Kılıçdaroğlu: Bizim çocuklarımızı El-bab’a gönderiyorsunuz, Suriyeliler bizim ülkede volta atıyor
“Bizim gencecik pırlanta gibi çocuklarımızı El-bab’a göndereceğiz. Suriye’nin gençleri Türkiye’de volta atacaklar. Bunun neresi adalet. Vicdan var mı burada?” diye soran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sinop’un Boyabat İlçesi’ndeki mitingde konuştu. Yapılmak istenen Anayasa değişikliğinin vatandaşın hangi sorununu çözeceğini soran Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından bazıları şöyle.
“Esnafın, çiftçinin sorununu çözüyor mu? Devletin itibarını koruyacak bir madde var mı? O zaman sorulacak olan soru şu, ‘Bu anayasa değişikliği neden geliyor?’ Diyorlar ki, ‘Bu anayasa değişikliği olursa terör bitecek.’ İyi de kardeşim siz 15 yıldır iktidardasınız. Yani siz terörü bitirdiniz de elinizde tutan mı oldu? Terörü bitirdiniz de birisi sizin çıkarttığınız kanuna engel mi oldu? Ne zaman ki dediniz ‘Biz terörü bitireceğiz. Bize destek verin’ her türlü desteği verdik vermeye de devam edeceğiz. TBMM’den bir ay içinde 100’ün üzerinde kanun geçti. 550 milletvekili Meclis’e bir şey geldiği zaman görüşüyorlar. Neden Meclis’in elinden yetkilerini alıyorsunuz da bir kişiye veriyorsunuz? Bana bir Allah’ın kulu çıksın desin ki ‘Meclisin elinden yetkileri alıyoruz. Şu gerekçeyle veriyoruz’ biz de bilelim.
Milletvekili sayısını neden 600’e çıkarıyoruz? Ayrıca milletvekili sayısı artınca parlamento güçlenmez. Meclis’in yetkilerini alıyorlar. Hangi yetkisini alıyorlar? Devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili yetki şu an Meclis’te. Mesela kaç bakanlığın olacağını Meclis belirler. Her bakanlığın ayrı ayrı kanunu vardır. Bakanlığın görevlerini TBMM belirler. Yeni rejimde tek adam belirler. İstediği kadar bakan, istediği kadar başkan yardımcısı. Neden Meclis’in elinden bu yetkiyi alıp bir kişiye veriyoruz? Başkan yardımcısı sayısı kaç olacak? 50 diye yazsalar da bizde öğrensek. Bir mi? Beş mi? Elli mi? Belli değil. Bir kişinin takdirine bağlı. O zaman biz bu milletvekillerini neden yolladık Meclis’e? Böyle Meclis olur mu? Bunun ne partilerle ilgisi var nede kişilerle alakası var. Bu bir seçim değil bu, bir referandum . O nedenle geçmişte Ak Partiye, CHP’ye MHP’ye, Saadet Partisine bir çok partiye oy vermiş ya da hiç oy vermemiş vatandaşlar bundan hepimiz sorumluyuz. Hepimiz gereğini yapmak zorundayız. Tek adam yetkilerin verilmesi doğru değil. Böyle bir yetki yok demokrasilerde. Böyle bir yetki dünyanın hiçbir hükümetinde yoktur. Böyle bir şey olamaz.
Çanakkale Savaşı ve Çanakkale türküsü. ‘Çanakkale içinde vurdular beni, ölmeden mezara koydular beni’ bu türküyü dinleyip gözü yaşarmayan var mıdır? 7 düvel Çanakkale’yi geçmek istedi. 13-14 yaşında çocuklarımızı orada şehit verdik. Mehmet Akif Ersoy, Çanakkale için der ki, ‘Toprağı sıksan şüheda fışkıracak şüheda. Şehitler fışkıracak’ diyor. Ne oldu? Geçemediler. Sonra bir adama yetki verildi. ve o bir kişinin onayıyla o gemilerin tamamı tek kurşun atmadan Çanakkale’yi geçti. Geldi Dolmabahçe’nin önüne ve demirlediler. İstanbul’u işgal ettiler. İşte tek adam budur. Daha size ne anlatayım? Tarih budur. Biz kendimiz kendi ülkemizde rahat ve birlikte yaşamak istiyoruz. Herkesin bir yetkisi vardır. Annenin, babanın herkesin görevi ve yetkisi vardır. Bunlar bazen toplumsal olarak belirlenir. Ama sonuç nedir bir birimize danışır ve konuşuruz. Bir kişiye bütün yetkiyi vermeyiz.
Kendilerine çağrı yaptım. Televizyon kanalları var. Siz de gelin ben de geleyim. Siz de konuşun ben de konuşayım. Siz yarım saat konuşun ben 15 dakika konuşayım. Altı üstü 18 madde. Oturalım karar verelim. ve üstelik ben onlara çok büyük bir fırsat veriyorum. Beni mahcup edeceksiniz. Ben konuştuğum zaman diyeceksiniz ki ‘bak Kılıçdaroğlu, şu maddeyi şöyle anlatıyorsun. Bak burada böyle yazıyor’ bende mahcup olayım. Geliyorlar mi? Gelmiyorlar. Şimdi miting meydanlarında konuşuyorlar. Elbette konuşacaklar. Sabah, öğle, öğleden sonra Kılıçdaroğlu, ikindi Kılıçdaroğlu. ya Kılıçdaroğlu ne yaptı? Ne yaptım ben? Devletin arabasını, uçaklarını, forslarını, paralarını kullanamıyorum. Ben ne yaptım Allah aşkına. Ben sadece bu memlekette hepimiz huzur için de yaşayalım diyorum. Her vatandaşın görüşü, tercihi, inancı, kimliği benim başımın üstünde. Ben bir vatandaşıma kızdım mi? Düzgün ve dürüst olmaya çaba harcıyorum.
Anayasa değişikliğinde ki milletvekilliliği seçim yaşının 18’e indirilmesiyle ilgili seçilmeye değil elde edilecek haklara karşıyız. Bana sordular ‘Evet’ çadırını ziyaret ettiğim de ‘neden karşısınız’ diye. Bende dedim ki ben 18 yaşındaki çocuğun milletvekilliğine karşı değilim’ benim karşı olduğum şudur. 18 yaşında milletvekili olacak. Askerden muaf olacak. 2 yıl görev yaptıktan sonra da milletvekilliği emekli haklarına sahip olacak. Ben buna karşıyım. Bunu istemiyorum. Ne için? Garibanın oğlu askere gider -40 derece görev yapar. Orada gazi olur şehit olur. Garibanın oğlunu askere götürüyorsunuz. Kendi çocuklarınıza ikbal hazırlıyorsunuz. Ben buna karşıyım. Benim çocuğum, garibanın çocuğu askere gidiyorsa onlarınki de gitsin.
Suriyeliler var. ‘Vatandaşlık vereceğiz’ diyorlar. Razı mısınız? Ben razı değilim. Suriyeli bizim ülkemizde birinci sınıf vatandaş. Bizim vatandaşımız ikinci sınıf vatandaş. Suriyeli hastaneye gider para vermez, benim vatandaşım para öder. Suriyeli vergi vermez benim vatandaşım vergi verir. Bunun neresi Adalet? Niye vatandaşlık veriyoruz? Hangi gerekçeyle vatandaşlık veriyoruz? Bizim gencecik pırlanta gibi çocuklarımızı El-bab’a göndereceğiz. Suriye’nin gençleri Türkiye’de volta atacaklar. Vicdan var mı burada?
Bakın bizim logomuzun üzerinde saçları örgülü Anadolu kızı var. Ne diyor üzerinde ‘Geleceğim için Hayır’ diyor. Neden biliyor musunuz? Bu çocuk 23 Nisan 1920’de kendisine bir bayram edildiğini biliyor. O meclis, kurtuluş savaşını yöneten meclistir. O meclis Kıbrıs Barış Harekatını yöneten meclistir. O meclis 15 Temmuz darbe girişimi püskürten bir meclistir. O meclisi baş tacı yapacağımıza o meclisin yetkilerini alıyoruz götürüyoruz bir kişiye emanet ediyoruz. O çocuk diyor ki ‘dünyada sade ve sadece bana bayramı hediye eden benim meclisime dokunmayın. Bu meclis benim meclisim. Dedelerim hediye etti. Dokunmayın’ diyor.
Adliyeye, camiye ve kışlaya siyaset girmemeli. Girdiği zaman devlette adalet olmaz. Diyorlar ki ‘yargı bağımsız ve tarafsız olacak’ daha önce 2010’da ne diyorlardı? ‘ yargı tarafsız ve bağımsız olacak’ Oda anayasa değişikliği. Şimdi neden tamamen değiştiriyorsun? Oda yanlıştı buda yanlış. Bir partinin genel başkanı mahkemelere hakim tayin etmez. Bu yanlıştır. Bende tayin etsem yanlıştır. Sayın Erdoğan tarafsızlığını koruduğu sürece tayin yapabilir. Bakın Cumhurbaşkanı tarafsızlığını koruduğu sürece mahkemelere tayin yapabilir. Ama bir partinin genel başkanı olursan mahkemelere tayin edemezsiniz. Benim hakim tayin ettiğim bir mahkeme düşünün. Benim gibi düşünmeyen başka bir partinden vatandaşın işi oraya düştü. O vatandaş gelebilir mi? Gelemez ki. Diyecek ki ‘bunu falan partinin genel başkanı tayin etti. Benim sözümü değil partinin genel başkanını dinleyecek’ Mecliste, Yenikapı’da yaptığım konuşmada söyledim. Adliye’ye, Cami’ye Kışla’ya siyaseti sokmayın. Girerse devlette adalet olmaz. Devlette düzen tutmaz. Hepimizin düşünmesi lazım. Bir kişinin kararıyla TESK, TOBB ve Merkez Bankası kapatılabilecek. Bizim demokrasi tarihimizde ilk kez seçimle değil atamayla gelen birisi başkanı temsil edecek. Bu hangi dönemlerde oldu bizde? Darbe dönemlerinde. Kenan Evren seçimle mi geldi? Seçimle gelmedi. Neden geriye gidiyoruz. Neden seçimle gelen birisi Cumhurbaşkanını temsil etmesin. TBMM Başkanı’nın ne eksikliği var.”