda Bursa’da gerçekleştirdiğimiz bu etkinlik bizler için büyük önem taşıyor.” dedi.

Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Davut Güleç Panel Sağ Menü
Davut Güleç Logo Ana Sayfa Davut Güleç Kimdir? Galeri Köşe Yazıları Künye Site Haritası