HaberlerKöşe YazılarıMedya-Basın Dünyası

Lanet olsun böyle kazanca..(4) (Köşe yazısı 08.04.2016 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ

davutgulec@hotmail.com

Tarım, Gıda Hayvancılık Bakanlığı, Türkiye Ziraatçiler Derneği, Gıda Güvenliği Derneği, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Türk Onkoloji Vakfı, Türkiye Kanser Araştırma Vakfı gibi ilgili kişi ve kuruluşların derlediği bu bilgiler ile ‘Hileli, katkılı, bozuk, hasta eden’ gıdalar üzerine yazıma devam ediyorum.

*Hileli gıdanın faturası

Türkiye’de tarım ve tarıma dayalı gıda sanayii son yıllarda hızla büyüyen sektörlerden biri. Gıda Dernekleri Federasyonu’nun tahminlerine göre 30 milyar dolarlık bir pazar. Ancak bu pazarın yüzde 50’sine yakınını merdiven altı üretim karşılıyor. Sadece devletin gıda sektöründeki merdiven altı üretimden kaynaklanan vergi kaybı 3 milyar dolar.

Türkiye’de 28 bin gıda işletmesi ve 285 bin dağıtım noktası var. Oysa tüm Avrupa’daki gıda işletmesi sayısı 25 bin civarında. Üstelik Türkiye’deki gıda işletmelerinin yüzde 95’i KOBİ niteliğinde. Hal böyle olunca sektördeki kayıp, kaçak ve sahteciliği de önlemek zor.

*Avrupa’da durum nasıl?

AB ülkelerinde tarımsal ürünler tarladan sofraya sıkı denetimlerden geçiyor. Toplum sağlığına zarar verecek en küçük olumsuzluğa bile çok ağır cezalar geliyor. AB marketleri, Euregap anlaşmasını imzalayarak “İyi Tarım Uygulamaları”na uyuyor. Bu, taze – sebze meyve ile et ürünlerinin kaynağını belirleme amacını taşıyor ve üretimin her aşamasını takip ediyor. Bu sertifikası ile, insan sağlığına zararlı kimyasal, fiziksel ve mikrobiyolojik kalıntılar içermediği, çevreyi kirletmeden ve doğal dengeye zarar vermeden üretildiği, üretim sırasında, insan ya da diğer canlıları olumsuz etkilemediği, tüketicinin bulunduğu ülke ve sürünün yetiştirildiği yerde tarıma uygun işlemler yapıldığı belgelenmiş oluyor.

*Parayı neye veriyoruz?

Araştırmalar, yiyeceklerin içine gizlenen kimyasal ya da hijyenik olmayan ortamlardan, yediklerimizden vitamin, mineral yerine bol bol bakteri aldığımızı gösteriyor. Bakanlığın bir dönem yaptığı araştırmada, mikrop: her 6 peynirden birinde (%13.43), her 36 tavuktan birinde (%2.75) ve her 11-12 hazır günlük yemek ve mezelerin birinde (%8.70) Escherichia coli bakterisi buldu. Bu mikrop gıdaların hazırlandığı ortamların temiz olmaması, çalışanların tuvalet sonrasında ellerini yıkamaması kaynaklı. Dahası yenildiği takdirde insanı ishal yapıyor.

Bozuk peynirde görülen Staphylococcusaureus bakterisi ciddi gıda zehirlenmelerine yol açıyor. Kırmızı toz-pul biber, fındık, yerfıstığı, antep fıstığı, ceviz ve kuru incirde  görülen alfatoksin, ürünlerin küflü olması nedeniyle oluşan toksik ve kanserojen bir madde. Kuru kayısıdaki fazla kükürdioksit gazı özellikle çocuklarda ve astımlı olanlarda hırıltılı solunum, göğüs sıkışması, kesik nefes alma, solunum yollarının daralması gibi ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor. Tarım ilacı (pestisist) kalıntısı da, her 58 yaş meyve ve sebzenin birinde  var. Kanserojen etkisi kesin. Her yıl pamuk toplayan 20 bin işçi tarım ilacı yüzünden hayatını kaybediyor.

Şimdi ‘seri’ bu yazıyı neden yazdığıma gelince.

Polis-adliye muhabirliği yaptığı 42 yıllık sürede, pek çok çeşitli kanserli bebek, çocuk, gencin haberini yaparken, sonrası yıllarda onlar aramızdan ayrılırken aileleri ile dostluklar kurduk. Halende bu dostluklarımızı devam ettirdiğim yüzlerce aile ve bu işin uzmanı var.

İşte çağır hastalığı kansere son olarak, genç yaşta birde halamın 29 yaşındaki bekar oğlu Celal Barut’u verdik. Allah kimseye ‘evlat acısı’ vermesin.

Yıllardır o ailelerin yaşadıklarını ya haber yapıyorum ya da görüyorum. Kışın çocuk yaştaki oğlunu kanserden kaybeden babanın ‘oğlum üşüyor’ diyerek mezarına battaniye götürmesini ve orada yatmasını unutmuyorum.

Peki, ‘Aşırı kazanç hırsı’ ile  ‘hileli, katkılı, bozuk, sağlıksız, yasak olan’ gıdalarla insanlara ‘evlat acısı’ yaşatan, doğduğu ve doyduğu bu topraklara ekonomik zarar veren, sağlık bütçesini kabartan, misyonerlerle adeta ortak çalışan bu hain, şerefsiz, kanı bozuklara kim hakkını helal eder.

Bu ülkede herkes kimin ‘namuslu, kimin namussuz’ olduğunu çok iyi biliyor.

Ancak ‘bilmiyorum, görmedim, duymadım’ diye ‘üç maymunu’ oynayarak ‘dilsiz şeytan’laşıyor.

Eğer biz herşeyi devletten beklemeyip, otokontrol ve sorumlu vatandaşlık görevimizi tam yaparsak o zaman bırakın Avrupa’yı medeniyette kimse hızımıza, kalkınmamıza bile yetişemez.

Öncelikle, Türk siyaset literatürüne giren söz gibi ‘namuslular, namussuzlardan daha cesur olacağız.”

Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Davut Güleç Panel İletişim Sağ Menü
Davut Güleç Logo Ana Sayfa Davut Güleç Kimdir? Galeri Köşe Yazıları Site Haritası