Dünya Kadınlar günü mesajları: Çadırlarda tek yaşamak zorunda kalan kadınların güvenlik sorunu ciddi bir sorun

Kadınlar, Online Alışverişi Perşembe ve Pazartesi Yapıyor

Kadınların online alışverişi en fazla perşembe ve pazartesi günleri yaptığı, sanal mağazalardan uzak durdukları günlerin ise cumartesi ve pazar olduğu belirlendi.

Türkiye’nin ilk para iadeli alışveriş sitesi Avantajix.com, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Türkiye ve dünyada kadınların online alışveriş alışkanlıkları üzerine yapılan araştırmaları derledi.Avantajix’in derlediği araştırmalara göre, internetten en fazla alışverişi 25-34 yaşları arasındaki çalışan kadınlar yapıyor.

Kadınlar e-ticaret için en yoğun mesaiyi perşembe günleri harcıyor. Hafta sonu tatiline yönelik alışverişler için perşembe günlerini tercih eden kadınların online alışverişte gün olarak ikinci tercihleri ise pazartesi oluyor.

Kadınların internetten en az alışveriş yaptıkları günler ise öncelikle cumartesi, ardından da pazar günü. Online alışveriş için en fazla öğle tatili olan 12.00-13.30 saatleri arasını kullanan kadınların, e-ticarette aktif oldukları ikinci saat dilimi ise 20.00-22.00 arası oluyor.

Erkeklerin bir ürünü online satın almaları 10 dakika sürerken, kadınların ortalaması 14 dakikayı buluyor. E-ticaret sitelerinden en çok kıyafet satın alan kadınlar, daha sonra sırasıyla gıda ürünleri, takı, kozmetik, ayakkabı, çanta ve teknoloji ürünleri için para harcıyor.

Alışveriş sepetlerinin ortalaması 450 TL olurken, kadınların çoğunluğu, e-ticaret sitelerinde sunulan ürünlerin ortalama fiyatları 100-150 TL arasında olduğunda, alışverişin çok daha çekici hale geldiğine vurgu yapıyor.

Kadınlar ürünleri internetten markası ile birlikte arıyor, markaları sosyal ağlarda daha fazla tavsiye ediyor, e-posta bildirimleri, erkeklere göre kadınların alışverişinde daha etkili oluyor. Araştırmalar, kadınların fırsat ve kampanyaları erkeklerden daha fazla takip ettiklerini, kadınların iade süresini sonuna kadar kullanmayı tercih ettiklerini de ortaya koyuyor.

Avantajix.com Dijital Pazarlama Direktörü Sevda Köseibiş, 17-64 yaş aralığındaki her dört kadından üçünün online alışveriş yaptığının araştırmalarla saptandığını anımsatarak, “Pandemi öncesi kadınların sadece yüzde 25-30’u internetten alışveriş yapardı, alışveriş sıklığı da çok düşüktü. Pandemiyle birlikte kadınlar da en az erkekler kadar online ticarette etkin hale geldi. Bu da online alışveriş platformlarını kadınlara yönelik araştırmalar, kampanyalar yapmaya yöneltti. Kadınlar online alışverişin avantajlarını da çok iyi değerlendiriyor. Fırsat siteleri, fiyat karşılaştırma siteleri, Avantajix.com gibi para iade sitelerinin çok yaygın bir şekilde kullanıyorlar. Avantajix’in önceden kadın üye sayısı oldukça düşüktü, şu an üyelerin yarıya yakınını kadınlar oluşturuyor” diye konuştu.

Kadın Dostu Markalar Platformu Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde iki anlamlı projenin startını verdi

İyiliğe Bir İlmek ve İyiliğe Bir Nefes Projeleri kadınlara umut, çocuklara mutluluk olacak…

Depremin ilk gününden bu yana bölgedeki kadın ve çocukları odağına alan Kadın Dostu Markalar Platformu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde çok önemli iki farklı projeyi başlattı. Deprem bölgesindeki kadın ve çocukların moral, motivasyon ve rehabilite süreçlerinde yanlarında olmayı planlayan Platform, “İyiliğe Bir İlmek” ve “İyiliğe Bir Nefes” projeleri ile kadınlara umut, çocuklara mutluluk olmayı hedefliyor.

Kahramanmaraş merkezli 11 ilde büyük yıkıma sebep olan ve ülkemizi derinden sarsan deprem felaketinin ilk gününden beri bölgede depremden etkilenen kadın ve çocukları odağına alan Kadın Dostu Markalar Platformu, kadın ve çocukların yaralarına merhem olarak, onları ruhsal ve ekonomik olarak destekleyecek iki önemli projenin çalışmalarını başlattı.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü gibi anlamlı bir günde, iki değerli projeyi hayata geçirdiklerini söyleyen Kadın Dostu Markalar Platformu Genel Müdürü Nazlı Demirel, “İYİLİĞE BİR NEFES” gezici tırı ve “İYİLİĞE BİR İLMEK” atölyelerinin, Mart – Temmuz 2023 döneminde Hatay, Adıyaman, Malatya, Kahramanmaraş, Adana ve Gaziantep gibi depremde büyük yıkımların olduğu bölgeleri kapsayacağını söyledi.

Oyuncaklar 23 Nisan haftasında çocuklarla buluşacak

Projenin ilk etabında, Türkiye’nin birçok ilinden çok sayıda üretici kadının ördüğü “AMİGURUMİ” figür oyuncakların satış gelirlerinin yüzde 25’ini depremzede kadınlarla paylaşacaklarını belirten Demirel, “Proje kapsamında sipariş edilen örgü bebekler depremzede kadınlara umut, yıkımın izlerini taşıyan çocuklara mutluluk oluyor. 8 Mart’tan itibaren Türkiye’nin birçok ilinden üreten kadınların ördüğü ve depremzede çocukların yüzünü güldürecek örgü oyuncaklar “www.renkhane.com” üzerinden satışa sunulacak. Gelirlerden proje bütçesine aktarılan tutarın tamamı, bölgede üretimi başlayacak yeni örgü oyuncaklar için hammadde tedariğinde kullanılacak. Siparişlerin tümü 23 Nisan haftasında özel bir program ile deprem bölgelerinde, çocuklara hediye edilecek” dedi.

Proje kapsamında, örgü atölyelerinin yanı sıra sürdürülebilir gelir modelleri oluşturacaklarını ve depremden zarar gören kadınların kendi ekonomilerini kazanmalarına katkı sağlayacak farklı iş fırsatları da sunacaklarını ifade eden Demirel, “Projenin istihdam ve depremzede kadınlarımıza ekonomik bir değere dönüşecek tarafını ise belirli periyotlarda bölgeye taşıyacağımız özel atölyeler oluşturacak. İlk atölye etkinliği “Amigurumi Örgü Bebek Yapımı Atölyesi” olacak. Nisan ayının ilk haftasında planlanan atölye etkinliklerinin ardından, depremzede kadınlar, kurumsal kanallardan toplu halde alınacak örgü bebek siparişleri için örmeye başlayacaklar. Örgü bebekler için gerekli tüm malzemeler, proje kapsamında depremzede kadınlara tarafımızdan temin edilecektir. Yanı sıra proje süresince farklı taleplerde ve özelliklerde kurumsal hediyelikler için özel üretim atölyeleri de kurulacaktır. İlmek ilmek ördüğü bebeklerin satış gelirleri, iş tesliminde kadınlara aktarılacaktır” diye konuştu.

İlk ilmeği iş insanları atacak

 Deprem nedeniyle ertelenen ve 24 Mayıs tarihinde gerçekleştirilecek olan Kadın Dostu Markalar Platformu Farkındalık Ödülleri töreninde bölgelerdeki depremzede kadınlar ve iş dünyasından çok değerli iş insanlarının eşleştirileceğini sözlerine ekleyen Demirel, şunları söyledi:

“Proje kapsamında belirlenen bazı özel isimlerin katkıları istenecek. Projeye katılmayı kabul edenler İYİLİĞE BİR İLMEK projesinin ‘İyilik Elçileri’ olarak kabul edilecek. İlk ilmeklerini atacakları özel tasarım hırkaların rengi, modeli ve motifleri İyilik Elçileri tarafından seçilecek; eşleştikleri depremzede kadınlara örgüleri teslim edilecek. Örgüler tamamlandığında ekibimiz, bölgeden tüm örgüleri toplayıp kayıt alarak bir merkezde tutacak. Özlem Süer gibi çok değerli moda tasarımcılarının da özel dokunuşlarıyla modernize edilecek her bir eser, Eylül ayında özel bir davette sergilenecek ve satışlarının tamamı projeye katılan kadınlara aktarılacak.”

İyiliğe Bir Nefes gezici tırı yaz boyu deprem bölgesinde olacak

Bir diğer proje olan “İyiliğe Bir Nefes / Gezici Tır” hakkında da bilgi veren Demirel, Haziran – Temmuz aylarında Kadın Dostu Markalar ile deprem bölgelerinde olacaklarına işaret etti. Kadınların ve çocukların ihtiyaç duyacağı ürün ve malzemeleri raflarında barındıran gezici bir market görevi görecek olan tırın, aynı zamanda özel etkinlik atölyeleri için de taşıyıcı olacağını belirten Demirel, “Bu yaz deprem bölgelerine, “Gönüllü Atölyeleri, Topluluk Dersleri, Spor ve Sanat”a dair birçok güzelliği içinde barındıran, “İYİLİK TIRIMIZ” ile umut ve mutluluk taşıyacağız. Proje kapsamında olan Gezici Etkinlik Atölyeleri; alanında uzman profesyoneller, gönüllü topluluklar, pedagog ve sosyologlar eşliğinde gerçekleştirilecektir. İlk etapta 1- 7 Haziran tarihleri arasında, birinci tırımız, Hatay ve Adıyaman’da 5 farklı bölgede konumlanacak. Gün boyu bölgedeki kadın ve çocuklar için gezici etkinlikler ve atölye çalışmaları gerçekleştirilecektir. İkinci etapta ise 1- 7 Temmuz tarihleri arasında, ikinci tırımız Kahramanmaraş, Gaziantep,     Adana ve Malatya rotasını takip edecek, tam gün süren etkinlikler ile depremzedelerin ruhsal iyileşmelerine ve motivasyon   bulmasına olanak sağlayacaktır.        Gezici eğitimler, atölye çalışmaları, gezici kütüphane, tiyatro oyunları ve açık hava sineması gibi etkinlikler düzenleyeceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.

Kadınlarda deprem sonrası stres ve travmalara bağlı yaşanabilecek adet problemleriAdet düzensizliğine sebep olabilecek pek çok hastalık bulunuyor. Stres ve travmalar da adet düzensizliklerinin nedenleri arasında yer alıyor. DoktorTakvimi uzmanlarından Op. Dr. Hatice Funda Ulay, strese bağlı adet düzensizliklerini ve deprem sonrası yaşanabilecek adet problemlerini anlatıyor.Normal bir adet döngüsü 21 ila 35 gün arasında tekrar eden, bir günlük kanama miktarı iki üç pedlik olan, pıhtı içermeyen ve sekiz günden fazla sürmeyen siklus kanamaları olarak tanımlanıyor. Adetin ilk bir-iki gününde hafif sancı olması normal görülürken, bu tanımlamaların dışındaki adet şekli, adet düzensizliği olarak adlandırılıyor. Adet düzensizliklerinin sık adet görme, adette gecikme ve çok az veya aşırı kanama gibi miktar farklılıkları şeklinde olabileceğini belirten DoktorTakvimi uzmanlarından Op. Dr. Hatice Funda Ulay, “Amenore dediğimiz hiç adet görememe durumu nadiren de olsa karşımıza çıkabiliyor. Genç kızlarda 15-16 yaşına kadar hâlâ adet görülmemişse mutlaka araştırılmalıdır. Fizyolojik amenore dediğimiz gebelik, menapoz, ergenlik öncesi, emzirme döneminde adet görememe ise normal bir durumdur” diyor.Adet düzensizliklerinin organik veya hormonal kaynaklı olabildiğini söyleyen Op. Dr. Hatice Funda Ulay, organik nedenlerin Polikistik Over Sendromu (PCO), myomlar, polip, enfeksiyonlar, over kistleri ve tümöral durumlar gibi üreme organlarıyla ilgili çeşitli problemlerden kaynaklandığını belirtiyor.

Hormonal nedenlerin (Disfonksiyonel Uterin Kanamalar) ise yapısal bir problem olmaksızın yalnızca hormonal sebeplere bağlı adet düzensizlikleri olduğunu ifade eden Op. Dr. Hatice Funda Ulay, “Adet düzensizliklerinin yüzde 75’ini bu grup oluşturur. Hormonal nedenler araştırılmadan önce mutlaka organik nedenler ekarte edilmiş olmalıdır. Yine ergenlik öncesi ve menapoz sonrası her türlü kanama titizlikle araştırılmalıdır” şeklinde konuşuyor.Stres ve travmalar adet düzensizliği nedeniStres ve maruz kalınan travmaların, beyindeki üst merkezlerdeki adet döngüsünü kontrol eden hormonların üretimini etkileyerek, adet düzensizliklerine neden olduğunu söyleyen Op. Dr. Hatice Funda Ulay, “Stres durumunda, kortizon (stres hormonu) seviyesinde artış olur. Kortizondaki bu artış, hipotalamus-hipofiz üzerinde etki ederek, estrojen ve progesteron hormonlarında ciddi derecede baskılanmaya neden olur. Adet düzeni ve üreme fonksiyonlarında bozulma olur. Adet döngüsündeki aksama iki-üç siklus peş peşe tekrar ederse, mutlaka doktora başvurulmalıdır” diyor.Deprem sonrası stres adet düzensizliğine neden olabilirGeçtiğimiz ay ülkemizde yaşanan deprem felaketinin sonrasında da strese ve travmaya bağlı adet sorunları ve doğurganlıkla ilgili problemlerle karşılaşma ihtimalinin yüksek olduğunu dile getiren Op. Dr. Hatice Funda Ulay, “Sadece deprem bölgesinde değil, hepimiz üzerinde deprem korkusu ve senaryoları karşısında yoğun bir stres yükü oluştu. Sadece stres kaynaklı olduğu düşünülen adet düzensizliklerinde, zamanla stresin ortadan kalkmasıyla spontan düzelmeler görülebilmekle birlikte, sorunun devamlılık göstermesi halinde mutlaka bir kadın doğum uzmanına başvurulmalı. Persiste vakalarda profesyonel destek alınmalı, strese yönelik meditasyon gerekli durumlarda medikal tedavi başlanmalıdır” ifadelerini kullanıyor.

KAYSERİ BARO BAŞKANI AVUKAT ALİ KÖSE’NİN MESAJI

Dünya üzerinde gördüğünüz her şey kadının eseridir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anıyorum.
Şiddetin, istismarın, ayrımın olmadığı… dayanışmanın hakim olduğu, eşit ve adil bir dünya… Adaletin gerçekleşmesi için büyük bir özveri ile çalışan kadın avukat meslektaşlarımın, şehitlerimizin annelerinin, yaşamın her alanına emek ve değer katan tüm kadınların…. 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun.

KİGDER BAŞKANI DR. SEMA KARAOĞLU: HAYATTA VAROLUŞ MÜCADELESİ VEREN TÜM KADINLARA SELAM OLSUN!

Kadın İşbirliğini Geliştirme Derneği Başkanı Dr. Sema Karaoğlu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bir açıklama yaptı. Dr. Karaoğlu, “Hayatta var olma savaşı veren tüm emekçi kadınlara selam olsun” dedi.

RABBİM YENİ ACILAR YAŞATMASIN

Kadın İşbirliğini Geliştirme Derneği Başkanı Dr. Sema Karaoğlu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bir açıklama yaptı.  Karaoğlu, sözlerine 6 Şubat’ta ve sonrasında yaşanan deprem felaketine değinerek başladı. Yaşamını yitirenlere rahmet dileyen KİGDER Başkanı Dr. Sema Karaoğlu, “Ülkemiz maalesef büyük bir felaket yaşadı ve maalesef devam ediyor. Binlerce vatandaşımız yaşamını yitirdi. Hepsine Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ekonomik kriz, pandemi gibi deprem de  en çok kadınları vurdu.  KİGDER olarak yaraları birlikte sarmak için dayanışmamız devam edecek. ” dedi.

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ

Karaoğlu,  “8 Mart’ın kökeni hak arama temelli emekçi hareketine uzanır. 1857 de New York’taki dokuma fabrikasında çalışan 40 bin kadar işçi daha insanca koşullarda çalışma ve daha kısa süreli çalışma talepleri ile grev yapmak isterler. Grev sırasında yöneticiler,polis ve işçiler arasında olaylar çıkar bu arada bir yangın meydana gelir.  Polisin kurduğu barikatlar yüzünden kapıları açamayan çoğunluğu kadın olan 129 işçi yanarak hayatını kaybeder. 8 Mart bu acı günün yaşandığı gündür” dedi.

KADINLAR EKONOMİNİN VAZGEÇİLMEZ TEMEL UNSURUDUR

Karaoğlu, “Kadınlar,  bulundukları toplumların temelini şekillendiren ve toplumun vazgeçilmez ana unsurudur. Eğer ülkece ekonomik hedeflerimiz varsa cinsiyet eşitliğinin sağlanması bir zorunluluktur, tek kanatla uçulmaz. Kadınların yer almadığı hiçbir ekonomik model başarıya ulaşamaz. Kadınların yer almadığı hiçbir üretim başarılı olamaz. Kadınların yer almadığı hiçbir tasarım beğeni bulamaz. Kadınların yer almadığı hiçbir eğitim modeli başarılı olamaz. O açıdan kadınlarımızın sosyal hayatın her alanında olduğu gibi ekonomik hayatta da varlıklarının çoğaltılması, üretimin ve hizmetin her alanında görünür kılınması  gerekiyor.

KADINA SADECE EVDE ROL VERİLMESİNİ ASLA KABUL ETMİYORUZ

“Biz kadınlar olarak tüm Dünya’da özellikle de ülkemizde erkek hegemonyasının kırılmasını istiyoruz” diyen KİGDER Başkanı Dr. Sema Karaoğlu, “Maaselef Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de erkek hegemonyası hakim. Hakim olan bu erkek hegemonyası nedeniyle kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık yapılması yönünde sadece  söylemler gerçekleştiriliyor. Söylemler ile eylemler arasında yaşanan uçurum bir türlü kapanmıyor. Kadına sadece evde rol verilmesini  kabul etmiyoruz. Kadınlarımızın sadece evde bakıcı olarak görülmesini reddediyoruz. Bizler sözlere yansıyan güzel temenni ve dileklerin eyleme dönüşmesini istiyoruz. Bakım yükünün sadece kadının omuzlarının üzerine bırakılmasını, kadının hor görülmesini,  çalışma hayatına dahil edilmek istenmemesini, yarım gün çalışma uygulamasının bir fırsat gibi sunulmasını, eğitim ve öğretimde fırsat eşitliği sunulmamasını, sadece kadın olduğu için  ayrımcılığa uğramasını kabul etmiyoruz.” dedi.

SİYASET KADROLARI DA EŞİTLİKÇİ OLMALI

Yıllardır siyasetin içinde de var olduğunu hatırlatan Dr. Sema Karaoğlu, ” 1926’da kabul edilen Türk Medeni Kanunu ile kazanılan haklardan sonra Türk kadınına, 1930’da belediye seçimlerine, 1933’te muhtarlık seçimlerine katılma hakkı ve 5 Aralık 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı. Bir çok ülkeden önce bu hakka kavuşan kadınlarımız, maalesef siyasette arzu edilen noktada temsil edilmiyor. 2022 verilerine göre kadınlar, TBMM’de yüzde 17,3 oranında temsil ediliyor. Dünya parlamentolarındaki kadın temsilini gösteren listede, Türkiye 129’uncu sırada yer alıyor. Bu Atatürk’ün kurduğu bir cumhuriyete yakışmıyor. Hem mecliste hem de partilerde kadın kotaları artırılmalı. Partiler kadınlara  listelerde sembolik olarak değil, liyakatli, ehliyetli kadınları seçilebilecek yerde değerlendirerek yer vermeli. ” ifadelerini kullandı.

HAKLARIMIZIN SESLENDİRİLMESİNDEN DE HİÇBİR ZAMAN KORKMUYORUZ

Karaoğlu, “Biz kadınlar olarak  8 Mart’ta yaşanan acılar üzerinden gücümüzü alıyoruz. Varlığımızı kadın olma uğrunda yaşamını ortaya koyan bütün kadınların cesareti ile sürdürüyoruz. Bazılarının istememesine rağmen haklı  mücadelemizi alana yansıtıyoruz. Meydanlarda, caddelerde, sokaklarda ve bulduğumuz her platformda da bunu haykırmaktan bugüne kadar çekinmedik, çekinmeyeceğiz . Haklarımızı biliyoruz ve haklarımızın seslendirilmesinden de hiçbir zaman korkmuyoruz. Kadını eğitim hizmetlerinden, çalışma hayatından mahrum bırakan, toplumsal ve siyasal hayattan dışlayan, şiddete ve cinayetlere maruz bırakan, ötekileştiren ve yalnızlaştıran, eve hapseden anlayışa şiddetle karşı çıkıyoruz. Kadınlar olarak gücümüzün farkındayız. Bir kez daha kadınların dikkate alınmadıkları toplumların geleceklerinin karanlık olduğunu hatırlatıyoruz. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde 1921 den bu yana olduğu gibi  sesimizi ve taleplerimizi duyuracağımız her yerde alanlarda olacağız. Tekrardan deprem felaketinde yaşamını yitiren vatandaşlara Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarına başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Yaralılara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yeniden bölgeye yardımların kesilmemesi çağırısı yaparken, sonrasındaki kriz yönetimine daha hazırlıklı olma konusunda ders almamız gerekliliğini de vurgulayarak ,  Allah’tan böyle bir felaketin bir daha  yaşanmamasını diliyorum.  Hayatta varoluş mücadelesi veren tüm kadınlara selam olsun!” şeklinde sözlerini bitirdi.

İYİ PARTİLİ KAZIM YÜCEL: TOPLUMLAR KADINLARLA AYAKTA KALIR

İyi Partili Kazım Yücel, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bir açıklama yaptı. Yücel, toplumların kadınlara verdiği değerlerle ayakta kalacağını söyledi.

GÜÇLÜ TÜRKİYE GÜÇLÜ KADINLA MÜMKÜN

İyi Partili Kazım Yücel, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bir açıklama yaptı. Büyükşehir Belediye Meclisi İyi Parti Grup Başkanvekili Kazım Yücel, sözlerine 6 Şubat ve sonrasında meydana gelen depremde yaşamını yitirenlere rahmet dileyerek başladı.  Yaralılara da geçmiş olsun dileklerini ileten Yücel,  Türkiye’nin böyle bir acı yaşamaması için de dua ettiğini vurguladı.

HUZURLU TOPLUM KADINA VERİLEN DEĞERLE MÜMKÜN

Dua ve geçmiş olsun temennileri ile sözlerine başlayan İyi Partili Yücel, kadınlara Dünyanın neresinde olursa olsun hak ettikleri şartlarda yaşam sunmak gerektiğini belirtti. Toplumların güçlü kadınlar sayesinde ayakta kalacağını belirten Yücel, güçlü Türkiye için kadınların her alanda da güçlü olması gerektiğini vurguladı.

Yücel, “Kadınlarımız hayatın her alanında savaş verirken ve var olma mücadelesi yürütürken onların önüne engel koymamak gerekir. Bakın peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in bile en büyük yardımcısı eşi Hz. Hatice annemizdi. Birlikte ticaret yaptılar, birlikte yol yürüdüler. Hatta peygamberlik görevi yüklendiğinde de Peygamberimiz bu sırrı ilk olarak eşi olan Hz Hatice’ye yani bir kadına anlattı. Bu bize kadının toplumsal hayatımızdaki yerinin nerede olması gerektiğinin en net göstergesidir. Yani kadınlarımız bizlerin ve toplumsal yaşamın ana öğesidir. Hele hele demokratik müslüman Türkiye’de kadınlarımıza yaşamın her alanında değer verilmelidir. Kadınlarımız hor görülmemeli, ötekileştirilmemeli ve hak ettiği her şeyi alabilmelidir. Toplumların yücelmesi ve gelişmesi kadına verilen değerle mümkündür” dedi

DÜNYA ÜZERİNDEKİ HER ŞEY KADIN ESERİDİR

Yücel, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sürecinde ve kurtuluş mücadelesi döneminde kadınlarımız kahramanlıklarına kahramanlık eklemiş ve bugün huzur içerisindeki büyük başarılar, değerli anaların yetiştirdikleri seçkin evlatlar sayesinde olmuştur. Dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir. Toplum hayatının kaynağı, çağdaş aile hayatıdır. Siyasal ve toplumsal hakların kadın tarafından kullanılmasının, insanlığın mutluluğu ve saygınlığı açısından gerekli olduğuna inanmaktayım. Yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında rol oynamışlardır. Ülkemizin kurucu lideri gazi Mustafa Kemal Atatürk de kadınlarımızı anlatırken ‘Büyük başarılar, değerli anaların yetiştirdikleri seçkin evlatlar sayesinde olmuştur. Dünya üzerinde gördüğümüz her şey, kadının eseridir. Toplum hayatının kaynağı, çağdaş aile hayatıdır. Siyasal ve toplumsal hakların kadın tarafından kullanılmasının, insanlığın mutluluğu ve saygınlığı açısından gerekli olduğuna inanmaktayım.’ ifadelerini kullanmıştır. Cumhuriyetimiz de kadınlarımızın başarısı ile kurulmuştur. Bu nedenle en büyük çabamız kadınlarımıza aile, iş, sosyal, siyasal ve toplumsal yaşamda eşit haklar sunulması için gayret göstermek olmalıdır. Onlara verilecek haklar bir lütuf değil zorunluluktur. Huzurlu ve güvenli bir Türkiye istiyor isek kadınlarımızı güçlü kılmak zorundayız güçlü kadın güçlü Türkiye demektir. Güçlü Türkiye için de var gücümüzle çalışmak zorundayız” dedi.

Yücel,  son olarak bir kez daha depremde yaşamını yitirenlere rahmet diledi. Hayatını kaybedenlerin yakınlarına da başsağlığı dileklerini ileten Yücel, başta Türkiye olmak üzere hiçbir insanın bulunduğu coğrafyada bu tür acıların yaşanmamasını temenni ederek sözlerini bitirdi

Öz İplik İş Sendikası Kadın Komitesi Başkanı Fulya Pınar Özcan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla basına yazılı bir açıklaması yaptı.

Özcan açıklamasında şunları kaydetti:

 8 Mart Dünya kadınlar Günü tekstil sektöründe mücadeleleri uğruna hayatını kaybeden kadın emekçileri anma günüdür.

 8 Mart,1857 yılında Tekstil sektöründe çalışan kadınların 16 saatlik çalışmanın 10 saate indirilmesi, daha iyi bir ücret, eşit muamele talepleriyle hak mücadelesinde bir fabrikaya kapatılarak çıkan yangında hayatlarını yitirerek başlattıkları bir mücadele günüdür.

 Onun içindir ki Öz iplik İş Sendikası için bugünün önemi daha da büyüktür. Görüyoruz ki bugün hala eşitlik mücadelesi, adalet, emek, alın teri daha iyi çalışma koşulları için bütün baskılara rağmen mücadele ediyoruz.

 Bugün hala fabrikalarda, tarlada, evde çalışan kadının, işte, okulda, sokakta, evde susturulmaya, bastırılmaya çalışılan sesinin özgürlük savaşını sürdürüyoruz.

 Her yıl olduğu gibi derin çığlıklarımız devam ediyor ama bu yıl 8 Mart büyük deprem felaketinde sevdiklerini, analarını, babalarını, evlatlarını toprağa gömen herkesin acısıyla daha da derinleşiyor.

 Çadır kentlerde kız kardeşlerimiz desteğimizi bekliyor,

 Deprem bölgesindeki geçici yerleşim alanlarında yaşayan kadınlar için hijyenik koşulların oluşturulması kritik önem taşıyor.  Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye’nin 17 Şubat 2023 tarihli durum raporuna göre:

11 şehirde etkilenen kişi sayısı (1,7 milyon mülteci dahil): 15.8 milyon

Hamile kadın sayısı (tahmini): 226,000

Üreme çağındaki kadın sayısı (tahmini): 4.1 milyon

Önümüzdeki ay gerçekleşmesi beklenen doğum sayısı (normal şartlarda, tahmini): 25,000.

 Yıkımın ardından yaşam mücadelesi, yemek yapmak, soba yakmak, çocuklara bakmak gibi işler bölgedeki kadınların sırtına yüklenmiş durumda.

 Kadınlar barınma, tuvalet, banyo sorunlarıyla baş başa. Depremzede kadınlar insanca yaşayacakları koşullar istiyor. Bu süreci hamile olarak geçiren kadınların doktor kontrolleri askıya alınmış.

 Kadın ve kız çocuklar şiddete karşı daha savunmasız. Ailesini kaybeden, çadırlarda tek yaşamak zorunda kalan kadınların güvenlik sorunu ciddi bir sorun. Kadınların taleplerinin daha fazla görünür olması lazım. Sendikamız deprem bölgesindeki kadınların her tür ihtiyacının giderilmesi için önemli bir proje hazırlığında.

 Öz İplik İş Kadın Komitesi olarak, komitemizin kurulduğu ilk andan itibaren kadının çalışma hayatında yerinin güçlenmesi, haklarının ve yetkinliklerinin farkında olarak hayatın her anında ve alanında lider konumlara gelerek mücadelesini sürdürmesi için gayret göstermekteyiz. Cinsiyet Eşitliği ve kadın çalışanların her alanda güçlenmesi için çok çeşitli projelere imza atan bir sendika olarak, ürettiğimiz somut projeler ve çıktılarıyla topluma etki ederek kadının güçlendirilmesi için var gücümüzle çalışmayı sürdüreceğiz.

 Eşit işe eşit ücretin sunulduğu, çalışma ortamında ve koşullarında ayrımcılığın olmadığı, kadına yönelik şiddet ve tacizin son bulduğu, kadının en kıymetli gayreti olan emeğiyle üretimde yer aldığı, sendikal örgütlenme hakkını rahatça kullanarak dayanışma içerisinde birlik olabildiği, sesini duyurabildiği bir yapının inşa edilebilmesinde mücadelemizi sürdürmekteyiz.

 Öz İplik İş emekçi kadınları olarak, sendikamızın taleplerini yineliyor, ancak ve ancak birlikte güçlü olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.

BAŞKAN BÜYÜKKILIÇ: “KADIN ANNEDİR, KADIN EŞTİR, KADIN ŞEFKATTİR, KADIN GÜÇTÜR”

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayasıyla bir mesaj yayımladı. Başkan Büyükkılıç, “Hayatımızın her alanında varlıklarıyla bizleri onurlandıran, destekleriyle güç veren, sevgi ve şefkatin timsali olan kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Kadın annedir, kadın eştir, kadın şefkattir, kadın güçtür ve kadın sevgidir” dedi.

Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yayımladığı mesajında şöyle konuştu:

“Toplumun ve ailenin temel taşı olan kadınlarımız, fedakârlığın, gücün, dayanışmanın ve sevginin her zaman kaynağı olmuştur. Tüm zorlukların karşısında dimdik durabilmiş, sosyal, siyasal ve daha birçok alanda önemli roller üstlenmiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V)  bir hadisinde ‘Cennet annelerin ayakları altındadır’ buyurarak kadınlarımızın ne kadar değerli olduğunu bizlere göstermiştir. Kadın annedir, kadın eştir, kadın şefkattir, kadın güçtür, kadın sevgidir. Temsil ettiği her duyguyu gönlünde barındırır.”

“NİCE TÜRK KADINI ŞANLI TARİHİMİZDE YER ALMIŞTIR”

Tarihte çok önemli mücadelelerde kadının rolüne vurgu yapan Başkan Büyükkılıç, “Tarihimizde nice kadınlar vardır ki, kahramanlıkları ve büyük mücadeleleriyle adından söz ettirmiştir. Öyle ki, Nene Hatun, Fatma Bacı, Şerife Bacı gibi nice Türk kadını şanlı tarihimizde yer almıştır. Toplumun gücü önce kadından sonra birlik ve beraberlikten doğar” diye konuştu.

Büyükkılıç, tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayarak, “Bir gün değil her gün değerlerini anlayacağımız kadınlarımızın, fedakâr annelerimizin, şehit ve gazilerimizin eş ve annelerinin, varlıklarıyla hayatımıza, dünyaya sevgi ve şefkat katan tüm kadınların ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. İyi ki varsınız” ifadelerini kullandı.

ADD ŞUBE BAŞKANI HALUK BİLGESAY  MESAJINDA”DÜNYA YÜZÜNDE GÖRDÜĞÜMÜZ HER ŞEY KADININ ESERİDİR.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK SÖZÜNE DİKKAT ÇEKTİ

8 Mart 1857’de ABD’de 40 bin dokuma işçisi kadın çalışma saatlerinin 16 saatten 10 saate indirilmesi, ücretlerinin ve çalışma koşullarının düzeltilerek insan onuruna yakışır hale getirilmesi talebiyle bir grev başlattılar. Polisin saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve ardından çıkarılan yangında fabrika önüne kurulan barikatlar nedeniyle kaçamamaları sonucu 129 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kadın katıldı.

İzleyen yıllarda 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması önerisi başta Clara Zetkîn ve Rosa Luxemburg olmak üzere birçok aydın tarafından dillendirilmiş, çeşitli konferans ve toplantılarla bu haklı öneri insanlık tarihinde unutulmaz bir yere taşınmıştır. Avusturya, Danimarka ve İsveç’te 1911 yılında bir milyondan fazla kadın 8 Mart 1857 kurbanı kadın işçileri anma gösterileri yapmış ve nihayet 1977 yılında Bileşmiş Milletler 8 Mart’ı, “Kadın Haklar İçin Birleşmiş Milletler Günü” ilan etmiştir.

Her ne kadar böyle özel bir günü kazanmış olsalar da, dünya kadınlarının toplumsal yaşamda özgür ve eşit birey olarak yer alma mücadelesi onlarca yıldır sürmektedir. Ulusal hukuklar ve uluslararası sözleşmelerde yapılan düzenlemelere karşın hâlâ dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de kadınlar, sosyal adalet, eşitlik, ekonomik gönenç başta olmak üzere temel insan hak ve özgürlüklerinden yazık ki, erkeklerle eşit olarak yararlanamamaktadır. Ülkemiz açısından daha acısı ise, kadınlarımızın yaşam haklarının da tehdit altında olmasıdır. Türk Kadını, giderek artan biçimde insan hakları ihlalinin en ağır biçimi olan şiddetin her türüne maruz kalmakta, taciz edilmekte, her gün en az 3 kadın erkek cinayetleriyle ya da şüpheli ölümlerle hayatını kaybetmektedir.

Öte yandan kadınlarımız yıllar içinde, sahip oldukları birçok hak ve kazanımları ile başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere yasal güvencelerini de kaybetme gerçeği ile karşı karşıya kalmışlardır. Değişmez Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün, şu sözleri tarihe geçmiştir: “Uçurum kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş… Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni toplum, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız devrimler…” Atatürk döneminde, Aydınlanma Devrimleri ve özellikle 1926 Türk Medeni Kanunu ile kadınların hak ettikleri değeri görebilmeleri ve layık oldukları yaşam standartlarına kavuşabilmeleri için ailede, eğitimde, istihdamda ve siyasette çok değerli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Türk Kadını; birçok Avrupa ülkesinden yıllar önce seçme seçilme hakkına kavuşmuş, eğitimden sağlığa, adaletten dış politikaya ve ekonomiye her alanda sosyal yaşamda yerini almıştır. Dünyanın ilk Kadın Mitinglerinden birinin emperyalist işgale karşı 10 Aralık 1919’da 3 bin kadınımızın katılımıyla Kastamonu’da yapıldığını, kadınlarımızın Milli Mücadele’ye yaptıkları insanüstü katkıyı, canları pahasına verdikleri emeği hiç unutmayan Atatürk, tam anlamıyla inançlı ve samimi bir kadın hakları savunucusu, kadın-erkek eşitliğine inanan tarihin en büyük devrimcisidir. “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin” diyerek kadının insan olarak eşitliğinin altını çizmiş, “Dünyada hiçbir milletin kadını Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim diyemez.” sözleriyle de onları yüceltmiş, onurlandırmış, haklarını teslim etmiştir.

Ancak emperyalizmin 100 yıllık Antiemperyalist ve Tam Bağımsız Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni Orta Doğu tipi bir Din Devletine dönüştürme hedefi, Aydınlanma Devrimlerine ve Cumhuriyetin temel niteliklerine karşı, kamu kaynakları ile beslenen tarikat ve cemaatlerin de katıldığı bilinçli ve sistematik Karşı Devrim iç ve dış çevrelerce alabildiğine desteklenmiştir. Bu Karşı Devrim’in öncelikli hedef kitlesi elbette kadınlardır. O nedenle, her alanda “Özgür ve Eşit Kadın” karşıtı politikalar yüceltilmiştir, yüceltilmektedir. Cumhuriyetin özgür, saygın, yetkin yurttaşları yerine; yaşamdan kopartılan, eve kapatılan, erkeğe ve iktidara mahkûm ve mecbur bırakılan, kaderci, suskun, hak bilincinden yoksun kadın olgusu toplum dokusuna işlenmeye çalışılmıştır, çalışılmaktadır.

Atatürk ilke ve devrimlerinden uzaklaşmanın, Cumhuriyetimiz’in kuruluş ayarlarını terk etmenin, devletimizin hamurundaki namus mayasını eksiltmenin, akıl ve bilim yolunu reddetmenin bedelini başta kadınlarımız, Ulus olarak çok ağır ödüyoruz. Ama ne yapılırsa yapılsın; ülkemizde ve dünyada çok güçlü ve örgütlü bir kadın dayanışması, direnci vardır. Bu dayanışma ve direnç, cinsiyetçi ön yargıları ve eşitsizlikleri aşmak konusunda dünden bugüne inançla ve inatla yoluna devam etmektedir, edecektir.

8 Mart sadece bir anma ve kutlama günü olarak değil, kadınlarımızın ülkemizde ve dünyada bulundukları yeri sorgulama fırsatı olarak da değerlendirilmelidir. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, Cumhuriyetimiz’in 100. yılının devlet ve millet olarak kadına saygıyı içselleştirdiğimiz bir yıl olmasını diliyor, çarenin Yeniden Atatürk Cumhuriyeti olduğunu yineliyor, kadın yurttaşlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz.

MMO Kayseri Şube Başkanı Süleyman Varol’un mesajı

Yuvayı Yapan Kadınlarımızın Hakkını Ödeyemeyiz..

 Bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü büyük bir acı ile karşıladık. Yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli depremde binlerce insanımızın hayatını kaybettiği, yüz binlerce insanımızın da yaralandığı depremde yaralarımızı sarmaya çalışsak da, içimizde açılan derin boşluğu el ele vererek doldurabiliriz.
Yuvayı Dişi Kuş Yapar.. Bu anlayışla bizler biliyoruz ki, kaybettiğimiz yuvalarımızı, verdiğimiz birçok kaybı, içimizdeki hüznü onarmakta ki en önemli rol yine değerli kadınlarımızdadır. Her zorlukta toplumuma daime güç veren kadınlarımızın hakkını ödeyemeyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle, toplumumuzun mimarı olan başta şehit anne ve eşleri olmak üzere tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü en içten dileklerimle kutluyorum.

BAŞKAN GÜLSOY’DAN ‘8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ’ MESAJI

 Kayseri Ticaret Odası (KTO) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Gülsoy, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yazılı bir mesaj yayımladı.

Başkan Gülsoy mesajında, “Asrın felaketini yaşadığımız bugünlerde eşini, çocuklarını ve yakınlarını kaybeden kadınlarımız zorlu bir dönemden geçiyor. Bu sene buruk kutlanacak olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Kalbimiz her türlü zorluğa göğüs geren, dimdik ayakta kalabilen depremzede kadınlarımızla…” dedi.

Başkan Gülsoy mesajında şu ifadelere yer verdi:

Dünya Kadınlar Günü’nde Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinin ızdırabı Türk milletini kor bir ateş gibi yakmakta. On binlerce insanımızı afette kaybettik. Yaraları sarmaya çalışsak da, ne enkaz altında yitip giden canlarımızı unutabiliriz ne de içimizde açılan derin boşluğu doldurabiliriz.

Hepimizin bildiği üzere depremde eşini, çocuklarını, yakınlarını kaybeden kadınlarımız zorlu bir dönemden geçiyor. Gelecek nesillerimizin mimarları olan kadınlarımız her türlü saygı, taktir ve hürmeti hak ediyor. Bizi biz yapan kadınlarımız, ülke olarak verimliliğimizin artırılmasında ve gelişimimizde  en önemli etkendir. Bir anne, bir eş, bir evlat olarak kadın, toplumu dönüştüren ve istikamet verendir.  Kadınlarımıza onların kabiliyetlerini ortaya koyabilecekleri fırsatlar sunulmasına vesile olursak, toplum olarak her zaman daha da ileriye gidebiliriz.

Kadınlarımız, insanlığın kalbi, duygusu, estetiği, hatta hayatın temel anlamıdırlar. Kadının duygusal zekası ve varlığı, toplumun ve toplumsal barışının en büyük güvencesidir. Barışın, refahın, huzurun tüm dünyaya egemen olması ve toplumumuzu oluşturmadaki katkıları için üreten kadınlarımıza minnettarız. Onlara sadece senenin bir gününde değil, her zaman aynı sevgi ve duyarlılığı göstermeliyiz. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü depremde kaybettiğimiz, yakınlarını kaybeden ve depremzede kadınlarımıza adıyoruz. “

AK Parti Kayseri İl Başkanı Şaban Çopuroğlu Dünya Kadınlar Günü nedeni ile yayımladığı mesajda, tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı.

ÇOPUROĞLU: ” ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ adıyla bilinen ve her yıl 8 Mart’ta tüm milletler tarafından kutlanan bu özel günde başta Kayserili kadınlarımız olmak üzere tüm kadınlarımızın gününü kutluyoruz. Bir milletin yükselişinde, gelişmesinde kadınlarımızın payı göz ardı edilemez. Yüce dinimiz İslam’da kadının önemi gözler önüne seriliyor. Kur’an-ı Kerim’in gelişi ve Peygamber Efendimizin kararlı mücadelesiyle; kadınlara ve kız çocuklarına karşı insanlık dışı muamelenin reva görüldüğü cahiliye anlayışı ortadan kalkmış, insani erdemlerin en güzel örneklerinin yaşandığı, ahlaki ve hukuki değerlerin hâkim olduğu bir toplum ve medeniyet inşa edilmiştir. Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN öncülüğünde hedeflerimize kararlılıkla yürürken, başımızın tacı olan kadınlarımızı her alanda daha ileriye taşımakta kararlıyız. Bu vesileyle başta şehit anneleri ve eşleri olmak üzere; depremde hayatını kaybeden kadınlarımızın ve tüm fedakâr kadınlarımızın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz”

BAŞKAN KALIN 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ’NÜ KUTLADI

Milliyetçi Hareket Partisi Kadın, Aile, Çocuk ve Engelli Politikaları (KAÇEP)’den Sorumlu İl Başkanı Serap Şule Kalın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Başkan Kalın, kadınların, toplumun her kesiminde ve üstlendikleri her görevde takdire şayan bir şekilde sorumluluklarını yerine getirdiklerini belirtti.

Kadınların ülke toplumsal birliği ve dirliği için hayati rolleri olduğunu söyleyen Milliyetçi Hareket Partisi Kadın, Aile, Çocuk ve Engelli Politikaları (KAÇEP)’den Sorumlu İl Başkanı Serap Şule Kalın: “Kadın olmanın önemi üzerine bir kez daha düşünmek için eşsiz bir fırsat sunan anlam yüklü bir günün içindeyiz. Son yaşadığımız ‘Asrın Felaketi’ olarak nitelendirilen acı depremde de kendinden önce ailesini düşünen, çocuklarının hayatta kalması için kendini siper eden, arama kurtarma çalışmalarında hayati rol üstlenen merhametli, vicdanlı ve güçlü kadınlarımızın olduğunu bir kez daha gördük. Bir yandan deprem bölgesindeki vatandaşlarımıza el emeği göz nuru ilmek ilmek işledikleri ürünleri deprem bölgesine gönderen, yitirdiğimiz canları toprağa uğurlarken döktüğü gözyaşlarıyla, umudun hiç eksik olmadığı bakışlarıyla, duanın ve iyi dileklerin çağlayan gibi aktığı sözleriyle kadınlar milletimizin ruhu olmuştur. ‘Yaralarımızı birlikte sarar, yarınlarımızı birlikte kurarız’ anlayışı ile KAÇEP İl Başkanlığı olarak depremden etkilenen vatandaşlarımız, özellikle kadın ve çocuklarımızın bütün ihtiyaçlarını elimizden geldiğince gidererek bu zor günleri el birliği ile aşacağız. Bir kez daha depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar dilerken, Kayseri’ye yerleşen depremzede ailelerimize de Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman destek olduğumuzu belirtmek isterim. Bilge Liderimiz Devlet Bahçeli Beyefendinin de dediği gibi ‘Unutmayınız ki, kadınlar kadar güçlüyüz, kadınlar kadar insanız, kadınlar kadar medeniyiz’ diyor, bu vesileyle her şeyin en güzeline layık olan Türk kadınının Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum” ifadelerini kullandı.

Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şubesi Başkanı Ayşe Uzunlu’nun mesajı  

Bugün 8 Mart. Her 8 Mart’ta kadınların hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi için neler yapılması gerektiğini konuşuyoruz. Daha iyi çalışma koşulları, eşit işe eşit ücret, eşitsizliğin giderilmesi, karar mekanizmalarında daha çok yer alınması, ev içi görünmez emeğin unutulmaması, kayıtsız çalıştırılma, kadına şiddet, kadın cinayetlerinin sonlanması, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmelerinin önüne geçilmesi, istismarın önlenmesi için çalışılması konularını sürekli gündemde tutuyoruz.

Ama bu sene 8 Mart’ta çok acılıyız. Deprem felaketi 10 ilimizi ve bizleri derinden etkiledi. Bir anda bütün çabalarımız acıların sarılması, en temel ihtiyaçlardan olan barınma, yemek, su, giyecek gibi ihtiyaçların karşılanmasına yöneldi. Bu konuda yurttaşlarımız gerek bireysel gerekse sivil toplum kuruluşları aracılığıyla büyük bir dayanışma gösterdi, göstermeye devam ediyor. Bu dayanışmanın daha da uzun süre devam etmesi gerektiği ortada. Hep birlikte oluşan durumu kabullenmeye, iyileşmeye ve iyileştirmeye çalışmalıyız. Aynı zamanda bir daha bu tür bir felaketle karşılaşmamak için yapılması gereken bilimsel çalışmaların ve düzenlemelerin de arkasında durmalıyız. Can kaybının artmasına sebep olan faktörlerin incelenmesinin, suçluların cezalandırılmasının ve bir daha böyle acıların yaşanmaması için yapılması gerekenlerin takipçisi olmalıyız.

Bu dönemde çadır kentlerde, konteyner kentlerde, köylerde, evlerinin önünde farklı alanlarda çadırlarda yaşam mücadelesi veren kadınlar ve kız çocuklarının hayat şartları daha da zorlaşmıştır. Bedensel ve ruhsal olumsuzlukların yanı sıra kadınlar afet sürecinde güvenlikten sağlığa birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Güvenli alan ihtiyacı artmıştır. Herkesin can telaşına düştüğü bir zamanda bazı insanların bu durumdan fırsat çıkararak kadınları ve kız çocuklarını istismar etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Yaşam mücadelesinde çadırda da olsa bakım, temizlik, yemek işleri yine kadının omuzunda. Yine kayıp yakınlar, kaybolan çocukların ve kadınların durumu önemli bir sorun olarak karşımızda. Şiddete uğrayan kadınların hayatı artık daha zor koşullarda devam ediyor.

Anadolu topraklarında kadınlarımız; bilgeliğin, gücün, üretkenliğin, çalışkanlığın, fedakârlığın ve barışın simgesi olmuştur, bugün de el ele tüm olumsuzlukların üstesinden gelecek olan güç kadınlarımızda vardır. Nezihe Muhiddin’in “Birlikte güçlüyüz!” sözünün tam zamanıdır. Sahada kadın dernekleri ve Atatürk Gençliği birlikte birçok dayanışma faaliyetinde bulunuyor. Atamızın dediği gibi “Bir ulus sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.” Çok derin yaralarımız var. Ama o yaraları iyileştirmek için damarlarımızda kanımız var. Kadın hakları için yılmadan çalışan sivil toplum örgütleri birlikte hareket ediyor; dün olduğu gibi bugün de bu 8 Mart’ta da, özellikle deprem bölgesinde olmak üzere her yerde kadınların haklarına sahip çıkılması için ortak çalışmalar yapılması gerektiğini vurguluyoruz. Artık daha da çok çalışmak, daha çok birlik olmak zorundayız.

TÜSİAD 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Açıklaması:Deprem felaketinin etkileri dahil olmak üzere hiçbir krizden toplumun yarısını geride bırakarak çıkamayızDerin bir üzüntünün yanında büyük bir dayanışmayla mücadele etmekte olduğumuz 6 Şubat tarihli deprem felaketinin etkileri dahil olmak üzere hiçbir krizden toplumun yarısını geride bırakarak çıkamayız. Araştırmalar afet ve krizlerde kadınların erkeklere göre daha olumsuz etkilendiğini ortaya koyuyor. Kimseyi geride bırakmadan, yaşadığımız afetin olumsuz etkilerini azaltabilmek için toplumsal cinsiyete duyarlı kriz yönetimi stratejilerine öncelik vermeli, eşitsizliklerle etkin şekilde mücadele etmeliyiz. Bu kapsamda afet bölgesinde şiddet riskine karşı güvenliğin yanı sıra barınma, sağlık, eğitim gibi tüm alanlarda kadınların görüşleri ve ihtiyaçları kapsamlı şekilde ele alınmalıdır.Toplumsal cinsiyet eşitliği insan hakları, demokratik gelişmişlik ve sürdürülebilir kalkınma için vazgeçilmezdir. Tüm kamu, özel sektör ve STK karar noktalarında kadınların eşit temsilini hedeflemeliyiz. Kadına yönelik erkek şiddetini tavizsiz şekilde ortadan kaldırmak için İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere tüm mekanizmaları harekete geçirerek mücadeleye devam etmeliyiz.Cumhuriyetimizin kuruluşunda kadın-erkek omuz omuza en zor koşullarda ülkemizi inşa etmeyi başardık. Cumhuriyetimizin 100. yılını geride bırakırken de daha demokratik, gelişmiş, saygın, adil ve çevreci Türkiye hedefini yine eşitlikten güç alarak inşa edeceğimize inanıyoruz. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında hedefimiz; her alanda kadın-erkek eşitliğini başarmak olmalıdır.TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ÇalışmalarıTÜSİAD toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili 20 yılı aşkın süredir birçok araştırma, etkinlik ve proje gerçekleştirmiş ve bu amaçla çeşitli kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapmıştır. 20 Mart 2023’te bir konferans çalışmasını ayrıca planlayan TÜSİAD’ın 2017-2022 döneminde odaklandığı çalışmalar özetle şöyledir:• Kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından başlatılan ve UNFPA ile Sabancı Vakfı işbirliğiyle yürütülen “İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı Projesi”ne TÜSİAD tarafından 2015’ten bu yana destek; https://badv.sabanciuniv.edu/• TÜSİAD, TÜRKONFED ve UN Women İşbirliği ile “COVID-19’un Kadın Çalışanlar Açısından Etkileri” Araştırması; https://tusiad.org/tr/yayinlar/raporlar/item/10659-covid-19-salginininkadin-calisanlar-acisindan-etkileri-arastirmasi• “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa: İnsan, Bilim, Kurumlar” raporu; https://www.gelecegiinsa.org/• İş-aile yaşamının uyumlaştırılması kapsamında kurumsal çocuk bakım ve eğitim hizmetlerinin (kreşlerin) yaygınlaştırılması konusunda TÜSİAD, AÇEV ve PwC işbirliğiyle rapor ve savunu çalışmaları; https://tusiad.org/tr/yayinlar/raporlar/item/10255-is-ve-ozel-yasamdengesi-yolunda-cocuk-bakim-ve-egitim-kurumlarinin-yayginlastirilmasi• TÜSİAD “İletişimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Rehberi” yayınlanması ve Reklamverenler Derneği, Reklamcılar Derneği, Reklamcılık Vakfı, Türkiye Halka İlişkiler Derneği, İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneği ve Kurumsal İletişimciler Derneği ile yaygınlaştırılması; https://tusiad.org/tr/yayinlar/raporlar/item/9975-iletisimde-toplumsalcinsiyet-esitligi-rehberi• TÜSİAD “TV Dizilerinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” projesi ve Senarist-Bir, Oyuncular Sendikası, Reklamverenler Derneği, Televizyon ve Sinema Filmi Yapımcıları Birliği ve yönetmenlerin katılımıyla atölye çalışmaları; https://tusiad.org/tr/tum/item/9944-diziler-icin-toplumsal-cinsiyet-esitligiilkeleri-belirlendi-sira-uygulamada

Eşitlik İçin Kadın Platformu – EŞİK: Depremin yerle bir ettiği kentleri de umudumuzu da kadın dayanışmasıyla yeşerteceğiz

8 Mart 2023 Dünya Kadınlar Günü’ne ruhlarımız ve kentlerimiz toz duman giriyoruz. Ama bu, hayallerimizden ve geleceğimizden vazgeçtiğimiz anlamına gelmiyor. Acıyı bal, sıratı yol eylemeyeceğiz. Canlarımızdan haklarımıza, geçmişimizden geleceğimize, dayanışmamızdan mücadelemize… her şeyimize el uzatanların, kendisi dışındakine yaşam hakkı vermeyenlerin hakimiyetine son vereceğiz.

6 Şubat 2023 ve sonrasındaki depremler önlenemez doğa hareketleri. Ancak yaşanan yıkım önlenebilirdi.

  • Büyük-küçük, merkezi-yerel, türlü çeşit iktidarların rantı ve karı önceleyen, tarihi, kültürü ve doğayı talan eden politikaları, yolsuzluk ve usulsüzlükleri depremi bir katliama dönüştürdü. Onbinler belki de yüzbinlerce insanın ölümüne neden olan iktidar bu katliama da kader dedi.
  • Bir gece ansızın başka ülkelere savaşa gideceklerini söyleyenler, bir gece ansızın ülkesindeki savaş alanına dönen şehirlere bir bardak su bile götüremedi.
  • Bir gece ansızın gelebilirim diye parmak sallayanlar, bir gece ansızın gelen depreme üç gün müdahale edemedi; gönüllü kurtarma ve acil müdahale çalışmalarını da kasten engelledi.
  • Yirmi yıldır devletin içini boşaltan iktidar tüm ülkenin üzerine yıkıldı. AFAD, Kızılay, Diyanet İşleri Başkanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler, İçişleri, Sağlık, Milli Eğitim, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlıkları ve daha pek kurum, kuruluş tel tel döküldü.
  • Görevinin gereklerini yerine getirmeyen, adı yolsuzluğa karışan, suça göz yuman, üstünü örten hatta teşvik eden kamu görevlilerinin yaptıkları ortalığa döküldü. Kızılay çadırlarının, yiyeceklerinin satıldığını, markalı kıyafetlere el konulduğunu, yağmayı engellemeye gidip kendisi yağmaya girişen emniyet müdürleri gibi devlet bürokrasinin ve yandaşlarının fütursuzca suç işlemeye devam ettiğini gördük.
  • Toplumsal dayanışmayı baskı altına almak ve kamuoyunun sesini kısmak için OHAL ilan edildi. Her türlü ifade ve örgütlenme özgürlüğü kısıtlandığı gibi STK’ların yardım noktalarına bile kayyım atandı.

Afetler, mevcut toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve ayrımcılıkları daha da derinleştirir. 6 Şubat Depremleri de buna neden oldu. Kadınlar ve kız çocukları, sağlık hizmetlerine, yeterli besin ve suya, hijyen koşullarına, eğitim, teknoloji ve bilgiye erişimde yaşadıkları eşitsizliklerden dolayı; ölüm, hastalık ve hak ihlaline uğrama konusunda en riskli gruplardan biri. Deprem bölgesine yönelik tüm faaliyetler bu gerçek gözetilerek planlanmak zorunda.

Enkaz altındakilere kendi selalarını dinleten Diyanet daha ne kadar yetkiyle donatılacak?

İktidar her kurumun içini boşaltırken, yıllardır başta kadın ve çocukların hayatları olmak üzere birçok konuda Anayasa’yı ve yasaları yok sayan bir politika izleyen Diyanet İşleri Başkanlığı’nı sonsuz yetki ile donatarak parlatmaya devam ediyor. 16 Şubat’ta yani deprem sonrasında yapılan yönetmelik değişikliğiyle yetkileri daha da artırılan Diyanet, son yıllarda devasa bir bütçe ve örgütlenmeyle ve neredeyse tüm bakanlıklarla yaptığı protokollerle adeta paralel bir devlet yapılanmasına dönüştü. Açıkladığı fetvalarla fiili olarak paralel bir hukuk inşa etme çabasını da hız kesmeden sürdürüyor. Ülkeyi ikili hukuk sistemine doğru götürmeye çalışıyor. Göçük altındaki insanlara kendi selasını dinletmek, deprem nedeniyle refakatsiz kalan çocukların evlat edinilmesi halinde kendileriyle evlenilebileceğine dair yaptığı açıklamalar, deprem bölgesinde hala su yokken 04-06 yaş çocuklar için açtığı kuran kursu çadırları Diyanet’in söz konusu politikaya dair uygulamalarından sadece birkaçı.

Kadınlar iç çamaşırı ve içecek su bulamazken, iktidar “başörtüsü özgürlüğü” diye pazarlamaya çalıştığı Anayasa değişikliği teklifini Meclis’e mi getirecek?

Deprem bölgesindeki kadınlar iç çamaşırı ve içecek su bulamazken, iktidar “başörtüsü özgürlüğü” diye pazarlamaya çalıştığı; ancak asıl amacı laiklik ilkesinin, kadın erkek eşitliğinin ve aile çeşitliliğinin Anayasal imhası olan Anayasa değişikliği teklifini tekrar gündeme getireceğini açıkladı. İktidar bloğunun Anayasa’nın 24 ve 41’inci maddelerinde değişiklik öneren Anayasa teklifi, AKP ve MHP oylarıyla 24 Ocak 2023’te TBMM Anayasa Komisyonu’nda onaylanmıştı. Teklifin önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu’na getirileceğine dair haberler var. Tüm milletvekillerine sesleniyoruz; kadınların eşit temsil edildiği bir Meclis, özgür ve demokratik tartışma koşullarının sağlandığı bir toplumsal ortam oluşturuluncaya kadar Anayasa yapamazsınız. Anayasa’yı tartışmayın, tartıştırmayın.

13,5 milyon insan sıcak yatağında uyuyamazken kendi ikbali peşinde olanlara oy yok

Bizler yaralarımızı sarmaya çalışırken, iktidar kendi ikbali peşinde. Tek kişinin açıkladığı seçim tarihinin, deprem sonrasında değiştirilmeye çalışıldığı hukuk tanımaz tavrı kabul etmeyeceğiz. Seçim tarihini erteleme ve bunu dini referanslara dayandırma çabasını görmezden gelmeyeceğiz. Kadınlar olmadan bir gelecek kurmaya çalışanlar yasımızı, öfkemizi, mücadelemizi ve dayanışmamızı hafife alıyor. Medeni haklara göz dikenlere, anayasal eşitlik ve laiklik ilkesini yok sayanlara, kadınların ve çocukların nafakasına el uzatanlara, ayrımcılık yapanlara, istismarı affedenlere, kadın cinayetlerini görmezden gelenlere oy vermeyeceğiz. Hiç kimsenin demokratik, eşit, özgür ve şiddetsiz bir gelecek kurma mücadelemize ket vurmasına izin vermeyeceğiz. Herkesten, tüm muhalefetten aynı sorumlulukla ve bilinçle hareket etmesini ve özellikle seçim güvenliğini sağlama konusunda üzerine düşeni yerine getirmesini bekliyoruz.

Eşit, şiddetten ve ayrımcılıktan uzak hayatlar ve sürdürülebilir bir dünya için dayanışmamızı büyütelim

COVİD-19 tüm dünyadaki bakım krizini, milyonların hayatına mal olacak şekilde hepimizin gözleri önüne sermişti. 6 Şubat depremleri ve sonrasında yaşadıklarımız da bu krizden bağımsız düşünülemez. Kamu kaynaklarının harcandığı yerlerin ve tüm kamu yapılanmasının tekrar ele alınması gerektiğini açıkça ortaya koyan böylesi bir felaketi ve sonuçlarını, insan eliyle gerçekleşen veya insan etkisiyle derinleşen tüm afetler açısından tekrar düşünmek ve acilen buna göre politikalar oluşturulması için çalışmaya başlamak zorundayız. Bakım krizi, neoliberal politikalar yoluyla tüm kamu hizmetlerinin yıkıma uğratılmasıyla giderek büyüyor. Tarihsel cinsiyet eşitsizliğinin sonucunda kadınlara biçilen bir rol olarak görülen bakım, kadınları ve kadın emeğini değersizleştiren ve görünmez kılan alanlardan biri olmaya devam ediyor. Oysa bakım, birebir bir insana bakım vermenin ötesinde çevreyi, dünyayı, canlı ve cansız tüm varlıkları gözetmek anlamına geliyor.

Yeni bir hayat kurmak için reislere, kahramanlara ihtiyacımız yok. Bugün artık kaçınılmaz olan; hep birlikte eşit, şiddetten ve ayrımcılıktan uzak hayatlar ve sürdürülebilir bir dünya için dayanışmak ve mücadele etmek. Yıllardır giderek uzaklaştığımız sosyal devlete dönüşün yollarını bulmak zorundayız. Kamu kaynaklarının nereye harcandığı, devletin bakım hizmetlerinin sağlanmasına dair sorumluluklarının neler olduğu, bundan sonra kurulması gereken sosyal destek mekanizmaları ve bunlara herkesin erişmesinin sağlanması, çevre hakları gibi konuları ve soruları hepimiz takip etmeliyiz.

Ülke betona boğulduğu için boğulduk. Başa gelenler gerekli dersi alıncaya kadar gelmeye devam ederler. Bir ay geçmesine rağmen temel ihtiyaçları sağlayamayan iktidar, sonsuz bir aç gözlülükle bilim insanları tarafından defalarca yapılan uyarılara rağmen, deprem bölgesine yönelik yeni ihalelerin ve inşaat projelerinin peşinde koşuyor.

Öldürülen kadınlara, katledilen doğaya, hak mücadelesi verenlere, kendimize, çocuklarımıza ve depremde kaybettiğimiz on binlere söz verdik. İyiliğe dair her şeyi yok etmeye çalışanlara karşı, toplumsal dayanışmayı büyütmekten ve hukuka sahip çıkmaktan vazgeçmeyeceğiz. 8 Mart 1857’de New York da yakılarak katledilen 129 dokuma işçisi kadını her yıl anmaktan vazgeçmediğimiz gibi.

8 Mart haftası boyunca bulunduğumuz her yerde saat 9 da buluşup karanlığa ışık olacağız. Umudumuza ve geleceğimize sahip çıkacağız.

TGDF Başkanı Demir Şarman’dan Dünya Kadınlar Günü mesajı

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Kadınlarımız tarladan fabrikaya, pazardan sofraya gıda tedarik zincirinin her halkasında en büyük emeğe sahip iş gücü. Bu süreçte haksızlıklarla en fazla yüz yüze gelen ise yine onlar. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir türlü giderilememiş olması, içinde bulunduğumuz çağın belki de en büyük ayıbı. Halbuki hepimiz biliyoruz ki eşitlik bir lütuf değil insanlık gereği bir temel haktır. Bu hakkın bir an önce tesis edilmesi için hep çalıştık, bundan sonra da çalışmaya devam edeceğiz.

Bu yıl 8 Mart’ı her zamankinden daha buruk bir şekilde anıyoruz. Ülkemizde meydana gelen büyük depremin üzerinden bir ay geçti. Kaybettiklerimize rahmet, geride kalanlara sabırlar diliyoruz. Türk gıda ve içecek üreticileri olarak felaketin ilk gününden itibaren bölgeye ayni ve nakdi yardımlarımızı iletmeye başladık. Bunun yanında afetzedeler için kurulan seyyar mutfaklara erzak teminini sürdürüyoruz.

Sektör olarak bölgedeki uzun vadeli girişimimiz ise hasar gören gıda üretim ve işleme tesislerinin onarımına katkıda bulunarak yeniden faaliyete geçmelerini sağlamak. Bu proje sadece bölge ekonomisini desteklemeyi amaçlamıyor. Gıda tedarik zincirinde çalışan kadınlarımızın kendi kaderlerini çizmeye bir adım daha yakınlaştığına inanıyor, afetin yaralarını sarmakta olduğumuz süreçte var olan eşitsizliklerin derinleşmemesi için özel çaba sarf etmemiz gerektiğini biliyoruz.

Bu bağlamda deprem bölgesindeki kadınlarımızın güçlendirilmesi önümüzdeki dönemde ana hedeflerimizden biri olacaktır. Türk gıda ve içecek üreticileri olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi için çalışmalarımızı her zaman büyük bir kararlılıkla sürdüreceğimize söz veriyoruz.

BAŞKAN PALANCIOĞLU 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ’NÜ KUTLADI

Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Mustafa Palancıoğlu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayan bir mesaj yayınladı.

Gerek aile gerek toplum yapısının temel direği kadınların, toplumsal hayatın her alanında olmaları gerektiğini söyleyen Başkan Dr. Palancıoğlu, mesajında şu ifadelere yer verdi:

“Toplumun temel taşı aile olduğuna göre ailelerin de temel taşı hiç şüphesiz kadınlardır. Tarihimizin her devrinde kadınlar, aile ve toplum yapısının en değerli yerinde bulunmuştur. Bizlerin de yerel yönetimler olarak, kadınları desteklemek gibi bir görevi ve sorumluluğu vardır. İnancımızın ve kültürümüzün bir gereği olarak kadınlarımız bizim baş tacımızdır. Bu duygu ve düşüncelerle doğumdan ölüme her anında varlıklarıyla onurlandıran, ihtiyacımız olduğunda desteklerini esirgemeyen, kadınlarımızın her zaman yanlarında olduğumu ifade ederek 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor, sağlık, mutluluk ve esenlikler diliyorum.  Kadınlarımızı daima önceleyen ve onların her anlamda dahil olduğu bir yönetim anlayışıyla çalışıyoruz. Onları önemsiyor, topluma ve ekonomiye kazandırmak için çalışmalar yapıyoruz. Melikgazi Belediyesi olarak, kadınlarımıza yönelik hizmetlerimizi bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da artırarak sürdüreceğiz.” dedi.

CHP  KAYSERİ KADIN KOLLARI BAŞKANI MEVLÜDİYE KAYABALI SUNU’NUN MESAJI

Bugün Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları olarak; 81 ilde, 973 ilçede eş zamanlı basın açıklaması yapıyor ve dünyanın bütün kadınlarıyla birlikte dayanışma içinde eşitsizliğe meydan okuyoruz!

Her kadın emekçidir. Hatırlayalım: takvimler 8 Mart 1857’yi gösterdiğinde New York’ta 40 bin dokuma işçisi kadın eşit işe eşit ücret ve insanca çalışma koşulları talebiyle grev başlattı. İşverenin işçileri fabrikaya kilitlemesinin ardından çıkan yangında, 129 kız kardeşimiz hayatını kaybetti. Bu ölümler bir son değil, başlangıç oldu. Kadınların haklı direnişi tarihe geçti…

Bu mücadele asla unutulmadı. 1910 yılında, 8 Mart tarihi, yangında yaşamını yitiren işçi kadınların anısına, “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak ilan edildi.

Bugün, insan onuruna yakışır bir yaşam mücadelesi verirken yitirdiğimiz bu kız kardeşlerimizi anma günüdür.

Bu sene 8 Mart’ta içimizde hem bir burukluk hem de büyük bir umut var. Üzgünüz çünkü “sesimi duyan var mı?” diye seslenirken enkaz altında yaşamını kaybeden canların yüreğimizde acısı var. Umutluyuz çünkü beceriksiz ve liyakatsiz kadrolar tarafından yönetilen ülkemizin kaderini değiştirecek olan örgütlü gücümüz ve kararlılığımız var. Gücümüze güç katan Millet İttifakımız var. Yol arkadaşı olmaktan onur duyduğumuz Genel Başkanımız ve 13. Cumhurbaşkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu var.

Üzerinden bir ay geçen bu deprem hiç kuşkusuz ki herkesi, ama en çok da kadınları, çocukları, engellileri ve yaşlıları etkiledi. İktidarın eşitsizliği besleyen zihniyeti nedeniyle, bakım yükü afet bölgesinde de kadının sırtında. Derin bir acı yaşayan kadınlar, yüreğine taş basıp yemek yapmak, ailedeki çocuğa, yaşlıya, engelliye bakmak, çadıra su taşımak, çamaşır yıkamak gibi işleri de üstlendi. Halen barınma, tuvalet ve banyo sorunu çözülmemiş olan insanlar var. Bu koşulsuzluklar en çok da kadınları zorluyor.

Evsiz kalan yüz binlerce yurttaşımız sırtlarına bütün bu zorlukları yüklenerek farklı illere göç etti. Çocuklar en temel ihtiyaçları olan eğitimden mahrum kaldı.

Ülkemizde her üç kadından sadece biri kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda yer alıyor. Tablo bu kadar ürkütücü iken, yaşanan deprem binlerce kadını işsizlik kıskacına hapsetti. Depremde kadınlar, kanından, canından, malından olduğu yetmezmiş gibi, bir de işsiz kaldı. Geleceksiz kaldı.

Gaziantep’te genç bir kadın, “Depremin ilk üç günü kimse gelmedi. Ellerimle annemi enkazın altından çıkarmaya çalıştım. Günler sonra annemin cansız bedeni çıkarıldı. Öyle bir hale getirdiler ki bizi, annemin cansız bedenine tek parça halinde ulaştığımız için seviniyoruz. Bize dilenci muamelesi yapılıyor. Yapılmasın. 6 Şubat öncesinde bizim de her şeyimiz vardı. Evimiz vardı, işimiz vardı, sevdiklerimiz hayattaydı… Bir gecede her şeyimizi yitirdik” diyerek yaşananlara isyan etti.

Adıyaman’da iki haftanın sonunda zar zor çadıra erişebilen bir kız kardeşimiz ise yaşadıklarını şöyle anlattı:

Mülteci kampında bile koşullar daha iyidir. Depremin 15. gününde çadırımız oldu diye sevindik! Çadırda iki aile kalıyoruz. Beş çocuk var, yarı aç yarı tok yatıyoruz. Yatıyoruz dediğime bakmayın, yatağın altında ısıyı tutacak bir korunağımız yok. Ne bulduysak yere serdik, üzerine de yatak koyduk. Sadece iki tane yatağımız var. Resmen sırayla uyuyoruz. Havalar çok soğuk. Üşüyoruz… Çocuklarımız hastalandı. Vücut dirençleri düştü. Kahvaltı tanımımız değişti. Kahvaltıda çorba, akşam bulgur pilavı ve nohut yiyoruz. Koskoca günde sadece iki öğün yemek var. Buna da seviniyoruz çünkü diğer çadırlarda kalan akrabalarımızın bunu da bulamadığını biliyoruz. Meyve sebze lüks oldu. Deprem günü sokağa ayağım çıplak fırlamışım, çocuğuma zar zor bir ayakkabı bulduk. Oğlumun terliğini ben giyiyorum. Yardım tırları geldi haberlerini görüyoruz. Bize ulaşmadı. İçme suyunu sayıyla veriyorlar. Gün içinde ekmek için, su için, bir tabak çorba için sürekli kuyruktayız. Canımıza tak etti!

Yaşananlar öylesine ağır ki… Bu nedenle çok öfkeliyiz. Ağzını her açtığında “üç çocuk, beş çocuk” diye dayatanlar, bu süreçte hamile kadınlar için ne yaptı? Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun verilerine göre, deprem bölgelerinde 226 bin hamile kadın bulunuyor. Bu kadınların gebe takibi bir yana resmen unutuldular, yok sayıldılar. Hamile kadınlar, stres nedeniyle düşük tehlikesiyle karşı karşıya bırakıldı. Beslenemeyen lohusa kadınlar sütten kesildi. Küçücük bebekler karda kışta sokakta kaldı. İktidar ne yaptı? Koskocaman bir hiç!

Depremde AFAD afetin ta kendisi oldu. Çadır dağıtması gereken Kızılay, parayla çadır sattı. Kayıp çocukların peşine düşmesi gereken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, hesap soruyoruz diye bizim peşimize düştü. Ne yaparlarsa yapsınlar, bizi susturamayacaklar! Buradan bir kez daha ilan ediyoruz: deprem sonrası açığa çıkan refakatsiz ve kayıp çocuklarımızın peşini asla bırakmadık, bırakmayacağız.

Koltuk sevdasına düşenler, bu süreçte halkın yanında olmadı. İnsanlar, açlığa, sefalete ve yoksulluğa mahkûm edildi. En kritik saatlerde, enkaz altından gelen yardım çığlıkları karşılıksız bırakıldı.

Biz bu yaşananlara göz yummadık, yummayacağız.

Depremin ilk gününden bu yana Genel Başkanımız ve 13. Cumhurbaşkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu önderliğinde, bütün parti yöneticilerimizle, belediyelerimizle, örgütlü gücümüzle deprem bölgesindeyiz. Depremzedelere bütün gücümüzle destek oluyoruz.

Bu süreçte, betona insan hayatından daha çok değer veren zihniyetin, fay hattı üzerine sil baştan kentler kurmaya çalıştığı görüyoruz. Bizler, yeniden ölüme davetiye çıkaranların rant hırsına halkımızı kurban etmeyeceğiz. Yaşattıkları acılar yanlarına kar kalmayacak. Gözyaşımızı kurutanlardan hukuk önünde hesap soracağız.

Eşitsizliğe başkaldırıyoruz. Depremin ilk gününden bu yana dayanışmayı yükseltiyoruz. Ülkemizi yeniden ayağa kaldıracak politikalarımızı hayata geçiriyoruz. Kadınlar ve çocuklar için bir seferberlik başlattık. Bugün size bunun da detaylarını aktaracağız.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak afet bölgelerindeki depremzede kadın ve çocuklar için Kadın Danışma Merkezleri kurduk. Bugün bu merkezleri depremden etkilenen illerimizde halkımızın hizmetine açıyoruz.

YaşamHak Kadın Danışma Merkezlerimizde kadın kolları üyelerimiz görev alacak. Burada psikolojik destekten hukuki danışmanlığa, kadınlara özel ihtiyaç malzemelerinin temininden sağlık hizmetlerine her türlü desteğin verilmesini sağlayacağız.

Kadın Danışma Merkezlerimizde kadına yönelik şiddete ve çocuk istismarına karşı da bilinçlendirme çalışması yürüteceğiz. Genel Merkezimiz bünyesinde 7/24 hizmet sunan 444 82 85 hattımızı arayan kadınlara tek tek çözüm üreteceğiz.

Depremin yaralarını birlikte saracağız.

Yaşanan bu enkazın altında kalan iktidarı, tarihin tozlu raflarına kaldıracağız.

Cumhuriyetimiz, 100. yılında yeniden kimsesizlerin kimsesi olacak.

Önümüzde bir seçim var. Millet İttifakı olarak, ülkemizin kurucusu ve kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün laik, çağdaş ve demokratik Türkiye anlayışını bu topraklarda yeniden hâkim kılacağız.

Bu seçim biz kadınlar için ölümle yaşam arasındaki ince çizgidir.

Yaşamımız ya pamuk ipliğine bağlı ya da güvenli olacak.

Ya kadını eşya gibi gören zihniyete teslim olacağız ya da eşit yurttaş olarak insan onuruna yakışır şekilde yaşayacağız.

Ya emeğimiz gasp edilecek ya da emeğimizin karşılığını aldığımız güvenceli işlerde, güven içinde çalışacağız.

Ya afetler karşısında çaresiz kalacağız ya da bilimin ışığında tedbirler alacağız.

Ya çocuklarımızı geleceksizliğe mahkûm edileceğiz ya da çocuklarımıza aydınlık yarınlar inşa edeceğiz.

Buradan ülkemizin bütün kadınlarına çağrı yapıyoruz:

Ayağa kalkın!

Gelin! Halil İbrahim sofrasına birlikte oturalım.

Bizim yolumuz da yapacaklarımız da belli.

Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, hakkın, hukukun ve adaletin sağlandığı, hepimizin eşit, hepimizin tok, hepimizin güvende, hepimizin özgür olduğu bir düzen kurmak için geliyoruz.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun! BAŞLIYORUZ!

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kapsamında Depremden Etkilenen Kadın ve Kız Çocuklarının ihtiyaçlarına Dikkat Çekiyor

Dünya Kadınlar Günü tüm dünyada her sene 8 Mart’ta kutlanıyor. Kadınların ve kız çocuklarının elde ettiği hak ve kazanımlarının kutlandığı gün, kadınların adalet ve eşitlik için verdikleri mücadeleyi ön plana çıkarıyor. Bu sene Kahramanmaraş’ta meydana gelen yıkıcı depremlerden dolayı Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) Türkiye Ofisi depremin kadınlar ve kız çocukları üzerindeki etkilerine dikkat çekerken kadınların ve kız çocuklarının ihtiyaçlarını gözeten bir afet yönetimi ve müdahalesi için çalışmalarını sürdürüyor.

Bir yandan Dünya Kadınlar Gününü kutlarken bir yandan da hem dünyada hem de Türkiye’de kadınların siyasi ve ekonomik katılımı tam anlamıyla sağlanmış değil. Kadınlara yönelik şiddet ve ayrımcılık devam ederken kadınların insan haklarını ihlal eden kalıp yargılar eşitsizlikleri yeniden üretiyor. Bu eşitsizlikler afet dönemlerinde derinleşme riski taşırken, kadınlar ve kız çocuklarının farklılaşan ihtiyaç ve önceliklerine erişimi zorlaşıyor.

Kahramanmaraş’ta yaşanan deprem felaketinin kadınlar ve kız çocukları üzerindeki etkisine yönelik olarak Birleşmiş Milletler tarafından yapılan ihtiyaç analizleri ve bölgede çalışan kadın sivil toplum kuruluşlarından edinilen bilgiler, kadınlar ve kız çocuklarının temel hizmetlere erişimde zorluklarla karşılaştıklarını gösteriyor. Buna göre kadınlar güvenli barınma ortamı, hijyen ve temizlik malzemelerine, sağlık ve korunma gibi hizmetlere erişime ihtiyaç duyuyorlar. Acil ihtiyaç ve hizmetlere erişim hamile ve emziren anneler, bekar kadınlar, engelli ve yaşlı kadınlar, kırsal kesimde ve erişimi zor olan yerlerde yaşayan kadınlar gibi özel gereksinimi ya da dezavantajı olanlar için daha zor oluyor.

Tıpkı Haiti Depremi, Ebola ve COVID-19 salgınlarında görüldüğü gibi kadınlara yönelik şiddet riski afet ve krizlerden sonra artıyor. Depremin gerçekleştiği 11 ilin toplam 14 milyon nüfusunun yarısı kadınlardan oluşuyor. 2014 senesinde yapılan Türkiye’de Kadına Yönelik Aile içi Şiddet Araştırmasına göre bu illerde kadına yönelik şiddet vaka bildirimleri depremden önce bile diğer illere oranla daha az. Bölgedeki çocuk erken yaşta ve zorla evlilik oranları ise diğer bölgere oranla daha yüksek. 11 ildeki 3.5 milyon ailenin %8’i, kadının geçimini sağladığı ve en az bir çocuğun yaşadığı hanelerden meydana geliyor. Bu sebeple depremden etkilenen kadın ve kız çocuklarının haklarının ve güvenliklerinin gözetilmesi için gerekli hizmetlerin sağlanması, bilgilendirmenin yapılması ve desteğe erişimlerinin kolaylaştırılması gerekiyor.

UN Women deprem bölgesindeki kadınların, kız çocuklarının ve onların ailelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, diğer Birleşmiş Milletler ajansları ve sahadaki diğer ortaklarla birlikte çalışıyor. Kadınların ve kız çocuklarının afet koşullarıyla başa çıkmalarına yardımcı olan temel malzemelerin yanı sıra kadına yönelik şiddet acil destek hatları ve haklarına ilişkin önemli bilgiler UN Women tarafından paylaşılıyor.

İnsani müdahale programları ve hizmetlerinin kadınların, kız çocuklarının ve özel ihtiyaçları olan kişilerin uzun vadede iyileşmelerine odaklanması gerekiyor. Bu kapsamda UN Women, kadınların acil ve yaşamsal ihtiyaçlarını karşılarken bir taraftan da uzun vadeli ihtiyaçlarına yönelik olarak kapsayıcı çalışmalar yürütüyor. Farklılaşan ihtiyaçları gözeten ve eşitlikçi bir afet yönetimi için kadınların bakış açılarının süreçlere entegre edilmesi, planlama ve uygulamanın her seviyesinde kadınların rol almasının sağlanması önemli. UN Women kadınların süreçlere eşit katılımı için ve orta-uzun vadede depremden etkilenen bölgedeki kadınların istihdama katılımı ve kadın kuruluşlarının güçlenmesi için çalışıyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliği 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacının her birinin ön koşulu. Kadınların afet yönetimine eşit katılımı, afet planlarının ve yapılan desteklerin kadın ve kız çocuklarının farklılaşan ihtiyaç ve önceliklerini gözetmesi toplumsal cinsiyet eşitliğine giden yolda önemli bir yere sahip. UN Women paydaşlarıyla birlikte her koşulda kadınların ve kız çocuklarının eşit hak, fırsat ve hizmetlere erişiminin sağlanması için çalışıyor.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

TEMA Vakfı: Barışçıl bir dünya için orman ve su varlıklarına ihtiyacımız var!

TEMA Vakfı, 21 Mart Dünya Ormancılık Günü ve Orman Haftası ile 22 Mart Dünya Su …