Siyaset sektör haline dönüşünce (Köşe yazısı)

Mustafa TEMİZER

Dünyada demokrasiler üzerinden oynanan büyük bir oyun var. Siyaset bir sektör haline dönüşmüştür. Yabancı-yerli büyük şirketler politikaya yatım yapıyor. Azınlıktaki zengin sermeye grupları parti gözetmeksizin her partinin seçim kampanyasına finansal destek sağlıyor. Siyasetin şekillenmesinde oyun kuruculardan oluyor. Büyük bir siyasi güç devşiren büyük sermaye sahipleri siyasal sistemi çarpıtıyor.

Gösterişli seçim kampanyalarına mahkûm edilen partiler, paraya esir düşüyor ve yozlaştırılıyor. Kuruluş amaçlarından uzaklaşıyor. Seçmene verilen sözler unutuluyor. Siyaset ve ekonominin iç içe geçmesi; seçmenlerin değil, iş dünyası seçkinlerinin menfaatini öne çıkarıyor. Azınlık zengin, çoğunluğu eziyor. Zengin daha zengin; fakir daha fakir hale geliyor.

Küreselcilerin tüm dünyada oynadığı bu oyun ülkemizde de oynanıyor. Yabancı üst akıl sahipleriyle hareket eden, aynı sermaye grupları tarafından desteklenen politikacılar dünden bugüne milleti, milliyetçi-kominist, sağcı-solcu, dindar-laik…. CHP’li-AKP’li…. Tayipçi – Kılıçtaroğlucu ….  gibi seçmeni dar bir siyasi kalıba sokuyor. Bu dar siyasi kalıptan kurtulabilir miyiz? Milleti ayrıştırma üzerinden oynanan sahte demokrasi oyununu bozabilir miyiz?..

Bozabiliriz ama önce görmek, görmek için de bilmek gerekir. Siyasetin ne hale geldiğini, partilerin ve demokrasinin ne hale getirildiğini, neye, kime oy verdiğimizi bilmemiz gerekir.

Türkiye’de partiler nasıl seçim kazanıyor?  Program ve projeleriyle değil sadece seçmenin insani, milli ve manevi duygularına yönelik söylemler ve şatafatlı gösteriler ile seçim kazanmıyor mu?.. Finans piyasasının emirlerine boyun eğmiş siyasette, parayı verenin düdüğü ötmüyor mu? Onların demokrasi, Hak, hukuk, adalet filan umurunda mı? Onlar sadece ceplerini düşünmüyor mu?

Türkiye’de küresel dayatmalara kim karşı çıkıyor, kim destekliyor? Sözde küresel dayatmalara karşı meydan okuyan milliyetçi, cumhuriyetçi, halkçı, dindar… politikacılar dünden bugüne tarımdan teknolojiye, ekonomiden eğitime küreselcilerin ülkemize dayattığı neye engel oldular?

Üretimden vazgeçin. Cumhuriyetle birlikte kurduğunuz fabrikalarınızı (İstiklal ve bağımsızlığımızın teminatı olarak kurulan fabrikalar)kaptın, isteklerinizi daha ucuza temin ederiz dayatmasına, ülkenin her alanda dışa bağımlı hale gelmesine mi engel oldular?

Yapılan “Fulbright Anlaşması” ile milli eğitim politikamıza ABD’lilerin karar vermesine mi engel oldular?

Avrupa uyum yasaları adı altında dayatılan toplumsal değerlerimize aykırı yasaların çıkartılmasına mı engel oldular?

Uzun yıllardan beri dayattıkları ama gerçekleştiremedikleri CIA eski Türkiye şefi Paul Bernard Henze’nin 2006’da Beyaz Saray’a sunduğu: “Türkiye’nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız.

Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis; Meclis’i ikna ettiğimizde, ordu; orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza geçebiliyor.

Eğer Amerika’nın çıkarı Türkiye’de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, Meclis ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir.

Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır. Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarını yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz.” raporu doğrultusunda dayattıkları başkanlık sistemine mi engel oldular?..

Dayatılan ekonomik programlarla ülkemizin güç kaybetmesine, milletimizin fakirleşmesine mi engel oldular ?                                                                                                                                      …………Siyasete ve ekonomiye bakış açımızı geliştirip nasıl bir kalıba sokulduğumuzu bilirsek; kalıbımızı kırar partimizi de liderimizi de sorgularız. Onları, onların istediği gibi değil bütün çıplaklığı ile olduğu gibi görmeye başlarız ve baktıklarımızın değiştiğini, oyunun bozulduğunu görürüz.  Aksi halde üzerimizde oynanan oyunu bozamaz, sürekli hayal kırıklığı yaşarız.

Dayatılan, zorla giydirilen elbiseye neden mecbur oluyoruz?  Yozlaşan siyasetin toplumsal hayatı nasıl paramparça ettiğini neden görmüyoruz?.. Dünyada olduğu gibi bizde de insanlık dışı demokrasi oyununu bilen bu düzene muhalefet bayrağını açan nitelikli insanlar var….

Çare; Mevcut siyasi anlayışı (Parti ve grup taassubunu, liderleri kutsamayı) bırakmak.  Yönetim anlayışını, ülkenin gelişip kalkınması için plan ve projelerini açıkça ortaya koyan ama güdümlü iktidarlar ve muhalefetler tarafından engellenen milli kadroların “MİLLET”in yanında yer alıp oy verdiğimiz partiyi milletin çıkarlarını koruyacak, barışı, birliği, adaleti sağlayacak çizgiye getirmektir.

”İştirak etmediğimiz çilesini çekmediğimiz bir kurtuluş mümkün değildir.” Her alanda “Yeniden Milli Mücadele“ seferberliği başlatmak, sorunlarımızı birlikte çözmek zorundayız.

Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

Ekonomi-teknoloji, kültür-sanat, magazin-yaşam, spor haberleri (01.04.2024)

KAYMEK’İN ‘TEKNOFEST’ GENÇLİĞİ, 92 PROJE İLE ÖN DEĞERLENDİRME AŞAMASINA GEÇTİ Kayseri Büyükşehir Belediyesi bünyesinde faaliyet …